Etiket arşivi: HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ

YERİNDEN YÖNETİM ÖRTÜSÜ ALTINDA…

YERİNDEN YÖNETİM
ÖRTÜSÜ ALTINDA…

YERİNDEN YÖNETİM ÖRTÜSÜ ALTINDA…

Gazeteler haber verdi. Diyarbakır’da 26-27 Aralık 2015’te iki gün süreli ve 501 üyeli Demokratik Toplum Kongresi (DTK) toplanmış.

Bir bildiri yayınlanmış ve HDP, EMEP, DBP, ESP, HDK başkanları, bildiriyi sahiplendiklerini ifade etmişler.
HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a göre bildiri “demokrasi için bir yol haritası”. DTK Eşsözcüsü (HDP milletvekili) Ertuğrul Kürkçü ise bu bildiriyle Siyasete müzakereye ve demokrasiye dönülmesi çağrısı yaptık.demiş.

Bildirinin sonunda “Bu deklarasyon dinamik bir tartışma ve uzlaşma arayışıdır. Öneri ve eleştirilere açıktır” notunun düşülmüş olması dikkat çekiyor. Bu notun anlamını kestirmek kolay değil. Kendi çevresine ve destekçilerine“düzeltme yapabilirsiniz” mi diyor, yoksa
AKP hükümetine “böyle dedik ama, modelimiz üzerine pazarlığa açığız” demek mi istiyor?

Herhalde ikincisi daha gerçekçi bir yorum olur.
*
Diyorlar ki:

Hükümet 28 (AS: 2015) Şubat Mutabakatı’nı Cumhurbaşkanı eliyle reddetti.
Biz de özerklik için inşa çalışmalarına başladık; yapılan özsavunmayı sahipleniyoruz.

Silahlı ve hendekli çatışma, özünde kendi kendini yerelden yönetme, yerel demokrasiyi
inşa etme talebidir. Taleplerimiz siyasi statü talepleridir.

Şunlar Yapılsın               :

(1) Çözüm süreci müzakerelerini yeniden başlatın.
(2) Müzakere TBMM tarafından onaylansın.
(3) Yerinden yönetim için yasal adımlar atın, bu çerçevede özellikle;
(a) Bilhassa Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekinceleri kaldırın.
(b)Yeni Anayasa yapılsın.
*
Yerinden Yönetim Derken?

DTK Bildirisi bir yerinden yönetim rejimi istediğini söylüyor. Bunu 14 maddede somut hale getirmiş. Ancak bir maddede birden fazla istek var. Bir de her lafın başına “demokratik” sözünün yerleştirilmiş olma özelliği göze çarpıyor. Lafın özünü ayıklayınca,

silah ve hendekle “demokratikleşme mücadelesi” verenlerin,
şöyle bir “yerinden yönetim modeli” istedikleri çıkıyor:

(1) Bir veya birkaç komşu şehri kapsayacak biçimde Özerk Bölgeler oluşturulsun.
(2) Özerk bölgelerin meclisleri ve meclisler içinden seçilmiş özyönetim organları olsun.
(3) Özerk Bölgeler TBMM ve merkezi yönetimde de temsil edilsin.
(4) Özerk bölgeler üzerinde merkezi yönetimin hiçbir vesayet denetimi olmasın.
(5) Özerk bölgelerde farklı halklar ve inanç toplulukları meclisleri kurulsun,
bunlar özerk bölge yönetimine doğrudan katılsın.
(6) Her kademedeki eğitim bunlara bırakılsın.
(7) Yerel diller de resmi dil olarak kabul edilsin.
(8) Bütün anadiller, Türkçe’nin yanı sıra eğitim ve öğretim dili olsun.
(9) Özerk bölgeler dil, tarih, kültür alanında her türlü çalışmayı yapabilsin.
(10) İnanç ve ibadet hizmetleri özerk kurumlara devredilsin.
(11) Özerk bölgeler sağlık ve tedavi hizmetleri sunabilsin.
(12) Yargı sistemi ve adalet hizmetleri buna uygun olarak yeniden düzenlensin.
(13) Özerk bölgeler toprak, su, enerji kaynaklarının işletilmesini üstlensin,
bu üretimden pay alsın.
(14) Özerk bölgeler tarım, hayvancılık, sanayi ve ticaret dahil her alanda genel yetkili olsun.
(15) Özerk bölge her türlü kara, hava, deniz ulaşım hizmetlerini sunsun ve denetimini sağlasın.(15) Bütçeleme Özerk Bölge Yönetimine devredilsin.
(16) Bazı vergiler özyönetim birimleri tarafından toplansın.
(17) Özerk bölgede resmi yerel güvenlik birimleri kurulsun.
(Savunma ve güvenlik bakımından merkez ile koordineli çalışsın.)

“Model”in Yararları    :

  • Demokratikleşilecektir.
  • Yerel demokrasi her alanın, bölgenin ve toplumun ihtiyaçları ve koşullarına göre
    farklı uygulama biçimlerine kavuşacaktır.
  • Bu model bin yıldır kader ortaklığı yapmış halklarımızın ülke ve bölge sorunlarının
    barışçıl ve demokratik çözümüne öncülük edecektir.
  • Özyönetimlere dayalı özerklik modelimiz, aynı zamanda Ortadoğu için önemli bir
    örnek oluşturacaktır.

Zorunlu Koşulları:

Özyönetimlerin gerçekleşmesi için yeni bir anayasa yapılması zorunludur.
Anayasada farklı etnisiteler ve inanç toplulukları statü sahibi olmalıdır.
[Türk Milleti, Türk vatandaşlığı olmaz, diyorlar.]
*

YERİNDEN YÖNETİM ÖRTÜSÜ ALTINDA ‘ELVEDA TÜRKİYE’

Bildiri kendisini “yerel demokrasi” diye sunuyor.
Ama her türlü had ve hududu aşmış, iki temel siyasal özelliğimizi birlikte vuruyor.

Vuruşlarından biri

– “etnisitelere ve inanç topluluklarına statü” ve
– “anadillere resmi dil statüsü”

istemleriyle milli / ulusal devleti hedef alıyor.

Türk vatandaşlığı rejimini ve
– Kayıtsız şartsız Türk Milleti’nin olan egemenlik hakkını tanımadığını ilan ediyor.

Öbür vuruşunu ise yerinden yönetim etiketi altında özerk bölgeler – özyönetim diye sıraladığı tüm öbür istemleriyle tekil (üniter) devlete yapıyor.
Bölgeleri genel yetkili kılın, yani tüm iktidarı bölgelere devredin diyor.
Bu da yetmez, bölgeler TBMM’de ve kamu yönetiminde temsilciler bulundursun,
böylece merkezde kalacak iktidarı da pazarlıklarına tabi kılsınlar diyor.

Artık çok açık…  

Yıllardır dile getirdiğimiz Türkiye’nin hem ulusal hem de üniter yapısı tehdit ediliyor sözümüzün anlamı işte budur.

Bu isteklerin karşısında duran en büyük engel, Anayasa’nın

  • “Türkiye Devleti ülkesi ve milleti bakımından bölünmez bir bütündür” diyen
    3. madde hükmüdür.

    Değiştirilmesi yasaklanmış olan ilk 4 maddeden biri olan bu hükmü kaldırabilmek için
    “anayasa değişikliği” yetmez; Yeni Anayasa yapıp bu maddeyi bertaraf etmeleri gerekir.

Çünkü bu hüküm “ülkesi bakımından bölünmez” diyerek istenen türdeki “özerk bölgeler”e
izin vermez. Ve “milleti bakımından bölünmez bir bütün” diyerek de toplumun
“farklı etnisite ve inanç gruplarına göre” ayrıştırılıp bölünmesine olanak tanımaz.

AKP ve HDP, CHP yönetiminin desteğiyle becerebilirlerse,
Yeni Anayasa yoluyla bu kurucu ilkeyi yok etmeye çalışacaklar.
Bunu beceremezlerse, madde 3 orada duracak, Anayasa değişikliği yoluyla,
bunun içini dolduran başlıca maddeleri iğdiş etme çabasına düşecekler.

Her iki yol da aynı kapıya çıkar. Biri toptan biri perakende.

Yapılması gereken tek şey,

  • “Ulusal ve üniter devletten verilecek ödünümüz yoktur!”

    demekten ibaret. Çünkü gerçek demokrasi ve özgürlük, ancak bu zemin üzerinde
    mümkün olabilir. Bu zemin baki kalmak koşuluyla, elbette her şeyi konuşabiliriz.
    *
    2016 yaman bir yıl olacak.
    Tüm sevdiklerinizle sağlıklı, dipdiri ve mutlu nice yıllar dilerim.

    ======================================

    Evet Dostlar,

    Sayın Prof. Birgül Ayman hocamız, bizim de sitemizde son zamanlarda özellikle
    manşete aldığımız “Günün Yazıları” ile vurguladıklarımızı bir siyaset bilimci ustalığıyla işlemiş.

    Türkiye’de artık sular ısındı değil “kaynıyor.”..

    AKP – RTE bu acı tablonun başlıca sorumlusudur.
    Yangını söndürmek de ahlaki olarak boyunlarının borcudur.
    Yaparlar mı? Hiiiiç sanmıyoruz ama gene de izleyip göreceğiz.

    Kürt yurttaşlarımızın ezici değilse bile çoğunluğunun, bu apaçık Türkiye’yi bölme – Türkiye’den ayrılma plana yandaş olduğunu hiç ama hiç sanmıyoruz.. 

    Umarız CHP – MHP sıkı dururlar ve kamuoyu desteği yaratarak
    Anayasa’nın özellikle ilk 4 maddesine kesinlikle dokundurtmazlar..

    Ya da, belki 100 kez yazdık, 100. yaşına yani 2023’e gelmeden Türkiye Cumhuriyeti’ne veda!

    Boşuna mı “2023 hedefleri” AKP – RTE için açık ya da kodlu hep söylenip duruyor??

    Vatan Partisi yeniden, “Milli Merkez” gibi bir oluşumla direniş hattını örmeye ve
    kamuoyu oluşturmaya başlamalı. Önceki çok başarılı oldu ve Anayasa değişikliği engellendi.

    Henüz son sözler söylenmedi..

    * Ulusal ve üniter devletten verilecek ödünümüz yoktur!“; işte o kadar!

    Sevgi ve saygı ile.
    28 Aralık 2015, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com