Etiket arşivi: Dr. Alper AKÇAM

Şiir : OKULUNDA ÖMRÜMÜN..


Dostlar
,

Dr. Alper Akçam..

Yurtsever bir savaşım insanı.. Bir hekim, bir cerrah..
Meslektaşımız.. Yıllarca Anadolu’da çoook zor koşullarda özveri ile hekimlik yaptı yurdum insanına. TTB (Türk Tabipleri Birliği) çalışmalarında birlikte olduk yıllarca.

Kendisini http://www.alperakcam.com sitesinde tanımalısınız.
Anne – baba Köy Enstitülü 2 yurtsever devrimci öğretmenin çocuğu.
Son yıllarda emeğini Yeni Kuşak Köy Enstitülüleri Derneği‘nde yoğunlaştırdı.

1952 doğumlu.. Geçtiğimiz günlerde doğum günüydü.. Türkiye’nin içine sürüklendiği hengamede gözden kaçtı.. Ama Alper farklıydı ve O sevenlerine kendi deyimi ile
“bir demet çiçek” sundu.. Aşağıdaki dizeleri..

Dr. Akçam’a ve O’nu yetiştirenlere, başta anababası olmak üzere şükran borçlu
bu ülke ve insanımız.

Sevgili Alper, dileyelim doğa sana uzun Ömür versin ve sen de üretmeyi sürdür
o nitelikli – güzel emeğinle..

Not : İnsanları yaşarken de değerlendirmeli değil mi?

Sevgi ve saygı ile.
12.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

================================

Şiir köşesi…

Meslektaşımız Dr. Alper Akçam’dan..

portresi

 

OKULUNDA ÖMRÜMÜN

 

 

ÇİĞ DAMLASINDA..

PARLAYAN GÜNEŞ
KIR ÇİÇEĞİNE KONMUŞ
KELEBEK
ÖMÜR UÇTU UÇACAK 

KIZGIN DEMİRE İNEN BALYOZ
TIRPAN ÇELİĞİNDE
TER
YAYLA OCAĞINDA SÖNMEYEN ATEŞ
SEHERİNDE SABAHIN
KOYAMAMIŞ DAHA YASTIĞA BAŞINI
UYKUSUZ BİBİMİN/ SULTAN;
SACINDA ARPA EKMEĞİ
KOKUSU DAĞLARI ALMIŞ

SEYHAT NENEMİN
GÜN YANIĞI/ BİN KIRIŞIK
YÜZÜNDE GÜLEN
KÜRTÇE BİR TÜRKÜ/ AÇIK SAÇIK… 

YAZIN BİN ÇİÇEĞİNDE
KIŞIN BALTA KESMEZ BUZUNDA/ AY BOYNUZLU KARA CAMUŞLARIN
VE ÖKÜZLERİN SICAKLIĞINDA
TEZEK KOKUSUNDA AHIRLARININ
ÖMÜR…

HAROSUNDA ÇAYIRINDA
BÜKERKEN SİGARASINI;
KUMRAL SAÇLARI GİBİ/ KIVIR KIVIR TÜTÜNÜ
KÜÇÜK AMCAMIN

MAVİ GÖZLERİNİN ENGİNLİĞİNDE SEVGİ
GÖKYÜZÜNE SAVRULMUŞ BİR DUMAN
ANKARA’DA KARŞIYAKA’DA YATAR ŞİMDİ
AMCALARIN/ DADALARIN/ CİCALARIN
BİBİLERİN VE NENELERİN SOFRASINDAKİ ÖMÜR

KARADENİZ İÇLERİ / KARABÜK GECELERİNDE
SİGORTA HASTANESİNİN
YORGUNLUKTAN BİTAP
NÖBET ODASINDA/ TÜL PERDEYİ KIPIRDATAN
KIRAÇ DAĞLARIN RÜZGÂRI

SİMSİYAH YAĞA BULANMIŞ ALINLARDA
TERE KESMİŞ/ GÖĞÜSLERDE
PARLAYAN AY IŞIĞI
EMEK

BURUŞ BURUŞ BİR SİGARA PAKETİ
GÖMLEK CEBİNDE
BİR SOLUK ARA VERSE DE
ÖLÜM…
HER YILSONU İŞTEN ÇIKARILIP
HER YILBAŞI İŞE YENİDEN ALINIRKEN
KIDEM TAZMİNATINDAN KAÇAN
GÖZBEBEĞİMİZ HÜR TEŞEBBÜSÜMÜZÜN
EMRİNDE
PARÇALANIR EKMEK PARASI İÇİN
ÖMÜR

FİLYOS’TA/ KİLİMLİ’DE/ ÇATALAĞZI’NDA
AZ ÖNCE ÇIKMIŞ
YÜZLERCE METRE YER ALTINDA
SIZAN SULARIN
VE KÖMÜR KARASININ IŞILTISI
YERALTI MADEN İŞÇİSİNİN GÖZÜNDE
ÖMÜR

HAYDİ BİR KEZ DAHA SOYUNUN
KARABÜK DEMİRSPOR GELMİŞ
MAÇA KIZI’NDAN SONRA/ FUTBOL MAÇINA
KAYABAŞI’NIN CÜMLE DELİSİNDE
AĞIZ DOLUSU GÜLMEDİR ÖMÜR

BİR OKULSUN SEN HAYAT
DOĞUM GÜNLERİMDE
DOSTLARIMLA BİRLİKTE KAPIMI ÇALAN!
BİR DİLİM EKMEKSİN
TAKSİM’DE PAYLAŞILAN
GÖĞSÜNÜ BASINÇLI SUYA SİPER EDEN
BİR KIZIN YÜREĞİNDE YANAN!
HER ÂNI FEDA OLSUN
SEVGİYE/ PAYLAŞMAYA
HOŞ GELDİN VE GÜLE GÜLE…

divider_yesil_fiyonk

Dr. ALPER AKÇAM,
08 HAZİRAN 2013, ANKARA

(Doğum günümü kutlayan tüm dostlarıma, sevdiklerime
bir demet çiçek olsun..)

Köy Enstitüleri : Anadolu Rönesansı’nın Yıldönümleri


Dostlar,

17 Nisan 1940.. Köy Enstitüleri’nin açılışı.. 73 yıl geçti..

27 Ocak 1954.. Köy Enstitüleri’nin kapatılışı.. 59 yıl geçti..

Tüm engellemelere karşın “Yeni Kuşak Köy Enstitülüler” yetişti! 

Örgütlendiler ve Derneklerini kurdular.
Başında, değerli meslektaşım Dr. Alper AKÇAM var..
http://www.ykked.org.tr/ web sitesi etkin ve çok öğretici..

AYDINLANMA IŞIĞI SÖNMEYECEK… ilkesiyle çalışmaktalar..

Bu gün İzmir’de bir etkinlikleri var.. Aydınlanma Onur Ödülü’nü,
bilge insan DOĞAN HIZLAN’a sunacaklar..

Bir de panel var elbette, güne not düşecekler..
İzmirli dostlar kendilerini çok şanslı saymalı bu oturum nedeniyle..

Bu görkemli kurumların benzerlerini, günün koşullarına göre yeniden yaratmak
ve işlev kazandırmak gerek.

Çünkü halkın eğitimi sorunu aşılamadı. Devrimi koruyup – kollayacak kuşaklar yeterince üretilemedi.

Büyük Atatürk,

  • “Cumhuriyet fikren, ilmen ve bedenen güçlü ve yüksek düzeyli koruyucular ister..” uyarısında bulunmuştu.

Atatürk Devrimi = Anadolu Rönesansı denklemi çok net ve kesindir.

Köy Enstitüleri bu denklemin anahtarı idi; mutlaka kaldığı yerden devam etmeliyiz.

Prof. Dr. John DEWEY, Büyük Atatürk‘ün ABD’den davet ettiği ve görüşlerinden yararlamdığı bir eğitmbilimci idi. Bakın ne diyor Köy Enstitüleri için :

  • “Hayalimdeki eğitim kurumları ‘
    Köy Enstitüleri olarak’ Türkiye’de kurulmuştur.”

imeceye_cagri

Bir kez daha BOZ URBALILARA selam olsun!

Sevgi ve saygı ile.
17.4.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

===========================================

EKONOMİ POLİTİK
Cumhuriyet 27.4.11

Prof. Erinç Yeldan

portresi

Anadolu Rönesansı’nın Yıldönümleri

Geçen hafta Anadolu devriminin en önemli köşe taşlarından birisinin,
23 Nisan Egemenlik Bayramı’nın yıldönümünü kutladık.
Bu ay içinde genç Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından bir diğeri ise
17 Nisan 1940 tarihinde kurulmuş olan Köy Enstitüleri idi.

  • Köy Enstitüleri projesi, okuma yazma oranı %5’i bile bulmayan
    Anadolu gerçeğinin kendi tarihini yaratma mücadelesidir.”
     desek yanlış olmaz.

Tümüyle Türkiye’ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde
Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Âli Yücel ile dönemin İköğretim Genel Müdürü
İsmail Hakkı Tonguç bizzat yönetmişti.

Köy Enstitüleri, geleneksel “derse ve kitaba dayalı eğitim” yerine, yaşamın pratiği içinde, “iş için, iş içinde eğitim” ilkesi eğitim anlayışıyla kurulmuştu.
Dahası, her Köy Enstitüsünde öğrenciler kendi okullarını ve üretim atölyelerini kendileri inşa ediyor; kendi öğretmenlerini yetiştiriyordu. Öğretmenleri ise gerek öğrencilere, gerekse köylülere pratik tarımsal üretim tekniklerini, okuma yazmayı ve temel bilgileri öğretiyordu.

1940-46 arasında Köy Enstitülerinde on beş bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirilmiş ve kapatıldığı 1954 yılına dek 1.308 kadın ve 15.943 erkek toplam
17.251 köy öğretmeni yetiştirilmişti.

Ancak, Köy Enstitüleri, yalnızca okuma yazma, temel bilgiler ve pratik üretim eğitimi ile değil, aynı zamanda sanat, edebiyat ve müzik eğitimi alanlarında da öncü kurumlar olarak tanınmaktaydı. Öğrenciler, geleneksel saz, keman ve mandolin gibi müzik aletlerini öğrenmekte ve oluşturdukları bandolarda 17 Nisan ve 29 Ekim şenlikleri başta olmak üzere konserler vermekteydi. Hasan Âli Yücel, Milli Eğitim Bakanlığı döneminde çok sayıda dünya edebiyat klasiğini Türkçeye tercüme ettirmişti.

Köy Enstitüleri, öğrencileri her yıl 25 tane (ayda 2 tane!) klasik romanı okumakla yükümlüydü.

Köy Enstitüleri, kanımızca Anadolu gençlerinin birer yurttaş olarak gelişimine
4 alanda öncülük etmiştir:

İlki, Köy Enstitülerinde eğitim gören gençler konuşmayı ve kendilerini ifade etmeyi öğrenmişlerdir. Bu konuda çok sık anlatılan bir öyküye göre, İsmail H. Tonguç bir enstitü ziyaretinde öğrencilere sorduğu sorulara yanıt alamaz. Genç öğrenciler utançlarından Tonguç’un yüzüne bile bakamazlar. Bunun üzerine Tonguç
şu yorumda bulunur:

“Anadolu köylüsü 600 yıldır susturuldu. Bundan böyle bu öğrencilerimize yalnızca matematik ve fen ilimlerini değil, aynı zamanda konuşmayı da öğretmeliyiz”.

Köy Enstitüsü öğrencilerinin ikinci kazanımı haklarını arama kararlılıklarıdır.

Alev Coşkun’un bize aktardıklarına göre, öğrenciler, öğretmenleri ve yöneticileri ile birlikte her cumartesi günü toplanmakta; karşılıklı olarak yakınmalarını bildirmekte ve açık eleştiri ve özeleştiri ortamında demokratik hak arama bilinci geliştirmekteydiler.(*)

1940’ların baskıcı ortamında verilen bu demokrasi sınavı, gerici, karşıdevrimci çevreler tarafından “komünistlik öğretiliyor” propagandası yayılarak engellenmek istenmiş ve bu mücadele, Enstitülerin kapatıldığı 1954 yılına dek sürmüştür.

Köy Enstitülerinin üçüncü kazanımı laik ve çağdaş eğitim anlayışını Anadolu insanına tanıtmasıdır. Bilimsel kuşkuculuk, öğretileni sorgulamak, sanat, edebiyat ve müziğe yakın ilgi Köy Enstitülerinin ana eğitim felsefesini oluşturmaktaydı.
Ama daha da önemlisi, (dördüncü olarak) Köy Enstitülerinde kız ve erkek öğrenciler bir arada karma eğitim yapıyor ve birlikte okuyor, birlikte çalışıyor ve
birlikte üretiyordu.

Kadın erkek eşitliği ve yurttaşlık bilincinin temellerinin atıldığı Köy Enstitüleri,
kısa zamanda büyük toprak sahiplerinin, ağaların ve Cumhuriyet Türkiye’sinin karşıdevrimcilerinin ortak düşmanı haline geldi.

“Komünizm tehdidi”, “Din elden gidiyor”, “Halkımız din eğitimi alabilecek imam ararken gençlerimiz komünistlik öğreniyor.” türünden gerici propagandalar, Türkiye’nin NATO üyeliği ve Marshall yardımı aracılığıyla Amerikan emperyalizminin güdümüne girdiği yıllarda Köy Enstitüleri büyük bir karşı saldırıyla karşılaştı.

Nitekim köy ağaları bir yandan kırsal kesimde kendi egemenliklerinin sonu olabilecek Köy Enstitüsü eğitim sistemine karşı çıkarken bir yandan da

ABD; Türkiye’ye sağladığı mali destek karşılığında

– “beş yıllık kalkınma planları” ve 

– Köy Enstitüleri”leri gibi “Sovyet sistemine benzer uygulamaların” 

kaldırılmasını talep etmekteydi.

Karşıdevrimci muhalefetin saldırılarının yükselmesiyle birlikte 1947’de Köy Enstitülerinin müfredatları değiştirildi ve sonunda da 1954 yılında Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer tarafından kapatıldı. İsmet İnönü“CHP oy yitiriyor kaygısıyla” bu gelişmelere sessiz kaldı.

Köy Enstitülerinin tarihçesi, özellikle genç okurlarımız için geçmişte kalmış,
nostaljik bir proje olarak görünebilir. Oysa bu proje çok sayıda akademik araştırmaya konu olmuş, tüm dünya eğitim yazınında büyük ilgi uyandırmış bir ulusal yurttaşlık projesinin atıldığı çok önemli bir adımdır.

  • Köy Enstitüleri; Anadolu İhtilali’nin ve yarım bıraktırılmış
    Anadolu Rönesansı’nın 
    son derece önemli bir mihenk taşıdır.

 

Nice 17 Nisan’lara…

_________________________

(*) Alev Coşkun, “Hasan Âli Yücel, Aydınlanma Devrimcisi”,
Cumhuriyet Kitapları, Nisan 2007.