Etiket arşivi: halkların bağımsız yaşama arzuları

Sünnet çocuğuna ninniler!

Sünnet çocuğuna ninniler!

Mehmet Bedri Gültekin
mbgultekin@ip.org.tr
www.ulusalkanal.com.tr, 03 Ağustos 2012,

Akşam gazetesinden Şenay Yıldız, ABD’nin iki önemli “Kürt uzmanı”ndan biri olan Henry Barkey ile (diğeri Graham Fuller) 30-31 Temmuz 2012 günlerinde yayınlanan bir röportaj yaptı.

Kürt sorununu kullanarak ulaşmayı düşündükleri hedeflerine, epeyce yaklaşmış olmanın rahatlığı ile konuşuyor Barkey. Suriye’deki gelişmelerin ABD penceresinden bakıldığında nasıl görüldüğünü
anlamak bakımından Barkey’in röportajında dikkat çekici noktalar var.

“IRAK’TAN DAHA KANLI OLACAK!”

Birinci olarak Barkey, Suriye’nin bundan sonra; Nusayriler, Sünniler, Dürziler, Hristiyanlar
ve Kürtler olarak ayrışacağını ve bunun çok kanlı olacağını söylüyor. Ve bir kıyaslama yapıyor:

“Suriye’de maalesef bir müddet kan gövdeyi götürecek. Ne yazık ki Irak’takinden çok daha kanlı
bir süreç bekliyorum.”

Bu sözler, Suriye’nin kaosa sürüklenmesinin ve parçalanmasının ABD açısından başlı başına bir “amaç” olduğunu gösteriyor.

Peki kan banyosuna dönmüş ve kaosa sürüklenmiş olan Suriye’de ABD’nin kazancı ne olacaktır?

İSRAİL’İN GÜVENLİĞİ

Birinci ve hemen gerçekleşecek olan “kazanç”, İsrail’in en önemli düşmanından kurtulacak olmasıdır. Çünkü Suriye’deki Baas yönetimi, Filistin direnişini en başından beri kararlı olarak destekledi. Hamas lideri Halit Meşal’ın karargâhı daha yakın zamana kadar Şam’da idi.

Lübnan’daki Hizbullah da etkinliğini ve İsrail’e karşı yürüttüğü başarılı mücadeleyi Suriye’ye borçludur. Esat yönetiminin yıkılması, İsrail’e derin bir nefes aldıracaktır.

ASIL “KAZANÇ”

ABD’nin ikinci ve en önemli kazancı ise, kaosa yuvarlanmış Suriye’nin kuzeyinde,
Türkiye sınırı boyunca bir “Kürt bölgesi”nin ortaya çıkmasıdır.

Hatta diyebiliriz ki, ABD’nin tam bir buçuk yıldır Suriye’ye karşı örgütlediği sabotaj, cinayet, provokasyon ve iç yıkıcılığın esas amacı budur. Suriye’nin kuzeyinde bir “Kürt Bölgesi” olacak
ve bu oluşum daha sonra Barzanistan’la birleşecek. Böylece bir sonraki adımda Türkiye’nin Güneydoğusu’nu da kapsayacak ve ABD’nin “derdine derman olacak” “ikinci İsrail” kurulmuş olacak…

ABD’nin tam otuz yıldır bilinen projesinden söz ediyoruz.

“KORKMAYIN, BİLDİĞİNİZ BARZANİ”

Suriye’nin kuzeyinde şimdi PYD’nin (PKK) etkinlik kazanması ve bu durumun Türkiye’de tedirginliğe yol açması üzerine ise Henry Barkey, sünnet çocuğunu avutan büyük edasıyla; “Merak etmeyin, korkacak bir şey yok..” diyor. Ve neden korkulmaması gerektiğini ise şöyle açıklıyor:

“Suriye’nin kuzeyinde PYD değil Barzani etkin olacak. Çünkü Barzani’nin elinde para,
organize güç, dünya, bölge ülkeleri ve Türkiye tarafından tanınmışlık var.”

Devam ediyor Barkey: ‘Türkiye 2007 sonrasında Barzani yönetimini resmen tanıdı,
sonuçta korkulacak bir şey olmadığı ortaya çıktı. Suriye’de de aynısı olacak..’ diyor.

KENDİ BÖLGESİNE BİLE HAKİM DEĞİL

Aslında Barkey’in bu sözleri, ABD’nin Suriye politikasında esas hedefinin,
Kuzeyde PKK’nın etkin olduğu bir oluşumu ortaya çıkarmak olduğu anlaşılıyor.

Çünkü Barzani’nin Suriye Kürtleri içinde hiçbir zaman etkin olamayacağını en iyi ABD bilir.
Barzani’nin KDP’si feodal bir örgütlenmedir. Onun için Irak’ta bile esas olarak Bahdinan bölgesindedir. Kaldı ki, bu Bölge’nin bile küçümsenmeyecek bir bölümü PKK’nın denetimindedir.
Kendi Bölgesine bile tam olarak egemen olamayan Barzani’nin, Suriye Kürtleri için de
etkin olması düşünülemez.

ABD’NİN HESABI ve SURİYE’NİN VATAN SAVUNMASI

ABD açısında bugün temel sorun, tıpkı Barzanistan gibi Suriye’nin kuzeyini de Türkiye’ye
kabul ettirmektir. Aslında bu konuda önemli bir mesafenin de alınmış olduğu görülüyor.
TÜSİAD burjuvazisinin görüşlerini yansıtan kalemler, şimdi hep bir ağızdan, Suriye’deki
Kürt oluşumunu tanımanın Türkiye’nin ne kadar yararına olduğu üzerine yazılar döktürüyorlar.
AKP, zaten söz konusu ABD planının içindedir. CHP ve MHP’nin ise varlıkları ve attıkları
her adım AKP’nin (daha doğrusu ABD’nin) işini kolaylaştırıyor.

Barkey’in röportajında ifade ettiği ABD planına direnecek olan milli kuvvetler ise 2007 yılından
bu yana süren 50’ye yakın “Ergenekon Operasyonu” dalgaları ile etkisiz duruma getirilmiştir.
En azından Barkey öyle düşünüyor.

Ama her emperyalist gibi Barkey’in de hesaba katmadığı gerçek, halkların bağımsız yaşama arzuları ve bu uğurda yapabilecekleridir. Son bir haftada Suriye’nin dört bir yanında Şam’da, Halep’te ABD’nin piyonlarına indirilen darbeler, işte o “bağımsızlık” arzusunun gücünü gösteriyor.