Etiket arşivi: CUMHURBAŞKANINA HAKARET DAVALARI – CEZALARI YASAYA UYGUN GÖRÜNSE BİLE HUKUKA UYGUN MU

CUMHURBAŞKANINA HAKARET DAVALARI YASAYA UYGUN GÖRÜNSE BİLE HUKUKA UYGUN MU

CUMHURBAŞKANINA HAKARET DAVALARI – CEZALARI YASAYA UYGUN GÖRÜNSE BİLE
HUKUKA UYGUN MU, MEŞRU MU??


Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 
profsaltik@gmail.com 

Bu konu artık ciddi bir sorun durumuna gelmiştir.
Ülke yöneticilerinin ve politikacıların çok ağır eleştirilere bile hoşgörü göstermesi gerektiği
pek çok yargı kararına bağlanmıştır. Örneğin :

  • 2008’de dönemin eski Fransa cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’ye karşı “Defol git, aptal”
    pankartı açan Herve Eon’a kesilen 30 Euro’luk simgesel cezayı görüşen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 14 Mart 2013’te Fransa’nın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)
    10. maddesinin (ifade özgürlüğü) ihlal edildiğine karar verdi. AİHM, 14.3.2013’te günü
    Eon – Fransa davasında (başvuru no. 26118/10) Mahkeme, siyasilerin kaçınılmaz ve bilinçli bir biçimde kendi söz ve eylemlerini yakın kamu denetimine açık tutmak ve bu yüzden kendilerine yöneltilmiş eleştirilere karşı büyük bir hoşgörü göstermek zorunda olduklarını tekrar eder…
    (facebook.com/permalink.php?story_fbid=965054466839245&id=554457027898993)
    CHP Kayseri İl Başkanı Mustafa ve Ayan’ın avukat oğlu Emre Ayan’ın pek haklı olarak vurguladığı üzere;

    “.. Çünkü Cumhurbaşkanlığı tanımı Türkiye’de değişmiştir. Halkoyu ile seçilmiş ancak
    siyasal kimliğini terk etmemiş, siyasetçiden önce siyaset yapan bir Cumhurbaşkanı,
    başkan var
    . Sayın başkan, artık Cumhurbaşkanı tanımındaki Cumhurbaşkanı değil.” dir.

Anayasa Mahkemesi eski raportörlerinden kıdemli ve yetkin hukukçu Sayın Bülent Serim
şöyle değerlendiriyor sorunu :

“…Toplumun yarısını sürekli ötekileştiren, ülkenin bölünmesiyle sonuçlanacak Kürt Açılımı’nda ısrarlı olan, siyasal kimliğinden asla vazgeçmeyen bir Cumhurbaşkanı hakkında,
karşıtların nasıl bir düşünceye sahip olduğunu açıklamaya gerek yoktur.

  • Hem siyaset yapacaksınız, hem Anayasa’ya dayanarak siyaseten sorumlu olmayacaksınız,
    hem de eleştirilince TCY’nın özel düzenlemesinden yararlanacaksınız;
    bunu, bırakınız hukuk mantığını, düz mantık bile kabul edemez.

Kuşkusuz, bu yazı konusunu değerlendirecek yürekli savcı ya da yargıçlara Türkiye’nin
ivedi biçimde gereksinimi vardır. Ne yazık ki laik, demokratik Cumhuriyet’in kurtuluşu
artık “kahramanlara” kalmıştır. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi….”

*****
Daha açık bir anlatımla, TCY’nın 299. maddesindeki özel düzenleme, yansız ve siyaset üstü, Anayasadaki yetki sınırlarını çiğnemeyen, insanları aşağılamayan ve ötekileştirmeyen…..
olağan bir Cumhurbaşkanı için geçerlidir. Başka bir deyişle Cumhurbaşkanı’nın bu maddeden (TCY md. 299) yararlanması, Anayasal konumuna tümüyle bağlı kalmasına; yetki, söylem, eylem ve konuşmalarında bu sınırları gözetmesine bağlıdır. Bunlar ise ne yazık ki RTE’nin
tam tersini bilerek ve isteyerek sürdüregeldiği davranışlardır. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişinin bu tür söz ve eylemleri apaçık pek çok insanı kaçınılmaz biçimde ifade özgürlüğü bağlamında yanıt – tepki vermeye itmekte, bunlar haliyletahrik edeninki gibi– ağır ve sert olabilmektedir. Erdoğan’ın bu davalarda mağdur ettiklerini suça itici davranışları, çok net olarak dikkate alınmalıdır.

İstanbul Barosu eski başkanlarından çok kıdemli ve birikimli hukukçu Av. Turgut Kazan
bir başka açılım getirmekte :

Avukat Turgut Kazan’a göre de, yasalara ve AİHM kararlarına göre bir hakaret suçundan tutuklama gerçekleşmemesi gerekmektedir. Kazan, bir basın demecinde,  

“AİHM Türkiye’yi ısrarla hakaret suçuna hapis cezası yaptırımını kaldırmaya çağırmaktadır. Bu durumda hapis cezasını kaldırmayıp bir de tutuklama,
kabul edilemeyecek, demokrasi ile bağdaştırılamayacak büyük bir ayıptır.
Bu çağdışı ve ilkel yaklaşım terk edilmeli, Türkiye bu ayıptan kurtulmalıdır.”
 demiştir. (BİR GÜN, 18.02.2015)

Son olarak belirtelim ki; TCY md. 299 kapsamında dava açılabilmesi için, aynı maddeye göre,
bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır. Adli süreç için
Adalet Bakanı’ndan yazılı izin alınması gerekmektedir. Oysa duyduğumuza göre uygulamada Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ilgili Cumhuriyet Savcılığına başvurarak yakınmacı olmakta ve kovuşturma başlatılmasını istemektedir. İlgili savcılık makamının bu başvuruyu işleme koymadan önce önincelemede usulden reddetmesi ya da en iyimser yaklaşımla yazılı izin için Adalet Bakanı’na göndermesi gerekirken hemen kabul etmesi ve adli soruşturma
(mahkemede yargılama) aşamasını başlatmak üzere iddianame hazırlayıp asliye ceza mahkemesine sunması uygulamada sorun kaynağıdır ve hukuk dışıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK) kararını anımsamak gerekir. YCGK, 27.10.2009 günlü, E.2009/9-190, K.2009/253 sayılı kararında;

Genel hakaret ve sövme suçlarında olduğu gibi, c suçunun oluşması için de; onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibarı ihlal edici olduğu, toplumda hâkim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunu tayinde ölçü bireyin
özel duyarlılığı değildir, bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez.”
 (Erman S., Hakaret ve Sövme Suçları, s. 80 vd.) denilmektedir.

Sonuç olarak; Yargıtay’ın (üstelik Ceza Genel Kurulu) yukarıda aktardığımız konuya ilişkin
örnek (emsal) bağlayıcı kararı da bu kabul edilemez baskıcı, amacı muhalefeti korkutarak susturma amaçlı anti-demokratik gidişi durduramadığına göre, bireysel başvuru (AY md. 148) ile Anayasa Mahkemesi’nin kararını görmek gerekecektir.

Mahkum olan CHP Kayseri İl Başkanı Mustafa Ayan ile savunmanı oğlu Av. Emre Ayan’a ve
benzer durumdaki çok sayıda 12. CB RTE mağdurlarına dayanışma duygularımızı
belirtmek istiyoruz. Erdoğan’a da –gerçekte epey ama– hiç olmazsa biraz “teenni” öneriyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
19 Kasım 2015, Ankara