Etiket arşivi: Dışişleri Bakanı Davutoğlu

AKP’nin Suriye ile savaş çıkarma oyunları : AYDINLIK-8.4.14


Dostlar,

AYDINLIK‘ta bu gün (08 Nisan 2014). 2. sayfada yayımlanan makalemizi
sizinle paylaşmak istiyoruz. Daha önce sitemizde yayımladığımız bu makaleye
(http://ahmetsaltik.net/2014/03/29/akpnin-suriye-ile-savas-cikarma-oyunlari/)
ADD web sitesinde de yer verilmişti (28.3.14). Aradan geçen 10 gün dolayında süre
ne yazık ki yazdıklarımızı pekiştirmekte..

Suriye’deki kimyasal silah saldırısında Erdoğan’ın parmağı olduğu basında yer aldı.. ABD’li kimi yetililer de de benzer suçlamalarda bulundu. Çok kaygı verici bir durum..

  • Türkiye, Suriye’de emperyalizmin çıkardığı iğrenç iç savaştan
    kesinkes
    uzak durmalıdır.

Emperyalizmin amaçlarına taşeronluk yapmak, Atatürk Türkiyesi için
utanç vericidir.
Hele bir de yandaş bir şeriatçı rejim kurdurmak için Suriye’de
rejim karşıtı emperyalizm maşaları ile ortak davranmak asla kabul edilemez..

Sevgi ve saygı ile.
8 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

============================================

AKP’nin Suriye ile savaş çıkarma oyunları

AYDINLIK
08 Nisan 2014
http://www.aydinlikgazete.com/guendem/37603-akpnin-suriye-ile-savas-cikarma-oyunlari.html

2akpsavas

Komşusuyla kör gözüm parmağına savaşa sürüklenen güzel ülkemiz…
Eli kanlı El Kaide, El Nusra, Hamas, Müsülüman Kardeşler örgütlerine verilen destekler.

Tekbir sesleriyle insanları canice boğazlayan katil sürüleri,
psikopatlara açılan kapılar, korumalar, kollamalar.

Tapelerde itiraf edilen 2000 (iki bin) TIR dolusu savaş mühimmatı yollamalar..

1 general ve 1000 (bin) askeri sıcak çatışmaya göndermeler..

Hepsi hepsi;

– Suriye’de iç savaş çıkarmak,

– Suriye’de emperyalizmin çıkarttığı iç savaşa taraf ve maşa olmak,

Laik Esat rejimini devirip Müslüman Kardeşler – El Nusra – El Kaide tipi
ilkel bir yandaş şeriat rejimi kurdurmak
ve

– Suriye’yi bölüp kuzeyinde PYD (PKK’nın Suriye kolu) öncülüğünde,
Kuzey Irak’ta olduğu gibi bölgesel özerk Kürt devleti kurdurmak için..

Evet… AKP iktidarı bu politikaların AB-ABD adına taşeronluğunu yaparak bir yandan Batı’nın desteğini almak için BOP Eşbaşkanlığına = Türkiye’yi bölme planına görevli atanırken, bir yandan da örtük gündemine hizmet etmekte.. Bölünmüş ve şeriatın kucağına düşürülmüş, Başkanlık rejimi ile diktaya teslim edilmiş bir Anadolu Federe İslam Devleti. Ana hedef bu..

13-14 Mart 2014 günü devletin tepelerinde Dışişleri Bakanı, Dışişleri Müsteşarı,
MİT Müsteşarı ve Genelkurmay 2. Başkanı’nın katıldığı toplantıda yapılan konuşmalar sızdırıldı. Buna Cemaat’in tek başına gücünün yetmeyeceği açık… 2 seçenek var.
Ya içerde köstebek arayacaksınız ya da uluslararası büyük istihbarat örgütleri…

Peki niçin?

Çanlar kimin için çalıyor?

Onu da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP, artık kendine sorsun.
Tükenmiş bedeni ve incelmiş sesi ile Diyarbakır ve Van’daki mitingde bu dinlemeyi yapanlara 40 tane hakaret sıfatı takarken bir de durup “Acaba neden?” demek
aklına gelmez mi?

Dışişleri Bakanı Davutoğlu da, Erdoğan da konuşmaların içeriğini yalanla(ya)madı.. “Ulusal Güvenlik” gerekçesi ile zorlama biçimde Youtube’dan görüntülü kayıtlara halkımızın erişimini engelleme kararı aldılar. Ama dünya alem izliyor..

Temel soru şudur        :

Siz o engellediğiniz görüntülü kayıtlardaki konuşmaları – planları niçin yaptınız?

Yeryüzü ve de insanlık tarihi bu denli mide bulandıran “siyaset” (!?) görmedi!

Bunun sonu felaketin de felaketidir!

Yarın BM Güvenlik Konseyi’nde Türkiye savaş suçlusu ilan edilebilir.

O zaman gelsin askeri – ekonomik – diplomatik – ticari.. ambargolar..

Bedelini bu garip – yoksul halk ve batırdığınız ülke ekonomisi ödesin..

Bu arada Başbakan Erdoğan da savaş suçlusu ilan edilsin ve
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmak istensin..

Güneydoğuda bölücü taşeron örgütle savaşan kahraman komutanlara kurulan kumpas sizin başınıza çöksün..

Çanlar kimin çalıyor dersiniz?

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@mail.com

AKP’nin SURİYE İLE SAVAŞ ÇIKARMA OYUNLARI


AKP’nin SURİYE İLE SAVAŞ ÇIKARMA OYUNLARI

Komşusuyla kör gözüm parmağına savaşa sürüklenen güzel ülkem…
Eli kanlı El Kaide – El Nusra örgütlerine verilen destekler.
Tekbir sesleriyle insanları canice boğazlayan katil sürüleri,
psikopatlara açılan kapılar, korumalar, kollamalar.

Tapelerde itiraf edilen 2000 (iki bin!!) TIR dolusu savaş mühimmatı yollamalar..
1 general ve 1000 (bin!) asker yollamalar..

Hepsi hepsi;

– Suriye’de iç savaş çıkarmak,
– Suriye’de emperyalizmin çıkarttığı iç savaşa taraf  ve maşa olmak,
Laik Esat rejimini devirip Hamas – Müslüman Kardeşler – El Nusra – El Kaide tipi
ilkel bir yandaş şeriat rejimi kurdurmak ve
– Suriye’yi bölüp kuzeyinde PYD (PKK’nın Suriye kolu) öncülüğünde,
Kuzey Irak’ta olduğu gibi bölgesel özerk kukla Kürt devleti kurdurmak için..

Evet… AKP iktidarı bu politikaların AB-ABD adına taşeronluğunu yaparak
bir yandan Batı’nın desteğini almak için BOP Eşbaşkanlığına = Tükiye’yi bölme planına görevli atanırken, bir yandan da örtük gündemine hizmet etmekte..
Bölünmüş ve de şeriatın kucağına düşürülmüş, Başkanlık rejimi ile diktaya teslim edilmiş bir Anadolu Federe İslam Devleti..

Ana hedef bu..

13 Mart 2014 günü devletin tepelerinde Dışişlerinde Bakan, Müsteşarı, MİT Müsteşarı ve Gn. Kurmay 2. Başkanının katıldığı toplantıda yapılan konuşmalar sızdırıldı.
Buna Cemaat’ın tek başına gücünün yetmeyeceği açık.. 2 seçenek var..
Ya içerde köstebek arayacaksınız ya da uluslararası büyük istihbarat örgütleri..

Peki niçin??

Onu da Başbakan RTE ve de AKP artık kendine sorsun..
Tükenmiş bedeni ve çocuk sesi – kadın sesine dönmüş sesi ile Başbakan RTE Diyarbakır ve Van’da bu gün (27.3.14) mitingde bunu yapanlara  40 tane hakaret sıfatı takarken bir de durup “Acaba neden??” demeyi akletmez mi?

Dışişleri Bakanı Davutoğlu da Başbakan da konuşmaların içeriğini yalanla(ya)madı.. Ulusal Güvenlik gerekçesi ile zorlama biçimde youtube’dan görüntülü kayıtlara halkımızın erişimini engelleme kararı aldılar. Ya dünya alem ??

Temel soru şudur                    :

Siz o engellediğiniz görüntülü kayıtlardaki konuşmaları – planları niçin yaptınız?? Ülkemizi savaşa sokma planlarınızla hangi yüksek memleket çıkarını korumayı hedeflediniz??

  • Artık montaj – dublaj – suflaj da diyemiyorsunuz..
  • İçeriği de yadsıyamıyorsunuz.

Ülkeyi savaşa sürükleyip Mehmet’in kanını akıtarak iğrenç siyaset planlıyorsunuz.

OHAL ya da savaş durumu – sıkıyönetim ilanı ile seçimleri ertelemek istiyorsunuz.
Ya da savaş rantı ile seçim kazanmak..
Batmaktan kurtulmak..
Yeryüzü ve de insanlık tarihi bu denli mide bulandıran “siyaset” görmedi!

Bunun sonu felaketin de felaketidir.

Yarın BM Güvenlik Konseyi’nde Türkiye terörist ülke ilan edilebilir.
O zaman gelsin askeri – ekonomik – diplomatik – ticari.. ambargolar..
Bedelini bu garip – yoksul halk ve batırdığınız ülke ekonomisi ödesin..

Bu arada Başbakan RTE de savaş suçlusu ilan edilsin ve
Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmak istensin..

Güneydoğuda bölücü taşeron örgütle savaşan kahraman Komutanlara kurulan kumpas sizin başınıza çöksün..

Siz de Türkiye’nin bu Mahkemenin (Uluslararası Ceza Mahkemesi)
yargılama yetkisini kabul etmemiş olmasına sığınarak bu izni vermeyin..
Sonra da Sudan’ın El Beşir’i gibi bu kez Interpol kırmızı bülten çıkarsın.
Türkiye Başbakanı RTE, yurtdışına çıkamaz olsun..
Biz de ülke olarak bu utanca katlanalım bu arada siz mağduru oynamak için
bu “fırsatı” (!) da yüzünüz hiç kızarmadan iç kamuoyunda kullanın..

*****

Yok efendiler yok.. Bu terazi bunca sıkleti kaldırmaz..

30 Mart 2014 günü sandıklara gömülürsünüz..
Bu halk bu denli aptal değil; gereğini yapacaktır, vatanına sahip çıkacaktır.

Çanlar kimin çalıyor dersiniz??

Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimizin
geldiği noktaya bakar mısınız? Biz bunlara layık mıyız?

Not : Bu yazımız ADD web sitesinde de yayımlanmıştır.

http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/akpnin-savas-sucu-tapesi-suriyeye-saldiriyi-boyle-planladilar-haberi-90076

İndirebilenler indirsin ve dağıtsın…
2-  http://www.youtube.com/watch?v=XWMW7ZexvdI

Ahmet Davutoğlu “Gerekirse Kendi Ülkemize Füze Atarız “

Ahmet Davutoğlu(2) “Gerekirse Kendi Ülkemize Füze Atarız ” 2
Youtube’daki olay link: ilk link 9 dakika https://www.youtube.com/watch?v=B5He1zN0zaA
 
Youtube’a giremeyenlere öneriler:
Youtube’a nasıl girilir?
DNS değiştirme yöntemine veya VPN’lere başvurmanız gerekecek.
Youtube’a 195.46.39.39 ve 195.46.39.40 DNS ile Youtube a girebilirsiniz
Ya da aşağıdaki tünellerden girmeyi deneyebilirsiniz:
 
http://www.dtunnel.com
http://www.proxylord.com/
http://anonymouse.org/anonwww.html
Vtunnel
Ktunnel
Browseunblocked
İcanhasproxym
Bypas
Sneakmyass
Burrow
Browseunblocked
Gtfomy
Kc8yds
Satandeathkill
Disturb
Plzhidemy
Gtfo
Hvvd1

 

Sevgi ve saygıyla
27.3.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

UKRAYNA’DA NE OLUYOR?


UKRAYNA’DA NE OLUYOR?

Portresi_gulumseyen

 

Onur Öymen

 

 

 

Ukrayna’daki gelişmeler giderek daha çok kaygı uyandıracak boyuta ulaştı.
Şiddetli çatışmalara sahne olan Kiev’de göstericiler parlamentoyu ele geçirdiler.
Meclis, Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’i görevden aldı, yerine geçici olarak Olexander Turchynov’u getirdi ve muhalefet lider Arseny Yatenyuk’u Başbakanlığa atadı. Yanukoviç Moskova’ya kaçtı. Bugün yaptığı basın toplantısında kendisinin
hala Ukrayna’nın meşru cumhurbaşkanı olduğunu söyledi ve güvenliği sağlandığında Kiev’e döneceğini bildirdi.

Bugün silahlı gruplar, Yarı Özerk Kırım bölgesindeki yerel parlamentoyu ve hükümet binalarını işgal ettiler ve Rus bayrakları çektiler. Bu arada Rusya Cumhurbaşkanının talimatıyla 150,000 Rus askeri Ukrayna sınırında tatbikat yapmaya başladı.

Batı’daki AB eğilimli eyaletlerle Doğu ve Güney Doğu’daki Rus eğilimli bölgelerin arasında çatışmaların çıkmasından ve ülkenin bölünmeye gitmesinden
kaygı duyuluyor.

Kırım Tatarları geçmişte yaşadıkları büyük sürgünün yaralarını henüz saramadan
bu çatışmaların ortasında kaldılar. Tatarların lideri ve Ukrayna Parlamentosu üyesi Mustafa Cemiloğlu Tatarların Kırım’da, Kiev’deki Hükümete bağlı bir milis gücü kurarak bunların yasa dışı silahlı grupların eylemlerine karşı sivil halkı koruma görevi yapmalarını önerdi.

Bütün bu olaylar nereden kaynaklandı?

Kasım ayında (2013) Cumhurbaşkanı Yanukoviç, AB ile yapılması öngörülen
Ticari Ortaklık Anlaşmasını imzalamayı reddetti. AB’ye yakınlaşmak isteyen göstericilere karşı Hükümet şiddet kullandı. Yaklaşık 100 kişi öldü. O kaos ortamında Yanukoviç görevini terk ederek Kiev’den kaçtı.

Rus doğal gazını Avrupa’ya ulaştıran boru hattının geçtiği Ukrayna, stratejik açıdan büyük önemn taşıyan bir ülke. Savaş sanayi alanında da dünyanın öne gelen ülkeleri arasında. Ancak son zamanlarda ekonomik açıdan sıkıntılarla karşılaştı. Rusya vaat etiği 15 milyar dolarlık yardımın yalnızca 3 milyarlık bölümünü verdi, gerisini vermek için ülkenin iç istikrara kavuşturulmasını şart koştu. Bu sağlanamadı. Merkez Bankasındaki rezervler 15 milyar dolara düştü. Kamu borçları ulusal gelirin (gayrı safi milli hasılanın)
% 40,5’ine ulaştı. Önümüzdeki yaz aylarında Ukrayna’nın 60 milyar $ borç ödemesi gerekiyor. Yeni başbakan Yatenyuk, IMF ve AB’den acil yardım gelmezse
ülkesinin bu borçları ödeyemeyecek duruma düşebileceğini söyledi.

Yatenyuk, Yanukoviç’in son 3 yılda devlet hazinesinden 70 milyar $ kaçırdığını iddia etti. İsviçre Bankaları Yanukoviç’in hesaplarını dondurdu. Bütün bu olup bitenlerin stratejik boyutu da çok önemli. Rusya’nın yurt dışındaki 11 üssünün en büyüğü Ukrayna’nın Kırım bölgesindeki Sivastopol’da. Ukrayna 1997’de imzaladığı bir anlaşmayla
bu üssü 2017 yılına dek Rusya’ya kiralamıştı. Daha sonra bu süre 2042’ye dek uzatıldı. Rusya’nın Karadeniz ve Akdeniz’deki askeri varlığının belkemiği bu üs.

Amerika ve NATO Rusya’nın askeri müdahalesinden endişe ediyor.
Bu gelişmelerin ortasında Dışişleri Bakanı Davutoğlu bugün Kiev’e gideceğini açıkladı. Umuyoruz ki, orada Suriye’ye yaptığımız hataları yinelemeyiz ve kendimizi çatışmaların içine sürüklemeyiz.

Çünkü gelişmeler,

  • Arap Baharı gibi Slav baharının da bir kışa dönüşme riskinin yüksek olduğunu gösteriyor.

Şimdi Türkiye’nin Ukrayna’daki gelişmelerin barış ve demokrasi içinde çözümünü
teşvik etmesi ve bölgedeki bütün dengeleri bozacak bir uluslararası çatışmaya dönüşmemesi için çaba göstermesi gerekiyor.

Türkiye’ye ayrıca, Karadeniz’de güvenliğin kilit taşı olan Montreux Sözleşmesi’nin titizlikle uygulanması görevi düşüyor. Bu gelişmeler ülkelerin birliğinin, bütünlüğünün korunmasının, demokrasinin yaşatılmasının ne denli önem taşıdığını gösteren derslerle dolu.

Saygılar, sevgiler. 1.3.14

Onur Öymen : Ukrayna’daki Gelişmelerin Düşündürdükleri


Ukrayna’daki Gelişmelerin Düşündürdükleri

Portresi_gulumseyen

 

 

Onur Öymen

 

 

Ukrayna’daki gelişmeler giderek daha fazla kaygı uyandıracak boyuta ulaştı.

Şiddetli çatışmalara sahne olan Kiev’de göstericiler parlamentoyu ele geçirdiler.
Meclis, Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’i görevden aldı; yerine geçici olarak Olexander Turchynov’u getirdi ve muhalefet lider Arseny Yatenyuk’u Başbakanlığa atadı. Yanukoviç Moskova’ya kaçtı. Bugün yaptığı basın toplantısında kendisinin
hala Ukrayna’nın meşru cumhurbaşkanı olduğunu söyledi ve güvenliği sağlandığında Kiev’e döneceğini bildirdi.

Bugün silahlı gruplar, Yarı Özerk Kırım bölgesindeki yerel parlamentoyu ve
hükümet binalarını işgal ettiler ve Rus bayrakları çektiler. Bu arada Rusya Cumhurbaşkanının talimatıyla 150,000 Rus askeri Ukrayna sınırında tatbikat yapmaya başladı. Batıdaki AB eğilimli eyaletlerle Doğu ve Güney Doğu’daki Rus eğilimli bölgelerin arasında çatışmaların çıkmasından ve ülkenin bölünmeye gitmesinden
kaygı duyuluyor.

Kırım Tatarları geçmişte yaşadıkları büyük sürgünün yaralarını henüz saramadan
bu çatışmaların ortasında kaldılar. Tatarların lideri ve Ukrayna Parlamentosu üyesi Mustafa Cemiloğlu Tatarların Kırım’da, Kiev’deki Hükümete bağlı bir milis gücü kurarak bunların yasadışı silahlı grupların eylemlerine karşı sivil halkı koruma görevi yapmalarını önerdi.

Bütün bu olaylar nereden kaynaklandı?

Kasım ayında Cumhurbaşkanı Yanukoviç AB ile yapılması öngörülen Ticari Ortaklık Anlaşmasını imzalamayı reddetti. AB’ye yakınlaşmak isteyen göstericilere karşı Hükümet şiddet kullandı. Yaklaşık 100 kişi öldü. O kaos ortamında Yanukoviç görevini terk ederek Kiev’den kaçtı.

Rus doğal gazını Avrupa’ya ulaştıran boru hattının geçtiği Ukrayna, stratejik açıdan büyük önemn taşıyan bir ülke. Savaş sanayisi alanında da dünyanın öne gelen ülkeleri arasında. Ancak son zamanlarda ekonomik açıdan sıkıntılarla karşılaştı. Rusya,
vaat etiği 15 milyar dolarlık yardımın yalnızca 3 milyarlık bölümünü verdi,
gerisini vermek için ülkenin iç istikrara kavuşturulmasını şart koştu. Bu sağlanamadı. Merkez Bankasındaki rezervler 15 milyar dolara düştü. Kamu borçları ulusal gelirin (gayrı safi milli hasılanın) % 40,5’ine ulaştı. Önümüzdeki yaz aylarında Ukrayna’nın
60 milyar $ borç ödemesi gerekiyor. Yeni başbakan Yatenyuk, IMF ve AB’den
acil yardım gelmezse ülkesinin bu borçları ödeyemeyecek duruma düşebileceğini söyledi.

Yatenyuk, Yanukoviç’in son 3 yılda devlet hazinesinden 70 milyar $ kaçırdığını iddia etti. İsviçre Bankaları Yanukoviç’in hesaplarını dondurdu.

Bütün bu olup bitenlerin stratejik boyutu da çok önemli. Rusya’nın yurt dışındaki
11 üssünün en büyüğü Ukrayna’nın Kırım bölgesindeki Sivastopol’da.
Ukrayna 1997’de imzaladığı bir anlaşmayla bu üssü 2017 yılına dek Rusya’ya kiralamıştı. Daha sonra bu süre 2042 yılına dek uzatıldı. Rusya’nın Karadeniz ve Akdeniz’deki askeri varlığının belkemiği bu üs.

Amerika ve NATO Rusya’nın askeri müdahalesinden endişe ediyor.

Bu gelişmelerin ortasında Dışişleri Bakanı Davutoğlu bugün Kiev’e gideceğini açıkladı. Umuyoruz ki, orada Suriye’ye yaptığımız hataları tekrarlamayız ve kendimizi çatışmaların içine sürüklemeyiz.

Zira gelişmeler, Arap Baharı gibi Slav baharının da bir kışa dönüşme riskinin yüksek olduğunu gösteriyor.

Şimdi Türkiye’nin, Ukrayna’daki gelişmelerin barış ve demokrasi içinde çözümünü
teşvik etmesi ve bölgedeki bütün dengeleri bozacak bir uluslararası çatışmaya dönüşmemesi için çaba göstermesi gerekiyor.

  • Türkiye’ye ayrıca, Karadeniz’de güvenliğin kilit taşı olan Montreux Sözleşmesi‘nin titizlikle uygulanması görevi düşüyor.

Bu gelişmeler ülkelerin birliğinin, bütünlüğünün korunmasının, demokrasinin yaşatılmasının ne denli önem taşıdığını gösteren derslerle dolu.

Saygılar, sevgiler.
28.2.14

TBMM Tezkereyi İyi Değerlendirmelidir


TBMM Tezkereyi İyi Değerlendirmelidir

Tansel_Colasan

 

Tansel ÇÖLAŞAN
ADD Genel Başkanı
30.9.13, Ankara

 

 

Cumhuriyetin iç ve dış politikaları, ulusal çıkarlar gözetilerek “yurtta barış dünyada barış” ilkesi üzerine kurulmuş idi. İkinci dünya savaşı sonrasında BATI’ya bağımlı, teslimiyetçi politikalarla ulusal menfaatlerinin yerini BATILI ülkelerin menfaatleri almışsa da, ilk kez bugün Türkiye ulusal menfaatlerin ötesinde, tüm komşularla sorunlu bir dış politika izleme noktasına geldi. 1200 km uzunluğundaki güney sınırımızda Irak merkezi hükümeti yerine Türkiye’ye terör ihraç eden kuzey Irak geçici hükümeti ile dostluğu tercih eden hükümet, komşu Suriye ile de (0) sorundan ABD istekleri doğrultusunda, Suriye’yi cezalandırmak isteyen “gönüllüler” grubuna katılıvermiştir.

Ne var ki, Rusya’nın girişimiyle ABD – Rusya arasında varılan mütabakatla
Suriye’nin elindeki kimyasal silahları BM’in kontrolüne bırakmasına karşılık, “cezalandırılmasından” şimdilik kaydıyla vazgeçilmiş, Suriye’de bu öneriyi kabul etmiş, böylece sınırlarımızdaki büyük tehlike belki de yerini Barışa bırakmak noktasına gelmiştir.

Ne var ki, savaşta ısrarlı olan hükümet, geçtiğimiz günlerde bir Suriye helikopterini
sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle düşürdü. Tam da Suriye’nin ABD ile Rusya’nın önerisi üzerine elindeki kimyasal silahları BM’in kontrolüne bırakmayı kabul etmesinin ertesinde, Paris’te barış yolunu açabilecek bir konferansın yapıldığı gün,
neden böyle bir saldırı yapmış olduğunu anlamak ne kadar zor ise, böyle bir barış ortamı yaratılmışken, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun deyişi ile, Suriye helikopterinin sınırımızı henüz ihlal etmeden düşürülmesini anlamak da o kadar zor.
Türkiye Suriye’ ye savaş açmak isteyen ülkeler arasında bugün tek başına kalmıştır.1 Ekim’de TBMM açılıyor. 4 Ekim’de hükümetin Meclis’ten, 1 yıl önce olası bir savaşta kullanılmak üzere ucu açık olarak aldığı yetkinin süresi dolacak. Meclis’e çok büyük görev düşüyor, 1 Mart 2003’te hükümete IRAK savaşında istediği yetkiyi vermeyen Meclis, bugünde verecekse, yetkinin kapsamını, sınırını çok iyi değerlendirmeli, hükümetin halkın ve muhalefetin tüm uyarılarına rağmen ısrarla sürdürdüğü savaşçı tutumuna izin vermemelidir.

Bugün Suriye’de yürütülen savaşa karşı dünya kamuoyunun görüşü netleşmiştir;
ne BM genel kurulunda, ne NATO’da, artık bu savaşa devam iradesi yoktur.
Gelinen bu noktada sadece Türkiye savaşçı tutumunu sürdürmektedir. Ancak ne var ki bu politikadan en çok zarar gören ve görecek Ülkede Türkiyedir. Çünkü sadece Türkiye Suriye ile sınır komşusudur. 900 km’lik bu sınır, bugün ÖSO militanlarının yol geçen hanı haline gelmiştir. Sınır güvenliği kalmamıştır. Birleşmiş Milletlerin mülteci olarak görmediği Suriyeli sayısı gün geçtikçe artmakta ve Türkiye ekonomisini zorlamaktadır.
Türkiye halkı, muhalefeti, tüm aklıselim sahibi insanlarıyla bu savaşa karşıdır.
O zaman Meclis, önüne gelecek tezkereyi bu gerçeklik çerçevesinde değerlendirmeli, ulusal menfaatlerimizi göz önüne alarak barışcıl bir dış politikanın önünü açacak, beklenen kararını vermelidir.

Bunu istemek; “yurtta barış dünyada barış” ilkesini dünyaya duyuran bir ülkenin genç kuşaklarının hakkıdır.

Tansel ÇÖLAŞAN
ADD Genel Başkanı
30.9.13, Ankara

ALLAH BİR DESELER İNANMAM

ALLAH BİR DESELER İNANMAM

portresi_papyonlu

E. Amiral Türker ERTÜRK

Dışişleri Bakanı Davutoğlu sorulan bir soru üzerine Lazkiye’yi vuran uçakların Türkiye’den kalkış yaptığını yalanladı ve “ Bu karşılığı olmayan, tamamen yalan
ve hiçbir gerçeklik payı olmayan bir haberdir. Bu haberin amacı Türkiye’yi itibarsızlaştırmaktır “
 dedi.

Anadolu’da yeri geldiğinde söylenen “ Allah bir dese inanmam “ diye bir söz vardır. Bu söz bir kimsenin daha önce söyledikleri ve davranışları nedeniyle sözüne güvenilmeyeceğini hatta hiçbir sözüne bile inanılamayacağını ifade eder. Geçtiğimiz ay bu sözü Meclis Başkanı Cemil Çiçek Avrupa Birliği’ne sert çıkış yaparak “Allah bir deseler inanmamız mümkün değil.” şeklinde kullanmıştı.

Aynen Cemil Çiçek’in AB’ye söylediği gibi bizim de, ne Davutoğlu’na, ne de Erdoğan’a Allah bir deseler bile geçmiş sicilleri nedeniyle inanmamız mümkün değildir.
Ayrıca Davutoğlu ülkemizin itibarından bahsedebilecek son isimdir.

Bakanlığı Cumhuriyet tarihimizin en itibarsız dönemi olmuştur.

Bu hafta başında Russia Today televizyon kanalı İsrail’in 5 Temmuz’da Suriye’nin Lazkiye limanında bulunan askeri bir tesise Türkiye’den kalkan savaş uçakları ile saldırdığını güvenilir bir kaynağa atıf yaparak verdi.

Türkiye’nin sicili çok kötü

Bu haber üzerine görüşlerime başvurmak ve olayı teyit etmek için birçok basın kuruluşu beni aradı. Gerçekte saldırının Türkiye üzerinden gerçekleştirildiğine dair olumlu veya olumsuz hiçbir bilgim yoktu. Ama iç huzuru ile beni arayanlara “Hayır Türkiye hiçbir ulusal güvenlik endişesi yokken komşusuna karşı böyle bir ahlaksızlık ve şerefsizlik yapmamıştır.” diyemedim.

Çünkü AKP yönetiminde Türkiye’nin sicili çok kütüydü.

6 Eylül 2007’de 8 F-16 savaş uçağı İsrail’den kalkar Akdeniz üzerinden kuzeye uçar, İskenderun hava radarımız kontrolünde Türk hava sahasına girer ve doğuya döner. Yaklaşık Viranşehir üzerinde İsrail uçakları güneye dönerek Suriye hava sahasına girerler ve çok kısa bir süre sonra Deyrizor kenti kuzeyinde bulunan El Kibar
nükleer santralini bombalarlar.

İsrail savaş uçakları saldırıdan sonra aynı rotaları kullanarak geri dönerken
suç ortaklarının Türkiye olduğunun kanıtını dünya kamuoyuna duyurmak için
yedek yakıt tanklarını Hatay üzerinde Türk topraklarına atarlar.

  • Bu saldırı Erdoğan ve AKP iktidarının bilgisi dahilinde yapılmıştır.

Saldırıdan sonra zamanın İsrail Başbakanı Ehud Olmert, Erdoğan’ı arar ve “Başka bir nükleer santrale izin vermeyeceklerini ancak yeni bir saldırı planlamadıklarını, sessiz kalırlarsa İsrail’in de sessiz kalacağını” Esad’a söylemesini ister.
Yani Olmert suç ortağını ulak olarak kullanır!

Orman kanunu geçerli

5 Temmuz 2013 ‘de Lazkiye’ye saldırı yapılmasının nedeni burada depolanan ve sahilden deniz hedeflerine atılabilen 300 km menzile sahip Yakhont füzeleridir. İsrail
bu füzelerin kendi donanma gemilerine her an tehdit

İsrail yetkilileri “ İsrail için savaşın 7 gün, 24 saat ve 365 gün olduğunu,
bu savaşları, savaşlar arasındaki savaş (War between wars) olarak niteliyor ve bunu esas savaş başladığında en iyi koşullarda savaşabilmek için yapıyoruz.”
 diyorlar.

İsrail’in Suriye’ye karşı hava saldırılarının iki önemli nedeni var. Birincisi Suriye’nin misilleme yapmasını sağlayarak açık savaşı tetiklemek. İkinci neden ise Suriye’ye
nefes aldırmamak ve onun stratejik silah/cephane kaynaklarını tüketmek ve muhtemel bir savaşa avantajlı girmektir. İsrail Suriye’ye karşı yaptığı daha önceki saldırılarda da onun hava savunma füze stoklarını hedef almıştı.

Bir eksik bir fazla fark etmez

İsrail için son Lazkiye saldırısının Türkiye ve muhtemelen İncirlik üzerinden yapmak sürpriz etkisi nedeniyle harekatın başarısı açısından arzu edilen bir tercihtir. Suriye Rusya’dan yeni aldığı Yakhont füzelerine karşı İsrail’in bir saldırı düzenleyebileceğini bekliyordu ama bu saldırıyı kuzeyden değil güneyden olabileceğini düşünüyordu.
Suriye açısından karşılaşılan diğer bir sürpriz de, bu operasyonda batı yönünden
İsrail’in Dolphin sınıfı denizaltılarının sualtından geliştirdikleri füze saldırılarıdır.

Peki, Türkiye Lazkiye saldırısında Mavi Marmara baskını ile 9 yurttaşını şehit eden
İsrail ile işbirliği yapmış olabilir mi? Halen devam eden halk hareketi nedeniyle 
Erdoğan ve AKP iktidarı tükenmiştir. Bu nedenle her türlü dış baskıya ve şantaja kolayca boyun eğebilirler. Aynı suç 2007’de hem de Suriye ile ilişkiler çok iyi iken işlenmiştir. Kanıtı da var, adamın önüne koyarlar! Bir eksik bir fazla çok fark etmez! Alınan son haberlere göre bunun karşılığında rüşvet teklif etmişler. Şehitlerimiz için adam başı 1 milyon dolar kan parası ve Gazze’ye ziyaret müsaadesi verilecektir.
Halkı kandırmak için sanırım bunlar yeter.

Ayrıca Suriye savaşına aktif olarak katılmaya başlayan ve stratejik öneme sahip
El Kuseyr
’in hükümet güçleri tarafından geri alınmasına destek olan Hizbullah’a
İsrail’e verilen destek ile Davutoğlu bir mesaj vermek istemiş olabilir.

Saygılar sunarım.