Etiket arşivi: ‘Compassionate Erdoganism’

‘Compassionate Erdoganism’

author

Emek sömürüsüne dayalı ve insan haklarını ayaklar altına alan niteliği nedeniyle, zaten “vahşi” olan bu sistemin, kimi zaman yapay biçimde “vahşi kapitalizm” diye bir versiyonundan söz edilir. Sanki “vahşi olmayanı” mümkünmüş gibi.

Bunun, sistemin vahşetini unutturmak ve “şekerlendirmek” üzere biraz da bilinçli türetilmiş bir kavram olduğuna inanmışımdır hep.

İngilizce’de “Crony Capitalism denilen bir versiyonu da vardır. “Ahbap – Çavuş Kayırılmasına Dayalı” versiyonunu tanımlamak için kullanılır. Sanki zaten sağcı rejimlerin geleneğinde hep bu (kayırma) yokmuş gibi.

Bir de, sıkça piyasaya sürülen bir “Compassionate Capitalism” diye pazarlanmaya çalışılan modeli vardır. “İyi yürekli, müşfik, yumuşak, acıtmayan” kapitalizm diye çevrilebilir dilimize.

Liberallerin bayıldıkları ve “Bak, valla billa canın yanmayacak” mealinde damarlara zerk etmek istedikleri model bu. Kitleleri, “Bak, yeminle söylüyorum. O kadar kötü sömürmeyeceğiz. Azıcık, ucundan” diye uyutmaya dönük bir yalanın adıdır bu “Compassionate Capitalism.” Amerika’da ve başka ülkelerde sözüm ona “liboş demokratlar”ın iktidara gelmek için pazarladıkları bir tiyatro oyununun senaryosudur.

Bu farklı sömürü türleri ve insan haklarını karşısına alan bu acımasız sistemin versiyonlarını niye böyle uzun uzun anlattım?

Türkiye’de de son 20 yılın acımasız sitemini “güya” ortadan kaldırıp yerine daha “compassionate” bir Erdoğanist sistem getirmenin, yol taşları örülmeye başlanıyor da, ondan.

“Altılı Masa” olarak da anılan ve CHP – İYİ Parti öncülüğünde diğer 4 partinin de dahil olduğu bu masanın, her ne kadar çıkış noktası ve asıl hedefi “Erdoğan rejimine son vermek ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin tesisi” diye sunulmak istense de, bu ittifakın bileşenlerinin “ideolojik-genetik yapısı”nın, son tahlilde bir tür “Compassionate Erdoğanism” olduğu söylenebilir.

Biraz daha açayım: Evet. Recep Tayyip Erdoğan ve çevresindeki kliğin “Ben ne dersem o olur. İtiraz edenin kafasını ezeriz. Yok öyle yağma. Hep bizimkiler kazanacak. Yok öyle muhalefet. Adamı doğduğuna pişman ederim” tavrının yarattığı antipati eleştiriliyor.

Evet. Kararların görece daha “Demokratik mekanizmalarda alınacağı, kaynakların daha etkili kullanılacağı” vaadi tekrarlanıp duruluyor. Ama masada yer alan siyasi liderlerin ezici bir çoğunluğunun (Saadet, İYİ, DEVA, Gelecek, Demokrat Parti) aynı merkez ve İslamcı, aşırı sağ gelenek içinden süzülüp gelmiş olmaları, yakın gelecekte “kapitalist – faşist genetik kodlardan” sıyrılacaklarına dair, kitlelere bir umut aşılayamıyor.

Önceliklerin, emekçiden değil sermayeden yana olması ilkesinin devam edeceğine, insan hakları ve temel özgürlüklerle ilgili, bugünün rejiminden çok ötede bir “nefes alma” ikliminin işaretlerinin görülmemesine dair izlenimimi söylüyorum.

CHP’nin, bu oluşum içinde en büyük ve en köklü siyasi hareket olmasına rağmen, “Aman ortakları ürkütmeyelim. Aman ortaklarımızın genetik kodları ile çelişiyor görünüp de onların seçmen kitlesini rencide etmeyelim” kaygısının rahatsız edici oranda ağır basması beni (ve sık sık konuştuğum pek çok CHP’liyi) rahatsız ediyor da onu diyorum.

Mesela, Cumhuriyet’imizin temellerinden birini oluşturan laiklik konusuna yapılması gereken oranda güçlü vurgu yapılmasından imtina edilmesi, mesela 20 yılın talan rejiminin ve Cumhuriyet’in dişiyle tırnağıyla oluşturduğu tüm kamu varlıklarının satışının “geri çevrilmesi” (kamulaştırma diyorum) ve kamucu bir ekonomik sisteme geçilmesine pek cesaret edilememesi dikkat çekiyor. Bunu vurgulamak istiyorum.

Geçen 20 yılın bu anlamdaki “talancı ve satışçı” mirasının altında imzası bulunanlarla, geçen 20 yılın uluslararası siyasette batağa battığı ülkenin “batırılmasının” müsebbipleri ile aynı masada yer alınmasının “ağırlığından” söz ediyorum.

O zaman 20 yıllık Erdoğanist reijimiN ve politikalarının yerine “Compassionate Erdoganism” getirileceği kaygısının kitlelerde oluşmaması mümkün mü?

“Aman abi, şimdi sen de suyu bulandırma. Hele bir kurtulalım da….” cılığın zararına ve sakıncasına dikkat çekmek istedim sadece.

Kayda geçsin diye.