Etiket arşivi: esnek çalışmada hiçbir sınırlama istemeyen sermaye

Kadın ve Esnek İstihdam


Kadın ve Esnek İstihdam

portresi_CHP'li

Prof. Dr. OĞUZ OYAN
CHP İzmir Milletvekili

Totaliter bir rejimin bütün hukuksal altyapısının hazırlandığı, öbür  yandan da
sermayeye yeni dikensiz gül bahçelerinin oluşturulduğu bir dönemde sıradaki paketin adı:

“Ailenin ve dinamik nüfus yapısının korunması”


AKP, giderayak yasamayı hızlandırdı. Kendi meşrebine uygun düzenlemeleri peş peşe yağdırıyor: 

“İç Güvenlik” paketi, “Kişisel Verilerin Korunması” paketi derken şimdi de
“Ailenin ve dinamik nüfus yapısının korunması” paketi…
Muhtemelen yakında kıdem tazminatında bir geriye gidiş düzenlemesi de peydahlanacaktır.
Bir yandan totaliter bir rejimin bütün hukuki altyapısı hazırlanıyor,
öbür yandan da sermayeye yeni dikensiz gül bahçeleri oluşturuluyor.

Paketin gerekçesi

Son yasa tasarısının görünür gerekçeleri arasında;

– doğurganlığı ve genç nüfus artışını destekleyecek yeni politikalar oluşturmak,
– çalışan kadınların daha çok çocuk sahibi olmalarını teşvik etmek ve
– kadın istihdamını artırmak var.

Bu doğrultuda, kadın çalışanlara her doğumda çocuk başına bir kezlik maddi destek yapılması ve çocuğun ilköğretime başlamasına dek sürebilecek bir yarı zamanlı çalışma biçiminin kadınlara sunulması var. Yarı zamanlı çalışma biçiminin yaratacağı istihdam kayıplarının telafisi gerekçesiyle de özel istihdam bürolarına geçici iş ilişkisi kurma yetkisi veriliyor!

Nüfus dinamiklerini belirleyen ögeler 
Bir kez maddi teşviklerle nüfus artışının desteklenmesi ham hayaldir.
Nüfus dinamiklerini belirleyen kırsal göç / kentleşme, eğitim, çalışma koşulları ve
yaşam biçimi değişimidir.

Peki ya bekâr çalışan kadınlar?
Kaldı ki tasarı, sözde aileyi / kadını koruyacak ama bekâr çalışan kadını ve kayıtdışı çalışan kadını görmezden geliyor. Keza, kayıtiçi çalışan anneler açısından da sözde pozitif ayırımcılık yaparken kadın istihdamını caydırıcı etkilerin öne çıkabileceğini dikkate almıyor
(veya sanki gizlice arzuluyor).

Tasarının ILO’nun 183 sayılı “Anneliğin Korunması Sözleşmesi” imzalanmadan getirilmesi de, iktidarın içtenliğinin sorgulanmasını ve gerçek amacın başka yerde aranmasını zorluyor.

Asıl hedef: Esnek çalışma ve geçiçi iş ilişkisi

Aslında tasarının asıl gerekçesine “genel gerekçe”de geçerken şöyle değiniliyor:

“Onuncu Kalkınma Planı’nın
birçok bölümünde ise kısmi çalışmayı da kapsayan
esnek çalışmaya atıfta
bulunulmakta olup; esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması, kamu personel sisteminde uygun iş ve kuruluşlardan başlanarak esnek çalışma modelinin geliştirileceği hedefine değer verilmektedir.” sözleri geçerken değiniliyor ama tasarıdaki
en kapsamlı düzenlemeler de bu alana ayrılıyor!


Bunun tercümesi, 2009’da püskürtülen “kiralık veya ödünç işçilik” ilişkisinin yeniden
iş hukukuna sokulmak istenmesidir. Bilindiği gibi, AKP hükümetinin 26 Haziran 2009’da istihdam koşullarını esnekleştirmek gerekçesiyle getirdiği bu yöndeki düzenleme,
yoğun tepkiler üzerine, Cumhurbaşkanı Gül’ün

– “İşçilerin emeğinin istismarı, insan onuruna yakışmayan durumların doğması gibi yasanın amaçlamadığı olumsuz uygulamalara ve çalışma barışının bozulmasına
yol açılabilecektir.”
gerekçeleriyle 9 Temmuz’da geri gönderilmişti.

İktidar şimdi “kadınlara / annelere yeni haklar veriliyor” gerekçesinin arkasına sığınarak bunu yeniden getiriyor.

Tasarıyla, doğum / analık dışında askerlik ve mevsimlik tarım işleri de geçici iş ilişkisi kapsamına alınmıştır. Ancak bunun, esnek çalışmada hiçbir sınırlama istemeyen sermaye çevrelerini tatmin etmesi olanaklı değildir. Dolayısıyla doğum / analık gerekçesiyle aralanan “geçici iş ilişkisi” kapısının daha sonra ardına dek açılması zorlanacaktır.

Tasarıdaki “kısmi süreli çalışma istemi geçerli fesih nedeni sayılamaz” hükmüne karşın bunun, kamu işyerleri dışında koruyucu bir düzenleme olması kuşkuludur.
Nitekim sermaye çevreleri bu düzenlemeyi kendilerine yapılan bir zorlama olarak değerlendirmekte, bu kararın işverene ait olması gerektiğini, ayrıca 7 yıla varan bir kısmi çalışma hakkının aşırı olduğunu söylemektedirler. Bu itirazlar görmezden gelinemez;
çünkü düzenlemenin sahada uygulanabilirliği buna bağlıdır.

Sonuçta, seçime dönük politik bir malzeme olarak kullanılması yanında “doğum sonrası
yarım çalışma
ödeneği”nin yükünü İşsizlik Sigortası Fonu’na yani aslında işçiler üzerine yıktığı için de eleştirilen bu tasarı, kadın ve annelik hakları sömürüsü üzerinden
“geçici iş ilişkisi” denilen modern köleliği dayattığı için de kabul edilemez.
(Cumhuriyet
28 Şubat 2015)

======================================

Dostlar,

Bilindiği gibi Sayın Prof. Oyan Sorbonne’da Doktora yapmış bir iktisat / maliye hocası,
bir Mülkiyelidir, ilkeli – ağırbaşlı – bilimsel çizgisiyle saygın bir kişiliktir.
Doğrultu tutarlığını sürdüren bir politik kimliktir.

Yukarıdaki yazısı, AKP iktidarının “Ailenin ve dinamik nüfus yapısının korunması”
yasa tasarısı ile, onunla maskeleyerek, giderayak Türkiye gündemine taşımak istediği
“Kadın ve Esnek İstihdam” sorunsalını (problematiğini) irdelemekte.

Sayın Oyan’ın vurguladığı ve sorduğu sorulara ek sorulacaklar da var elbette :

İşsizleş(TİR) me ve yoksullaş(TIR)ma hızı nüfus artış hızının (2014’te %1,33) önünde giderken, nüfus artışını hızlandırmayı savunmanın bilimsel tek bir gerekçesini
neden yasa tasarısının gerekçesinde göremiyoruz?

– Yasa tasarısı “Ailenin ve dinamik nüfus yapısının korunması” amacına değil,
tam da bunun tersine hizmet edecektir. Türkiye halen “Demografik Fırsat Penceresi” içindedir ve bu dönemde olan ülkeler nüfusun artışını (nicel büyütmeyi) değil, tersine nüfusun niteliğinin iyileştirilmesine önem ve öncelik verirler. Bu da başlıca sağlık ve eğitim hizmetleri ve
işsizliği gerçek anlamda (reel olarak) azaltacak biçimde –nitelikli– istihdam yaratma ile olur.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası, olağan koşullarda,
yaş sınırına ek olarak en az 9000 gün prim ödenmesini öngörmektedir. (5510 sayılı yasa md. 28/a Kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş olmaları ve en az 9000 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması şartıyla yaşlılık aylığı bağlanır.) Bu süre 25 yıla karşılıktır. “Esnek istihdam” kapsamında çalışan / çalıştırılan / çalışmaya zorlanan insanlar – başta kadınlar diyelim yılda 6 ay çalışıp prim ödeseler, 50 yılda emekli olabilecekler demektir. 25 yaşında çalışmaya başlansa 75 yaşa ulaşır ki, bu “mezarda emekliliğin” ta kendisidir. Yasada öngörülen 58 yaş sınırında emeklilik ise daha da düşük ücretle emeklilik,
sefalet ücreti demektir.

…..

Biz de listeyi uzatabiliriz..
AKP iktidarı bu sakıncaların ayrımında olmayabilir mi??
Buna -kargalar dahil- herkes güler sanırız…
O zaman AKP iktidarının neye hizmet ettiğini sormak gerekmez mi?
Küresel sermaye odaklarına bunca teslimiyet, bir yandan da “Cumhuru sözde yücelterek”, “millet isterse..” sömürüsü yapmak, bu çirkin demagojinin ardına sığınacak ölçüde zavallılaşmak ve fakat özünde “emekçi halkın anasını bellemek” niyedir ki??

AKP ne açık(lar) vermiş, hangi zayıf yerlerinden yakalanmıştır ki; kendisine halka bunca zulüm yaptırılabilmektedir? Bu durumda halktan oy alması da beklenemeyeceğine göre,
AKP ve üst aklı (!) seçim hilelerine mi bel bağlamaktadır; AKP’yi sümüklü mendil benzeri
çöpe atmanın samanının geldiğini düşünmekte ve bunun gereğini mi yapmaktadır??

Keşke bu soruları “necip” halkımız da sorsa..

Keşke bu soruları AKP “akilleri” de sorsa..

Ve keşke AKP yöneticleri – vekiller sorsalar..
Kendilerine ve bu dayatmaları yapan tepedeki bir – iki kişiye ??

Kendileri de, AKP de, ülkemiz – halkımız da bu cehennemi cendereden kurtulabilir..

Sevgi ve saygı ile, 
04.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com