Etiket arşivi: Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MüsteşarıFeridun Sinirlioğlu

SAVAŞ DÜŞLERİ KURARAK DEVLET YÖNETMEK


Dostlar,

ADD Marmaris Şubesi önceki başkanlarından, bir Cumhuriyet öğretmeni dostumuzdan, Sayın Ahmet Nişancı‘dan nefis bir yazı aldık…  Aşağıda paylaşıyoruz..
Sokrat yöntemiyle sorular sorup, gerçeği adeta okuyucunun zihninde doğurtmak..
71 yaşında ama yüreği hala üllemiz için çarpan bir Cumhuriyet ürünü..
Aydın öğretmenin emeklisi olurmuymuş?
Yüreği hala biz öğrencileri (Tüm türkiye!) için çarpıyor..
İyi ki varlar..
Sayın Nişancı’yı yazısı için kutlayark ak ve paylaştığı için de teşekkür ederek..

Sevgi ve saygı ile.
9 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

===================================================

SAVAŞ DÜŞLERİ KURARAK DEVLET YÖNETMEK

PORTRESİ

 

Ahmet Nişancı
ADD Marmaris Şubesi Eski Başkanı

 

 

Soru:1) Devleti yönetenler kendi yönetimlerini sınırsız kılmak için savaş üzerine kurulmuş gizli planlar yapabilirler mi?

Soru:2)  Devletin en üst organlarının ileri gelenlerinin gizli toplantısında komşusu bir ülkeyle savaş çıkarabilmek amacıyla kendi ülkesine karşı düşman tarafından yapılmış gibi algılanacak bir silahlı saldırı planlaması yapması vatan sevgisiyle
nasıl bağdaştırılabilir?

(Böyle bir toplantının ses kayıtları ortaya çıktı ve
burada konuşulanlar ilgililerince yalanlanamadı.)

Soru:3) Devletin üst yönetimi bu toplantı bilgilerini kimin sızdırdığıyla ilgileniyor,
ateş püskürüyorlar; “Biz savaş çıkarmak ve devletimize karşı düşman yaratmak amacıyla hileler düşündük Ey Milletim! Bu türden bir eylemimiz için ne diyorsunuz?”
diye bir sorgulamanın içine girebilirler mi?

Soru:4) Böyle bir düzenle (AS: tertiple!) komşusu için savaş planları yapan
“dörtlü” (AS : Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MüsteşarıFeridun Sinirlioğlu,
MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler) görevlerinden istifa etmek zorunluluğu duymuyorlarsa, yetkililer onları görevden almayı düşünmekte midir? Bu önerinin beğeni kazanmaması, hükümetin de aynı yönde düşündüğünü mü çağrıştırır?

Yetkililer: ”Siz de kim oluyorsunuz da bize bu soruları sorabiliyorsunuz?”
diyebilirler. Olabilir, canları sağ olsun!

Türk Ulusu, bu soruların yanıtlarını verecek bir yetkili aramayı sürdürecektir.

Neden mi?

Çünkü Türk Ulusu’nun tarihi bir savaşlar tarihidir. Savaşların acımasızlığını
Türk Ulusu ölçüsünde anlayabilmiş bir başka ulus var mıdır acaba?

1. Dünya Paylaşım Savaşı ve Türk Kurtuluş Savaşı daha dün gibi belleklerde, unutulmamıştır.

Savaş yapmayı kolay bir eylem sananlar için bir uyarıdır söyleyeceklerimiz.

Ülkemiz yönetiminde en önde olanlar, alt yönetiminde bulunan bütün kurmaylar
ve Halkımız için, Aydınlanma adına, savaş üzerine kısa bir bilgi aktarımıdır söyleyeceklerimiz.

Dünya tarihinin en bilinen gerçeği şudur savaşlar üzerine :
15.000 üzerinde savaş yaşamış insanlık. Her otuz yıllık yaşamı bir kuşak kabul edersek, insanlık tarihinin bilinen 6000 yıllık tarihindeki 200 kuşağın hemen savaş yaşamamışı iki elin parmaklarıyla sayılacak denli azdır. Bu savaşların hiçbirinin kazananı yoktur. Eğer öyle olsaydı günümüze dek kurulmuş devletlerin hiçbiri yıkılmazdı.
Örneğin bugün dünyaya yayılmış, değişik adlar altında yaşayan Türkler değil,
yalnızca Göktürkler olurdu. Amerika’nın asıl sahipleri yerlilere ne oldu?

Savaş nedir?

Savaş hukuksuzluktur!

Savaş, devletlerin uluslararası hukuk içindeki ilişkilerine son vermeleri,
birbirleriyle silahlarla cenk etmeleridir; birbirlerini güçsüz bırakmaya zorlayarak,
üstünlük sağlamaya çalışmalarıdır; kapitalizmin egemenliğini zorla kabul ettirmeye yönelmeleridir.

Savaş, ulusların, kendisinden saymadığı ulusların yurtlarını işgal etmeye, o ülkeyi ortadan kaldırmaya ve ganimet elde etmeye, güç üstünlüğü göstermeye yönelik ilkellikleridir.

Günümüz sıcak savaşları korkunçtur. İlk insanlar arasındaki ilkel silahlarla yapılan kavgalara benzemez günümüz savaşları. İlk insanların kavgaları dişe diştir.
Günümüzün kavgaları kalleşliklerle doludur. Bu kalleşliklerle dolu kanlı savaşların gerçek amacı yeni pazarlar bulmak ve daha çok kazanmak ve sömürmek üzerinedir
ve her savaşın sonu gözyaşlarıdır, acılardır, yokluklardır, yıkımdır, açlıktır, vahşettir.

Günümüz silahları korkunçtur. İlk insandan günümüze taştan, sopalardan başlayarak gelişen silahlar. Denizde, karada, havada ateşli silahlar, toplar, kıtadan kıtaya balistik füzeler, atom bombaları, silahların en korkuncu kimyasal (AS: ve Biyolojik) silahlar…

Kimyasal silahlar ilk ne zaman kullanılmış biliyor musunuz? İlk olarak Çinliler kullanmış. Pirinç sapları içine karıştırdıkları biberleri düşmanın gözüne fırlatarak görmelerini engellemişler ve savaş dışı bırakmayı hedeflemişler.

Çinlilerin Göktürkler’e karşı yaptıkları hilelerle devleti önce ikiye böldükleri ve savaşlarda galip gelebilmek için her yola başvurdukları biliniyor. Göktürk Hakanı Tardu’nun Çin’e karşı başlattığı bir savaşta (M.S. 599-600) Çinlilerin Türk ordusunun geçtiği yollardaki nehirleri, gölleri, kuyuları, pınarları zehirledikleri ve Türk ordusuna büyük zararlar verdirdikleri ve Göktürk Hakanı Tardu’nun savaştan çekilmek zorunda kaldığı biliniyor.

Günümüzden yaklaşık 2600 yıl önce Sparta ve Atinalılar arasındaki Pelepones Savaşlarında (M.Ö. 431-405) katran ve kükürt karışımlarını yakarak ortaya çıkan boğucu gazlarla birbirlerini savaş dışı bırakmaya çalışmışlar.

Ama günümüzde bilim ve tekniğin geliştirdiği kimyasalların savaşlardaki yıkıcılığını anlatmaya yüzlerce sayfa yetmez. Yakıcı gazlar, boğucu gazlar, kan zehirleri, kapasite boğucu gazlar, bitki öldüren gazlar, toplumsal olaylarda kullanılan gazlar ve diğerleri.

Örneğin bitki öldüren gazlarla ülkenizin bütün ekili alanlarının ürünlerini kullanılamaz duruma getirmenin ötesinde, tohumluklarınızı bile yok edebilir düşman.
Bu, açlık ve çaresizlik demektir. Günümüzde bu uygulama, modern (ama bu bir ilkelliktir ve sömürücülüktür aynı zamanda) yöntemlerle yapılıyor; tohumluklarınızı dışarıdan almak zorunda bırakılıyorsunuz ve kullandığınız bu tohumluklarla
elde ettiğiniz ürün size tohumluk vermiyor (AS: Terminatör tohumlar..),
her yıl ekim için yeniden tohumluk almak zorunda bırakılıyorsunuz.

Doğaldır ki, ateşli silahların gücünü anlatmaya gerek yok.

Her türlü ateşli silahların ve kimyasal silahların (AS : NBC denen Nükleer + Biological + Nuclear weapons) incelenmesi ve etkilerini anlatmak geniş bir çalışmanın konusudur ve ileri günlerde bu konu üzerinde durulacaktır.

Devlet Yönetenler için savaş üzerine son sözümüz şudur :

Devlet yönetimi hiç kimse için sonsuz değildir. Dünya, Sultan Süleyman’a bile kalmamıştır.

Hiçbir devlet yöneticisi kendi geleceği için devletin geleceğini tehlikeye atacak,
devleti gereksiz savaşlara sokacak yanlış uygulamalara, kumpas denilecek planlamalara yönelmesin. Böyle bir düşüncesizlik tehlikeli olmanın ötesinde, bir ulus için yıkımlar (büyük felaketler) doğurabilir.

Savaş demek yıkım (felaket) demektir. Ulu önder Atatürk’ün deyişiyle
“Ülkenin korunması gerekli olmadıkça (AS: Milletin yaşamı tehlikeye girmedikçe)
savaş bir cinayettir.”

Ülkemizi yönetenlerin gözleri hiçbir şey görmeyecek denli kanlanmış, ruhları körelmişse ve cinayetler işlemek üzerine kararmışsa en önce beni göndersinler cepheye;
ben, 72 yaşında bir emekli öğretmen ve tank eğitimi görmüş bir yedek subayım.
Ölüm savaşlarla gelecekse, önce yaşlılar sürülmeli cephelere, ölümlere;
ülkemizin varlığını ve bağımsızlığını (istiklâlini) korumak ve gençlerimizi yaşatmak için.

Ölüm sırası gençlere de gelecekse savaşlarda, gençler savaş cephesine sürülecekse eğer, yönetenler savaşın acılarını halkıyla birlikte paylaşabilmek adına önce
kendi çocuklarını göndersinler cepheye. Ben onların çocuklarının ölmemesi için en ön cephede, onların çocuklarının önünde siper olacağım…

Türk sözü, yemin olsun! (07 Nisan 2014 )