Etiket arşivi: “Hiç kimse düşünce veya görüşleri nedeniyle suçlanamaz”

Uyarı üstüne uyarı… Dünya ‘DUR’ diyor

Uyarı üstüne uyarı…
Dünya ‘DUR’ diyor

(AS : Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır..)
Aynı anda 4 ayrı konuda, 4 farklı uluslararası kurumdan ve farklı ülkelerden Türkiye’ye alarm düzeyinde uyarılar geldi.

Türkiye’de kısıtlanan özgürlükler ve insan hakları, hukukun üstünlüğü, ifade ve basın özgürlüğünde her geçen gün daha da geriye gidişin ardından Ankara’ya, başkentlerden ve uluslararası örgütlerden peşpeşe uyarı yağdı. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ışığında Cenevre, Brüksel, Washington, Lahey, New York, Strazburg ve Berlin’den Ankara’ya dün 4 ayrı konuda, 4 farklı kurumdan ve farklı ülkelerden uluslararası yükümlülüklerine uyması için çağrı yapıldı. İşte Türkiye’nin demokrasi karnesine her geçen gün eklenen son uyarılar:

1 GAZETECİLER İÇİN ACİL ADIM

BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye, acil olarak başta gazeteciler olmak üzere, akademisyen, yazar ve hâkimlerin serbest bırakılması çağrısı yaptı. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi 35’inci İnsan Hakları Oturumu çerçevesinde 12 Haziran’da görüşülecek raporun yanı sıra ‘Türkiye Özel Oturumu’ da yapılacak. Kaye raporunda şu çağrılarda bulundu:

* İfade ve medya özgürlüğü ile bilgiye ulaşımda uygulamaya konan orantısız ve düzensiz tedbirler, OHAL ile meşrulaştıramaz.

* Raportör, terörle mücadele ve KHK’lerle tutuklanan gazeteci, yazar, hâkim ve akademisyenlerin acilen serbest bırakılması çağrısını yapar. Kimse nefret ve şiddete başvurmadığı müddetçe tutuklanamaz.

* Basının sansür veya kısıtlama olmadan kamuyu bilgilendirmesi sağlanmalı.

* Hükümet, medya kurumlarını kapatma sürecini tersine çevirmeli.

* İnternet yasası gözden geçirilmeli ve engelleme ve kaldırma kararını veren kurumun yetkileri kısıtlanmalı.

* Hükümet, ifade özgürlüğüne yönelik herhangi bir kısıtlamada, kesinlikle orantı olmalı. Gereklilik ve orantılılık hali, OHAL için getirilen derogasyonlar boyunca da askıya alınmaz.

* Hükümet, 15 Temmuz’daki koşulların hâlâ geçerli olup olmadığını yeniden düşünerek, OHAL’i sona erdirmeli. KHK’ler, uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu olarak yeniden düzenlenmeli ve gözden geçirilmeli. Hukuksuz olarak özgürlüklerinden mahrum edilenler, işlerinden olanlar buna karşı çıkabilmeli; tazmin edebilmeli. Bunun için bağımsız yargı mekanizmaları oluşturulmalı.

* Hakaret ve terörle mücadeleye yönelik yasalar uluslararası standartlara getirilmeli; TMK değiştirilmeli. Ceza Yasasının devlet büyüklerine hakareti düzenleyen hükümleri değiştirilmeli. Komiser, üst düzey yetkililere, eleştirileri susturmak için, ‘hakaret’ diyerek bu tür yöntemleri kullanmaktan kaçınmaya çağırır.

YİNE MEDYAYI SUÇLADI

Hükümet, yanıtına “ifade özgürlüğü ve medya Türk demokrasinin temellerindendir” ifadeleriyle başladı ve Anayasa’daki, “Hiç kimse düşünce veya görüşleri nedeniyle suçlanamaz” hükmünü örnek verdi. Ancak bu tutumu kısa sürdü ve “Sözde medya ve bilgi hakkına saldırı” arabaşlığında, kapatılan tüm medya kurumlarının terör ile bağlantılı olduğunu savundu. Gazetemizden tutuklanan yönetici ve yazarlarımız konusunda verdiği yanıtı ek olarak sunduğunu belirten Türkiye’nin yanıtı açıklanmadı.

Almanya ve ABD’den ‘insan hakları’ uyarısı

Türkiye ile ilgili oturum öncesinde Almanya ve ABD de kaygılarını Konsey’e sundu. ABD, muhaliflere yönelik kısıtlamalardan duyduğu rahatsızlığı kayda geçirirken, Almanya, Türkiye – Bangladeş ve Azerbaycan için şu görüşü kayda geçirdi: “Almanya, gazeteci ve bloggerların korkutularak, taciz edilerek, sansüre tabi tutulması, adli takibat ile tehdit edilmesinden kaygılıdır.”

2 GÖZALTILAR DEVAM EDİYOR

Uluslararası Af Örgütü Türkiye şubesi yönetim kurulu başkanı Taner Kılıç’ın gözaltına alınmasına hem ABD hem de AB sert tepki gösterdi. ABD: Bu gözaltı, Türkiye’de bir dizi saygın insan hakları savunucusu, gazeteci, akademisyen ve aktiviste yönelik gözaltıların son örneğidir. Çoğunlukla yetersiz kanıtla ve şeffaflık gözetmeden yapılan bu gözaltılar, alarm verici bir eğilime işaret etmektedir. Bu vakaları yakından takip etmekteyiz ve Türk anayasasıyla, Türkiye’nin kendi uluslararası taahhütleriyle korunan yargı süreci ve kişisel hakların öneminin altını çiziyoruz. Türkiye daha az değil, daha fazla etkin sesin ortaya çıkmasından faydalanacaktır. Taner Kılıç benzeri gözaltılar, kamuoyundaki tartışmaları susturmakta ve demokrasinin kalitesine zarar vermektedir.

AB: Kılıç’ın gözaltına alındığını endişeyle öğrenmiş bulunuyoruz. Türkiye’deki resmi makamları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirlenen standartlar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı uyarınca hakkındaki suçlamalara bir an önce açıklık getirmeye davet ediyoruz. Uluslararası Af Örgütü, demokrasinin temel ögelerinden olan sivil toplumun, uluslararası alanda önemli itibar (AS: saygınlık) sahibi bir üyesidir.

Berlin: Alman hükümetinin insan hakları sorumlusu Bärbel Kofler gözaltı kararı nedeniyle Almanya’nın çok derin “üzüntü” içinde olduğunu ve Kılıç’ın “Türkiye’de insan haklarının korunması için korkusuzca görev aldığını” söyledi.

3  YARGI VURGUSU

AK İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, HSK’ye yönelik son düzenlemelerin ardından, kurul üyelerinin yeminlerini ettiğini anımsattı ve kurulun 4 üyesinin doğrudan, 7’sinin de parlamento tarafından, siyasi partilerin katılımını garantilemeden, atandığını belirtti. Muiznieks, “HSK’nin yeni kompozisyonu yargı bağımsızlığı için yeterince koruma sağlamıyor ve siyasi etkiye açık olma riskini artırıyor. Bu riskten kurtulmak için, Avrupa standartları, yargı konseylerinde, (atama terfi, görev değişimi, disiplin cezası ve uzaklaştırma kararlarında) hakim ve yargıçların en az yarısının meslek içindeki profesyoneller tarafından seçilmesini gerektirir. Bu çerçevede, HSK’nin çalışmalarını ve hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkesine pratikte ne kadar uyduğunu takip edeceğim; ki zaten bunlar olmadan Türkiye’de etkili bir insan hakları koruması da olamaz.”

4 AKAY’I BIRAKIN

Lahey’de Uluslararası Ceza Mahkemeleri Mekanizması Başkanı Theodor Meron, BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporunda bir kez daha hâkim Aydın Sefa Akay’ın serbest bırakılması çağrısı yaptı. Konsey’in Ngirabatware davasında kurduğu sistemi çökertme noktasına getirdiğini belirterek Güvenlik Konseyi’nden hakkındaki tüm yargılamalara son verilmesi ve serbest bırakılması için karar almasını istedi; sorunu çözmek için Türkiye’nin işbirliğinin şart olduğunu vurguladı.
==========================================
Dostlar,

Ne yazmalı, ne söylemeli?
Türkiye’de pervasızca hatta vahşetle – zulümle sürdürülen, Anayasa’yı ayaklar altına alan bir OHAL rejimi 11. ayını bitiriyor.. Neredeyse olağanlaştırılacak bu ”olağanüstü” yönetim biçimi! İktidarın çooook işine geliyor. Örn. Ankara Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı çevresi ve İstanbul Taksim’de en küçük kıpırtı AKP’nin nasırına basma ile eşdeğer.. Derhal boğuluyor. İnsanlar yerlerde sürükleniyor ve tutam tutam saçları kafalarından kökünden yolunuyor!
En küçük kıvılcım yaygın halk hareketine dönüşebilir karabasanı (kâbusu) AKP’yi sarmış.

Olacak şey değil.. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ”.. uyuşturucu tüccarlarına acımayacaksınız, sorumluluk bizde..” diyerek kolluğa açıkça hukuk dışı buyruk veriyor. Oysa ‘.. uyuşturucu tüccarlığı” da dahil, Devlet savaşımını (mücadelesini) hukuk içinde yapmak zorundadır.. Çünkü Devleti de vareden Hukuk’tur; tersine sanıldığı gibi Hukuk’u yaratan Devlet değildir!

  • Devlet, her durumda Hukuk Devleti kalmaya mahkum ve zorunludur.

OHAL ve Sıkıyönetim dönemlerinde, hatta Seferberlik ve Savaş’ta bile.. Çünkü bu olağandışı dönem ve rejimlerin de aşamayacağı – bağlı olduğu, uygar dünyanın benimsediği evrensel hukuk kuralları – ilkeleri – standartları (jus cogens) ve mevzuatı (insancıl hukuk, Sözleşmeler..) ve Kurumlar vardır.. Uluslararası Ceza Mahkemesi, Uluslararası Adalet Divanı, BM Güvenlik Konseyi vb.

Adalet Bakanı, hukuk fakültesi bitireni (mezunu) Bekir Bozdağ’ın ‘‘OHAL döneminde Anayasaya aykırı KHK çıkarılabileceğini..” (!) söylemesi dehşet vericidir. Bu kişinin derhal
o Bakanlıktan alınması, siyasal yaşamının son bulması ve Barolar Birliği / bitirdiği Hukuk Fakültesi tarafından eğitime alınması gerekir iken…. Erdoğan da, eski içişleri bakanı Efgan Ala da, yeni içişleri bakanı ve adalet bakanı da… benzer hukuk çiğnemlerini (ihlallerini) ardışık ve pervasız biçimde, bilerek ve amaçlı olarak kamuoyu önünde sürdürmektedirler. Bu tablo kabul edilemez ve sürdürülemez.

  • İktidarın Devlet aklı (Raison d’etat) ile davranması kaçınılmaz ve zorunludur.
    Toplumun sabrı ve dayanma gücü kalmamıştır artık.. Zulüm = meşru direnme hakkıdır!

Saçları kökünden koparılan Varan, gördüğü kötü muameleyi şöyle anlatmıştı:

  • Kültür merkezine baskın yaptıklarında bizi çevik kuvvet aracına bindirdiler.
    Aracın içinde
    yoğun bir işkence yaptılar. Bilerek sanki onun için hazırlanmış gibiydiler. Saçlarımı önce tutup çevirdiler sonra kökünden kopardılar. Elinde kalan saçı sallayarak mehter marşıyla oyun oynuyorlardı. Saçımı savuruyorlardı. Koltuğun üzeri saçla dolmuştu.

Bu vahşet der-hal soruşturulmalı ve hızlı ve adil bir yargılama ile sorumlular hak ettikleri
en ağır cezayı almalıdır. Başta her şeyden sorumlu TEK ADAM Erdoğan olmak üzere İktidar en yüksek tonla ve kararlılıkla – içtenlikle ölçüsüz – insanlık dışı kolluk şiddetini kınamalı ve benzerlerinin asla olmaması, –balığın baştan kokmaması için– tüm kamu görevlilerini kamuoyu önünde kesin bir dille sözü ve yazılı uyarmalıdır. Böylesi ağır insan hakları çiğnemlerine (ihlallerine) ”isyan etmek” yurt içinde ve dışında herkesin ve kurumların insani hakkı ve ödevidir. Hiç kimse kalkıp ”içişlerimize karışmayın” teranesi etmesin!

İnsan hakları, tüm uygar insanlığın ortak değeri ve sorunudur.

Sevgi ve saygı ile. 10 Haziran 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com