Etiket arşivi: Dünya Tabipler Birliği

‘Gezi’ şiddetinin En Yakın Tanıkları Hekimlerdir


‘Gezi’ şiddetinin En Yakın Tanıkları Hekimlerdir

TTB_logosu
27 Temmuz 2013 günü Emniyet Genel Müdürlüğü
Türk Tabipleri Birliği’ne (TTB) bir yazı gönderdi.

 

 

Yazıyla Gezi olaylarında 12 kişinin kör olduğu iddiaları üzerine araştırma yapıldığı, üç kişinin kimlik bilgilerine ulaşıldığı, diğerlerinin bilgilerine ulaşılamadığı, sorumlular hakkında işlem yapılması amacıyla TTB açıklamalarında
yer alan “12” kişinin bilgilerinin istendiği belirtiliyordu. Hastaların rızaları olmaksızın TTB’nin kişilerin kimlik bilgilerini vermesi elbette olanaklı değildi. TTB,
Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bu durumu açıklayan bir yazı yazdı.

TTB’nin yanıt yazısı üzerinden ise kimi yayın organlarında TTB’yi ve hekimlik değerlerini hedef alan haberler yer aldı.

Konu ile ilgili TTB ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) tarafından 18 Eylül 2013 tarihinde TTB’de basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısına TTB 2. Başkanı
Prof. Gülriz Erişgen, TTB Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan ve
TİHV Genel Sekreteri Dr. Metin Bakkalcı katıldı.

18 Eylül 2013

Yaşananların En Yakın Tanıkları Hekimlerdir

  • Hepimizin gözü önünde gerçekleşmekte olan vahşi polis şiddetini görünmez kılmaya çalışanlara bu vahşete maruz kalanların
    en yakın tanıkları olan hekimler olarak sesleniyoruz!

Son dönemde salt ülkemizin değil tüm dünyanın tanıklığında vahşi bir polis şiddeti yaşanmaktadır. Polis, göz yaşartıcı kimyasal kullanarak barışçıl gösterileri hedef almış, milyonlar doğrudan ya da dolaylı olarak bu şiddetin hem mağduru hem de tanığı olmuştur.

Dahası, tazyikli su, gaz bombası kanisteri, plastik mermi ve türevleri gibi diğer şiddet araçlarının işkence ve kötü muamele uygulaması niteliğinde kullanımına bağlı olarak binlerce insan yaralanmıştır.

İçişleri Bakanlığı’nın kendisi 23 Haziran 2013 günü medya organlarına yansıyan
“Gezi Raporu”nda daha Haziran ortasında 4 bine yakın insanın yaralandığı söylemiştir.

Türk Tabipleri Birliği’nin olaylar sırasında hekimler ve tabip odalarından derlediği göstericilerin sağlık durumlarına ilişkin veriler çok değerli bilgi kaynağı olmuştur.
Bunun yanında Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na yapılan başvurular hakkında bilgi vermek ayrıca aydınlatıcı olacaktır. 08 Eylül 2013 tarihi itibarıyla polis şiddetine maruz kalan binlerce insandan sadece Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) beş tedavi merkezine, ‘Gezi/Taksim sürecinde maruz kalınan işkence ve/veya kötü muamele ile ilgili tedavi/rehabilitasyon ve belgeleme amacıyla 297 kişi başvuruda bulunmuştur.
Bu başvurularımızda kafa travması, kırıklar (kafa kemiği, burun kemiği, göz çevresi kemikleri, el ve kol,  ayak bileği, kaburga, diş), vücudun çeşitli yerlerinde laserasyonlar (cilt yırtıkları), yumuşak doku travmaları, Akut Stres Bozukluğu başta olmak üzere çeşitli ruhsal tanılar söz konudur. Bu 297 başvurudan maalesef beşi “glob (göz küresi) kaybı” tanısı ile tam görme kaybıyla sonuçlanan polis şiddetine maruz kalmıştır.

Yine, iki kişi kafa travmasına bağlı olarak görme kaybı yaşamakta olup, tedavilerine devam edilmektedir. İki başvurumuz “glob perforasyonu (göz küresindende delinme)”, üç başvurumuz “retina dekolmanı (göz iç arka duvar ayrılması)” tanısı ile cerrahi operasyon geçirmiş olup, tedavileri sürmektedir. Bir başvurumuz ise ciddi kornea travması nedeniyle halen tedavi görmektedir. Yanı sıra, gerek tazyikli su nedeniyle gerekse kafa travmasına bağlı olarak onlarca başvurumuz geçici görme kaybı yaşamıştır. Görülmektedir ki, yalnızca TİHV’e yapılan başvurular, halen tedavileri ya da cerrahi işlemleri devam etmekte olduğu da göz önünde bulundurulduğunda,
maruz kalınan vahşi polis şiddetinin görünen yüzünün sınırlı bir tarafını temsil etmekte, bu haliyle bile 13 göz / görme kaybı olgusu ile karşımıza çıkmaktadır.

Görülmektedir ki, binlerce yaralanma olgusunun oransal olarak küçük bir bölümünü oluşturan TİHV’e yapılan başvurular içindeki görme kayıpları bile TTB verilerinin
çok üzerinde bir soruna işaret etmektedir.

Türk Tabipleri Birliği, ‘Kimyasal Gösteri Kontrol Ajanlarıyla Temas Edenlerin Sağlık Sorunları Değerlendirme Raporu’nda 11.155 yanıt üzerinden elde edilen bulgulara ve yanıtlara göre; zarar gören, sağlık sorunu yaşayan insanların hastaneye başvurma ya da götürülme oranları %5 düzeyindedir.   Bu durum aynı zamanda fişlenme, soruşturmaya uğrama vb. kaygılarla sağlık kuruluşlarından sağlık hizmeti alamayan/almayan önemli bir hasta grubu olduğunu ortaya koymaktadır.

Sıradan bir internet taramasında ilgili kayıtlara ulaşabilmenin ötesinde, yaşanan
bu şiddetin her bir karesi, görüntüsü pek çoğumuzun hafızasına da kaydedilmiştir.

Hal bu kadar açık iken, ‘Gezi / Taksim sürecinin başından beri gelişmeleri doğru,
yansız ve objektif olarak aktarmaktan, dahası polis şiddetini ve yaşanan hak ihlallerini dile getirmekten kaçınan kimi medya organları, son günlerde “Tabip Edebiyatı”
“Gezi Suskunluğu” “Türk Tabipleri Birliği’nin gezi yalanı” gibi başlıklarla arka arkaya yayınlar yapma cesaretini gösterebilmektedir.

Bu yayınlarda olduğu gibi vahşi polis şiddetini ‘görünmez kılma’, ‘meşrulaştırma’ amacı ile konuyu gayri-ahlaki, gayri insani bir şekilde ölen ve yaralanan insanlarla ilgili ‘basit’ bir rakamsal tartışmaya boğmaya çalışmak değerler yitimindeki tehlikenin geldiği boyutu göstermektedir.

Bir meslek örgütü sorumluluğunun gereği TTB’nin toplumsal olaylarda yaralanan,
zarar gören insanlarla ilgili verdiği tarafsız ve güvenilir bilgiler mesleğimizin temel ilkelerine azami özen gösterilerek kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Zarar vermeme, yararlı olma, aydınlatılmış onam ve mahremiyet/hasta hekim ilişkisinde hekimin sır saklama yükümlülüğü ile korunan özerklik ve adalet hekimlik meslek uygulamalarının tümü için geçerli dört temel etik ilkedir. Bu nedenledir ki, bu süreçte de TTB tarafından toplanan bilgiler hastaların kimlik bilgilerinden arındırılmış olarak toplanmaktadır.

Varlık nedeni insan yaşamını korunması ve geliştirilmesi olan biz hekim ve sağlıkçılar son dönemdeki vahşi polis saldırısına maruz kalanların ülke sathında en yakın tanıkları olduk. ‘Olağandışı koşullar’ olarak adlandırılan bu ortamda mesleğimizin gereklerini yerine getirdik.

İnsan eliyle oluşturulmuş fiziksel ve ruhsal travmaya maruz kalan binlerce kişinin
adalete erişebilmesi önündeki engelleri kaldırmakla sorumlu olan siyasal iktidar;
bu süreçte bütün saldırılara rağmen, tıbbi etik ilkeler gereği sağlık hizmeti sağlayan hekimler ve TTB’yi, toplumun gerçeğe erişim hakkını da çiğneyerek, Sağlık Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, bazı basın ve medya organları vasıtasıyla hedef haline getirmeye çalışmaktadır. Bu girişimlerden önce de TTB ve Ankara Tabip Odası (ATO) Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından bir anlamda “fişlenmiştir”. Dava dosyaları üzerinden kamuoyuna da yansıdığı üzere Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan fezlekede birçok meslek örgütü ve sendika ile birlikte TTB ve Ankara
Tabip Odası  “hükümet muhalifi sivil toplum örgütleri” olarak ilan edilmiştir.

Söz konusu fezlekede TTB ve Ankara Tabip Odası’na yöneltilen suçlamalar eylemci gruplara kamuoyu desteği sağlamak, Yargı ve Ankara Emniyet Teşkilatı üzerinde psikolojik baskı oluşturmak,“Polis tarafından yapıldığı iddia edilen orantısız güç kullanımı ile ilgili, savcılığa bireysel olarak suç duyurusu yapılması yönünde
teşvik etmektir. Ne 
yazık ki, aynı anlayışın devam ettiği, hekimler ve TTB üzerinde
polis ve medya baskısı oluşturulmaya çalışıldığı görülmektedir.

TTB ve TİHV bu tür baskılarla ilk kez karşılaşmamaktadırlar. Bu kurumlar tüm dünyadaki saygın konumlarını böyle zamanlardaki tutarlı, ahlaki duruşları ile uluslararası insan hakları kuruluşları ve Dünya Tabipler Birliği’nin yayınladığı tutum belgelerine
uygun davrandıkları için kazanmışlardır.

Bilinmelidir ki, hekimlik hizmeti etik ilkelerle yürütülür. Hasta-hekim ilişkisindeki güvenin korunmasında sır saklama yükümlülüğü önceliklidir. Hiçbir tıbbi bilgi, insan onuruna ve değerlerine aykırı olarak kullanılamaz. Basın da, özellikle bu tip olağandışı dönemlerde sorumlu habercilik yapmakla yükümlü olup, taraflı davranmaktan kaçınmalıdır.

Bütün toplum kesimlerini etkileyen bu ağır ihlallerin gerçekleştiği ortamda siyasal iktidar insanların esenliği için çalışan kurumlardan elini çekmeli ve üzerine düştüğü üzere, hele de başvurusu yapılmış yüzlerce suç duyurusunun varlığında traji-komik Emniyet Genel Müdürlüğü yazışmaları ile değil Birleşmiş Milletler’in Paris Prensipleri‘ne dayalı etkili, tarafsız, bağımsız soruşturma yürütülmesini ve faillerin yargılanmasını sağlamalıdır.

Türk Tabipleri Birliği
Türkiye İnsan Hakları Vakfı

==============================================

Dostlar,

TTB, Gezi direnişi ve ülke genelinde demokratik direnişler kapsamında son derece başarılı hizmetler verdi ve hekimlik mesleğinin onuruna yaraşır bir bilimsel örgüt duruşu sergiledi.

Bu tutumu tümüyle destekliyoruz.

Konuya ilişkin web sitemizde epey yazı yer almıştır.

  • Bu basın açıklamasına da açık desteğimizi belirtiyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
20.9.13, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

GEZİ DİRENİŞİNDE TTB’nin (Türk Tabipleri Birliği) YERİ

Dostlar,

31 Mayıs 2013 günü başlayan ve tüm Türkiye’ye yayılan Taksim Gezi Direnişi
2 ayını geçti.. Bu süreçte TTB de (Türk Tabipleri Birliği) elinden gelen çabayı gösterdi.

  • Gönüllü acil sağlık hizmeti veren TTB üyesi hekimler; 
    elleri arkadan kelepçelenerek gözaltına alındı !?..

Bu çalışmaları zaman zaman sitemizden sizlere sunduk.

– KİMYASAL SİLAHLAR GÖSTERİ KONTROL AJANLARI
(http://ahmetsaltik.net/kimyasal-silahlar-gosteri-kontrol-ajanlari/)
(pdf formatında kapsamlı rapor..)

– New York’tan ‘Gezi’ye Bilimsel Destek
(http://ahmetsaltik.net/new-yorktan-geziye-bilimsel-destek/)

– Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesi hakkında Türk Tabipleri Birliği’nin açıklaması (http://ahmetsaltik.net/ali-ismail-korkmazin-oldurulmesi-hakkinda-turk-tabipleri-birliginin-aciklamasi/)

– TTB : Binlerce Yıldır Burada, Bu Topraklarda Hekimlik Yapıyoruz, Yapmaya Devam Edeceğiz! (http://ahmetsaltik.net/15408/)

– Türk Tabipleri Birliği’nin acil çağrısı: Polis müdahalesini durdurun!
(
http://ahmetsaltik.net/turk-tabipleri-birliginin-acil-cagrisi-polis-mudahalesini-durdurun/)

Bizim makaleerimiz de var :

– SAĞLIK ÇALIŞANLARININ OLAĞANDIŞI DURUMLARDA HİZMET VERME YÜKÜMÜ
(http://ahmetsaltik.net/saglik-calisanlarinin-olagandisi-durumlarda-hizmet-verme-yukumu/)

– DOKTORLARA TERS KELEPÇEYİ LANETLİYORUZ!
(http://ahmetsaltik.net/14927/)

……………………..

#gezi

TTB bu süreçte teknik – bilimsel metinler de hazırladı ve yayımladı.
Yakıcı sorunu Dünya Tabipler Birliği gündemine taşıdı ve oradan
AKP hükümetine bir mektup yazıldı.

İçişleri Bakanlığı ile yazışılarak kullanılan biber gazının içeriği, kimyasal bileşimi resmen soruldu.. Bu bilgi, tıbbi müdahale için zorunlu..

TTB bu çalışmalarını web sitesinden topluca duyurdu.

http://www.ttb.org.tr/index.php/gezidirenisi.html

Bu sayfanın ziyaret edilmesini öneriyoruz..
Yapılan çalışmalar 8 başlık altında sunulmakta.
Logolar tıklandığında o konuda yürütülen çalışmalar ve begeler, video.. görülebiliyor.

Mesşek örgütümüz, bizim de üyesi olduğumuz (Ankara Tabip Odası)
TTB’ye bu başarılı çalışmalarından dolayı teşekür ediyoruz.

Ayrıca kısa bir özet de aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
Asos, Çanakkale, 6.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

GEZİ DİRENİŞİNDE TTB’nin (Türk Tabipleri Birliği) YERİ

Taksim Gezi Parkı’nın rant uğruna yok edilmesini barışçıl bir eylemle
protesto edenlere, 31 Mayıs 2013’te polis gücü kullanılarak vahşice müdahale edildi. Hükümetin baskıcı politikalarına duyulan tepki, polis müdahalesinin şiddetiyle birlikte tüm ülkeye yayıldı. Ancak gösteriler giderek artan bir polis zoruyla bastırılmaya çalışıldı.

Polis şiddeti, 15 Temmuz 2013 tarihi itibariyle

beş kişinin ateşli silahla, gaz kapsülleriyle, sopalarla öldürülmesine,

yaklaşık 10,000 kişinin yaralanmasına, çok daha fazlasının ise
biber gazına maruz kalmasına yol açtı.

Ambulansların yetersiz kaldığı, “gereksinimlerin kaynaklardan fazla olduğu” bu açık olağandışı durum karşısında ilk günden başlayarak sahaya koşan gönüllü hekimler, çeşitli yerlerde geçici revirler oluşturarak acil sağlık hizmeti vermeye çalıştılar. Sahada hizmeti örgütlemesi ve sunması gereken temel yükümlü Sağlık Bakanlığı iken, Bakanlık hizmet sunmamanın ötesinde, gönüllü hekimler için yasal işlem başlatılacağını duyurdu ve bir soruşturma başlattı.

Türk Tabipleri Birliği’nin bu süreçte aldığı pozisyonu, sağlık hakkı ve temel hekimlik değerleri belirledi. Şiddetin durdurulması, gereksinime göre
sağlık hizmeti sunulması ve toplum yararına politika üretilmesi
TTB’nin temel istemleri oldu.

– Bu amaçla basın açıklamaları yapıldı,
– hekimlere, Sağlık Bakanlığı’na, İçişleri Bakanlığı’na, Başbakanlık’a
çağrılarda bulunuldu,
– uluslararası hekim örgütleriyle iletişim kuruldu.
– Göstericilerin sağlık durumlarına ilişkin bilgiler derlenerek kamuoyuyla paylaşıldı; bu bilgiler (ne yazık ki) halen ülkedeki tek veri kaynağını oluşturuyor.
– TTB ayrıca gaza maruz kalanların yaşadığı sağlık sorunlarını ortaya çıkarmak için ülke çapında bir çalışma yürüttü.

Bu sayfada TTB’nin sayılan etkinlikleri yer almaktadır.

#gezi

Basın açıklamaları ve çağrılar

Biber gazının sağlığa etkileri

#gezi

Uluslararası Destek

Kimyasal Silah / Gösteri Kontrol Ajanlarına Maruz Kalma Değerlendirme Formu

#gezi

TTB’ni hazırladığı video

#gezi

Yayınlar..

Göstericilerin sağlık durumu

#gezi

Haberler..

New York’tan ‘Gezi’ye Bilimsel Destek


Dostlar
,

New York’tan ‘Gezi’ye Bilimsel Destek” başlıklı aşağıdaki haber,
TTB (Türk Tabipleri Birliği) sitesinde yer aldı.
(http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/newyork-3952.html, 27.7.13)

Paylaşmak istiyoruz..

Bu çabayı gösteren yurtdışındaki yurtsever meslektaşlarımıza teşekkür ederiz..

Özellikle Harvard Tıp Fakültesi’nden Dr. Emrah Altındiş, Almanya Iniversitat Dresden, Medical School’dan Dr. Çağhan Kızıl, Amerika Türk Doktorları Birliği üyesi
Dr. Zuhal Ergönül
‘e…

Sevgi ve saygı ile.
27.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==========================================

New York’tan ‘Gezi’ye Bilimsel Destek

alt

New York’ta Nobel ödüllü bilim insanları ve bir grup akademisyen, ‘Gezi Parkı’ göstericilerine ve Türkiye’de doktorlara karşı hükümetin tavrını kınamak için
basın açıklaması yaptılar.

Manhattan The New School, Wolff Konferans Salonu’nda yapılan basın toplantısına, Harvard Tıp Fakültesi’nden Dr. Emrah Altındiş, Almanya Iniversitat Dresden, Medical School’dan Dr. Çağhan Kızıl, Amerika Türk Doktorları Birliği üyesi Dr. Zuhal Ergönül ve İnsan Hakları için Doktorlar Kuruluşu temsilcisi DeDe Dunevant konuşmacı olarak katıldılar.

Basın toplantısında, Türkiye hükümetinin göstericilere ve sağlık görevlilerine uyguladığı orantısız ve yasadışı şiddetin önceden görülmemiş boyutlarda yaralanmalara ve ölümlere sebep olduğuna dikkat çekildi.

Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz günlerde Dünya çapında tanınmış bilim insanları Türkiye’de cereyan eden ‘Gezi Parkı’ gösterileri sırasında hükümetin masum insanlara uyguladığı orantısız güç ve aşırı derecede göz yaşartıcı gaz kullanımı üzerine endişelerini dile getirmek amacıyla bir araya gelerek bildiri yayınlamışlardı.

Science Dergisi’nin 19 Temmuz 2013 tarihli sayısında yayınlanan bildiride,
dördü Nobel ödüllü 25 bilim insanı, Türk Hükümeti’ne barışçıl göstericilere
uluslararası hukuka uygun bir şekilde davranması çağrısında bulunmuştu.

Basın toplantısında, böyle bir bildirinin bilim insanları ve tıp uzmanlarının kaleminden ortaklaşa çıkmış olmasının, Türkiye’de işlenen insan hakları ihlallerinin boyutunun ve duruma müdahalenin gerekliliğinin göstergesi olduğu ifade edildi.

Yapılan basın açıklamasına göre    :

Barışçıl amaçlı yapılan gösterilere katılan eylemcilerin 31 Mayıs günü orantısız bir şiddete başvurularak dağıtılması üzerine, Haziran ayında Türkiye’nin 79 ayrı şehrinde yapılan gösterilere resmi rakamlara göre toplam 2,5 milyon kişi katıldı.

Türkiye Hükümeti’nin aşırı miktarda göz yaşartıcı gaz ve polis şiddetine başvurduğu olaylar, sayısı gittikçe artan ölüm ve yaralanmalara sebep oldu. 15 Temmuz 2013 tarihinde Türk Tabipleri Birliği’nden verilen son bilgilere göre, gösterilerde

  • 63’ü ağır olmak üzere 8163 kişi yaralandı, 
  • 3 kişi henüz yaşamsal tehlikeyi atlatamadı. 
  • 106 kişi kafa travması geçirdi, 
  • 11 kişi gözünü yitirdi. 
  • 5 kişi de yaşamını yitirdi.

Hastaneler ve geçici olarak kurulan revirler de, yaralıların tedavi edildiği kapalı alanlara biber gazı atılmak suretiyle polis tarafından hedef alındı.

Tıbbi malzemelere el konularak pek çok sağlık görevlisi gözaltına alındı.

Hükümet ayrıca, İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri’ni tutuklamak ve protestolar sırasında gerçekleşen yaralanmalar ve ölümleri gösteren bilgileri saklamak yoluyla TTB’ni büyük ölçüde baskı altına aldı.

Türk Tabipler Birliği, kimyasal maddelere maruz kalan bireylerin yaşadığı yan etkileri daha iyi tespit edebilmek için internet üzerinden 11.115 kişinin katıldığı bir anket düzenledi.

Dünya Tabipler Birliği‘nin, doğrudan Başbakan’a gönderdiği mektuplarda
topluma karşı aşırı şiddet ve kimyasal madde kullanımı kınandı.

70’e yakın ülkeden 500’ün üzerinde eğitim ve bilim kuruluşuna üye 4000’den çok akademisyenin imzalarıyla desteklediği, barışçıl göstericilere uygulanan aşırı polis şiddetini kınayan ve göstericilerin temel anayasal haklarını özgürce kullanmalarını destekleyen bir bildiri yayınlandı.

alt

alt     alt

alt

Seçkin Bilim insanlarına, eli kana bulaşan ve 5 insanımızı öldüren,
Türkiye’deki AKP vahşetine göz yummadıkları ve
açıkça kınadıkları için teşekkür ediyoruz. Dayanışmayı sürdürmelerini diliyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
27.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
 

TTB : Binlerce Yıldır Burada, Bu Topraklarda Hekimlik Yapıyoruz, Yapmaya Devam Edeceğiz!

TTB : Binlerce Yıldır Burada, Bu Topraklarda Hekimlik Yapıyoruz,
Yapmaya Devam Edeceğiz!


Dostlar
,

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) tarihsel derecede önemli, yiğit ve yürekli basın açıklamasını paylaşmak istiyoruz. İzninizle, Hacettepe Tıp’tan sınıf arkadaşımız
TTB Başkanı sevgili Prof. Dr. Özdemir Aktan‘ı kutllamak ve teşekkür etmek istiyoruz.

Şu dakikalarda Taksim’de halkın direnişi ve özgürlük isyanı sürüyor..

Gelen haberler korkunç..

1 yurttaş panzer altında kalarak yaşamını yitirmiş,

1 yurttaşımızın kolu kopmuş..

İktidar hala olayların özünü kavrayamadı; öylesine aciz ki, polisiye önlemlerle
sorunu bastırmayı seçiyor..

Tüm diktatörleşen yönetimlerin aczi içinde..

  • Hükümeti, halka yönelik görülmemiş şiddeti
    DER-HAL durdurmaya çağırıyoruz. 

İstanbul Valisi ve Emniyet müdürünü, iktidarın yasa ve hukuk dışı emirlerini yerine getirmeyerek görevden çekilmeye davet ediyoruz.

  • Muhalefet miletvekillerini, CHP, MHP ve BDP’si ile ve aklı başında
    AKP’li vekilleri
    halka kalkan olmaya davet ediyoruz.
    Polis ile halk arasında tampon olmalarını istiyoruz..
  • TBMM Başkanını’nın hükümeti uyarmasını ve TBMM’de olağanüstü oturum başlatmasını istiyoruz.
  • Cumhurbaşkanına Devletin başı olduğunu anımsatıyor ve olaylara ivedilikle
    el koyarak anayasal yetkisi ve görevi kapsamında Bakanlar Kurulunu Başkanlığında toplamasını, gerekli insancıl-barışçıl-hukuka uygun-şiddet içermeyen kararların orada hızla alınmasını sağlamasını istiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
1.7.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

TTB_logosu

Binlerce Yıldır Burada, Bu Topraklarda Hekimlik Yapıyoruz,
Yapmaya Devam Edeceğiz!

29 Haziran 2013, Ankara

Türk Tabipleri Birliği 63. Büyük Kongresi, Dünya Tabipler Birliği ve
çeşitli Avrupa hekim örgütlerinin katılımıyla hekimlik değerlerinin ve hekim bağımsızlığının ele alındığı gündemlerle 29 Haziran 2013 tarihinde Ankara’da toplandı. Kongrede, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Morfoloji Binası Önü’nde
TTB tarafından bir basın açıklaması da gerçekleştirildi. Basın açıklaması metni
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan tarafından okundu.

 Basın Açıklaması

29.06.2013

BİNLERCE YILDIR BURADA, BU TOPRAKLARDA HEKİMLİK YAPIYORUZ,

YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ!

Türkiye’de yaklaşık bir aydır olağanüstü günler yaşandı, yaşanıyor. Taksim Gezi Parkı’nı yok etme girişimini protestoyla başlayan gösteriler, siyasi iktidarın toplumu dini kurallara göre şekillendirme politikalarına, Başbakan’ın kendi anlayışına uygun “dindar nesil yetiştirme” projelerine, kadınların kürtajından doğumuna kadar karışan “fikirlerine”, otoriter yönetim tarzına, diktatörlük planlarına karşı isyana dönüştü. Ülkenin dört bir yanında ağacına, parkına, yaşam tarzına sahip çıkan milyonlarca yurttaş sokaklara dökülerek tepkilerini gösterdiler. AKP Hükümeti’nin bu demokratik protestolara karşı tavrı ise büyük bir polis terörü oldu. Son derece barışçıl olan gösterilere katılan insanların üzerine TOMA’larla, Akreplerle, gaz bombalarıyla,
basınçlı sularla, coplarla, çivili sopalarla saldırıldı;

  • Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük kardeşlerimiz öldürüldü,
  • Binlerce yurttaşımız yaralandı, sakat bırakıldı.

Profesöründen doçentine, uzmanından asistanına, en başta da gencecik tıp fakültesi öğrencileri olmak üzere yüzlerce, binlerce hekim gösterilerin başladığı günden itibaren parklarda, sokaklarda, alanlarda, bize ihtiyaç duyulan her yerde göstericilerin yanında olduk.

Biber gazlarıyla boğulan, kimyasal maddelerle vücutları yakılan,
gaz kapsülleri ve plastik mermilerle vurulan bütün yurttaşlarımızın yardımına koştuk. Acılarını azaltmaya, yaralarını tedavi etmeye çalıştık.

Bu nedenle de siyasi iktidarın hedefi olduk.
Bütün suçu sağlık hizmeti vermekten ibaret olan hekimler darp edildi, gözaltına alındı; yaralıları tedavi ettiğimiz revirlere, hastanelere gaz bombalarıyla saldırıldı.
O korkunç şiddet gecelerinde yaralıların ilk müdahalelerini yaptığımız
Dolmabahçe Camisi’nde içki içildiği yalanı üretildi, bizzat Başbakan tarafından tekrarlanıp duruyor. Başbakan, tüm bu sürecin sorumlusu olarak gösterdiği biz hekimleri şöyle suçladı:

“ Sizin insan sevginiz nerede, insanlarla ilgilenme aşkınız nerede?
Bunlarda insan diye bir dert yok. Bunlarda insana yönelik bir sevgi, bir aşk yok.
Bunların her şeyi menfaate dayalı!”

(Sizin ve iktidarınızın insan sevgisini, insana yönelik aşkını Uludere’den Taksim’e
bu topraklarda yaşayanlar yakından biliyor Sayın Başbakan; gaz bombası attığınız hastanelerin koridorları, bahçeleri, yatan hastalar, aciller biliyor; polis saldırısında yediği darbelerle vücutları moraran, kemikleri kırılan, gözlerini kaybeden, dalağı alınan insanlarımız biliyor.)

Bunlar yetmezmiş gibi, Sağlık Bakanlığı tarafından, gösteriler sırasında oluşturduğumuz “gönüllü revirler” hakkında soruşturma başlatıldı. Bu revirlerde görev alan meslektaşlarımızın ve hastalarımızın isimlerini bildirmemiz isteniyor. Hangi yetkiyle hekimlik yaptığımızı açıklamamız isteniyor. İnsanlara sağlık hizmeti verdiğimiz için savunmamız isteniyor.

(Üstüne bir de, Gezi Parkı Direnişindeki hekim tutumunun intikamını alırcasına hazırladıkları Torba Yasa Taslağı’yla; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen, hasta mahremiyetini ihlal etmemiz, hastalarımızın tüm sağlık verilerini Sağlık Bakanlığı’na vermemiz isteniyor; siyasi otoritenin kontrolündeki Sağlık Meslekleri Kurulu tarafından ömür boyu meslekten men edilmekle tehdit ediliyoruz.)

Cevap veriyoruz                       :

Biz bu işi burada, tıbbın kurucuları İstanköy’lü Hipokrates’in,
Bergamalı Galenos’un
yaşadığı bu topraklarda binlerce yıldır hep yaptık.

Ağrısını, acısını, ızdırabını dindirdiğimiz, sağlığına kavuşturduğumuz insanlarımızdan, hayata döndürdüğümüz hastalarımızın sunduğu şükran duygularından, ameliyat ettiğimiz yaşlı amcaların, teyzelerin gözlerindeki yaşama sevincinden, kızamığını, zatürresini, havalesini tedavi ettiğimiz çocukların yanağımıza kondurduğu öpücüklerden, dünyanın dört bir yanındaki meslektaşlarımızın zor günlerimizdeki evrensel dayanışmasından aldığımız güçle yaptık. İnsan yaşamına adanmış mesleğimizden aldığımız yetkiyle yaptık. Sevgisiz, hürmetsiz, değerbilmez yöneticilere;

“Doktorları ağaca bağlayın, kaçmasınlar.” diyen diktatörlere, “Doktor efendi dönemi bitti.” diyen taklitçilerine rağmen yaptık.

Korkusuzca yapmaya da devam edeceğiz.

Biz bu topraklarda binlerce yıldır nice yöneticiler, nice krallar, nice sultanlar, nice padişahlar gördük. (Özentilerini de çok gördük.)
Onlar hep geçip gitti, biz hep burada kaldık.

Bunlar da geçip gidecek…

Biz devam edeceğiz!

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ

Yaşar Nuri Öztürk : 15 Haziran akşamı üzerine notlar


15 Haziran akşamı üzerine notlar

portresi

 
Prof. Dr. Yaşar Nuri ÖZTÜRK

 

15 Haziran 2013 akşamı Türkiye’nin, insan hakları uğruna sergilenen eylemler tarihinde müstesna bir akşam oldu. Taksim Direnişi’nin omurga mekânı olan Taksim Gezi Parkı, protestoculara biber gazı bombalarıyla saldıran polis tarafından akşam saatlerinde boşaltıldı. Hafta sonundan yararlanarak direnişçi fütüvvet ekiplerini ziyarete gelen yüzlerce çocuk ve yaşlının da doldurduğu park, biber gazı bombaları ve
Toma denen araçların sıktığı kimyasal madde karışımlı suyla tam bir cehenneme dönüştürüldü. Onlarca yaralı vardı. Çocuk ve yaşlı insan feryatları ayyuka çıktı.
Olup bitenleri televizyon kanallarından canlı olarak izledik. Aldığım notların bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle şunu belirteyim:

Polis, gaz bombalarıyla yalnızca Gezi Parkı’nı cehenneme çevirmedi, halkın olay yerine yaklaşmasını önlemek için Taksim meydanına giriş sağlayan Sıraselviler’le
İstiklal Caddesini de gaz bombası yağmuruna tuttu. Sıraselviler birkaç hastanenin sıralandığı bir yerdir. Atılan gaz bombaları, bu hastanelerdeki insanları da ciddi biçimde taciz etti. Polis ayrıca, halkın kümelenmeye başladığı Mecidiyeköy meydanını da Anadolu yakasında Boğaz köprüsüne çıkış veren Fikirtepe kavşağını da,
toplanan halkı sindirmek için gaz bombalarıyla zehir doldurdu. 17 Haziran tarihli gazetelerden öğreniyoruz ki; polis, İstanbul Teşvikiye Camii’ne sığınanları sindirmek için caminin bahçesine de gaz bombası atmış.

DİVAN OTELİ VEYA ‘AYYILDIZ OTELİ’

Bu tarihî güne damga vuran bir mekân da Taksim’deki Divan Oteli oldu. Bu otel,
büyük bir insanlık bilinciyle, kendisine sığınan yaralılara âcil sağlık yardımı için
kapılarını ilk günden itibaren açtı. 15 Haziran akşamı, polis bir tür revir hizmeti veren
bu oteli de biber gazıyla bombaladı. Öyle bombaladı ki, sadece revir görevi yapan alt
katlar değil, turistlerin barındığı üst katlar bile gazla doldu.

Divan Otel’in tarihsel şuuru halk tarafından hemen görüldü ve Otel’in önünden
canlı yayın yapan ünlü gazeteci Uğur Dündar, halkın bu fark edişinin sonucunu dünyaya duyurdu: Halk, beş yıldızlı turistik bir otel olan Divan Otel’in adını
‘Ayyıldız Oteli’ olarak değiştirdi.

AKUT, gazdan yararlananlara âcil yardım için Ayyıldız Oteli’ne geldi.

KURUM TEMSİLCİLERİNİN GÖZLEMLERİ 

  • Su sıkan motorlu canavarların halk üzeine sıktığı suya kimyasal madde karıştırıldığı, gazeteciler ve hekimler tarafından dünyaya duyuruldu.
  • Çeşitli kuruluşlar adına konuşan doktorlar bu kimyasal madde karışımlı suyun halk üzerine sıkılmasını bir ‘katliam’ olarak niteledi.

Gazeteci ve aydınların ortak beyanlarından biri de şuydu:

Polisin attığı gaz bombaları evrensel hukuka aykırı olarak kullanıldı.
Bu kullanımın adı ‘orantısız güç kullanmak’ değildir, bu kullanım açıkça
insanlık suçudur. Uluslararası mahkemelere mutlaka götürülecektir.

Şu da var:

  • Yaralananlara âcil sağlık hizmeti veren birçok doktor,
    elleri arkadan kelepçelenerek tutuklandı.
    (17 Haziran tarihli gazeteler)
  • Uluslararası hukuk, yaralılara yardım eden doktorların tutuklanmasını,
    savaş zamanında olsa bile, suç saymaktadır.

Gazeteci Can Dündar:

  • “Polis akıl almaz bir şiddet uyguluyor. Ben bunca yıl pek çok eyleme tanık oldum; böylesine acımasız, böylesine vicdansız bir polis müdahalesi görmedim.
    Bu bir insanlık suçudur. Valileri, emniyet yetkililerini bu yönde verilen emirlere uymamaya çağırıyorum. Aksi halde ileriki zamanda bunun hesabını veremezler.”

İstanbul Tabip Odası yetkilisi          :

  • “Sağlık bakanlığı, ‘Neden revir açtınız, yaralılara neden ilk yardımda bulundunuz?’ diye bize soruşturma açtı. Bakan bizden
    yaralıların listesini istiyor.
    Doktorlarımız tehdit ediliyor.”

Türk Tabiplerİ Birliği;
– polisin gazlı saldırısı üzerine 11 bin kişinin gazdan etkilendiğini,
– yaralananların sayısının ise 788 olduğunu bildirdi ve
– Dünya Sağlık Örgütü’yle Dünya Tabipler Birliği’ne ‘âcil’ kaydıyla şu çağrıyı yaptı:

  • “Dünya kamuoyunu, insanların demokratik taleplerinin şiddetle bastırılmasını durdurmak için harekete geçmeye çağırıyoruz.”

(YURT Gazetesi, 18.6.13)

DOKTORLARA TERS KELEPÇEYİ LANETLİYORUZ!


DOKTORLARA TERS KELEPÇEYİ LANETLİYORUZ!

Dostlar,

İzmir Tabip Odası’nın internet bülteni kaynaklı haberi paylaşmak istiyoruz..

İktidarın yasa ve hukuk hatta insanlık dışı polis şiddetinin kurbanlarına
Sağlık Bakanlığı’nın yap(a)madığı acil yardım hizmeti sunmaya çabalayan
gönüllü sağlık çalışanlarına yaraşır bulunan işlemi görüyoruz.

  • Kolları arkadan ters kelepçelenen sağlık çalışanı bir hekim..

Bu denli hukuk ihlalini dünya sanırız görmedi..

A’sından Z’sine eylem hukuk dışı ve İNSANLIK SUÇU!

Bir kez çaresiz halka acil sağlık yardımı tüm yasaların üstünde olan insanlık yasalarının gereği.

Çünkü toplumsal müdahalelerde polis, sağlık ekiplerinin çalışması için sağlık koridorları açmak ve açık tutmak zorunda..

Bu yok..

Kadın – çocuk – yaşlı – engelli – otele hatta hastaneye yahut bir kapalı mekana sığınmış her-kese bol mu bol basınçlı su (nedense yer yer sarımsı renkte!?) ve
ağır kimyasal gaz.. Bu artık sıradan biber gazı değil.. su da salt su değil..
İstanbul Valisi’nin itirafı ile kimyasal değil (!) “ilaç” içeriyor..
Neresi düzeltilmeli? Hangi yasa kurallarının çiğnendiği uzun uzuuun listelenmeli??

  • İktidar halkına bir tür kimyasal silah mı kullanıyor??

Bu davranış Polis Vazife ve Selahiyetleri Yasası‘nın hangi maddesinde yazmakta?

Tersine, AİHS’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 3. maddesine açıkça aykırı bir insan hakkı çiğnemi (ihlali).

Beynimizi kemiren endişemizi yineliyoruz :

Bu kışkırtmaları iktidar, sonuçlarının nereye varacağını öngörerek mi yapıyor?

Yanıt evet ise taktik hedef nedir? OHAL rejimi mi ilan etmek?

Böylelikle Cumhurbaşkanı Başkanlığında toplanacak Bakanlar Kurulu kararlarının
Yasa Gücünde Kararname olarak hemen RG’ye yollanıp yayımlanması ve
ülkenin TBMM dışlanarak despotizme sürüklenmesi midir?
(Anayasa md. 15-19, 37, 91, 104, 118-122, 125, 148, 177 ve geçici md. 2)

Bir kez daha sağduyu çağrısı yapıyoruz..
Önce Başbakan RT Erdoğan’a, sonra AKP yönetimine öncelikle..
Bir hekim olan Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu’na..
Ve de kendisini ve makamını hızla tüketen, Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden Abdullah Gül’e..

İçişlerimize karışmadan uluslararası kurum ve kişilere, Dünya Sağlık Örgütü’ne, Dünya Tabipler Birliği’ne, Avrupa Konseyi ve ilgili Komitelerine,
özgürlükler-fırsatlar ülkesi (!) müttefik (!?) ABD’ye!

  • Sağlık çalışanlarına yapılan ters kelepçe ve yakalama – gözaltı işlemlerini şiddetle kınıyor, lanetliyoruz..
  • Sağlıkçıların derhal serbest bırakılmalarını ve
    açık özür dilenmesini istiyoruz
    .

Sevgi ve saygı ile.
17.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

İNSANLIK SUÇU İŞLENİYOR!

Değerli meslektaşlarımız,

Türkiye’yi üç haftadır etkisi altına almış bulunan toplumsal olaylar sizlerin de yakından izlediği gibi her geçen gün farklı boyut kazanmaktadır. Ne yazık ki, bu farklı boyutlanma gözlerimizin önüne insanlık adına utanç verici manzaralar sermektedir!
Aslına bakılırsa bu süreçte yaşanan ve özellikle emniyet güçleri tarafından sergilenen hemen her türlü davranış gereksiz, orantısız ve önleyici olmaktan çok düşmancadır. Bunları bir yana bırakarak bizleri yakından ilgilendiren iki konuyu bilginize sunmanın kaçınılmaz görevimiz olduğunun bilincindeyiz.
Dün akşam saatlerinde Taksim Gezi Parkı’nın boşaltılması amacıyla gerçekleştirilen polis müdahalesi sırasında gereksinim duyabileceklere tıbbi  yardım vermekten başka amacı bulunmayan başta hekimler olmak üzere sağlık çalışanlarına yönelik polis şiddetinin otellerde hizmet vermeye çalışan revilere gazlı saldırıya dönüştüğünü izlemeyenimiz kalmamış olmalıdır. Bugün gelen haberler de en az dünkü görüntüler ölçüsünde sarsıcıdır. Hekimlerin çalışma ortamlarına gazlı saldırılar yetmemiş
olacak ki; bugün İstanbul’da kimi meslektaşlarımızın gözaltına alındıkları bilgileri alınmıştır. Hem de kelepçelenerek! Savaşta bile rastlanmayacak bu türden dehşet verici uygulamaların bir insanlık suçuna dönüşmekte oluşu önde gelen kaygı nedenidir.
Bu gözaltı olaylarıyla ilgili olarak İstanbul Tabip Odası yetkilisi meslektaşlarımızla görüşülmekte ve dayanışma duygularımız paylaşılmaktadır.
Yine, dün akşamdan bu yana göstericiler üzerine sıkılan basınçlı suyun pek çok kişide cilt sorunlarına yol açtığı haberlerine açıklık getirmek amacıyla bilgi veren İstanbul Valisi’nin sözleri de irdelenmeye değerdir. Sayın vali, sıkılan suyun içinde kimyasal yoktur, ilaç vardır diyerek kendince açıklama yapmış olduğunu zannetmiş olabilir.
Oysa, bilmelidir ki; ilaç da bir kimyasaldır. Hatta, ilaç hekim denetimi ve gözetimi altında kullanıldığı zaman ilaçtır. Polisin kalabalıklar üzerine sıktığı basınçlı suya eklendiğinde ilaç olmaktan çıkar ve zehire dönüşebilir. İlaç uygulamaları yalnızca hekimin yetkisi ve gözetimi altında gerçekleştirilebilir. Bu durumda bile ilaçtan kaynaklanabilecek yan etki ve istenmeyen durumlar hekimi mesleki sorumluluk ve yükümlülük altına sokar.

  • Basınçlı suyla karıştırılarak insanların üzerine rastgele uygulanan ilaçlarla aslında toplum zehirlenmiş olmaktadır.
Bu da en hafifinden bir başka insanlık suçu demektir. Yetkisi ve eğitimi olmayan kişilerin toplumsal olayları bastırma amcıyla kitlesel ilaç uygulamasına girişmesi kabul edilebilir bir uygulama değildir.
Yetkilileri bir kez daha tüm göstericilere karşı özenli ve demokratik haklarını gözeterek davranmaya çağırıyoruz.
Yetkilileri, savaşta bile dokunulmazlığı olan hekimler ve öbür sağlık çalışanlarına karşı hiç olmazsa savaş kurallarına uymaya çağırmak zorunda
kalmış olmamızın da utanç verici bir durum olduğunun altınız çizmek zorunda kalıyoruz.
  • Yine, yetkilileri insanların üzerine ulu orta sıktıkları basınçlı suyun içine
    ilaç karıştırmaktan vazgeçmeleri konusunda uyarıyoruz.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız insanlık suçları şimdilik soruşturma ve kovuşturma konusu olmayabilir.
Ancak, hiç de uzak olmayan bir gelecekte tüm bunların sorgu konusu olabileceğini herkese anımsatır; bu insanlık suçuna eşdeğer davranışların sonlandırılması çağrımızı bir kez daha yineleriz!
Değerli meslektaşlarımız,
 
Hem toplumumuza hem de meslektaşlarımıza yönelen bu insanlık suçlarını kınamak ve demokratik tepkimizi ortaya koymak amacıyla tüm meslektaşlarımızı beyaz önlükleriyle yarın (17.06.2013) Pazartesi akşamı saat 18:00’de İzmir Tabip Odası’nda toplanmaya ve yürüyüşe geçmeye çağırıyoruz.
 
Saygılarımızla. 16.6.13
İzmir Tabip Odası

Bilimsel Araştırma Hukuku ve Mevzuatı / Scientific Research Law and Regulation

bilimsel_arastirma_hukuku_ve_mevzuati