Etiket arşivi: cinsel taciz

2019-2020 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇÖZÜLEMEYEN SORUNLARLA BAŞLIYOR

2019-2020 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ÇÖZÜLEMEYEN SORUNLARLA BAŞLIYOR

(AS: Bizim katkımız yazının altındadır.)

2019-2020 eğitim-öğretim yılı, 9 Eylül 2018’de başladı. 18 milyon öğrenci ve 1 milyon eğitim emekçisi bu eğitim öğretim yılına da birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlarla, müfredat ve sınav sistemi değişikliği, karma eğitimin kaldırılması girişimleri gibi tümüyle ideolojik bakış açısıyla gerçekleştirilen değişikliklerin gölgesinde girecektir.

Dernek ve vakıflarla imzalanan protokoller, derslik açıkları, kalabalık sınıflar, öğretmensiz okullar, ikili eğitim öğretim, taşımalı eğitim, uluslararası sınavlardaki başarısızlıklar, öğrencilerin tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkum edilmesi, çocukların örgün eğitim dışına itilmesi, öğretmenlerin özlük sorunları, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik, öğretmenlerin aile birliğinin sağlanamaması, kadrolaşma, liyakatsizliğin ve yandaşlığın egemen olması gibi sorunlar maalesef bu öğretim yılına da taşınmıştır. Bütün bu sorunların üstüne bir de ekonomik krizin yarattığı olumsuz etki yüklenmiştir.

SINAV SİSTEMİ DEĞİŞİKLİKLERİ ÖĞRENCİLERİ MAĞDUR ETTİ

LGS birçok öğrenciyi istemedikleri okullara gitmeye zorunlu bırakmaktadır. Sınavla öğrenci alan akademik liselerin kontenjanlarının sınırlı tutulması, sınavsız öğrenci alan Anadolu Liseleri’nin kontenjanlarının dolduğu birçok ilde öğrenciler seçeneksiz kalmıştır.

Bu sistemle öğrencilerin istemedikleri okullara yerleştirileceği, birçok ailenin çocuklarını istemedikleri halde meslek, imam hatip lisesi ya da özel okullara göndermek zorunda kalacağı yönündeki kaygılarımız ne yazık ki haklı çıkmıştır. Bu değişikliğin uzun vadede eğitim sistemimizi tümden özelleştirme ve imam hatipleştirme projesinin bir adımı olduğu ortadır.

YKS sonuçları ise ortaöğretimdeki çöküşün aynası olmuştur. 2019 YKS’ye giren 2,5 milyon adayın bir gün içinde sabah ve öğleden sonra yapılan oturumlarda başarı göstermesi beklenmiş ancak sorulara verilen doğru yanıtların ortalaması çok düşük kalmıştır. Birçok öğrenci açıkta kalmamak için istemediği bölümleri tercih etmiştir.

Bugün, eğitimdeki başarısızlığın çözümü için tüm paydaşların görüşü alınarak hazırlanacak, bilimsel düşünmeye ve üretmeye dayalı bir eğitim sisteminin gerekliliği kaçınılmaz hale gelmiştir.

– Kamusal,
– parasız,
– bilimsel,
– laik ve
– karma eğitim

hakkından tüm yurttaşlarımızın yararlanabilmesi mutlaka sağlanmalıdır.

Bu yeni eğitim döneminde de birçok eğitimci yine mesleğine kavuşamayacaktır. Kangrene dönen ataması yapılmayan öğretmenler sorunu giderek büyümüş, mesleğine kavuşturulmayan öğretmen sayısı  700 bine dayanmıştır. Sayıştay’ın denetim raporunda bile yüz binlerce öğretmene ihtiyaç duyulduğu saptamasına karşın, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bu konuda da bir irade göstermemiştir.

Bir eğitim sisteminin dinamosu, öğretmendir. Öğretmenlerimizin kadrolu çalışma haklarını ellerinden alıp, iş güvencelerini yok eden, eşit işe eşit ücret alma haklarını gasp eden AKP iktidarına karşı, Bakan Selçuk da kendisinden önceki milli eğitim bakanları gibi sessiz kalmıştır. Yani yeni eğitim-öğretim dönemi, yalnızca veliler ve öğrenciler için değil, biz eğitimciler için de bolca kara haber barındırmaktadır.

EĞİTİMDE ÖZELLEŞTİRME SÜRÜYOR!

AKP iktidarı döneminde, eğitimde piyasa merkezli işletmeci anlayışı yerleştirilmeye çalışılmış, özel okullara yönelik doğrudan teşvik uygulamalarında ciddi adımlar atılarak kamusal eğitim alanı daraltılmıştır.

  • Kamusal kaynaklar, eğitimin ticarileştirilmesi için özel sermayeye aktarılırken kamusal eğitimin niteliği düşürülmüştür. (AS: AKP sermaye iktidarıdır!)

MEB verilerine göre, 2018-2019 eğitim öğretim yılında Türkiye’de 54 bin 732 resmi, 13 bin 679 özel okul bulunmaktadır. 2003’te özel okulların resmi okullara oranı % 2 iken, 2019’a gelindiğinde bu oran % 25’e yükselmiştir. 2002-2003 eğitim ve öğretim yılında tüm özel okullarda kayıtlı öğrencilerin toplam öğrenci sayısına oranı % 1 iken, 2018-2019 eğitim ve öğretim yılında 8 kat artarak % 8,2’ye çıkmıştır.

TAŞIMALI EĞİTİM DEVAM EDECEK, ÇOCUKLARIMIZ TARİKAT VE CEMAATLERİN YURTLARINA MAHKUM EDİLECEK

4+4+4 düzenlemesi ile birlikte 2012-2013 eğitim öğretim yılından başlayarak çok sayıda köy okulu kapatılmış ve taşımalı eğitim uygulamaları yaygınlaşmıştır.

2013-2014 eğitim öğretim yılında taşınan ilkokul ve ortaokul öğrenci sayısı 825 bin 90 iken, 2018-2019 eğitim öğretim yılında taşınan öğrenci sayısı 1 milyon 324 bin 960’a çıkmıştır.

Eğitimlerine devam etmek için yerleşim yerlerine en yakın ilçelere giden öğrenciler Aladağ’da olduğu gibi devlete ait yurt olmadığı için yine cemaat ve tarikatların yurtlarına yönlendirilecektir. Taşımalı eğitim sisteminde özellikle kız çocukları mağduriyet yaşamakta ve eğitimden kopmaktadırlar.

Özellikle ilköğretim ve lise çağındaki çocuklarımız devletin bizzat hizmet verdiği yurtlarda barınma ihtiyacını karşılamalı, hiçbir yolla özel girişim, dernek, vakfın faaliyetine izin verilmemelidir.

OKULLAŞMA ORANI HALA DÜŞÜKTÜR

21. yüzyılın Türkiye’sindeki okullaşma oranları da içler acısıdır. Önümüzdeki dönem içinde de çözülmeyeceği belli olan okullaşma oranı, bugün bizzat Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından itiraf edilmiştir. Bakan Selçuk, ilkokullarda okullaşma oranını %91,5,  ortaokullarda ise %94,47 olarak açıklamış ve bunu iyi bir tablo gibi sunmuştur. Ancak bu rakamların gerisinde yatan gerçek, 17 yıldır iktidarda olan AKP’nin, ilkokul çağındaki çocukların yaklaşık % 10’unu, ortaokul çağındaki çocukların yaklaşık %6’sını okula gönderemediğidir. Bu kayıpçocuklar düzeni de elbette ki iktidarın, çocukları yine dolaylı olarak tarikatlara yönlendirme taktiği olarak devam edecektir.

KRİZ BAHANESİYLE MEB BÜTÇESİNDEN YAPILAN KESİNTİ YENİ EĞİTİM ÖĞRETİM YILINI OLUMSUZ ETKİLEYECEK

Yaşanan ekonomik krizi bahane eden AKP iktidarının, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin 2 milyar TL’sini kesmesi yeni eğitim öğretim yılını olumsuz etkileyecektir. En çok kesintinin okul onarımları ve öğrenciler için verilen yardımlardan yapılması, siyasal iktidarın eğitime verdiği önemin göstergesi olmuştur!

Öğrenci sayısının artmasıyla birlikte okul, derslik ve öğretmen açığı hızla büyümektedir. Bugün Türkiye’de halen öğretmeni olmayan okullar bulunmaktadır. Türkiye’deki okulların yarısından çoğunda ikili eğitim yapılmakta, birleştirilmiş sınıflarda eğitim ve taşımalı eğitim uygulamasına devam edilmektedir. Okullardaki altyapı ve donanım eksiklikleri, nitelikli bir eğitim politikasının yürütülmesinin önünde büyük bir engeldir. Okul yetersizliği ve derslik açığının yanında, acil çözüm bekleyen en önemli sorun, öğretmen açıklarıdır.

Ancak siyasal iktidar, MEB bütçesinde kesintiye giderek, kalıcı çözümlerin uzağında kalmakta, dahası eğitimi özelleştirme, eğitimin yükünü yoksul halkın sırtına yükleme anlayışında ısrar etmektedir. Bu anlayışla parasız, nitelikli ve herkese eşit eğitim anlayışının yaşama geçirilmesi olanaklı değildir.

İKİLİ EĞİTİM SORUNU DEVAM EDİYOR

2023 Eğitim Vizyonu’nda, “… ikili eğitime son verme hedefi” öbür programlarda olduğu gibi yinelenmiştir. Ancak bilindiği gibi AKP iktidarında tekli eğitim yapan okullar bile ikili eğitime geçmiş; okul binaları hem içeriden tuğlalarla bölünmüş ve hem de okul bahçeleri küçültülmüş, eğitim sistemi işlevsiz duruma getirilmiştir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre ilköğretim kurumlarının % 14.4; ortaöğretim okullarının ise % 6.4’ünde ikili eğitim yapılıyor. Yine MEB’in verilerine göre 2019 sonuna dek ikili öğretimin kaldırılması için Türkiye genelinde 57132’si temel eğitimde, 1630’u ise ortaöğretimde olmak üzere toplam 58762 derslik yapılması gerekiyor. Ancak MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan pay ile hele ki ekonomik kriz nedeniyle yapılan kesintiden sonra bunu gerçekleştirmek mümkün görünmemektedir.

YENİ ÇALIŞMA TAKVİMİ,
ÖĞRENCİLERİ DENEY TAHTASI HALİNE GETİRECEK 

Eğitimin yığılmış sorunları çözüm üretilmeksizin ortada dururken, daha çok ara tatil içeren yeni çalışma takvimi açıklanmıştır. Bu takvimin bizim sistemimize uygun olup olmadığı büyük bir soru işareti olarak ortada durmaktadır. Her tatil öncesi rehavetin egemen olduğu, okullarda ders işlenmediği, birçok öğrencinin rapor alarak tatilini uzatıp seyahate çıktığı gibi ögeler de hesaba katılmadan açıklanan yeni takvim, bir kuşağı daha deney tahtası haline getirecektir.

SONUÇ:

Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunların, Bakan değişikliğine, büyük reformlar gerçekleştirileceği vaadiyle açıklanan vizyon belgelerine karşın, 2019-2020 eğitim öğretim yılında da artarak süreceği görülmektedir. Eğitimde yaşanan yapısal sorunlar karşısında MEB’in somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığı, eğitimde yaşanan

– ticarileşme,
– özelleştirme ve
– dinselleştirme

uygulamalarının hız kesmeden süreceği görülmüştür.

Daha önce kezlerce söylediğimiz gibi eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunların aşılmasının, çocukların nitelikli bir eğitime ulaşabilmesini sağlamak için bugüne dek izlenen bilimsel olmayan eğitim politikalarını tümüyle değiştirmekten geçmektedir.

  • Yaşanan karanlık tablodan çıkışın tek yolu ise
  • eğitimin eşit, parasız, bilimsel, laik ve kamusal niteliğinin artırılmasıdır.

Eğitim-İş olarak parasız, bilimsel, demokratik, laik, ulusal ve karma eğitim mücadelemize, Atatürk’ü ve devrimlerini anlatmaya, haksızlığa, hukuksuzluğa maruz kalmış tüm eğitim emekçilerinin yanında olmaya devam edeceğiz.

  • Yolumuz çağdaş uygarlık yoludur,
  • yolumuz Cumhuriyet yoludur ve
  • bu yoldan asla dönmeyiz.

EĞİTİM-İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU

==========================================
Dostlar,

Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM-İŞ’in yukarıda aktardığımız raporuna bütünüyle katılıyoruz.

Rapor ilk ve orta eğitime odaklanmış.
Okul öncesi eğitim ve yükseköğretim kapsanmamış.
Bu alanlarda da sorunlar ilk ve orta eğitimden geri değil.
AKP iktidarının 17 yılı bulan tek başına iktidarında en çok darbe vurduğu alan kuşku yok ULUSAL EĞİTİM SİSTEMİDİR.
Ulusal eğitime 2 büyük darbe vurulmuştur :

1. Eğitimin laik – bilimsel kanadı kırılmıştır.
2. Eğitim büyük oranda özelleştirilerek
yandaşlara rant alanı açılırken, yoksul çocukları tarikat – cemaatlere çok yönlü malzeme yapılmıştır. Buna ne utanç verici ki, cinsel taciz de dahildir.

Sonuç ortadadır.. Halk kitlelerinin özellikle eğitimsiz – cahil bırakılarak vicdansız ve ahlaksız bir dinci sömürü ile iktidara oy deposu kılınması.. Ne var ki, izlenen sinsi politikaların yaşamda somut karşılıklarını halk kitleleri algılamaya başlamıştır. Nedensellik bağını yeterince kuramasa da sağduyusu ile bu hazin tablodan AKP iktidarını sorumlu tutmaktadır, tutacaktır.

İlk genel seçimde bu iktidarın son bulması için halka önderlik ederek yaşadıklarının nedenlerini anlatma çabası sürdürülmelidir. Sendikalar, dernekler ve özellikle siyasal partiler bu süreçte öncü olmak zorundadır.

MİLLET İTTİFAKI güçlendirilerek sürdürülmelidir. HDP’nin iktidar tarafından kriminalize edilmesine izin verilmemelidir. Bunun en etkin anahtarı HDP’nin elindedir; PKK ve uzantısı terör örgütleriyle tüm bağlarını kesin bir dille atmalı ve etnik temele dayanmayan demokratik siyaset güderek sahnede yer almalıdır. Ancak böylesi bir güçbirliği ile Cumhur İttifakı yenilebilir. Somut örneği 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde ve özellikle 23 Haziran’da yinelenen İstanbul BŞBB seçiminde kanıtlanmıştır.

AKP’nin seçeneği, asla bu partiden kopan ve aynı zihniyet sahiplerinin günah çıkaran eski kadroları olamaz. Halkımız bu tuzağa düşmeyecektir.

EĞİTİM-İŞ Sendikamızın web sitesinde 10 Eylül 2019 günü yayınlanan rapor çok değerlidir :

  • MEB İSTATİSTİKLERİ AKP İKTİDARININ EĞİTİMDE YARATTIĞI YIKIMI ORTAYA KOYDU

Bu rapor okunmalı, paylaşılmalı, gereği yapılmalıdır. Tıklayınız

İmam Hatip Okullarındaki Artış Sürmektedir

4+4+4 düzenlemesiyle birlikte imam hatip ortaokullarının yeniden açılması ve birçok genel lisenin imam hatip lisesine dönüştürülmesiyle,

  • imam hatip okullarında inanılmaz bir artış yaşanmıştır.
  • MEB’in istatistiklerine göre Türkiye genelinde 2012-13 eğitim öğretim yılında 1099 olan imam hatip ortaokulu sayısı geçtiğimiz yıl 3286’ya bu yıl 3394’e; 708 olan imam hatip lisesi sayısı ise geçtiğimiz yıl 1605’e, bu yıl 1624’e çıktı.
  • İmam hatip lisesi öğrenci sayısı 605 869, imam hatip ortaokulu öğrenci sayısı ise 761 785 oldu. Geçen yıla göre ortaokul ve lise ile birlikte imam hatipli sayısı 1 350 611’den, 1 367 654’e yükseldi. Bu sayı, AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 71 100’idi.
  • Yine imam hatip ortaokullarında görev yapan öğretmen sayısı 39 356’dan, 43 112’ye çıkmıştır. Derslik ve öğretmen ihtiyacının had safhaya ulaştığı ülkemizde imam hatiplerin öğretmen kadrosu bakımından avantajlı olması dikkat çekicidir. (Bkz. MEB İSTATİSTİKLERİ AKP İKTİDARININ EĞİTİMDE YARATTIĞI YIKIMI ORTAYA KOYDU)

Kurulacak ilk Ulusal İktidar eliyle Türkiye, restorasyon dönemine girecektir.

Sevgi ve saygı ile. 20 Eylül 2019, Datça

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
EĞİTİM-İŞ Üyesi
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı, AÜTF Halk Sağlığı AbD
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı, Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

 

 

 

 

Kadına şiddet salgın boyutlarında


Dostlar
,

Türkiye gündemi gene çok yakıcı..

Suriye savaşı,
– Ekonomideki yangın,
Ergenekon vb. tertiplerin kurbanlarının yıllardır hapite tutulmaları.. vd.

Ama birtakım başka konuların da tümüyle gündemden dışlanmasına izin verilemez. Aşağıdaki yazı gibi..

Sayın Rita Urgan’ın çevirisi, Scientific American online/ (20 Haziran 2013),

  • Kadına şiddet salgın boyutlarında!

Arşivimide kalsın istemedik..

Sevgi ve saygı ile.
İstanbul, 31.8.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Kadına şiddet salgın boyutlarında!

Dünyada her on kadından üçü yaşamının bir noktasında eski ya da halihazırdaki
eşi tarafından yumruk yemiş, yerlerde sürüklenmiş, çeşitli silahlarla korkutulmuş, tecavüze uğramış ya da başkaca şiddet içeren eylemlerle yüz yüze gelmiş…

Hemen hemen on kadından biri de eşinin dışında yabancı biri tarafından
cinsel tacize uğramıştır. İstatistikler, cinayete kurban giden kadınların üçte birinden çoğunun kocaları ya da erkek arkadaşları tarafından öldürüldüklerini gösteriyor.

Bu iç karartıcı istatistikler kadına şiddetle ilgili ilk küresel ve sistemli ölçümlerden geliyor. Lancet ve Science dergilerinde yayımlanan birbirleriyle bağlantılı araştırmalar kadınların ne sıklıkla eşleri tarafından öldürüldüklerini ve kaç kadının eşi tarafından şiddete uğradığını gözler önüne seriyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yanı sıra, Londra Sağlık Bilgisi ve Tropikal Tıp Okulu ile Güney Afrika Tıp Araştırmaları Kurulu tarafından sunulan ilintili rapor ve yönergeler de kadınların eşleri dışındaki kişilerden ne sıklıkla cinsel şiddete uğradıklarını ve eş ya da bir başkası tarafından uygulanan şiddetin kadın sağlığı üzerindeki etkilerini irdeliyor.

Cinsel şiddet konusundaki araştırmalara katılan WHO uzmanlarından Claudia Garcia-Moreno,”Bu sayılar bizler için bir uyarı niteliğinde. Bu dünyanın her bir yerinde yaşanan ve kabul edilemeyecek boyutlara ulaşan bir sorun.” diyor.

WHO raporuna göre, şiddete uğrayan kadınların %42’si eşleri tarafından sakatlanıyor. Ne var ki, şiddet kadınlarda yaralanma ve sakatlanmaların dışında birtakım başka zararlara da yol açıyor.

  • Şiddet uygulayan eşler, kadınların bir sağlık kurumuna başvurmalarına,
    ilaç almalarına ya da gebeliği önleyici yöntemlerden yararlanmalarına da
    karşı çıkabiliyorlar.

Eşi tarafından şiddete uğrayan kadınların HIV ya da cinsel ilişki yoluyla bulaşan herhangi bir hastalığa yakalanma, kürtaj yaptırma, kilosu normalden düşük prematüre bebekler dünyaya getirme ve intihara girişme olasılıkları daha yüksek oluyor.

Bu kadınlar-eş tarafından uygulanan şiddetin hem nedeni, hem de sonucu olabilecek ögeler arasında sayılabilecek- yüksek düzeyde alkol tüketmeye ve depresyona girmeye de iki kat daha yatkın oluyorlar.

Dahası, araştırmacılar artan gerginliğin kadınlarda süreğen ağrılar, kalp hastalıkları ve mide ve bağırsak hastalıkları gibi ciddi birtakım sorunlara neden olduğuna da dikkat çekiyorlar.

Atlanta Üniversitesi’nden Kristin Dunkle, söz konusu istatistiksel değerlerin,
“şiddetin de” sigara ve alkol kullanımı gibi “anaakım” sağlık sorunlarıyla birlikte
ele alınması gerektiğine işaret ettiğini belirterek;

“Artık kimsenin başını kuma gömmesine izin veremeyeceğimiz bir noktadayız. Şiddet konusu ele alınmadığı sürece kadın sağlığından söz etmek abes olur,” diyor.

BİLİMİN GÜNDEMİNDE

Güney Afrika Tıp Araştırmaları Kurulu’nun başkanı Rachel Jewkes verilerin
cinsel şiddete bağlı olayların değerlendirilmesi ve konuyla ilgili bilgilerin yayılması yönünde yıllardır yürütülmekte olan çalışmaların bir ürünü olduğuna dikkat çekerek;

”Cinsel şiddeti ölçme girişimi bu olguyu bilimin gündemine taşıdığımız anlamına geliyor.” diye ekliyor.

Jewkes, 15-20 yıl gibi kısa bir süre öncesine dek, hükümetlerin ev içi şiddeti özel yaşamın kaçınılmaz bir parçası- çözüm getirme konusunda çaresiz kaldıkları bir durum- olarak ele aldıklarını dile getiriyor. Küresel çapta değerlere ulaşılmasının şiddeti “şiddetin ciddi bir konu olduğunu ortaya koymak için somut bir değere gerek duyan küresel güçlerin” ilgi odağı durumuna getirdiğini de sözlerine ekliyor.

Araştırmacılar, yaptıkları hesaplamaları derlemek için meslektaşlarının bu alandaki çalışmalarını ve “gri yayınlar” adıyla bilinen, hükümet yetkilileri tarafından
elde edilen istatistiklerle raporları taramadan geçirdiler. Söz gelimi, Londra Sağlık Bilimi ve Tropikal Tıp Okulu epidemiyoloji uzmanlarından Karen Devries,
kadına uygulanan şiddetin küresel bölgelere ve yaş aralıklarına göre yaygınlığını araştırmak amacıyla, onlarca bilim insanının 25 bini aşkın araştırma özetini gözden geçirdiğine dikkat çekiyor.

Devries ve arkadaşları şiddetin ülkeler çapında, ya da ülke içindeki geniş bölgeler çapındaki yaygınlığına işaret eden araştırmaların izini sürdüler. Ayrıca uluslararası çapta dört büyük araştırmayla ilgili ek çözümlemelerden de yararlandılar. Hesaplamalar, toplamda 81 ülkeden 141 araştırmanın verilerine dayanmaktaydı.

KÜRESEL ÇEŞİTLİLİK

Araştırmalar tasarımsal farklılıklarına ve yöntemsel niteliklerine göre düzenlendi. %54 ile %78 arasında değişen en yüksek düzeyde eş şiddetine Sahra altı Afrika’nın merkezinde tanık olundu. Ancak gelirin yüksek olduğu kimi Asya ülkelerinde, Kuzey Amerika’da ve Batı Avrupa’da bile şiddet oranlarının %15’in üzerine çıktığı görüldü. Eş dışındaki kişiler tarafından uygulanan cinsel şiddet hesaba katıldığında,
bu oranlarda çarpıcı bir yükselişe tanık olundu.

Araştırmalarla ilgili birtakım boşluklar söz konusu. Örneğin eşler tarafından uygulanan şiddet konusunda Afrika’nın merkezi, Doğu Asya ve Latin Amerika’nın güneyinden gelen veriler çok azdı. Ayrıca, araştırmalarda duygusal şiddetle ilgili
bir değerlendirme yapılmadı ve hesaplamalarda eşin cinsiyeti hesaba katılmamakla birlikte, çoğu araştırma çalışmalarında salt erkek eşlerle ilgili bilgilere yer verildi. Dahası, cinayetle ilgili raporların birçoğu faillerin kurbanlarla ilişkileri konusundaki bilgileri içermiyordu.

Yine de, biraraya getirilen veriler araştırmacıların ülke çapında ve yöresel kıyaslamalar yapmalarına ve toplumsal koşullarla politikaların şiddetin yaygınlaşmasında nasıl bir etki yarattığı yönünde savlar oluşturmalarına olanak tanıyacak.

Şiddet konusunda gerçek değerlere ulaşılmasıyla birlikte hükümetler ve toplum araştırmacıları, bunun önüne geçilmesi yönünde çok daha donanımlı bir konuma gelmiş olacaklar.

Rita Urgan
Scientific American online/, 20 Haziran 2013
(Bilim Teknik 16.08.2013)