Etiket arşivi: Çin; “İç ilişkilerde sosyalist dış ilişkilerde kapitalistiz.”

Erol Manisalı : Ortadoğu Düzelir mi?

Ortadoğu Düzelir mi?

portresi

Erol Manisalı

 

“Doğu ve Batı Blokları” varken de Ortadoğu küresel güçlerin çıkar çatışmalarının çekişme alanı idi.

Sovyetler Birliği dağıldı; ancak küresel güçlerin çıkar kavgaları sürüyor.
Yöntemler değişti, kullanılan araçlar farklılaştı.
Ancak özde değişen önemli bir şey var; 1990 sonrasının “yeni küresel düzeninde” büyüklerin birbirlerine iktisadi bağımlılıkları arttı ve
“çatışan çıkarlar” yanında örtüşen iktisadi çıkarlar oluşmaya başladı.
Kerry ve Lavrov’un Suriye konusunda anlaşmaları ya da ABD ile Çin’in uluslararası ticaretin aksamaması üzerinde karşılıklı özveride bulunma zorunluluğu,
yeni dönemin yarattığı oluşumların örnekleridir.

Büyüklerin yürüttüğü küresel sistem, büyükleri bile kendine bağlamaya çoktan başladı. Küresel sistem karşısında ABD, Rusya, Çin, AB büyükleri ve Hindistan bir anlamda kırılgan ve bağımlı duruma geldiler.

– Kimilerine göre küresel düzen kazandı.
– Kimilerine göre, nükleer silah benzeri, denetimi zor bir sistem ortaya çıktı.
– Ve bazıları da kapitalizmin sonu geldi dedi.

10 yıl kadar önce üst düzey bir Çinli bürokrata Pekin’de “Siz nasıl bir düzen içindesiniz?” sorusunu yönelttiğimde bana,

  • “İç ilişkilerde sosyalist, dış ilişkilerde kapitalistiz.” yanıtını vermişti.

ABD’nin son yıllarda, “içerde yürüttüğü müdahaleci politikaya” baktığımız zaman, geleneksel kapitalizmden ne kadar uzaklaştığını açıkça görebiliriz.

Aşağı kattakiler

Ortadoğu, yeni küresel düzende en aşağı kata itilen bölgedir. Arap ülkeleri, İran ve Türkiye siyasi, iktisadi, askeri ve kültürel olarak bunun bedelini en fazla ödeyenler.

“Yeniden biçimlendirilmek istenen” 
bölgenin insanları Hitler Almanyası’nın,
Stalin Rusyası’nın benzeri katliam ve iç çatışmaların içine itilmişlerdir.

– Büyük küresel güçler bölge üzerindeki çıkar kutuplaşmalarını azaltabiliyorlar; aralarında “asgari müşterekler oluşturuyorlar”. ABD, İngiltere, Almanya, Rusya, Çin
son yıllarda bunun örneklerini verdiler.

– Buna karşılık bölge ülkeleri olan Arap devletleri, İran ve Türkiye kutuplaşmaları derinleştirerek aralarında hem silahlı çatışmaya giriyorlar hem de mezhep ve
sınır kavgalarını derinleştiriyorlar.

Irak, Bahreyn, Yemen, Lübnan, Mısır, Tunus, Libya ve Suriye’de yaşanmakta olan
iç çatışmalar, “mezhep ve etnik farklılaşmaları öne çıkarılarak” yürütülüyor.

  • Küresel güçler aralarındaki kutuplaşmayı azaltırken,
    Ortadoğu’da mezhep ve ırkçılık üzerinden kedi-fare oyununu oynatıyorlar.

Türkiye ve Suriye arasında yapay olarak üretilen çatışmaların,
“ABD ve Kanada arasında neden hiçbir zaman yaşanamayacağını”
analiz etmemiz gerekiyor!

– Ortak (ve karşılıklı) çıkarları geliştirmek yerine mezhebe ve etnik ayrımcılığa yönelik çatışmaların yaşanması en basit deyimi ile ilkellik ve çağdışılıktır.
Antidemokratik ortamı beslemektir.

Ortadoğu’nun geleceği

Bölgede yaşanmakta olan bugünkü eğilimler ve yapılanma sürerse,
Ortadoğu’nun geleceği demokratik beklentiler açısından çok karanlıktır.

Libya bombalanırken, Kaddafi linç edilirkenSarkozy’nin haçlı seferi benzetmesi boşuna değildir. Bunu bugün anımsatanlar bir anlamda Ortadoğu’nun karanlık çağlara itilmekte olduğunu açıklamış oluyorlar.

  • Ortadoğu ülkelerinin aydınları çağdaş demokrasi kültürünün ülkelerinde gelişmesi için örgütlenmek ve aralarında işbirliği yapmak zorundadırlar.

Esad’ın Suriye’de yaşadığı dram bunun göstergesidir; İngiltere’de eğitim görmüş, Avrupalı yaşam tarzını benimsemiş, ama bugün El Kaide ve uzantıları ile karşı karşıya bırakılmıştır.

Bugün ABD ve Avrupa ülkelerinde eğitim gören yüz bini aşkın öğrencimiz vardır. Sadece ABD’de 50 bin dolayında yükseköğrenim gören gencimiz bulunuyor.
Bunlardan dönenler, çağdaş demokrasinin ve Batılı değerlerin Türkiye’de geliştirilmesi için ne oranda katkı sağlayabileceklerdir?
Yoksa sistemin edilgen bir parçası olarak mevcut yapıya dahil mi olacaklardır?
Bu soruya yanıt vermekte çok zorlandığımı itiraf etmeliyim. (Cumhuriyet, 23.9.13)