Etiket arşivi: Dünya Tabipler Birliği Bildirgeleri

Türk Tabipleri Birliği : Tutuklu ve Hükümlülere Yönelik Sağlık Hizmetleri

Tutuklu ve Hükümlülere Yönelik
Sağlık Hizmetleri

TTB_logosu

 

Türk Tabipleri Birliği, tutuklu ve hükümlülere yönelik sağlık hizmetlerinin koşullarına ve standartlarına dikkat çekti. 

 

Çeşitli cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlülerin TTB’ye gelen başvuruları doğrultusunda kelepçeli muayene yapıldığına yönelik şikayetlerin arttığını değerlendiren TTB Merkez Konseyi, hekimlerin tutuklu ve hükümlü muayenelerini hasta-hekim ilişkisi etik ilkelerine ve hekimlik değerlerine bağlı, insan haklarına saygılı bir biçimde yapmalarının önemine dikkat çekerek, yetkililere bu konudaki yükümlülüklerin yerine getirilmesi çağrısında bulundu.

Tutuklu ve Hükümlü İnsanlara Yönelik Sağlık Hizmetleri

Türk Tabipleri Birliği’ne İzmir-Buca-Kırıklar, Tekirdağ, Düzce-Bolu, F Tipi Bolu, Mahmutlar-Alanya-Antalya, Muş E Tipi, Maraş-Elbistan, Osmaniye T Tipi, Kocaeli-Gebze-Kadın ve Erkek, Rize-Kalkandere, Ankara-Sincan, Hacılar-Kırıkkale cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlülerden gelen başvurularda kelepçeli muayene yapıldığı ifade edilmektedir.

Artan şikayetler nedeniyle hekimlik değerleri ve hekimlik meslek etiği kuralları ışığında sağlık hizmetlerinin verilme koşullarını yetkililer ve meslektaşlarımız ile bir kez daha paylaşma ihtiyacı duymaktayız. Tutuklu ve hükümlülerin muayenesi, her hastada olması gerektiği gibi, kişilik haklarına saygılı bir biçimde, hekimlik sanatını uygulamaya elverişli koşullarda yapılmalı ve bireysel gizlilik hakkı korunmalıdır.

  • Polis ya da öbür kolluk görevlileri hiçbir zaman muayene odasında bulunmamalıdır.

    Hekimin, bu koşulların sağlanması için ilgililerden istekte bulunma hakkı ve sorumluluğu vardır. Yetkililerin de bu koşulları sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Türk Tabipler Birliği’nin Aralık 1994’te bu konuyla ilgili bir bildirgesinde şu noktalara dikkat çekilmiştir:

1. Hastanede karşılaştığımız mahkum bizim için bir hastadır. Bu bağlamda hasta-hekim ilişkisinin konusu olmayacak biçimde kişinin yargılanmasına veya hüküm giymesine gerekçe olan nedenin araştırılması anlamlı değildir.

2. Kişinin hastaneye giriş kaydının yapılması sağlanmalıdır.

3. Hekim kendisini tanıtmalı, adını ve soyadını açıkça belirtmelidir.

4. Muayeneler sırasında hastaların kelepçeleri açtırılmalı, klinik özgürlük koşullarına ve hasta haklarına uygun tam bir ortam sağlanmalıdır. Bunun için muayene ortamlarında hasta ve sağlık personeli dışında kimse bulunmamalıdır. Bu hasta ve hekimin hakkı ve hekimin görevidir.

5. Muayene sırasında herhangi bir travma bulgusu saptanırsa, bu bir tutanakla tespit edilmeli, kurum amirliği ve ilgili tabip odasına bildirilmelidir.

6. Tanısal yaklaşım için gerekli olan tüm tetkikler istenmeli ve bu konuda dış etkilenimlere kapalı olunmalıdır.

7. Hastalığı, tedavisi ve prognozu ile ilgili bilgiler bizzat hastanın kendisi ile paylaşılmalıdır.

8. Tüm bu bilgiler sevk kağıdına ad, soyad ve diploma numarası açık olacak şekilde belirtilmelidir.

9. Hastaneye yatırmanın gerekli olduğu durumlarda dış etkiye maruz kalmaksızın tıbbi kanaatin gerektirdiği şekilde tavır alınmalıdır. Bu konudaki itirazlar resmi evraka imzalı bir tutanak şeklinde geçirilmelidir.

10. Mahkumların hasta yataklarına zincirlenmesi, kelepçelenmesi veya birtakım tıbbi girişimlerin bunların eşliğinde gerçekleştirilmesi mutlaka engellenmelidir.

11. Hasta odalarında jandarma ve gardiyan bulundurulmamalıdır. Hastane ve eklentilerinde yetki ve sorumluluk hekimindir. Hekimler bu yetkilerini hekim dışı kişilere devredemez.

12. Mahkum koğuşları hastanelerin bir eklentisidir. Bu sağlık kurumunun iç işleyişinden hekim sorumludur. Burada bulundurulan hastaların tedavi ve bakımları aksatılmamalıdır. Gerekli sayıda sağlık personeli bulundurulmalı ve acil girişim için gerekli donanım sağlanmalıdır.

13. Hastaların tıbbi ve cerrahi tedavileri tıp dışı nedenler ve dinamiklerle aksatılmamalıdır.

14. Tüm hekimler bu tutumu almakla yükümlüdür, bu tutumlardan dolayı zarar gören hekimler bu durumu acilen en yakın tabip odası ve TTB’ne bildirmelidirler.

TTB bu bildirgesini;

Hekimlik Meslek Etiği Kuralları,
– Tıbbi Deontoloji Tüzüğü,
– Hasta Hakları Yönetmeliği,
– Hekimlik uygulamalarına ilişkin ulusal sağlık mevzuatı, 
– Uluslararası sözleşmeler,
– İstanbul Protokolü ve
– Dünya Tabipler Birliği Bildirgelerinde

belirtilen haklar ve hekim tutumu gerekliliklerine uygun olarak hazırlamıştır.

TTB olarak, meslektaşlarımızın tutuklu ve hükümlülerin muayenelerini hasta-hekim ilişkisi etik ilkelerine ve hekimlik değerlerine bağlı, insan haklarına saygılı bir biçimde yapmalarının önemli ve gerekli olduğuna, yetkililerin hekimlere bu koşulları sağlama yükümlülüğüne dikkat çekmeyi bir görev olarak görüyoruz.

Saygılarımızla.
====================================

Dostlar,

Daha önce de yazdık bu sitede kezlerce..
(http://ahmetsaltik.net/2016/08/10/adli-muayeneraporlamada-dikkat-edilmesi-gereken-konular-ve-istanbul-protokolu/)
Bir kez daha yineleyelim :

  • Yakıcı konuyu – sorunu çook görmüş – geçirmiş 40 yıllık bir hekim olarak elbette biz de
    çok önemsiyoruz.
    Biz hekimler her şeyden önce profesyonel ve kadim bir mesleğin ağır sorumlu üyeleriyiz.

    Biz hekimler için her şeyden önce en temel insanlık hakkı olan kutsal insan yaşamı ve onuru gelmektedir.

    Bu hak, tüm zamanlarda ve coğrafyalarda, her koşulda kutsal ve dokunulmazdır, evrenseldir.

    Binlerce yıldır süzülegelen tıp meslek etiği ilkelerimiz ve değerlerimiz salt bizler için değil,
    herkes için güvencedir.

    Hipokrat meslek andımız bağlayıcıdır.

    Savaşlarda bile düşmanımıza sağlık hizmeti verme ayrıcalığımız ve yükümümüz vardır.

    Dolayısıyla, geçelim OHAL hatta sıkıyönetimi, savaşlarda bile bu değerlerin ve uluslararası kabul görmüş ilkelerin, sözleşmelerin, protokollerin.. “ama”sız uygulanması gerekmektedir.

    Başta hükümetler olmak üzere, basın ve tüm toplum kesimleri bu dokunulmaz hak ve değerleri savunmalıdır. Her zaman, her durumda, herkes için.. Gün olur, herkese gerekli olur..

    Sevgi ve saygı ile.
    12 Ağustos 2016, Ankara

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK
    Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
    AÜTF Halk Sağlığı AbD
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi

Etik Değerler Mahkeme Kararıyla Değişmez


Etik Değerler Mahkeme Kararıyla Değişmez
!

Tutuklu kadın hastayı kelepçeleri çözülmüş ve muayene odasında jandarma olmaksızın muayene etmek isteyen, bu koşullar sağlanmayınca hastanın etik kurallara uygun olarak tedavisinin sağlanabileceği bir başka sağlık kuruluşuna sevk eden Dr.Burhan Birel, bu olay nedeniyle cezalandırıldı.

2010 yılında Diyarbakır Devlet Hastanesinde yaşanan olayda, jandarma, tutuklu kadının ‘terör örgütüne üye olmak’ suçundan yargılanıyor olmasını gerekçe göstererek kelepçesini açmayı ve odadan çıkmayı reddetmiştir. Bunun üzerine Dr. Birel,
hastanın adli muayene koşulları yerine getirilmediğinden muayenesinin yapılamadığını tutanakla belirlemiş; hastayı da, görevli meslektaşıyla yaptığı görüşme sonrasında, Dicle Üniversitesine yönlendirmiştir. Hasta tutuklu kadın,
Dicle Üniversitesinde jandarmanın oda dışına çıkmasıyla muayene edilebilmiştir.

Jandarma tarafından, Dr. Birel hakkında hastayı muayene etmediği şeklinde tutanak tutularak Savcılığa iletilmesiyle başlayan süreç “hastanın muayenesinin
her koşulda yapılması gerektiği”
şeklindeki iddianame uyarınca yargılanıp cezalandırılmasıyla sonuçlanmıştır.

Evrensel ve ulusal kurallarla, hasta hakları ve hekimlik etik ilkelerine aykırı olan
bu Mahkeme kararının, AİHM’e gitmeye gerek kalmaksızın, Yargıtay tarafından bozulacağını düşünüyoruz. Ancak yüzyılların birikimiyle oluşan etik değerlerimizin mahkeme kararlarıyla yok sayılmasına izin vermeyeceğimizi ve her koşulda, mesleğimizin gereklerine uygun davranacağımızı, buna uygun davranan
bütün meslektaşlarımızın da yanında olacağımızı bütün kamuoyuna duyururuz.

Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
(http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/etik-3773.html)

Dr. Burhan Birel, hasta tutuklunun muayenesi sırasında odada bulunan jandarmanın dışarıya çıkmasını istediği için 2 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Hasta ve tutuklu hakları gibi tıbbi etiği de yok sayarak Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlığı arasında
keyfi bir şekilde düzenlenen Üçlü Protokol bugüne kadar dek hakkının engellenmesine yol açan bir dizi olumsuzluğun kaynağı oldu ve olmaya devam ediyor.

Konu ile ilgili 30 Nisan 2013’te Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Adli Tıp Uzmanları Derneği tarafından TTB’de basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısına, TTB Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan, TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Arzu Erbilici, TTB Hukuk Bürosu’ndan Av. Mustafa Güler,
TİHV Genel Sekreteri Dr. Metin Bakkalcı ve Adli Tıp Uzmanları Derneği’nden
Dr. Ayşe Uğurlu katıldı.

BASIN AÇIKLAMASI

30 NİSAN 2013

Artık Yeter!

Adalet ve Sağlık Bakanlarını Hukuka ve Etik Değerlere
Sahip Çıkmaya Davet Ediyoruz

Üçlü protokolle hekimlik onuru ve hasta hakları mahkum ediliyor.

2010 yılında Diyarbakır Devlet Hastanesi’nde jandarma, hasta bir tutuklu kadının
‘terör örgütüne üye olmak’ suçundan yargılanıyor olmasını gerekçe göstererek, kelepçesini açmayı ve muayene odasından çıkmayı reddetmiştir. Hastayı karşılayan
Dr. Burhan Birel, tutuklu kadın hastayı, uygun muayene koşulları yerine getirilmediğinden muayenesinin yapılamadığını tutanakla saptayarak
Dicle Üniversitesi’ne yönlendirmiştir. Hasta Dicle Üniversitesi’nde jandarmanın
oda dışına çıkmasıyla muayene edilmiştir.

Jandarma tarafından, hastayı muayene etmediği şeklinde tutanak tutularak Savcılığa iletilmesiyle Dr. Birel hakkında soruşturma açılmıştır. Bu soruşturma sonunda Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nde Dr. Birel hakkında “görevi kötüye kullanmak” suçlamasıyla dava açılmış ve yargılama sonunda 2 ay 15 gün hapis cezası verilmiştir.

Hasta ve tutuklu hakları gibi tıbbi etiği de yok sayılarak Adalet, İçişleri ve
Sağlık Bakanlıkları arasında keyfi bir biçimde düzenlenen Üçlü Protokol bugüne dek sağlık hakkının engellenmesine yol açan bir dizi olumsuzluğun kaynağı olmuş ve olmaya devam etmektedir. Yakın geçmişte de benzeri olaylar yaşanmış, Üçlü Protokol nedeniyle Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Naki BULUT ve Psikiyatri Uzmanı Dr. Okan TAYCAN hakkında soruşturma açılması Bölge İdare Mahkemesi kararlarıyla önlenebilmiş, Dahiliye Uzmanı Dr. Sadık Çayan MULAMAHMUTOĞLU ise yargılanmış, sonuçta aklanmıştır.

Ancak, ne yazık ki adli muayene süreçlerinde bu durum sıkça yaşanmakta, hekimler ve hastalar Üçlü Protokol nedeniyle baskı altına alınmakta, hukuk ve etik değerler çiğnenmeye devam edilmektedir.

Dr. Burhan BİREL; tüm hastalar için olması gerektiği gibi tutuklu ve hükümlü hastaların muayenesinin de hekimlik sanatını uygulamaya elverişli koşullarda yapılmasını savunmuş, hastanın kelepçelerinin açılmasını ve jandarma ya da
öbür kolluk güçtlerinin muayene odasında bulunmasını kabul etmeyerek
uygun koşulların sağlanması için ilgililerden istekte bulunmuştur. Ancak bu isteği,
Üçlü Protokol gerekçe gösterilerek, reddedilmiştir. Oysa Dr. Burhan BİREL’in tutumu Anayasanın 90. maddesine, İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi’ne,
İstanbul Protokolü’ne, Hasta Hakları Yönetmeliği’ne, insan haklarının
temel değerlerine, mesleğin etik kuralları ve hasta mahremiyetine uygun ve doğrudur.

Adalet ve Sağlık Bakanlıkları ile Adli Tıp Kurumu’nun “İşkencenin Etkin Belgelenmesi / Adli Tıp Uzmanı olmayan Hakim, Savcı ve Hekimlerin İstanbul Protokolü Eğitimi” kapsamında yürüttüğü projede eğitim alan Dr. Burhan BİREL,
eğitim kapsamında kendisine aktarılan bilgiler dahilinde davrandığı için soruşturmaya uğramıştır. Diyarbakır 5. Sulh Ceza Mahkemesi’nin hekimlik mesleğini Anayasa’nın eşit nitelikli sağlık hizmeti çerçevesinde hekimlik etiği ve onuruyla yürüten Dr. Burhan BİREL hakkında vermiş olduğu ceza nedeniyle Adalet ve Sağlık Bakanlarını göreve davet ediyoruz. Bu Bakanlıkları, verdikleri eğitime uygun davrandığı için hakkında ceza verilen Dr. Burhan BİREL’in yanında olduklarını açıklamalarını bekliyoruz.

  • Hekimler hastaların ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, ekonomik ve sosyal durumları ile öbür farklılıkları dikkate almadan mesleklerini yürütmek zorundadır.

Tutuklu ve hükümlülerin muayenesi de öteki hastalarınki gibi, kişilik haklarına saygılı, hekimlik sanatını uygulamaya elverişli koşullarda yapılmalı ve onların gizlilik hakları korunmalıdır. Hastanın kelepçesi açılmalı, jandarma ya da öbür kolluk görevlileri muayene odasında bulunmamalıdır. Hekimin, bu koşulların sağlanması için ilgililerden istekte bulunma hakkı ve sorumluluğu vardır.

Somut kural ise, hastanın muayenesinde hekim istemedikçe güvenlik birimlerinden herhangi bir kişinin muayene odasında yer alamayacağı şeklindedir.

Hekimlik mesleğinin nasıl yürütüleceği, ulusal sağlık mevzuatında, TTB Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nda, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü’nde, Hasta Hakları Yönetmeliği’nde, Uluslararası Sözleşmelerde, İstanbul Protokolü’nde ve
Dünya Tabipler Birliği Bildirgeleri’nde tanımlanmıştır.

Ayrıca Anayasa’dan başlayarak pek çok iç hukuk kuralı, hasta mahremiyetinin önemine işaret etmekte; hastanın gözaltı, tutuklu veya hükümlü olması durumunda mahremiyetin çok daha önemli olduğunu vurgulamaktadır.

Öbür yandan, uluslararası ceza infaz hukukunun en temel ilkelerinden biri, ceza infaz kurumlarında bulunan tutuklu ve hükümlülerin “yaşam ve beden bütünlüklerini koruma, sağlık ve mülkiyet hakları devletin güvencesi altındadır” ilkesidir. Mahkeme bütün bu birikimi bir kenara bırakmış, Adalet, İçişleri ve Sağlık Bakanlıklarının kendi aralarında yaptıkları bir Protokolde yer alan, 2011 yılında ise değiştirilen,
terör suçundan tutuklu ya da hükümlü olanların muayenesinde jandarmanın / polisin
odada bulunacağına ilişkin kurala üstünlük tanıyarak etik kuralları gözeten hekimi cezalandırmıştır.

Hukuksal süreç henüz bitmemiştir. Karar temyiz edilmiştir. Yargı yetkisini ülkemizin de tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konudaki içtihadı kesin ve katıdır.  AİHM kararlarında tüm tıbbi muayenelerin polis memurlarının (Kolluğun) duyamayacakları ve tercihen göremeyecekleri bir uzaklıkta gerçekleştirilmeleri standardına yollamada (atıfta) bulunarak aksi uygulamalarda ihlal kararları vermiştir (Akkoç – Türkiye, 22947/93 ve 22948/93; Mehmet Eren – Türkiye, 32347/02; Yananer – Türkiye Davası). Evrensel ve ulusal kurallarla, hasta hakları ve hekimlik etik ilkelerine aykırı olan bu Mahkeme kararının, AİHM’e gitmeye gerek kalmaksızın,
Yargıtay tarafından bozulacağını umuyoruz.

Sağlık, İçişleri ve Adalet Bakanlıklarını, meslek sırrını yok eden,  tutuklu ve hükümlülerin sağlığa ulaşma haklarını ihlal eden, savunma hakkını ortadan kaldıran ve hekimlik onurunu zedeleyen Üçlü Protokol kurallarını kaldırmaya ve tüm kurumlarında herkes için İstanbul Protokolü’nü uygulamaya davet ediyoruz.

İyi hekimlik uygulamasını engelleyen her türlü otoriter, hukuk tanımaz ve etik dışı tutumları kınıyor, temel insan hak ve özgürlüklerini, hasta haklarını ve hekimlik mesleği ilkelerini savunan Dr. Burhan BİREL’in ve onurlu meslektaşlarımızın yanında olduğumuzu bir kez daha duyuruyoruz.

Türk Tabipleri Birliği

Türkiye İnsan Hakları Vakfı

Adli Tıp Uzmanları Derneği

(http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/burhanbirel-3784.html)