Etiket arşivi: Cumhur İttifakı

“Yalan terörü” nasıl önlenir?

authorİBRAHİM Ö. KABOĞLU

Kamuoyunu yaz boyu oyalamak için gündemde tuttukları iki konu: Sosyal medya ve seçim barajı düzenlemesi. Anayasa ise, yüzüncü yıl sopası olarak kullanılacak görünüyor; ne pahasına olursa olsun iktidarı sürdürebilmek için.

Covid-19 ölümleri 200-300’lerde seyretse de, İdlib’den şehit haberi gelmeyen gün olmasa da, seçim barajı ve sosyal medya, AKP-MHP gündemi.

Oysa Covid-19’un neden olduğu kitlesel yıkımları onarıcı ‘sağlık ve eğitimle ilgili, toplumsal ve çevresel sorunlar’ bütününde yasal düzenlemeler ivedi; TBMM’nin öncelikli gündemi bunlar olmalı aslında. AKP ve MHP ise seçim barajı (tuzaklar ayrı bir yazı konusu) ile demokratik siyaset görüntüsü vermek istiyor; sosyal medya yasakları ile demokratik muhalefeti bastırmayı meşrulaştırıcı bir araca sahip olmak istiyor. Yani AKP-MHP’ye özgü gündem, seçime yönelik…

Yalan terörü” ile meşrulaştırılmak istenen sosyal medya yasa önerisini özgürlükler hukuku tekniği yönüyle ayrıca ele alacağım. Bu yazı ise, “resmi yalan” üzerine.

Öncelikle, geçen yılki düzenlemeye değinmek, yasama özensizliği ve savurganlığı açısından önemli: İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 7253 sayılı Kanun (29.7.20)

Öneri, Dijital Mecralar Komisyonu yerine, alelacele Adalet Komisyonu’nda görüşüldü. İçerikle ilgili sakıncaların düzeltilmesine ilişkin öneriler, AKP-MHP ikilisince reddedildi. (Konuyla ilgili yazım: “Sanal” çeşitlilik: medya/demokrasi/yasa, BirGün, 30 Temmuz 2020).

“Unutulma hakkı”nı isteyenler, “lekelenmeme hakkı” sorusu karşısında suspus oldular, lekeleme failleri olarak.

7253 sayılı yasa üzerine Anayasa Mahkemesi kararı beklenirken, yeni öneri ile geçen yılki sakınca yaratan kimi düzenlemeleri düzeltme vaatleri var.

HANGİ YALAN?

Şimdi ise “yalan terörü” diyorlar; bu kez kendilerine “hangi yalan?” sorusu yöneltilmeli.

Onlar, “Saray’da şatafat var, harcama hovardalığı yapılıyor; Saray, yalan üretim merkezine dönüştü” vb sözleri “yalan terörü” olarak niteleyerek savcıları, demokrasi ve özgürlük savunucuları üzerine salacaklar…

Bu nedenle, demokrasi ve özgürlük savunucuları, “resmi yalanlar”ı gündeme getirmeli. Nedir bunlar? Sadece iki örnek: Hayır ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CBHS) yalanları.

“HAYIR TERÖRÜ”

Anayasa değişikliğine karşı çıkanlar, ‘terörist’likle suçlandı; OHAL KHK’leri yoluyla Türkiye, “sivil ölüler ülkesi” yapıldı. Resmi yalan beyanlar ve işlemler, yönetim politikası haline getirildi.

Sadece son başbakanın söz ve işlemlerinden:

OHAL’de referandum olmaz (Ekim 2016).

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifimiz ve gerekçesi ilişikte sunulmuştur. (Aralık 2016)

Kurunun yanında yaş da yanıyor… KHK ek listelerinde kimlerin adının yer aldığını basından haberdar oluyoruz. Komisyon kurduk; hocalar gurur sorunu yapmasın ve başvursun. (Şubat 2017)

Anayasa oy oranını 70 günde, 31’den 51’e çıkardık. (Haziran 2017).

Ya Anayasa yalanları? Ne dendi ve ne oldu? Sadece üç örnek:

Koalisyona gerek kalmayacak ve TBMM özerk olacak:

  • Cumhur İttifakı, TBMM’ye takılan ‘ters kelepçe’ gibi.

Erkler ayrılığı sağlanacak: Yasamayı talimatla yöneten yürütme, yargıyı dualar eşliğinde güdülüyor.

Hızlı karar alınacak: hiç karar alınmıyor; karar düzeneği de yok.

Sonuç: Hepsinin tam tersi oldu…

Özetle, anayasal görev + yetki + sorumluluk gerekleri kötüye kullanılarak resmi yalanlar” eşliğinde her şey kirletildi/lekelendi: bilgi/yasa/anayasa/hukuk/ahlak ve ülke.

Şu halde ne yapmalı?

“CBHS AYRACI KAPATILMADAN…”

CBHS olarak adı bile yanıltıcı olan ‘Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme’ (PBYDBY) ayracı kapatılmadan “yalan terörü” sürecek. Neden? Çünkü

  • resmi yalanlar eşliğinde kurulan CBHS, ancak yenileriyle sürdürülebilir.

Ülkenin geleceği adına CHP-HDP-İYİ Parti eleştirilerini ve yapıcı önerilerini hep geri çeviren AKP-MHP ikilisi, bir süre sonra ‘yanılmışız, düzelteceğiz’ nakaratı ile atağa geçiyor:

Anayasa: 4 yıl önce büyük yalanlarla OHAL ortamında dayattıkları değişiklik yerine şimdi yenisi için yenilerini üretiyor.

Sosyal medya: Geçen yıl, geçmiş ittifaklarını ‘unutturmak’ için dayattıkları düzenlemeyi bu kez, ‘yalan terörü’ ile meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

Şu halde yapılması gereken; “yalan üzerine kurulu” PBYDBY yerine demokratik hukuk devletini inşa hedefine kilitlenmek.

Kısacası; “yalan terörü”, ancak CBHS ayracı kapatıldığı zaman sona erer.

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı

Örsan K. ÖymenÖrsan K. Öymen
Cumhuriyet, 12 Temmuz 2021

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun önümüzdeki genel seçimlerde “Millet İttifakı”nın cumhurbaşkanı adayı olacağına dair CHP’nin içinden gelen bazı açıklamalar, doğal olarak tepkiyle karşılandı.

Birincisi, “Millet İttifakı”nın adayının kim olacağına CHP tek başına karar veremez. Bu karar “Millet İttifakı”nın diğer unsurlarıyla birlikte karara bağlanır.

İkincisi, CHP, “Millet İttifakı”na bir aday adayını önerse de bu aday adayının kim olacağına CHP Genel Başkanı ve onun yakın çevresinde kendi siyasi kariyerinin derdine düşen birkaç kişi karar veremez. Bu karar partinin tabanının, seçmeninin, üyelerinin beklentileri dikkate alınarak verilebilir. Aksi halde CHP’lilerin tamamı böyle bir aday adayına sahip çıkmaz.

Üçüncüsü, “Millet İttifakı”nın cumhurbaşkanı adayının, cumhurbaşkanı seçilebilecek birisi olması gerekir. Söz konusu adayın cumhurbaşkanı seçilebilmesi için de geçerli olan sisteme ve mevcut siyasi koşullara göre, her siyasi partiden oy alabilecek birisinin olması gerekir.
***
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in de “Cumhur İttifakı”nın adayı olan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan karşısında seçilme olasılıkları son derece zayıftır.

Akşener’in, HDP tabanından ve CHP tabanının bir kesiminden oy alması çok güçtür. Kılıçdaroğlu ise 11 yıl önce genel başkan seçildiğinden beri girdiği tüm genel ve yerel seçimleri kaybetmiş bir liderdir.

CHP’nin son yerel seçimde bazı illeri AKP’nin elinden almış olması, tüm Türkiye için bir genelleme yapılmasına olanak tanımaz. Bu genellemeyi yapanlar, Türkiye’nin sosyolojik gerçeklerinden tamamıyla kopuk bir biçimde, çok ciddi hesaplama hatası yapmaktadırlar.

Kılıçdaroğlu, CHP ve HDP tabanının çoğunluğunun oyunu alsa da İYİ Parti, Demokrasi ve Atılım Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti tabanından, yani muhafazakâr merkez sağ seçmenden çok ciddi fireler ve kayıplar verir.

Söz konusu siyasi partilerin yapılan kamuoyu araştırmalarına göre ortaya çıkan oy oranlarını toplayarak bir karar vermek de büyük bir hatadır. Bu hesabı yapanlar çok ciddi bir yanılgı içindedirler. Çünkü bu kamuoyu araştırmalarında seçmene hangi siyasi partiye oy vereceği sorulmaktadır, hangi cumhurbaşkanı adayına oy verileceği sorulmamaktadır. Hangi olası cumhurbaşkanı adayına oy verileceğinin sorulduğu araştırmaların hiçbirisinde, Kılıçdaroğlu ve Akşener, Erdoğan’dan fazla oy almamaktadır.
***
Kamuoyu araştırmalarına göre, Erdoğan’dan fazla oy alan olası aday adayları, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’tır. Ancak bu iki adayın içinde de farklı araştırmaların ortalaması alındığında, İmamoğlu önde görünmektedir. İmamoğlu her siyasi partiden oy alabilen bir olası adayken, Yavaş’ın HDP tabanından oy alabilmesi konusunda sıkıntı yaşanmaktadır.

İmamoğlu’nun aday olmasıyla ilgili en büyük zorluk ise İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde çoğunluğun AKP’de olması, İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olmak için istifa etmesi durumunda, İstanbul Belediyesi’nin, bir veya iki yıl için AKP’ye geçeceği gerçeğidir.

Ancak bu durumda da “Türkiye’nin geleceği, İstanbul’daki yerel yönetimden daha önemlidir” düşüncesiyle, İstanbul bir süre için, bir sonraki seçimde yeniden geri alınmak üzere, AKP’ye teslim edilebilir, kötülerin iyisi yönünde bir tercih yapılabilir.

İmamoğlu ve Yavaş, ideal adaylar olmasa da geçerli olan siyasi sistem ve mevcut sosyolojik gerçekler dikkate alındığında, onların adaylığı konusunda da yine kötülerin iyisi yönünde bir tercih yapılabilir. Sonuçta onların yöneteceği bir hükümetin, AKP iktidarından daha kötü olamayacağı kesindir.

Bu arada zaman içinde, İmamoğlu ve Yavaş dışında başka olası adaylar da elbette ortaya çıkabilir ve onlar da kamuoyu araştırma kurumları tarafından araştırmalara dahil edilebilirler.

AKP’yi yenmek için önce egoları yenmek gerekir!

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 26 Mayıs 2021

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE


SORUMLU

Susurluk Komisyonu’nda yer alan AKP’li eski vekil Hayrettin Dilekcan, Peker olayı ile ilgili olarak, ”demokratik ülkelerde böyle durumlarda bakanın görevi bırakması gerektiğini” söyledi.

Sorumlu Soylu istifa ederse “her şeyden sorumlu” ne yapacak?..

PİSLİK

Bakan Soylu, Sedat Peker’in bir gazetecinin aracılık yaptığı iddialarına karşılık, “Hangi siyasetçiye ayda 10 bin dolar gönderiyorsa hesabını ondan sorsun” dedi.

Bu kirli bilgiye sahip olan Bakan yargıya taşımamışsa kendi de kirlenmemiş midir?…

KÜRK

AKP’li vekilin kız kardeşinin rektör olduğu Malatya Üniversitesi’nde, yıllarca İngilizce sınavlarından 65 puan alamayan araştırma görevlisi Emrah Ağın, İngilizce kitaba bir bölüm yazarak doçent oldu.

Ye AKP kürkü ye…

ÖZGÜRLÜK

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Yavaş’a yönelik sahte senet suçlamalarında bulunan ve ‘resmi belgede sahtecilik’, ‘şantaj’ ve ‘özel hayatın gizliliğini ihlal etmek’ suçlarından dolayı kesinleşmiş hapis cezası olduğu gerekçesiyle tutuklanan Necmettin Kesgin’in AKP ve MHP’nin çıkardığı af paketinden yararlanarak, tahliye edildiği öne sürüldü.

CHP’ye çamur atanlara suç işleme özgürlüğü…

AŞI

Ukrayna Parlamentosu’nda yapılan oylamayla, vatandaşlar için yeterli miktarda Kovid-19 aşısı bulamayan Sağlık Bakanı Maksim Stepanov’un işine son verildi.

Ayıp etmişler. Çözüm mü yok?

Mayıs sonunda bulur, yaz aylarında bulur, sonbaharda bulur, bu yıl sonuna kadar bulur, gelecek bahar garanti…

AŞILAMA

Sağlık Bakanı Koca, aşı olursa aşılama yapacak kapasitemizin olduğunu açıkladı.

Tıpta ne kadar ileri gittiğimizi öğrenmiş olduk!..

GÜVEN

Bakan Koca, kameralar önünde Prof. Uğur Şahin’e;

  • Cek caklı olmasın, somut tarih ver…Senin ağzından duysunlar.

Açıklaması:

Ben hep cek-cak dedim… Artık kimse bana inanmıyor…

CEZA

Maltepe’de, 23 yaşındaki kadına bir restoranda cinsel saldırıda bulunduğu iddiasıyla tutuklu yargılanan eski CHP Maltepe İlçe Başkan Yardımcısı U.K. “nitelikli cinsel saldırı” ile “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından toplam 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Darısı Kur’an kursları ile cemaat yurtlarındakiler başta tüm tacizci ve tecavüzcülere…

ACİZ

Sedat Peker’in evinin aranması konusunda İçişleri Bakanı Soylu,”.. Kimsenin karısına bir şey yapılmadı. Türk polisi ne yapacağını iyi bilir. Karısının iç çamaşırına sığınan acizler.” dedi.

Bakanın sözleri ne kadar soylu, güçlü ve seviyeli bir kişi olduğunu gösteriyor…

İNTİHAL

Doktora tezinde intihal yaptığı ortaya çıkan Almanya Aile Bakanı istifa etmiş.

O hooo, intihalden de istifa edilir mi? Sahte diploma ile neler olunuyor!..

DEZENFEKTAN

Kendi Bakanlığına yüksek fiyattan dezenfektan satan Ruhsar Pekcan hakkında Meclis araştırması açılması istemi Cumhur İttifakı’nın oyları ile reddedildi.

Zaten RTE de kendisine şükranlarını sunmuştu.

Böyle başa böyle Bakan…

MÜJDE

RTE, 19 Mayıs akşamı televizyonda, Akdeniz’den petrol ve gaz bulunma müjdesi gelebileceğini, dünyanın bizi kıskandığını söyledi.

Ertesi sabah akaryakıta son dönemin en büyük zammı geldi.

Nasıl kıskanmasınlar! Böyle bir zammı hiçbir ülke yapamaz…

SORMA

AKP’li iki Bakana, ”AK Parti ismi şaibelerle anılan Süleyman Soylu’dan daha mı küçük?” sorusunu soran AA Muhabiri Musab Turan işinden atıldı.

Muhabirin soru sorabilir mi?..

MÜFTÜ

Akçakoca Müftüsü Şaban Soytekinoğlu, Selanik göçmenleri için “Yüzde 90’ı Sabetayist. Aslında Müslüman değil” dedi ve Gezi Olaylarıyla bağlantı kurdu. Ali Koç’un göstericilere otelini açtığını anımsattı.

Irkçı, yobaz, cahil birinden Müslüman olsa ne, olmasa ne?..

BAKAN

Aile Bakanı Derya Hanım, salgın döneminde kadına yönelik şiddetteki artışın “tolere edilebilir” oranda olduğunu söyledi.

Bakan koltuğunda birinin işini bilmemesi tolere edilemez!…

HAYIR

Sedat Peker, Binali oğlu Erkam Yıldırım’ın uyuşturucu işlerini organize etmek için Venezuella’ya gittiğini söyledi.

Binali Yıldırım, Erkan’ın hayır işleri için (test kiti ve maske dağıtımı) gittiğini açıkladı.

  1. Hayırların en hayırlısı Venezüella’ya yapılandır.
  2. En hayırlıdan daha hayırlısı limanda peynir yükleyenlere yapılan hayırdır.
  3. Hayırdır inşallah…

HABER-TÜRK

24 Mayıs akşamı İçişleri Bakanı Soylu Haber Türk TV’ye gazetecilerin sorularını yanıtlamak için çıktı, solo yaptı.

Yayıncı, sorulara  yanıt verilmemesine karşın “zamanımız doldu” diyerek programı kapattı.

Zamanı dolan kanal oturumu tekrar yayınladı.

İşini bilenler diyarı…

SORUYORUM :

128 Milyar dolar nerede?

Sarıklı amiralin soruşturması kaç yıl sürecek?

Cumhur İttifakı, yolsuzluğu ortaya çıkan Bakan Pekcan ile ilgili meclis araştırması açılmasını neden engelledi?

Kedi – köpek kavgasında bile çıkıp konuşan RTE, Türkiye’deki pislikleri ortaya saçan ve dünyanın konuştuğu Peker açıklamalarına karşı neden konuşamıyor?..

TBMM’nin 101. yılında kimin bekası?

(Azınlık bilinci olmadan çoğunluk olunamaz)

Hükümet bulunmadığı halde, güçbirliği/koalisyon (Cumhur İttifakı) yapanlar, Devleti yönetmekten çok, demokratik muhalefeti dağıtmakla meşgul. Beka telaşı hayli yoğun.

HÜKÜMET YOK, AMA KOALİSYON VAR

Devleti temsil ve yürütme yetkilerini tek başına elinde tutan kişinin, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenleme yetkisi de var. Dahası, Anayasa ile bağdaşmasa da, parti genel başkanlığı yoluyla vekillerine yasama çalışmaları için talimat vermesi de söz konusu.

  • Ne var ki, gerekmediği halde, AKP-MHP ittifakı, TBMM’ye vurulmuş bir ters kelepçe etkisi yaratıyor.
Araştırma önergelerinde MHP yok; AKP ise, sadece muhalefet etmek için söz alıyor. Her ikisi, en yaşamsal sorunlarda bile “hayır” diyor. “Evet” oyunun yaptırımı ihraç.

‘TORBA’ MECLİSİ

27. yasama dönemi yasalarının çoğu torba; 2021’de kabul edilen yasaların –Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması dışında- hepsi torba yasa şeklinde.

Bakanlıklarda ve Saray’da hazırlanan teklifleri imzalayan vekillerin sadece bir-ikisi komisyona uğruyor. Komisyon üyeleri genellikle konuşmuyor; önerinin bir oturumda ve birkaç saat içinde oylanması için sabırsızlanıyor; erteletebilmek için kimi zaman sözden çok yumruk daha etkili.

Genel Kurul’da da, AKP-MHP, en az söz ile yetiniyor. Yasa önerileri üzerine esas çaba gösteren CHP-HDP ve İYİ P.

Yoğun çabanın karşılığı, çok sınırlı alanda uzlaşarak Anayasa ve hukukun genel ilkelerine, kamu yararına ve akla aykırı olan yasaklayıcı kimi ögeleri, öneri metninden çıkarmak veya erteletmek oluyor. Demokratik açıdan; Cumhur İttifakı, müzakere sürecini elden geldiğince kilitlemeye çalıştığı için TBMM’de muhalefet hakkının kullanımı çok sınırlı kalıyor.

ÇOĞUNLUK OLMAK İÇİN…

Muhalefet ne yapmalı? Öncelikle şu bilince varmalı: “Azınlık bilincine sahip olmadan, çoğunluk olunamaz

Hükümet bulunmadığı halde kurulan iktidar ittifakı karşısındaki partilerin araştırma önergeleri ve yasa önerileri görüşmelerinde ortak eksende buluşan CHP-HDP-İYİ P. (Saadet P. / Türkiye İşçi P. ve Demokrat Parti dahil), demokratik muhalefet olarak adlandırılabilir.

Komisyon ve genel kurul ekseninde yasa yapım sürecinin her aşamasına ve araştırma önergesi görüşmelerine tam kadro olarak katılmak durumunda olan demokratik muhalefet, gündem konularını dikkatle ve özenli bir biçimde izleme görev ve sorumluluğunda.

23 NİSAN BİLİNCİ VE 16 NİSAN DERSİ

  • Büyük Millet Meclisi’nin 97. Kuruluş yıldönümüne 7 gün kala (AS: 16 Nisan 2017 Halkoylaması) yapılan halkoylaması, 23 Nisan 1920’ye karşı darbe niteliği de taşımakta:

Kurul halinde siyasal karar alma düzeneklerinin elenmesi ve parti başkanlığı yoluyla çok unvanlı tek kişide toplandığı yönetimin dayatılması.

  • Kısaca, 16 Nisan 2017 oylaması, 23 Nisan 1920 kuruluş iradesinin kurumlarını ya kaldırdı ya da tek kişi yönetiminin güdümüne soktu. Bu ise, Cumhuriyet’in bekası” sorununu beraberinde getirdi.

24 Haziran 2018 seçimleri ve “parti başkanı yoluyla kurulan tek kişi yönetim tekeli”, üç yıllık uygulamasında, “Cumhur İttifakı bekası”nı öne çıkardı.

  • İttifakın sürekli gündemi, demokratik toplum ve demokratik siyaset üzerinde sürekli baskı kurmak.

Düşünsel ve toplu özgürlükler üzerinde sallandırılan Anayasa dışı “iktidar kılıcı”, demokratik toplum yapısını tasfiye ve demokratik muhalefeti, gerçek dışı söylem ve ahlak dışı yöntemlerle dağıtma amacıyla kullanılıyor.

Bu ortam ve koşullarda demokratik muhalefet partileri, ikincil konuları bir yana iterek, yasama çalışmalarında daha görünür bir ittifak yapabildiği ölçüde, demokratik hukuk devleti ereğinde bir anayasası değişikliği ortak yol haritasını belirleyebilir.

  • Eğer 23 Nisan bilincini ve 16 Nisan dersini öne çıkaramaz ise, Cumhuriyet’in bekasına değil, sadece Cumhur İttifakı’nın bekasına katkı sunmuş olur.

Çocuklar ve gençler, TBMM çalışmalarını çok yakından izlemeniz dileğiyle Ulusal Egemenlik Bayramınızı kutluyorum.

“Güçlendirilmiş parlamenter sistem”

“Güçlendirilmiş parlamenter sistem” ve “sivil anayasa”, Anayasa tartışma ve atışmalarında en çok kullanılması muhtemel iki kavram.

Demokratik muhalefet partileri, güçlendirilmiş parlamenter sistem (GPS) üzerine çalışmalarını yürütürken, anayasa sayfasını 16 Nisan 2017’de kapattıklarını sürekli vurgulayan Cumhur İttifakı, “sivil anayasa” sloganı ile gündeme katıldı.

“Sivil anayasa” da, öyle: yaklaşık yüzyıldır yapılan siyasal anayasa ve sosyal anayasa ayrımına çevresel anayasa kavramı eklenmiş olsa da anayasalar, “toplumsal sözleşme” temelinde doğaları gereği sivil metinler.

KAĞIT ÜSTÜNDE BIRAKMAK…

Öncelikle, şu ana çelişki kayda değer: “sivil anayasa” sloganı sahipleri, 2017’de kendi koydukları hükümler dahil, Anayasa’yı sürekli çiğniyor. Anayasa Mahkemesi gibi Cumhuriyet’in temel organlarını kaldırmayı önerebiliyor.

Bu ana çelişki, haliyle, tutarlılık ve samimiyet sorununu gündeme getiriyor. Yürürlükteki Anayasa ihlalini sistematik hale getiren Cumhur İttifakı, “sivil anayasa” ile ne yapacak? İşte üçü:

>> GPS yolunda oluşacak ittifakın önünü kesmek, perdelemek ve çelmelemek.

>> Tek kişi yönetimini daha da pekiştirmek için Anayasa’yı , “keyfi yönetim aracı” haline getirmek.

>> Türkiye Cumhuriyeti’ni sadece kâğıt üstende kalan bir kavrama indirgemek.

AMACA GİDEN YÖNTEM

Şefe biat kültürüne dayalı bir toplum oluşturmak amacıyla bilgi kirliliği yaratmak, kavramları çarpıtmak ve demokrasi yanlılarını sindirmek.

Sözüm ona “sivil anayasa” savunucuları, parlamenter rejimin geriye gidiş olduğu cehaletini sergileyebiliyor.

Oysa, olmayan “kabine toplantıları” bile, en kötü parlamenter rejimin, bugünkü tek kişi fiili yönetiminden daha iyi olduğunun bir göstergesi.

O denli keyfi bir yönetim ki, Covid-19 önlemleri konusunda Bilim Kurulu önerilerini bile karartabiliyor.

Özetle, özgürlük ve haklar, Anayasa güvencesi altında olsa da, erkler tek kişide birleştiği için, devlet erkleri, varlık nedenlerini yadsıyarak özgürlükleri boğmakla meşgul.

  • CHP’nin, “128 Milyar dolar nerede?” afişlerini bile TOMA’lar eşliğinde toplatan bir yönetim, halka ne yapmaz?

Nitekim Bilim Kurulu önerilerini hiçe sayarak, kitlesel ölümleri seyretme havasında.

DEMOKRATİKLEŞTİRİLEN TBMM

Bu karanlık tablo karşısında, demokratik rejime dönüş çalışmalarında şu üç hususa dikkat etmek gerekir:

Bugünü iyi tanımlamak: Değinildiği üzere, Anayasal düzlemde demokratik olmadığı gibi, uygulamada, fiili ve keyfi öğeler ağır basıyor.

Başta CHP gelmek üzere, muhalefet partilerinin aradığı, aslında “demokratik hukuk devleti”nin parlamenter rejim ekseninde yeniden inşasıdır. Bu nedenle, Anayasa değişikliğini “rejim/sistem” arayışına indirgemeksizin hedefi, demokratik anayasa olarak koyma gereği var.

Eskisine dönüş algısını önlemek için parlamenter rejim/sistem yerine “güçlendirilmiş parlamenter sistem” deyimi kullanılıyor olsa da çekinmeden parlamenter rejim/sistem diyebilmeli; zira, hangi sıfatla kullanılırsa kullanılsın, rejim/sistem tasarımı, demokratik hukuk devleti ekseninde anlamlandırılmalı.

Doğal olarak birbiriyle yarışma halinde olan demokratik muhalefet partileri, demokratik hukuk devleti anayasal ortak paydaları ve hedefinde birleşmeli.

Bunun için, öncelikle anayasal denge ve denetim düzenekleri somut biçimde ortaya konulmalı;

Sonra, hesap verebilir bir hükümet düzenekleri somutlaştırılmalı;

Nihayet, yasama-yürütme-yargı erklerinin her birinin kendi görev ve yetkilerini kullanmasına elverişli bir yapısal düzenleme açıklığa kavuşturulmalı.

Bu çerçevede TBMM, demokratikleştirilebildiği ölçüde güçlü olur ve görevlerini özerk bir biçimde yerine getirir. Hükümet istikrarı için, kurulması kolay ve düşürülmesi zor düzenleme, aklileştirilmiş veya güçlendirilmiş parlamenter rejim çerçevesinde düşünülmeli; yargı ise, mutlaka bağımsız olmalıdır. Bunları sürekli tartışmalıyız.

Meclis’e bütüncül önlem için ‘harekete geç’ çağrısı

CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, Covid-19 salgını karşısında iktidarın anayasada olmasına karşın sosyal devlet yükümlülüklerini uygulamadığına dikkat çekerek, “bütüncül önlem alınması” amacıyla TBMM Başkanlığı’na araştırma önergesi verdi.

Meclis’e bütüncül önlem için ‘harekete geç’ çağrısı

cumhuriyet.com.tr
11 Nisan 2021
Kaboğlu, “Kısıtlayıcı tedbirler uygulayıp, sosyal devletin gereklerini yerine getirmeyen iktidar, yaptığı kongreler ile insanların yaşamını tehlikeye attı” değerlendirmesinde bulundu.

‘POLİTİK ÖNCELİKLERİ VAR’

CHP’li Kaboğlu, önergesinde, Covid-19 salgını ile sosyal devletin anlam ve öneminin bütün dünyada fark edildiğini, devlet yöneticilerinin politik önceliklerini, halklarının sağlık ve ekonomi alanlarında korunmalarına yönlendirme çabasında olduklarını belirtti.

Kaboğlu, “Türkiye’de ise tek kişi yönetimi, sadece kısıtlayıcı tedbirler aldı ancak işsiz ya da dar gelirliye yeterli ekonomik desteği sunmadı.

  • Cılız sosyal yardımlar, toplumun önemli bir kesimini açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm etti.

Dar gelirli yurttaşların virüsten korunmasında zaaflar doğurdu” ifadelerini kullandı.

Anayasanın 56. maddesinde yer alan

  • “çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek”

şeklindeki üçlü yükümlülüğü anımsatan Kaboğlu, “Kaynakların çılgın projelere yönlendirilmesi, çok yönlü sosyal, ekonomik ve ekolojik kıyımları beraberinde getirdi.

Kanal İstanbul gibi projelerle ortaya çıkacak çevresel felaketler, başka hastalık ve salgınlara da neden olabilir” dedi.

Kaboğlu, eğitim alanında ise anayasanın,

  • Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.

fıkrasıyla başlayan 42. maddesinin asgari gereklerinin bile karşılanamadığına dikkat çekti.

‘İNSAN YAŞAMI TEHLİKEYE ATILDI’

Kaboğlu, toplum ve sağlık çalışanlarının salgın sürecinin belirsizliği ile uğraşırken Cumhur İttifakı’nın sosyal mesafesiz kalabalık kongreler yaptığını anımsatarak,

Türkiye genelinde yüksek risk tablosunun oluşmasına sebep oldular. Sosyal devletin gereklerini yerine getirmeyen iktidar, hukuk devleti ilkesini çiğnediği gibi insanların yaşamını da tehlikeye attı” değerlendirmesinde bulundu.

Muharrem İnce olayı  

Muharrem İnce olayı  

Örsan K. Öymen

Örsan K. Öymen
Cumhuriyet
, 15 Şubat 2021

İktidarda olan AKP’nin oylarının düştüğü bir ortamda, CHP’nin bölünmesi kabul edilebilir bir durum değildir. İnce, her ne kadar, “Cumhur İttifakı”nın içinde yer almayacağını söylese de ve bu nedenle “Millet İttifakı”nı bölmeyeceğini iddia etse de siyasetin organik gerçekliğinde, bu tür ayrılmaların bölünmelere neden olacağı açıktır.

Ayrıca İnce’nin, CHP’den ayrılırken sarf ettiği sözler, “Millet İttifakı”na şimdiden zarar vermiştir. Bu durumda kendisinin başlattığı hareketin, “Millet İttifakı”na bir zarar vermeyeceği ve bölünmelere yol açmayacağı iddiası da herhangi bir temelden yoksundur.
***
İnce, “Millet İttifakı”nın en güçlü ve öncü partisi CHP hakkında ağır suçlamalarda bulunarak ayrılmıştır ve şu ifadeleri kullanmıştır:

  • Atatürkün emaneti kalmamıştır, ortada bir tabela vardır sadece. ABD’den demokrasi dilenenlerle, Atatürk’e kefere diyenleri yönetici yapanlarla yolumu ayırıyorum. ‘Mustafa Kemal’ deyip ‘Mustafa Kemal Atatürk’ diyemeyenlerle yolumu ayırıyorum. ‘Ben askeri değilim, yoldaşıyım’ diyenlerle yolumu ayırıyorum. Grup başkanvekilliği seçimini bile kaldırıp atamayla getiren bu yönetimle yolumu ayırıyorum. CHP aday yapmayınca başka partiden aday olup bugün CHP’yi yönetenlerle yolumu ayırıyorum. Elli yıl CHP’ye küfredip bugün sahte CHP’li olanlarla yolumu ayırıyorum. Geçmişte CHP aleyhinde miting düzenleyip bugün CHP’ye yönetici olanlarla yolumu ayırıyorum. FETÖ’cüleri, Sorosçuları koruyanlarla yolumu ayırıyorum.

Eğer İnce, CHP yönetiminde olup CHP yönetimi ile yollarını ayırsaydı, bu iddiaların doğru olup olmadığı tartışması bir yana, söylediklerinin bir anlamı olabilirdi. Oysa İnce CHP’den ayrılmıştır, CHP’den istifa etmiştir, partinin yönetim kademesindeki bir görevden istifa etmemiştir!

İnce, CHP’den istifa ettiğine göre, bu iddiaların CHP’nin kurumsal kimliğini ve tüm CHP’lileri hedef aldığı gibi bir izlenim doğmaktadır. İnce, aynı konuşmada, partinin tabanı ile yönetimi arasında bir uçurum oluştuğunu vurgulamış olsa da bir genelleme yapmıştır, partiyi ve tüm yöneticileri kapsayan bir suçlamada bulunmuştur.
***
İnce’nin parti içi demokrasi konusundaki tespitleri doğru olsa da bazı iddiaları ciddi tartışma konusudur. Atatürk’ün emanetinin kalmadığı ve ortada sadece bir tabelanın olduğu iddiası neye dayanmaktadır? CHP’nin milyonlarca üyesi ve seçmeni ile birlikte, il, ilçe ve genel merkez yönetimlerinde, Atatürk’ün ilkelerine sahip çıkan kimse kalmamış mıdır? ABD’den kim demokrasi dilenmiştir? Atatürk’e “kefere” dediği iddia edilen kişi hâlâ CHP yönetiminde midir? “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenler de Atatürk soyadını atladıkları için, Atatürk’ün ilkelerini reddetmiş mi oluyorlar? Atatürk’ün hem askeri, hem yoldaşı olmak olanaklı değil midir? CHP’de FETÖ’cüleri ve Sorosçuları koruyanlar kimlerdir? CHP yönetiminde FETÖ’cüleri ve Sorosçuları koruyanlar varsa, İnce bu kişilerin adlarını neden vermemektedir?
***

  • İnce’nin bu orantısız davranışlarının AKP’ye yarar sağladığı açıktır.

CHP’de parti içi demokrasinin yeterli olmadığı, yönetim ve taban arasında kopuklukların olduğu, sayıları çok fazla olmasa da bazı yöneticilerin sahte CHP’li olduğu doğrudur. Ancak bu sorunlar da CHP içinde kalarak ve mücadele vererek çözülebilir. CHP’den istifa ederek ve kaçarak değil!

İşin gerçeği İnce, CHP tarafından cumhurbaşkanı adayı yapılmayacağını anlayınca, cumhurbaşkanı adayı olmak hırsıyla, CHP’den istifa etmiştir. Oysa yapılması gereken şey, seçilme olasılığı en yüksek olan CHP’li bir kişinin cumhurbaşkanı adayı olmasına destek vermektir.

Yapılan tüm araştırmalara göre, İnce de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da o kişilerden birisi değildir. Bu sorunu çözmek de CHP üyelerine ve seçmenine düşmektedir.

“Kanunsuz emir” kıskacındaki Anayasa ve toplum

“Kanunsuz emir” kıskacındaki Anayasa ve toplum

author

Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz” (md.137/2).

“Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” (md.34/1).

Gözaltı ve yakalama ve tutuklama koşulları da Anayasa’da sayılmakta (md.19).

Boğaziçi Üniversitesi (BOÜN) rektör atamasını protesto eden öğrencilerin ne kadarı, md.34’ü ihlal etti?

Buna karşılık, kolluk güçlerinin kullanılmasında, “konusu suç teşkil eden emir” sayısı ve bunu yerine getirme oranı nedir?

Anayasal hakkı kullanan kaç öğrenci, md. 19 koşullarına uyularak gözaltına alındı ve tutuklandı?

Bu sorular, kamusal yetkilerin makamlar ve normlar hiyerarşisi içinde kullanıldığı varsayımı ile soruldu. Ne var ki olaylar, daha çok Ankara’nın yönlendirmesi ile tırmandı: görev + yetki + sorumluluk zinciri bakımından İst. Emniyet Müdürlüğü ve Valiliği yerine İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı ve Cumhur İttifakı ortağı öne çıktı.

  • Kısacası, kamusal gücü kullananlar, Anayasa ve yasa ihlallerini alışkanlık haline getirdi.
Böyle bir ortamda, “şimdi yeni anayasa vakti” sözü, “yürürlükteki Anayasayı askıya alma” eyleminin itirafı gibi.
“Anayasa suçu”, 2017 Anayasa değişikliği gerekçesi idi. Şimdi ise, aynı eylemde birlikte davrananlar, bir adım daha atarak Anayasa yapımını öneriyor.

Boğaziçi Üniversitesi vakası, Anayasa ötesine geçerek toplumsal yapı tasarımı üzerine de somut ipuçları veriyor.

O. Kavala’nın eşi Prof. Dr. Ayşe Buğra’yı hedef alarak,

  • “Bu ülkede Soros’un adeta temsilcisi olan kişinin karısı da aynı şekilde Boğaziçi’nde provokatörlerin içerisinde yer alan bir kadındır”

sözleri ile Cumhurbaşkanı, itiraf ve tasarımı dışa vurdu: Mahpusun siyasal niteliği ve kadın-erkek ilişkisine bakış tarzı. Herhangi bir söylem veya eylemi nedeniyle değil; sırf BOÜN’de öğretim üyeliği ve O. Kavala’nın eşi olması üzerinden Prof. Buğra’nın hedef gösterilmesi, TCK ihlalinden ayrı olarak, “tek kişi” ile inşa edilmekte olan yönetim tarzını niteleme üzerine çalışma gereğini gösteriyor.

Müttefiki Bahçeli de, anayasal haklarını kullanan öğrencileri değil sadece, onları sahiplenenlere hakaretamiz sözleri ile yoldaşlığı pekiştirme yarışında. CHP Genel Başkanı’na yönelik sözleri, ibret verici:

  • Kılıçdaroğlu ya aklını peynir ekmekle yemiştir ya da siyasetini terör örgütlerine rehin vermiştir.”

Trakya İlahiyat’ın başındaki zatın, “Biz işi bitirir ertesi gün işe gideriz” diyebilecek kadar kendini ihbar etmesi, suç işleme iradesinde kararlılık yanı sıra suçunun yaptırımsız kalacağı inancını da dışa vurmakta. Dahası, gençlerimizi kimlere emanet ediyor olduğumuzun açık bir teşhiri.

DERİNLEŞTİRME / MEŞRULAŞTIRMA / PERDELEME

Hukuku, iktidarlarını süreklilik aracı olarak kullananlar, Anayasa yapımı için kolları sıvayarak, demokratik anayasa isteyen kesimlerle alay ediyor adeta: “Yeni bir anayasa yapacağız; ama bizim 2017’de OHAL ortam ve koşullarında kurduğumuz ‘parti başkanlığı yoluyla tek kişili devlet yönetimi’ni pekiştirmek amacıyla…; gelin birlikte yapalım”.

Böylece, demokratik hukuk devletini yansıtan Anayasa’nın değiştirilmez maddelerine aykırılık bloku pekiştirilecek. Gerçi, değişmez hükümleri büyük ölçüde askıda olduğu için, belki yürürlükteki metin bakımından değişen bir şey olmasa da, bu kez muhaliflerin de desteği ile gerçekleştirilecek kısmi bir değişiklik bile, tek kişi yönetimini meşrulaştırıcı öğe olarak kullanılacak.

Bunun ötesinde asıl hedef, perdelemek ve çelmelemek. Neyi? Cumhur İttifakı dışındaki partilerin anayasa girişimlerini…

Mahpus üzerinden kadın söylemi BOÜN vak’asına damgasını vurmuşken, “işi bitirme…” kalkışması ile, kafatasçı milliyetçi kanada ümmetçi kaba güç eklenmiş oldu.

Bu bodoslama gidiş karşısında, Anayasa’dan önce, tasarımı yapılan toplumsal ve siyasal yapının tanısı üzerine kafa yormalıyız; bu iş öyle, diktatörlük ve faşizm vb. klasik kavramlarla geçiştirilecek gibi değil.

AKP = RTE’nin Boğaziçi Çıkmazı

AKP = RTE’nin Boğaziçi Çıkmaz

Kayyım rektör Bulu “intihalci” (aşırmacı) dolaşan savlara göre..
YÖK derhal soruşturup Doktorasını iptal edebilir, Bulu’nun..
O zaman rektör olma koşullarını da yitirir 2547 sayılı yasaya göre.
Profesör sanı (unvanı) da düşer, sorun biter.
Ama bu YÖK değil ne yazık ki!
Muhalefet yarın topluca Boğaziçi Üniversitesi önüne gidip basın açıklaması yapmalı.
Bulu’yu istifaya, iktidarı atamayı geri çekmeye, YÖK’ü intihal soruşturmasına çağırmalı!

  • Çünkü bu ülkede artık a’dan z’ye herrrrrrrrrrrrrrrrrr bir şeye, ama herrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr her bir şeye artık, 2017 Anayasa değişikliklerinden bu yana, 9 Temmuz 2018’de Erdoğan’ın tahta çıkmasından bu yana “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” adı verilen ve hepimizin alık yerine konduğu bu ucube düzende TEK BİR ADAM karar veriyor; Padişahlardan daha yetkili..
  • O seçiyor, o atıyor, o hükmediyor, o terörist diyor, o millete zillet – illet diyor, bölüyor..
  • O, Atatürk ve İsmet İNÖNÜ’ye “2 ayyaş” demeye yeltenebiliyor hiç sıkılmadan !!!???

Kök neden budur ve öbür tüm sorunlar buna ikincildir, bu sorunun türevleridir:

Herkesin yüzleşmesi gereken YAKICI – ÇARPICI – TUTSAK ALICI.. gerçek bu – dur!

Gündem değiştirmeye de çoook yaramaktadır son manevralar..

Feci ekonomik çöküntü, boğucu işsizlik – yoksulluk, intiharlar, iflaslar, borçlar, zamlar..

Her gün 100’ü çok aşkın insanımızın SALGINA vahşetle kurban verilmesi ve bunun olağanlaştırılması, 2-4 hafta kapanmaya bir türlü yanaşmayan sermaye yanlısı anlayış..
O anlayış ki, kezlerce Türkiye’yi bir ANONİM ŞİRKET gibi yönetme niyetini açıklayan ve öyle de yapagelen bir siyaset dayatmakta..

  • “Türkiye A.Ş.” iflas ettirildi “Ben ekonomistim” diyen RTE tarafından!

Ancak korku da dağları bekliyor hatta sarmış durumda Beştepe kaçak sarayını..

Acaba bir GEZİ daha olur mu?

İşler saman alevi gibi büyür ve denetimden çıkar mı??

Bunca polis baskısı bu yüzden..

İstanbul’da ışık yakıp söndüren, tencere – tava çalan evlerin kapılarını Anayasal KONUT DOKUNULMAZLIĞI hakkını apaçık çiğneyerek taciz ve tehdit etmeye dek vardıracak ölçüsüz ürkü (panik) tepkisi!

Boğaziçi Üniversitesinin atanmış rektörü Yönetim Kurulunu veya senatosunu toplasa ve hocalar hiiiç konuşmayıp “yukarı baksa”.. ne olur? Herhangi bir karar alınıp Üniversite yönetilebilir mi?
Hayalleri olduğu için istifa etmeyi düşünmediğini açıklayan atama rektör Bulu felç olur. En etkili araç budur belki de.. Salt öğrenciler değil, hocalar da çoook etkin, hatta belirleyici olabilir.

Artık sular çoook ısındı.. AKP inişi durdurulamıyor.. Eteklerde tüm taşlar tükendi.
“Terörist” sakızı artık ağzımızda çürüdü, öğürtü uyandırıyor, halkta da karşılığı kalmadı.

Muhalefeti kandırıp, “GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER REJİM” tuzakları, havucu ile gündem değiştirilip zaman kazanılamaz ise Abbas yolcu..

Bu koşullarda 2023 Haziran’ını bekleme olanağı yok iktidar için. Beklemek zorunda kalırsa 2 sonucu var :

1. Seçimi hezimetle kapatıp AKP’nin partiler mezarlığına – çöplüğüne atılması.
2. RTE’nin 3. kez CB adayı olamaması! (Anayasa md. 101/2)

Tek çare muhalefeti kandırıp, muğlak anayasa değişiklikleri ile durumu kurtarmaya çabalamak..

RTE’nin 3. kez aday olabilmesinin tek yolu TBMM’nin erken seçim kararı alması. (Anayasa md. 116/3)
Bunun için de en az 360 oy gerekli. (Anayasa md. 116/1)
Cumhur ittifakı denen AKP + MHP 337’de kalıyor. Çıkış yok..

Muhalefet oyuna gelmemeli…
Bırak kendi ikileminde boğulsun.. Çözülsün, istifalar olsun.. dize gelsin..
Sen eleştirmeyi ve politik seçenekler üretmeyi, sürdür.
Koalisyona yönelmek de bir seçenek olur belki, ceberrut dayatma zayıflar, ekonomik talan hafifletilebilir..

Sevgi ve saygı ile. 04 Şubat 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı (E)
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik     twitter  @profsaltik 

 

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 25 Kasım 2020

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 25 Kasım 2020

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

  • Haftanın tüm iğneleri saygıdeğer öğretmenlerimize hak ettikleri değeri vermeyenlere…

FAİZ

Faiz artırdığı için MB Başkanı’nı “Söz dinlemiyor” diye kovan RTE, yeni atadığı başkana faiz artırttı.
Bir kişi her şeyi bilince böyle oluyor…

REÇETE

Millete acı reçete sunulurken, iki yıl önce 8 milyon liraya yenilenen Meclis Başkanı konutu bir kez daha tadilata alındı. Beştepe Sarayı’nın bütçesi %28.1 artırılıyor.
Kamuya ait uçak (yarısı RTE’ye ait) ve araç sayısında Avrupa’da açık ara öndeyiz.
Acı yerine “yağmayı önleme reçetesi” yazılsa, sorun çözülecek…

ŞAHLANIŞ

RTE, ”İnşallah ülkemiz hazırlık devrini geride bırakıp artık şahlanış dönemine giriyor”
Dünya acı reçeteyle şahlanış görsün…

REFORM

Yeniçağ Gazetesi yazarı Murat Ağırel’e daha önce berat ettiği köşe yazısından dolayı yeni dava açıldı.
Reformun ayak sesleri…

MAFYA

Mafya Çakıcı, CHP Gen. Bşk. Kılıçdaroğlu’nu kamuya açık mektupla tehdit etti.
Mafyanın Cumhur’a diyet ödentisi…

ÜLKÜDAŞ

Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nu tehdit eden Çakıcı’ya ,

“…Değerli ülküdaşım Alaattin Çakıcı’ya mafya bozuntusu demek, yer altı dünyasının karanlık yüzü suçlaması getirmek müfterilik, seviyesizlik, rezilliktir” diyerek sahip çıktı.

Mafya bozuntusu değil “mafyanın hası” demesi gerekir…

İTTİFAK

AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan, Çakıcı hakkında soruşturma açıldığını açıklarken CHP’nin konuyu büyüttüğünü ve anayasa çalışmalarının (HDP-İYİ P ile) ortaya çıkmasını unutturmaya çalıştıklarını söyledi.

Cumhur İttifakı’ndan mafya arkalamada ittifakı…

HAYAL

AKP Haymana İlçe Başkanı İsmail Can en büyük hayalinin Haymana’ya cezaevi getirmek olduğunu söyledi.

Hayale bak hizaya gel. Haymana uçar, Can şahlanır…

VİCDAN

CHP’li Engin Altay, Arınç’ın “adalet istiyoruz” açıklamalarının ardından,

“Bülent Arınç, geçmişte AKP’nin vicdanı olarak tanınırdı” dedi.
Kumpas davalarda bağırsak temizleyen vicdan…

DEĞERSİZ

Kavala ve Demirtaş’ın tahliye edilmesi gerektiğini söyleyen Bülent Arınç’a AKP’den tepkiler yağdı. RTE kendisini fitnecilikle suçladı. YİK’ten istifa etmek zorunda kaldı.

Özgül ağırlık buharlaşmış…

PROGRAM

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz” dedi. Erdoğan, “Amerika ile uzun ve yakın müttefiklik ilişkilerimizi, bölgesel ve küresel tüm meselelerin çözümünde aktif olarak kullanmak arzusundayız” diye konuştu.

Vatan Partisi programını mı değiştirdi!…

DEĞİŞİM

Kendimizi ve geleceğimizi Avrupa’da gördüğünü söyleyen RTE, 26 Ekim’de Avrupa ülkelerine, “Siz Nazi’nin zincir halkalarısınız. Siz gerçek manada faşistsiniz” demişti.

Biz neyiz, şimdi ne olacağız?…

CUMA

Cuma namazı vakti 65 yaş üstü ve 20 yaş altı için sokağa çıkma yasağı kaldırıldı.
Cuma namazı bin aşıdan daha hayırlıdır. (Hazreti AKP) …

MANDA

Marshall Düşünce Kuruluşunda konuşan CHP’li Ünal Çeviköz, “Biden yönetiminden ilk beklentimizin şu olacağını düşünüyorum: Hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, yargı sisteminin siyasetten arındırılmasına, güçler ayrılığına, demokratik reformlara, medya, ifade, toplanma özgürlüğü gibi tüm temel hak ve özgürlüklere çok güçlü bir vurgu yapması” dedi.

Tepkiler üzerine mandacılığı kabul etmediğini söyledi. Seçiniz,

  1. Sözlerinin anlamından habersiz
  2. Mandacılık genlerinde var
  3. Herkesi salak sanıyor
  4. Proje
  5. Hepsi

GOL

Şenol Güneş, maaşı üzerinden kendini eleştiren Yiğit Bulut’a, “Sen git ekonomiyi düzelt”

90’dan takmış…
****

Ömer HAYYAM’dan

Gönlünü hoş tut, sonu gelmez kaygıların
Gök kubbede çatışması bitmez yıldızların
Senin toprağa karışacak bedeninse
Tuğla olacak sarayına başkalarının…