Etiket arşivi: dindar ve kindar nesil

Halk mı istiyor, siz mi?

Olaylar Ve Görüşler


Nazım MUTLU

Özel televizyon kanallarının çoğalmaya başladığı 1990’lı yıllarda niteliksiz, sıradan izlenceler hazırlayan kimi yaranmacı (popülist) sunucuların kendilerine gelen kimi eleştirilere karşı yineleyip durdukları bir savunma sözü vardı:

  • “Halk böyle istiyor!”

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bir televizyon kanalında kendisiyle yapılan söyleşide geçen ve 11 Temmuz 2023 günlü basın yayın organlarına yansıyan şu demeci de o yıllardaki “Halk böyle istiyor” uydurmasının aynısıdır:

  • “Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin sıklıkla dile getirdiği bir şey, ‘Erkeklerin olduğu yerde olmasını istemiyorum’ şeklindedir.”

Oysa Tekin bu sözü söylediğinde henüz beş haftalık bakandır. Üstelik bakanlığının henüz on üçüncü gününde okullar yaz dinlencesine girmişken, o on üç günün en az bir haftasını da bakan oluşunu kutlamak için gelip gidenlere ayırmışken Tekin, “kız çocuklarını okula göndermek istemeyen aileler”le ne ara görüşmüştür? Hangi yansız kamuoyu yoklamasıyla ve kız ailelerinin yüzde kaçından bu yolda bir veri elde etmiştir de kendileri o orandaki ailenin isteğini “İhtiyaç duyulması halinde kız okulları kurulabilir” diye ivedilikle dillendirme gereği duymuştur?

Bu sorulardan sonra “Ancak biz bu kızlarımızı eğitime dahil etmeliyiz” sözünde bir içtenlik duygusu var mıdır? Bunun hemen peşinden gelen “Karma eğitim önemlidir” sözünde inandırıcı bir yan var mıdır? Onun da peşinden gelen “Ancak ihtiyaç duyulması halinde kız okulları kurulabilir” sözünün Tekin’in dünyasındaki doğru biçimi şudur:

  • “Ben karma eğitime karşıyım. Bu nedenle de kızlar için ayrı okullar yapmak istiyorum!”

25 Temmuz 2018’de MEB Müsteşarlığı’ndan ayrılan ve 17 Ağustos 2018’de profesör olduktan sonra, yani bir ay bile geçmeden 15 Eylül 2018’de Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi rektörü olarak atanan, bunun için de “üç yıllık profesör olma” koşulu kaldırılan, eskilerin deyimiyle “hile-i şeriye” ile işinde basamak atlatılan, sonra da koltuk armağan edilen Tekin, sık kullanılan bu tür politik kurnazlığa sapmadan, kim bilir kaç yıldır içinde ukde kalan niyetini keşke böyle açık yüreklilikle söyleyebilseydi…

Öncelikle geçen öğretim yılında kızıyla erkeğiyle okulda olması gerekirken olmayan 1 milyon 700 bin dolayındaki ilk ve ortaöğretim öğrencisinin neden okulda olmadığının peşine düşmesi gerekirken “eğitimin karma olmasını zorunlu kılan bir hüküm bulunmadığını” söyleyen yeni Bakana, Anayasanın 24, 42, ve 174. maddesini, ayrıca Milli Eğitim Temel Kanunu’ndaki eğitimin karma olduğu yargısını anımsatalım.

Öyle anlaşılıyor ki; yeni Milli Eğitim bakanı, ders izlenceleriyle kitaplarını dinsel içerikle dolduran, 4+4+4 yasasıyla “dindar ve kindar nesil yetiştirme”yi amaçlayan, eğitimin laik ve bilimsel niteliğini tümüyle yok etmek için çaba harcayan kendisinden önceki Bakanların yarım kalan işlerini tamamlamayı amaçlıyor.

Ama bu çağdışı zorlamalar kimden, nereden gelirse gelsin, toplumda karşılık bulamayacaktır. 

MAKAS DEĞİŞTİRİLİNCE

Mustafa AYDINLI
Eğitimci – Yazar

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhuriyet tarihinin en iddialı ve cesur makas değişikliğini gerçekleştirdik” dedi. Gerçekte bu söz son yirmi yılın bir tümce ile özetidir. “Biz İstanbul’a ihanet ettik, bunda benim de payım var” sözü ölçüsünde gerçekçi ve yalın bir sözdür. Bu söze resmi büyüterek bakarsak, bunun salt İstanbul’la sınırlı kalmadığı, sınırların tüm ülke olduğu ortaya çıkar.

Bakalım özet olarak, “makas değiştirince” son yirmi yılda neler oldu? Parlamenter sistemi bitirip “Türk tipi başkanlık sistemi” denen ucube rejime geçildi. Parlamento kararları ve yasalar yerine, herkes tek kişinin ağzına bakar oldu. Bakanlar bile bırakın bir şey söylemeyi, irade ortaya koymayı, istifa ederken bile yalnızca “görevden aflarını dileyebildiler

Yargı bağımsızlığı ortadan kalktı. Yargı iktidarın sopasına dönüştü. Makas değişmeden önceki sınırlı da olsa, hukuk devletini arayın ki bulasınız.

Hangi açıdan baksak, neye, nereye baksak tam bir çuvallama. Her şey dökülüyor, her şey elde kalıyor. Salgın, sel, ve yangın felaketleri bu gerçekliği tam olarak ortaya çıkardı.

  • Tek Adam İktidarı kimseye hesap vermiyor!

Devlet sırrı… ticari sır” adı altında her olumsuzluğun üzerine simsiyah bir şal örtüyor. “Yayın yasağı” getiriyor. Gerçekçi yayın organlarına ceza üstüne ceza kesiliyor. Toplum adeta kör ve sağır bırakılmak isteniyor.

Ekonomi dibe vurmuş, vatandaş yarınını göremiyor. Sayıştay görev yapamıyor. 128 milyar $ yitik. Hazine tam takır. Kefen parası denen yedek akçe bile tüketilmiş. Sel, deprem, yangın, salgın gibi doğal afetlerde devlet vatandaşa yardım yerine yalnızca “IBAN” verebiliyor. Bir de halkın kafasına çay paketi fırlatıyor. “Her şeyi unutun, için çayınızı keyfinize bakın..” dercesine.

Toplum yalanla besleniyor, sözde yerli ve milli otomobilden, uçağa, hızlı trene dek her şeyi yaptık!…Sıra “Ay’a sert iniş yapmaya” geldi. Karadeniz’de, Akdeniz’de bulduğumuz doğalgazın, petrolün hesabını yapamaz olduk!.. Ne garip ki petrole, doğalgaza her ay yapılan zam durmaz oldu. Elektrik zamlarını ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Vatandaşın faturalarla beli kırıldı.

Kendi ordusuna kumpaslar kurularak, imamlara biat eden subaylar, tarikat cübbeli komutanlar yaratıldı.

Laiklik salt Anayasada yazılı kaldı. Uygulamada, Diyanet İşleri Başkanı protokolde 40 sıra öne geçirildi. Diyanete ayrılan bütçe birçok Bakanlığı geçti. Halka bu dünyada verecek bir şey kalmayınca, Diyanet umudu öbür dünyaya bıraktı, yoksullara; “Biz öbür dünyada size özeneceğiz” diyerek fetva verdi!? Nedense azıcık da olsa bu dünyada yoksula / yoksulluğa özenmeyi aklından bile geçirmiyor, lüks Mercedes’i içinde.

Tarikatlar, cemaatler “Devletin malı deniz” deyip halkın malına çökmede yarış ediyorlar. Keyfin dışa vurumu ise lüks arabalar içinde “pudra şekeri koklamak!” oldu.

Devlet ve mafya etle tırnak gibi oldu. Özel aflarla dilediklerini hapisten çıkarıyorlar. Öte yandan RTE, ABD’ye “Bu can bu tende oldukça, papazı vermem” filan dedi, üst perdeden. ABD papazını aldı gitti. Keşke yalnızca onunla kalsa, paramız TL %40 değer yitirdi, Dolar 4 liradan 7 liraya fırladı. Hala o kazığı çıkaramadık. Üzerine katlamayı sürdürüyor.

Dinci eğitime hız verildi. Anayasa’nın 174. maddesinin koruması altındaki 8 Devrim Yasasından biri olan Öğretim Birliği Yasası (Tevhid-i Tedrisat Kanunu) çiğnendi. MEB ve dinci vakıflar arasında protokoller imzalanıyor. Laboratuvar ve kitaplıklar yerine cami, mescit açılıyor. Anaokullarına dek Kuran kursu dayatılıyor. Din derslerini zorla seçtirmek için türlü baskılar yapılıyor. Pozitif ve sosyal bilimler dışlanırken “dindar ve kindar nesil” tasarımına hız verildi.

Yüksek öğretimde Prof. Osman İnci’nin deyimi ile “Medreseleşen üniversiteler, mollalaşan akademisyenler” yaratıldı. Üniversitelerin özerkliği kaldırıldı, rektörü bile seçemiyorlar!

Ülkeyi “Avrupa Birliğine sokacağım, yasakları, yolsuzluğu, yoksulluğu” kaldıracağım diye yola çıkan AKP iktidarı, “yetmez ama evetçi” sazanların da yardımı ile açıktan Cumhuriyeti boğazladı.

“Değişen makasta” (!) AKP’li Cumhurbaşkanı “Taliban’la ters yanımız yok” diyebilmektedir!

Laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti olma rayından ayrılan Türkiye “Taliban’la ters yanı olmayan” (!) bir yola girmiştir. İlk seçimlerde ülkemiz insanı “Makas değişikliğine devam veya tamam” diyecektir. “Tamam” diyemezse artık seçim yapmaya da gerek kalmayacaktır. Cumhuriyetin 100. yılında yeniden Ortaçağ değerlerine ve kulluğa merhaba mı??!!

Rıza Zelyut : Tarikatçı mafya kızlarımızı yakıyor

Tarikatçı mafya kızlarımızı yakıyor

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut
Aydınlık Gazetesi, 01.12.2016

Büyük Atatürk 1925 yılında “Türkiye tarikatların at koşturduğu ülke olamaz!” dedi. Dünya lideri (!) Erdoğan, 2016’da Türkiye’yi tarikatlara teslim etti. Hedef dindar ve kindar nesil yetiştirmek… Devlet yurtlarının gerici kuruluşlara verilmesiyle birlikte kızlarımızın kapatılması süreci şiddetlendirildi. Yurtlarda gerici kadınlar üretme dönemi başladı.

Geçen gece gördünüz, öyle bir yurtta 11 kızımız cayır cayır yakıldı.

Hayvanlar bile öyle kapatılmazken, güya namus bekçiliği adına orası bir ölüm kuyusu haline getirildi. Bir baba feryat ediyor: “Burası Süleymancıların yurdu. Devlet yurdunu yıktılar, çocuklarımızı buraya yerleştirdiler.”

Başka bir ana ağlıyor: “Ne yapalım, fakiriz, burası bedava. O yüzden verdik!”

  • AKP iktidarı, bilinçli biçimde devleti, eğitimden geriye çekti; meydanı Fethullahçılara, Süleymancılara, Hizbullahçılara, Menzilcilere bıraktı.

Yetmedi Ensar Vakfı gibi vakıflar kurdular. İmam Hatip yurtları açtırdılar. Eğitim piyasasına tarikatçı mafya hakim oldu. Bunların AKP yardımıyla açılan yurtlarında kalan hepsi yoksul ailelerin çocuklarına cinsel istismar ve hatta tecavüzde bulundular. En son Gerger (Adıyaman) İmam Hatip yurdundaki rezalet… Düşünün ki 30’dan fazla erkek çocuğa tecavüz edildiği iddiası düştü basına. Ve hemen haberlere yayın yasağı getirildi.

  • Burası nasıl bir ülkedir Allah aşkına? 
  • Siz fakir fukaranın çocuğuna tecavüz ettirin, onları yaktırın…
  • Sonra da bunun duyulmaması için hemen yayın yasağı getirin.

Ey millet, çocukların elden gidiyor; ne zaman uyanacaksın?

EĞİTİMDEKİ YALANLAR

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz demiş ki: “Türkiye’deki eğitim standartları İngiltere’den, hatta Amerika’dan daha iyi.” Açık açık yalan. Çünkü:

* Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Eğitim Endeksi’ne göre Türkiye listede 69’uncu sırada yer alırken, ABD 5. İngiltere ise 14. sırada yer alıyor.

* UNESCO Herkes İçin Eğitim Endeksi’ne göre Türkiye 69. sırada iken İngiltere 2. sırada.

İşte bu kandırmacı zihniyet, okulları imam hatip haline getirmek için Orta Çağ kaçkını tarikatları devreye soktu. Tecavüz ve yakma bu tarafta… Hiç siz laik okullarda tecavüz haberi duydunuz mu?
***
ESED’i DEVİRECEKMİŞ!?

  • “Devlet terörü estiren Zalim Esed’in hükümranlığına son vermek için
    biz oraya girdik; başka bir şey için değil.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın saplantılı bir insan olduğunu gösteren en son örnek işte bu sözü… Erdoğan, Esad karşısında yenildi… Bunu hazmedemiyor. Türkiye’de AKP’liler bile içlerinden, “Biz niye Beşşar Esad ile kavga ettik? Başımıza bu yüzden gelmeyen kalmadı. Bir an önce orayla anlaşalım, PKK’nın belini kıralım!” diye düşünürken, O, esir olduğu Esad saplantısıyla yıkıma devam ediyor. Bu nasıl bir politikacıdır ki şu temel gerçekleri bilmez:

* Suriye’de sadece Esad ile kanlı katil teröristler savaşmıyor. Esad’ın arkasında İran, Rusya, Çin var. Halep’te odaklanmış kelle kesen teröristlerin arkasındaysa Amerika, Avrupa ve FETÖ var. Şimdi Erdoğan da o kampa girmeye uğraşıyor. Bunu gizlediğini sanıyor ama herkes anlıyor.
* Esad’ın yenilgisi Rus Lider Putin’in yenilgisi olacaktır. Başta Rusya Parlamentosu Enformasyon Politikası Komisyon Başkanı Aleksi Puşkov olmak üzere, Rus yetkililer buna izin verilmeyeceğini hemen dile getirdiler.
* Amerika’dan aferin alma girişimlerinin boşuna olduğunu, önceki ataklar ortaya koymuştur.
* Ortadoğu’ya Müslüman Kardeşler adlı emperyalizmin Truva atı bir örgütü hakim kılmak için yürüttüğü çalışmalar duvara toslamıştır.
* Mezhepçi politikalar sadece onu değil Türkiye’yi de uçuruma sürüklemektedir.
* Cumhurbaşkanlığı makamı, orada bulunan zatın mezhepçi egolarını ve saplantılarını tatmin aracı olarak kullanılamaz.

Bir buçuk yıl önce yazmıştım: Bu arkadaş, bu saplantıyla giderse Esed’i devireceğim derken kendisi devrilir gider.
=====================================
Dostlar,

Sayın Zelyut kapmsalı ve çoook isabetli yazmış..
Birşey eklemeye gerek yok.. Sağolsun deyip paylaşıyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
02 Aralık 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak.
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net

profsaltik@gmail.com

Suay Karaman : “GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE”


“GEÇMİŞ OLSUN TÜRKİYE”

 portresi_Anit_Kabir'de

Suay Karaman
05.10.2015

 

17 Eylül 1994 tarihinde “Bütün okullar imam hatip yapılacak” diyen Tayyip Erdoğan,
dikensiz gül bahçesinde bu isteğini gerçekleştirmektedir.

İstanbul’daki genel bir lisenin, imam hatip lisesine dönüştürülmesi mutluluğuna tanıklık etmek için, 28 Eylül 2015’te yeni eğitim-öğretim yılının açılış törenine Tayyip Erdoğan da katıldı.

Anayasasında laik devlet tanımı yapılan ülkemizde, yeni eğitim-öğretim yılının açılışı
Kuran okunarak yapıldı. 8 Ocak 1996’da “Ben belediye meclisinin dua ile açılmasından yanayım.” diyen Tayyip Erdoğan, şimdilik eğitim-öğretim yılının açılışını Kuran okutarak yaptırdı. Parlamentodaki bütün siyasal partiler dini kullandığı için, yakında elbirliğiyle TBMM’yi de Kuran okutarak açmaya soyunurlar.

Yeni eğitim-öğretim yılının açılış töreninde yaptığı konuşmada kendisinin de mezun olduğu imam hatip liselerinin önemine değinen Tayyip Erdoğan, eğitim sisteminden ve yeni kuşaktan beklentisini şu sözlerle açıkladı:

  • “Müslümanların kendi ölüsünü kendisi yıkayabilecek kabiliyete erişmesi gerekir, işin aslı budur, yoksa ölüler ortada kalır.”

    Ölünün nasıl yıkanacağını, kime ve ne zaman öğretirler bilinmez ancak dirinin nasıl soyulduğunu 13 yıldır siyasal iktidar örnekleriyle göstermektedir. Artık 17 – 25 Aralık (2013) arası ülkemizde “Yolsuzluk Haftası” olarak adlandırılmaktadır. Evden çıkan para sayma makineleri ve ayakkabı kutuları ile “Bilal” söylemleri belleklerdedir.

Yaratılan muhalefet boşluğu ve aydın aymazlığı gibi nedenlerle laik ve demokratik sosyal
bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, alıştıra alıştıra İslami bir cumhuriyete doğru dönüştürülmektedir. Laiklikten her sapış, bu dönüştürme projesinin bir parçasıdır.
25 Eylül 2015’te Köln’de düzenlenen basın toplantısında, yurt dışında seçim güvenliği için,
her sandığın başında din görevlilerinin olmasını isteyen ana muhalefet partisi genel başkanı da, bu dönüştürme projesi aşamasının gizli ortaklarındandır.

  • Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından da onaylanan
    iktidar partisi
    , yıllardır sivil darbe yapmaktadır.

Yaptıkları sivil darbe ile öncelikle eğitim ve hukuk alanını yoklayan siyasal iktidar,
anayasayı da hiçe sayarak, ayaklar altına almaktadır. Çünkü Parlamento’da bu iktidara
“dur” diyecek muhalefet yoktur. 23 Ağustos 2015’te yapılan parti meclisi toplantısındaki açıklamalarıyla bu sivil darbeyi yeni anlayan ana muhalefet partisi genel başkanı gibi
siyasal parti yöneticilerinin olduğu bir ülkede, demokrasiden söz edilemez.
Demokrasiden söz edilemediği gibi, tam bağımsızlıktan da söz etmek olanaksızdır.

Anayasada da yazıldığı gibi

  • Devletin görevi, gençleri Atatürk ilke ve devrimleri ışığında yetiştirmektir.

    Oysa dindar ve kindar nesil yetiştirmek isteyen siyasal iktidar, demokratik ve laik Cumhuriyetten intikam almaya girişmiştir.

    4 + 4 + 4 olarak adlandırılan ve laik eğitim sistemini dinci eğitime dönüştüren yasa çıkarılarak, imam hatipleşmenin önü açıldı. Öbür okulların ders programlarına Kuran-ı Kerim, Peygamberin Hayatı (AS: Siyer) gibi dersler eklenerek, tüm okulların imam hatipleştirilmesine olanak tanındı. Milli eğitim, kimidinci vakıf ve tarikatların yönettiği bir alan durumuna getirildi. Sivil darbe yaparak anayasayı tanımayan siyasal iktidar, kendilerine karşı örgütlü ve güçlü tepki verilmeyince istediklerini rahat rahat gerçekleştirmeye başladı.
    Bunun sonucunda laik ve demokratik rejimimiz elimizin altından kaymaya başladı.

Tayyip Erdoğan ve benzerlerinin geçmişteki söylem ve eylemlerini unutarak,
“gömlek değiştirdi”, “demokrasi yolunda müthiş adımlar atılacak” diye TV programı yapanlar, gazetelerde yazanlar, bugün “Geçmiş Olsun Türkiye” demektedirler.

Geçmişte yazdıkları yazılarla Fethullah Gülen’e övgüler düzenler, bugün Atatürk’e sıkı sıkı sarılmaktadırlar. Büyük paralar ve projeler dönen basın sektörünün patron ve yöneticileri de,
dar ufukları ve çıkarları nedeniyle bugünlerin hazırlayıcılarındandır. Tayyip Erdoğan ve ekibinin ne olduğunu ve değişmeyeceğini söyleyenlere paranoyak diyerek dudak bükenler, bugünlerin de sorumluları arasındadır.

Ancak durum ne denli kötü olursa olsun, koşullar ne denli zor olursa olsun, Mustafa Kemal gibi düşünerek, bugünlerin de üstesinden geleceğimiz bilinmelidir. “Geçmiş Olsun Türkiye” söylemi, teslimiyetçiliktir, mücadeleden kaçmaktır. Atatürk’ün gençleri dün olduğu gibi, bugün de, yarın da bu ortaçağ artığı aydınlık düşmanlarına karşı örgütlü mücadeleyi sürdürecek ve zafer kazanacaktır..

==================================

Dostlar,

Türkiye kritik bir tarihsel kavşakta…
Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olan Siyasal Parti, iktidarı bırakmıyor!.

7 Haziran’da seçimi yitirerek iktidardan düştü ama türlü politik oyunlarla eylemli olarak (fiilen) iktidarı gasbetmiş durumda aylardır..

Bir muhteris adam, yıllarca tek parti iktidarı ile Başbakanlık yaptıktan sonra,
yetkileri parlamenter rejimlerde örneği görülmnedik düzeyde artırılmış Cumhurbaşkanlığı makamını da beğenmeyerek “Başkan” olmak ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kendi deyimiyle
bir “anonim şirket” gibi yönetmek istiyor!

Ve bu süreçte Makyavel’in dudaklarını uçuklatacak her türlü yönteme başvurularak
“güç” elede tutulmaya, iktidar devredilmemeye, muhalifler sindirilip – eritilmeye çalışılıyor..

“2023 hedefleri” ne kilitlenmiş bir siyasal kadro, kara bulutlar gibi çökmüş Ülkenin ufkuna!
“Anadolu Federe İslam Devleti” ve Halifelik – Yeni Osmanlıcılık artık saklamadıkları hedef.

Umut 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde…
Ya bu “dud-i mauannit” (inatçı bulutlar) dağıtılır ya dağıtılır..
Başka seçenek yok..
Bu halk gereğini yapacaktır 1 Kasım!da; “AKP – RTE parantezi” ni reddeecektir.

Sevgi ve saygı ile.
05 Ekim 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com