Etiket arşivi: Erdoğan İçin Köprüden Önce Son Çıkış

Erdoğan İçin Köprüden Önce Son Çıkış : Politik Plastron Patlamak Üzere!

Erdoğan İçin Köprüden Önce Son Çıkış :
Politik Plastron Patlamak Üzere!

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

Türkiye, siyasal tarih, insanlık – uygarlık tarihi bakımından son derece önemli hatta kritik günler – zamanlar yaşamakta. En can alıcı ulusal konularda bile ikide bir “ALDATILAN – KANDIRILAN” ve sıkışınca da bunu kamuoyu önünde kabul ve itiraf etmek zorunda kalan bir kişi, aşama aşama olağanüstü boyutlara vardırdığı fiili yetkilerle TEK ADAM konumunda ülkemizi sürüklüyor.

En net ve vazgeçilemez ilk saptama olarak, Ulus Egemenliğinin gasp edildiğinin altını çizelim.

TEK ADAM’ın kişisel birikimi – donanımı – geçmişi; böylesine ağır – kapsamlı ve hukuk dışı – kabul edilemez “de facto” durum için asla yeterli değil üstelik. Hukuk devleti fiilen askıdadır.

TEK ADAM, “kandırıldığı” gerekçesiyle son derece basitçe – pişkince ve adeta örtük emir kipiyle, “Rabbim ve Milletim bizi affetsin” diyerek benzer hataları sürdürmektedir. Oysa ”kandırılma” olarak kamuoyuna açıklanan bu “kandırmaların” hesabının siyaseten ve yargısal düzlemde ve bu dünyada verilmesi, seküler – laik hukuk düzeninde kaçınılmaz zorunluktur.

Ortalıkta sağduyudan kırıntı kalmamış, 81 milyon insanın geleceği, 1 kişinin 2 dudağını açmasına ya da açMAmasına bağlanmıştır. Bu durum, halk diliyle korkunç bir basiret bağlanması; siyasetbilimsel olarak ise kabul edilemez ve sürdürülemez muazzam bir risktir! Türkiye Cumhuriyeti için asıl ve çok ciddi beka riski tam da budur. Devlet aklını (Reason D’etat) geçerli kılacak hemen hemen hiçbir kurumsal işleyiş etkin değildir. Parti devleti anlayışı, dayatması ve kadroları, en küçük birimlere dek neredeyse tam ve mutlak egemen olmuştur.

  • Egemen, katastrofik politik plastron’u kendi ördü!

Egemenin kendi ördüğü katastrofik politik plastronu kendisinin yarması – yırtması beklenemez.
Bu tablonun görülmesi ve örümcek ağlarına bulanmış egemenin farkındalığı ile exodus (çıkış, huruç) için inisiyatif alması, siyasal tarihte örneği pek olmayan anlamsız bir beklentidir.
Bu durumda 2 seçenek vardır :

  1. AKP = RTE‘nin iç – dış dinamiklerin güdümüyle yarattığı ve kendisini de tutsak alan
    Türkiye politik plastronu, artan aşırı basınca dayanamayarak, denetimsiz olarak kendisi patlayacaktır; sonuç(lar) kestirilemez ancak çok ağır, hatta fatal (ölümcül) olabilir.
    Delinmiş bir appendiksin oluşturduğu abse – enfeksiyonun açılarak sepsise yol açması ve
    ölümcül tablo yaratması gibi..
  2. AKP = RTE‘nin yarattığı ve Türkiye’yi kendisiyle birlikte içine hapsettiği katastrofik politik plastrona neşter vurulacak, abse – irin cerahat – pislik.. denetimli olarak boşaltılacak ve
    sistem yaşatılmaya çalışılacaktır. Başarı şansı çok yüksek olmayabilir. Risk çok büyüktür.
    *****
    Bu bağlamda TBB’nin tarihsel nitelik kazanan 09 Şubat 2018 Safranbolu basın açıklaması,
    VAHİM ÖTESİ kırılgan bir tabloyu betimlemektedir. Her sözcüğünün büyük dikkatle okunması gerekmektedir. Bu açıklamaya göre (http://ahmetsaltik.net/2018/02/11/tbb-safranbolu-basin-aciklamasi/);
  • TEK ADAM, ülkenin bekasına hizmet etMEmekte, tersine bekası için risk oluşturmaktadır.
  • TBB, kendisini, bu ceberrut saldırı nedeniyle, TÜRK MİLLETİNE emanet etmek zorunda kaldığını çığlık çığlığa haykırmaktadır.

Tüm Devlet erkini hukuk dışı biçimde ele geçirmiş biri, ülkenin anayasal kurumlarını deyim yerinde ise tar-u mar ederek doğramaktadır. Sıra TBB ve TTB’ye gelmiştir bir vesile yaratılarak – kullanılarak TTB’nin Afrin operasyonu için açıklaması ve Savaş bir halk sağlığı sorunudur..” demesi bahane edilerek. Oysa bu, yalın bir bilimsel gerçektir!

TBB Başkanı, kıdemli ceza hukuku profesörü, Ankara Hukuk Fakültesinin önceki dekanlarından
Sn. Av. Metin Feyzioğlu, serinkanlılığı, sağduyusu ve dirayeti ile bilinen bir hukukçudur.
Ancak basın açıklamasını bitirirken “bizi kırabilirsiniz” sözleri ağzından dökülmüş (faili meçhul cinayet çağrışımı!), devamla “.. asla eğilip bükülmeyeceğizAND OLSUN, AHD OLSUN” gibi trajik sözcükler kullanmak zorunda kalmıştır. Bunlar heyecan ürünü denetimsiz sözcükler değildir. TBB Başkanı, can güvenliği açısından kaygı – endişe – kuşku içindedir ama, bu yakıcı sorunu da tarihe not düştükten sonra, boyun eğmeyeceklerine ilişkin bir tür yemin etmektedir!

Açıklanan metin, katılan baroların oybirliği ile karar altına alınmıştır. 24 Şubat 2018’de Ankara’da çok kapsamlı bir toplantı düzenlenerek yol çizgisi netleştirilecek ve kararlılık vurgulanacaktır.

  • AKP = Erdoğan için sona yaklaşılmaktadır..

Erdoğan yanlışlarında daha da ısrar ederse, yukarıdaki 2 olasılık diyalektik – deterministik olarak (kaçınılmazlaşarak) gündeme gelecektir. Sistemde basınç olağanüstü yükselmiştir ve patlama eşiğine gelinmiştir. Erdoğan ne yapıp edip, bu kısır döngüden ve kuşatılmışlıktan kendisini ve partisini, dolayısıyla Türkiye’yi kurtarmanın bir yolunu bulmak zorundadır. (Tıklayınız, web sitemizde SARAY’DA TUTSAK ERDOĞAN’A YARDIM ETMELİ)

  • Erdoğan kör inadı, narsisistik takıntıları derhal ve kesin olarak terk etmek zorundadır.
  • Erdoğan, rejimi normalleştirmek, Devletin felç ettiği kurumsal araçlarını, başta TBMM olmak üzere çalıştırmak zorundadır.
  • Afrin operasyonu şaka değildir! Bu, henüz sınırlı da olsa ciddi bir SAVAŞ’tır!Erdoğan, çok acı veren bir söylemle “20-25 şehidimiz var, ÖSO ile birlikte..” gibi kanımızı beynimize fırlatan davranışlarına son vermelidir. ÖSO çapulcuları bir yana, şehitlerimiz net olarak ve zamanında açıklanmalıdır. Bu sayı 50’yi aşmıştır ne acı ki. Fırat Kalkanı operasyonu 75 şehide malolmuştur. Bunlar küçük, önemsenmeyecek rakamlar değildir. Her insan bir Dünyadır! Çok ama çok ciddi, sorumlu, ağırbaşlı olmak zorundadır herkes. Öte yandan “öldürülen terörist sayısı..” açıklamaları savaş hukukuna ve insancıl hukuka aykırıdır ve gün olur uluslararası hukuk katında Türkiye için sıkıntı doğurabilir. Hele hele bu rakamları verirken “..hamdolsun..” diye başlamak ve “.. akşama doğru daha da artacaktır..” sözleri hiçbir biçimde hoş görülemez, normal ve insancıl değildir.
  • Asla unutulmamalıdır ki; bugün yapmak zorunda kaldığımız – bırakıldığımız
    askeri operasyonlara bizi mahkum eden AKP’nin olağanüstü yanlış geçmiş politikalarıdır.Hata yapan gitmelidir. Devlet yönetimi deneme – yanılma tahtası ya da deney laboratuvarı değildir. İnsanlar ölmektedir bu çatışmalarda.. Bedel çok ağır ve telafisi olanaksızdır. Saadet Partisi Gn. Bşk. Temel Karamollaoğlu’nun bu bağlamdaki açıklaması çok uyarıcıdır :
  • “Afrin Harekatı milli bir meseledir parti programlarında, ilçe kongrelerinde siyasi malzeme yapılamaz, yapılmamalıdır. Ne yazık ki hükümet bu tavrıyla zeytin dalı operasyonunu, zeytinyağı operasyonuna çevirme çabasında. Afrin’i bahane ederek her türlü ülke problemini sümen altı etmenin yolu aranıyor.” (http://t24.com.tr/haber/erdogan–karamollaoglu-gorusmesi-basladi,555998)

AKP = Erdoğan ilk olarak OHAL’i derhal kaldırmalı,
ülkemizi hızla normalleştirerek hukuk devletine dönüşü sağlamalı,
başta TBMM ve yargı olmak üzere Devletin kurumları uyumla çalıştırılmalı
ve Erdoğan anayasal yetki sınırlarına çekilmelidir.

Artık en son fırsatlardır.. 

Sevgi ve saygı ile. 11 Şubat 2018, Ankara