Etiket arşivi: Cumhuriyet ülkeyi nasıl demir ağlarla ördü?

Cumhuriyet ülkeyi nasıl demir ağlarla ördü?

“Cumhuriyet ülkeyi nasıl demir ağlarla ördü?”

Prof. Dr. İzzettin Önder, İstanbul Üniv. İktisat Fak. Cumhuriyet Gazetesi yazarı

Erdoğan’ın 10. Yıl Marşı’na çatmasına Oda TV öyle bir yazı ile yanıt verdi ki;
işte çok konuşulacak o tarihi yazı… 2012-08-20

Prof. Dr. İzzettin Önder
Odatv.com, 20.8.12

Özal’ı ilk ve son kez TBMM’de, davetiye ile gittiğim dinleyiciler locasından gördüm. Konuşmasında, iktidarları döneminde neler yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatıyordu. Ardından bir muhalefet milletvekili de, yanıt olarak şöyle dedi:

“Düşünün ki, bir anababa, çocuklarının üç yaşına geldiğini, yürümeye ve konuşmaya başladığını belirterek, çocuklarına ne kadar çok emek verdiklerini anlatsa, demezler mi, bu gelişme doğaldır, siz bunun üzerine ne koydunuz?”

Aynı zihniyetin devamını da günümüz siyasetçilerinde, Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımı (!) olan, metroyu yapmış olmakla övünürken görüyoruz. Büyüklük veya küçüklük mutlak değil, göreli kavramlardır. Saygısızca ve istihza ile anılan, “yurdun demir ağlarla örüldüğü” Cumhuriyet’in ilk dönemlerindeki yatırımlarla günümüzdeki yatırımlar birbiri ile karşılaştırılamaz. Her dönemin yatırımı o dönemin ulusal gelirine oranı olarak ve dönemin teknoloji olanakları bağlamında karşılaştırılır. Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde – 1932 ile 1941 yılları – kamu yatırımlarının
ulusal gelire oranı ortalama % 2,9’dur. Bugünlerde ise bu oran, % 1,6 dolayında gezinmektedir.

Geçmişte kazma ve küreklerle yapılan yollar ve aylar süren tünel açma işlemlerine karşın, bugün ithal iş makineleriyle anında yollar yapılmakta, tüneller kazılmaktadır. Bu nedenle, siyasileri pervasız konuşmayı terk edip, dürüst karşılaştırmaya davet ediyorum.

Başbakan Londra Olimpiyatlarında madalya alan gençleri “ufak bir odada” kutlamış.
Sporcularımızı biz de kutluyoruz; onlarla gurur duyuyoruz. Ne var ki, vatandaş olarak bizim görev anlayışımız burada biter. Oysa siyaseten sorumlu yöneticilik anlayışı ve ülke sorunlarına duyarlılık, kazananların ufak odada kutlanmasına simetrik olarak, büyük bir odada spor sorumlularından hesap sorulmasını gerektirirdi. Bunu yapmayan siyasiler topluma karşı sorumludur.

Küreselleşen dünyada, bir ulusun ayakta kalabilmesi için eğitim ve teknolojik atılımlar birinci derece önem taşır. Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü’nün yayınladığı son istatistikte Türkiye, geçen yıla göre, 59 ülke arasında 39 uncu sıradan 38 inci sıraya yükselmiş. Ancak bu bir başarı değildir. Çünkü 59 ülke arasında, Türkiye, öğrenci başına öğretmen sayısında 52 inci; insani kalkınma endeksinde 51 inci; kişi başına bilgisayar sayısında 55 inci; ileri teknoloji içeren ihracatta ise sondan ikinci, yani 58 inci ve teknoloji altyapısında ise 49 uncu sırada yer almaktadır.

Genel sıralamada bir puan yükselten ise % 4 olarak öngörülen fakat % 2,5’lar dolayında kalacak olan büyüme oranı, teşvikler, şirketlerin uyum yeteneği (ne demekse!) vb. gibi, altı boş ticari ve finans işlem alanları olarak gösterilmektedir. Ne var ki, ticari ve finansal alanda görece fena olmayan görüntü, “cari açık” konusunda bozuluyor; bu ölçütte sondan 2.yiz, 58. sıradayız!

Cumhuriyet’in çağdaş aydınlığından uzaklaşarak nurlu ufuklara yöneliş, tabii ki eğitimin çökertilmesi ile gerçekleştirilecektir. Bu gidişle, siyasette ve yönetimde gördüğümüz örnekleri, ileriki yıllarda hemen her alanda tüm toplumu sarmalamış durumda bolca göreceğiz.

Kapitalizmin ve onun efendileri emperyalistlerin toplumu sokmaya çalıştığı derin karanlık, yeni kuşakların felsefeden, spordan, sanattan yoksun, itaate hazır robotlardan oluşturulması yoludur.

Eğitimde yapılmak istenen ufak bir ayarlama olmayıp, böylesi çok önemli bir ray değişikliğidir.

 Kısa süre sonunda zorunluya dönüşecek olan “şimdilik ve göstermelik seçimlik” dersler programı, laiklik ilkesini çekirdek dokudan yıkan bir ihanettir.

Bu gidişin varacağı nokta, toplumda dinsizliğin önlenmesi değil; tam tersine, dinsizliğin ikizi, yobazlığın hortlatılması ve yaygınlaşmasıdır.

Sınavlarda kaç bin gencin matematikten sıfır çektiği yakınması ile karşılaşıyoruz.

Matematikten sıfır çekmek kadar acı olan, felsefeden yoksun olmaktır.

Peki, neden matematik üzerinde duruyoruz da, spor, resim, öbür sanat kolları
ve en önemlisi felsefe üzerinde durmuyoruz?

Çünkü kapitalist düzen ve onun emperyalist patronları çevresini algılayamayan
ve yorum yapamayan, emre ve itaate hazır robotlar istemektedir.

Yetiştirilmek istenen ürün bilgisayar mühendisi, doktor vb. gibi teknikleri bilen,
fakat yorum yapamayan kölelerdir!

Bunun için ezbere bağlı ve sorgulamaya dayandırılmayan imam hatip öğretimi gereklidir ve yeterlidir. Böyle bir öğretim sisteminin ürünlerinin çapı ve derinliği (!) ise, günümüz siyasi yapısında yansıdığı biçimiyle ortadadır.

“Hukuk devleti ilkesi”, “sosyal devlet ilkesi” ya da “laik devlet ilkesi” gibi
çok temel anayasal ilkelerin yasalarla ya da fiili uygulamalarla aşamalı olarak yaşama sokulduğu bir dönemde; sendikaların, üniversitelerin ve halkımızın
genel sessizliği de çevremizi saran karanlığı giderek daha korkunç bir duruma sokmaktadır.

Anayasanın çağdaş temel ilkeleri siyasal işgal altında bu denli açıkça çiğnenirken,
hâlâ yeni anayasa hevesi ile yanıp tutuşan “ampul aydınları”nı, siyasal partileri
ve sivil katılımcıları dehşetle izliyorum.

Umarım, halkımızın korkunç sessizliği, karanlığı parçalama potansiyelinin
birikim aşamasıdır.

Bu duygu ile Mutlu Bayramlar!

Ancak, lütfen CUMHURİYET BAYRAMI’na hazırlanalım;

2023 yılını kurtarmak zorundayız!

Prof. Dr. İzzettin Önder
Odatv.com, 20.8.12
=====================================
Kalemine sağlık İzzettin hocam..
Zaten sizin yazılarınızın lezzeti doyumsuz..

İzzet’li bir Cumhuriyet aydınının yazısı..
İşte Cumhuriyet’in erdemi..
AKP kabinesinde bu kıratta makale yazabilecek bir var mı?

Sevgi ve saygı ile, 22.8.12

Dr. Ahmet Saltık, www.ahmetsaltik.net