Etiket arşivi: Fethi Karaduman

ADD Emekçisi Pınar Özer’in Görevden Alınmasına Tepkiler..

ADD Emekçisi Pınar Özer’in
Görevden Alınmasına İlk Tepkiler..

Dostlar,

Saygın ADD emekçisi sevgili Pınar ÖZER‘in ADD Genel Merkezindeki 16 yıllık görevine gerekçesiz son verilmesi üzerine web sitemizde yazdığımız yazı ve gönderdiğimiz e-iletilere gelen yanıtlardan birkaçı aşağıda..

İnsan duyarlığı ve örgütsel sorumlulukla yazan kardeşlerimize şükranla..
Gelen iletileri alt alta ekleyerek sürdüreceğiz…

Sevgi ve saygı ile.
24 Eylül 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

==========================

Şöyle yazmıştık :

Çok değerli ADD örgütümüz… 

Çoğunuz bizi anımsayacaksınız..
2004-2006 Dönemi Genel Başkan Yardımcılığı yapmıştık.
Değerli Ertuğrul KAZANCI genel başkanımız idi.

Ondan önce de 2 dönem Genel Yönetim Kurulu Üyesi (ve Marmara Bölge Temsilciliği) yapmıştık. Hemen hemen tüm ADD şubelerimizde (Silopi, Cizre, Şırnak dahil!)
konferanslar vermiştik..

Ekte bir yazı sunuyoruz..

ADD’nin hepinizin tanıdığı emektar ve başarılı sekreteri PINAR ÖZER’in işine, 
Genel Başkan Tansel ÇÖLAŞAN gerekçesiz ve hukuksuz biçimde SON VERDİ..

Lütfen bu ekteki önemli yazıyı okur ve okutur musunuz? Dağıtır mısınız??
Pınar’a sahip çıkar, Tansel Hanıma protesto yollar mısınız ??
Söz konusu yazı ekte…
Ayrıca web sitemizden de okuyabilirsiniz bu yazıyı :http://ahmetsaltik.net/2015/09/20/addnin-saygin-emekcilerinden-pinar-ozerin-isine-son-verildi/

Sevgi ve saygı ile.

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com  
  

=============================

Gelen yanıtlar….

Pınar Hanım, işini iyi yapan; onurlu ve üretken bir emekçi kardeşimizdir.
Kendisinin işine neden son verildiğini şube yöneticisi olarak öğrenmek istiyorum.

Ben istediğimi yaparım” mantığıyla mı?
Yoksa başka herhangi bir gerekçeyle mi işine son verilmiştir?

Bu, açıklanması gereken bir durumdur.

Necmi AKYALÇIN

ADD ÇANAKKALE ŞUBESİ

**************************

Merhaba,

Tansel Çölaşan‘ın, ADD Genel Başkanlığına nasıl seçildiğini birçok kişi bilmekte
ama sessiz kalıp tepki vermemektedir.
İşte ADD’nin geldiği durum ortadadır.
Sessiz bir ADD istenmiş, bu görev için aranan bulunmuş ve ADD, 12 Eylül 2010 halk oylamasında “tarafsız” olduğunu açıklamıştır. Sonrasında yaşananlar ise, pasifize olmuş bir ADD yapısını gösterdi herkese…


Sayın Saltık,

Sizin yazılarınız ADD web sitesinde yayınlansa ne olur, yayınlanmasa ne olur?
Ya da Pınar Özer işten çıkarılsa ne olur, çıkarılmasa ne olur?
Ortada birçok yanlış varken, bunlar çok önemsiz gelişmeler…

Şu an masonlar ve fasonlar tarafından işgal edilmiş bir
ADD
Genel Merkezi
‘nden ne beklenebilir ki?
 

Selamlarımla.

Suay Karaman
ADD Eski Genel Yazmanı

*****************************

Sayın Saltık,

Size yaraşan duyarlılığınız her türlü takdirin üzerindedir. Binlerce üyesi olan (sözüm ona)
bir dernekten neyse ki (hiç değilse) bir onurlu kişinin varlığı hissettiriyorsunuz.
Saygı ile.
Hüsnü Merdanoğlu
***********************
2010 YILINDAN BU YANA ADD’de MASON EGEMENLİĞİNİN KURULDUĞUNU, ADD’yi KURULUŞ AMACINDAN, DEVRİMCİ – HALKÇI ÇİZGİSİNDEN KOPARMAK, EYLEMSİZ, ETKİSİZ KILMAK ile GÖREVLİ BİR KADRONUN
ELE GEÇİRDİĞİNİ YAZIP SÖYLEDİK…
MASON VE MANDACI TANSEL ÇÖLAŞAN ADD’nin BAŞINDA KALDIĞI SÜRECE
NE MAHMUT ÖZYÜREK İLK, NE DE PINAR ÖZER SON OLACAKTIR…
ADD KEMALİSTLERDEN ARINDIRILACAK…. SON KEMALİST ADD’den UZAKLAŞTIRILANCAYA DEK…ADD’nin ŞUBE BAŞKANLARI ve
YÖNETİM KURULLARI HEP BÖYLE SUSACAK SANIRIM..
HANİ BİLİNEN MARTİN NİEMÖLLER’İN YAŞADIĞI GİBİ…

– NAZİLER KOMÜNİSTLER İÇİN GELDİĞİNDE SESİMİ ÇIKARMADIM;
ÇÜNKÜ KOMÜNİST DEĞİLDİM.
– SOSYAL DEMOKRATLARI İÇERİ TIKTIKLARINDA SESİMİ ÇIKARMADIM;
ÇÜNKÜ SOSYAL DEMOKRAT DEĞİLDİM.
– SONRA SENDİKACILAR İÇİN GELDİLER, BİR ŞEY SÖYLEMEDİM;
ÇÜNKÜ SENDİKACI DEĞİLDİM.
– BENİM İÇİN GELDİKLERİNDE, SESİNİ ÇIKARACAK KİMSE KALMAMIŞTI.
-MARTİN NİEMÖLLER-ÖNCE KEMALİSTLER, SONRA ATATÜRKÇÜLER,
SOL – SOSYAL DEMOKRATLAR, LAİKLER, EN SON ADD’den ÇIKARILANA ZATEN SAHİP ÇIKACAK KİMSE KALMAYACAK…
DAHA NE DİYEYİM??MAHMUT ÖZYÜREK
ADD Isprta Şubesi Kurucu Başkanı
ADD’den Atılan eski üye

====================================

Sayın Hocam Merhaba,
Pınar, Kadriye, Seda… 3 çalışanın uyum, dayanışma, birbirlerini yüceltici, onore edici, tamamlayıcı ve kolaylaştırıcı bir yaklaşım içinde çalışmalarını arzu etmiştik.

Önce Seda, sonra Kadriye işten çıkartıldı. Sevinçle karşılandı.
Şimdi Pınar çıkartıldı. Sevinecek kimse kalmadı, sevinmek mazide kaldı.

Sayın Başkanın takdirleri tecelli ediyor. 25.09.2015

Abdurrahman Kurtaslan
abdurrahmankurtaslan@hotmail.com

********************

Erol Güçlü
erol@guclu.at

Sevgili Pınar Hanım,

ADD Genel Merkez üyesi, Avusturya-ADD Kurucu ve Onursal Başkanı olarak
size yapılan davranışı (bezdirme ve gerekçesiz işinize son verilmesini) şiddetle kınıyorum.

Değerli insan Ahmet Saltık beyi aynı şiddetle, cesur davranışından dolayı, kutluyorum.

“… memlekete komünizm lazımsa biz getiririz, siz kim oluyorsunuz?” diyebilen,
Atatürkçülükten Geçinen Oligarşi (AGO) zihniyetinden kurtulmuş, kuruluş amaçlarını kavramış yöneticiler devletimiz için de kurumumuz için de mutlaka göreve gelecektir inancındayım. Mücadelenizde ve yaşamınızda başarılar dilerim.

Erol Güçlü

*****************

Değerli ADD Emekçisi Pınar Arkadaş,

Kendi ayıbım olarak beş yıldır ADD yönetim emeğinden uzak kaldım. Dolayısıyla iç işleyişle ilgili özel ve yakın bilgilerim yok. Değerli Dost İnsan Sayın SALTIK’ın dile getirdiklerinden edindiğim izlenim en azından insan onuruna ve emek değerbilirliğine yakışmayan bir uygulama ile karşılaşmanız çok incitici. Hayli rahatsız oldum!

ADD’nin temel işlevi herkesin bildiği gibi “düşün” üretme ve yaygınlaştırmadır.
Uzakta tutulsam bile (bu da ayrı bir acı!) bize değin gelen bunaltıcı bulutsu ortam gizlenemiyor.

ADD, hiç kimsenin özel alanı değil, biliniyor. Eğer bir Aydınlanma uğraşı verilecekse,
her koşulda daha önde, daha ilerde olmanın koşulları yaratılmış bile.

Bu hem dışımızdan hem de içimizden (yaratılan atalet ile) dayatılmıştır.
Yeni atılımlara hazır olmalıyız.

Hasan Tahsin YILMAZ
ADD Edirne Şubesi üyesi

====================================

Dostlar,

ADD’nin gerçek emekçilerinden ve düşün insanlarından çok değerli dostumuz,
ADD yoldaşımız Orman Müh. Sayın Fethi Karaduman, 268 ADD şubesine e-ileti ekinde göndermiş bizim sitemizde paylaştığımız Pınar Özer hakkındaki yazıyı..
Bizi de eklemiş adres listesine.
Söz konusu yazımızı aşağıdaki adresten çağırarak okuyabilirsiniz..

http://ahmetsaltik.net/2015/09/20/addnin-saygin-emekcilerinden-pinar-ozerin-isine-son-verildi/

Teşekkür ederiz gerçek ve vefalı dost sevgili Fethi Karaduman..

Belki sizi yarın sizin de üyesi olduğunuz Dil Derneğimizin Dil Bayramımızın 83. yılı etkinliklerinde görür ve kucaklarız.. Mersin’den kalkar gelirsiniz.. ADD için yıllarca,
binlerce km yol katedip Atatürk Aydınlığını anlatmadınız mı binlerce insanımıza??

Aşağıdaki güzelim kitapları siz yazmadınız mı??

Biz de Sn. Karaduman’ın iletisini şöyle yanıtladık :

*****
Sevgili dostumuz Fethi Karaduman ve saygın ADD örgütümüz..
Teşekkür ederiz Pınar Özer‘e sahip çıkmanıza..
Artarak sürmesini dileriz..
ADD genel merkezine ve Genel başkan bayan Tansel Çölaşan‘a da iletmenizi dileriz..

25 GYK üyesine sesinizi duyurmanızı dileriz..

Sevgi ve saygı ile.
02 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

===================================

Ekmeği olmayana ekmek mücadelesi  veren bir örgütün, bir insanı ekmeğinden etmesi
çok çirkin

3 Ekim 2015 21:58 tarihinde

ADD Osmaniye..

****

Teşekkürler ADD Osmaniye…
Çok sayıda ADD şubemize de aynı iletiyi gönderdiğiniz için..

Sevgi ve saygı ile.
11 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

=============================

Sayın Saltık yazısının aşağıya alıntılayacağım bölümünde büyük bir hukuki yanlışa düşmektedir. Keşke bu konuda hukukçu bir arkadaşımıza danıştıktan sonra yazısını yazmış olsaydı.

Sayın Saltık şöyle demekte yazısında.

“Ödenen kıdem tazminatı, Pınar‘ın 16 yıllık içten ve nitelikli emeği karşısında maddi olarak
çok değersiz olmakla birlikte, sınırlı ADD kaynaklarındandır ve ADD bir anlamda zarara uğratılmıştır. Genel başkan, bu keyfi tasarrufunun bedeli olarak, Pınar’a ödenen kıdem tazminatını cebinden ödemelidir.”
Doğal olarak iş sözleşmesi haksız nedenlerle işveren tarafından sonlandırıldığından
Pınar Hanıma kıdem tazminatı ve varsa diğer hakları da ödenmiştir. Ancak Pınar hanım
işten çıkarılmasa, ileride (Sayın Çölaşan veya başka bir yönetim zamanında) emeklilik nedeniyle ya da kendisi tarafından haklı nedenlerle iş sözleşmesi sonlandırılsa kıdem tazminatı almıyor mu olacaktı. Bu durum karşısında Sayın Çölaşan ADD’yi nasıl zarara uğratmış olmaktadır?
Hal böyle olunca kıdem tazminatını kendi cebinden ve öz kaynaklarından ödemesi talebi hangi hukuki gerekçeye dayanmaktadır?Konuyu bu e-postanın gönderildiği tüm değerli ADD Başkan, yönetici ve üyeleri ile Sayın Saltık’ın dikkatine sunmak istedim.Saygılarımla.Av. Yusuf Kadıoğlu – ADD Bakırköy Şube Başkanı
*****

Av. Yusuf Kadıoğlu – ADD Bakırköy Şube Başkanı‘ndan gelen iletiyi yukarıya
aynen aktardık.

Mesleği avukatlık olan ADD Bakırköy Şube Başkanımız, teknik bir ayrıntıya değinmekte.
Öncelikle şu gerçeği teslim ettiği için kendisine teşekkür ederiz :

– …“Doğal olarak iş sözleşmesi haksız nedenlerle işveren tarafından sonlandırıldığından
Pınar Hanıma kıdem tazminatı ve varsa diğer hakları da ödenmiştir.”

ADD Bakırköy Şube Başkanı Sayın Av. Yusuf Kadıoğlu, ADD’nin 16 yıllık nitelikli emekçisi Pınar’ın işine haksız nedenlerle son verildiğini açıkça kabul etmektedir.

Hukuk tekniği bakımından, çalışanın iş sözleşmesinin işverence haksız nedenlerle sonlandırılması durumunda işyerinin kurumsal tazminat sorumluluğunu öne çıkarmakta
ve işveren konumundaki ADD Genel Başkanı Bayan Çölaşan’ın kişisel tazmin yükümünün doğmayacağını belirtmektedir.

Acaba tartışılması gereken konunun bu yanı mıdır??
Pınar’ın işine ADD Genel Başkanı, Sayın Av. Kadıoğlu’nun da kabul ettiğ üzere
haksız – hukuksuz son vermiş ise, bu eylemin sahibini eleştirmek, mağdurunu da kollamak ve varsa hukuksal yol göstermek yerine teknik tazminat ayrıntısına takılmak neye hizmettir?

Yüksek adalet ülküsüne ne katkı verecektir?

Hukuk normlarının pozitif içeriklerinin son çözümlemede her somut olayda ADALETİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİNİN araçları olduğu hukuk felsefesinin birincil kurallarındandır.

Şekil – biçim kuralları bakımından Sayın Av. Kadıoğlu haklı olsa bile, yani Pınar’ın tazminatını Bayan Çölaşan’ın cebinden ödemesi verili İş Yasası ve Borçlar Yasası hükümleri bağlamında gerekmese bile, bu olgu ADD’nin sınırlı ve üzerine titreyerek harcanması gereken kaynaklarının yerinde kullanımı sayılabilir mi??

Bizim de vurgulamak istediğimiz budur.. Sayın Kadıoğlu’nun belirttiği teknik hukuk bilgisine biz de sahibiz.. Ancak o normatif içeriği tabulaştırmak yerine, hakkaniyet zemininde sorgulayarak bir çıkarsama yapmıştık..

Sayın Av. Kadıoğlu, bize yönelttiği teknik mevzuat eleştirisinin yanı sıra, bir yandan hukuk dışı tasarrufta bulunduğunu açıkça kabul ettiği, bir yandan da hiç gerekmediği halde savunmaya çalıştığı ADD Genel Başkanı Bayan Çölaşan’a bizim ve pek çok ADD Şubesinin yaptığı gibi hukuksuz işleminin gerekçesini sormak ister mi??

Sayın Av. Kadıoğlu’nun kendisinin de kabul ettiği üzere, Pınar’ın çiğnenen hukukunu savunma adına da bir katkısı var mıdır?

Belki haddimiz değil ama, Sayın Avukat Kadıoğlu, Avukatlık Meslek Ahlakı kurallarını çiğnemediğinden emin midir??

Sevgi ve saygı ile.
12 Ekim 2015, Ankara

 
Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

===========================================

KIZILDERİLİ SOYKIRIMINDAN EMPERYALİZME.. İmza Günü

Dostlar,

ADD Mersin Şubesi önceki başkanlarından, ADD GYK önceki üyelerinden
çooook çalışkan ve üretken, yıllarca ADD’de birlikte çalıştığımız,
emekli orman mühendisi dostumuz Sn. Fethi Karaduman üretmeyi sürdürüyor..

Elde çanta, yüzlerce aydınlanma konferansı için ülkemizi dolaşan Sn. Karaduman,
bir yandan da araştırma ve yazma etkinliğini sürdürmekte..

Son ürünün kapağı aşağıda.. KANDAN İZLER..

Mersin’de olsaydık mutlaka imza gününe katılır ve değerli ürününü satın alır,
imzasını da rica eder ve hemen okumaya koyulurduk..

Çoook teşekkürler sevgili dostumuz Fethi bey..
Emperyalizmin kirli çamaşırlarını sergilemeyi sürdürmek gerek..

Böyle böyle, Büyük ATATÜRK‘ün de öngördüğü üzere emperyalizm ve sömürgecilik yeryüzünde yok olacak ve yerini bütün insanların bir arada ve kardeşçe yaşadıkları bambaşka tatlı bir dünya düzeni alacaktır..

Sn. Karaduman daha önce

* KANDA YÜRÜYENLER..
* ATATÜRK DEVRİMİ – DOĞUŞ VE ÇÖKÜŞ
* ERMENİ SORUNU..

kitaplarına da imza koymuştu..

Emeklerimizle, ilmek ilmek örerek..

Sevgi ve saygıyla
29.5.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=============================



KIZILDERİLİ SOYKIRIMINDAN EMPERYALİZME

FETHİ KARADUMAN

YER : ADD MERSİN ŞUBESİ SALONU
GÜN : 31 MAYIS 2014 CUMARTESİ
SAAT : 13.00

DÜZENLEYEN:
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEĞİ MERSİN ŞUBESİ

Yeniden ATATÜRK DEVRİMİ

Dostlar,

Çok değerli arkadaşımız, geçmişte birlikte ADD GYK (Genel Yönetim Kurulu) üyesi olarak çalıştığımız çalışkan ve yurtsever insan Sayın Fethi Karaduman aşağıdaki yazıyı göndermiş.. Paylaşalım..

Sevgi ve saygı ile.
13.10.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

Fethi Karaduman

ATATURK_DEVRIMI_kitabi_kapagi

SÖYLEV 

Tarihin akışına yön veren Atatürk, tarihe tanıklık eden anıtsal yapıtı Söylev’i; 15-20 Ekim 1927 günleri arasında altı gün boyunca, 36 saat süreyle,
CHP’nin 2. Kurultayında, TBMM’nin büyük salonunda okur.

Söylev’in amacını, “Türk Devrimi’nin incelenmesinde tarihe kolaylık sağlamak” olarak belirten Atatürk, 

  • “Ulusal varlığı sona ermiş sayılan bir ulusun, bağımsızlığını nasıl kazandığını; bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğumu anlatmaya çalıştım.” 

diyerek “yaptığı tarihi” “yazarak” da Türk Ulusu’na ve gelecek kuşaklara ders alınacak, tarih bilinci oluşturacak önemli, büyük bir başyapıt armağan eder.

Söylev, “Varlığına son verilmek istenen bir ulusun”, emperyalist işgalcilere karşı başkaldırışını ve Türk Ulusu’nun yeniden doğuşunu anlatan tarihte eşine rastlanmayan destansı bir başyapıttır.

Türk Ulusu Atatürk önderliğinde yarattığı bu destanda işgallerle, ihanetlerle, acılarla, savaşlarla dolu günlerin yaşandığı karanlık bir dönemi, aydınlığa dönüştürme uğraşıları ile bir ulusun yeniden dirilişi dile getirilir.

Mustafa Kemal Paşa, Söylev’de, 19 Mayıs 1919’daki genel durum ve görünüşü, Osmanlı Devleti’nin o günkü durumunu gelecek kuşaklar için belgeler. Atatürk vatanın kurtulması için üstlendiği görev ve sorumluluğun bilinciyle, o günün kurtuluş önerileriyle birlikte, kurtuluşa giden yolda uygulanan yöntemler, içteki ve dış düşmanların yıkıcı eylemlere karşı savaşımı anlatır.

Ulusun örgütlenmesi, ulusal bir kurulun oluşturulması (Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti), ulusal egemenliğe dayalı Meclis ve Hükümetin kurularak bağımsızlık ve kurtuluş yolunda gerçekleştirilenler, iç ve dış düşmanla savaşım
gelecek kuşaklar ve Türk gençliğine nesnel olarak belgelere dayanarak aktarılır.

Kurtuluş, Bağımsızlık ve Özgürlük yoluna çıkılırken parola tektir:

  • “Ya İstiklal (Bağımsızlık) Ya Ölüm!”

Kurtuluş ve bağımsızlık yolunda tüm engellemeler, zorluklar kararlılıkla, yiğitlikle aşılır. Türk Ulusu, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın güvenini boşa çıkarmaz ve emperyalist işgalci güçlere karşı, olanaksızlıklar içinde gerçek bir destan yazar.

Bu destanda, tüm güçlüklere, zorluklara, zorbalıklara, elverişsiz koşullara karşın, emperyalizme karşı ölümü göze alarak gerçekleştirilen Ulusal Kurtuluş Savaşı ile bağımsızlığın, özgürlüğün kazanılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş temeller üzerinde kuruluşu, yapılandırılması yer alır.

Tarih, toplumların yalnız bugününe değil, geleceğine de ışık tutar. Söylev, içeriğiyle topluma ulus, yurt ve tarih bilincini kazandırır. Söylev, yalnızca anlattığı döneme
ışık tutmakla kalmaz, günümüzü ve geleceğimizi de aydınlatır. Dün olduğu gibi
bugün de, gelecekte de yol ve yön göstericidir.

Her evresi düşünülüp tasarlanarak gerçekleştirilen, ezilen ulusların ışık kaynağı olan Türk Devrimi’nin oluşum ve gelişim süreci ile anlam ve öneminin öğrenilmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin korunması, yaşatılması ve yükseltilmesi açısından
çok önemlidir.

Bu anlamda, Bağımsızlığın ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin korunması, ulusun ve gelecek kuşakların “Özenli ve uyanık” olması, ancak bu tarihsel bilince erişmesiyle olanaklı olacaktır.

Söylev’in sonunda, Mustafa Kemal Atatürk;

  • “Yurdun her köşesini sulayan kanların karşılığı” olarak elde edilen ve “Ulusun, geleceğinin biricik temeli” olan bağımsızlığı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni sonsuza dek koruma görevini Türk gençliğinin koruyuculuğuna bırakmıştır.

“YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!” parolasının kalıtçısı olan TÜRK GENÇLİĞİ,
bu onurlu görevigenlerine işlediği “VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN” inancıyla  yerine getirmekte bir an olsun duraksamayacaktır.

*****

BUGÜN;

  • ULUSUN BAĞIMSIZLIĞI VE BÜTÜNLÜĞÜ YENİDEN TEHLİKEDEDİR…
  • BÜTÜN TERSANELERİNE GİRİLMİŞ, BÜTÜN KALELERİ ALINMIŞ…
  • GAFLET ve DALALETİN ÖTESİNDE İHANET KOL GEZİYOR… 

YENİDEN MÜDAFAAİ HUKUK, YENİDEN KUVAYI MİLLİYE…

ÇIKIŞ YOLU : Yeniden ATATÜRK DEVRİMİ

Fethi Karaduman

DİL DEVRİMİ ve SONUÇLARI


Dostlar
,

81. Dil Bayramı haftası kapsamında, dostumuz, Dil Derneği üyesi
Sayın Fethi Karaduman‘ın bir yazısını paylaşalım. (Görseli biz ekledik)

Sevgi ve saygı ile.
30.9.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================

Ata_ve_Inonu_Kayseri'de

DİL DEVRİMİ

Fethi Karaduman

“Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu’nun her gün yeni gerçekleri aydınlatan ağırbaşlı ve sürekli çalışmalarını övgü ile belirtmek isterim. Bu iki ulusal kurum tarihimizin ve dilimizin karanlıklar içinde unutulmuş derinliklerini,
dünya kültüründeki analıklarını, çürütülmez bilimsel belgelerle ortaya koydukça, yalnız Türk ulusu için değil ve fakat bütün bilim dünyası için dikkat ve uyanışa
yol açan kutsal bir ödev yapmakta olduklarını güvenle söyleyebilirim.”

M. Kemal Atatürk (1936)

Her alanda olduğu gibi, dil konusu da köklü bir biçimde Cumhuriyet döneminde
ele alınır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk; ulusun çağdaş uygarlık yönünde hızla ilerlemesini sağlayacak yenilikleri gerçekleştirirken,
Dil Devrimini de bu sürecin ayrılmaz bir parçası olarak uygulamaya koyar.

Dil Devrimi; yüzyıllardır yabancı dillerin egemenliği altında öz benliğini yitirmiş olan Türkçeyi bağımsızlığına kavuşturarak, gizilgücünü (potansiyelini) ortaya çıkarmayı ve geliştirip yükseltmeyi amaçlar. Bu kapsamda, ulusal kimliğin bir parçası, insan kişiliğinin aynası olan dilin; özleşmesi, arınması ve zenginleşmesini sağlamak önemli bir görev olarak yükümlenilir.

Ulusal kültürün de ana öğelerinden olan dilin, yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılarak, ulusal bir nitelik kazanması; Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesinin, laikliğin yerleştirilmesinin ve uluslaşma sürecinin de bir uzantısıdır. Bu nedenle, Cumhuriyet’in ilk yıllarında eğitimden başlayarak ekonomik alandan, dinsel alana dek her yönde, ulusal dile yönelinir. Bu amaçla toplumsal yaşamın her alanında gerçekleştirilen her köklü değişiklik, dilsel alanı da kapsar. 

Eğitim alanında, Türkçenin güçlendirilmesine yönelik çalışmalarda;
3 Mart 1924 günü çıkarılan Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) Yasası
önemli bir dönüm noktası olur. Aktarmacılığa dayalı medrese okullarının yerine, bilime dayalı eğitim veren çağdaş eğitim kurumlarının oluşturulması süreci, bu yasa ile başlar. Eğitimdeki çok başlılık ortadan kaldırılır.

10 Nisan 1926 günlü 805 Sayılı Yasa ile ekonomi ile ilgili kuruluşlarda bile Türkçe kullanılması zorunluluğu getirilmiştir. Bütün bu yenilikler, Dil Devrimi ile doğrudan bağlantılı olan ve hazırlık evresini oluşturan önemli değişiklikler olarak uygulamaya konulur.

Dil devrimine ön hazırlık sayılabilecek bu çalışmaların ardından öncelikle yazı değişikliğini gerçekleştirmek için, 23 Mayıs 1928 günü “Dil Heyeti” kurulur.
Yeni bir abecenin hazırlanması ve dilin özleşmesi çalışmalarını başlatacak olan bu kurulda üç milletvekili ve üç dil uzmanı görevlendirilir.

Dil Encümeni ya da Alfabe Encümeni adıyla anılan bu kurul, yeni abecenin
kabul edilmesinin ardından, 5 Aralık 1928 günü Bakanlar Kurulu kararı ile Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanarak Dil Devrimine katkı vermeyi sürdürülür. Üye sayısı artırılarak desteklenen bu kurul, 25 bin sözcüklü bir Yazım Kılavuzu hazırlar. Ayrıca Sözlük ve Dilbilgisi kitapları yayınlar. 

Atatürk, dilin ulusallaşması, zenginleştirilmesi ve yabancı dillerin egemenliğinden kurtarılması ülküsünü 2 Eylül 1930 günü şu sözlerle dile getirir:

“Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve zengin olması ulusallık duygusunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil bilinçle işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

Topluma ulus, yurt ve tarih bilinci kazandırmak, Dil Devrimine halkın da katılımını sağlamak için, Atatürk öncülüğünde 15 Nisan 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti,
12 Temmuz 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti kurulur.

Gelişmiş tüm uluslar dillerini de özleştirmişlerdir. Kendi köklerine, kaynaklarına dayanarak öz varlıklarını zenginleştirmişlerdir. Yaratıcı düşüncenin ve ulusal kültürün gelişmesi, dilin öz benliğine kavuşmasıyla ivme kazanır.

*****

Dil Devrimi’nin Sonuçları

  • Bağımsızlığın, laikliğin, ulusal birliğin temeli olan unsurlardan birisi daha gerçekleştirilmiştir.
  • Ümmet toplumu dizgesinin (sisteminin) ürünü olan Arap yazısı ve Osmanlıcanın yerine Türkçenin geçmesi, uluslaşma ile birlikte laik Cumhuriyette özgür düşünen yurttaşların yaratılması sürecini başlatmıştır.
  • Bilim ve sanat dili olarak kullanılabilecek düzeye ulaşan Türk dili, iletişimin ve eğitimin önemli aracı durumuna gelmiştir.
  • Ulusal kültürün oluşması ve gelişmesi de, dilin ulusal yapılanmasıyla olanaklı kılınmıştır.
  • Yöneten, yönetilen arasında oluşan dil uçurumu giderilmiştir. Konuşma ve yazı dili arasındaki ayırımın kalkması, uzun erimde demokrasinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
  • Dilin özleşmesiyle; düşüncede açıklık, anlamda, anlatımda, bilgiyi iletmede kolaylık sağlanmıştır. Bu doğrultuda dil asıl işlevine kavuşmuştur.
  • Dilin anlatım işlevselliği kazanması, eğitim ve öğretimin yaygınlaşarak halka kolaylıkla ulaşmasını sağlamıştır.
  • Osmanlıcanın yerine Türkçenin geçmesi, kökleri bilinen terim ve sözcüklerin kolaylıkla algılanmasının yolunu açmıştır. Böylelikle soyut kavramların, düşüncede çağrışımlar oluşturarak somutlaşması, eğitime bilinç boyutunu kazandırmıştır.

Yine, beyinlerde açık bir biçimde belirginleşen, canlanan terimlerle, anlamada ve düşüncede kolaylık sağlanırken,  bu terimlerin ezberlenmek zorunda kalınmaksızın anlayarak öğrenilmesi ile usa (akla) dayanan eğitimin yolu açılmıştır. Böylece de oluşturulan çağdaş eğitim kurumlarında, medreselere özgü ezbercilik yöntemine
son verilmiştir.

Çağdaş eğitim kurumlarının bilime ve usa dayandırılması bir zorunluluktur. Eğitimin aracı olan dil de, bu yapılanmayı sağlayacak zincirin önemli halkalarından birisidir.

Dil Devrimi, Mustafa Kemal Atatürk’ün ulusunu iyi tanıyan, ne denli sağduyulu bir önder olduğunu kanıtlayan, Türkçe üzerindeki boyunduruğu kaldıran görkemli bir devrimdir.

Dil Devriminin kökleşmesi için büyük uğraşılar veren Atatürk, bedensel varlığının aramızdan ayrılışından on gün önce 1 Kasım 1938 günü,  Türk Dil Kurumu’nun çalışmalarını överek, bu kurumun önemini bir kez daha vurgular:

  • Türk Dil Kurumu, en güzel ve verimli bir iş olarak türlü bilimlerle ilgili
    Türkçe terimleri saptar ve böylece dilimiz yabancı dillerin etkisinden kurtulması yolunda köklü adımlar atar. Bu yıl okullarımızda öğretimin
    Türkçe terimlerle yazılmış kitaplarla başlamış olmasına kültür hayatımız için önemli bir olay olarak belirtmek isterim.”

Halkın inancını kullanarak, akıl ve bilimden uzaklaşmasını isteyenler, Harf ve
Dil Devrimini karalamışlardır. Cumhuriyet karşıtlığından çıkar sağlayanlar Atatürk Devrimi’nin her aşamasında olduğu gibi Harf ve Dil Devrimine de karşı çıkmışlardır, çıkmayı da sürdürmektedirler.

ATATÜRK DEVRİMİ – Fethi Karaduman
TWİTTER: Fethi Karaduman2