Etiket arşivi: Diplomasi

TBMM’de 4 ESKİ BAKAN’ın AKLAMA OYLAMASININ ÇAĞRIŞIMLARI


TBMM’de 4 ESKİ BAKAN’ın AKLAMA OYLAMASININ ÇAĞRIŞIMLARI

AKP kurucularından ve bir zamanlar 2 numara olan eski vekil Dengir Mir Mehmet Fırat‘ın çarpıcı çağrı yazısını sitemizde yayımladık : VİCDANLARA SESLENİYORUM
(http://ahmetsaltik.net/2015/01/21/ahirette-dokunulmazlik-yok/)

Dilerdik bir işe yarasın.. Yaramadı da denemez sanırız.. Ama yetmedi.. 47-48 fire hiç de az değildir. 5-6 eksikle direkten dönmüştür bu 4 talihsiz şaibeli vekil. Bu milletvekillerine teşekkür ederiz.

AKP 312 vekil sahibi.. 48’i düşerseniz 264 kalıyor. Bir de değişik gerekçelerle oylamaya gelmeyen AKP’li vekiller var.. Kritik durumlarda 276’yı bile bulamayacaklarını, belki uygun bir gensoruda düşürülebileceklerini )?!) düşünebiliriz. Erdoğan –ve söylemeye gerek var mı bilemiyoruz?Başbakan olmaya nafile çaba gösteren / göstermeyen A. Davutoğlu
artık topal ördektirler siyasal lüteratürdeki karşılığıyla (lame duck).

Dünya nimetleri daha tatlı geldi bu vekillerin çoook büyük bir bölümüne (250’den fazla..)
Sonrası için Allah kerim.. dediler sanırız. Hac’a giderler, kurban keserler, fitre – zekat verirler, efendime söyleyeyim oruç tutarlar, dua eder ve hocalar tutarak dua ettirirler (!?); “milletvekili kalayım da daha büyük kötülükleri önleyeyim” (!?) diye düşündüklerini ileri sürerek geliştirdikleri psikolojik savunma düzeneklerini kullanarak kendilerini ve rüşvet vererek Tanrı’yı iknayı – kandırmayı denerler (!).. Nasılsa han-hamam bu dünyada kendilerine, gariban Müslümana ise din-iman burada; Ahiret’te Allah kerim..

Muhammet Peygamber yaşasaydı herhalde bu AKP zihniyetini ve şürekasını, İslama şimdiye dek bunlardan çok zarar verenin zinhar çıkmadığını haykırarak bütün gücüyle lanetler, din dışı ilan ederdi.

Önceki günlerde sitemizde “AKP’liler üslüman mı?” başlıklı bir yazı yayımlamıştık (Prof. Örsan K. Öymen, bir kez daha okumanın tam da zamanıdır : AKP’liler_MUSLUMAN_mi.pdf, 18.1.15) Eski AB Bakanı Egemen Bağış “tweet olarak sallıyor bakara-makara” nasılsa!
Bu adam müslüman sayılabilir mi??

Klavyemizden başkaca daha uygun tanımlayıcı – betimleyici sözcükler dökülecek isyanımızı haykırma adına ama, başta Erdoğan olmak üzere AKP’liler dava şampiyonu ve de tazminat zengini... Oysa biraz daha tahammüllü olsalar haklarında toplumdan daha fazla geribildirim alabilecekler. Bundan yoksun kalışları ise dava şampiyonu olmayı seçmelerinin bedeli olmalı.

Başbakan (?) A. Davutoğlu gerçekten çoook zor durumlarda.. Oylama günü kalkıp, hiç de zorunlu olmadığı halde İngiltere’ye gidiyor (kaçıyor desek!?), oylamaya katılmayarak vicdanına ve politik kimliğine bir manevra alanı yaratmaya çabalıyor kendine gelecekte. Öte yandan TBMM’deki talihsiz oylama sonucuna da ister istemez, gönüllü gönülsüz sahip çıkma gereği duyuyor.. Vekillerin özgür iradeleriyle oy kullandıklarını söyleme zorunluluğu duyuyor gerçeği çarpıtarak ve bilinç altını ele veriyor. Tersi çıksa da aynı eylemde olacaktı Davutoğlu emin olunuz.. Bunlar ince diplomasi olmalı, bizim aklımız pek ermiyor!?.. [ Bu arada “diplomasi” sözcüğünün Latince “diplo” (iki, çift) ve “macia” (maske) anlamına gelen 2 sözcüğün bileşiminden oluştuğunu…. anımsamakta yarar var sanırız..]

Bir son nokta çok önemli   :

TBMM üyelerine 3 farklı renkte oy pusulası ve beyaz zarf verildi. Oy pusulaları KIRMIZI, MAVİ ve BEYAZ.. Beyaz zarf içindeki oy pusulasının rengini saklayacak kalınlıkta olmadığı gibi, AKP’li vekillerden daha sonra kullanmadığı 2 oy pusulasını göstermesi  istenerek apaçık bir oy denetimi ve politik baskı uygulanmış olması..

Bu uygulama doğrudan gizli oy – açık sayım döküm ilkesine aykırıdır, Demokrasinin temel ilkelerine, Anayasaya terstir ve AYM’ne taşınırsa iptal nedeni olabilir. TBMM Başkanı Cemil Çiçek neden bu oyunları engellemez, neden koskoca vekiller iradelerine böylesine ağır ve açık ipotek koyan uygulamalara itiraz etmez??

1946 seçimlerinde ilk kez DP de katılmış ve oylar açık kullanılırken sayım-döküm gizli yapılmıştı. Osmanlı’da da böyleydi. DP’liler, sonra AP’liler ve tüm CHP karşıtları bu konjonktürel hatayı acımasızca kullanmışlardır. 12 Eylül Anayasası oylamasında da “hayır” oy pusulaları mavi ve zarflar beyaz, ince – geçirgen idi. Bu son TBMM oylaması ise hepsinin üstüne tuz biber ekmiştir. Vekillere 3 farklı renkte oy pusulası ve beyaz zarf verildiğini, oy pusulalarının KIRMIZI, MAVİ ve BEYAZ renkte olduğunu.. beyaz zarfın içindeki oy pusulasının rengini saklayacak kalınlıkta olmadığını ve de AKP’li vekillerden daha sonra kullanmadığı 2 oy pusulasını göstermesi istenerek apaçık bir oy denetimi ve politik baskı uygulanmış olduğunu yukarıda vurgulamıştık.. AKP’liler ve Davutoğlu komik oluyor! Demokrasimizin bu çocukluk hastalıklarından artık kurtarılması gerek..

*****

Neden AKP’liler bunca korku – panik içindedirler ve yolsuzluk savlarının AYM’de yargılanarak gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemeye çabalamaktadır? Var güçleriyle, Yüce Divan kararının çıkmamasına adeta gövdelerini koymuşlardır. Bu olgu bile tek başına AKP aleyhine bir karinedir. Oysa gerçekten masum iseler, dik durabilir, “korkacak bir şeyimiz yok” derler, “veremeyecek hesabımız da bulunmuyor” derler ve Bay RTE’nin utandıran duygu sömürüsüyle “Allah’tan başka kimseden korkumuz yok, kefeni giydik bu yolda..” diye meydan okuyabilirlerdi. Üstelik AYM, Yüce Divan sıfatı ile yargılamalarında tutuklama kararı da vermiyor, tutuksuz yargılıyordu. Çoğunu AKP’li önceki CB Abdullah Gül’ün atadığı 17 yargıç önüne çıkmaya cesaret edemediler. (Yasaları çiğneyerek hala Huber Köşkü’nde!?) 

Yapamadılar, yapamazlardı çünkü yolsuzluk belgeleri gün gibi somut, açık ve gerçekti.
Cemaat komplosu fetişi – miti yaratılarak arkasına sığınıldı ve mağdur rolü oynandı.
Bu Cemaat neymiş ki; 12 yıldır iktidarda olan, kahir çoğunluğu ile TBMM dahil Devletin
tüm birimlerini ele geçirmiş ve demir yumrukla yöneten AKP iktidarına komplo kurabiliyor? Yoksa, çıkar çatışması – iktidar kavgası çıkıp yollar ayrılınca Cemaat, –dış destekle edindiği?– elindeki “gerçek” kozlardan en esaslılarından birini mi çekti?! Ve AKP, 3 günde, “şüpheli” sıfatıyla  ifadeye çağrılan MİT Müsteşarı için TBMM’yi itibarsızlaştırarak “özel yasa” çıkarmak dahil, savunma için acil Majino hatları mı döşedi?

Zaman, bugün örtülen vahim gerçekleri hiç ama hiç kuşkunuz olmasın, öyle çok da gecikmeden ortaya dökecek ve ilgililerinden suç ve dava zaman aşımı oluşmadan yasal hesabı sorulacaktır.

Topluma karşı haksızlık öyle büyük ki, en azından böyle olması gerek ve şart!
Yoksa düzenin – evrenin adalet üzre durduğu (durmadığı??!!) gerçeği bile sorgulanacak!

Sevgi ve saygıyla.
21.01.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

ABD Büyükelçisi’nden Gülen açıklaması ve Çağrışımlarımız..


Dostlar,

Aşağıdaki söyleşi (mülakat) özenle okunduğunda pek çok ipucu ele geçiyor..
Politikalarını onaylar ya da reddedersiniz, ABD adam gibi bir devlet! Kurumları
ve işleyişi oturmuş, “DEVLET AKLI” ile yönetilen bir Dünya devleti – hegemon güç.

Büyükelçinin yanıtlarındaki ince – derin zeka hemen seziliyor. Açık sözlü de..
Olaylara uzun erimli baktıklarını (RTE de gider…), ilişkilerinin kurumsal olduğunu ve ABD’nin çıkarlarını -karşı tarafı da gözeterek- kolladılarını belirtiyor..
“Bizim işimizi de” (Paralel devlet!) bize bırakıyor.. Ülkenin demokratik değerleri benimsediğini belirterek gerçekte hem gazını veriyor hem de bir gerçeği vurguluyor..

Bu Diplomasi” yaman meslek..
Söcüğün Sözcükbilimsel (Etimolojik) kökenine baktığımızda 2 sözcükten türetilen bir bileşik sözcük olduğunu görüyoruz :

– Diplo : Çift
– Macia : Maske

Yan yana getirilince : 2 maske, 2 maskelilik, 2 yüzlülük..
Dışını durdurup içini hiiiç belli etmemek..
Karşıdakinin ayağınıza basmasına ve çok da acıtmasına karşın gülümseyebilmek (dilerseniz sırıtmak diyelim..)
NLP tekniklerini olabildiğine kullanarak mimik – jest – postür, göz hareketleri.. vb. bakımından da hiç açık vermemek ama karşıdakini okumaya çalışmak..
Yüksek çözünürlüklü görüntü kayıtlarını UHD dev ekranlarda ayrıntılı irdelemek..
Yakın gelecekte (halen??), bir gözünüze takacağınız özel lensle,
normal insan gözünün gör(e)meyeceği pek çok şeyi görmek..
Bir kulağınıza yerleştirilen ve doğallıkla görülmeyen lens türü ses aktarıcısı
(lens mikrofon) ile uzaktan bilgi ile beslenmek..
Laser ışınlarıyla ortamdaki ses dalgalarını deşifre ederek konuşulanları çözmek..
Giderek “zihin denetimi” (mind control) tekniklerine uzanım..
Ve de ünlü İtalyan Fizikbilimci Nicola Tesla‘nın “lev-i mahfuz” unda kayıtlı
geçmişe dönük tüm ses enerjilerini “geri çağırarak” (re-call) deşifre etmek..

****

Görüldüğü gibi bu teknoloji günde 45 vakit ibadetle değil; laboratuvarlarda – kütüphanelerde sabahlayarak geliştiriliyor..

Kadınların başını bohçalayarak dini siyasallaştırarak
ve böylesi ülkeleri onmaz hastalığa sokarak hiç ama hiç değil..

Sevgi ve saygı ile.
7 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

========================================

ABD Büyükelçisi’nden Gülen açıklaması!

“Bize göre, yasadışı aktivite belirtileri olmadıkça, ülkemde yaşayan
bir Türk vatandaşıyla ilgili konuşmak, karşı karşıya olduğumuz

gerçekten ciddi meseleler konusunda dikkatimizi dağıtır.”

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone Hürriyet gazetesinden
Cansu Çamlıbel’e konuştu.  Ricciardone, 17 Aralık operasyonunda
Fethullah Gülen’e dek birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu.

İşte o görüşmeden öne çıkan bölümler;

– 17 Aralık operasyonu ile birlikte ortaya atılan eski bakanlar ve
hatta Başbakan’ın aile üyelerini de kapsayan yolsuzluk iddiaları konusunda
ne düşünüyorsunuz?

Ben Türkiye’ye uzun erimli bir perspektif üzerinden bakıyorum. Türkiye pek çok alanda çok ilerledi. Dünya standartlarında bir demokrasi için giderek gelişen bir farkındalık var. Biliyorsunuz, ‘denge ve kontrol mekanizması’ (checks and balances) dediğimiz şeyin önemi 1990’larda anlaşılmıyordu bile. Otoriterliğe karşı ya da gizli grupların oluşumuna karşı ya da derin devlet denen yapılar içindeki yasadışı faaliyetlere karşı nasıl korunuruz? Bugün bunları tartışıyorsunuz. İyi bir yönetim istiyorsunuz ve istemeyi sürdürdüğünüz takdirde, bunu elde edeceğinize eminim. Bütün demokrasilerde böyledir; eğer elinizdekiyle yetinip en iyisini isteme azminizi yitirirseniz demokrasiniz ölümcül bir sarmala girer.

– Siz ‘gizli grup’ ve ‘derin devlet’ ifadelerini kullandınız. Türk hükümeti ise ‘paralel devlet’ diyor. Görev yaptığınız 3 yılı aşkın süre içinde Türk devletinin içinde paralel yapılar saptadınız mı?

Biz elimizde bir paralel devlet detektörüyle gezmiyoruz. Bu kavram Amerikalıların anlayabileceklerinin çok ötesinde bir şey. Bunun ne anlama geldiğine karar vermek de, karşılığında ne yapılacağına karar vermek de Türklerin kendisine kalmış. Ne anlama geldiğini bize sizler söyleyeceksiniz. Biz de bu sorunla nasıl başa çıktığınızı büyük bir ilgiyle izleyeceğiz.

– Biraz önce Ankara ile 17 Aralık sonrasında yaşadığınız sıkıntıların kökeninde Fethullah Gülen’in ABD’de yaşaması olduğunu ima ettiniz. Erdoğan Pensilvanya’da yaşayan Gülen’in iadesi konusunu Başkan Obama ile yaptıkları telefon görüşmesinde konuştuklarını söylemişti. Gülen’in Türkiye’ye iadesi masada mı?

Beyaz Saray’ın 19 Şubat’ta gerçekleşen o telefon konuşmasıyla ilgili açıklaması net. Hatta konuşmanın içeriğine açıklama getiren başka bir açıklama daha yapıldı.
Ben de o noktada bırakayım. Ama o telefon konuşmasında bir kez daha vurgulanan temel nokta şuydu:

Biz Türkiye’ye saygı duyuyoruz ve kesinlikle içişlerinize karışmayız. Elbette bu sorunun farkındayız. Evet hükümetiniz konuyu gündeme getirdi. Yasal konularda yapılan tüm başvurulara hürmetle ve ciddiyetle yanıt vereceğiz. Ancak ülkemizde ikamet eden
Türk vatandaşlarının haklarını kullanmasına da karışmayız.

– Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Marie Harf geçen hafta sorular karşısında Gülen’i kastederek ‘O beyefendiyi unutun’ dedi. Bu ne anlama geliyor?  Gerçekten de ‘bırakın bu işleri iki ülke arasındaki asıl önemli meselelere bakalım’ mı demek? Yoksa ‘Unutun, o artık dönmez’ mi demek?

Ben de sözcümüz Marie Harf gibi iki müttefik açısından gerçekten önemli olan konulara odaklanmak isterim. Bize göre, yasadışı aktivite emareleri olmadıkça ülkemde yaşayan bir Türk vatandaşıyla ilgili konuşmak karşı karşıya olduğumuz gerçekten ciddi meseleler konusunda dikkatimizi dağıtır.

– ABD ile Gülen hareketi arasındaki ilişkiyi nasıl tanımlarsınız?

Böyle bir ilişkimiz yok. Bizim devletlerle resmi ilişkimiz vardır. Türkiye Cumhuriyeti ile hükümetiyle ve kurumlarıyla ilişkimiz var. Demokrasi olduğunuz için de yasal muhalefetle, hukuka bağlı olarak kurulmuş topluluklarla ve sivil toplumla da
düzenli iletişim halindeyiz.

– Gülen Hareketi’ne bağlı bazı sivil toplum kuruluşları olduğuna göre onlarla da ilişkiniz var demek olmuyor mu bu?

Eğer TUSKON gibi iş dünyasını temsil eden gruplardan ya da Gazeteciler Yazarlar Vakfı gibi entelektüel topluluklardan bahsediyorsanız, evet onlarla görüşüyoruz.
Bu gruplarla Amerika ve Amerikalılarla ilişkilerin geliştirilmesine ilgisi olan ve yasalara uyan gruplar olarak görüşüyoruz. Mesela TUSKON, ki ülke arasındaki ticaret ve yatırımların artırılması konusunda Türk ve ABD hükümetlerinin resmi tutumunu paylaşan bir topluluk. (http://sozcu.com.tr/2014/gundem/abd-buyukelcisinden-gulen-aciklamasi-482391/, 7.4.14)