Etiket arşivi: Gıda Tarım Örgütü FAO

EKONOMİK BUNALIM, YOKSULLAŞtırMA ve TOPLUMSAL BESLENME SORUNLARININ AĞIR BEDELİ

EKONOMİK BUNALIM, YOKSULLAŞtırMA ve
TOPLUMSAL BESLENME SORUNLARININ AĞIR BEDELİ-2:
NE YAPMALI??

İLKNUR YAĞUMLİ
GAZETE DURUM,
21.06.2022
https://www.gazetedurum.com.tr/kadin-cocuk/prof-dr-saltik-yoksullastirma-politikasi-uygulaniyor-4962

İlk bölüm için tıklayınız : http://ahmetsaltik.net/2022/06/12/gazete-durum-ile-soylesi-yoksulluk-beslenme-sorunlari-ve-sonuclari-1/

Geçtiğimiz hafta ülkemizin ve dünyanın temel beslenme sorunlarını işlemeye başlamıştık. Bu yakıcı kitlesel sorun bağlamında sorularımızı yanıtlayan Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık (ayrıca Sağlık hukuku Uzmanı ve Mülkiyeli), Türkiye’de özellikle son 6 aydır büyük bir hızla ağırlaşan yoksullaşTIRmanın kişi ve toplum beslenmesi üzerine son derece çarpıcı olumsuz etkilerini dile getirdi. Daha ana karnında iken bebeklerin aç kaldığını / kalacağını, düşük doğum tartılı bebeklerin artacağını, yaşama böylesine ağır bir eşitsizlikle başlamanın gideriminin (telafisinin) ise neredeyse olanaksız olduğunu vurguladı. Yetersiz – dengesiz beslenmenin, gizli ve açık açlığın giderek ağırlaşan tablosunun bireysel bir sorun olmakla kalmayacağını, Türkiye için stratejik sorunlar doğurabileceğini, ülkemiz için bir sağkalım (beka) sorunu olduğunu da sayısal verilere dayanarak aktardı Prof. Saltık. Bu bölümü, GAZETE DURUM’un web sitesinde şu erişke ile okuyabilirsiniz : https://www.gazetedurum.com.tr/ozel-haber/prof-dr-ahmet-saltik—turkiyede-zek%C3%A2-duzeyi-geriliyor–4163
***

EKONOMİK BUNALIM, YOKSULLAŞtırMA ve
TOPLUMSAL BESLENME SORUNLARININ AĞIR BEDELİ-2

Soru (Gazete Durum, İlknur Yağumli)                      :

  • Türkiye’de ve Dünyada sayısal veriler nasıl bir görünüm sergiliyor??

Yanıt (Prof. Dr. Ahmet SALTIK, MD, MSc, BSc)       :

Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı’nın 9 Haziran 2022 tarihli küresel açlık verilerine göre, Türkiye’nin %18’i yeterli beslenemiyor. BM, Dünya Gıda Programı’nın (WFP) küresel açlık izleme sistemi olan Açlık Haritası’na göre 9 Haziran 2022 verileriyle 92 ülkede 868 milyon kişi yeterli gıdaya ulaşamıyor. Bu rakam, dünyanın toplam nüfusu olan 8 milyarın 1/10’undan daha büyük bir orana karşılık. Bir başka BM uzmanlık kurumu olan Roma merkezli Gıda Tarım Örgütü – FAO (Food and Agriculture Organisation) verileri de bu sayılarla örtüşmekte. Dünya Bankası, UNICEF veri tabanları da bezer görünümde ve küresel besin stokları alarm verici düzeyde.

  • Güncel verilerle Dünyamızda her 9-10 kişiden 1’i yeterli – dengeli beslenemiyor,
    daha açık bir anlatımla açık – gizli açlık yaşıyor!

BM Dünya Gıda Programı (WFP-Wold Food Program) verilerine göre 36 ülkede 333 milyon kişi verili koşullarda (halen) yetersiz beslenirken, 56 ülkede 533 milyon kişinin ise yetersiz beslendiği kestirilmekte. Aynı veritabanları, 5 yaş altı çocukların %1,7’sinin akut yetersiz beslenme, %6’sının ise süregen (kronik) yetersiz beslenme yaşadığını ortaya koyuyor.

Türk Aile Hekimleri Dergisi’nde yayımlanan ve üç hekim tarafından bir aile sağlığı merkezinde yapılan çalışmada her 4 çocuktan 1’inin tartısının çok düşük olduğu saptandı. Kız çocukların %85’i, erkek çocukların % 68’i kansızlıkla (anemi) ile boğuşurken, Avrupa’da bu oran yalnızca % 18.

  • 2020 yılı istatistiklerine göre, dünyada her 5 çocuktan 1’i bodur!
    Korkunç bir eşitsizlik!

Buna karşın, Dünyada her 10 çocuktan 1’i ise aşırı tartılı. Gelişmekte olan ülkelerde, her 10 çocuktan 1’i aşırı zayıflık nedeniyle risk altında. Bir yandan kavrukluk ve bodurluk, bir yandan tersine fazla kiloluluk ve hatta şişmanlık (obesite). Beslenme sorunlarının (yetersiz ve dengesiz beslenme) bedelini neredeyse katlıyor. “Hastalık yükü” (disease burden) giderek ağırlaşıyor. Özellikle gelişmekte olan yüksek doğurganlıklı ve kalabalık nüfuslu ülkeler için sürdürülemez bir, çok yönlü sorun. Toplumsal, ekonomik, ekinsel (kültürel), eğitimsel, tıbbi.. çok boyutlu.

Üstelik, pahalı olan nitelikli protein bakımından yetersiz ama görece ucuz karbonhidrat – yağ ağırlıklı beslenme, zayıf – kavruk görünümü engelleyerek, gerçekte boy bakımdan büyüme – gelişme sorununu maskeleyebilir. Bu yönüyle, çocukların özellikle ilk 5 yaşta bedensel (fiziksel) ve zihinsel (mental) büyüme ve gelişmelerinin düzenli aralıklarla ve özenle izlenmesi gerek. Bu, çok önemli bir koruyucu sağlık hizmeti ve kamusal olarak 1. Basamak sağlık birimlerinde verilmeli.

2019’da yapılan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’na göre 15-18 yaş arası çocuklarda; Bodurluk oranı %4,6. Çok zayıf (kavruk) olanların oranı %15,6 ve şişmanlık (obezite) oranı %8,3. Özellikle Covid-19 küresel salgını 2,5 yıla varan kuşatmasıyla fazla tartılılık ve şişmanlık (obesite) sorununu Küre genelinde ve ülkemizde daha da yaygınlaştırdı ve ağırlaştırdı.

Türkiye’de Okul Çağı Çocuklarında Büyümenin İzlenmesi Araştırma Raporu’na göre, Doğu Anadolu’da süregen (kronik) açlık çeken çocukların %3,5’i ve Güneydoğu Anadolu’da %5,4’ü “bodur”[1] kaldı.

Soru     : Çocuklarda fiziksel bodurluk, bir süre sonra ruhsal bodurluğu ve örselenmişliği de birlikte getiriyor mu?

Yanıt   : Güncel olarak elimizde yeni veriler yok. En son Türkiye Nüfus Sağlık Araştırması (TNSA) verileri 2018’de yayınlandı. TNSA 2023 raporunu bekliyoruz. Her 5 yılda bir yapılıyor bu bilimsel araştırma. Yukarıda da değindiğimiz üzere, 2019’da yayımlanan bir Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması var ve onun da verileri neredeyse birkaç yıl geriye gidiyor. Dolayısıyla son durumu, yabanıl (vahşi) kapitalist yoksullaşTIRmanın Türkiye’de yarattığı yıkımı ortaya koyan güncel bilimsel araştırmalara hızla ve ciddi biçimde gereksinimimiz var. Öte yandan, Türkiye’de özgür bilimsel araştırmalara akçalı (finansal) kaynak bulabilmek son derece güç. TÜBİTAK gereken düzeyde özerk ve özgür değil, parasal kaynakları sınırlı. Üniversiteler de bu bağlamda çok yönlü sorunlar yumağında.

Elimizdeki son verilere göre, 5 yaş altındaki çocukların dünya genelinde % 22’si yaşına göre bodur; Küresel toplum için utanç verici bir durum. Her 4-5 çocuktan 1’i, yeterli-dengeli beslenseydi erişebileceği boyun çok gerisinde kalıyor. Oysa, pahalı olmayan bir bedelle önlenebilir bir sorun. Dünya genelinde 663 milyon insan son verilere göre günlük enerji (kalori) gereksinimini karşılayamıyor = aç kalıyor! 5 yaş altı çocukların %22’si bodur! “Bodur kalmak” uzun süreli ciddi ağır beslenme yetersizliğinin sonucu. Kısa süreli beslenme yetersizliği zayıflığa yol açar. Çocuklarda beslenme yetersizliği 1-2 ayı geçerse, boy alımı durur ve çocuk bodur kalabilir. Ayrıca en son, yine BM verilerine göre, dünya genelinde 1,9 milyar insan ciddi düzeyde gıda güvensizliği içinde.

  • Her 4 insandan 1’inin gıda güvencesi yok; yarın ne yiyeceği / bulacağı belirsiz!

Eğer yoksul ailelerin çocukları şöyle veya böyle, bir miktar karbonhidrat sağlayabilirlerse yani ekmek, yağ, un, şeker, kurabiye, pasta –ki o da çok zor ekmek de çok pahalı biliyorsunuz– İnsanlar ucuz ekmek için Halk Ekmek kuyruklarında; aşırı karbonhidratla beslenme nedeni ile bu çocukların bir bölümü zayıf görünmeyebilir kısa hatta bodur kalırlar. Onlarda durum iyice acı, yoksulluğun tavana vurduğu aileler.. İyi kötü biraz karbonhidrat alabiliyorsa kilosu yerinde görünebilir. Bu bizi aldatıp kötü beslenmeyi maskeleyebilir. O bakımdan mutlaka boy değerlendirmesi de yapmak gerekir yaşına ve cinsiyetine göre. Yukarıda da vurguladığım üzere sürekli koruyucu sağlık hizmeti!

Evet, bu çocukların ruhsal enerjileri de yeterli gelişemiyor. Duygusal küntlük (apati), öğrenme güçlükleri, sosyalleşmede zorlanma, bedensel – zihinsel kapasitenin geri kalması, coşku azalması, içe dönüklük, yaratıcı yeteneklerin gelişememesi, ruhsal-bedensel hastalıklara, kazalara yatkınlık, daha kısa ve niteliği düşük bir yaşam, beceri edinmede güçlük.. yoksulluğa mahkum kalma!

Soru   : Yetersiz beslenme 0-5 yaş arası çocuklarda ve okul çağı ile gençlerde hangi sağlık sorunlarına yol açıyor? Çocukların entelektüel gelişimini nasıl etkiliyor?

Yanıt Çocuklarda bulaşıcı hastalıklara (enfeksiyonlara) direnç düşüyor bu nedenle sık sık enfeksiyonlar, ishal, zatürre görüyoruz. Yetersiz-dengesiz beslenen çocuklar çok daha ağır geçiriyor bu hastalıkları. Daha yüksek oranda ölümlere yol açıyor. Ayrıca engelli kalmalara da yol açıyor. Diyelim ki aşısı yoksa, menenjit geçirdiyse hem fiziksel hem mental olarak ciddi engelli kalabiliyor. Bulaşıcı hastalıklarla savaşta, yeterli-dengeli beslenme çok temel bir girdi bildiğiniz gibi.

Bağışıklık sistemini güçlendiren, sistemin hastalıklara karşı savaşırken ürettiği antikorlar proteinlerdir. Eğer yeterli-dengeli beslenme ile nitelikli proteinleri yeterince alamıyor iseniz, bağışık sisteminiz sizi bulaşıcı hastalıklardan ve kanserden korumada çok zayıf ve yetersiz kalır. Dolayısıyla her türlü hastalığa açık ve yatkın olursunuz. Yaşam kaliteniz düşer, yaşam süreniz kısalır. Zihinsel (mental) yaratıcılığınız düşer, bunu vurgulamak isterim özellikle. Bir Goethe çıkartamazsınız, bir Einstein çıkartamazsınız ve ayrıca bu tablo, toplum içindeki sınıfsal yapı desenini de uçurumlaştırır ve sınıflar arası geçişi olanaksızlaştırır. Kastik (katı sınıfsal) bir
sosyolojik yapıya dönüştürür toplumsal dokuyu.

  • Yoksul yoksul kalmaya,
  • reaya yani köylü köylü kalmaya,
  • reaya oğlu reaya, yoksulun oğlu-kızı yoksul olmaya devam eder…

söyleşimizin ilk bölümünde de altını çizdiğim üzere. Toplumsal eşitsizlikleri azaltamayız, daha da derinleşir.

Soru  : 5 yaş altı çocukların yeterli gıdaya erişebilmesi ve beslenme eşitsizliklerinin giderilmesi için ne yapılmalı? Okul beslenme programları çözüm olur mu?

Yanıt   : Sağlık Bakanlığı’nın 5 yaş altı çocuklara özel bir önem ve özen göstermesi gerekiyor. Genel ve yerel yönetimlerin aşısız çocuk bırakmaması, okul öncesi okul  çocuklara beslenme desteği verilmesi, okul öncesi eğitime çocuklarını göndermeyen ailelere, gebe kadınlara, beş yaş altı çocukları olan ailelere, mutlaka yerel ve genel yönetimlerin gıda desteği sağlaması gerekiyor. Nitelikli protein içeren süt ve ürünleri, meyve, hayvansal-bitkisel proteinler, vitamin-mineraller başta olmak üzere. Bu bağlamda Anayasa md. 45’i özellikle anımsamakta ve anımsatmakta yarar var:

  1. Tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması
  • Madde 45 – Devlet, tarım arazileri ile çayır ve mer’aların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır. Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır.

Soru  : Çocukların yeterli-dengeli beslenememesi sizce iktidarın politik bir tercihi mi?

Yanıt Çocuklar toplumların geleceğidir. Onlara ancak yeterli-dengeli beslenme ve sağlık hizmeti ile başlayarak, eğitim hakkını da ekleyerek destekleyici, sevgiye dayalı, şefkate dayalı yol göstermeye dayalı, doğumdan getirdikleri özgücün (potansiyelin) en üst sınırına ulaşmalarını sağlayıcı bir toplumsal dayanışmacı sistem kurarsak beklediklerimizi onlardan alabiliriz. Onlara bunları vermediğimizde;

  • Yoksul, işsiz, kavruk, zayıf, beden direnci düşük, yaratıcı olmayan hatta çağını
    ve sorunlarını kavramaktan uzak,
  • Kalabalık, niteliksiz bir sürü”ye dönüşebilir toplum! Rahatlıkla yönlendirilebilir.
  • Birtakım siyasetçiler bunu çok isteyebilirler.

AKP bunu böyle yapıyor. Bilerek ve isteyerek. Çok çocuk yapın, Tanrı rızkını verir diyor. Ama böyle bir şey yok, Allah’ın karıştığı yok, yoksulluğun-açlığın ülkede, dünyada nerelere vardığını görüyoruz.. Üstelik sorun çoğunluk ve ağırlıkla Müslüman ülkelerde ne yazık ki..

Bir yandan savaş koşulları, bölgesel Ukrayna- Rusya savaşı, bir yandan küresel iklim felaketi (climate disaster!).. Küresel iklim felaketinin getirdiği kuraklık, açlık, tarımsal üretim yetersizliği, bir yandan da korkunç nüfus artışı (her yıl 80 milyon!) dünyada çok ciddi sorunlara gebe. İvedi olarak yapılması gerekenlerin başında, anormal nüfus artışını sınırlamak geliyor. Artık dünya daha çok nüfusu kaldıramıyor.

  • Mutlaka, dünyadaki kapitalist sömürü sisteminin neoliberal vahşetin sonlandırılıp daha dayanışmacı, daha insancıl, daha paylaşımcı, doğaya saygılı bir toplum düzeni = sürdürülebilir yaşam.. kurulması gerekiyor;
  • Sürdürülebilir kalkınma” bitti, duvara dayandı, sürdürülemez oldu.
  • Devletlerin mutlaka sosyal – dayanışmacı politikalar izlemesi gerekiyor.

Hiç unutulmasın, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin 25. maddesinde 4 temel insan hakkından biri beslenmedir. Bütün insanların dengeli-yeterli beslenme temel hakkı vardır. Bu hakkın gerçekleştirilmesi uygar insanlığın görevidir ve bu olanaklıdır. Bu da adına Küreselleşme denen –gerçekte emperyalizmin ta kendisidir– vahşi sömürü düzeninin ülkemizde ve dünyada sonlandırılması için bilinçli ve kararlı bir küresel dayanışmayı gerektirmekte.

  • “İktisadi temelde PİYASACILIK ve siyasal düzlemde KÜRESELCİLİK, azgelişmiş ülkelerin iktisadi-siyasi istilası ve işgalidir.
  • Buna karşılık memleketlerin yapabilecekleri şey açıktır:
  • İktisadi temelde PLANLAMACILIK ve siyasal düzlemde BAĞIMSIZLIK.
  • Bu, tekellerin ileri sürdükleri üzere ‘dünyadan kopma‘ ve ‘içe kapanma‘ değildir. Bu, emperyalizme karşı çıkma, sömürgeleşme sürecinden kopma.. demektir. (Küreselleşme, 2 Yüze Bir Maske, Kaldone G. NWEIHED, Çev. B.T. Gürel, Memleket Yay. 2006).

[1] Bodurluk (stunted), 5 yaş altı çocuklarda yaşa ve cinsiyete göre beklenen boyun çok altında (2 standart sapmadan daha fazla) kalma olarak tanımlanmakta.
*****
İlk bölüm için tıklayınız :
http://ahmetsaltik.net/2022/06/12/gazete-durum-ile-soylesi-yoksulluk-beslenme-sorunlari-ve-sonuclari-1/

 

Bayer Monsanto’yu alıyor; Hegemonya derinleşecek

Bayer Monsanto’yu alıyor;
Hegemonya derinleşecek

portresiProf. Dr. Tayfun Özkaya
Ege Üniv. Ziraat Fak.
YURT Gazetesi, 23.9.16

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

Tarım ilacı (zehir), tohum, beşeri ilaçlar üreticisi Alman şirketi Bayer GDO’lular başta tohum ve tarım ilaçları üreten Amerikan şirketi Monsanto’yu 66 milyar dolara satın aldı. Bu satın alma ile Bayer dünyanın bu üç alanda da çok önemli güçlü bir şirketi oldu. Yani tohumlarını kullananlara tarım zehirlerini satacak (GDO ürünlerde kesin almak zorundalar, hibritlerde de bu zorunluluk nerede ise var), çiftçiler ve tüketiciler bu ilaçlardan kanser olursa beşeri ilaçlar da hazır. Bu birleşme öncesi 2013 verilerine göre tohum satışlarında Monsanto %26 payla 1. şirketti. Bayer %3 payla 6. geliyordu. Tarım ilaçları alanında aynı yıl verilerine göre Bayer %18 payla Syngenta’dan sonra (%20 pay) 2. geliyordu. Monsanto’nun payı %8 ile 5. sırada idi.

(http://www.etcgroup.org/sites/www.etcgroup.org/files/files/etcgroup_agmergers_17nov2015.ppt x__0.pdf)

Bu işlemden sonra Bayer hem tohum hem de tarım ilaçlarında birinciliği garantiledi. Beşeri ilaçlarda Bayer’in 2014 yılında 15,5 milyar dolarla dünya sıralamasında 16. olduğu biliniyor. (www.pmlive.com/top_pharma_list/global_revenues)

Tohum, GDO’lu tohum, tarım ilacı, beşeri ilaç tek ve güçlü bir elde toplanıyor. Hepsi bu kadar mı? ETC Group adında tarım ve tarıma dayalı şirketleri izleyen sivil toplum kuruluşundan Pat Mooney “Bu anlaşmalar yalnızca tohumlar ve tarım ilaçları ile ilgili değil, tohum, toprak, hava verilerine egemen olan ve yeni gen bilgilerini işleyen bir şirket kaçınılmaz olarak tohum, tarım ilacı, gübre ve tarım makinaları gibi tarım girdilerini kontrol edecektir.” demektedir. (http://www.etcgroup.org/content/monsanto-bayer-tie-just-one-seven-mega-mergers-and-big-datadomination-threaten-seeds-food)

Bu veri işleme de nereden çıktı diyorsunuz? Öncelikle tohum, tarım ilaçları ve sentetik gübreler konusunda zaten az olan şirketlerin bir süredir birbirlerini satın almaya çalıştıklarını söyleyelim. Büyük altı tohum ve tarım ilacı şirketi dörde-beşe düşmeye çalışıyorlar. Bütün bu çabalar son iki yıla sığıyor. Örneğin Dupont Dow’u almak istedi. Adama (Çin şirketi) Syngenta’yı, Potash Corp. ise Agrium’u (sentetik gübre konusu), Deere & Corp. ise Monsanto’nun Precision Planting LLD şirketini almak istedi. Deere & Corp. tarım makineleri alanında güçlü, fakat tohum ve tarım ilaçlarında bir yeri yok. Monsanto’ya ait olan ve almak istediği Precision Planting LLD ise yüksek hızlı hassas tarım sistemlerinde çalışıyor. Hassas tarım bir tarlada metre metre toprağın daha önceden saptanmış ve coğrafi bilgi sistemlerine işlenmiş toprak özellikleri, iklim verileri vb. kullanarak tohumu eken, gübreleyen, tarım ilaçlarını atan ve sulama yapan GPS’le donanmış tarım makinelerin geliştirilmesi anlamına geliyor. Deere ve Precision Planting LLD birlikte hassas (duyarlı) tarım piyasasının %86’sına sahip olabilecekler. Bu saydıklarımız henüz gerçekleşmedi. En son belirttiğimiz hassas tarım konusunda ABD Adalet Bakanlığı bir engel koyuyor. Bu birleşmenin fiyatları yükselteceği ve araştırmaları azaltacağı ileri sürülüyor. Bir de gerçekleşmiş olan Bayer’in Monsanto’yu alması var. Bu nedenle Bayer’in hassas tarım konusundaki anlaşmayı bozabileceği ve bu konunun da Bayer içinde kalmasını sağlayabileceği ileri sürülüyor. Görüldüğü gibi olay yalnızca tohum, tarım ilacı ve beşeri ilaçlarda bir tekelleşme değil. Büyük veri (big data deniyor) de bu şirketlerin elinde toplanıyor. Şirketler büyük veriye de egemen olarak hegemonyalarını güçlendiriyorlar

Tohum alanındaki bu birleşmelerin 1990-2010 arasında ABD’de tohum fiyatlarını öbür girdilerden çok daha hızlı artırdığı, çiftçinin eline geçen fiyatların iki kat artışa neden olduğunu Amerikan Tarım Bakanlığı açıklamaktadır.

Tohum ve tarım ilaçları alanında önde gelen 6 şirket araştırma ve geliştirme (AR-GE) alanında da çok büyük harcamalar yapıyorlar. 2013’te 6 şirketin topluca araştırma ve geliştirme bütçeleri uluslararası ürün ıslah enstitülerinden fazlaydı. Amerikan Tarım Bakanlığına göre ise 15 kat fazla idi. Ancak bu şirketlerin araştırmaları çoğunlukla çevre ve insan çıkarlarına karşı olmaktadır. Tek bir amaç vardır, o da kârları artırmak!

Bu birleşmelere karşı çıkılabilir. ABD’de bile bu çabalar gösteriliyor. Ancak temel olarak şirketlerin egemen olmadığı, agro-ekolojik tekniklerin uygulandığı adil ve sürdürülebilir (ama gerçekten sürdürülebilir) bir gıda ve tarım sistemi ile sorunlar çözülecektir.

==========================================

Dostlar,

Alman ilaç – kimya devi BAYER‘in, ABD’li dev şirket Monsanto‘yu 66 milyar Dolar gibi oldukça yüksek bir bedelle satın alması, küresel ölçekte önemli bir olaydır. En azından, çokuluslu şirketler (ÇUŞ, MNC) açısından bir tekelleşme (monopolleşme) girişimidir. Yatay ya da dikey tekelleşmelerin (kartel ve tröst) tüketici aleyhine, sermaye lehine olduğu açık bir gerçektir.

Öte yandan Küresel sistemin etkili anti-tekel düzenlemelere (regülasyon) sahip olması beklenir. Küreselleş(tiril)en finans-kapital kumarhane kapitalizmine soyunmuşken böylesi etik – hukuksal bir beklenti ne denli gerçekçidir? IMF, DB, DTÖ gibi Küreselleşmenin = yeni emperyalizmin ağır topları seyircidir. Dünya kamuoyunun, BAYER’in bu tekelleşme eylemini izlemesi ve engellemeye çalışması beklenir. Ama nasıl ?? AB ülkeleri halkları ??

Öte yandan Avrupa Birliği’nin Gıda Güvenliği Kurumu EFSA‘nın (European Food Safety Agency) bundan böyle GDO’lu ürünlere karşı direnme gücünün zayıflayabileceğinden de kaygı duyuyoruz. EFSA hattında görülecek bir zayıflama önce Türkiye’yi, giderek başkaca gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyecektir.

Dolayısıyla bu konu üzerinden kalkarak temel ilkelerin gözden geçirilmesi ve ve güncellenmesi için görev BM‘ye düşmektedir. BM’nin Gıda ve Tarım alanında uzman teknik kuruluşu olan Roma merkezli Gıda Tarım Örgütü FAO (Food and Agricultural Organisation) ve Kenya / Nairobi merkezli BM Çevre Programı UNEP (United Nations Environmental Programme) harekete geçmeli ve teknik uzmanlık önerileriyle aktif rol alarak BM sistemini harekete geçirmelidirler.

Halk sağlığı – beslenme hakkı – çevrenin korunması hakkı ve yükümlülüğü açısından Monsanto’nun BAYER tarafından satın alınması ciddi bir tehdit oluşturuyor.. BM göreve!

Acaba Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız ne yapacak bu önemli gelişme karşısında??

Sevgi ve saygı ile.
26 Eylül 2016, Ankara
 
Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
(Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı GDO Bilim Kurulu Eski Üyesi)
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com