Etiket arşivi: “dindar ve kindar nesil” yetiştirme

EĞİTİM KURUMLARINDA MESCİT ZORUNLUĞU ANAYASAYA AYKIRIDIR!

EĞİTİM KURUMLARINDA MESCİT ZORUNLUĞU ANAYASAYA AYKIRIDIR!

(AS: Bizim kapsamlı katkımız yazının altındadır.)

Laik, bilimsel, çağdaş eğitimi her gün biraz daha terk eden Milli Eğitim Bakanlığı, gerici bir eğitimin temellerini oturtmak için en büyük adımı bugün, yani birçok yurttaşın tatilde ve yolda olduğu bayram arefesinde atmıştır. Tıpkı AKP’nin iyi maddeleri de barındıran ancak temelinde Cumhuriyet’imizi kökten sarsan değişiklikler içeren torba yasalarında olduğu gibi; MEB yöneticileri de Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliği’nde değişikliğe gitmiş ve olması gereken değişikliklerin arasına şeriat ülkelerindeki kriterleri (AS: ölçütleri) aratmayan maddeler sıkıştırmıştır. Her ne kadar yeni yönetmeliğe göre; yeni kurumların açılabilmesi için yeterince idari oda, kantin alanı, su deposu, arşiv odası gibi gerekli unsurların (AS: ögelerin) bulunması zorunlu kılınsa da, kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı mescitlerin oluşturulması zorunluluğu, asıl niyeti belli etmiştir.

‘AĞAÇ YAŞKEN FİŞLENİR’ MANTIĞI VAR

Devletin her dine ve her dine mensup yurttaşına eşit durma ilkesi başta olmak üzere, birçok yasa ve pedagojik ilkeye aykırı olan bu hamle (AS: girişim), hem yavrularımızın hem de eğitimcilerin fişlenmesine; mescide gidenler ve gitmeyenler olarak muamele görmesine yol açacaktır.
Müfredatta bilimi ve dünya tarihini yok denecek kadar azaltan ve yerine dini dersler ile yakın tarih adı altında parti propagandası koyan MEB, bu hamleyle de sahibinin sesi olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.

AKP sayesinde dünya sıralamasında listenin sonunda yer alan eğitim sistemi, bu son hamleyle çağdaş ölçütleri yakalamaktan iyice uzaklaşmış, “dindar ve kindar nesil” yetiştirme rotasına sokulmuştur. Bilgiye aç çocuklarımıza laboratuvarın değil, mescitlerin yolu gösterilmek istenmekte, din esaslı bir eğitim sistemi oluşturulmaya çalışılmaktadır.

OKUL ADLARINDA ATATÜRK ALERJİSİ TAM GAZ!

Cumhuriyet değerlerinin önemli yıldönümleri olan milli bayramlar konusundaki alerjisiyle bilinen Bakanlık, ayrıca yeni yönetmeliğindeki “kurumlara ad verme” kıstaslarıyla da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün adının milli eğitimden silinmesi uğraşına hız vermiştir.
Önceki yönetmelikte özel bir madde olarak yer alan Atatürk’le ilgili kurum adı verme maddesi yeni yönetmelikte yalnızca bir madde bendi olarak kapsamı daraltılarak düzenlenmiştir.
Hatırlanacağı üzere; Eğitim İş olarak Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının adlarını taşıyan okulların AKP tarafından isim değişikliğine maruz bırakılmasını yargıya taşımış ve bu konuda zafer kazanmıştık. MEB’in yeni yönetmeliği, söz konusu zaferimizde alınan yargı kararlarını arkadan dolaşmak ve bu anlamda da yasalara aykırı düşmek anlamı taşımaktadır.

YARALARA MERHEM DEĞİL TUZ!

Şu gerçekler hiç unutulmasın: İçler acısı durumdaki eğitim sistemimizde; çocuklarımız eşit eğitim alamamaktadır, zengin ile fakirin bilgiye ulaşma oranı % 78 gibi bir farkla devasa bir uçurumdur, eğitimcilerimizin birçoğu atanamamış, atananlar ise hak gasplarına maruz bırakılmaktadır, köy ve kasaba okullarındaki olanaklar uluslararası ölçütlerin çok altındayken; okul olmayan yerlerde yavrularımız tarikatların ve cemaatlerin kucağına itilmektedir.
Hâl böyleyken; bu utanç tablosunu düzeltmek yerine, mescit sevdasına düşen MEB’i kınıyoruz!
Mustafa Kemal Atatürk sayesinde dünyada çocuklara atfedilen tek bayramın ev sahibi olan ülkemizde, geleceğimiz olan çocukların gerici ve Cumhuriyet kazanımlarını tasfiye etme niyeti taşıyan politikaların kurbanı edilmesinin önünde duracağımızı tekrar ilan ediyoruz.
MEB’in anayasaya, uluslararası sözleşmelere ve Cumhuriyet’in temel ilkelerine aykırı olan bu yönetmeliğini yargıya taşıyacağız ve ne olursa olsun, bu karanlığa ışık taşıyacağız! (24.6.17)

EĞİTİM-İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU
======================================
Dostlar,

AKP en hafif deyimiyle siyasal opportünizmi ilkesiz, hoyrat biçimde sürdürmekte.
Önemli konuları toplumda demokratik katılımla olgunlaştırma yerine fırsat kollamakta.
Toplumun gündemi ile acımasızca oynanmakta, sivil güçler gereksiz meşgul edilerek yorulmaktadır. Yaratılan karmaşa ortamında da “atı alan Üsküdar’a geçer” taktiği uygulanmaktadır. En hafif deyimi ile bu halka ve demokrasiye saygısızlık, AKP’nin de özgüvensizliğine kanıttır.
Daha önce yönetsel yargıda (Danıştay’da) iptal edilen genel yönetmelikleri bir kez daha benzer içerikte düzenlemek açıkça hukuk tanımamaktır.
AKP bu / bunlar mıdır?? Ne yazık ki EVV-VET, AKP işte böyle berbat bir şeydir, çağdaşlık düşmanı ve uygarlığa zararlı bir siyasal örgütlenmedir..
Erdoğan, açıkça “dindar ve kindar” kuşaklar yetiştirme hedefi vermiştir partisine, bürokrasiye. “Dininizi ve kininizi eksik etmeyin” diye tüm çıplaklığıyla hedefini koymuştur.
Cumhuriyete, kurumlarına ve değerlerine, başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere din kullanılarak kinle saldırılacak, olabildiğince yaşamdan silinecektir. 15 yıldır canhıraş bir savaş yürütülmektedir laik – demokratik T.C. devleti hukukuna karşı.

Son mescit zorunluluğu başta Anayasa md. 24 olmak üzere ulusal ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası pek çok sözleşmeye aykırıdır. Esas olarak AKP, zorunlu din derslerinin kaldırılmasına hükmeden birkaç AİHM kararını da yerine getirmeyerek sabıkalı duruma düşmüştür. Üstelik 1 saat olan haftalık süre, AİHM ve AİHS’ne meydan okurcasına, Biyoloji dersi haftada 2 saate indirilerek 2 saate çıkarılmıştır.

  • EVRİM programdan dışlanmıştır; bu bilim düşmanlığı, yobazlık ve gericiliktir.

Zorunlu din dersinin içeriği DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DEĞİLDİR! Bu saptamayı, AKP iktidarının savunması karşısında AİHM yapmıştır. Dayatılan, İslam dininin hak mezheplerinden biri olan Hanefi Sünniliği öğretisidir.
Yetişeğe (müfredata), laik ülkede bu şeriatın kimi ceza yaptırımları konmuştur!?
Herkesten vergi alınmakta ancak bu kaynaklar DİB üzerinden Sünni Hanefiliğin hizmetine sunulmaktadır. Bu uygulamanın din ile, ahlak ile, insan hakları ve hakkaniyetle…ilişkisi var mıdır? Peygamber zamanında mezhep mi vardı? Kuran-Peygamber dini türlü türlü yorumlarla mezhepelere ayrılmıştır? Hangisi gerçektir?

AKP bunları kendine yakıştırmakta mıdır; EV-VET, AKP İŞTE TAM DA BUDUR!

Erdoğan, asla “Türk milleti” dememektedir. Etnik kümeler arasında sıradanlaştırarak Türk’ü de saymakta ve hepsine –şimdilik– siyaseten “tek millet” demektedir. Ne hazin çelişki ve zavallılıktır, çünkü her milletin bir adı vardır; Türkiye milletinin adı nedir? TÜRK MİLLETİDİR.. Erdoğan Osmanlı’yı ihya için yanıp tutuşmaktadır, 3. Abdülhamit olma yolunda epey yol da almıştır kendince. Dilinin altındaki bakla, Osmanlıda olduğu gibi “ümmet” tir. Nitekim son zamanlarda birkaç kez “bu ümmet” sözlerini bilinçli ya da bilinçsiz kullanmıştır.

Her-kes aklına bir güzel koysun ki; Anadolu insanları artık sultanın tebası – herhangi bir dinin ümmeti değil; Cumhuriyet’in başı dik, onurlu ve özgür yurttaşlarıdır. Cumhuriyet, AKP = RTE’ye gelene dek 79 yıl bu amaca dönük yürümüş ve köprülerin altından çook sular akmıştır. Nehri geriye akıtmak artık olanaksızdır, zamanın ruhu Erdoğan’ın 3. Abdülhamit özlemlerine -ne yazık ki (!) elvermemektedir. (Lütfen tıklayınız : ERDOĞAN’ın 3. ABDÜLHAMİTLEŞMESİNE “NE YAZIK Kİ” (!) ZAMANIN RUHU ELVERMİYOR)

Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM-İŞ‘in yukarıda sunduğumuz açıklamasını paylaşıyoruz.

Durmak yok, savaşıma (mücadeleye) devam.. Hiç ama hiç kuşkusuz AYDINLANMA kazanacaktır.. AKP ile lanetli yıllar parantezi kapanacaktır..

Diren Demokrasi, diren laiklik, diren özgürlük; heyy ADALET!

Sevgi ve saygı ile. 28 Haziran 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasası 92. Yılını Bitirdi!

Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği)
Devrim Yasası 92. Yılını Bitirdi!

logoEğitim-İş, Tevhidi Tedrisat Yasası‘nın 92. yıldönümünde, tüm okullarda ilk ders saatinde ‘laiklik’ konusunun anlatılacağını belirtti. Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) 3 Mart 1924’te
kabul edildi. Tevhid-i Tedrisat’ın 92. yıldönümünde,
Eğitim-İş tarafından hazırlanan ders planı ile
ülke genelinde tüm okullarda ilk ders saatinde
‘laiklik’ konusu anlatılacak.

Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde kurulan Cumhuriyet’in en önemli devrimlerinden biri,
3 Mart 1924’te gerçekleştirilmiştir. Bu tarihte Halifelik, Şeriye ve Evkaf Vekâleti ile Erkân-ı Harbiye Vekâleti kaldırılmış, Osmanlı hanedanı mensupları yurtdışına çıkartılmış ve
Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) kabul edilmiştir.

Söz konusu Devrim Yasaları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal, laik ve bilimsel temellere dayanan çağdaş bir devlet olarak yapılanması sağlanmıştır.

Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün en önemli devrimlerinden birisi laikliktir.

İnsanların inançlarına saygı gösterilmesi gerektiğini savunan Eğitim-İş, Atatürk’ün söz konusu tanımını benimsemiştir ve devlet yönetiminde inançların öne çıkmasına karşıdır. Laik düzlemde, inançlar, eğitim, hukuk, bilim ve ekonomiye etki etmemelidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin
tüm kurumları ve kuralları, dine, etnisiteye göre değil, laiklik ilkesine göre biçimlenmiştir
ve bu yapı korunmalıdır.

Ancak bugün gerici düzenleme ve uygulamalarıyla laik eğitime darbe vuran AKP iktidarı, “dindar ve kindar nesil” yetiştirme hedefine uygun olarak dini (AS: dinci!) eğitimi yaygınlaştırmaya hızla devam etmektedir.

AKP’nin eğitim alanındaki uygulamaları, Cumhuriyet atılımlarını tasfiye etmeye, eğitimimizin temel niteliklerini değiştirmeye yöneliktir. Hazırlanan programlar ve kitaplar bilimsellikten uzak, çağdaş ve laik ölçütlerden yoksundur. Eğitim yönetimi kadroları da bu anlayışla oluşturulmaktadır. Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı, karşı devrimin üssü haline getirilerek ulusal değerlerimiz, eğitim sistemimiz içinden yasa ve yönetmelikler aracılığı ile bir bir çıkarılmaktadır. Kanun Hükmünde Kararnameler ile öğrencileri “insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan
Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış durumuna
getirmiş yurttaş” olarak yetiştirmekten vazgeçilmiştir.

  • Akılcı ve bilimsel düşünen,
  • Geniş bir dünya görüşüne sahip,
  • İnsan haklarına saygılı,
  • Kişiliği gelişmiş, topluma karşı sorumluluk duyan;
  • Yapıcı, yaratıcı ve üretken bireyler yetiştirmek;

    Türk Milli Eğitimi’nin temel amaçları arasında yer almaktadır.
    Ancak AKP iktidarının hedefi, öğrencileri cemaatlerin ve tarikatların kucağına iterek çağdaş, bilimsel, akılcı, laik eğitim sistemini ortadan kaldırmaktır. Anayasadan (AS: md. 174), aralarında Tevhid-i Tedrisat Yasası’nın da bulunduğu “Devrim Kanunları”nı kaldırmayı amaçlayan AKP, karma eğitime son verme amacını gerçekleştirmek için adım adım ilerlemektedir. Karma eğitime son verilmesi durumunda,  Atatürk’ün liderliğinde kurulan Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından olan ve milli eğitimde birliği esas alan
    Tevhid-i Tedrisat (ilkesi) ortadan kaldırılacak ve tekrar çok başlı eğitim sistemine dönülecektir.

Eğitim-İş, tüzüğümüzde de belirtildiği üzere, Atatürk ilke ve devrimleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik ilkesi üzerinde yükseldiğinin bilinciyle, laiklik ilkesinin korunmasına büyük önem verir. Kişilerin inanç ve vicdan özgürlüklerini savunurken, dinsel inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanmalarını ya da baskı altına alınmalarını da kabul edilemez bulur.
Bu nedenle de ülkede yaşayan herkesin

  • çağdaş,
  • bilimsel,
  • laik,
  • demokratik,
  • eşit,
  • parasız ve
  • nitelikli eğitim hakkı

    olduğunu savunur ve bu hakkın yaşama geçirilmesi için mücadele eder.

Bu amaçla, AKP iktidarının bilimsel, laik, ulusal ve demokratik eğitimi tasfiye etme girişimlerine karşı başta Eğitim-İş üyesi öğretmenler olmak üzere tüm öğretmenler;
3 Devrim Yasası’nın Kabulünün 92. Yıldönümü olan 3 Mart 2016 tarihinde,
Eğitim-İş tarafından hazırlanan ders planı ile ülke genelinde tüm okullarda ilk ders saatinde “Laiklik” konusunu anlatacaklardır.

Eğitim-İş olarak, Öğretim Birliği‘ne son vererek, medrese-mektep ikilemini günümüze taşımak isteyen bu anlayışa karşı;

  • Atatürk ilke ve devrimlerine,
  • Cumhuriyetimizin kazanımlarına,
  • Ülke bütünlüğüne,
  • Laik, Bilimsel, Demokratik, Eşitlikçi ve Parasız eğitime

    sahip çıkmaya devam edeceğiz; bu kararlılıktan asla vazgeçmeyeceğiz.

EĞİTİM-İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU 

Atatürk ve Laiklik Ders Programı

=====================================

Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM-İŞ Sendikamızın (Ankara 1 no’lu şube) 3 Mart 1924 Devrim Yasalarının kabulünün 92. yılında yayımladığı bildiriyi biz de içerik olarak paylaşıyor ve site okurlarımzın bilgisine sunuyoruz.

“90 yıllık Cumhuriyet enkazını kaldırdık..” diye saçmalayan kendisi enkaz kimi kendini bilmezleri tarih bağışlamayacaktır. Çünkü aklın – bilimin ve uygarlığın tersine yöndedirler. Başarı şansları da bu yüzden olmayacaktır hiçbir zaman.. 

Uygarlık meşalesi günümüzde insanlığın genelgeçer ortak kültürel ülküsü olarak
gürül gürül yanmaktadır; bu yarasa kişilikli ve ruhlu zavallıları da aydınlatacaktır..

*****

Bu vesile ile bir kez daha önemle anımsatmak isteriz ki; Türk Devrimi yeryüzünn en kansız devrimlerinden biridir. Dikkat buyurulursa, onca ihanetlerine karşın Osmanlı Hanedanı yargılanmaksızın yurt dışına çıkarılmıştır. Hain Vahdettin ve saltanatın kanı akıtılmamış,
büyük ATATÜRK ile dava ve silah arkadaşlarının yücegönüllülüğü (alicenaplığı) ile canlarına dokunulmadığı gibi hapse de atılmamışlar, sürgün edilmişlerdir. Zaten 36. Padişah ve İngiliz Muhipleri (Sevenleri) Derneği üyesi Vahdettin, 1 Kasım 1922’de Saltanat’ın kaldırılmasından
16 gün sonra, işbirlikçisi İngiltere’nin Malaya zırhlısı ile kaç(ırıl)mıştır..

“Yeni Anayasa” saçmalığı -tuzağı sürecinde üzerinde özellikle durulacak
Anayasa maddelerinden biri de, 8 Devrim Yasasını tek tek sayan ve onları
Anayasa hükmü düzeyinde anayasal dokunulmazlığa kavuşturan 174. maddedir.

I. İnkılap kanunlarının korunması
Anayasa madde 174 – Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin laiklik niteliğini koruma amacını güden,
aşağıda gösterilen inkılap kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz:

1. 3 Mart 1340 tarihli ve 430 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu;
2. 25 Teşrinisani 1341 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanun;
3. 30 Teşrinisani 1341 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun;
4. 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medeni nikah esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hükmü;
5. 20 Mayıs 1928 tarihli ve 1288 sayılı Beynelmilel Erkamın Kabulü Hakkında Kanun;
6. 1 Teşrinisani 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki hakkında Kanun;
7. 26 Teşrinisani 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa gibi Lakap ve Unvanların Kaldırıldığına dair Kanun;
8. 3 Kanunuevvel 1934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun.

Büyük ATATÜRK‘ün Cumhuriyeti emanet ettiği Gençler,

  • “Bütün ümidem gençliktedir.” dediği gençler bu tarihsel sorumluluğun gereğini
    yerine getirecektir..

    Sevgi ve saygı ile.
    03 Mart 2016, Ankara


    Dr. Ahmet SALTIK
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com