Etiket arşivi: Gürkut Acar

6 CHP Milletvekilinden Uyanışa Çağrı


Dostlar,

CHP’nin 6 yiğit milletvekili ortak bir basın açıklaması yaptılar.
Sayın Birgül Ayman Güler‘in web sitesinden açıklama duyuruldu.

Bu yürekli, gerçekçi ve yerinde açıklamayı biz de paylaşıyoruz.
Metin aşağıda..

  • Tehditler artık CHP’nin kurumsal kimliğine dek uzanmaktadır.

Bu sayın milletvekilleri, yıllardır yinelediğimiz gerçeğin altını çizmektedir :

  • İntikamcı iktidarlar “demokratik anayasa” yapamaz!

Umarız CHP’nin kurumsal politikalarını da bu yönde değiştirebilirler bu 6 sayın vekil.

CHP artık kendine gelmelidir.
Sayın Kılıçdaroğlu, en hafif deyimiyle Polyanna’cılık oynamayı bırakmalıdır;
hem de ivedilikle..

Ateş bacayı sarmak üzeredir.

Milyonlarca kararlı, bilenmiş, ölümü bile göze almış…. kitle sokaklardadır ve
HÜKÜMET İSTİFA!.. diye haykırmaktadır. Ortada 7 ölüm, binlerce yaralı, 10’u aşkın insanın gözünü yitirmesi, yüzlerce gözaltı… apaçık AKP faşizmi görünmekte ve uygulanmaktadır.

Böylesine eli kana bulanmış ve insanlık suçu işleyen bir iktidar ile
demokratik ve insan haklarını geliştirici anayasa yapılabilir mi??

12 Eylül 2010 değişikliklerinde kurulan tuzak da mı CHP’yi uyarmaya yetmiyor??

Parlamentoculuk – uslu muhalefetcilik ile CHP,
meşru halk eylemiyle yıkımın – dağılmanın eşiğine getirilmiş bir iktidara
neden payanda olmaktadır?
AKP sonrası için olası Atlantik ötesi vize alma adına mı?

Bu aymaz politikaların zerrece savunulabilir yanı yoktur.
Biz de hiç politika yapmadan, diplomasiye bulaşmadan doğrudan söylemiş olalım.

Sevgi ve saygı ile.
13.8.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

============================================

6 CHP Milletvekilinden Uyanışa Çağrı

Basın Bildirisi, 12 Ağustos 2013
http://www.birgulaymanguler.net/index.php?option=com_content&view=article&id=1127:uyanisa-cagri&catid=187:izmircalismalari-2&Itemid=768

UYANIŞA ÇAĞRI

  • İzmir Milletvekili ve CHP Parti Meclisi Üyesi Birgül Ayman Güler,
  • İstanbul Milletvekili Nur Serter,
  • Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz,
  • Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum,
  • Kayseri Milletvekilli Şevki Kulkuloğlu ve
  • Antalya Milletvekili Gürkut Acar

ortak bildiri yayımladılar. CHP Milletvekilleri yayımladıkları bildiride 5 Ağustos 2013 günü sona eren Ergenekon Davası kararlarını tanımadıklarını açıkladılar.

Ergenekon Davası 5 Ağustos 2013 günü sona erdi.

* Hukukun tüm ilkeleri çiğnenmiş,
* sahte dijital deliller davanın esası olmuş,
* savunma hakkı yok edilmiş,
* Danıştay cinayeti sanıkları aklanırken elinde kaleminden başka bir şeyi olmayan aydınlar ‘cebir ve şiddetle hükümeti yıkmak’ mahkum edilmişlerdir.

Silivri kararlarını tanımıyoruz

Bizler, Türk Milletinin milletvekilleri olarak

teröristleri tanık diye kabul eden,
– canileri beraat ettiren,
– yurtsever aydın ve komutanları ise dayanaksız biçimde mahkum eden
Silivri mahkemesinin kararlarını tanımıyoruz.

Çünkü, her şeyden önce, mahkumiyet kararları veren mahkemenin kendisi,
hukuken yok hükmündedir.
Bu, yalnızca Ergenekon Davası’nın görülmesi için devam ettirilmiş bir
Özel Yetkili Mahkeme’dir. Yargının siyasallaşmasının en uç son örneği olan
bu mahkemede adeta düşman hukuku uygulanmış, “Türk Milleti adına” verildiği iddia edilen kararlar Türk Milletinin vicdanını çok ağır bir şekilde yaralamıştır.İktidar, güvenlik güçleri eliyle yalnızca duruşma salonunu değil yolları ve tarlaları kuşatma altına alarak, duruşmanın aleniyetini ortadan kaldırmıştır.

Duruşmayı izleme yasağı, anayasal seyahat hakkının açıktan açığa gasp edilmesine
ve ülke genelinde fiili sıkıyönetim ilanına dönüşmüştür.

  • Savrulan tehditler, faşist diktatörlüğün ayak sesleridir.

Şimdi iktidar, anti-demokratik uygulamalarına karşı direnen, boyun eğmeyen her kesimi, intikam yargılamalarına dahil etmeye çalışmaktadır.
Hedef tahtasına da Cumhuriyet Halk Partisi’ni yerleştirmiş durumdadır.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,

“Ergenekon Davası’nda verilen kararın meşruiyeti yoktur” diyen Genel Başkanımız Kemal KILIÇDAROĞLU’nu
“Beğenmediğin mahkemelerin huzuruna çıkmak durumunda kalabilirsin..”diyerek tehdit edebilmektedir.

Mehmet Ali Şahin, yalannamelerle mahkum ettikleri milletvekillerimizin
“CHP’den ihraç edilmesi gerek”tiğini söyleyebilmektedir.
Gericiliğe, din istismarına, rantçılığa, baskı ve zulme karşı başkaldıran
Gezi Direnişi’nde, daha fazla gencin katledilmesini ve yaralanmasını önlemek için saldırılara kalkan olan milletvekillerine soruşturma açılmaktadır.Bütün bu tehditler, hak – hukuk, demokrasi – sandık çığlıkları içinden
yükselen faşist diktatörlüğün ayak seslerinden başka bir şey değildir.

  • Özü ve yönü açığa çıkmış olan bu iktidarın hiçbir tehdidine boyun eğmeyeceğimizi, faşizme geçit vermeyeceğimizi ilan ediyoruz.
İntikamcı iktidarlar “demokratik anayasa” yapamaz!AKP
* yasamayı adeta askıya almış,
* yargıyı emrine çekmiş,
* basın – yayın kurumlarını felç etmiştir.

Şimdi, ana muhalefet partisi başta olmak üzere tüm yasal siyasal yapıları tehdit etmektedir.
Böyle bir iktidar, üstelik PKK ile müzakereler temelinde iş görerek,
anayasa yapmaya çalışmaktadır.AKP’nin “Demokratik Anayasa” yapmak gibi bir niyeti de, bunun için açık ve demokratik bir toplumsal uzlaşma sağlama şansı da yoktur.

‘Mazlum AKP’ maskesi düşmüş, sinsi gerçek ortaya çıkmıştır.
Bize düşen görevin, ülkemizi tehdit eden karanlık Anayasa Oyunu’nu halkımızın ve dünya kamuoyunun gözleri önüne sermek olduğu inancındayız.Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz. 12.08.2013

Bölünmeye sürüklenen Türkiye ve Ergenekon davasında savcının istemleri


Dostlar,

Cumhuriyet’ten Nilgün Cerrahoğlu, İspanya’da yerinde gözlemlerle bu ülkenin tekil (üniter) yapısının nasıl bozulduğunu gözledi. Ayrılıkçı ETA gerillalarının Bask bölgesinin özerkliği için yılarca çarpıştığını biliyoruz. Sonunda dileklerine kavuştular Katalanlar ve özerklikten de öte Bask ülkesini kurdular..

Olup biten hazin gelişmeleri Sayın Cerrahoğlu ardışık (seri) yazılarında dile getirdi.
İspanyollar ve de Basklılar İnsanlar çook pişmanlar.. Özerk bölgelerin aşırı yetkilerini daraltma peşindeler ama cin şişeden çıkmış bir kez..

Türkiye’deki özerklik ve / veya federasyon özlemi içinde olan “içtenlikli” arkadaşlarımızın dikkatine getirmek isteriz. İş işten geçmeden, Sayın Cerrahoğlu’nun uyarılarının ve
Sayın Gürkut Acar‘ın vurguladığı hususların ülkemizde dikkate alınması gerekiyor.

Ne var ki, 18.3.2013 günü, ne rastlantıdır ki Çanakkale deniz utkusunun 98. yılında Ergenekon davası savcısının davanın esası hakkında görüşünü – istemlerini açıkladığını izliyoruz. Savcı Pekgüzel, 64 sanık için son derece ağır cezalar (müebbet hapis!) istemekte..

Türkiye; İpanya’dan bin beter bölünmeye sürüklenirken, bu ölüm kalım saldırısına direnecek yurtsever ilerici güçler hapislerde tutuluyor ve yaşam boyu hapse mahkum ediliyor.

“Hukuk çözer” diyenlerin de kulaklarını çınlatmak isteriz.

Karar duruşması 8 Nisan’da..

Yargı heyetinin şimdiye dek olan tutumu bütün güveni yıktı, hukuku ayaklar altına aldı. Kamuoyu vicdanı isyanlarda.. Avukatlar duruşmadan çıkarılıyor, 38 avukat hapiste..

Türkiye bu vahim hatadan dönmeli..

Birşey yapmalı, birşeyler yapılmalı, sağduyu egemen olmalı.

Türkiye, kökü dışarıda bu tertiplere yenilmemeli..

Halkımız, bu çok kritik gidişe el koymalı.. Cumhuriyetine sahip çıkmalı; Atatürk’ün emaneti demokratik Türkiye Cumhuriyeti yeniden kurulmalı..

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==================================

Nilgün Cerrahoğlu’na Açık Mektup

GÜRKUT ACAR

7 Şubat 2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin “SAĞNAK” Köşenizdeki yazınızı okuduğumda, “Türkiye’de fırtına yaratacak bir yazı” demiştim.
Aradan iki hafta geçti. Ne basında, ne televizyonlarda ve ne de siyasetçilerin konuşmalarında bir yansımasını görmedim. Acaba diyorum, “yüreklerin kulakları sağır” mı?
İspanya’daki özerk bölge uygulamasının acıklı durumunu, olanları yaşayan filozof FERNANDO SAVATER ile yaptığınız söyleşiyle bizlere aktardığınız için binlerce teşekkür ediyoruz.

“Ayrılıkçılık”, “bölgecilik” ve “bölgesel milliyetçilik” konusunda yaşanmış gerçekleri ortaya sermeniz, sanki parçalanmış ülkelerin tek örneği gibi görünen Yugoslavya’dan başka diğer ülkelerin bütünmüş gibi görünen yapılarının aslında nasıl dehşet verici bir bölünmeye uğradığını göstermiştir.

FERNANDO SAVATER’in “fırsatçı bir hastalık” tanımı tam da Türkiye’deki durumu özetliyor. Yabancı desteğiyle ülkemizde egemen hale getirilen “gerici-yağmacı” iktidarın zayıflattığı bünyemize musallat olan bu hastalığı atlatmanın bir yolu var mı?

Bence var. Hastalığa hiç yakalanmamak!…

Yazınızın beni etkileyen bölümünü izninizle buraya aynen geçmek istiyorum:

“Örneğin eğitim sistemi problem oldu. Bugün İspanya’nın 17 özerk bölgesinde
17 tedrisat
var. Her bölgenin tedrisatı ayrı. Bazı bölgelerde ‘resmi dil İspanyolca’ ile
eğitim yapılamıyor. Avrupa’da başka böyle bir ülke yok.”

Katalonya’da İspanyolca tedrisat yapılamıyor galiba!

“Katalonya’da yapılamıyor. Bask’ta, (Portekiz’in kuzeyi) Galisya’da, (Akdeniz adaları) Balear’da zorlukla yapılıyor. Çocuklarının İspanyolca öğrenmesi isteyen velinin, bu hizmeti alabilmesi için paralı okul seçmesi lazım. İngilizceyi orada çocuk nasıl öğreniyorsa; İspanyolcayı da öyle öğreniyor. (Özerk) Kamu okulları bu hizmeti vermiyor.”

– İspanyolcayı çocuk nerede öğreniyor bu durumda?

“TV ve sokakta! Aynı şey değil tabii. Ama ‘İspanyolca nasılsa hâkim dil. Okulda yerel dili öğrenecek!’ diye diretiyorlar. O zaman aritmetiği de öğretmeyelim. Alışveriş yaparken
nasıl olsa aritmetik öğrenilmiyor mu? Böyle mantık olur mu? Ama işte oluyor.”

Yukarıdaki “İspanyolca” sözcüklerinin yerine “Türkçe” yazınız.
On yıl sonraki Türkiye’yi göreceksiniz! AKP’nin bizi götürdüğü yer budur!

Karadenizli’nin idam edilirken dediği gibi;
“Bundan sonra bu bana bir ders olsun” demeyelim.

İş işten geçtikten sonra dövünmenin bir faydası olmaz.
Bunu ne güzel anlatmışsınız yazınızda;

“Hedef 17 devlet yaratmak değildi. Biz yalnızca daha iyi bir yönetim istiyorduk.
Özerklikten çıkarılan dersle bugün söylenecek şey, bazı yetkilerin geri alınmasıdır…”

“…Ne var ki milliyetçilik tüm özerk bölgelere yayıldığında, geri dönüş olanaksız oluyor…”

FERNANDO SAVATER, AKP’nin Türkiye’yi götürdüğü yeri göstermiş!
Ülkemizi paramparça edecek bu gözü kara ihanet,
Türk Halkı tarafından mutlaka önlenecektir!

Doğru düşündüğümüzü anladığımız yazınız için yürekten kutluyorum. (4.3.13)

============================================

SAĞNAK
Nilgün Cerrahoğlu
 nilgun@cumhuriyet.com.tr, 7.2.13 

Düşünür Fernando Savater:

‘Özerklikle Milliyetçilik Yumuşamadı, Bilendi’Fernando Savater’i Vikipedi; “İspanya’nın yaşayan en popüler filozofu ve deneme yazarı” olarak tanımlıyor.

Ayrılıkçılık sorunları ile özerklik meselesine harcadığı özel mesai ile tanınan Savater’i, Cumhuriyet için Madrid’de bulduk. Ayrılıkçılık, bölgecilik ve bölgesel milliyetçilik konularını “fırsatçı bir hastalık” olarak tanımlayan tanınmış yazar; bu hastalığın “zayıflayan organizmalara saldırdığını”, İspanyol devletinin de “zayıflayan bir organizma olarak şu anda saldırı altında” olduğunu söylüyor.
Ülkesi İspanya’da kitapları satış rekorları kıran, Türkçeye de “Oğluma Ahlak Üzerine Öğütler” isimli bir eseri ile çevrilen İspanyol solunun ünlü düşünürüyle Madrid’de kitapları ile çevrili evinde gerçekleştirdiğimiz söyleşi şöyle:
– Geçen 30 yılın sonunda, demokrasiye geçiş sürecinde kurulan özerklik sistemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Özerklikler yenilgi mi oldu, başarı mı?
“Bir bilanço yapmak mümkün ama bu siyah-beyaz bir bilanço değil. Özerklikler her şeyden önce milliyetçilik ateşini söndüremedi. Bir ‘özerklikler devleti’ oluşacağına, ortaya çıkan devlet; ‘milliyetçilikler devleti’ oldu. Murcia ile (Portekiz sınırındaki) Ekstramadura gibi milliyetçiliğin esamesinin olmadığı yerlere bile milliyeçilik bulaştı. Bask, Katalonya gibi özerk bölgelerin, ‘milliyetçilik tehdidi’ ile ayrıcalıklar aldığını gören öteki bölgeler de; ‘Bizim de özelliklerimiz var. Biz de ayrıcalık isteriz’ demeye başladılar. Etkin olmayan merkezi devleti, özerklikler, ademi merkeziyetçileştirdi. Yerel hükümetlerin devreye girmesiyle unutulan köşelerin de ilerlemesini sağladı. Ancak bu çok pahalı bir sistem oldu ve krizde bize ağır bilanço çıkardı. Almanya dahi ‘eyalet/lander’leri sorgularsa, gerisini siz düşünün.” 

Özerklikler problem oldu

– Almanya’da böyle bir tartışma mı var?
“Eski Alman Cumhurbaşkanlarından Johannes Rau, son konuşmalardan birine, ‘lander’leri idame ettirmenin güçlüğünden söz etmişti. Sistemin ekonomik yükü ve federal yasaların farklı eyaletlerce sürekli veto edilmesinden yakınmıştı. Almanya ki zengin ve çok örgütlü bir ülke, yakınırsa; İspanya gibi kötü örgütlenmiş ve etkin olmayan bir ülkeyi varın siz düşünün. Özerklikler problem haline geldi.” 

Resmi dil ‘out’, tedrisat bölündü

– Nasıl problem?
“Örneğin eğitim sistemi problem oldu. Bugün İspanya’nın 17 özerk bölgesinde 17 tedrisat var. Her bölgenin tedrisatı ayrı. Bazı bölgelerde ‘resmi dil İspanyolca’ ile eğitim yapılamıyor. Avrupa’da başka böyle bir ülke yok.”
– Katalonya’da İspanyolca tedrisat yapılamıyor galiba!
“Katalonya’da yapılamıyor. Bask’ta, (Portekiz’in kuzeyi) Galisya’da, (Akdeniz adaları) Balear’da zorlukla yapılıyor. Çocuklarının İspanyolca öğrenmesi isteyen velinin, bu hizmeti alabilmesi için paralı okul seçmesi lazım. İngilizceyi orada çocuk nasıl öğreniyorsa; İspanyolcayı da öyle öğreniyor. (Özerk) Kamu okulları bu hizmeti vermiyor.”
– İspanyolcayı çocuk nerede öğreniyor bu durumda?
“TV ve sokakta! Aynı şey değil tabii. Ama ‘İspanyolca nasılsa hâkim dil. Okulda yerel dili öğrenecek!’ diye diretiyorlar. O zaman aritmetiği de öğretmeyelim. Alışveriş yaparken nasıl olsa aritmetik öğrenilmiyor mu? Böyle mantık olur mu? Ama işte oluyor.”

Yetkiyi geri almak mücadelesi

– Geriye dönseniz, özerklikte nereye dek giderdiniz?
“(Sosyalistlerden kopan) İlerleme ve Demokrasi Birliği adlı partiyi (2007’de) kurduğumuzda, isteklerimizden biri devletin, özerkliklere devrettiği yetkilerin bazılarını geri almasıydı. Özerk bölgeler, devletin ademi merkeziyetçilikle daha iyi çalışması için kurulmamış mıydı? Bu neticeye ulaşılmadığına göre mantıklı olan eğitim gibi bazı yetkilerin geri alınması…” 

Geri dönüş zor

“Ne var ki milliyetçilik tüm özerk bölgelere yayıldığında, geri dönüş olanaksız oluyor. Tavizler, alanın yanında kalıyor. Üstüne hep daha çok isteniyor. Bunun geri dönüşü yok. Hiçbir yolcunun olmadığı, kervan geçmez yerlere hızlı tren istasyonu yapıyorlar. Uçakların inmediği kuş uçmaz yerlere havaalanı konduruyorlar. Profesör ya da öğrencinin bulunmadığı, beş bin nüfuslu kente üniversite yapıyorlar. Milyarlar havaya gidiyor. Niye? ‘O özerk bölgede var. Bende de olacak!’ deniyor. Mantık bu.” 

– Merkezi devlet etkin olmadığı için özerklik yeğlendi, dediniz başta. Ama ademi merkeziyetçilikte de benzer şekilde etkinlik sorunu çıkıyor demek…

“Evet değişmeyen tek gerçek, etkin olmamak… Bazılarının rüyası özerkliklerle bu sorunu aşmaktı. Ama ‘İspanya devletini’ de korumak istiyorlardı. Hedef 17 devlet yaratmak değildi. Biz yalnızca daha iyi bir yönetim istiyorduk. Özerklikten çıkarılan dersle bugün söylenecek şey, bazı yetkilerin geri alınmasıdır.” (Sürecek…)