Etiket arşivi: G20’den de düşeceğiz

ERDOĞAN’ın YEŞİL EKONOMİ HAYALİ ve KÜRESEL PİYASALARIN GAZABI


ERDOĞAN’ın
YEŞİL EKONOMİ HAYALİ ve

KÜRESEL PİYASALARIN GAZABI


Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Ekonomideki çok olumsuz gelişmeleri derin kaygı ile izliyoruz. Tepedeki adam, dinsel / dinci inanç dünyasının pek çok gereğini kamusal alana – yaşama ve yönetime giderek daha çok yansıtıyor.. Artık türbanlı rektör ve Bakandan sonra yargıcımız da var.
Nerede dur(durula)acak? Cumhuriyetin tepesine türban sarıldı.. Sıra asker ve poliste..

RTE 2015 başında, 24 Ocak günü Merkez Bankası yönetimine (Ali Babacan ekibinden Başkan Erdem Başçı’ya) ağır biçimde çatarak, “.. siz kimin çıkarlarına hizmet diyorsunuz??..” diyecek ölçüde öfke sarhoşluğuyla AÇIK hakaret ederek faiz indirimi istediğinde, döviz kurları
hemen tırmanmaya başlamıştı. Konuyu sitemizde ayrıntılı olarak, sayısal verilerle irdelemiş ve
bu çıkışın ardalanına (background) ışık tutmuş, dikkat çekmek istemiştik.
Lütfen aşağıdaki kapsamlı irdelememize bakar mısınız??
(http://ahmetsaltik.net/2015/08/18/dolar-3-tlye-kosuyor-ya-akp-rte-ve-surukledikleri-turkiye/)

“DOLAR 3 TL’ye KOŞUYOR.. Ya AKP – RTE ve SÜRÜKLEDİKLERİ TÜRKİYE ??”

Saatler hatta dakikalar içinde, böylesine kurgulu bir senaryo, birilerine onlarca milyar Dolar servet kazandırabilirdi, kazandırdı belki de! Bu muazzam spekülatif hesap hareketleri başta MASAK ve MİT olmak üzere BDDK, SPK ve yabancı finansal istihbaratçıların arşivlerine girmiştir mutlaka..

Tayyip bey faiz artırımı istemiyor, arka düzlemde İslamcı tercihine dayanarak.
Gelin görün ki piyasa hazretlerinin son derece nazlı ama keskin kararlı – doğrayıcı kuralları – yasaları var.. Nitekim Erdoğan’ın 24 Ocak 2015 günü yaptığı malum gürleme ardından
döviz fiyatları çok kısa sürede “epey” yükseldi. 1 Dolar 2,23 TL iken günümüzde 2.92 TL.. Yaklaşık 0,69 TL / 2,23 TL = %31 değer kazandı. Paramız 10 aydan kısa sürede %31 değer yitirdi. Neredeyse 1/3’ü eridi, eritildi, fiilen bunca yüksek düzeyde bir devalüasyon demektir yapılanlar! 2015 sonu GSMH tutarı geçen yıldan (yaklaşık 800 milyar $) 100 milyar $ daha aşağı düşer ve 700 milyar doların altına çekilirse şaşırmayacağız.  O zaman G20’den de düşeceğiz

Hani 2023’te en büyük ilk 10 ekonomisi olma hayali?? Hayaldi, artık iyiden iyiye olanaksız.
OVP’dan Dolar olarak kişi başına gelir rakamları neden çıkarıldı da SGP (PPP) verildi??
Ne hooş rastlantıdır ki, petrol fiyatları önceki yılın yarısı gibidir ve cari açık açısından
AKP için bulunmaz bir şanstır… Buna karşın iç piyasada fiyat indirimi komiktir ve
halkımız içeride AKP’nin bütçe açığını da büyük özveri ile epey (birkaç on milyar Dolar!) azaltmaktadır.

Yıl sonuna daha 6 hafta var.. Erdoğan’ın, uluslararası rasyoneli olan ekonomi kurallarına Donkişotça direnmesinin yüz milyarlarca dolarlık bedelini, ulusal ekonomiye – halka yükünü kaldırmak olanaklı mıdır? Ayrıca bu süreçte Dolara yatırım yapan kimi “insider trader” ve / veya yandaşların muazzam haksız kazançları ne olacak? Haydi faizi reddetmeyi anladık,
dinci faiz inadının birilerini ölçüsüz zengin eden bu boyutu İslam’ın neresinde var??

Acaba bu olup bitenlere ceza hukukçuları – mali hukukçular, Cumhuriyetin başsavcısı,
CHP ve öbür muhalefet, akademia, basın, kaldıysa azıcık vicdanlı yabancı basın.. ne der?

Bir ülkenin yöneticisin kasten olmasa bile ülkesine bunca büyük zarar vermesinin adı ve
politik, hukuksal bedeli nedir? Bunu da olsun sor(a)mayacak mıyız? Adını biz koyarsak hakaret davası mı gelecek? Saray güvence versin dava etmeyeceğine ilişkin, adı konsun.

Ekonomi üstadı Sayın Uğur Civelek öylesine kapalı yazmış ki
(http://ahmetsaltik.net/2015/11/09/eknomide-gorunum-baska-gercekler-bambaska/) ..
Sanki bir ekonomi kongresi teknik uzmanlık bildirisi..
Acaba otosansür mü AKP – RTE’nin ileri demokrasisinde??

*****

Bu gün 10 Kasım.. 1938’in 10 Kasım‘ından bu yana 77 yıl geçti.. Yüce ATATÜRK’ü öyle çok arıyoruz ki! 17 Şubat 1923’te, Türkiye İktisat Kongresi Açış Konuşması’nda neler söylemişti?Gereğini de yapmıştı.. Onca yokluklar içinde, Lozan borçları altında, yoksul köylünün belini büken Aşar’ı da kaldırarak, borçlanmadan ve bütçe açığı vermeden, 15 altın yılın ardından (1923-38) ortalama %6,5 kalkınma ile ekonomiyi 100 birimden 198 birime çıkartarak 2’ye katlamak.. Bir yandan da Merkez Bankası 1929-30’a dek yokken, Lozan’ın gümrük kısıtları varken.. İnanılır gibi değil.. Batılılar hayret içinde, Mustafa Kemal’in bir de Ekonomi mucizesi!

  • “Tarih, milletlerin yükseliş ve çöküş nedenlerini ararken birçok siyasal, askeri, toplumsal neden bulmakta ve saymaktadır. Kuşku yok; bütün bu nedenler, toplumsal olaylarda rol oynarlar.
    Bir milletin doğrudan doğruya yaşamıyla, yükselişiyle, çöküşüyle ilişkili ve ilgili olan,
    milletin ekonomisidir
    . Tarihin ve deneyimin belirlediği bu gerçek, bizim ulusal yaşamımızda
    ve ulusal tarihimizde de tümüyle belirmiş bulunmaktadır.
    Gerçekten Türk tarihi incelenirse, bütün yükseliş ve çöküş nedenlerinin ekonomi sorunundan başka bir şey olmadığı anlaşılır. Tarihimizi dolduran bunca başarılar, zaferler veya yenilgiler, yokluk ve yıkımlar..
    bunların hepsi meydana geldikleri dönemlerdeki ekonomik durumumuzla ilgili ve ilişkilidir.
    Yeni Türkiye’mizi yaraşır olduğu düzeye eriştirebilmek için,
    kesinlikle ekonomimize 1. derecede önem vermek zorundayız.
    Çünkü zamanımız, tümüyle bir ekonomi döneminden başka bir şey değildir.”

Sevgi, saygı ve kaygı ile.
10 Kasım 2015, Ankara

Ekonomide görünüm başka gerçekler bambaşka!

Ekonomide görünüm başka
gerçekler bambaşka!

İş dünyasının küreselci olarak bilinen etkili ve yetkili kesimleri, sandıktan çıkan siyasal iradenin küresel koşullara boyun eğeceğini varsayıyor ve böyle olması için her yolu fazlası ile zorlamaya çalışıyor. Ekim ayı genelinde ve özellikle Genel Seçimler sonrasında, piyasalarımızda yaşanan eğilimleri bu yöndeki çabaların ürünü olarak görmek ve sürdürülebilir olmadığını
dikkate almak gerekiyor.
Ne olup bittiğini anlamak için biraz gerilere gidelim. Yıl başından bu yana küresel koşullar kademeli olarak olumsuzlaştı ve böyle olmaya devam ediyor. Türkiye Ekonomisine ilişkin kırılganlık algısındaki artışı durdurmak adına zorlanan olumlu ayrıştırma girişimleri ise
her kezinde başarısız oldu. Sondan bir önceki deneme, Haziran Genel Seçimleri sonrasında yapılmış; sonuç alınamayan koalisyon görüşmeleri sonrasında gelişmeler denetimden çıkmış
ve Eylül ayı sonuna dek her gelen hafta gideni aratır olmuştu!

OLUMLU AYRIŞMA OYUNU

Bu durum karşısında finansal piyasalar karışmıştı. Türk Lirası sert bir biçimde değer yitiriyordu ve malum kesimler faizlerin ivedilikle 150-200 baz puan kadar yükseltilmesi gerektiğini
öne sürmeye başlamıştı. Fakat Merkez Bankamız, ABD para otoritesinin faizler konusunda alacağı kararı gerekçe yaparak hareketsiz kalmayı tercih etti. Eylül ayı genelinde hem döviz kurları ve faizler yükseldi hem de dramatik güven kayıpları yaşandı. Ekim ayı genelinde ise
mali sektörün mevduat ve kredi faizlerini sert bir şekilde yüksek tuttuğuna, kur artışını durdurmak ve kısmen de olsa geriletmek için çabalarını yoğunlaştırdığına tanık olduk.
Genel Seçim sonuçları netleşince, malum kesimler evdeki hesabı çarşıya uydurabilmek adına daha fazla risk almak zorunda kaldılar. Para otoritesinin faizleri yükseltmesinden umut kesilmişti ve üstlendikleri riskin iyice ağırlaşmasını önlemek adına olumlu ayrışma oyununu yeniden sahnelemek açmazına düşmüşlerdi. Siyasal iradenin bu konulardaki bilinen tavrı ile olumsuzlaşan küresel koşullar arasında sıkışınca başka çare kalmamıştı!

KÜRESELCİ YÖRÜNGEDEN ÇIKIYORLAR MI?

Bu aşamada sormak gerekiyor! Mali sektör küreselci olarak bilinenlerin yörüngesinden çıkıp seçim sandığından çıkan iradeye teslim mi oluyor? Yoksa bu türden bir yaklaşımla olası
Hükümeti kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebilmenin altyapısını mı hazırlamaya çalışıyor? Kimileri kayıtsız ve koşulsuz siyasal iradenin vesayeti altında olmayı kabullenmenin gereğini yapıyor, öbürleri ise çaresizce ve şimdilik olumlu ayrışma oyununu
kerhen destekliyormuş gibi görünmeyi tercih ediyor.
Döviz kurunun gerilemiş ve borsanın yükselmiş olmasına karşın, mevduat ve kredi faizleri gerilemiyor. Yapısal reform edebiyatı ile gözler boyanıyor, oluşacak Hükümetin küresel koşullar ile inatlaşmayan bir programı benimsemesi ve seçim vaatlerini unutması için
çaba harcanıyor. Sandıktan bir koalisyon veya daha güçsüz bir tek parti iradesi çıksa idi
belki bu denli bunalmayacak ve gözlerini bu oranda karatmak durumunda olmayacaklardı!

ORTA YOL BULUNAMIYOR!

Küresel koşullar olumsuzlaşıyor: Dolar endeksi yükseliyor, emtia fiyatları geriliyor, riskten kaçınma eğilimi sinsice güçleniyor. İçeride ise çekirdek enflasyon alarm veriyor, para otoritesi faizleri yükseltemiyor ve bankalar mevduat ile kredi faizlerini geriletemiyor!
Koşullar böyle olunca, yapay iyimserliği bir süre daha sürdürmeye çalışmanın toplam maliyeti kaçınılmaz olarak artıyor. Döviz kuru ve faizlerdeki yükseliş baskısına direnmeye çalışmak,
çok yıpratıcı oluyor!

Sandıktan çıkan siyasal irade ile küresel koşullar uyuşmuyor; biri ekonomiyi durgunluktan çıkarmayı, diğeri ise daralmayı zorluyor. Orta yol bulunamıyor! Durum böyle olunca belirsizlik ve kırılganlık algısı güç biriktirmeye devam ediyor. Olumlu ayrışma girişiminin arkasındaki etkili ve yetkili kesimler rahat uyuyamıyor! Böyle gidemeyeceğini anlamak için uzman olmak gerekmiyor!

================================

Dostlar,

Ekonomideki çok olumsuz gelişmeleri biz de derin kaygı ile izliyoruz.
Tepedeki adam, dinsel / dinci inanç dünyasının pek çok gereğini kamusal alana – yaşama ve yönetime giderek daha çok yansıtıyor.. Artık türbanlı rektör ve Bakandan sonra yargıcımız da var. Nerede dur(durula)acak? Cumhuriyetin tepesine türban sarıldı.. Sıra asker ve poliste..

RTE 2015 başında, 24 Ocak günü Merkez Bankası yönetimine (Ali Babacan ekibinden Başkan Erdem Başçı’ya) ağır biçimde çatarak, “.. siz kimin çıkarlarına hizmet ediyorsunuz??..” diyecek ölçüde öfke sarhoşluğuyla hakaret ederek faiz indirimi istediğinde, döviz kurları tırmanmaya başlamıştı. Konuyu sitemizde ayrıntılı olarak, sayısal verilerle irdelemiş ve
bu çıkışın ardalanına (background) ışık tutmuş, dikkat çekmek istemiştik.

Saatler hatta dakikalar içinde, böylesine kurgulu bir senaryo, birilerine onlarca milyar Dolar servet kazandırabilirdi, kazandırdı belki de! Bu muazzam spekülatif hesap hareketleri
başta MASAK ve MİT olmak üzere BDDK, SPK ve yabancı finansal istihbaratçıların arşivlerine girmiştir mutlaka..

Tayyip bey faiz artırımı istemiyor arka düzlemde İslamcı tercihine dayanarak. Gelin görün ki küresel piyasa hazretlerinin son derece nazlı ama keskin kararlı – doğrayıcı kuralları – yasaları var.. Nitekim Erdoğan’ın 24 Ocak 2015 günü yaptığı malum gürleme ardından döviz fiyatları çok kısa sürede “epey” yükseldi. 1 Dolar 2,23 TL iken günümüzde 2.92 TL.. Yaklaşık 0,69 TL / 2,23 TL = %31 değer kazandı. Paramız 10 aydan kısa sürede %31 değer yitirdi. Neredeyse 1/3’ü eridi, eritildi! 2015 sonu GSMH tutarı geçen yıldan (yaklaşık 800 milyar $) 100 milyar $ daha aşağı düşer ve 700 milyar doların altına çekilirse şaşırmayacağız.

O zaman G20’den de düşeceğiz.

Hani 2023’ün en büyük ilk 10 ekonomisi olma hayali??
OVP’dan Dolar olarak kişi başına gelir rakamları neden çıkarıldı da SGP (PPP) verildi??
Ne hooş rastlantıdır ki, petrol fiyatları önceki yılın yarısı gibidir ve cari açık açısından
AKP için bulunmaz bir şanstır… Buna karşın iç piyasada fiyat indirimi komiktir ve halkımız içeride AKP’nin bütçe açığını da büyük özveri ile epey (birkaç on milyar Dolar!) azaltmaktadır.

Lütfen aşağıdaki kapsamlı irdelememize bakar mısınız??
(http://ahmetsaltik.net/2015/08/18/dolar-3-tlye-kosuyor-ya-akp-rte-ve-surukledikleri-turkiye/)

DOLAR 3 TL’ye KOŞUYOR..
Ya AKP – RTE ve SÜRÜKLEDİKLERİ TÜRKİYE ??

Yıl sonuna daha 6 hafta var.. Erdoğan’ın, uluslararası rasyoneli olan ekonomi kurallarına direnmesinin yüz milyarlarca dolarlık bedelini, ulusal ekonomiye – halka yükünü kaldırmak olanaklı mıdır? Ayrıca bu süreçte Dolara yatırım yapan kimi “insider trader” ve / veya yandaşların muazzam haksız kazançları ne olacak? Dinci inadın birilerini ölçüsüz zengin eden bu boyutu İslam’ın neresinde var??

Acaba bu olup bitenlere ceza hukukçuları – mali hukukçular, Cumhuriyetin başsavcısı,
CHP ve öbür muhalefet, akademia, basın.. ne der?

Bir ülkenin yöneticisinin kasten olmasa bile ülkesine bunca büyük zarar vermesinin adı ve
bedeli nedir? Bunu da olsun sor(a)mayacak mıyız? Adını biz koyarsak hakaret davası mı gelecek? Saray güvence versin dava etmeyeceğine ilişkin, adı konsun.

Üstad Civelek öylesine kapalı yazmış ki..  Sanki bir ekonomi kongresi bildirisi..

Sevgi ve saygı ile.
09 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com