Etiket arşivi: hukuk devleti

ADD Basın Açıklaması : 3. Kez Cumhurbaşkanlığına Adaylık Sorunu

BASINA VE KAMUOYUNA

U Y A R I Y O R U Z !

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. (Anayasa madde 2)

Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. (Anayasa madde 11)

Anayasamızın 101. maddesi Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” demektedir. Bu hüküm yorum gerektirmeyecek ölçüde açık ve kesindir.

Anayasamızın 116. maddesi ise; Cumhurbaşkanının ikinci döneminde (görev süresi tamamlanmadan) TBMM’nin beşte üç çoğunlukla (en az 360 oyla) seçimlerin yenilenmesine karar vermesi durumunda “Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” demektedir. Bir kimsenin 3. kez Cumhurbaşkanı adayı olabilmesinin tek koşulunu belirleyen bu hüküm de yorum gerektirmeyecek ölçüde açık ve kesindir.

Bu açık ve kesin Anayasa hükümlerine göre; TBMM beşte üç çoğunlukla seçimlerin yenilenmesi kararı almadıkça, mevcut Cumhurbaşkanının –kendisi seçimlerin yenilenmesine karar vererek– 2023 seçimlerinde bir kez daha aday olmasının önünde yasal engel bulunmadığı yolundaki
kimi talihsiz açıklamaların hukuksal temelinin olmadığı da açık ve kesindir.

Atatürkçü Düşünce Derneği olarak; Yürütme, Yasama ve Yargı organlarımızın karar vericilerini, bütün idare makamlarını ve tüm siyasal partilerimizi Anayasaya sadakatten ayrılmamaları ve Anayasayı ihlal edecek (çiğneyecek), Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti niteliğini ortadan kaldıracak, seçimlerin ve Cumhurbaşkanlığı makamının meşruluğunu zedeleyecek vahim (ürkünç) bir yanlışa düşülmesini önlemek üzere,
görevlerini yapmaları konusunda uyarıyoruz.

Saygılarımızla. 23 Ocak 2023 

ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ
              GENEL MERKEZİ

Not : Bu çağrı, 24 Ocak 2023 günü Cumhuriyet gazetesinde tam arka sayfa ilanı olarak da yayınlanmıştır.

Erdemsiz siyaset

Örsan K. Öymen

Örsan K. Öymen

23 Ocak 2023, Cumhuriyet

Antikçağ filozofları Platon’a ve Aristoteles’e göre, yaşamın amacı iyi bir ruha sahip olmaktır. İyi bir ruha sahip olmak da erdemli olmakla olanaklıdır. Adalet ve cesaret de en önemli erdemlerin arasında yer alırlar.

  • Türkiye’de siyasetin en büyük eksiği erdemdir.

Türkiye’de siyaset, korkaklığın, kurnazlığın, ikiyüzlülüğün, çıkarcılığın, yalancılığın, adaletsizliğin esiri (tutsağı) olmuştur. Nadir (ender) sayıdaki istisnalar hariç (ayrıklar dışında), iktidarıyla ve muhalefetiyle, Türkiye’de siyasetin en büyük sorunu budur.

  • Türkiye’de siyaset ahlaki değerlerden yoksundur.

Anayasaya ve siyasal partiler yasasına uymayan; Meclis’te namusu ve şerefi üzerine ettiği yemini ihlal eden (çiğneyen); Türkiye için hukuk ve demokrasi talep ederken, demokrasiyi ve hukuku kendi partisinde uygulamayan; partisinin tüzüğünü ve programını ihlal eden; üyesi olduğu siyasal partinin kurumsal kimliğini ve ilkelerini reddeden ve kendi tarihini çarpıtan; başka siyasal partilerin gölgesinde siyaset yapan; popülizmi halkçılık sanan; siyasal ilişkilerini nepotist ve feodal ilişkiler üzerine kuran siyasetçiler, erdemli olamazlar.

Türkiye bu çapsız siyasetçilerden kurtulduğu gün, aydınlığa kavuşacaktır. Aksi halde bir karanlık, kısır bir döngü içinde, başka bir karanlıkla sonuçlanacaktır!
***
Bugüne dek anayasanın, demokrasi; hukuk devleti, güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı; laiklik; düşünceyi ifade, yayın, örgütlenme ve gösteri yapma özgürlüğü ile ilgili 2., 6., 7., 8., 9., 11., 14., 24., 25., 26., 28., 34. ve 138. maddelerini ihlal eden AKP iktidarı, anayasal ve yasal çerçevenin dışına çıkarak, yasaklarla ve baskılarla iktidarını korumaya çalışmaktadır.

  • AKP (bunu yaparak), milletin özgür iradesinden kaçmaktadır,
    milletin özgür iradesini yok hükmünde saymaktadır.

O nedenle AKP’nin, 1950 seçimlerini örnek göstererek, “Yeter! Söz milletindir” diyerek yola çıkması boş laftan ibarettir! Bugün millet, AKP’nin kurduğu Cumhuriyet düşmanı sivil diktatörlük rejimine, monarşiye ve teokrasiye “Yeter” diyecektir! Mustafa Kemal Atatürk’ün ve İsmet İnönü’nün kurduğu Cumhuriyete “Yeter” demeyecektir!

AKP Genel Başkanı ve “Cumhurbaşkanı” Recep Tayyip Erdoğan, genel seçim tarihini 14 Mayıs 2023 olarak ilan ederken, 1950 seçimlerini yitiren Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü hedef almıştır.

İsmet İnönü kimdir? Kurtuluş Savaşı kahramanı ve Batı Cephesi komutanı!

Türkiye’nin sınırlarının tapusu olan Lozan Antlaşması’nın başmüzakerecisi (baş görüşmeci) ve kahramanı! Türkiye’yi, Avrupa’yı bir felakete (yıkıma) sürükleyen ve 50 milyon insanın ölümüyle sonuçlanan İkinci Dünya Savaşı’nın dışında tutmayı başaran lider! Türkiye’ye çok partili serbest seçimli düzeni getiren, bu sistemin yürürlüğe konulmasına öncülük eden CHP genel başkanı! Bu düzenin bir sonucu olarak 1950 seçimlerini yitirdiğinde, seçimi yitirdiğini kabul etme olgunluğunu gösteren ve iktidarı devretmesini bilen kişi!
***
Erdoğan, İsmet İnönü’nün öncülüğünde, döneminde ve iktidarında yürürlüğe giren çok partili serbest seçimli sistem sayesinde, defalarca (kezlerce) başbakan ve cumhurbaşkanı olarak seçilip bu göreve gelmiştir! Bugün ise İsmet İnönü’yü hedef alarak seçim kampanyasını yürütmeye çalışmaktadır!

Millet, tarihsel olguları çarpıtanlara, tarihsel olguların çarpıtıldığının aradan geçen zamanla daha da iyi anlaşıldığı bir dönemde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılında, AKP iktidarına gereken dersi sandıkta verecektir!

Millet, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yılında, Türkiye Cumhuriyeti’ne ve onun kurucuları olan Mustafa Kemal Atatürk’e ve İsmet İnönü’ye en güzel hediyeyi, sandıkta AKP iktidarını devirerek verecektir! Millet, Cumhuriyete olan vefa borcunu, sandıkta ödeyecektir!

Yeter ki; Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünkü yönetimi, Cumhuriyeti kuran; saltanatı ve hilafeti kaldıran; laiklik ilkesini yürürlüğe koyarak teokrasiyi yıkan; kadın ve erkek arasındaki eşitliği sağlayan; bilimsel eğitim sistemini kuran; çok partili serbest seçimli düzeni yürürlüğe koyan Cumhuriyet Halk Partisi’nin, devrimci, reformcu, anti-statükocu, özgürlükçü, halkçı tarihine sahip çıksın!

YENİ YIL KUTLAMASI

Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı

-Tüm kurumları ve kuralları ile hukuk devletinin, herkes için adaletin, çoğulcu demokrasinin, yargı bağımsızlığının, yargıç güvencesinin, din ve vicdan özgürlüğünün, temel insan haklarının, ayrıcalıksız olarak herkes için hukuk şemsiyesinin, hak ve mülkiyet güvencesinin egemen olduğu bir ANAYASAL SİYASİ REJİM;

– Açlığın, işsizliğin, haksızlığın, yoksulluğun hiç olmadığı, ileri teknolojilerle üstün nitelikli, yüksek verimli, çok üreten, enflasyondan arınmış, döviz kıtlığı olmayan, gelir dağılımı düzelmiş ve adil paylaşan, yüksek refah (gönenç) toplumunun gereklerine uygun bir EKONOMİK SİSTEM;

– Zengin ve fakir (varsıl ve yoksul) ayrımı olmadan, fırsat eşitliğine dayalı, akıl, bilim, teknoloji, üretim ve meslek öğretimi temelli herkesin kolayca ulaşabildiği ileri bir PARASIZ EĞİTİM ve SAĞLIK MODELİ;

– Ülkenin her köşesinde, her yerinde, her kurumunda ve her hanesinde, sevginin, barışın, dostluğun, güvenliğin… insanlığın egemen olduğu, hiç kimsenin kimseyi dışlamadığı, din, mezhep, ırk, dil, renk ve cinsiyet ayrımcılığının yapılmadığı bir TOPLUMSAL YAPI;

– Yukarıda sayılan temel konuları içselleştirmiş, kendilerini toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel refahını (ekinsel gönencini) geliştirmeye, toplumsal düzen ve barışı korumaya, istisnasız (ayrıksız) herkesin hak ve hukukunu, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini korumaya ve yaşatmaya adamış bir SİYASAL KÜLTÜR ve bu siyasal kültüre uygun YÖNETİM ve YÖNETİCİLER özlemiyle;

HERKESİN YENİ YILI KUTLU OLSUN..

İnsan hayalleriyle yaşarmış ya da kendinden, ülkesinden kıt olanı belki de olmayanı istermiş…

Hildesheim ADD ile Yıl sonu programımız

Dostlar,

Güncelleme : Oturum gerçekleştirildi. İzlemek için erişke (link) aşağıda..
***
Bu akşam, 26 Aralık 2022 Pazartesi, TSİ (Türkiye saati ile) 21:00’de aşağıdaki yılsonu oturumunu yapacağız.  Etkinliğin mimarı, Almanya Hildesheim Atatürkçü Düşünce Derneği ve Başkan Sn. Fatma Anders. 6 konuşmacı 10’ar dakikalık değerlendirmeler yapacaklar.

Sn. Prof. Dr. Ergün Aybars,
“Cumhuriyet tarihimizden alacağımız derslerle geleceği planlamayı”,

Sn. Doç. Dr. Emin Elmacı “Küreselleşme ve Türkiye’nin yeri-geleceği..” ni,

Sn. Av. Ömer Faruk Eminağaoğlu
“Hukuk Devleti”ni,

Sn. Em. Kd. Alb. Makine Müh. Öznur Yılmaz hanımefendi
“Ulusal Güvenlik Politikalarımızı”,

Sn. Av. Cemil Öz
“Gelecek seçimleri, seçim güvenliği” ni

 

Ve biz de Türkiye’nin – Dünyanın güncel sağlık sorunlarını işleyeceğiz.

10’ar dakikalık 6 konuşmanın ardından sorular yanıtlanacak ve konuşmacıların ekleyecekleri konular varsa birkaç dakika ek süre verilecek.Fotoğraf açıklaması yok.İzlemek için ADD Hildesheim face book sitesi bve youtube hesabı kullanılacak.. İzlemek için lütfen tıklayın.

https://www.facebook.com/100047612780863/videos/651191376752056/?flite=scwspnss

Sevgi ve saygı ile. 26 Aralık 2022, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
A​tılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı ​AbD
​Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, ​Mülkiye’li​
www.ahmetsaltik.net        profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik      twitter : @profsaltik

Altılı masanın Yeni Anayasa Önerisini yürekten Selamlıyorum 

Prof. Dr. Hakki Keskin
Siyaset Bilimci, Almanya Parlamentosu ve Avrupa Parlamenterler Meclisi eski Üyesi
1 Aralık 2022

Altılı masanın Yeni Anayasa Önerisini yürekten Selamlıyorum 

Altılı masa tarafından kamuoyuna sunulan ve üzerinde iyi çalışıldığı anlaşılan kapsamlı Yeni Anayasa Önerisinin, en önemli noktalarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Lütfen okuyunuz ve çevrenize yayınız! 

Türkiye 1961 Anayasasıyla, Dünya’nın en demokratik ve çağdaş anayasalarından birine sahip olmuştu. Bu anayasayı Türkiye`nin en saygın üniversite hukukçuları, gelişmiş demokratik ülke anayasalarını iyi inceleyerek hazırlamışlardı. Ancak bu anayasayı hazırlayan Temsilciler Meclisi’nde İl Genel Meclislerinin; Siyasal Partilerin, Baroların, Basının, Odaların, Tarım kuruluşlarının, Öğretmenlerin, Üniversitelerin, Yargı organlarının temsilcileri de bulunuyordu.

ABD tarafından “bizimkiler başardı” dedikleri 1980 faşist askeri darbesi ve cuntasıyla bu harika 1961 anayasası, hukuk devletinin temelini oluşturan yargı bağımsızlığı ve bir dizi özgürlüklerinden büyük ölçüde uzaklaştırıldı.

Bunun üstüne bir de Dünya`da gerçekten benzeri olmayan tümüyle tek kişinin karar verme yetkisinde olan bir ucube sistem getirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yetkileri, Yargı ve tüm kamu kuruluşlarının denetimi, basın ve fikir özgürlüğü, çok büyük ölçüde, tüm kararları verme yetkisi olan bir tek kişiye, partili Cumhurbaşkanına verildi. O kadar ki, Meclis kararıyla imzalanan (uygun bulunan), kadın haklarını ve güvencesini koruma altına alan İstanbul Sözleşmesi’nden bile, bu yetkiyi kendinde gören Cumhurbaşkanı tek başına çıkma kararı alabildi.

Atalarımızın “Bir musibet bin nasihata bedeldir” sözü, demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinden bütünüyle uzaklaşmış olan bu tek kişi yönetimi ve uygulamalarıyla sonunda anlaşılır duruma geldi. Türkiye`nin yeniden gerçek anlamda güçlendirilmiş parlamento, gelişmiş demokrasi, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, basın ve fikir özgürlüğünü temel ilkesi yapan yeni bir anayasaya gereksinim olduğu anlaşıldı ve benimsendi. 

Altılı masa uzlaşma kültürüne en güzel örnek oluyor 

Uzlaşma kültürüne güzel bir örnek olan Altılı masa oluşumunu başından beri çok gerekli ve olumlu bularak destekliyorum. Bir yılı aşkın bir çalışma sonunda kanımca iyi bir anayasa önerisi paketi, Genel başkanların ve medya kuruluşlarının bulunduğu bir toplantıda kamuoyuyla paylaşıldı.

Yeni Anayasa taslağı önerisini sırayla: CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Serhan Yücel, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serap Yazıcı, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Uğur Poyraz ve Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, açıkladılar.

Anayasalar mutlaka toplumun en geniş kesiminin görüş, öneri ve desteği alınarak hazırlanmalıdır. CHP adına bu anayasa önerisini hazırlayan Av. Muharrem Erkek, önerimizi “Demokrasinin asli gereği olan çoğulculuk ve uzlaşma ilkeleri doğrultusunda, toplumun tüm kesimleri ile müzakere ettikten sonra seçimlerin hemen ardından TBMM’ye sunacağız.” açıklaması bu anlamda büyük önem taşıyor.

Almanya Anayasasının ilk maddesinde yer alan ve kanımca Dünya`da en temel örnek anayasal ilkelerden biri olan,insan onurunun dokunulmazlığı ve devlete insan onurunu koruma görevinin verilmesi”, hazırlanan yeni anayasal düzenin simgesini oluşturmaktadır.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le, Büyük Millet Meclisi’nin ve Yargının günümüzde yaşanan ağır siyasal vesayetten kurtarılacağına, Yargının kurucu ögesi olan savunmanın ve baroların ilk kez anayasal güvenceye kavuşturulacağına vurgu yapılanmaktadır. Aynı biçimde basının, sivil toplum örgütlerinin, düzenleyici ve denetleyici kurumların da vesayetten kurtarılacağı belirtilmektedir.

Demokratik hukuk devletinin temel ilkesi olan Güçler ayrılığının yeniden yaşama geçirileceğine, “yasamanın etkin ve katılımcı, yürütmenin kararlı (istikrarlı), saydam ve hesap verebilir, yargının ise bağımsız ve yansız olmasına, güçlü, özgürlükçü, demokratik ve adil bir sistemin” sağlanacağına özenle vurgu yapılmaktadır.

Hukuk devletinin temel ögelerinden olan adil yargılanma hakkını ve bu hakkın temel ögelerinden olan savunma hakkının güçlendireceğine, Türkiye Barolar Birliği’ne özerk bir konum (statü) sağlanarak, avukatlık mesleğine sahip olması gereken saygınlığın kazandırılacağına vurgu yapılıyor.

Türkiye’nin taraf olduğu temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası andlaşmalar, Anayasaya uygunluk normlarına katılacaktır.

Son derece önemli bir başka konuda; seçilmiş yerel yöneticilerin yargı kararı olmadan, günümüzde uygulanan “Kayyum atamalarıyla” görevlerinden uzaklaştırılmalarına son vereceği belirtiliyor.

Vatandaşlarımızdan toplanan vergilerin nasıl harcandığının etkili denetlenebilmesi için Meclis’in bütçe hakkının, Meclis’in devredilemez bir yetkisi ve denetim aracı olarak düzleneceği ve Meclis bünyesinde başkanı ana muhalefet partisinden olan Kesin Hesap Komisyonu kurulacağı açıklanıyor. Meclis’in denetim yetkisini güçlendirilerek saydam ve hesap verebilir bir yönetim için hükümete hesap sorulabilmesini sağlayacağına vurgu yapılıyor.

Sosyal ve ekonomik haklar bölümüne yeni haklar eklenerek, herkesin sağlık hakkına sahip olduğunu ve hiç kimsenin temel sağlık hizmetlerinden yoksun bırakılamayacağı belirtiliyor.

Çevreyi ve doğal yaşamı korumanın devletin görevi olduğu belirtiliyor. Devletin hayvanları korumak ve hayvanlara yönelik eziyet ve kötü işlem yapılmaması için gereken önlemleri alma görevi olduğuna vurgu yapılıyor.

Başbakan ve Bakanlar bireysel ve toplu olarak Meclise karşı sorumlu olacak, Bakanlar veya hükümet hakkında gensoru verilebilecek, Başbakan ve Bakanlara haklarındaki savlarla ilgili Meclis Soruşturması açılabilecek, Meclisin sevk kararı vermesi halinde ilgililer Yüce Divan‘da yargılanabilecektir deniyor.

Milletvekili Dokunulmazlıklarının kaldırılması ancak üye tam sayının salt çoğunluğuyla, düşmesi ise Anayasa Mahkemesi’nin bu konudaki kararıyla yapılabilecektir.

Cumhurbaşkanının bir dönem ve 7 yıl için halk tarafından seçilebilmesi, varsa partisi ile ilişiğinin kesilmesini öneriliyor. Cumhurbaşkanının yasaları veto etme yetkisine son veriliyor.

Yargıç ve savcılara coğrafi güvence sağlanarak mesleksel bağımsızlıklarının güçlendirilmesi amaçlanıyor.

Çok önemli bulduğum bir başka değişiklik önerisi de Yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarını artırılması, yerel yönetimlerde demokratik katılım, saydamlık ve hesap verebilirlik ilkelerinin egemen kılınması, merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki yönetsel denetiminin sınırlarının açıkça belirlenerek yerindelik denetimi anlamına gelen vesayet uygulamalarına son verilmesinin istenmesidir.

Bir başka çok önemli konu da, Yükseköğretimde özgür ve çoğulcu bir sistem oluşturarak üniversitelerin bilimsel özerkliklerinin yanında, yönetsel ve akçalı  özerkliklerinin de anayasal güvence altına alınması, YÖK`ün kaldırarak yerine yetkileri eşgüdüm görevi ile sınırlandırılmış, üyelerinin demokratik meşruluk temeline dayanılarak seçildiği üniversiteler arası bir kurul oluşturulacağı belirtiliyor. Bu konuda basta Boğaziçi Üniversitesinde olmak üzere, Erdoğan tarafından birçok üniversite yönetimine akademik yeteneği bulunmayan eski AKP milletvekillerinin atandığı yaygın bir uygulama durumuna geldi.

Tüm siyasal partilere eşit davranması gereken Radyo ve Televizyon yayınları ve Üst Kurulu (RTÜK), AKP`nin yayın organı ve karşıt basına karşı baskı aracı durumuna getirildi. Bu nedenle bu Kurulun çoğulculuk, özerklik ve yansızlık ilkelerine bağlı olarak çalışmasını sağlayacak bir düzenlemeye gidileceğine vurgu yapılıyor.

Yeni Anayasa önerisinde seçim barajının % 3`e indirilerek, seçmenin daha geniş kesiminin Mecliste temsil edilme istemi, son derece önemlidir.

Yurt dışında yaşayan altı milyonu aşan Türklerin, sorunlarıyla yakından ilgilenileceği, dil ve kültürlerini koruma ve anavatanla bağlarını geliştirme çalışmalarına vurgu yapılarak, yurt dışında yasayan Türklerin Mecliste 15 milletvekiliyle doğrudan temsil edilmesinin sağlanacağı açıklanıyor.

Olağanüstü Hal ilanının, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından verilmesi öngörülüyor.

Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısı on beşten yirmi ikiye çıkarılarak; dört daire ve bir Genel Kurul halinde çalışması sağlanacağı açıklanıyor.

Yüksek Seçim Kurulu`nun, seçme, seçilme ve siyasal etkinlikte bulunma haklarına ilişkin verdiği kararların hukuka uygunluğunun sağlanması için, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruların yapılmasının sağlanacağı belirtilmektedir.

  • Anayasamızın 2. maddesinde yer alan ve değiştirilmesi yasaklanan insan haklarına saygılı, demokratik, lâik, sosyal hukuk devleti kavramları, Anayasa düzenimizin asıl belirleyicisi olacaktır. (…)” 
  • “Cumhuriyetimiz ikinci yüzyılına adım atarken bu topraklara eşitliği, özgürlüğü, adaleti hep birlikte getireceğiz. (…)”
  • Anayasanın önemsizleştirilmeye, hukuk devleti ilkesinin unutturulmaya, devletin bir parti devleti haline dönüştürülmeye, kurum kültürü ve kurallar sisteminin yok sayılmaya çalışıldığı bu dönemi aziz milletimiz ile birlikte mücadele ederek aşacağımıza ve Cumhuriyetin 1. Yüzyılındaki kazanımlarımızı muhafaza ederek daha ileriye götürerek sorunlarımızı demokrasi kültürü içinde çözerek Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmaya kararlıyız.”

    deniyor Anayasa önerisinde.

Bizler inanıyoruz ki, önümüzdeki ilk seçimde, otoriter bir sistemden yana olanlar değil, demokrasiden yana olanlar kazanacak; altılı masanın ortak Cumhurbaşkanı adayı, Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacaktır.” inancının da altı çiziliyor.

Düzen değişecek mi?

Örsan K. Öymen
Örsan K. Öymen
24 Ekim 2022, Cumhuriyet

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 99. yıldönümü yaklaşırken, köktendinci ve laiklik karşıtı karşıdevrim sürecini temsil eden AKP’nin yöneticileri de Cumhuriyet devrimlerini hedef almaya başladılar.

AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, kendi hayal âlemindeki yalanları, tarihsel ve kültürel analiz gibi sundu!

Mahir Ünal, “Cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hasılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir.” diyerek, ümmetçilerden ve neo-Osmanlıcılardan, kategorik olarak vatansever insanların çıkamayacağını bir kere daha kanıtladı!

Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Türkçenin ve alfabenin, Arapçanın ve Farsçanın etkisi altına girdiğini; Osmanlı’da nüfusun yaklaşık %90’ının okuma ve yazma bilmediğini; Osmanlı’da felsefe ve bilim alanlarında hiçbir özgün ve devrimci çalışmanın gerçekleştirilmediğini görmezden gelerek cehaletini ortaya koyan Mahir Ünal, vicdan ve insaf duygusundan da yoksun olduğunu göstermiş oldu.

Türkiye Cumhuriyeti’nin dilini, lügatını, alfabesini ve düşünce setini yok etmeye çalışan

  • AKP zihniyeti, Türkiye’nin bölünmesine, parçalanmasına ve emperyalizme hizmet etmektedir!

***
Türkiye böyle bir kuşatma altındayken CHP yönetiminin karşıdevrim sürecinin değirmenine su taşıması, kabul edilebilir bir durum değildir.

CHP’nin laiklik konusunda verdiği tavizleri, seçim kazanma stratejisinin arkasına sığınarak savunmak da olanaklı değildir.

Birincisi, gerçek lider, sosyolojik koşullara göre siyaset belirleyen kişi değil, sosyolojik koşulları değiştirmeyi başaran kişidir. Siyasetin popülizm olduğunu sanan, popülizm ile halkçılık arasındaki farkın ne olduğunu bilmeyen insanlar, lider de olamazlar, siyasetçi de olamazlar.

İkincisi, siyasi parti liderleri, yöneticileri ve üyeleri, Siyasi Partiler Yasası’nın gereği, üyesi oldukları partinin programına ve tüzüğüne bağlı kalmakla yükümlüdürler. Hukuk devletini savunanların, kendi iç hukuklarını ihlal etmeleri, büyük bir çelişkidir.

“CHP bir kitle partisidir, bu partide farklı düşünceler olabilir.” safsatası, Siyasi Partiler Yasası’na da CHP’nin kurultay tarafından onaylanmış Parti programına ve Parti tüzüğüne de aykırıdır.

Siyasi partiler, Batı’da “think-tank” olarak da bilinen düşünce merkezleri veya akademik tartışma platformları değildir. Siyasi partilerin ilkeleri, ideolojisi ve politikaları, kurultay delegeleri tarafından belirlenir.

“Kitle partisi olmak” demek, kurultay tarafından belirlenen ilkelerden, ideolojiden ve politikalardan taviz (ödün) vermek anlamına gelmez. Siyasi partiler kendi programlarına, ilkelerine, ideolojilerine, politikalarına sahip çıkarak ve bunları halka etkili bir biçimde anlatarak da kitlelere ulaşabilirler ve iktidar olabilirler.

Üçüncüsü, CHP geçmişte, kendi programına, ilkelerine, ideolojisine, politikalarına sahip çıkarak bugün aldığı oydan çok daha yüksek oy oranlarına ulaşmıştır; başka bir deyişle kitlelere ulaşmıştır.

İsmet İnönü’nün CHP genel başkanı olduğu 1957 seçimlerinde CHP %41, Bülent Ecevit’in CHP genel başkanı olduğu 1973 seçimlerinde CHP %33, yine Ecevit’in CHP genel başkanı olduğu 1977 seçimlerinde CHP % 41 oy almıştır.

Dördüncüsü,

CHP yönetiminin sağa açılma ve laiklikten vazgeçme stratejisi,
oy oranlarında hiçbir artış sağlamamaktadır.

CHP yönetimi, Kemal Kılıçdaroğlu 2010 yılında genel başkan seçildiğinden beri laiklik konusunda taviz vermiştir ve CHP 2011 seçimlerinde % 26, 2015 seçimlerinde %25, 2018 seçimlerinde %22 oy almıştır.

Son yıllarda ve aylarda yapılan tüm araştırmalarda da CHP’nin oyu %23-28 arasında bir yere çakılıp kalmıştır! Başka bir deyişle,

  • Laiklikten vazgeçmenin CHP’ye oy kazandırmadığı kanıtlanmıştır!

***
Buna rağmen (karşın) CHP yönetiminin laiklik konusunda taviz vermekte ısrar etmesi ve kendi tabanıyla inatlaşması, iç dinamiklerle değil, makro boyuttaki emperyalist bir mekanizmanın Türkiye’de oynadığı oyunlarla ve bu oyunda yer alan oyuncularla açıklanabilir!

CHP, bu şekilde siyaset yapmaya devam ederse sahip olduğu %25 oyu da kaybedecektir!

CHP, iktidar değiştiğinde, düzenin de değişeceğini kanıtlamalıdır.

Teokratik bir düzende güçlü bir parlamenter sistemin var olamayacağı tartışılmaz bir gerçektir.

“KADER”, HEP İSLAM ÜLKELERİNİ Mİ HER TÜRDEN “KAZA”(?!)LARLA DAHA YÜKSEK ORANLARDA CEZALANDIRIYOR?

ADD Önceki Genel Başkanlarından Sn. Prof. Dr. Özer Ozankaya, 24 Temmuz 2012 günü ADD Sarıyer Şubesinde Lozan'ın 89. yılı için bir konferans verdi. Bu konferanstan bize ulaşan özeti sizlerle paylaşıyoruz..


Prof. Dr. Özer OZANKAYA
ADD Kurucu Üyesi, 4. Gnl. Bşk.
of.ozankaya@isnet.net.tr

 

“KADER”, HEP İSLAM ÜLKELERİNİ Mİ HER TÜRDEN “KAZA”(?!)LARLA DAHA YÜKSEK ORANLARDA CEZALANDIRIYOR?

  • ÖYLE İSE BU ÜLKELERDEKİ HUKUK DEVLETİNDEN YOKSUN BASKICI YÖNETİMLER,
    KİTLESEL EĞİTİMSİZLİK, İŞSİZLİK VE YOKSULLUK … DA KADER MİDİR? …
  • YOKSA BUNLAR O DOĞAL YIKIMLARIN SIKLIK VE AĞIRLIĞININ ASIL NEDENİ MİDİR?

Müslüman olmayan, ama ileri bilim ve teknoloji sahibi olan toplumlarda ölümcül grizu patlamaları hemen hiç olmazken, Türkiye’de sık olmasını “kader”e bağlayan siyasetçiler, gerçekte sorumluluktan kaçmakta, açıkça din sömürüsü, İslam’a da büyük saygısızlık yapmaktadırlar.

Bunlara sorulmaz mı:

  • “Müslüman halkların bilim, teknik, özgürlük düzeni, hukuk devleti açılarından da
    dünyada en geri düzeyde olmaları yine “kader” midir?”

Grizu patlamaları, “kader”dir de, bilimsel, teknolojik, ekonomik, demokratik gerilikler niye “kader”le açıklanmıyor?

Neden müslüman olmayan Japonya, yılın on iki ayı depremle sallanıyorken dünyada depremden ölümlerin en az olduğu ülkedir de, müslüman toplumlarda depremlerin ölümcüllüğü Japonya’dakinin kat kat üzerindedir?

Aradaki bu farkın gerçek nedeni şudur:

  • Bilimsel düşünce, özgürlük, hukuka bağlı yönetim, teknolojik ilerilik … bu “kaderci” siyasetçilerin halkları için istedikleri değerler değildir!
  • Tam tersine, bu “din sömürücüsü, kaderci siyasetçiler” halk kitlelerini bilimden, teknolojiden, hukukun üstünlüğü düzeninden yoksun … bırakmak için her baskıcılığa başvurmaktadırlar.

Bu yüzden de islam dünyası ülkelerinde yalnız deprem, sel, yangın … ölümleri değil, örneğin trafik ölümleri de, bilimsel düşüncenin ve insan haklarına saygılı özgürlük yönetiminin egemen olduğu ülkelerdekine oranla çok daha yüksektir.

Ama hukuk devleti, demokrasi, bilimsel eğitim, kadınların eşit toplumsal konumu, bağımsız yargı…nın varlığı ya da yokluğu “kader”le açıklanmıyor; çünkü bunlar “kaderci” siyasetçilerin karşı olduğu değerlerdir.

Bu temel önemdeki gerçek, Türk kamuoyunun bilgisine etkin biçimde kazandırılmalı, hukuka ve de bilime saygısız siyasal yönetimlerin “kader” söylemiyle İslam dinine de saygısızlık yaptığı ve büyük zarar verdiği siyasetten eğitime, düşünsel ve sanatsal alanlara … değin her kamuoyu çevriminde vurgulanmalıdır.

Halil Çivi şiiri : KARIŞMA!!!

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

KARIŞMA!!!

İnsan haklarının temel taşıdır,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Özgürlük ulusun umut aşıdır,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Xxx
İnançlar kardeştir, düşman olamaz,
Devlet kendi ulusunu bölemez,
İnanç düşmanlığı yapan gülemez,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Xxx
Hak, hukuk, özgürlük; özgür başımdır,
Giyimim, kuşamım özgür işimdir,
Adalet, ebedi can yoldaşımdır,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Xxx
Yaşam tarzım kültürümün özüdür,
Topluma yansıyan özgür yüzüdür,
Varlığıma ANAYASA sözüdür,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Xxx
Hukuk devletinin gereği budur,
Kadim kültürümün süreği budur,
Bütün yurttaşların dileği budur,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Xxx
Din ve vicdan özgürlüğü var ise,
Yasal düzen bu varlığa yar ise,
Hukuk bana devlet LAİK der ise,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Xxx
Kamu sağlığına zarar vermezsem,
Kamu hukukunda zincir kırmazsam,
Hukuk dışı hiçbir yola girmezsem,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Xxx
Bütün yurttaşları kardeş bilirim,
Kardeşlikte sevgi, barış bulurum,
Vatan, ulus, bayrak için ölürüm,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Xxx
Cumhuriyet ırkı, dini ayırmaz,
Irkçılık, dincilik, karın doyurmaz,
Ahlak, hukuk ırkçılığı kayırmaz,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Xxx
Alevi olurum, Sûnni olurum,
Irkları, cinsleri eşit bilirim,
Hukuka, ahlaka sadık kalırım,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Xxx
LAiK ANAYASA başıma taçtır,
Cağdaş demokrasi derde ilaçtır,
Cağdaş yaşam bu ilaca muhtaçtır,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Xxx
Irklar, cinsler birbirine eşittir,
İnançlar, fikirler çeşit çeşittir,
Halil Çivi bunu halka işittir,
İnancıma, yaşamıma karışma!
Giyimime, kuşamıma karışma!
Xxx


05 Haziran 2022
Doğanbey, Seferihisar – İZMİR

Halil Çivi şiiri : ZAMANIN RUHU

ŞİİR KÖŞESİ..

Prof. Dr. Halil Çivi / İMZA...Prof. Dr. Halil Çivi
İnönü Üniv. İİBF Eski Dekanı
Halk Şairi

ZAMANIN RUHU

Zamanın ruhunu bilmek istersen,
Zulmü alkışlayıp yazan çoğaldı.
Ahlakın izini bulmak istersen,
Dinbazlık yaparak azan çoğaldı.
Xxx
Akıl şeytanlaştı, inanç yozlaştı,
Yüreklere kin ve nefret bulaştı,
Cebir, şiddet, hanelere yerleşti,
Helaline ölüm yazan çoğaldı.
Xxx
Köyler kente, kentler köye özendi,
İnanç, kültür hurafeyle bezendi,
Din satanlar her devirde kazandı,
Yoksulu, yetimi ezen çoğaldı.
Xxx
Aklı kullanmayan, bilimden sapan,
Bidatları, hurafeyi din(!) yapan,
Allah’ı bırakıp şeyhlere(!) tapan,
Batıl inançlarla gezen çoğaldı.
Xxx
Atanın, evladın değişti huyu,
Kardeş kardeşine kazıyor kuyu,
Aileyi terkedince sağduyu,
Şiddet denizinde yüzen çoğaldı.
Xxx
Yoz zihniyet her tarafa bulaştı,
Zorba güçler kadrolara doluştu,
Yağmaya, talana millet alıştı,
Haramla kaynayan kazan çoğaldı.
Xxx
Siyasetin ruhu bulanıklaştı,
At izi, it izi çoktan karıştı,
Milletin payına suskunluk düştü,
Adalet çarkını bozan çoğaldı.
Xxx
Enflasyon hızlandı, yaşam zorlaştı,
Yoksul olanların öfkesi taştı,
İşçi, memur borca harca bulaştı,
Borç silmeye “kazı-kazan” çoğaldı.
Xxx
Liyakatı kitaplardan sildiler,
İnsanları ırka, cinse böldüler,
Halkın yüreğine fitne saldılar,
Fitne oltasında “sazan” çoğaldı.
Xxx
Güçlülerin baskıları gürleşti,
Haramiler her köşeye yerleşti,
Mahkemede hak aramak zorlaştı,
Hukuk devletini çizen çoğaldı.
Xxx
Zalimlerin vicdanları karardı,
Mazlumların benzi-beti sarardı,
Haksızlık, yoksulluk doruğa vardı,
Yoksulluğa övgü dizen çoğaldı.
Xxx
Halil Çivi diyor bu böyle gitmez,
Akıl, bilim insanlığı terketmez,
Hurafe borusu her zaman ötmez,
Bu kötü gidişi çözen çoğaldı.
Xxx

Prof. Dr. Halil Çivi

02 Haziran 2022
Doğanbey / Seferihisar/ İZMİR

KÖR MÜSÜNÜZ?

Rifat Serdaroğlu

ASSAM adlı kuruluşun “Laiklik Karşıtı Eylemlerini” kapsayan toplantılarını basından izlemiş ve DOĞRU Parti henüz kurulmadan, Çoban Ateşi Hareketi Başkanı olarak görevlileri uyarmış ve tüm kurumlara servis etmiştim. Yeni uyanan siyasetçiler okusun diye bir daha gönderiyorum. 26 Mayıs 2022

Adam, Emekli General ve Cumhurbaşkanının Güvenlik Başdanışmanı!
SADAT denen “Silahlı Örgütün” Başkanı!
ASSAM denen “Mehdi’nin geliş ortamını hazırlamakla görevli örgütün” Başkanı!

Bu sapık ne diyor?

    • Türkiye Eyaletlere ayrılmalı. Başkenti İstanbul, dili Arapça olmalı.
    • İsteyen Türkçe de konuşabilmeli! Kürtçe resmi eğitim dili olmalı.
    • Kurulacak Devletin adı “Asrika” olmalı. (Asya-Afrika)
    • Devlet, İslam Birliği Konfederal Cumhuriyeti olmalı.
    • Her maddesi Kur’an ile uyumlu yeni bir Anayasa yapılmalı.
    • Devlet Başkanı aynı zamanda Halife olmalı.

Ayrıca bu sapkın kişi, Askeri Okulların kapatılmasından, TSK’nın Savunma Bakanına bağlanmasını kendisinin gerçekleştirdiğini de söylüyor! (Sadece bu iddia bile AKP’nin kapatılmasını gerektirir!)

Assam, 19-20 Aralık 2019’da üçüncü toplantısını İstanbul’da yaptı. Dört toplantı daha yapılması kararlaştırıldı. Yedinci toplantı 2023 yılında yapılacak ve o zamana kadar hedefe ulaşılacak…

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adlı yeni sistemde her şeyi tek başına yapan, her bürokratı atayan Sayın Cumhurbaşkanına beraberce soralım :

  • Şahsınızın Güvenlik Başdanışmanınızın faaliyetlerinden haberiniz var değil mi?
    Haberiniz olmaması eşyanın tabiatına aykırıdır. Siz de O’nun gibi mi düşünüyorsunuz?
  • Sizden izin almadan, her biri devlet kuruluşu olan ve Türk Milletinin parasıyla ayakta duran THY – MKEK – ASELSAN – TAİ – HAVELSAN gibi kuruluşlar, bu irticai toplantıya nasıl sponsor olabilir?
  • Sizin Güvenlik Başdanışmanınız hangi cüretle mevcut Anayasal düzeni yıkmak için çalışır?
  • Her sözü “Anayasa İhlal suçu işlemek” olan bu sapık kişi, sizden başka kimden cesaret alabilir?
  • Bu kişiyi niçin göreve getirdiniz ve eğer O’nun gibi düşünmüyorsanız neden siz görevden almadınız?
  • Başdanışmanınızın istifa etmesi, işlediği suçları ortadan kaldırır mı?

Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan;

Bu olanlar “Bunlar Başdanışmanın kendi fikridir” denecek veya suskun kalınarak geçiştirilecek çalışmalar değildir.

  • Bu yapılanlar açıkça T.C. Devletini ve Anayasal düzeni yıkmak, yerine İran tipi bir “Din Devleti” kurmak faaliyetleridir.

Bu ihaneti, sizin Başdanışmanınızın yapması daha büyük suçtur.
Sizin bu ihanetleri görmemeniz de, sizin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Lütfen Türk Milletine bir açıklama yapın. Taşıdığınız sorumluluk gereği bunu yapmak zorundasınız. (Bildiğiniz gibi Erdoğan, “Benim SADATÇILARLA ne ilgim olabilir, dedi! Doğrudur, alakası yoktur, çünkü tam içindedir…)
***
Değerli Okurlar;

Türkiye sözüm ona bir Hukuk Devleti değil mi?
Cumhuriyet Savcılarımız, üç aylık Askeri Okul öğrencisini, elinde silah olmayan yeni askeri “T.C. Devletini ve mevcut Hükümeti yıkmak” iddiasıyla “Yedişer kez Ağırlaştırılmış Ömür Boyu Hapse” mahkum ediyor da, bu yobaza mı güçleri yetmiyor?

Kör müsünüz?

Hiç mi mesleki vicdanınız sızlamaz?
Yarın çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız?
***
Aziz Türk Milleti;

Bu yapılmak istenen, doğuştan sahip olduğunuz ve asla elinizden alınmaması gereken kişisel hak ve özgürlüklerinizin sizlerden kopartılması faaliyetidir.
Sizleri karanlığa, cehalete, tebaa olmaya atmak demektir. Siz susarsanız, siz Anayasal hakkınız olan “Demokratik Direnme Hakkınızı” kullanmazsanız, siz bu duygularla Türk Milletinin önüne düşen vatanseverlere sahip çıkmazsanız, ışığımız söner. Hem öyle bir söner ki, bir daha aydınlığı göremezsiniz…

Çoban Ateşi Hareketi bu karanlığı yırtacak organize tek halk hareketidir.
Güneş kararsa, yer çökse, dağlar yıkılsa kimse bizi susturamaz.

Gerçekleri Türk Milletine anlatmaya devam edeceğiz…

Sağlık ve başarı dileklerimle, 13 Ocak 2019