Etiket arşivi: genişleyici maliye politikası

Durgunluk, yeniden

Durgunluk, yeniden

Erinç Yeldan
Cumhuriyet
, 17.10.18
(AS: Bizim katkımız yazının altındadır.)
Dünya ekonomisi yeni bir durgunluk dönemine giriyor…

Daha 2009’un yaraları sarılmadan, küresel işsizlik geriletilememişken, gelir dağılımındaki çarpıklık ve erozyonun önüne geçilemeden, küresel ekonominin önünde yeniden kara bulutlar dolaşıyor.

Geçen hafta yayımlanan IMF’nin Dünya Ekonomik Görünümü başlıklı raporu, dünya ekonomisinin 2018 ve 2019’da %3.5’lik oranlarda kalacağını, 2023’e değin de büyüme hızında yavaşlama sürecinin kalıcı olacağını vurguluyor. IMF verileri, durgunluk tehdidinin 2017 ve 2018’de Amerikan ekonomisinin başkan Trump’ın büyük şirketler kesimi için sunmakta olduğu vergi indirimlerine dayalı genişleyici mali politikaları sayesinde geçiştirildiğini belirtiyor. Ancak, Amerikan ekonomisinin 2018’de %2.9 büyüdükten sonra -mali teşvik paketinin etkilerinin tüketilmesiyle birlikte- ivmesini yitireceği; 2018 sonrasında da % 2.5 ve 2023’te de ancak %1.4 büyüyebileceği öngörülmekte. Bu oranlar ABD ekonomisinin uzun dönem ortalaması olan %3.3’ün altında kalmakta. Avro bölgesinin de 2018 için kestirilen %2’lik mütevazı büyümeyi izleyerek, 2023 sonunda ABD ile birlikte %1.4’lük bir büyüme patikasında durgunluğa sürükleneceği kestiriiliyor.

ABD’de şirketler kesimi kârlılığının bu denli artmasına yol açan etkenlerin başında Trump yönetiminin kurgulamış olduğu vergi iadeleri ve vergi istisnalarına dayalı genişleyici maliye politikası ve bunun getirdiği servet transferleri yatmakta. Amerikalı Marksist iktisatçı Michael Roberts’in bulgularına göre ABD’de şirket kârlarındaki artış geçen yıldan bu yana %7.6’lık bir artış gösterdi. Finans kesimi ve bankaların kârlarını bir yana bıraksak bile, reel sektör şirketler kesimi kârlılığındaki yıllık artış %6.6’ya ulaşıyor; yani kâr oranlarında, ortalama büyüme hızının çok üstünde bir sıçramanın söz konusu olduğu anlaşılıyor.

ABD için sergilenen bu rakamlar, dünya ölçeğinde de geçerli. Birleşmiş Milletler Kalkınma ve Ticaret Konferansı (UNCTAD) verileri, küresel ekonomide faaliyet gösteren en büyük 2,000 ulus-ötesi tekelci şirketin toplam kârlarının 2.9 trilyon dolara; net satış gelirlerinin ise 30 trilyon dolara ulaştığını belgeliyor. Söz konusu ikinci rakam dünya ihracat hacminin iki katı; dünya katma değer toplamının yarısı.

Dünya ölçeğinde kârların ivmelendiği bir dönemde söz konusu durgunluk tehdidi nereden kaynaklanıyor?

Sorunun yanıtı, sabit sermaye yatırımlarının durağan seyrinde yatıyor. Çünkü dünya ekonomisi, gelirlerinin giderek daha az bir bölümünü sabit sermaye yatırımlarına yatırıyor; tasarruf fonları giderek daha fazla bir biçimde finansal spekülasyon ve rant oyunlarının büyülü çekiminde kullanılmakta. Kapitalizmin kumarhane masalarında kısa vadeli rant ve finansal getiri peşinde koşan spekülatif sıcak para sermayesi, yatırımların yönünü yeni iş sahaları açmak ya da

teknolojik ilerlemeyi amaçlayan sabit sermaye yatırımları yerine finansal ürünlerin alım satımına çeviriyor. Finans kapitalin kaprislerine ve coşkularına dayalı biçimde evrilen küresel ekonomi, giderek artan dalgalanmaların belirsizliğinde

  • .. yatırım ve üretim yerine spekülasyon ve rant vurgunlarından pay kapma uğraşı içerisinde.

Aşağıda, UNCTAD verilerinden derlediğimiz grafik bu olguyu çok net biçimde özetliyor. Grafikte ABD, Almanya, Japonya, Fransa ve İtalya için şirketler kesiminin toplam kârları ile, finans-dışı ve inşaat-dışı yatırım harcamaları milli gelirlerin payı olarak sergilenmekte.

[Haber görseli]

Veriler 1980’den bu yana çizilmiş. Veriler, şirketler kesimi kârlılığının özellikle 2012 sonrasında yeni bir ivmelenmeyle ulusal gelirlerin ortalama %18’ine değin ulaşırken, sabit sermaye yatırımlarının ulusal gelirler içindeki payının ancak %15’i düzeyinde kaldığını belgeliyor. Sabit sermaye yatırımlarının ulusal gelir içindeki payının 1992’den bu yana düzenli olarak gerilemekte olduğu gerçeği UNCTAD verilerinde net olarak vurgulanmakta.

Bu koşullarda, Trump Amerika’sının 2018 için elde ettiği büyümenin, devlet eliyle yaratılan mali teşviklerin geçici bir görünümü olduğu anlaşılıyor.

Küresel kapitalizmin kârlılığı ve birikim kaygısı ise artık reel üretim ve yatırım faaliyetlerinde değil; finansal varlıkların yer çekimi yasalarını hiçe sayarcasına şişkinleştirdiği köpükler ve sanal rant oyunlarında yer buluyor.
======================================

Evet dostlar,

Sayın Prof. Dr. Erinç Yeldan hocamızdan gene çok yetkin bir irdeleme okuyoruz..
Türkiye’nin, bu koşullarda, çok kıt kaynaklarını ve muazzam borçlarını dikkate alarak “reel üretim ve yatırım” a yönelmek dışında bir çaresi yok, yok, yok!

Piyasacı Türkiye ekonomisi ise, küresel ağababalarınn mutlak güdümünde, “Küresel kapitalizmin kârlılığı ve birikim kaygısı” boğuntusunda..

  • Tek ama tek çare, kamu öncülüğünde planlı karma ekonomi..

Özelleştirmeye son! (Zaten kalmadı gibi…)
– stratejik özelleştirmeleri geri alma ve
– kamu + özel birlikte, dayanışma (sinerji) içinde üreterek katma değer yaratma..
– Gereksinimi yerli üretimle karşılama oranının büyütme,
– dış ticaret açığını ve cari açığı azaltma,
– istihdamı artırma..

Bunun için piyasacı – sermaye yanlısı değil; halkçı – ulusalcı (milli) bir hükümete gereksinim var. İlk fırsat Mart 2019 yerel seçimleri.. Emekçi halk kitleleri piyasacı – sermaye yanlısı değil; halkçı – ulusalcı (milli) siyasal partileri destekler ve iktidar ağır yenilgi alırsa, arkası gelir..

Sevgi ve saygı ile. 22 Ekim 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Erken Seçime Doğru

KENDİME YAZILAR

Erken Seçime Doğru

Dr. Mahfi EĞİLMEZ
23.01.2018

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır..)

Eldeki Veriler

Seçimin normal zamanı 3 Kasım 2019. Buna karşılık piyasalarda erken seçim olasılığı dile getiriliyor ve konuşulan tarih de 15 Temmuz 2018. Bu gibi durumlarda hangisinin geçerli olacağını anlamak için eldeki verileri değerlendirmemiz yani bir anlamda olay yeri incelemesi yapmamız gerekiyor.

Eldeki verileri sayalım: (1) 2017 yılında enflasyonla mücadele neredeyse tümüyle terk edildi ve genişleyici maliye politikası devreye sokuldu (kredi garanti fonu çerçevesinde kredilerin artırılması, vergi indirimleri, sosyal güvenlik primi ertelemeleri.) (2) Bütçe açığının iki katına yakın borçlanmaya gidildi ve elde edilen paranın bir bölümüyle emanetlerde bekleyen ödemeler yapıldı. Böylece piyasa canlandırıldı. Kalan para da muhtemelen 2018 yılının ilk aylarında aynı amaçla kullanılacak. (3) Taşeron kuruluş kadrolarında yer alan yüzbinlerce insan devletin asli kadrolarına alındı. (4) Muhtemelen baz etkisiyle yılın ilk yarısında enflasyonda bir gerileme görülecek. (5) Oy oranları üzerinde en fazla etkisi olan büyüme oranında 2017 yılında %7’nin üzerinde bir artış sağlanması bekleniyor. (6) Afrin harekâtı, iktidara önemli bir duygusal destek sağlıyor.

Büyüme ile Oy Oranı Arasındaki İlişki

2017 yılında hükümetin bütün ağırlığı büyüme oranını yükseltmeye verdiğini biliyoruz. Yukarıda değindiğim önlemlerin çoğu da zaten (enflasyon aleyhine) büyümeyi desteklemeye yönelik önlemler. Bunun sonucu olarak 2017 yılının ilk 9 ayında büyüme %7,3 gibi oldukça yüksek düzeyde gerçekleşti.

Öteden beri üzerinde durduğum bir tespit var: Büyüme oranı ile iktidar partisinin oy oranı arasında aynı yönde giden bir ilişki söz konusu.

Bunun doğru olup olmadığını test etmek için büyüme oranlarıyla iktidar partisinin oy oranları arasındaki ilişkiye bakalım. Aşağıdaki grafik 2002 yılından bu yana yapılan yerel ve genel seçimlerde iktidar partisinin aldığı oy oranlarını ve bu seçimlerden önceki 4 çeyrek içinde gerçekleşen büyüme oranlarının ortalamasını birlikte gösteriyor.

2002 genel seçimlerinde iktidarda DSP, ANAP ve MHP koalisyon hükümeti iktidardaydı. Dolayısıyla yukarıdaki grafikte 2002 oy oranı olarak bu üç partinin aldığı oyların toplamı iktidar partisinin aldığı oylar olarak kabul edilmiştir.

Büyüme oranıyla iktidar partisinin oy oranı arasındaki korelasyon katsayısının 0,82 gibi yüksek bir orana işaret ettiğini de vurgulayalım.

Erken Seçim

Böyle bir ortamda iktidar partisinin erken seçime gitmesi sürpriz olmamalı. Öte yandan 2018 yılının ilk ayında tüketici güven endeksi de sürpriz bir biçimde %11,1 oranında hızlı bir yükseliş sergilemiş bulunuyor. 11 Aralık günü %11,1 olarak açıklanan 3. Çeyrek büyümesinden 10 gün sonra açıklanan tüketici güven endeksinde böyle bir sıçrama olmadığına göre bu artışın arkasında hızlı büyümenin yattığını söylememiz pek mümkün görünmüyor. Öte yandan eldeki diğer veriler (enflasyon, işsizlik, bütçe açığı, cari açık, döviz kurları vb.) böyle bir yükselişi haklı çıkaracak bir gelişmeye işaret etmiyor. Bu durumda bu artışın Afrin operasyonuna bağlı bir duygusal tepkinin sonucu olduğunu kabul etmekten daha mantıklı bir açıklaması yok.

Bütün bu gelişmeler bize bir erken seçimin altyapısının hazırlandığını gösteriyor. Bu durumda öteden beri konuşulan 15 Temmuz dolayındaki bir tarihte erken seçim olması olasılığı, seçimin normal zamanında olmasından çok daha yüksek görünüyor.
=======================================
Dostlar,

Haziran 2015 genel seçiminde AKP %41’e ve 258 vekile düşmüş ve tek başına iktidarı yitirmişti. Türkiye birden bire kanlı bir çatışma ortamına sürüklendi ve halka şantaj yapılarak,
kan dökmenin durdurulması için tek başına AKP iktidarı dayatıldı. 5 ayda 5,5 milyon oy nasılsa arttı ve % 41 oranı %50’ye yaklaşarak iktidarı altın tepsi içinde AKP’ye sundu..

Erdoğan bu kez gene aynı karabasanı yaşamak istemiyor. Önlemini önceden alıyor!

Afrin vb. girişimlere / operasyonlara böylesi bir kurgulu işlevle yüklü oldukları gözüyle bakmaya ne dersiniz?? Hem içeriğiyle hem zamanlamasıyla hem de klişe / klasik görünümüyle.. Bu kez stepne de patlak gibi duruyor..

Üstelik 2011 Mart’ından bu yana Suriye politikasında yapılan fahiş hataların ülkemizi bu zor duruma düşürmüş olması ve artık kapıya dayanan bölünme tehdidinin apaçık olması karşısında yapacak fazlaca bir şey kalmamasına karşın.. Tek çare gibi duran Esad ile işbirliği yapmama kör inadını ise gene de sürdürerek.. Ülkeye on milyarlarca Dolar maliyet, onlarca şehit – gaziler.. çok mu önemli? Söylenmedi mi : “..Şehit de olur gazi de…”

Sevgi, saygı ve ENDİŞE ile. 25 Ocak 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com