Etiket arşivi: EMASYA Protokolü

TELE1 Konuşmamız : TÜRKİYE’nin DEPREM GÜNDEMİ

Dostlar,

11 Şubat 2023 Cumartesi sabah saat 10:00 gibi TELE1‘de idik.
Sn. Namık Koçak‘ın “Forum Hafta Sonu” programına katıldık ve soruları yanıtladık.

Konu; TÜRKİYE’nin DEPREM GÜNDEMİ idi.

17. – 52. dakikalar arası biz katkı verdik.

Sağlık Hizmetlerinin ağır sıkıntılarına dikkat çektik. AKP/RTE‘nin 3 Kasım 2002’de iktidar olmasının hemen ardından Haziran 2003’te başlattığı SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM Programı’nın günümüzde eriştiği açmazları sergiledik. AKP/RTE‘nin sıklıkla savladığı üzere asla yerli – milli olmayan bu politika böyle olmayıp, IMF-DB dayatması, kökü dışarıda bir küresel dayatmadır.

20 yıldır sağlık hizmetleri çok büyük ölçüde özelleştirilmiş, kamunun kaçınılmaz sağlık hizmeti yükümü olabildiğince daraltılmıştır. Özel sağlık sektörü desteklenmiş ve alan açılmıştır. Son deprem yıkımında (felaketinde) kamunun olanakları – araçları – insangücü – lojistiği son derece yetersiz kalmıştır. Fatura, masum insanların yaşamlarını yitirmesi, engelli kalması, on milyarlarca Dolar akçalı (maddi) yitik ve ülke olarak daha da yoksullaşma, geri kalmadır.

AKP/RTE iktidarı, dünyada örneği olmayan ucube bir TEK ADAM REJİMİ dayatarak ülkemizi adeta tutsak almıştır. Ülkemiz kadim, çok değerli kurumlarından yoksun bırakılmıştır.

  • AKP/RTE iktidarı ülkemizi kurumsuzlaştırmıştır, kurumlarından yoksun bırakmıştır.
    Bunun somut anlamı, elinin – kolunun – bacağının – kulağının… koparılmasıdır!

Somutlarsak;

  • EMASYA Protokolü kaldırılmıştır, TSK afete müdahale ettirilmemiştir.
  • Kızılay bir aile şirketine dönüştürülerek yağmalanmış, bağışlarını ENSAR vakfına vermiştir.
  • AFAD‘ın başında bir ilahiyatçı yandaş vardır ve kaçınılmaz yönetim çöküntüsü ortadadır.
  • TSK sağlık sistemi darmadağın edilerek elinden alınmıştır; sahra sağlık hizmeti verilememiştir.
  • TSK komuta yapısı adeta felç edilmiştir; Anayasa md. 117 gereği “…Genelkurmay Başkanı; Silahlı Kuvvetlerin komutanı olup..” buyruğuna karşılık, 3 Kuvvet Komutanı Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olup oradan buyruk almaktadır. Bu bilim ve akıl dışı olup kasıtlıdır ve hem AKP/RTE‘nin hastalıklı korkusunun (paranoya) ürünüdür hem de emperyal güçlerin istemidir.
  • Ülkemiz – ulusumuz, en gereksinimli zamanda Ordusu’nun çok deneyimli – çok birikimli yardım ve desteğinden yoksun bırakılmıştır.
  • Bunca ağır faturanın sorumlusu hiç kuşkusuz AKP/RTE‘dir ve siyasal – hukuksal hesabı sorulmalıdır. AKP/RTE, bu deprem felaketiyle iyice sandığa gömülecektir.

Son olarak; seçimlerin ertelenmesine değindik. Anayasa md. 78 yalnızca SAVAŞ durumunda en çok 1 yıla dek TBMM kararıyla ertelemeye olanak veriyor.

AKP/RTE buna yeltenmemeli, hızla deprem yaralarını sarmaya çalışarak seçimler zamanında, 18 Haziran’da yapılmalıdır.

Ayrıca bu afet, birileri vargücüyle parçalamaya çabalasa da ULUSAL BİRLİĞİN ne denli zorunlu olduğunu bize çok net ve çok çarpıcı olarak göstermiştir. Bu büyük bir kazanımdır ve korunarak, geliştirilerek sürdürülmelidir, bedeli bu afet gibi çooooooooook ağır olsa da!

Sözlerimizi, “Tüm Ulusumuzu bağrıma basıyorum..” diyerek tamamladık.

İzlemek için lütfen tıklayınız.

Bir hekim, hukukçu ve siyaset bilimci/kamu yöneticisi olarak, Maraş merkezli ağır depremi irdeledik. Sn. Koçak’ın katkıları ve soruları oldu.

Yararlı olması, izlenmesi, paylaşılması ve gereklerinin hızla yapılması dileğiyle..

Sevgi ve saygı ile. 12 Şubat 2023, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, BSc, LLM
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı (Toplum Hekimliği) Uzmanı
Hekim, Hukukçu-Sağlık Hukuku Uzmanı, Mülkiyeli
www.ahmetsaltik.net       profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik           twitter : @profsaltik

HDP’nin başvurusuna AYM’den ret!

foto_AYM

HDP’nin başvurusuna AYM’den ret!

Anayasa Mahkemesi, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde uygulanan
sokağa çıkma yasaklarına ilişkin istenen tedbir talebinin reddine karar verdi.
HDP’nin başvurusuna AYM’den ret!

 

AYM’den yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde uygulanan sokağa çıkma yasaklarına ilişkin Meral Danış Beştaş başvurusu mahkememize 21 Aralık 2015 tarihinde ulaşmış olup, mahkememiz ikinci bölümü, 22 Aralık 2015 tarihinde anılan başvuru kapsamındaki
tedbir talebinin reddine karar vermiştir.” (AA, 22.12.15)

================================

Dostlar,

Doğu Güneydoğumuzda 21 il bölücü PKK örgütünün terör eylemlerinden etkilenmekte.
Hem de epey olumsuz düzeyde..
Gerçekçi olmak gerekirse yabana da atmamak gerekiyor..
5-10 bin arasında iyi eğitilmiş, psikolojik ve teknik olarak donanımlı ve sınırsız denebilecek ölçüde lojistik destekli.. ABD – İsrail ve 28 Avrupa Ülkesi arkasında (TBMM önceki başkanı Cemil Çiçek’in basına demeci..)
Gerilla savaşı yapmakta ve vur – kaç tekniklerini kahpece kullanmakta.
Yollara, hastanelere, okullara… mayınlar, bubi tuzakları, hendek ve barikatlara gizlenmiş patlayıcılar.. Yer yer yüzlerce kg yüksek patlayıcı nitelikli kimyasallar..
Kaynağı ne yazık ki, stratejik müttefik belleme gafletini hala sürdürdüğümüz Batı!
Oysa oyun öylesine açık ki: ABD, PKK’nın Suriye kolu PYD için açıkça “Suriye’deki silahlı birliklerimiz..” nitemini kullandı. Açıkça silah vb. destek vermekte 30+ yıldır!

Bölge halkının arasında, yöre halkını hiç utanmadan canlı kalkan olarak kullanma,
silah zoruyla haraca bağlama, uyuşturucu ticareti, kaçak petrol ticareti, insan kaçakçılığı…
her tür illegal ve ahlak dışı yol ve yönteme hem psikolojik baskı kurarak, üstünlük algısı yaratmak hem de finansal kaynak bulmak için başvurulmakta PKK tarafından..

Coğrafyanın vahşi doğasını bir avantaj olarak kullanmaktalar. Ne yazık ki İran tarafı ve Irak’ın kuzeyindeki merkezi devlet otoritesinin yokluğu, buna karşılık Barzani desteği de son derece aleyhte etmenlerden Türkiye açısından.

Tüm bunlara ek, AKP’nin ihanetle eşdeğer AÇILIM saçmalığı, son 4 yılda PKK’nın ve uzantısı örgütlerin (YPG, PYD, KCK vd.) tahkimatlarını iyice pekiştirmesine göz göre göre
yol açtı.

Kuşku yok ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin Türk Devletinin bu bağlamda gücünü sınamak yersizdir.

Uzun erime kalmadan, orta erimde, birkaç yıla kalmadan bu sorunun askeri güç kaynaklarının TSK tarafından kurutulacağı tartışma dışıdır. Bunu gören PKK, tüm köprüleri atarak çekilmekte, kendisine uymayan, T.C.’nden yana tutum alan = bölücü olmayan bölge halkı
Kürt kardeşlerimize zulüm yapmaktadır.

Hatta çatışmadan çekilmek isteyen 40 genç militanını PKK’nın kurşuna dizdiği haberi alıyoruz.

Mekanlardaki tahribat çok büyük ölçüde PKK’nın bilinçli sabotajı ürünüdür ve fatura,
güvenlik güçlerine kesilerek duygu sömürüsü yapılmakta, mağduriyet rolleriyle
iç ve dış kamuoyu oluşturulmaya çalışılmaktadır.

PKK dağda ve bölgede kahpece saldırırken, TBMM’deki uzantısı HDP de sözde meşru zeminlerde “uğraş” (?!) vermektedir. Bay Demirtaş “mekik diplomasisi” ne girişmiştir!?
Atlantik ötesi, Irak, Barzani’nin bağımsızlık için halkoylaması salvosu ve bu kez
Moskova yolcusu HDP Başkanı.. HDP neyin peşindedir?

Türkiye’nin ülkesi ve halkı / ulusu ile bölünmez bütünlüğü,
kırmızının da kırmızısı çizgisidir.

Devletimize silah ya da başkaca uluslararası güçlere – devletlere yaslanarak kafa tutulamaz! Herkesin bu ham hayalden artık vazgeçmesi gerekir.

Güvenlik güçleri, bölgedeki sivil Kürt halkın ve başkalarının zarar görmemesi için kılı kırk yarmaktadır. Bölgede OHAL ya da Sıkıyönetim için tüm anayasal koşulların oluşmasına karşın AKP iktidarı politik kaygılarla bundan kaçınmakta, bu da kolluk ve TSK operasyonlarını
çok güçleştirmektedir. Elde kalan araç “sokağa çıkma yasağı” dır. 5442 sayılı İller İdaresi Yasası’nın 11. maddesi uyarınca mülki amirler (Vali ve Kaymakamlar) bu yetkiyi kullanmaktadır. Nitekim bu bağlamda HDP tarafından yapılan başvuruyu ve tedbir istemini AYM reddetmiştir. Gerekçeyi de önümüzdeki günlerde okuma olanağı bulacağız umarız.

AKP, birkaç yıl önce şamata ile kaldırdığı EMASYA Protokolünü günümüzde fazlasıyla uygulamak zorunda kalmıştır.

HDP, PKK’yı koşulsuz olarak ve derhal silah bırkarak ülke dışına çıkmaya (haydi silahlarıyla teslim olmalarından vazgeçsek!?) kamuoyu önünde açıkça ve ısrarla çağırmak yerine;
topu hep dışarı (auta) atmakta ve duygu sömürüsü ile algı yönetimi yapmaya çabalamaktadır.
Bir kez daha görülmüştür ki, PKK – HDP bağı organiktir.. Biri dağda, öteki ovada..
Ve bu ilişki, artan somut kanıtlarla, HDP’nin AYM’nce kapatılmasına dek uzanabilir.

Bir yandan da, FETÖ için yapıldığı gibi PKK’nın her tür finansal, lojistik, psikolojik, politik, diplomatik, coğrafyasal, iletişim – ulaşım, insangücü.. kaynağını sistematik ve enerjik biçimde kesmeye çabalamak gerekir. Yani savaşım asla tek boyutta askeri eksende olamaz.
Geçmişten de bilindiği gibi böylesi ancak geçici kazanımlar sağlayabilir.
AKP iktidarının bu bağlamda PKK’nın üzerine bütüncül olarak gittiğini göremiyoruz.
FETÖ’ye olduğundan geri kalmayacak biçimde atak politikaları PKK’ya karşı da bekliyoruz.

PKK’nın ülkemizin başına bunca boyutlu dert açmasının başlıca sorumlusu
AKP iktidarı ve özellikle son 4 yılın akıldışı AÇILIM SAÇMALIĞIDIR.
AKP kendi yarattığı “pisliği” temizlemek zorundadır.

Ancak her zaman olduğu gibi Mehmetçiklerimiz, polisimiz, korucularımız ve masum sivil halk, can ve mallarıyla bu bağışlanmaz AKP – RTE hatasının bedelini ödemekteler.
Oysa siyasal sorumluluk 1. derecede AKP – RTE’nindir ve yasal hesabı mutlaka sorulacaktır, sorulmalıdır.

Doğu – güneydoğudaki görüntüler ve yaşanan can yitikleri yüreğimizi yakıyor..
Ancak sabırlı olmak, bağrımıza taş basmak ve Devlet aklı öncülüğünde serinkanlılığımızı koruyarak bu isyanı bastırmak zorundayız..
Ülkenin her karışında Devletin mutlak ve tartışılmaz egemenliği kayıtsız – bağsız kurulmalıdır.

Var gücüyle DEVLET; HUKUK İÇİNDE KALMALIDIR..
Bu tutum Türkiye olarak elimizi güçlendirecek, uluslararası düzlemlerde zor durumda kalmamızı engelleyebilecektir.

Devlet, yörede yaşamı çoooook zorlaşan, göç etmek zorunda kalan Kürt kardeşlerimize
en geniş anlamda şefkat kollarını açmalı ve maddi – manevi desteğini sunmalıdır.
Geriye dönmeleri için planlar şimdiden yapılmalıdır.

Bölücü örgüte destek vermeyen – karşı çıkan, Devletten yana bölgedeki tüm sivil yurttaşlarımıza (Kürt kardeşlerimize), canları pahasına vatanımızı emperyalizmin maşası bölücü örgütlerden temizlemeye çalışan Ordumuza ve öbür güvenlik güçlerine sabır, dayanç ve başarı dileriz.

Güzelim Türkiye’miz, gene kan – revan içinde, emperyalizm asla unutmadı ve bağışlamadı.
Bu, Lozan’ın bitmeyen rövanşıdır, Sevr’i diriltme savaşımıdır!

Kurtuluş Savaşı sürüyor ve bir kez daha kazanacağız..!


Sevgi ve saygı ile.
22 Aralık 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yazımızın pdf biçimi : HDP’nin_Basvurusuna_AYM’den_Red_ve_Dusundürdükleri

Silivri zindanı önünden tarihsel görüntüler, 8 Nisan 2013


Dostlar,

8 Nisan 2013 günü, Silviri zulümhanesinde yıllardır tutsak alınan,
5-6 yıldır hükümsüz tutuklu “yargılanan” (?!) yurtseverlere destek için oradaydık..

13 Aralık 2012’de de.. Zaman zaman sitemizde bu konulara yer verdik..

Şimdi söze çok yer bırakmayacak biçimde fotoğraflar sunacağız..

İlk fotoğraf aşağıdaki gibi :

  • Örgütlü halkı yenecek hiçbir güç yoktur!..

Orgutlu_halki_yenecek_hicbir_guc_yoktur

Silivri 1

Silivri 3

Silivri 4

Silivri 5

Ve Jandarmanın değil, çevik kuvvetin gaz bombaları yağmaya başlıyor..

O soğukta ve yağmur altında basınçlı su eşliğinde elbette..

Halkı yıldıracaklar güya!?

Yürekli katılımcılar gaz bombalarının üzerine basıyor ve çamurlaşmış toprağa gömerek boğuyor..

Polisler hiç hazır değiller bu beklenmeyen çoook akıllı refleksle savunmaya!

Silivri 6

Silivri 7

Veeee yüzlerce metrelik 2-3 sıra kademeli, ihale ürünü barikatlar “halkın” ayakları altında..

Silivri 8

  •  Hedef tam bağımsız Türkiye!

Yani emperyalizmin isteminin tam tersi!

Silivri 9

  • F tipi; Devletin polis gücünü ülkenin halkının üstüne düşmanca sürüyor..

Bu tutum ne getirir?? Ayrışma, çatışma giderek iç savaş ve bölünme değil mi??

Bunun farkındalar mı sahnedeki taşeron aktörler??
Aldıkları -dış- talimatın sonucunu düşünebiliyorlar mı??

Silivri 10

İçişleri Bakanı Muammer Güler lütuf buyurarak açıklıyorlar :

Toma’lar şebeke suyu püskürtüyor..

Daha önce söylentiler çıktı.. kirli su ve kum içeriyor .. diye..
Tam bir dehşet ve insanlık suçu! Şecaat arzederken  sirkatin söyleme örneği..

Kolluk orantısız güç kullanıyor, hukuk dışına çıkıyor.. Amaç açık gözdağı, sindirme!

Silivri 11

Geri çekilme emri alana dek,

  • Halkın emperyalizmin pençesinden kurtarmaya çabaladığı TSK’nın,

İçişleri Bakanlığı emrindeki kolu Jandarma ordusu da basınçlı suyla
“kurtarıcısını” sulamayı sürdürüyor.. Ne hazin bir ironi..

Bir de, Silivri zulümhanesi Jandarma bölgesi. Hangi yasal yetkiyle
Jandarma geri çekildi ve polis öne sürüldü? Üstelik EMASYA Protokolü,
AKP’nin korkusuyla (asker fobisiyle gerçekte!) kaldırılmışken..
Aman asker bulaşmasın..
Polis emir kulumuz nasılsa..

Silivri 12

Aziiiiz halkımız direniyor..

Barikatlar ayaklar altında.. Çoook sayıda insan o soğukta sırılsıklam ve de
gazdan etkilenmiş durumda.. Ama insanlar daha da bilenmiş olarak görevde..

Amaç zindanı basmak değil..
Bu gidişle oraya da gidebilir.. Bastil örneği 1789 tipik..
Halkın meşru direniş hakkı bağlamında literatürde kabul görüyor..

Yurtsever tutsaklara destek ve mahkemeden (Özel yetkili diyorlar!) adalet istemek..
Çünkü mahkeme hükmüne, “Türk milleti adına..” diye başlayacak..

Vee direnen halk kazandı..

Son söz, ilk sözün aynısı :

Orgutlu_halki_yenecek_hicbir_guc_yoktur

Türkiye’nin sağduyuya ve dinginliğe çok gereksinimi var..

Gerilimin tırman(dırıl)ması çok tehlikelidir ve bedeli yüksektir.

Ülkemiz bu tabloyu hak etmemektedir.

En büyük görevlerden biri, AKP’nin yurtsever yöneticileri ve özellikle de milletvekilleridir.
Susan dilsiz şeytandır.

Artık her-kes ülke barışı ve birliğinden – bütünlüğünden yana aktif taraf olmalıdır.

Türkiye bu deli çemberini de kıracak ve yoluna devam edecek..

Büyük ATATÜRK böyle yazdı, öngördü :

– Benim ölümlü bedenim elbet bir gün toprak olacaktır ama

TÜRKİYE CUMHURİYETİ SONSUZA DEK YAŞAYACAKTIR !

Sevgi ve saygı ile.
11.4.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net