Etiket arşivi: Hanefi Avcı

Oda TV Davasında Tüm Sanıklar Beraat Etti

ODA TV DAVASI

14 Kişiye Toplamda 262,5 Yıl İstendi;
14 Yıl 7 Ay Yattılar, Beraat Ettiler

Yargılanın tüm sanıkların isnat edilen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle beraat ettiği Oda TV davası sürecinde gözaltı ve tutuklama süreci nasıl işleri?
Sanıklar için ne kadar ceza istenmişti? Kim ne kadar cezaevinde kaldı?

  • Oda TV Davasında Tüm Sanıklar Beraat Etti

    Haberin İngilizcesi için tıklayın

    * Fotoğraf: Tansu Pişkin

    Gazeteciler Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Ayhan Bozkurt, Ahmet Şık, Nedim Şener, Müyesser Yıldız, Doğan Yurdakul, Coşkun Musluk, Sait Çakır, Yalçın Küçük, İklim Bayraktar ve eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı‘nın yargılandığı Oda TV Davası’nın bu gün karar duruşması görüldü.

    İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada sanıkların sonsözleri alındı. Sanıkların konuşmalarının ardından kararın değerlendirilmesi için mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.

    Aranın ardından kararını açıklayan Yener Yıldırım başkanlığındaki, Abdülkadir Ungan ve Kudret Karslı’nın üye olduğu mahkeme heyeti, isnat edilen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmaması gerekçesiyle 13 sanığın hepsinin beraatine karar verdi.

    Ahmet Şık: Bu adliye adaletin mezarı

    * Çizim: Zeynep Özatalay

    Oda TV Davası nedeniyle 6 Mart 2011’de tutuklanan, bir yıl cezaevinde kaldıktan sonra 12 Mart 2012’de tahliye edilen, beş yılın ardından bu kez “FETÖ ve PKK propagandası yaptığı” iddiasıyla tutuklanan gazeteci Ahmet Şık, duruşmaya Silivri Cezaevi’nden getirildi.

    Ahmet Şık şunları söyledi:

    “Söyleyecek çok şeyim var ama aklımdan geçenleri söylersem yeni bir yargı konusu olur.
    “Bu adliye, adaletin mezarı haline geldi. Çok acıdır ki, mezar kazıcılığını yapanlar ise savcılar ve hakimler.
    “Adliyenin girişindeki Themis heykelinin bir kefesinde haysiyet ve şeref, diğerinde haysiyetsizlik ve şerefsizlik var. Ve maalesef bu siyasi iddianamelere imza atan savcı ve hakimler için terazinin kötülük olan kefesi ağır basıyor.”

    Savcı ve hakimlerden şikayetçi oldular

    Gazeteci Soner Yalçın, “Yedi yılda her şeyi söyledik. Bize bu kumpası kuran FETÖ’den şikâyetçiyim” dedi.

    Gazeteci sanıklardan Barış Pehlivan da “Bu sanık sandalyesine kumpası kuranların oturmasını istiyorum” dedi.

    Barış Terkoğlu “Bu davada hakim savcı olmaktansa sanık olmayı tercih ederdim. Öyle de oldu” diye konuştu.

    Sait Çakır ve Coşkun Musluk, “Önceki savunmalarımı tekrarlıyorum ve beraatımı istiyorum” dedi.

    Yalçın Küçük de son savunmasında Ergenekon ve OdaTV süreçlerini anlattı, “Kararı hakimlere bırakıyorum” dedi.

    Eski Emniyet Müdürü sanık Hanefi Avcı, “Savunmalarım geçerlidir. Beraatımı istiyorum. Sahte belgelerle bizim sanık sandalyesine oturmamıza neden olanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyorum” dedi.

    Nedim Şener de “Son sözüm ilk savunmamdır. 3 Mart 2011’de gözaltına alınırken ‘Hrant için adalet için’ demiştim. FETÖ’nün en büyük suçlarından biri Hrant cinayetidir. Tekrarlıyorum: Hrant için, adalet için” dedi.

    Duruşmaya katılmayan sanıklar Doğan Yurdakul, Müyesser Uğur ve Ahmet Mümtaz İdil’in avukatları da yargılama süresince yaptıkları savunmaları tekrarladıklarını belirterek müvekkillerinin beraatını talep ettiler.

    AHMET ŞIK: GAZETECİLİK YARGILANIYOR

    TIKLAYIN – ODA TV DAVASINDA SAVCI SANIKLARA BERAAT İSTEDİ
    ==========================================
    Dostlar,

    Her şeye karşı sevinçliyiz.
    Bir devletin en temel 4 kamusal görevi SAĞLIK – EĞİTİM – ADALET – GÜVENLİK tir.

    15. yılına giren AKP – RTE iktidarın da bu 4 temel hizmetin yerlerde süründüğü çok açıktır.
    Bu ülkede kimi örgütler, hatta kamu görevlileri… insanlara kumpas kurmakta ve sahte belgelerle yıllarca hapiste tutabilmektedir. Bu durum yeryüzünde ortalama hiçbir demokratik hukuk devletinde görülemez ve kabul edilemez. Ne yazık ki ülkemizde yaşanmıştır.

    Acaba siyasal iktidarın bu komploları önlemeye gücünün yetmediği düşünülebilir mi?
    Türkiye’de devlet içinde devlet mi vardır örneğin dış destekli ve daha güçlü!?
    Soruya hemen hayır denmelidir, çünkü dönemin

    Başbakanı R.T. Erdoğan “Ben bu davanın savcısıyım!” diye haykırarak meydan okuyabilmiştir. (15.07.2008, http://www.gazetevatan.com/-evet-ergenekon-un-savcisiyim–189246-siyaset/)

    Dolayısıyla bu kumpaslar iktidara karşın, onu da aşarak, iktidarın engelleyemediği biçimde değil; iktidarla birlikte hatta iktidar eliyle yapılmıştır.. Bu kadro 16 Nisan 2017’de
    Anayasa değişikliği ile TEK ADAM MUTLAKİYETİ İSTİYOR!

    Bu halk hala aklını kaçırmadı herhalde 16 Nisan halkoylamasında kendi idam fermanına EVET demek için..

    Yargılanması gerekenler salt bu insanlık suçuna teknik düzeyde alet ve maşa olanlar mıdır??

    Mahkeme kuruluna teşekkür ederiz bu AKLAMA kararı için..
    Kumpas suçuna karışan – katılan kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmasına da! Şimdi sıra TERTEMİZ BİR SEÇİM VE TBMM İLE SİYASAL HESAP SORMADA..

    Bu da olacak elbet.. tarih örnekleriyle dolu..

    Haydi Türk Ulusu.. Senin adını bile anmayan saçma sapan biçimde “TEK MİLLET” diyerek Kürt kardeşlerimizin – Kandil’in – İmralı’nın – PKK’nın oylarına göz kırpan ama bir yandan da ikiyüzlülükle “Kandil – İmralı – PKK HAYIR DİYOR” diye yalan propaganda yapanlara
    16 Nisan 2017 Pazar günü halkoylamasında (Dikkat; seçim değil bu; seçim 2019’da!) kesin bir kararlılıkla  on milyonlarca HAYIR de! En az 30 milyon HAYIR oyu.. Başka kurtuluşun yok!

    Sevgi ve saygı ile. 12 Nisan 2017, Ankara

    Dr. Ahmet SALTIK
    Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
    www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

Hanefi Avcı TÜBİTAK raporuyla kanıtarı çürüttü; peki şimdi ne olacak?


Dostlar
,

Ergenekon tertibinde çok çarpıcı bir savunma daha..

Eski ve kıdemli Emniyet Müdürü Hanefi Avcı çok net bir savunma yaptı
İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinde..

Zehir zemberek bir dizi soru ve TÜBİTAK raporuna dayalı teknik – bilimsel yanıtlar..

Savcılık makamı ne diyecek acaba?

O makamda olmak istemezdik.
Olsaydık, savlarımızı (iddialarımızı) geri çeker, sanıkların aklanmasını isterdik.

Yargı heyeti yerinde olsaydık, “davanın kanıtsız ve de konusuz kaldığını” karara bağlayarak iddianameyi reddeder, sanıkları aklar, dosyayı kapatırdık..

Belki, düzmece kanıtlar sunanlar ve de bunları iddianamesine alanlar hakkında
suç duyurusunda bile bulunurduk

Bu son 2 tümcemiz, Anayasanın yasakladığı mahkemelere telkinde – tavsiyede bulunmak vb. yaklaşım ve amacın tümüyle dışında olup (md. 138), yine Anayasanın görüş ve düşünce açıklama özgürlüğü (md. 25, 26 vd.) bağlamında değerlendirilmelidir. Nitekim hukuk yazınında (literatürde, doktrinde) mahkeme kararları da bilimsel düzlemde rahatlıkla eleştirilebilmektedir. Tersi düşünülemezdi zaten..

  • Ergenekon tertibi yüzlerce kezlerce çürütüldü..
    Tartışılabilir bilimsel kanıtı neredeyse kalmadı..

Ama yargılama yapan heyetler son derece ağır cezaları yaygın biçimde vermekten
geri durmadılar.. Yüz yılı aşan hapis cezaları, müebbetler, birkaç kez müebbetler, ağırlaştırılmış müebbetler yağmur gibi yağdırıldı..

En kritik not şudur :

  • Kamuoyunun adalet duygusu doyuruldu mu, katledildi mi?
  • Adalet mülkün = ülkenin temeli ise o temel ciddi derecede tahrip olmadı mı?

Ayrıca, yılların kıdemli emniyet müdürü bir kitap yazacak (HALİÇ’TE YAŞAYAN SİMONLAR), fincanının katırları ürkecek ve bu kişi birden bire terör örgütü bağlantısıyla suçlanarak alelacele hapse tıkılacak?

İlahlar gazaba geldi mutlaka..

Bu acul senaryoya kimlerin inanması bekleniyor?
Dahası, bu zırva senaryonun hazırlayıcıları için hiçbir fatura olmayacak mı??

Bir dahası; tüm saçmalığı bilindiği halde kurgulayanların kazanmayı tasarladığı zaman hala bitmedi mi sanılıyor??

  • Hanefi Avcı TÜBİTAK raporuyla kanıtarı çürüttü; peki şimdi ne olacak?

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 11.9.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

Hanefi Avcı TÜBİTAK raporuyla delilleri çürüttü!

Odatv davasında yargılanan Hanefi Avcı, kendisi hakkında yapılan suçlamaları TÜBİTAK raporuyla çürüttü. Avcı,
Emniyet mailleri incelerken neden virüslü saldırıyı görmezden geliyor?” diye sordu.

Ergenekon soruşturması kapsamında Odatv’de yapılan aramalar sonrasında gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener ve Soner Yalçın’ın da aralarında bulunduğu
13 sanık hakkında açılan davanın görülmesine devam edildi.

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesince Çağlayan’daki İstanbulAdalet Sarayı’ndaki
büyük salonda yapılan duruşmaya, tutuklu sanıklar eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı
ve Yalçın Küçük ile gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener ve Doğan Yurdakul‘un da aralarında bulunduğu 11 tutuksuz sanık katıldı.

Hanefi Avcı durumada kendisi hakkında yapılan suçlamaları TÜBİTAK raporlarıyla çürüttü. Avcı şunları söyledi:

-Emniyetin laboratuvarları var, uzmanları var, neden bu bilgisayarlar bu uzmanlara değil, düz komiserlere gönderiliyor. Peki Odatv bilgisayarları izlenirken bu virüsler
bu bilgisayarlara girerken Emniyet neden izlemiş? Neden takip yapmamış?
Bu tezgah baştan belli…

– Görülüyor ki, Emniyet içinden her şey başından planlanmış.

Öyle ki raporun altında üç imza var. Hepsinin ayrı ayrı tarih yazıp imzalaması lazım.
Ama tek tarih yazılmış” ifadelerini kullandı.

Emniyet mailleri incelerken neden virüslü saldırıyı görmezden geliyor?

  • Bu dosyalar uzaktan virüs yoluyla gönderilen dosyalardır.
  • Dosyalara bakıyorsunuz, aynı dosyalar, aynı tarihte, aynı dakikada, aynı saniyede hem evdeki hem ofisteki bilgisayara kaydolmuş.
  • Bu nasıl oluyor?
  • Aynı anda aynı dosyalar nasıl aynı kişinin iki bilgisayarına birden kaydoluyor?
  • Bunun bir yanıtı var :
  • Bu dosyalar sonradan virüsle gönderilmiş ve kendisini sanki bu tarihte kaydolmuş gibi göstermiş.

-Bakın kitabımın yayınlandığı gün Odatv‘deki telefon konuşmalarına. Soner Yalçın kitabı gazetede görüp Barış Pehlivan‘ı arıyor ve haber veriyor. Odatv’de kitabıma ilişkin ilk yayınlanan haber o gün 12:38’de. O da Hürriyet’ten alıntı yapılmış.
Kitaptan haberleri yok.

-Benim kitabımdan Odatv’nin hiç haberi yok; bu ek klasörlerde görülüyor.
Benim kitabımı yayınevine gönderdiğim tarihe bakın bu notlardan önce.

Nedim Şener‘in tapelerini inceledim, hepsi gece 12’de başlayıp sabah 7’ye kadar yapılmış. Eminim ki, bu Emniyet’te yapılmadı. Başka yerde yapıldı.

İkincisi; benim hakkımda tahkikat yok. Odatv’yle bir ilgim tespit edilmemiş.
Benim konuşmalarım nasıl oraya konmuş?
Bunu hazırlayanlar bunu nereden biliyor?

Üçüncüsü:

  • TÜBİTAK diyor ki bu dosyalar bu sanıkların bilgisayarında yazılmamış.

Peki hangi bilgisayarda yazılmış?
O bilgisayar neden bulunmuyor?

Bu dökümanlara bakın. Herkesin ismi yazıyor. Böyle örgüt dökümanı olur mu?
Hiçbir örgüt böyle bir döküman yazmaz.
(Kaynak: odatv, 11 Eylül 2013)

Cüneyt ÜLSEVER : Merdan Yanardağ üzerinden Ergenekon Davası!


Dostlar,

Sayın Cüneyt Ülsever‘in aşağıdaki yazısı üzerinde düşünmeye değer..

Ergenekon Davası‘na bakan özel yetkili İstanbul 13. ağır Ceza Mahkemesi
5 Ağustos 2013 günü gökten zembille yağdırırcasına onlarca yıl ağır hapis cezalarına, müebbetlere, ağırlaştırılmış müebbete, 2 kez müebbete.. hükmederken; tutuksuz yargılanan sanıklardan hapis cezası verdikleri hakkında yakalama kararı çıkarmaktan da geri durmadı. Oysa hükmünün Yargıtay’da onanmasını bekleyebilirdi.. Onanmazsa kendisine dönecek, kendisi direnecek
ya da uyacak; son sözü Yargıtay Ceza Genel Kurulu söyleyecekti.
Hüküm kesinleşene dek de bu kişiler hapse konulmayacaktı. Nereye kaçacaklar? Bu güne dek hangisi kaçtı? Hangi delili karartacaklar? Hüküm verilmedi mi? Yargılama tutuksuz yapılmadı mı bu kişiler açısından?? Yurt dışına çıkış yasağı, adli denetim önlemleri yetmez miydi? Yaşları 70’i geçmiş insanları hüküm kesinleşmeden hapse atma eyleminin adı “yargıçlık, yargılama” mıdır??

Ellerindeki dava sonlandığında kendiliğinden tasfiye olacak olan bu mahkeme, kararından öylesine emin olsa gerek ki, hükmü onanmazsa insanların haksız yere hapis yatmaları olasılığını gözetme gereği duymamakta.

Acaba Yargıtay temyiz aşamasında tutuksuz yargılama kararı verir mi?
Hangi Yargıtay? Yeniden yapılandırılırken 160 üyeye bir çırpıda kavuşan Yeni Yargıtay mı??

Balyoz davası temyizinde sanık ve savunmanlarının savunma süreleri kısıtlanmazken bir de baktık ki YAŞ toplandı, hala tutuklu ama hükümsüz paşalar emekli edildi..

Sanırız, hatta korkarız; VİCDAN, ADALET, İNSAF, HAKKANİYET..
gibi sözcükleri devr-i AKP‘de sözlüklerden ve dillerden düşürmek gerekecek.

Yerlerine neler konduğunu hadi biz söylemeyelim;
TCK’dan eylemimize uyan bir madde bulmak çok da zor olmasa gerek..

Ne acı ki, ülkemizde hiç kimse hukuk devleti güvencesinde değil!

Çok yazık, çok..

Hukuksal çözümü bilerek olanakszılaştırılan bu davada tek çare “AF” olarak mı adreslenmektedir? Anayasa md. 10 uyarınca hiç ayırım yap(a)madan mı?
İmralı sakinini hedefleyerek mi?

Bu ne lanetli senaryodur, nerede ve kimlerce yazılmıştır?

Ama zamanla mutlaka çözüme kavuşturulacaktır.

Sevgi ve saygı ile.
Tokat, 8.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

Merdan Yanardağ üzerinden Ergenekon Davası!

Merdan Yanardağ üzerinden Ergenekon Davası!

Cüneyt ÜLSEVER

Önce önemli bir not:

Gayet açıktır ki bu ülke değerli olan insanına değer vermiyor, değersiz olanı ise
baş tacı ediyor.

TRT prodüktörü Servet Somuncuoğlu’nu çok genç yaşta ve en verimli çağında kayıp ettik. Ancak o esasen köküne kadar bir araştırmacı idi. Bu değerli insanın ölümü ile ilgili haberi sadece Yeniçağ ve Cumhuriyet’te görebilmek içimi kanattı.
O benliğini insanı insan yapan “merak güdüsü”nü besleyen araştırmacılığa adamıştı. Kanaatlerini masa başında değil, bizzat yaptığı araştırmalarla oluşturma terbiyesine sahipti. Orta Asya’dan Anadolu’ya Türk kültür tarihinin izlerini yaptığı kapsamlı araştırmalar ile takip etti.

550 sayfalık “Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler” adlı eseriyle Türk kültür tarihi alanında çığır açtı. Türk milletinin atalarının hüküm sürdüğü 6 ülkeyi 4 yıl boyunca dolaştı. 150 bin km yol kat etti. 138 gün, 65 ayrı alanda saha çalışması yaptı.

Değerli dostum Servet Somuncuğlu’na Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabır dilerim!

***

Aynı gün bir başka dostum Merdan Yanardağ da Ergenekon Davası’nda hüküm yedi. Meğerse 1 yılı aşkın süredir Yurt Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmenliği’mi yapan Yanardağ, lideri dâhil organizasyon yapısı tarif edilemeyen “Ergenekon Terör Örgütü”nün basından sorumlu üyesiymiş! Bizi engin hoşgörülü,
yüksek düzeyde sabırlı tavrı ve beyefendi görünümü ile örgüt adına oyalayarak kullanıyormuş ama bu durumdan yılların gazetecileri ne Ayşenur’un, ne Mustafa’nın, ne Yaşar ne de Haluk Hocaların, ne İdris’in, ne Cevher’in, ne Atilla’nın, ne de
yayın yönetmenlerinin haberi varmış!

Mahkeme hepimizin uyanmasına vesile oldu.

Merdan Yanardağ beni, Hürriyet’ten kovulduktan sonra, kurulmakta olan Yurt Gazetesi’ne davet ettiğinde çok şaşırmıştım. Değme “sahibinin sesi”
üfürük liberal-demokratlar beni Hürriyet’ten savmak için ne dümbelekler çevirdiler ama sosyalist Merdan bana gazetesinde yer verdi!

Tanıştığımızda anlatmıştı. Tuncay Özkan ile Kanaltürk’te birlikte çalıştığı için
5 yıl önce gözaltına alınmış ve ifade vermişti. 5 yıl boyunca bu insan ne kaçtı,
ne delil kararttı. Yalnızca gazetecilik yaptı ama ceza yemekten kurtulamadığı gibi hakkında “yakalama” emri çıktı!

Mahkeme, Yargıtay kararını beklemek yerine bir gazeteciyi daha içeri atmak hevesinde!

Bakalım ne olacak?

***

Neydi Merdan Yanardağ’ın suçları?

1) Kitap yazarak, “Cemaat” hakkında benim bazı görüşlerine katılmadığım olumsuz saptamalarda bulunmuştu. Mahkeme tıpkı Hanefi Avcı’ya yaptığı gibi
Merdan Yanardağ’dan da intikam almak istiyor.

Ancak  Bediüzzaman Said Nursi öğrencilerinin oluşturduğu Risale-i Nur Forum’a göre:

“İntikam” kelimesinin dilimize geçmiş manası “öç almak” olduğu halde, Allah (CC) için kullanıldığında ise ‘dilediğini suçuna denk bir ceza ile cezalandırmak suretiyle adaleti sağlamak’ manasına gelmektedir.”

Bu anlamda Allah’tan başka “gerçek” intikam sahibi yoktur.

İnsanoğlu intikam ile sadece öç alır!

2) Muhalif Yurt Gazetesi’ni çıkarmış, hiç reklam yapmadan, doğru dürüst reklam alamadan muazzam bir başarı ile gazetenin tirajını 70 binlere çıkarmış,
Yurt’u ciddi bir muhalefet gazetesi haline getirmiştir.

Yanardağ’a verilen ceza ve yakalama emri Ergenekon Davası kararlarını
büyük ölçüde yönlendiren ruh halinin bir özetidir:

1) Senin hakkında iddialarda bulunan herkesten intikam al!

2) Sana ciddi muhalefet yapan herkesi susturmaya çalış!

***

Nitekim Ergenekon Davası’na bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanlığını yaptığı sırada görevden alınan Hâkim Köksal Şengün kararlarla ilgili diyor ki:

“1) Dosyadaki hiçbir sanık hakkında eylemlerle bağlantı kurulmadı.

2) Deliller eşliğinde suçlama getirilmedi.” (odatv-07.08.2013)

Yukarıdaki 2 saptama hukukta “hükmün” temel yol göstericisidir.

  • Suç
    i) somut eylemlere bağlanmadan,
    ii) somut eylemlere de delil getirilmeden “hukuki hüküm” oluşamaz!

Mahkeme büyük ölçüde tek başına delil oluşturamayan

i) telefon dinlemelerine ve
ii) gizli tanık ifadelerine dayanarak “hüküm” değil, “kanaat” oluşturmuştur.

***

Nitekim İngiliz Times Gazetesi mahkeme kararlarını “Erdoğan’ın düşmanları cezalandırıldı” başlığıyla verdi. Gazete davayı “İslamî eğilimli Türk Hükümeti‘nin ülkenin laik tabakasını tasfiye etme girişimi olarak” görüyor.

Öte yanda, Salı günü iddia ettiğim gibi beraber yola çıktıkları “Ergenekon Davası”nda ABD ile RTE bu kararlar yüzünden de kapışacaklar gibi!

Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Marie Harf, Ergenekon Davası’nda verilen cezalar hakkında yorum yapmak için temyiz kararını bekleyeceklerini ve
sürecin takipçisi olduklarını” açıklıyor. Ancak hemen devam ediyor:

“1) İstanbul’daki özel mahkeme tarafından açıklanan karar ve cezaların sertliğiyle ilgili medya haberlerini takip ediyoruz.

2) Çok sayıda Türk vatandaşının,

dava sürecinin
i) uzunluğu,
ii) şeffaflık eksikliği,
iii) mahkeme kararı ve cezaların verilme şekli bağlamında

ciddi kaygılar dile getirdiğini” de (biliyoruz). (Çeşitli gazeteler)

***

Sanırım, RTE’nin Batı’da zaten muazzam irtifa kaybetmiş itibarına
bir sille de bu dava kararları vuracak!