Etiket arşivi: Dr. Erdal ATABEK

ARŞİVİMİZDEN : Eğitim Ama Ne İçin?

Dostlar,

Dr. Erdal Atabek bizim meslek büyüyüğümüzdür.
Kendlsini İstanbul Tıp Fakültesi‘ndeki öğrencilik yıllarımızdan (1973-77) tanırız.
Cağaloğlu’ndaki Türk Tabipleri Birliği (TTB) binasında (12 Eylül 1980 öncesinde
TTB merkezi İstanbul’da idi) son derece öğretici ve ufuk açıcı konferanslarını dinlerdik.

Anlattıklarıyla bizi soru sormaya ve düşünmeye yönlendirirdi.
Bilgi aktarma hedefli değilidi. Hele empozisyon.. hiç..

Erdal bey 16 yıl TTB Merkez Konseyi Başkanlığı yaptı.
İstanbul’da SSK Hastanesinde İç Hastalıkları Uzmanı idi.

12 Eylül’de TTB de kapatıldı pek çok sendika, dernek, meslre kuruluşu ve siyasal parti gibi (CHP de dahil!)..

Aydınlar Dilekçesi’ne imza koydu değerli Atabek..

Yargılandı, 3,5 yıla yakın hapis yattı ve aklandı..

Cezaevi anılarını “mutlaka okunası” İNSAN SICAĞI adlı kitapta topladı..
(İşkence gören bir kurbanın kendi göğsünde saatlerce baygın uyuması..
öyküsü iç kanatıcıdır..)

Birbirinden değerli kitaplar yazdı, yazıyor..

Son yıllarda eğitim konuları ve aile danışmanlığına yoğunlaştı.

Cumhuriyet’te yazmaya başlaması ayrı bir keyif ve kazanç oldu.

Dr. Atabek, 85 yaşlarında..

Ne güzel.. hala üretiyor ve öğretiyor..

(Çok yılar önce evinde içtiğimiz kahvenin tadı hala belleğimizde..
Korkarız sevimli kedisi yaşama veda etmiştir ??)

Arşivimizden aşağıdaki yazısını paylaşmayı yararlı bulduk..

İyi okumalar.. sindirerek ve gereğini yapmak üzere..

Sevgi ve saygı ile.
22.2.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

==============================

Dr. Erdal ATABEK

portresi

Eğitim Ama Ne İçin?

Eğitim artık kendi başına bir değer.
Eğitimli insan. Eğitimli akıl. Eğitimli toplum.

Ama eğitim ne içindir?
“Elbette insan için” yanıtı doğru mudur? Hayır.
Eğitim gerçekten insan için olsaydı, insanın kişiliğini geliştirmeyi hedeflerdi, insanı yetenekleriyle buluşturmayı amaçlardı. Eğitimin hedefleri arasında bunlar yoktur.
Eğitim, insanı mutlu etmek için de değildir. Öyleyse, eğitim ne içindir?
Sorulması gereken odak soru bu.

Günümüzün dayatılan eğitimi, insanı büyük bir sistemin işe yarar çarklarından biri yapmak içindir. Bu büyük sistem, kapitalist küreselleşmenin piyasasıdır.
Bu sistemin içinde yer alması amaçlanan insan, artık kendisi değildir.
Kararlar kendisi dışında verilmektedir. Seçimler kendi seçimleri değildir.
Mesleği bile kendi seçimi değildir. Piyasa güçleri neyi istiyorsa o olmak zorundadır.
O piyasa karşısında kendi olma hakkı elinden alınmıştır.
Onun için çalışmakta, onun için yaşamaktadır.
Büyük sistem onun iradesini felç etmektedir.
Dahası, onu “gönüllü köle” yapmakta, bundan ötürü de mutlu olması gerektiğine inandırmaktadır.

O da, kendisine sunulan konfor araçlarıyla ölçtüğü sözde yaşam kalitesiyle
mutlu olduğu yanılsamasını sürdürmektedir. Mutlu olma şansı elinden alınmıştır.
Çünkü, mutlu olmak için önce insan olmak gerekmektedir.
Oysa “o”, artık insan olmaktan soyutlanmış bir “meta” olmuştur.
Kendisi de kapitalist küreselleşmiş sistemin içinde bir “meta” olmuştur.
Alınır, satılır, kiralanır, reyondan reyona gezdirilir bir piyasa malı.
Fiyatı vardır, pazarı vardır, yükseklerde gezdiği zamanlar vardır, ucuzladığı koşullar vardır. Meta…

Sistemin verdiği ödül de 
“başarılı insan” metaforudur.
Sizi “başarılı insan” vitrinine koyarak ödüllendirir.  Sizi ötekilerle kıyaslar, değerinizi biçer ve ilan eder: Başarılı insan. “En başarılı insanlar” listesinde adınız vardır.
Gala gecelerinde sahneye çıkarsınız. Zenginsiniz. Ünlüsünüz. “En”lerden birisiniz. Sistemin en işe yarar çarklarından birisi oldunuz.

Mutluluk? Ne olduğunu düşünmeye bile zamanınız yoktur.

İnsan olmak? Ne demek olduğu bile belli değildir.

Özgürlük? Satın alabilme özgürlüğüdür.

Dayanışma? İşinize yarayacaklardan yararlanma demektir.

Fırsat? Önünüze çıkan her şeydir.

Çıkar? İşinize yarayan her şey.

Sorumluluk? Olabildiğince başkasına yüklenecek şey.
Size sunulan yaşam felsefesi budur.

Reddetmeniz gereken yaşam ideolojisi budur.

  • Aklınızı ambargolardan kurtarmak.

Boş inançların gizli tuzaklarından,
yapay yaşam fetişizminden,
– size dayatılan tüketim çılgınlığından aklınızı kurtarmak.

Duygularınızı insanca yaşamın doğallığına yeniden kavuşturmak.

Sevmeyi yeniden öğrenmek.

Saygıyı yeniden yaşamak.

Dayatılan korkulardan kurtulmak.
İçgüdülerimizi doğru bir yaşamın gücü yapmak.

Yeniden insan olmak.
Artık hep insan kalmak.
İnsan olanlarla buluşmak.

Günümüzün görevi işte budur…

(26 Kasım 2012, Cumhuriyet)