Etiket arşivi: Emekli Albay Dursun Çiçek

TESUD BASIN BİLDİRİSİ : BALYOZ ve ERGENEKON’da YARGILAMA YENİLENMELİ!


Dostlar
,

Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) adına Genel Başkan Em. Korg.
Sayın Erdoğan Karkuş, 07.12.13 günü Ankara Sakarya Caddesi’nde saat 13:30 dolayında aşağıdaki basın açıklamasını okudu. SESSİZ ÇIĞLIK eyleminin 63 haftasında biz katılımcılar da dinledik.

Son derece sağlıklı bir düşünsel mantık kurgusuna dayanıyor açıklama..

Evet.. Balyoz – Ergenekon düzmece davalarında sözde yargılanan ve ağır cezalara çarptırılan TSK’nın önceki Genelkurmay Başkanı Sn. Org. İlker Başbuğ da içinde olmak üzere komutanlar; yıllardır yargıdan saklanan, mahkemeye istendiği halde verilmeyen, dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer gibi doğrudan tanık ve uygulamacılarının Mahkemede dinlenmesi istemlerinin inat ve ısrarla geri çevrildiği bir sözde yargılama süreci sonunda, MGK Kararının Hükümetin yazılı buyruğu ile gereğini yerine getirdiklerini net olarak kanıtlamışlardır.

Emir yasalara uygun, yazılı ve somut olarak ortadadır.

  • Balyoz – Ergenekon düzmece davaları bir kez daha çökertilmiştir.

Artık ülkeyi daha fazla germeden, geri adım atmak için tertipçiler açısından da dayanılabilecek bir gerekçe, yepyeni bir durum söz konusudur.

İlgili yargılama süreçlerini de, hükümeti de.. durumu serinkanlılıkla değerlendirerek YARGILAMANIN YENİLENMESİ kararı verilerek hızla duruşmalara geçilmeli,
“sanık” – “hükümlü” yapılanlar salıverilerek tutuksuz yargılanmalı ve kanıtsız kalan
bu davalarda hızla aklanma kararı verilmelidir.

İlgili Ceza Muhakemeleri Yasası maddesi aşağıdadır..:

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası madde 311 :

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: YARGILAMANIN YENİLENMESİ
HÜKÜMLÜ LEHİNE YARGILAMANIN YENİLENMESİ NEDENLERİ


(1) Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde
hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:

a)Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa.

b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa.

c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise.

d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise.

e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa.

f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir.

(2) Birinci fıkranın (f) bendi hükümleri, 4.2.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile, 4.2.2003 tarihinden sonra Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır.

******************************

a, b ve e fıkraları somut olaya hemen hemen doğrudan uymaktadır.

Türkiye hızla “normalleşme” sürecine sokulmalıdır.
Bu tutum, tüm taraflar için en yararlı “optimal” çözüm olarak görünmektedir.
f fıkrası ise, dava konu AİHM’ne gittiğinde kaçınılmaz gibi gözükmektedir..
Bu yolla tahliyeler birkaç yıl daha ötelenmiş olacaktır, o denli!

Lütfen ve hemen..
Artık yeter..  Bunca kin ve intikam ülke için de taraflar için de “hayırlı” değildir..

  • BALYOZ ve ERGENEKON’da YARGILAMA YENİLENMELİ!

Sevgi ve saygı ile.
9.12.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==========================================

TESUD_logosu

Türkiye Emekli Subaylar Derneği’nin (TESUD),
26 Ağustos 2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu Kararı ile Türk Silahlı Kuvvetleri personeline ilişkin değerlendirmelerine yönelik 07 Aralık 2013 tarihli basın duyurusu aşağıda bilginize sunulmuştur.

TESUD BASIN BİLDİRİSİ

Sayın Basın Mensupları,

Basın ve Yayın Kuruluşlarından öğrenildiğine göre, 26 Ağustos 2004 tarihli
Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Fetullah GÜLEN Cemaati hakkında bir karar alınmış, bu kararda cemaat okullarının incelenmesi ve izleme alınması istenmiştir. Bu kararın altında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER,
Başbakan R. Tayyip ERDOĞAN, Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK,
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah GÜL, Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif ŞENER, Bakanlar Cemil ÇİÇEK, Vecdi GÖNÜL, Abdülkadir AKSU ile Kuvvet Komutanları Aytaç YALMAN, Özden ÖRNEK,
İbrahim FIRTINA ve Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR’un
imzaları bulunmaktadır.

Karar özetle şöyledir                       :

  • Fetullah Gülen Grubunun yurt dışı ve yurt içi faaliyetleri İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları ile MİT tarafından yakından takip edilmelidir. Gülen Grubuna ait özel okulların faaliyetleri incelenmeli ve takibe alınmalıdır. Grubun öğrenci evleri kapsamında yandaş edinme gayretleri dikkatle takip edilmelidir. Dini alet ederek yandaş toplama sistemi olan öğrenci evlerine engel olunmalıdır. Bu konuda ağır yaptırımlar uygulanmalıdır. Bunlara yapılan bağışlar Maliye Bakanlığı tarafından izlenmelidir.”

Bu kararın ortaya çıkması üzerine iktidar sözcüleri ve kimi ilgililer Ama biz bu MGK kararını yok saydık, hiçbir işlem yapmadık, yok hükmündedir. demişlerdir. Ancak, imzalanmış bir belgenin, yok hükmünde olduğunu söyleme hakkı imzalayan tarafa ait değildir. Çünkü, evrensel hukukta imza; imzalayanların irade, şeref ve
namusu kabul edilir.

Daha sonra başka işlem yaptıkları da ortaya çıkmıştır. Nitekim Başbakanlık Müsteşarı Ömer DİNÇER 28 Ekim 2004 tarihli yazısı ile bu eylem planının
devlet kurumlarınca uygulamaya konulmasını Başbakan adına emretmiştir.

Oysa, Cemaatin yayın organı 2009’da askerlerin hazırladığı İrticayla Mücadele
Eylem Planı
nı yayımlamış ve bunun bir Cemaati Bitirme Belgesi olduğunu
ileri sürmüştü. Bu belgeyi hazırladığı ve imzaladığı ileri sürülen Albay
Dursun ÇİÇEK
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.

  • Adalet’te, Hukuk’ta hiçbir vatandaşa çifte standart uygulanamaz.

Böyle bir durumla mücadele, yalnızca hukukçuların, yargının değil, bütün vatandaşların vicdani, insani sorumluluğudur.

Konu ile ilgili olarak değerlendirmemiz şu şekildedir:

-Ortaya çıkan bu belge ile Ergenekon ve Balyoz davaları çökmüştür.
Bu davalarda benzer belgelerle askerler ceza almışlardır.

– Yargılama aşamasında bu belgeler avukatlar tarafından talep edilmiş,
ancak Başbakanlık ve/veya Mahkeme tarafından gizlenmiştir.
Talep edilmesine karşın ilgili makamlarca yok denilerek gönderilmemiştir.

  • Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılanan emekli ve muvazzaf askerler, MGK kararları doğrultusunda hareket ettiklerini vurgulamışlardır.

Hatta zamanın Başbakanlık Müsteşarı Ömer DİNÇER’in tanık olarak dinlenmesini istemişlerdir. Bu bildirim ve istemlerin hiçbirine itibar edilmemiştir.

-Sonradan Ergenekon davası ile birleştirilen İnternet Andıcı davasında sanıklar andıcın yasal bir faaliyet olduğunu ve MGK kararlarına da uygun olarak hazırlandığını savunmuşlardır.

Bu savunmaların hiçbiri de dikkate alınmamıştır.

-Balyoz davasında 2004’te Eskişehir’de hazırlanan bir istihbarat raporuna ilişkin olarak ise Mevcut MGK kararları, yönetmelik ve yönergeler gereği yapılan kimi faaliyetler olduğu açıklaması yapılmış, ancak kimse bu açıklamanın üzerinde durmamıştır.

– Şu anda da 28 Şubat davasında çok sayıda subay, general, amiral

İrtica ile neden mücadele ettiniz, MGK’nın aldığı ve Başbakanlığın emrettiği kararları neden uyguladınız ?” diye hesap vermektedir.

Sonuç olarak     :

Ergenekon, Balyoz,28 Şubat, Askeri Casusluk ve benzeri öbür davalar, siyasal davalar olup bu davaların amacı; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’ni sindirmek, halkın gözünde itibarsızlaştırmak ve Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin uygulanmasını, yani ülkenin bölünmesine yardımcı olmaktır.

Bunu başarmanın tek yolu da Atatürkçü, laik, ulusalcı, tam bağımsızlıkçı,
yurtsever TSK’ni etkisiz hale getirmektir.

Ancak; açığa çıkan bu yeni belge, bütün yargılamaların tekrar yapılmasının gerekçesidir. Bu yapılmadığı takdirde, bizim de hep söylediğimiz gibi, bu davaların siyasal olduğu, BOP’nin bir parçası olduğu, dış güçlerin Türk Hukukunu – Türk Ordusunu tutsak aldığı, bütün açıklığıyla ortaya çıkacaktır.

O nedenle, Türk Adaletini, Türk Hukukunu, Türk Ordusunu kurtarmanın yolu, yeni belge ve daha önce değerlendirilmeye alınmayan belge ve kanıtlarla, yargılamaların yeniden yapılarak, yeni belgenin değil, davaların yok sayılması, yok hükmünde olmasıdır.

Bir devlette devletin açıkça suç oluşturmayan emirlerini uygulamak değil,
uygulamamak suçtur.

Devletin resmi belgelerinde tehdit olarak kabul edilmiş irtica ile mücadele etmek değil, etmemek suç olmalıdır.

Halkımızın bir süre aldatılabileceğine, ancak hep aldatılamayacağına,
gerçeği fark edeceği günlerin uzakta olmadığına olan inancımızı
bir kez daha ifade etmek istiyoruz.

Kamuoyunun dikkatine saygıyla sunarız. 07.12..13, Ankara

TÜRKİYE EMEKLİ SUBAYLAR DERNEĞİ
http://www.tesud.org.tr/News/Announce.aspx

BALYOZ Davası 106. Duruşmasından Tarihe Düşülen Notlar…

Türkiye tarihinde sıradan bir sivil mahkeme (ama nasıl bir hukuk düzeni ise
“özel yetkili”!) tarafından tutuklanan ilk muvazzaf paşa.. Org. Bilgin Balanlı
Harp Akademileri Komutanı idi. Tutuklu olmasa idi şimdi Hava Kuvvetleri Komutanı olacaktı. Büyük olasılıkla da, Suriye karasularında düşürülen uçağımız
ve şehit edilen 2 pilotumuzla ilgili komploya -ki halkı galeyana getirip Suriye’ye savaşa sokma amaçlı idi- izin vermeyecekti. Hiçbir kurşun, roket vb. darbesi olmayan uçağımız büyük olasılıkla elektronik şifreleri bilen ABD tarafından kilitlenerek düşürüldü. Bir de stratejik müttefik değil mi? Muavenet adlı zırhlımızı da yine ABD vurup batırmadı mı? (4 Mayıs 1996, 5 şehit!)
Türkiye’nin ne denli ağır ve dönüşümsüz bedeller ödediği çok açık değil mi?
Tüm bunlar NATO’ya teslim oluşun bedelleri. Üstüne bir de BOP çıkarıldı, Türkiye’yi tepe tepe kullanıyorlar..
Org. Bilgin Balanlı, 31 Mayıs 2011’den beri 16 aydır Hasdal Askeri Ceza ve Tutukevinde tutsak. Çok yazık. Bunları yapanlar nasıl bir vicdanla içlerine sindirecek acaba? Hangi tür psikolojik savunma düzeneklerini (mekanizmalarını) kullanacaklar, bir hekim olarak hem anlamakta çok zorluk çekiyor hem de
çok merak ediyorum bilimsel bağlamda.
Dr. Ahmet Saltık, 4.9.12, Datça, www.ahmetsaltik.net

Dostlar,

Yorumsuz olarak size sunmak istiyoruz..

Özellikle, son Yüksek Askeri Şura’da YAŞ üyeliğine (kızak kadro) kaydırılan Hava Org. Bilgin Balanlı’nın son savunmasından 9 ay sonraki şu sözleri çok ama çok düşündürücü:

“Ne değişti? Sahte dijital kayıtlarda tespit edilen sahteciliklerin sayısı
2000’e yaklaştı, sahtecilikleri bilimsel olarak ispatlayan rapor sayısı 20’yi geçti,
mahkemenin dinlediği tanıklar ‘Balyoz’u görmedik, duymadık’ dediler.
Haksızlık ve hukuksuzlukların boyutu avukatlarımızla birlikte Baro’nun da
tepkilerine neden oldu.”

İbretle okunması gerek.

Sevgi ve saygı ile.
Datça, 4.9.12

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================================================================

Balyoz davasında tutuklu sanık YAŞ üyesi Orgeneral Bilgin Balanlı, duruşmada
25 Mart 2005 tarihinde gerçekleştirilen “Bayrağa Saygı” yürüşüşünde dönemin
7. Kolordu Komutanı olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile çekilmiş fotoğraflarını gösterdi. Davada adil yargılanma şartları ve savunma yapma imkanı bulunmadığı için savunma yapmayacağını söyledi. Mahkeme heyeti, tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi.

Cumhuriyet- İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi Yerleşkesi bitişiğindeki duruşma salonunda yapılan davanın 106. duruşması yapıldı.
Başkan Ömer Diken’in iddia makanının esas hakkındaki mütalaasına, tanık beyanlarına ve delillere ilişkin son savunmalarını sorduğu sanıkların çoğu dün de avukatları salonda bulunmadığı, usül hükümlerine uyulmadığı gerçekçesiyle savunma yapamayacaklarını
ifade etti.

YAŞ üyesi, eski Harp Akademileri Komutanı Hava Orgeneral Bilgin Balanlı,
savunmasını yapmasından bu yana 9 ay geçtiğini belirterek “Ne değişti?
Sahte dijital kayıtlarda tespit edilen sahteciliklerin sayısı 2000’e yaklaştı, sahtecilikleri bilimsel olarak ispatlayan rapor sayısı 20’yi geçti,
mahkemenin dinlediği tanıklar ‘Balyoz’u görmedik, duymadık’ dediler.
Haksızlık ve hukuksuzlukların boyutu avukatlarımızla birlikte Baro’nun da
tepkilerine neden oldu.” diye konuştu.

Haklı taleplerin hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildiğini ifade eden Balanlı, Eskişehir’deki Bilvanis Çiftliği’ne ilişkin iddiaları çürüten raporun da mahkemede okunmadığının altını çizdi.

Necdet Özel ile fotoğraf

Balanlı, Chronical adlı bir dergide hakkında Aralık 2010 tarihinde yayınlanan ve mahkeme kararı ile tekzip ettiği bir yazı yayınlandığına dikkat çekerek “İftiralarla dolu yazı içinde yayınlanan bir resimde benim ve eşimin Cumhuriyet mitinglerine katıldığımız ileri sürülüyordu. Bu yalan ve iftira ile ilgili olarak daha önce vermek istemediğim bir detayı şimdi vermek istiyorum” dedi. Salondaki perdeye slaytları yansıtan Balanlı, bu fotoğrafların 25 Mart 2005 tarihinde Diyarbakır’da Bayrağa Saygı Yürüyüşü’nde çekildiğini söyledi. Balanlı şöyle devam etti:

“Önde bando, arkada şehrin önde gelen bürokratları vardı. Saygı duruşunda ise şimdiki Genelkurmay Başkanı dönemin 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Necdet Özel de vardı. Umuyorum komplocular ve işbirlikçileri biraz utanma duyguları varsa utanmışlardır. Genelkurmay Başkanı’nın fotoğrafını kanıt dahi olsa bir mahkemede kullanmayı uygun görmemiştim. Ne de olsa bir Genelkurmay Başkanı. Ama şu an itibariyle uygun görüyorum.”

Önde bando, arkada şehrin önde gelen bürokratları.. Saygı duruşunda şimdiki Genelkurmay Başkanı dönemin 7. Kolordu Komutanı Korgeneral Necdet Özel..
25 Mart 2005, Diyarbakır

Taraflı tutum

Balanlı, mahkemenin “taraflı tutumu ve aldığı ara kararlarıyla sanıklar lehine gelişebilecek hiçbir duruma izin vermeyeceği”nin anlaşıldığını söyledi. “Bu nasıl bir hukuk, nasıl bir adalet. Ben şahsen anlayabilmiş değilim.” diyen Balanlı, delillerin tartışılması safhasının atlandığının altını çizdi.

Balanlı, “Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili hükümleri ihlal edilerek savunma hakkımın engellendiğini ve avukatsız olarak savunma yapmaya zorlandığımı değerlendiriyorum. Adil yargılanma şartlarının sağlanması ve taleplerimin karşılanmasından sonra avukatımın da katılımı ile savunma yapacağım.” dedi.

Fenerbahçe Stadı’nın havadan denetimi

Pilot Kurmay Yarbay Süleyman Namık Kurşuncu, savunmasında, darbe planı yapıldığı iddia edilen 2003 yılında Harp Akademisi’nde öğrenci subay olduğunu ifade ederek “Fenerbahçe Stadyumu’nun havadan kontrolü gibi icrası imkansız bir eyleme ilişkin toplam beş satırlık imzasız bir veri ile suçlanıyorum” dedi.

Bir stadın havadan kontrolünün dünya havacılık literatüründe olmadığını ifade eten Kurşuncu, “Balyoz davası doğaüstü bir davadır. Yerçekimi kanunu tanımaz. Bu davada insan uçar, kanatlıdır. Bu sebeple havadan kontrolü gereklidir. Türkiye’nin uçan gardiyanlıkla suçlanan ilk vatandaşıyım” diye konuştu.

Şike davasında yargılanan Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım ile aynı gün Beşiktaş’ta savcılıkta ifade verdiğini anlatan Kurşuncu, şunları anlattı:
“Bazı sanıkların avukatlık ücretlerinin Aziz Yıldırım tarafından karşılandığı iddiaları bulunmaktadır. Fenerbahçe Stadı’ndan bir tek ben suçlanmaktayım. Sayın Başkan ile
aynı gün Beşiktaş Adliyesi’nde ifade verdik. En masum duygularım ile tesadüf olduğunu düşünüyorum. Karşılıklı ‘geçmiş olsun’ gibi insanı konuşmalar dışında bir diyaloğumuz olmadı. Bu komploda Fenerbahçe Stadyumu’nun havadan kontrolünün sağlanması fantezisi, böyle uçuk bir iddianın gündeme gelmesi kulübün marka değerinden yararlanmak ve dikkat çekip bu dava üzerinde de Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ve TSK’yi karalamak içindir.”

Emekli Albay Dursun Çiçek de konuşmasında savunmanın taleplerinin binde 5’inin bile karşılanmadığını, iddia makamının taleplerinin % 99.9 karşılandığını söyledi.
Çiçek savunma yapmayacağını açıkladı. Deniz Kurmay Albay Murat Saka ise mahkemenin tanık olarak dinlenmesi taleplerini reddettiği emekli Orgeneraller Hilmi Özkök ve
Aytaç Yalman’a şöyle seslendi:

“Bu salonda söyleyecekleri hakikatlerin biraz daha aydınlığa kavuşmasına imkan sağlayacakken kendi iradeleriyle bu görevi yerine getirebilecelerini bildikleri halde neden hala o cesareti ve erdemli davranışı göstermezler? Şahitliği kim gizlerse onun kalbi ağır bir günah içindedir. Bu davranış zalimler topluluğuna destek vermek değil midir? Hakikatleri saklayanlar da kul hakkı almadılar mı? Vicdanlarının sesi onlara da rahatsızlık vermeyecek midir?”

Tutukluluklarının devamına…

Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, YAŞ üyesi Orgeneral Bilgin Balanlı, emekli Orgeneraller Çetin Doğan, İbrahim Fırtına, Ergin Saygun, Oramiral
Özden Örnek’in de aralarında bulunduğu 250 sanığın tutukluluk hallerinin devamına
karar verdi.

Mahkeme “kuvvetli suç ve kaçma şüphesi” gerekçeriyle tahliye taleplerini reddederken “Adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yetersiz kalacağına ve tutuklama tedbirinin ölçülü olduğuna” hükmetti. Toplam 365 emekli ve muvazzaf askerin yargılandığı dava
20 ve 21 Eylül tarihlerine ertelendi.

Mahkeme ara kararında “Herhangi bir yasal engel çıkmaması halinde dosyanın karar aşamasında bulunduğuna” dikkat çekerek, sanıkların bulunduğu cezaevlerine “Acil müdahale gerektiren hastalıklar dışında belirlenen duruşma tarihlerinde sanıklar için hastanelerden tetkik ve tedavi amaçlı randevu alınmaması, revire çıkmak isteyenlerin
bu isteklerini duruşma saatleri dışında yerine getirilmesi, revir doktorlarının çalışma saatlerinin buna göre düzenlenmesi” doğrultusunda yazı yazılmasını kararlaştırdı.

Mahkeme kararında “Hasta olmaları nedeniyle istirahat olan sanıkların hayatları bakımından sakınca oluşturmaması halinde İl Sağlık Müdürlğü’nden temin edilecek doktor ve sağlık personeli refakatinde ambulans ile duruşmaya getirilmelerinin istenmesine” hükmetti.

Mahkeme, suçtan zarar görme ihtimalleri nedeniyle Mesut Göğebakan ve Alaattin Kaya adlı kişilerin katılma talebinin kabulüne karar verdi.

Mahkeme avukatların mazeret dilekçelerine ilişkin “Dosyanın gelmiş olduğu aşama nazara alındığında duruşmayı uzatma amaçlı olduğu değerlendirildğinden reddine” şeklinde
karar verdi.

Mahkeme avukat Hüseyin Ersöz’ün dilekçesinin ekinde sunduğu pulun iadesini kararlaştırdı.

Mahkeme 28 Subat soruşturmasından tutuklu bulunan Korgeneral Tevfik Özkılıç’ın
bir sonraki duruşmada hazır edilmesini istedi.

Hukukçu cinliği

Tutuklu sanık Hakim Ahmet Zeki Üçok, Mahkeme Başkanı Ömer Diken’in delillerin tartışılması evresini atladiğini ifade ederek şöyle konuştu:

“Başkan, yasalara ve Yargıtay Ceza Genel Kururlu kararına rağmen yaptığı ihlali ara kararı ile daha doğrusu hukukçu cinliği yaparak örtmeye çalışmıştır. Sayın başkanın yaptığı hukuk cinliği nedir? Başkan, esas hakkındaki mütalaayı, delillerin tartışılması aşaması ile aynı anda uygulatmaya çalışmaktadır. Bu tür hukuk ihlalleri, yasayı etrafından dolanma gayretleri aileleriyle beraber binleri bulan bu suçsuz insanların hukuk yolu ile iğfal edilmeye çalışılmasından başka bir anlama gelmez.”

Üçok, Başkan Ömer Diken’e “Bu tür kandırmacalar hukuk etiğine sığmadığı gibi sizin gibi yıllarını hukukun çileli dehlizlerinde harcamış bir yargıca uymaz. Bu hukuku dolanma gayreti ne yazık ki tüm sanıklarda adil yargılanmadıkları duygusunun oluşmasındaki
en önemli kırılma anı olmuştur.” diye hitap etti.

Erk değişir

Ahmet Zeki Üçok, tutuklu sanık emekli Albay Ali Türkşen’in “Yarın erk değişir
siz de yargılanırsınız” sözlerinin mahkeme heyetince yanlış anlaşıldığını söyleyen Üçok, şu açıklamada bulundu:

“Ben Hava Kuvvetleri Başsavcısıydım. Karargah Evleri soruşturmasını yürüttüm,
MİT Müsteşarı’nı ifadeye çağırdım. Sonra erk değişti, hakkımda 74 ayrı suçlamayla,
7 ayrı ağır ceza mahkemesinde davalar açıldı. Yani yarın erk değişir, siz de yargılanabilirsiniz, hem de öyle abuk sabuk şeylerden ceza alırsınız ki, benim gibi… Çocuk size bunu söylemek istedi.”

Yasak yöntemler

Tutuklu sanık Hakim Ahmet Zeki Üçok, adil yargılanma hakkının daha soruşturma safhasında ihlal edildiğinin altını çizdi. Üçok, “İstanbul Emniyet Müdürlüğü mensubu polislerin hazırladıkları fezlekeyi hemen hemen hiç değiştirmeden, yazım ve imla hataları dahil iddianame olarak sunması, savcılık makamının kolluğun etkisi altında kaldığı imajını yaratır. Kamuoyunda hakim olan, Balyoz tertibinin belli bir cemaate mensup olduğu iddia edilen kolluk güçlerinin hazırladığı algısını da güçlendirir.
Bu nedenle de sanıkların, adil yargılanma haklarının yargı camiasının dışındaki güçler tarafından engellendiğini düşünmelerine sebep olunabilir.” diye konuştu.

Diken’in açıklamaları

Üçok’un savunmasını tamamlamasının ardından Başkan Diken, 19 Nisan 2012 tarihli duruşmada sanıklara “Kıçını dönüp oturuyorsunuz.” sözlerine ilişkin şu açıklamayı yaptı:

“Biz duruşmalarda nezaket çerçevesinde davrandık. Ancak bazı sanıklardan nezaketsiz tutumlar ile karşılaştık. Bazen sinirler geriliyor. Bir sanığın, kezlerce uyarmama rağmen mahkemeye karşı çok çirkin bir oturuş tarzı vardı. O gün ağzımdan o kelime çıktı. Ben de çok hoşnut değilim. Sizlere hakaret etmek, rencide etmek gibi bir niyetimiz olmadı.”

4 Eylül 2012, http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=363404