Etiket arşivi: Döviz krizi

Döviz krizi

Veysel UlusoyVeysel Ulusoy
Cumhuriyet, 21.11.21

Ekonomideki yaklaşımların tersine bir piyasa davranışı gerçekleşiyor son günlerde. Üretilen ürünlerin piyasa fiyatları artarken üretim miktarı azalmakta, azaldıkça da fiyatlara tekrar zam geliyor. Bu sarmalın özellikle son dönemde daha da içinden çıkılmaz bir hal aldığını görmekteyiz.

Kimi bunu küresel arz zincirindeki kırılmalara, kimisi ise ulusal ekonomilerdeki yapısal bozukluklara bağlamaktadır.

Doğal olarak bunlar genel ekonomik dengeleri ilgilendiren yorum ve tartışmalar. Gerçek olan ise hızını inanılmaz derecede artıran fiyat genel seviyesindeki davranış bozukluklarıdır. Öyle ki artık baş döndürücü bir zam yağmuru ve arkasından gelen alım gücü eksilmesi toplumsal yükü oldukça artırmaktadır.

Bugünlerin Türkiyesi’nde, 1970’lerin son çeyreğinde yaşanan aşırı bir enflasyonist ortam ve eriyen reel ücretlerin yansımasını gördüğümüzü belirtmek sanırım yanlış olmaz.

Üç haneye yaklaşan enflasyon oranı, ara mal tedarikinde yaşanan zorluklar, un, şeker ve yağ gibi temel gıda ürünlerinin arzında çalmaya başlayan tehlike çanları ve benzeri örnekler, kontrol edilemeyecek bir sürecin başlangıcının sadece ara göstergeleri olarak karşımıza çıkıyor.

Tüm bu kargaşa içinde kanayan yaraya tuz basan bir karar da Merkez Bankası’ndan geldi birkaç gün önce. Siyasetten bir türlü arındırılamayan faiz kararı, yine olması gerekenin aksine verildi ve indirim yönünde oldu. Aksine, istemesek de enflasyon oranındaki artışın, beklenen enflasyon ve ekonomik büyüme ile kombinasyonunun ortaya çıkardığı fotoğraf bize faiz artırımı veya sabit tutma eğiliminden öte, yükselmesi gerektiğini söylüyordu.

İşte tam bu ekonomik karar bize, ortaya çıkan ürünün tam anlamıyla siyasi faiz oranı olduğunu açıkça belirtmektedir. Her siyasete bağlı akıldışı ekonomik kararda olduğu gibi, yine sonuçta çalkantı ve refahı olumsuz etkileyen faktörlerin bileşenlerini tecrübe etmiş olduk.

Bu çalkantıya artık bir isim koyalım…

Yılbaşından bu yana ABD Doları karşısında %51, son 70 günde ise %36 değer kaybeden ulusal paramızın yarattığı şokun ekonomik teoride açık ve net tanımı tam bir döviz krizidir. Öyle bir kriz ki içinde gübreye iki günde bir yüklü zammın yanında, şeker, yağ, akaryakıt gibi gerekli ürünlerin arzında yaşanan sorunları ve raflarda hemen her gün değişen etiketlerin görünen yüzünü, tecrübe edeceğimiz ve daha uzun yıllar sürecek sorun yumağının birer örneğini barındırmaktadır.

Tüm bunların yanında devletin üretim gücünün piyasalara yansımaması ise sorunları çözümsüz kılan bir etken olarak gözükmektedir. Eksiye düşmüş ve süreklilik arz eden bir Merkez Bankası rezerv yapısı, ucuz emek üzerine kurulmuş, rekabetçi kur sosu ile bezenmiş, fakirleştiren bir ihracat hacmi ile reel büyümenin cılız yapısı bu çözümsüzlüğü bir bakıma kalıcı kılmaktadır.

Düşük faize yapışan yüksek enflasyon ve artan döviz kuru, ithalata göbeğinden bağlı olan üretim yapımızı anlaşılan bu gidişle halka üç haneli bir fiyatlar genel seviyesi artışını, üst sınırı belli olmayan bir döviz kurunu ve reel ücretleri eriten bir süreci tattıracak gibi.

Bir de buna öngörüsüzlüğün ortaya çıkardığı inat ekonomisini eklemek gerekiyor sanırım.

Prof. Korkut Boratav : Yolun sonu IMF!

Hocaların hocası dövizi yorumladı:
Yolun sonu IMF!

İktisatçı Prof. Dr. Korkut Boratav, dünyada egemen olan finans kurallarına dikkat çekti ve “Şimdi bu kurallara ya uyacaksınız ya da cezalandırılacaksınız. Sonuç, kurallara teslim olursanız IMF’ye gidersiniz. İşte Türkiye bu noktadadır.” dedi.
CHP’li ekonomist Selin Sayek Böke ise “Bu OHAL devalüasyonudur. Göz göre göre hep birlikte batıyoruz” yorumunda bulundu. (Cumhuriyet, 23.05.2018)

[Haber görseli]

Prof. Dr. Boratav’ın değerlendirmeleri şöyle:

* Şu anda dünyaya egemen olan finans kuralları şunlar:
1- Merkez Bankası’nın kesin bağımsızlığı.
2- Enflasyon üzerinde faiz oranı belirleyen sıkı para politikası.
3- Döviz fiyatları dalgalanmaya bırakılacak, Merkez Bankası müdahale etmeyecek.
4- Hepsinin temeli olan ana kural sermaye hareketleri serbest bırakılacak.

* Şimdi bu kurallar finans kapitalin egemenliğini sağlayan kurallardır. Bununla baştan kavga etmeniz mümkün. Yani “sermaye hereketlerini kontrol edeceğim” diyerek meydan okuyabilirsiniz. Türkiye bundan 1989’da vazgeçti, serbest bıraktı. İkincisi Döviz kurunu kontrol edebilirsiniz. Türkiye bundan da Kemal Derviş döneminde 2001’de vazgeçti. 2002 sonunda iktidara gelen AKP de aynı kuralları kabul etti. Şimdi buna ya uyacaksınız ya da cezalandırılacaksınız.

* Nedir cezalandırma? Fon girişleri durur. Krediler pahalılaşır ya da ana parayı tahsil etmeye başlar bankalar. Bu da Döviz krizine sürükler. Sonuç, kurallara uymaya razı olursanız, teslim olursanız IMF’ye gidersiniz. İşte Türkiye bu noktadadır.

* Cumhurbaşkanı bu kurallara uyma niyetinde olmadığını çeşitli vesilelerle söylüyor. Fakat söylem ortalığı karıştırıyor. Ne söylüyor:

“Yurt dışına para kaçıranlara vergi uygulanacak. Cumhurbaşkanı, yürütmenin başı olarak Merkez Bankası bağımsızlığına tabi olmak zorunda değildir. Son olarak da faiz bütün kötülüklerin anasıdır, düşürmek lazım.”

Bunlar kurallara itiraz anlamına geliyor ama temel kural korundukça yani sermaye hareketlerinin korunması durumunda olanaklı değil. Cezalandırılırsınız.

Prof. Boratav, ekonomideki kötüye gidişin işçiye, memura yansımasının nasıl olacağı konusunda da

  • “Enflasyon yukarı çekilir, sonunda sert krize dönüşürse ekonomi daralmaya başlar.
  • İşsizlik yükselir. Ancak bu nokta daha sonra gelir. Yıl sonunda gelir. Özellikle önümüzdeki yıl gelir.” dedi.
    =========================================

    Teşekkürler Boratav hocamız, saygın üstadımız…
    Dileyelim siyasal partilerin yetkilileri – sorumluları da okur uyarılarınızı..

    Sevgi ve saygı ile. 28.5.18

    Dr. Ahmet Saltık
    www.ahmetsaltik.net