Etiket arşivi: Gazi M. Kemal ATATÜRK

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

YAZ KURSLARI - Kartal'in Sesi Gazetesi - Kartal Haberler - Kartal  SanatKartal'in Sesi Gazetesi – Kartal Haberler – Kartal SanatTurgut Ünlü
Eğitimci
Atatürkçü Düşünce Derneği
Danışma Kurulu Üyesi

23 Kasım 2021

ÖĞRETMENLER GÜNÜ

  • “ Dünyanın her tarafında ÖĞRETMENLER insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır. “
  • “ Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz bir millet adını alma
    yeteneğini kazanamamıştır.”
  • “ Yeni kuşak, en büyük Cumhuriyetçilik dersini bugünkü öğretmenler topluluğundan ve onların yetiştirecekleri öğretmenlerden alacaktır. “
  • “ Unutmayınız ki, Cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra
    gelir. “
    ……
    Gazi M. Kemal Atatürk, ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖNEMİ’ni bu veciz sözlerle belirtiyordu. Ülkemizin BAĞIMSIZLIK, KURTULUŞ MÜCADELESİ’ni verirken
    bile, Ankara’ya gelip öğretmenlerle, geleceğin Türkiye’sinin planlamasını yapan toplantılar yapıyordu. Ve nitekim de öyle oldu. Asker ordusu, düşmanı yendi, şimdi sıra eğitim ordusundaydı.

“ Ordularımızın kazandığı zafer sizin eğitim ordularınız için yol açtı. Gerçek zaferi siz öğretmenler kazanacaksınız. Bunu başaracağınızdan hiç kuşkum yoktur. Sizin karşılaştığınız tüm engelleri kıracağız.”
…….
“ En önemli feyizli görevlerimiz, milli eğitim işleridir. Milli eğitim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu suretle olur. “
……
“ Eğitimdir ki, bir milleti ya hür, bağımsız, şanslı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.” 

.. diyerek; eğitime verdiği önemi belirtiyordu. Böylesi yaşamsal önemle başlayan eğitim atılımları kısa sürede de karşılığını buldu :

– 10 yılda, TÜRK MUCİZESİ böyle yaratıldı.
– 1929 Dünya ekonomik bunalımı bu bilinçle atlatıldı.
…..
1 Kasım 1928’de TBMM’de “Türk Harfleri Hakkında Kanun“ kabul edildi. Ve HARF DEVRİMİ, BİZZAT GAZİ M. KEMAL ATATÜRK ÖNDERLİĞİNDE BAŞLATILDI.
Yurtta geniş bir okuma – yazma seferberliğine girişildi. Bakanlar Kurulu da, 11 Kasım 1928’de M. Kemal’e “MİLLET MEKTEPLERİ’NİN BAŞÖĞRETMENİ” ünvanını verdi. Bu unvan, 24 Kasım 1928’de; Millet Mektepleri Talimatnamesi’nin yayınlanması ile resmileşti. Bu tarihin Gazi M. Kemal Atatürk’ün 100. doğum yılı 1981’de, ülke çapında ÖĞRETMENLER GÜNÜ olarak kutlanması kararlaştırıldı.
…..
1966’da Paris’te “Öğretmenlerin Statüsü Hükümetlerarası Özel Konferansı“ gerçekleştirilmişti. Bu konferans sonunda UNESCO ve ILO temsilcilerine statü tavsiyesi oybirliği ile kabul edilmişti. Bu durum 1994 yılında UNESCO’nun önerisine dönüşerek, 5 EKİM DÜNYA
ÖĞRETMENLER GÜNÜ olarak ilan edildi.
……
“Fikri, vicdanı, irfanı hür nesiller yetiştirme” gibi çok önemli, kutsal bir meslek olan öğretmenliğin, omuzlarında büyük sorumluluk varken; mesleğini özgür, ekonomik sıkıntısız, kendini sürekli yenileyen, aydınlanan ve aydınlatan, saygın bir konumda bulunması gerekir.
Bu nedenlerle; ÖĞRETMENLER GÜNÜ;
* Eğitim ve Bilim Emekçileri Günü olarak anılmalıdır.
* Eğitim ve Bilime emek verenlerin sorunlarının tartışıldığı, çözüme ulaştırıldığı bir gün olmalıdır.
* Dünyadaki tüm eğitim ve bilim emekçilerinin uluslararası birlik, mücadele, dayanışma günü olmalıdır.
* Aynı gün -elbette ki her zaman- ülkenin, eğitim sorunlarının tartışıldığı, çözümlerin araştırılıp bulunduğu gün olmalıdır.
……
Oysa;
Ülkemizde bugün; eğitim ve bilim emekçilerinin sorunları çoktur. Ana okulundan, üniversitelerimize dek okulların, öğrencilerin, dolayısıyla velilerinde sorunları çoktur.
Özetle; Ülkemizde bir eğitim sistemsizliği vardır.
Neredeyse her yıl bir sistem değişmektedir. Öğrenciler, okula başladığı sistemle, okulunu bitirememektedir. Öğretmenlik bir meslek olmaktan çıkarılmıştır. Öğretmen liseleri
kapatılmıştır.

  • Eğitimimiz; bilimsellikten, laiklikten, kesintisiz olmaktan, istihdama dönüklükten, karma ve eşit, parasız ve nitelikli olmaktan uzaklaşmıştır.
  • Müfredat, ders kitapları içerikleri çağdışı, Cumhuriyet değerlerine hakaret edici bilgilerle doludur.
  • Okullar, tarikat ve cemaatlerin ön bahçesine dönüşmüştür.
  • Liyakat terkedilmiş, okulların yöneticilerinin tümü yandaş bir sendikanın adamlarından oluşturulmuştur.
  • Neredeyse her okula bir İmam Hatip okulu yerleştirilmiştir.
  • Öğretmenler; kadrolu, sözleşmeli, ücretli.. vb. sıfatlarla ayrıştırılmıştır.

Sınıflar hala kalabalıktır. (AS: Ortalama 22 öğrenci +1 öğretmen)

Okul türleri -özellikle düz liseler kapatılınca- çoğalmış, okullar arası uçurum fazlalaşmıştır.
* Okullarda, öğretmen ve öğrencinin yararlanabileceği materyal eksikliği çoktur.
* Köy okulları kapatılmıştır.
* Özel okul sayıları artmış, eğitim ticarileştirilmiştir.
* Devletin ana okulu sayısı çok azdır.
……
Saymakla bitmez.. sorunlar yumağı eğitimimiz…
Oysa Atatürk neler diyor, neler bekliyordu?
“ Ulusumuzun geleceğini yoğuran bilim, kültür (irfan) ordusudur.”
“ Öğretmen kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir.”
“ Gençleri yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın – kültürün – müspet
fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Her fikirler
uygulama mevkiine konduğu vakit Türk milleti yükselecektir.”
……
Ne yazık ki, sıralanan olumsuzlukların daha da fazlası üniversitelerimizde vardır. Rektör atamalarından, bilimsellikten uzaklaşmaya, liyakatsizliğe, adrese teslim kadro ilanlarına, dünya
üniversiteler sırlamasında bırakalım 500’ü ilk 1000’de bile yer alamayışlarına.. değin bir çöküş vardır.
……
Oysa…. sayılara bakalım.. Okul öncesi, ilk, orta ve liselerde;
Öğretmen sayısı : 1.117.686
Öğrenci sayısı : 18.241.881
Üniversitelerde;
Öğretim Görevlisi sayısı : 175.000
Öğrenci sayısı : 7.940.133
…..
DEVASA BİR EĞİTİM ORDUSU
Ama, eğitimci mutsuz, öğrenci gelecekten umutsuz. Bu böyle gitmez.. gidemez..
Böylesi bir devasa eğitim ordusu heba edilemez, edilmemeli..
…….
* Bilimsel, çağdaş, nitelikli, kesintisiz, parasız, eşit, karma, istihdama dönük, yetenek ve becerilere uygun bir eğitim sistemini yaşama geçirmek çok zor değil. Yeter ki niyetiniz olsun.
Örnek Gazi M. Kemal Atatürk!
“O“ en zor koşullarda bunu başardı.
* Ana okulundan üniversite sonuna dek her şeyi planlanmış, hiçbir bireyi dışarıda bırakmayacak, teknolojik gelişmelerin devreye girmesi dışında değiştirilemeyecek, müdahale edilemeyecek, insanların yetenek ve becerilerine göre meslek sahibi yapılacağı EĞİTİM SİSTEMİ, hem insanı
mesleğinde mutlu edecek, hemde ülke kalkınmasına, istihdama katkı sağlayacaktır.

Öğretmenler Günleri, bunları sağlayacak adımların atıldığı günler olmalıdır.
Öğretmenlik mesleği “kutsal“ dır, önemlidir. Bu nedenle öğretmen yapılacaklar, Öğretmen liselerine seçilerek alınmalı, buralarda mesleğin en ince noktalarına dek sıkı eğitimden
geçirildikten sonra Öğretmen Akademilerine gönderilmelidir. Bugün ne yazık ki böyle bir sistem yoktur. Dolayısıyla, öğretmenlik bir “meslek“ olmaktan çıkarılmıştır.

Öğretmenlik Meslek Kanunu ivedilikle çıkarılmalıdır.
Öğretmenlerin bugün özgürece örgütlenebilme, sürekli kendini yenileyebilme, ekonomik, meslekte yükselebilme, yöneticilerini seçebilme, müfredat, ders kitapları, bilimsel ve çağdaş eğitim… sorunları vardır.
Sorunların çözümünde niyeti olanlar önce M. Eğitime ayrılan bütçenin en yüksek düzeye getirilmesiyle işe başlamalıdır.

Özetle.. Milli Eğitim’de bir DEVRİM gerçekleştirilmelidir.
Son söz.. Gazi M. Kemal Atatürk’ten öğretmenlere olsun :

  • “Öğretmenler her fırsattan yararlanarak halka koşmalı, halk ile beraber olmalı ve halk, öğretmenin çocuğa yalnız alfabe okutur bir varlıktan ibaret olamayacağını anlamalıdır.”
    ……
    Öğretmenler Günü Kutlu Olsun!

    Başöğretmen Gazi M. Kemal Atatürk’e saygı ve sevgiler kucak dolusu olsun!

ATATÜRK’ÜN DOĞUM GÜNÜ: “19 MAYIS” 

ATATÜRK’ÜN DOĞUM GÜNÜ:
“19 MAYIS” 

Konuk yazar : Şahap Osman ARAS, (E) Alb.
Tarihçi Yazar (2018-İZMİR)

Gazi M. Kemal ATATÜRK yaşamı boyunca bütün dünyanın hayranlığını kazanmış; O’nun önderliğinde kurulan TÜRKİYE CUMHURİYETİ az zamanda Ortadoğu ve Balkanların en güçlü, en saygın devleti olmuştur. ATATÜRK, Başkomutanlık ve Devlet Başkanlığı süresince hiçbir yurtdışı gezisine gitmediği halde; birçok yabancı devlet adamı Türkiye’ye gelerek, O’nun bilgi ve deneyimlerinden yararlanmak istemişlerdir. Hepsinin adlarını sıralamaya sayfalar yetmez. Bu nedenle (ziyaret tarihlerine göre) yalnızca devlet başkanlarının adlarını sıralamakla yetineceğiz: “Afganistan Kralı” Emanullah Han, “Irak Kralı” Faysal, “Yugoslavya Kralı 1′,nci Aleksandr”, “İran Şahı” Rıza Pehlevi, “Büyük Britanya (İngiltere) Kralı” 8’inci Edward, “Ürdün Kralı” Abdullah ve “Romanya Kralı” 2’inci Karol. 

19 MAYIS 1881”

Yukarıda sıralanan konuklar arasında, Kral 8’inci Edward’ın ziyareti önemlidir. Çünkü, o tarihte İngiltere, “toprakları üzerinde güneşin batmadığı” bir dünya İmparatorluğu idi… ATATÜRK konuğunu, 4 Eylül 1936 günü, İstanbul/Tophane rıhtımında karşıladı. Kral, gördüğü konukseverlikten çok mutlu olarak, ülkemizden ayrıldı. Bu dostluğu sürekli kılmak için de; Londra’ya dönünce Dışişleri Bakanına talimat vererek, ATATÜRK’ün doğum tarihini sordurdu. Böylece, O’na her doğum gününde kutlama mesajları göndererek, dostluğu pekiştirmek istiyordu. 12 Kasım 1936 tarihinde, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’ın imzasıyla verilen yanıtta, doğum günü “19 Mayıs 1881” olarak bildirildi. Aslında, ATATÜRK’ün doğum günü, net olarak kayıtlı değildir. Ancak, İngiltere’ye verilen bu yanıt, O’nun yaşamındaki en önemli tarihin 19 MAYIS 1919 olduğunu kanıtlamaktadır.

ATATÜRK, bu ziyaretten iki yıl sonra, 10 Kasım 1938’de Hakkın rahmetine kavuştu. O’nun sonsuzluğa göçüşü, salt Türk Ulusunu değil, bütün dünyayı ayağa kaldırdı. Cenazesi 19 Kasım günü Yavuz Zırhlısı ile İstanbul’dan İzmit’e, sonra da demiryoluyla Ankara’ya getirilerek, Etnografya Müzesindeki geçici kabrine kondu. 15 yıl sonra da, 10 Kasım 1953 günü, Anıt-Kabir’e nakledildi. Sağlığında olduğu gibi, cenazesine gösterilen ilgi de, dünya çapında ve muhteşemdi (görkemliydi). Cenaze törenine pek çok asker ve devlet adamı katıldı. Ancak, en anlamlısı, Fransız Generali Gourrot’un katılımı idi…

  • Sağ kolunu 1915 yılında Çanakkale Savaşında yitiren Fransız General Gourrot (Guro); ANKARA’ya koşup geliyor ve
  • “Seni selamlamak için bir kolum daha var” diyerek, Gazi M. Kemal ATATÜRK’ün cenazesini gözyaşları içinde selamlıyordu.

EBEDÎ BAŞKOMUTANIMIZ GAZİ M. KEMÂL ATATÜRK’ü RAHMETLE, HÜRMETLE, MİNNETLE ANIYORUZ..
==================================================

Değerli dostumuz, Tarihçi – Yazar, (E) Alb. Şahap Osman Aras beyefendiyi, bu duygu yüklü tarihsel-belgesel yazısı için şükranla selamlıyoruz…

Sevgi ve saygı ile. 21 Mayıs 2018, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

BÜYÜK TAARRUZ – BÜYÜK ZAFER

BÜYÜK TAARRUZ, BÜYÜK ZAFER

ZAFERLERİ VE MAZİSİ İNSANLIK TARİHİYLE BAŞLAYAN, ZAFERLE BERABER MEDENİYET NURLARINI TAŞIYAN
KAHRAMAN ORDUMUZUN, 
30AĞUSTOS1922’DE KAZANDIĞI
“BÜYÜK ZAFER” MİLLETİMİZE KUTLU OLSUN.

AZİZ ŞEHİTLERİMİZİ VE (BAŞTA GAZİ M. KEMAL ATATÜRK OLMAK ÜZERE) KAHRAMAN GAZİLERİMİZİ RAHMETLE, HÜRMETLE ANIYORUZ…

Displaying f.k-ATATÜRK26Ağs.jpg

“BÜYÜK TAARUZ, BÜYÜK ZAFER” başlıklı yazım aşağıdadırr.

PORTRESİ

ŞAHAP OSMAN ARAS
Emekli Kurmay Albay – Tarihçi Yazar (2016 – İZMİR)

BÜYÜK TAARRUZ – BÜYÜK ZAFER

25/26 Ağustos 1922 gecesinde; işgalci Yunan Ordusunun Başkomutanı General Hacı Anesti İzmir’de keyif çatarken, cephedeki komutanlar da Afyon Belediye Binasında balo düzenleyerek eğleniyordu… Türk Ordusunun Başkomutanı Gazi Mareşal Mustafa Kemal Paşa ise, Afyon/Kocatepe’de (beraberinde Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa olduğu halde) taarruz için, fecir vaktini bekliyordu. 26 Ağustos Cumartesi sabahı, yoğun bir topçu ateşinin ardından başlatılan hücumla Kahraman Mehmetçiklerimiz, düşmanın “6 ayda geçilemez denilen” tahkimli mevzilerini bir hamlede aşarak, Sincan Ovası’na indi.

27 Ağustos günü Afyon işgalden kurtarıldı. Baskına uğrayan düşman, 27/28 Ağustos gecesi İzmir istikametinde geriye çekilmek istedi. Ancak, Fahrettin (Altay) Paşa komutasındaki 5 inci Süvari Kolordumuz düşmanın çekilme yollarını kesmişti. Böylece, 1. ve 2. Yunan Kolorduları Dumlupınar’ın kuzeyine sürüklenerek, Murat Dağı eteklerinde çembere alındı… Burada, 30 Ağustos günü yaşanan Meydan Muharebesinde, beş Yunan Tümeni imha edildi. Savaş gücünü tümden yitiren düşman güçleri,  bozguna uğrayarak, İzmir’e doğru kaçmaya başladı… Gazi Mareşal Mustafa Kemal Paşa, bu muharebeyi 1181 Rakımlı (Zafer) Tepe’de karargâh kurarak bizzat yönettiği için, “Başkumandan Meydan Muharebesi” adı verilmiştir.

Yenilgiye uğrayan Yunan Ordusunun komutanları, başlarında General Trikupis olduğu halde, 2 Eylül günü Uşak dolayında tutsak alındılar. 5 inci Kolordumuzun kahraman süvarileri düşmanın tüm haberleşme ve demiryolu ulaşım imkanlarını felce uğratmış olduğundan, 1 inci Kolordu Komutanı General Trikupis; General Hacı Anesti’nin görevden alınarak, kendisinin Başkomutanlığa atandığını” tutsak düştüğü birliğin komutanından öğrendi… Başkomutan M. Kemal Paşa ve karargâhı 3 Eylül günü Uşak’ta idi. General Trikupis ve 2 nci Kolordu komutanı General Diyenis (1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa ve 4. Kolordu Komutanı Kemalettin Sami Paşa’nın gözetiminde) Gazi Paşa’nın huzuruna getirildiler.

ATATÜRK tutsaklara yer göstererek kahve ısmarladı ve ardından, düşman cephesinde yaşananları öğrenmek için, onları sorgulamaya başladı… General Trikupis: “Büyük Taarruzun başladığı gece,  her şeyden habersiz olarak Afyon’daki bir baloda eğlendiklerini; bir ucu Kütahya’da, diğer ucu Afyon’da olan Türk Taarruzunun baskın tarzında başlayarak Yunan mevzilerini ezip geçtiğini; şiddetli bir sele kapılmışçasına Murat Dağı’nın eteklerine doğru sürüklendiklerini ve de Kızıltaş Deresi vadisinde kapana kıstırıldıklarını” büyük bir üzüntüyle anlattı.

Sonrasını da, yine bizzat General Trikupis’ten dinleyelim: “30 Ağustos gününe kadar toplarımızı kısmen kullanarak, geri çekiliyorduk. Fakat, sırtımızı o yamaca (Murat Dağı yamaçlarına) dayadıktan sonra, hiç mecalimiz kalmamıştı. İşte o zaman, sizin süngüleriniz parıldamaya başladı. Arkamız, önümüz, her yanımız süngü… Artık, sonumuz gelmişti. Atımı bile bulamadım; ormanların içinde, yollara düştüm.” Tutsak Yunan Generali, bozgunu böylece özetledikten sonra, Gazi’ye sorar: “Siz bu savaşı nereden yönetiyordunuz?” 

ATATÜRK’ün yanıtı: “İşte, tam o süngülerin parıldadığı yerden!”

Trikupis şaşırır; müthiş bir heyecana kapılarak, saygıyla doğrulur. “İşte, savaş böyle kazanılır… Değilse, yüzlerce kilometre uzakta, harita üzerinde pergelle ölçüp/biçerek savaş yönetilmez” der… Yunan Ordusunun Başkomutanı General Trikupis (1868-1959) tutsaklıktan kurtulup ülkesine döndükten sonra, yaşamı boyunca her 29 Ekim’de Atina’daki Büyükelçiliğimize gelerek; ATATÜRK’ün fotoğrafı önünde saygı duruşunda bulunmuştur. Düşmanların bile sevgi ve saygısını kazanan Gazi M. Kemal ATATÜRK’ü karalamaya çalışan gafilleri Allah ıslah etsin.

============================

Dostlar,

İzmir’den değerli dostumuz Em. Kurmay Albay – Tarihçi Yazar Sayın ŞAHAP OSMAN ARAS’ın özlü makalesi yukarıda…

Kendisine teşekkür borçluyuz..

Bize bu utkuyu (zaferi) ve sonuçlarını (Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti!) kanları ve canları pahasına bağışlayan vatan evlatlarına minnetimiz ödenemez… Aziz hatıralarına saygılı olmanın en etkili yolu, kutsal vatana – cumhuriyete – bağımsızlığımıza – ulusumuza sahip çıkmaktır!

Sevgi ve saygı ile.
30 Ağustos 2016, Tekirdağ

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com