Etiket arşivi: Dilovası ve Kandıra

Tasfiyelere – Baskılara ve Hukuksuzluklara Karşı Akademik Özgürlük İçin Mücadeleye Çağrı

Sayın arkadaşlar,

Aşağıdaki metne katılıyor ve AKADEMİK ÖZGÜRLÜK İÇİN DESTEK imzası veriyorum..

Adımın listeye eklenmesini dilerim.

Destek vermek isteyenlerin

akademikozgurluk2013@gmail.com

adresini ziyaret etmeleri gerekecek..

Sevgi ve saygı ile. 01 Mayıs 2013

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı-Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net

==============================

Aşağıdaki ve ekteki metin üniversite öğretim elemanlarının imzasına
açılmıştır. Metne imza vermek isteyenlerin akademikozgurluk2013@gmail.com
adresine isim, ünvan ve çalıştıkları / emekli oldukları kurumu belirten bir
e-posta atmaları gerekmektedir. (Lütfen imzanızı bu iletiyi aldığınız liste
üzerinden değil akademikozgurluk2013@gmail.com adresi üzerinden iletiniz.)
İmzalar 14 Mayıs 2013 gününe kadar toplanacak ve 15 Mayıs 2015 tarihinden
itibaren kamuoyu ile paylaşılacaktır. Ayrıca bu e-postayı dahil olduğunuz
iletişim ağlarında paylaşmanız kampanyanın daha çok duyurulmasını ve
yaygınlaşmasını sağlayacaktır.

Saygılarımızla.

Tasfiyelere – Baskılara ve Hukuksuzluklara Karşı Akademik Özgürlük İçin
Mücadeleye Çağrı

Bilimi ve özgür düşünceyi baskı altına almayı amaçlayan uygulamalar, son yıllarda giderek yoğunlaşmış; 2012 ile birlikte ise adeta bir karabasana dönüşmüştür. Akademik özgürlüğün
ön koşulu olan iş güvencesinin yokluğu ise tasfiyeci eğilim ve uygulamaların önünü bütünüyle açmaktadır.

Baskı ve tasfiye sürecinde, ilk uygulama güvencesiz ve akademik yükselme gereksinmesi içindeki öğretim elemanlarına yöneliktir. Üniversitelerde iş güvencesinden yoksun olarak çalıştırılan öğretim elemanlarından üniversite yönetimlerince, eleştirel ve özgür düşünceli oldukları için “sakıncalı” görülen öğretim elemanlarının görevine son verilmekte, atamaları yenilenmemekte ya da ders vermeyerek ve kadro açmayarak akademik yükselmelerinin önü kapatılmış olan bu öğretim elemanlarının üniversiteden uzaklaştırılması sağlanmaktadır. Bu anlamda üniversite yönetimleri, yıllık atamalarla çalıştırılan araştırma görevlilerinin atamalarını yapmayarak üniversiteden uzaklaştırabildikleri gibi, türlü yollarla araştırma görevlilerini üniversiteden ayrılmaya da zorlayabilmektedirler. Araştırma görevlilerinin yanı sıra, süreli atamalarla çalıştırılan diğer öğretim yardımcıları, okutmanlar, öğretim görevlileri ve yardımcı doçentler de atamaların yenilenmemesine ilişkin sürekli bir endişe içinde bulunmakta; bu biçimde örtük ancak sistemli ve sürekli bir baskının üzerlerinde kurulması mümkün olmaktadır.

Baskı ve tasfiye politikalarının bir başka görünümü ise kovuşturma ve soruşturmalar biçimindedir. Eleştirel ve özgür tavırları ya da bilimsel çalışmalarıyla üniversite yönetimlerinin ya da iktidar odaklarının hedefi haline gelen öğretim elemanları, gerçek dışı suçlamalar veya uydurma -zorlama gerekçelerle hukuksuz soruşturmalara maruz bırakılmakta, sürgün edilmekte, istifa etmeye ya da emekli olmaya zorlanmaktadır.
Bu süreçlerde ‘muhbir vatandaşlar’ tarafından yapılan ihbar ve şikâyetlerin de devreye sokulduğu görülmektedir. Söz konusu soruşturmalarda akademik özgürlükle birlikte, Anayasa’da ve Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerde düzenlenen ve güvence altına alınan haklar ve özgürlükler açıkça çiğnenmektedir.

Dilovası ve Kandıra ilçelerinde gerçekleştirilen ve annelerin sütünde
Dünya Sağlık Örgütü tarafından tanımlanmış sınır değerlerin üzerinde ağır metal saptanan bir araştırmanın sonuçlarını kamuoyu ile paylaşan Kocaeli Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu hakkında hukuka aykırı bir soruşturma yürütülmüştür. Hamzaoğlu hukuksuz bir biçimde cezalandırılmış, akademik özgürlük ilkesi ağır bir biçimde çiğnenebilmiştir. Hamzaoğlu’nun maruz kaldığı bu hukuksuzluğun bir nedeni, bir bilim insanı olarak gerçekleri açığa çıkartarak kamuoyunun bilgisine sunmasıyken, bir başka nedeni ise kendisinin halkın sağlığından, doğadan, emekten
ve demokrasiden yana tavır alan gerçek bir bilim insanı tavrı sergilemesidir.

Gerçek dışı ve uydurma gerekçelerle soruşturmaya uğrayan ve öğretim mesleğinden çıkarılan ve çıkarılması önerilen öğretim elemanları da hak ihlalleri ile karşı karşıyadır. Örneğin,  Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi öğretim görevlisi Mukaddes Akdeniz öğretim mesleğinden çıkarma cezasına çarptırılırken, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Durmuş‘a öğretim mesleğinden çıkarılma cezası önerilmiştir. Her iki öğretim elemanı da emek ve demokrasi mücadelesi içinde sorumluluk almış akademisyenlerdir ve aynı zamanda Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (Eğitim Sen) işyeri temsilciliği görevini de yürütmüş ve yürütmektedirler.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İlker Belek, Akdeniz Üniversitesi’nde soruşturulmakta ve mesleğinden ve üniversiteden ihraç edilmek istenmektedir. Bu baskı ve hukuksuzluğun İlker Belek’in, toplumcu sağlık ve demokratik üniversite savaşımının içinde yer alması ve özgür bilim insanı tavrı sergileyen bir akademisyen olmasından kaynaklandığı bilinmektedir.

YÖK Yasa Taslağı ile ilgili bir panelde konuşmacı olduğu için Ordu Üniversitesi yönetimince ceza verilen Yrd. Doç. Dr. Deniz Yıldırım ve yine aynı üniversitenin mensubu olup sendikanın afişini astıkları için haklarında soruşturma açılan yedi öğretim elemanı Eğitim Sen üyesi olarak demokratik üniversite mücadelesinin içinde yer almaktadırlar. Bu öğretim elemanlarının tamamı, özgür ve eleştirel tavırları ile tanınmaktadırlar.

Bazı öğrencilerin dilekçeleri üzerine, Yükseköğretim Kurulu (YÖK), öğrencilerine Komünist Manifesto ile ilgili ödev verdiği, Michael Moore’un ‘Sicko’ ve
‘Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi’ belgesellerini izlettiği gerekçesiyle, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Seydi Çelik‘in savunmasını istemiştir.

Ege Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Esat Renan Pekünlü, üniversitenin giderek artan muhafazakâr, bağnaz ve baskıcı ortamına karşı çıktığı için gerçek dışı suçlamalarla üniversiteden ve öğrencilerinden ayrılmaya zorlanmıştır; bununla yetinilmeyerek, İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nce 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılmıştır.

İstanbul Üniversitesi araştırma görevlilerinden Barkın Asal ve Mehmet Cemil Ozansü hakkında üniversitede düzenlenen bir forumda Yükseköğretim Yasa Taslağı ile ilgili görüşlerini bildirmelerinden dolayı soruşturma açılmıştır. Barkın Asal ve Mehmet Cemil Ozansü, Eğitim Sen üyesi olarak demokratik üniversite mücadelesinin içinde
yer almış, asistanların iş güvencesi mücadelesinde sorumluluk üstlenmiş akademisyenlerdir.

Kamuoyuna da yansıyan bu isimler, yaşanan süreci örneklemek için sıralanmıştır. Üniversitelerde daha pek çok benzeri akademik özgürlük ihlalleri söz konusudur. Örneklediğimiz kovuşturma ve soruşturmalarda gerek yükseköğretim kurumları ve gerekse YÖK, savunma hakkının kullanımına, anayasal kural olan ve Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararı uyarınca disiplin kurulu sürecinde bu kurullarda sendika temsilcilerinin yer almasına da karşı çıkarak, hukuk tanımazlıklarını sergileyebilmektedirler.

Bizler bu metnin imzacıları olarak öncelikle, emek, demokrasi ve insan hak ve özgürlükleri mücadelesi yürüten tüm sendikaları, öğretim elemanları derneklerini, demokratik kitle örgütlerini ve siyasal partileri, üniversitedeki baskılara, haksız soruşturmalara, tacizlere ve yürütülmekte olan tüm bu tasfiye politikalarına karşı çıkmaya, birlikte hareket etmeye ve akademik özgürlük için mücadele etmeye çağırıyoruz.

Ayrıca bu metnin imzacıları olarak bizler, Türkiye üniversitelerinde baskıya maruz kalan tüm akademik  topluluk üyeleri ile dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyor; baskı ve ayrımcılık politikalarının başlıca aracı haline gelmiş olan güvencesiz-sözleşmeli çalışmanın kaldırılmasını ve tüm kadrolar için akademik özgürlüğün vazgeçilmez ayağı olan güvenceli çalışmayı istiyoruz.

Siyasal iktidardan, YÖK’ten ve üniversite yönetimlerinden, öğretim elemanları ve öğrencilere yönelik tüm baskı ve engellemelerin durdurulmasını, 12 Eylül ve McCharthy dönemini anımsatan bu baskı ve tasfiye politikalarına son verilmesini, kişilerin düşünce ve bilimsel-akademik etkinliklerinden dolayı verilmiş tüm disiplin cezalarının geri alınarak meslekten kopartılmalarına son verilmesini, işine son verilen
tüm öğretim elemanlarının mesleklerine iadesini ve üniversitelerine dönmelerini
talep ediyoruz.

Prof. Dr. Korkut Boratav, Ankara Üniversitesi, Emekli Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Nejla Kurul, Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa Altıntaş, Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. İzge Günal, Dokuz Eylül Üniversitesi
Prof. Dr. Fatma Gök, Boğaziçi Üniversitesi
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Marmara Üniversitesi
Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu, Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Aykut Çoban, Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Hakan Mıhçı, Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Tuba Ongun, Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Adnan Gümüş, Çukurova Üniversitesi
Doç. Dr. Yücel Demirer, Kocaeli Üniversitesi
Doç. Dr. Hasan Hüseyin Aksoy, Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Aziz Konukman, Gazi Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet Zencir, Pamukkale Üniversitesi
Prof. Dr. Erhan Nalçacı, Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet Saltık, Ankara Üniversitesi