Etiket arşivi: Gıda fiyatları

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 19 Ekim 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

YOLSUZLUK

RTE, ”Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun olmayacağı bir Türkiye’yi biz hallederiz. Şu an itibarıyla onun hazırlığı içindeyiz.”

İktidara gelirken de 3Y’yi bitirme sözü vermişti.

Demek ki 20 yıldır halletmek istememiş. Üstüne üstlük artırmış.

Hadi bir yirmi yıl daha şans verelim!..

MİLLİ

RTE, M. Ali Çelebi isimli döneğin partiye gelişi ile ilgili, ”Kapımız açık, yeter ki yerli ve milli olsun” dedi.

Yerli olmasına yerli. Milli olmak etik içermiyorsa milli de denebilir…

SIRADAKİ

Türkeş, Kurtulmuş, Soylu, Feyzioğlu, Çelebi ödüllerini aldı.

Perinçek’in günahı ne ?..

İNDİRİM

Ankara BŞB Meclisindeki AKP’li üyeler maliyetinin yarı fiyatına abonelere verilen suyu %50 ucuzlattı.

AKP iktidarı her şeye her gün zam yaparken bu bonkörlük belli ki CHP’li Belediye’yi ve Mansur Yavaş’ı zor durumda bırakmak amaçlıdır.

AKP’de zerre kadar dürüstlük varsa, zerre kadar halkı düşünüyorsa kendi belediyelerinde de aynı oranda indirim yapar…

GIDA

Gıda fiyatları dünyada %4 artarken ülkemizde %92 artmış.

Farkımızı attık. İyi ki varsın AKP ve ekonomist!..

AF

BBP lideri Destici imar affı için yasa teklifi vermiş.

Seçim klasiği…

ZARAR

Dezenformasyon / Sansür Yasası meclisten geçti.

Yasa herkese işlerse AKP’liler yalansız kendilerini nasıl savunacak?..

FETÖCÜ

AKP Tokat Milletvekili Özlem Zengin hakkında FETÖ’cü “Beyaz El Yardımlaşma Derneği” yöneticisi olduğu gerekçesiyle 2018’de soruşturma açılmış, takipsizlik verilmiş.

AKP’li olacak FETÖ ile ilgisi olacak. Hadi canım, olası mı!..

MUHABİR

A Haber muhabiri, Bartın’daki maden faciası yerinde Çinli bir mühendise, “Aşağıda nasıl bir hava var, nasıl bir ortam?, Ailenizle nasıl hasret gideriyorsunuz?” gibi sorular yöneltti.

Dezenformasyon yasası yerine “salak yayın yasağı” yasası mı çıkarılsa?..

SOYTARI

Bakan Kurum, 100 bin TL’lik bir işin başlatıldıktan sonra ihale edilmesi ile ilgili soru soran muhabire; “Sonra olsa ne olur, 100 bin lira. Sizin yaptığınız soytarılık” dedi.

İşler kurumsal ve yasal olmayınca Bakan bile böyle değerlendirir.

Sanki milyarlarla yapılan işlerde yasalar çok işliyor da.

Bu nasıl soytarılık?..

KADER

Maden bölgesine giden RTE olayı yine kadere bağladı, bu olayın her zaman yaşanacağını, facia yaşanan madenin bu konuda en ileri düzeyde olduğunu ve bir ay önce Bakanının (Bakan O’nundur, milletle ilgisi yoktur) inceleme yaptığını söyledi.

Bir vatandaş ise kazazede kardeşinin bir ay önce gaz kaçağı olduğunu söylediğini, göz göre göre öldürüldüğünü dile getirdi.

Bu kafa ile elbette yine canlar gider, kader hep hesabı garibana keser…

İTİRAZ

RTE’nin danışmanı Yeni Şafak yazarı Yasin Aktay, “İnancımız bundan sonraki tedbirleri alma konusunda bizde en ufak bir rehavete sevk ediyorsa, hiç kimsenin sorumluluğu Allah’a atmaya hakkının olmadığını bilmek gerekiyor.”

Danışmanı bile yememiş…

ÖNEM

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Sönmez, kazadan bir ay önce denetlediği (nezaket ziyareti yaptığı) Bartın madeninde işçilere, “Önce güvenlik. Sizin canınızın güvenliğini biz şu madenin tamamına değişmeyiz” demiş.

Tam öyle olmuş!..

SORUMLU

RTE, maden kazasının sorumlularının belirleneceğini buyurmuş.

Saptama amacı sorumluların kurtarılmasıdır…

ATAMA

Kozlu Maden Ocağı faciası olduğunda oranın müdürü olan Kazım Taşdemir, mahkemede ceza almasına karşın, daha sonra Türkiye Taşkömürü İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne atandı.

RTE ne der acaba;

Müdür bey sorumlu mudur? Atamayı yapan sorumlu-sorunlu mudur?..

BAŞARI

RTE, Bartın’da Hamdolsun, 24 saati bile bulmadan 41 şehidimize hamdolsun ulaştık”

Ne başarı ama! Ne kadar övünse azdır…

YERLİ

AKP Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir sansür yasasını savunurken “Amerikalı ilgililerle bu yasayı ve özellikle 29’uncu maddeyi konuştuk. Kendi dezenformasyon yasalarıyla bizin yasamızın birebir örtüştüğünü söylediler dedi.

  1. Bunlar (AKP/Cumhur İttifakı) yerli ve millidir.
  2. Bunlar ABD ‘ye karşı antiemperyalist mücadele vermektedir.
  3. İnanmayan var mı?..

FELAKET

Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, “Gerçekten de yargıya yönelik güven ve inancın sarsılması bir demokratik hukuk devletinin başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir.”

O da geldi başımıza…

TEK/LİK/NİK

AYM Başkanı Zühtü Arslan RTE’nin de hazır bulunduğu törende,

  • “Anayasaların temel işlevi kamu gücünün tek elde toplanmasını önlemek ve hukukun üstünlüğünü sağlamak suretiyle temel hak ve özgürlükleri güvence altına almaktır.” dedi.

Adrese teslim…

MECLİS

Merkez Bankası yetkilisi TBMM Komisyonuna Kur Garantili Mevduat Hesabı’na ne kadar ödeme yapıldığını açıklamadı.

Yüceee Meclis…

Gıda fiyatları, büyük veri ve büyük plan?

Gıda fiyatları, büyük veri ve büyük plan?

Prof. Dr. Tayfun Özkaya

ozkayatayfun@gmail.com
YURT Gazetesi, 
28.9.18

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Tarım ve Ormancılık Bakanlığı tarım ürünleri ile ilgili günde yüz bin veri topluyor. Bütün il ve ilçelerde üreticiler, aracılar, hâller, pazarlar ve marketlerden birçok tarım ürünü ile ilgili fiyatlar toplanıyor. Bakanlıkta dev gibi bir veri her gün toplanmaya devam ediyor. Enflasyonda tarım ürünlerinin önemli bir yer tuttuğu epeydir fark edildi. Kuşkusuz bu hem toplumda hem de yönetenlerde büyük bir endişe yaratıyor. Bu büyük veri (Big data) kullanılarak ülkenin tarım ürünleri fiyatları açısından adeta nabzı tutulabiliyor. İyi de soğan, patates, kırmızı etteki hızlı fiyat artışlarına ne demeli? Sorun verilerde mi yoksa bu verilerle yapılmasına izin verilen önlemlerin kısıtlılığında mı? Buna bir bakalım.

2014 yılında “gıda ve tarım ürün piyasalarını izleme ve değerlendirme komitesi” kuruldu. Bugün Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yönetiliyor. Kısaca TÜFİS denilen “Tarım Ürünleri Fiyat İzleme Sisteminin” amacı doğru tarım politikalarına katkı sağlamak olarak açıklanıyor. Daha önce bu sistemin sekretaryasını Merkez Bankası yapıyordu. Hızlı fiyat artışlarına karşı yapılabilecekler çok sınırlı. Merkez Bankasının dokümanlarında ve Kahramanmaraş’ta yapılan “Tarım Ekonomisi Kongresinde” Bakanlık yetkililerin yaptıkları sunumlarda bu ipuçlarını elde ediyoruz.

Öncelikle yetkililerin açıklamalarında gördüğümüz bir sorun var. Fiyat sorunu deyince neredeyse yalnızca tüketicilerin ödediği fiyatlar ele alınıyor. Hâlbuki tarım ürünlerinde çiftçinin eline geçen fiyatlar yerlerde sürünüyor. Bu fiyatların artırılması için pek bir şey yapılmıyor, hatta düşünülmüyor.  Öte yandan birçok üründe tüketici; çiftçinin eline geçen fiyatın beş, altı, yedi katını ödüyor. Aracılar, gıda sanayicileri ve zincir marketler arada büyük bir pay alıyor.

Yetkililer fiyatların artışını frenlemek için önlemleri ikiye ayırıyorlar. Konjonktürel dedikleri kısa vadeli önlemlerde sözünü ettikleri dış ticaret düzenlemeleri. Yani ithalatta alınan gümrük vergilerini azaltmak ve ithalata başvurmak

Yapısal tedbirlerde ise ele aldıkları şunlar:

1-Yaş sebze ve meyvede fire oranını azaltmak
2-Üretici Birliklerinin payının artması için çalışmak
3-Aksayan rekabeti önlemek için denetimi artırmak
4-Tarım sektörünün finansman koşullarını iyileştirmek…

Dikkat ederseniz gerçekte yapılanların hemen hemen yalnızca gümrük vergilerinin düşürülmesi ve ithalata başvurmak olduğunu görüyorsunuz. Fiyatları çok hızlı artan buğday, arpa, mısır, canlı dana, karkas et, nohut, kuru fasulye, barbunya, börülce, gibi birçok üründe gümrük vergileri kimisinde sıfıra varan ölçülerde düşürüldü ve büyük miktarlarda ithalat yapıldı ve yapılıyor.

Önerilen ve henüz ciddi bir başarı elde edilmeyen yaş ve sebzede fire oranını azaltmak elbette gerekiyor, ancak aracılar hem çiftçi eline geçen hem de tüketicinin ödediği fiyatlar üzerinde hegemonya oluşturabiliyorsa fire oranını düşürmek ne ölçüde etkili olacaktır.

Neden yalnızca üretici birliklerinin pazarlamadaki payları söz ediliyor da kooperatiflerin adı bile geçmiyor.

  • Pazarlamayı bütün dünyada yapan kooperatiflerdir.
  • Kooperatiflere ciddi bir destek yapılmıyor.

Başka bir konu: Rekabet aksıyor mu? Tabii ki aksıyor. Ülkemizde birçok üründe çok az sayıda şirket tam bir hegemonya oluşturmuştur. Bu, fiyatlarla ilgili temel yapısal sorundur. Bunu görmeden gıda fiyatları sorununu çözmek olanaksızdır. Bu konuda hiçbir şey yapılmıyor. Rekabetin aksadığının kabul edilmesi için belli bir ürünle ilgili şirketlerin rekabeti yok etmek üzere aralarında yazılı bir anlaşma yapmış olmaları ve bu belgenin de ele geçirilmesi gerekiyor. Ele geçtiği çok ender durumlarda da çok dokunmayan bir para cezası ile yetiniliyor.

Çok uzatmayalım, gıda fiyatlarının artmaması için aslında ithalattan başka bir şey yapılmıyor. Şöyle bir benzetme yapalım: Ava giden bir avcıya yalnızca sapan veriyorsunuz ve vahşi hayvanları avlamasını bekliyorsunuz.

  • Örneğin neden bir yandan üretici kooperatiflerini öbür yandan tüketici kooperatiflerini, ekolojik köylü pazarlarını, topluluk destekli tarım gruplarını desteklemiyorsunuz?

Toprak Mahsulleri Ofisine daha yüksek miktarda hububat alımı yapması için neden mali olanaklar yaratmıyorsunuz? Süt ve Et Kurumu neden piyasaya girip süt veya et almıyor?

Bunların yapılmamasının temel nedeni IMF, Dünya Bankası ve emperyalist ülkelerin fiyatları etkileyen destekleme politikalarının uygulanmasını olanaksız kılan politikaları ülkemize dayatmış olmalarıdır. Bu nedenle önlem deyince gümrük vergilerini azaltmak gibi gelişmiş emperyalist ülkeleri daha da sevindiren önlemlerden başkaları akla gelmemektedir.
=================================
Dostlar,

Değerli dostumuz Tarım Ekonomisi uzmanı Ziraat Mühendisi Sn. Prof. Tayfun Özkaya‘nın bu yazısı da çok çarpıcı..

Sizce siyasal iktidarlar gıda fiyatlarındaki bu anormal / spekülatif artışı;
a) Gerçekten engelleyemiyor mu?
b) Engellemiyor mu?
c) Hal mafyası karşısında aciz mi?
d) Ulusal – uluslararası tekeller karşısında çaresiz mi?
e) Ranta ortak mı?

Hepsi mi / hiçbiri mi??

Hangisi, hangisi??!!

Sevgi ve saygı ile. 02 Ekim 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BS
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com