Etiket arşivi: hırs

KİFAYETSİZ MUHTERİS LİDERLİK SÜRDÜRÜLEBİLİR MİDİR?

KİFAYETSİZ MUHTERİS LİDERLİK SÜRDÜRÜLEBİLİR MİDİR?

Dr. Noyan UMRUK

 Başarılı olmak, “hırs” la eşanlı başka meziyetlere de bağlı… Yeteneklerinin sınırının ayırdında olmak, basiret, tevazu, hoşgörü, empati, diğergamlık (AS: son 2’si eşanlamlı), vicdan vb. hasletleri de içeren bir psiko-kültürel birikime sahip olmak sürdürülebilir başarı’nın olmazsa olmaz koşulları… Bu dengede, hırs ihtirasa dönüşürse hüsran kaçınılmaz olur, hüsran durumunu yaratana da halk dilinde “kıfayetsiz muhteris” deniliyor…

 Kifayetsiz İhtiras Semptomları…  (1)

Okumalarımdan anladığım kadarı ile kendilerini dünyanın merkezi görecek derecede kişilik bozukluğu olanlar (narsistik kişilik bozukluğu) duygularını, öfke, panik, umutsuzluk vb. anlarını irrite bir ruh hali ile aşırı tepkisel yaşarlar. Nadiren, kendilerini iyi hissetme ya da doyuma ulaşma dönemlerinde ise rahatlayıp coşarlar…

Ayrıca müthiş mitomandırlar… Yani sürekli olarak yalan söylerler… Aksi kanıtlansa dahi ısrar ederler… İşin kötüsü söyledikleri yalanı unutup, yalanlarına iman derecesinde inanırlar…

Kendilerini sık sık yalnız ya da boş hissedip, sıkılırlar;  daima yapacak bir şeyler ararlar… Mesela birilerini toplayıp, toplayıp kendilerini onlara alkışlattırmaya bayılırlar…

Kendilerine yakın kişileri de kayıtsız ya da kısıtlayıcı gördüklerinde yoğun bir öfke, karşıtlarına ise akıl almaz bir hiddet gösterirler. Öfke denetimi yoksunluğu, aşırı iğneleyici, aşağılayıcı üsluplarına yol açar…

Bu bir sürekli av gibi, kaçarken kovalama halidir… Çooook yorulurlar… Yorulup saçmalamaya, çamlar devirmeye, büyük ve telafisi güç yanlışlar yapmaya başlarlar…

Hayatlarında gri yoktur; siyah-beyaz bir hayat yaşarlar… “Biraz”ı tanımazlar…

*Örneğin; daima yeni suçlular ararlar… Bu, aniden en yakın çevreleri de olabilir; eski yol arkadaşları, ortakları, müttefiklerileri de…

Okumalarıma göre tüm bu semptomlar, terk edilme, yok olma tehlikesine karşı  “borderline-sınırda” tepkilerdir…

Bu durum, yalnızca bireyin kendisini, yakınlarını ilgilendirse, bizlere üzülerek “Allah şifasını versin” demek düşer doğal olarak… İşin kötüsü bu insanlar çoğu zaman enerji, zeka, karizma, ve üstün hitabet yetenekleri ile yığınları peşinden körü körüne sürükleyebilen liderlere dönüşebilirler…

Ve de sınırsız yetkilerle donatıldıklarında başına geçtikleri toplumları kendi birikimi, saplantıları yönünde dönüştürmek için ellerinden geleni ardlarına koymazlar… Hele bir de çıkarı olan bir güruh ve de toplumun bir kesimi bu sınırsız yetkilendirmeyi bir Pirus zaferi kazanmış gibi galibiyet naraları ile karşılamaya hazırsa, toplum fakr-u zaruret içinde çırpınıp dururken “Şahsına” yönelik ihtişam arş-ı alaya varır.

 Artık durum vahim kere vahimdir…

 İşte bu nedenlerle aslında bu durum, şimdilik bu durumdan yarar sağlayanlar dahil  herkesi ilgilendirir. Çünkü sürdürülebilir ve normal değildir…

 Emperyalizm ve Kifayetsiz Muhterisler


Bu tür insanlar toplumlarının kaderine hakim olduklarında, azgınlaşan hırslarını gemleyemeyerek ve yönettikleri ülkelerin de gücünü abartarak, ülke ve bölgelerini uçuruma sürükleyip, halkların felaketine yol açabilirler. Bunlar, ülkelerini de, ihtiraslarını tatmin ve varlıklarını korumak için “müstevlilerin emellerine” alet edebilirler.

Kendi ülkeleri bir çevre ülkesi olsa da, emperyalizmin hizmetine girerek, mazlum ülkelerin bölünüp, parçalanmasına, kaynaklarına el koyulmasına, siyasi irade, kültürlerinin ve de tarihi varlık ve miraslarının yok edilmesine karşı, bu ülkelerle dayanışma yerine,  yağmadan pay alacağını, giderek böylece iktidarını koruyacağını sanarak  taşeronluğa soyunurlar…

 Sonuç:

 Bilindiği gibi, tarih, böylesine süreçlerin, tarifsiz acıları ile doludur. Onun içindir ki; insanlık, “sürdürülebilir çözümü”

– demokrasi,
– güçler ayrılığı,
– yargı bağımsızlığı,
– özgür medya,
– örgütlü toplum

vb. mekanizmaları yaratmış, “Kifayetsiz muhterislerini” gemlemek istemiştir…

 Bu duruma duçar olmuş ülkelerde ise, tek çare toplumun böyle muhterislere “dur!” ya da “destuuuur!” diyebilmesidir.

 (1) Dr. Orhan Öztürk, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları, Ankara, 2004