Etiket arşivi: hukuku ve denetimi hiç sayan bir mekanizma kuruyor iktidar

Varlık Fonu Türkiye’nin gelecek rehnidir

Varlık Fonu Türkiye’nin gelecek rehnidir

Çiğdem Toker
Cumhuriyet, 15.08.2016
(AS: Bizim geniş katkımız yazının altıdadır…)

Bugün, ülkenin kaderini belirleyecek önemdeki bir düzenleme Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlanacak: Türkiye Varlık Fonu.
Parlamento’nun laf olsun diye değil, gerçekten ciddiye alındığı koşullar altında, adamakıllı bir kanun tasarısı halinde gelmesi gereke bu düzenleme, AKP’li 16 milletvekilinin imzasını taşıyan “kanun teklifi” olarak komisyon önünde.
Kanun teklifinin, tasarıyla kıyaslandığında, çok daha kısa ve “çöpsüz üzüm” tadında zahmetsiz bir yol katettiğini anımsatıp düzenlemenin getireceği sistemi özetleyelim:
Bu teklif yasalaşıp yürürlüğe girdiği gün, Türkiye Varlık Yönetimi A.Ş. kurulmuş oluyor.
Başbakanlık’a bağlı olacak bu şirket de Türkiye Varlık Fonu’nu kuruyor.
Muhalefet bu teklife “kanunlar üstü” diyor ama maddeler incelendiğinde bu niteleme enikonu naif kalıyor. Fon ve şirket, kanunlar üstü değil, resmen “kanunlar dışı bir biçimde tasarlanmış.
***
Öyle şirket düşünün ki, özel hukuk hükümlerine tabi ama Başbakanlık’a bağlı.
Kurulur kurulmaz Ticaret Sicili’ne tescil edilmiş sayılacak.
Ama Kurumlar Vergisi’ne tabii değil.
Tahvil ihraç edecek, repo – ters repo yapacak, gayrimenkul sertifikaları çıkaracak,
yabancı şirketlerin yatırımlarına ortak olacak, a
ma Sermaye Piyasası Kanunu’na tabi değil.
Her düzeyde yüzlerce çalışan istihdam edecek ama Devlet Memurları Kanunu’na tabi değil.
Onlarca ihale açacak, milyonluk alımlar yapacak ama ihale mevzuatına tabi değil.
Otoyol, Kanal İstanbul, 3. köprü, 3. havalimanı, Akkuyu Nükleer Santralına finansman sağlayacak ama Sayıştay denetimine tabi değil.
Meseleyi biraz daha açmak adına bir ayrıntı paylaşalım: Kanun teklifinin 8. maddesinin gerekçesinde, bu Fonun hangi yasalara tabi OLMAYACAĞI listelenmiş. Bir A4 sayfasına yakın bu listede ben 18 kanun ve KHK saydım.
***
İşin uzmanları, “etmeyin eylemeyin, Varlık Fonları, zengin madenleri doğal kaynakları olan, kaynak, nakit fazlası yaratan ülkelerin işidir” diyor ama aldıran yok.
Bilakis, teklifin gerekçesine baktığınızda, onca laf kalabalığının arasında gerçek niyeti apaçık görüyorsunuz:
Otoyollar, Kanal İstanbul, üçüncü köprü ve havalimanı, nükleer santral gibi büyük altyapı projelerine kamu kesimi borcu artırılmadan finansman sağlanması.”
E, hani bu projelerin finansmanında sorun yoktu? Herkesçe bilinen büyük müteahhitlik şirketleri kredileri bulup getirmişti. Hani, Hazine bu borçları bir yönetmelikte üstlenmişti?
Ne oldu? Dolar üzerinden 20-30 yıl sürelerle verilen alım, araç geçiş, yolcu garantilerinde
sıkıntı mı var acaba?

Hani yap-işlet-devret modeliyle yapılan bu büyük projelerde devletin cebinden bir kuruş çıkmıyordu?
Türkiye Varlık Fonu teklifinin gerekçesine baktığınızda, kurulacak şirketin sermayesini
50 milyon TL olacağı ve Özelleştirme Fonu’ndan karşılanacağı yazıyor.

Bu sermayenin kaynağı kamu değil mi?
Fona devredeceği belirtilen kurumların nakit fazlası, bu milletin değil mi?
Bir yandan yatırımcıyı ayağına turkuvaz halı” sereceğiz diye teşviklere boğarken,
diğer yandan hukuku ve denetimi hiç sayan bir mekanizma kuruyor iktidar.

Sadece bizlerin değil, gelecek kuşakların yaşamını rehin edecek bir düzenlemeden
söz ediyoruz.

Kimse kimseyi kandırmasın:
Türkiye Varlık Fonu, “büyüme artışı” maskesi arkasında bu rejimin yere göğe koyamadığı
3. havalimanı, 3. köprü, Osmangazi Köprüsü ve ihalesi yeni yapılacak Kanal İstanbul’u,
baş göstereceği anlaşılan finansman sıkışıklığından kurtarma işidir.
=======================================
Dostlar,

Sayın Toker’in bu önemli ve uyarıcı yazısı Cumhuriyet‘te 15.08.2016’da yayımlandı.
1,5 yıl oluyor. Kabul delim ki siyasal iktidarın yerli yabancı akıl verenleri nicel ve nitel açıdan epey gelişme göstermiştir. Ülkenin günü ve geleceği, sorumsuz ve hovardaca girişimlerle,
oy ve talana ortaklık zemininde heba edilmektedir. Giderimi (telafisi) giderek güçleşen,
yer yer olanaksızlaşan bir fatura ve yıkım (tahribat) ulusumuza dayatılmaktadır.

Kim akılcı gerekçelerle açıklayabilir ki, İstanbul’da 2 uluslararası havaalanı varken 3. niçin yaptırılmaktadır? 23 milyar €’yu aşan muazzam bir dış borç servet ile kimler karunlar gibi zengin edilmektedir, maliyetler katlanarak hangi yandaşlar ihya edilecektir? Turist sayısı giderek düşmektedir ve asıl yük Antalya havaalanındadır. Kuzey ormanları telef edilmiş, bölge yapılaşmaya açılarak daha da yok edilecektir. Bildiğimiz ölçüde dünyada 3 havaalanı olan büyük kent yoktur. Londra hala dünyanın en stratejik merkezlerindendir ve 2 havaalanı (Gatwick ve Heatrow) ile yetinmektedir. Bunca ağır borçlu, çok yüksek işsiz, gelir dağılımı olağanüstü bozuk, doğu-güneydoğusu yoksulluk ve işsizlikle boğuşan, enflasyonu 2 basamaklı ve parası pul, içeride ve dışarıda çok büyük ölçekli terör operasyonları yürütmek zorunda kalan, halkı tehlikeli biçimde kutuplaştırılmış, giderek dincileştirilen, cari açık + bütçe açığı + dış ticaret açığı şeytan üçgenine mahkum edilmiş, borçlarını çeviremeyen bir ülkede bu hovarda girişimlerin anlamı ve içyüzünde ne var??

Kanal İstanbul bir çılgınlık dayatması ve doğal dengeyi altüst edecek, Montrö Boğazlar Sözleşmesi kazanımlarını boşa çıkarabilecek… bir başka tehdit ve tehlike ülkemiz için.
……
……..
Nasıl durduracak Türkiye bu bir tür “intihar” girişimlerini?
Durum giderek daha vahim bir tabloya sürükleniyor.
Türkiye’ye HARAKİRİ yaptırılıyor adeta..
Durdurmak gerek.. hem de çok gecikmeden?
Ama nasıl? İlk taktik – stratejik adım,

HALKOYLAMASINDA YENİDEN SULTANLIĞA HAYIR, HAYIR, HAYIR!

Sevgi ve saygı ile.
07 Şubat 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak.Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com