Etiket arşivi: CİMER

Hastane ücretleri yasalara aykırı

Mahmut ESEN
Mülkiye Başmüfettişi (E) 
ODA TV, 20 Aralık 2021
Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen, SGK anlaşmalı özel hastanelerin fark ücreti almasını incelerken, durumun yasaya aykırı olduğunu belirtti. Özel hastanelerde ödenen SGK fark ücreti vatandaşları zora sokuyor. SGK anlaşmalı özel hastaneler fark ücreti olarak %200’e varan ücretler talep edebiliyor. Konuya ilişkin bir inceleme yapan Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen ise, bu ek ücretlerin yasaya aykırı olduğunu belirterek, konuyla ilgili sorumlu kurumların farklı yaklaşımlar sergilediğini ifade etti.
Mahmut Esen, “Özel sağlık kuruluşlarının sigortalılardan haksız ek ücret alma konularında herhangi bir sorunla karşılaşmadıkları, rahat hareket ettikleri bilinmektedir” dedi. Mahmut Esen’in konuyu Odatv’ye değerlendirdiği yazısı şöyle:
“SGK ile anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarınca 5510 sayılı SSGSS Yasasına aykırı olarak sigortalılardan fazladan/haksız (%200 üzerinde) ek ücret alınmaktadır. Uygulama ne yazık ki yerleşik; yaygın/ kanıksanır bir duruma gelmiştir. Bu yüzden özel sağlık kuruluşlarınca kolaylıkla, her geçen yıl daha çok ek ücret alınabilmektedir. Yasaya uygun ek ücret alan sağlık kuruluşu sayısı yok denecek kadar azalmıştır. Sorunu çözümlemekle, yasaları uygulamakla görevli olan kurum ve kuruluş yetkililerinin konuya farklı yaklaştıkları görülmektedir.

Bu bağlamda;

-Sağlık hizmet bedellerini (SUT fiyat tarifesini) yeterince güncellemeyen, bu yolla daha az sağlık bedeli ödeyen SGK’nın; sigortalılardan alınan yüksek ek ücretleri anlayışla karşıladığı, süreçten önemli bir yakınmasının olmadığı bilinmektedir.

-Öteyandan kamu yönetiminde bu konuları düzenlemek konusunda yetkili/sorumlu konumda bulunan (milletvekilleri ve yüksek yargı organları başkan/ üyeleri vb.) GSS kapsamı dışına çıkarılmıştır.

Bunların özel sağlık kuruluşlarında ek ücret ödenmesi gibi milyonlarca yurttaşımızı ilgilendiren bir sorunları yoktur, bu sorunlara yabancıdır.

-Ayrıca kamu gücü/otoritesini kullanma yetkisi olan kimi kamu idareleri ile özel sağlık kuruluşları arasında sözleşme/protokoller imzalanmıştır. Bu sözleşmelerle kamu idarelerinin mensuplarına verilecek sağlık hizmet bedellerinde (kurumuna göre) değişik oranlarda indirim uygulanması karara bağlanmıştır.

Oysa kamu idarelerinin (milletvekilleri vb. için sağlanacak sağlık hizmetler dışında) bu tür (hasta ödemeli) bir sözleşme düzenleme yetkileri yoktur. Çünkü sözleşmede taraf olan kamu idarelerinin üstlendiği bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Üstelik sözleşme yapılan sağlık kurumunun nasıl, neye göre belirlendiği belli değildir. Sözleşme öncesi ilan yapılmamakta, açıklık ve rekabet tesis edilmemekte (AS: kurulmamakta) veya aynı koşulları kabul eden tüm özel sağlık kuruluşları ile sözleşme imzalanması yönüne de gidilmemektedir.

Bu tür sözleşmeler Türk Tabipleri Birliğinin onayından da geçmemektedir. (Diş hekimleri ile imzalanan sözleşmeler kimi yönleri ile DHO inceleme ve onayından geçmektedir.)

Kimi özel sağlık kuruluşlarının; kamu idareleri ile iyi ilişkiler kurmak, kurumlarının tanıtımlarını yapmak, prestij sağlamak, ek ücretlerle ilgili oluşabilecek tepkileri hafifletmek vb. amaçlarla bu sözleşmeleri imzaladıkları, yakın ticari (müşteri sağlanması) amaçlarının daha sonra geldiği anlaşılmaktadır.

Bu tür sözleşmeleri belirli kesimlere verilmiş “sus payı” biçiminde değerlendirmek olanaklıdır. Mevzuat uyarınca ürettiği mal ve hizmetlerde kendi mensuplarına bile indirim uygulayamayan kamu idarelerinin; kendilerine verilecek sağlık hizmetlerinde özel indirim uygulanması etik değerler açısından da uygun düşmemektedir.

(Örneğin uyuşmazlık durumunda davalarına bakmak durumunda olan yargı mensuplarına, yapılan ödemelerin gerçeğe uygunluğunu denetlemekle yetkili olan SGK Müfettişlerine özel indirimler uygulandığı görülmektedir.)

-Öte yandan kamu idarelerine ait kuruluşlardan beklenen sağlık hizmetini alamayan göreceli olarak maddi durumu iyi olan yurttaşlarımızın özel kuruluşlarından alacakları hizmetleri için “tamamlayıcı sağlık hizmeti” sigortası yaptırmaya başlamıştır.

Yukarıda açıklanmış nedenlerle anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarının sigortalılardan haksız ek ücret alma konularında herhangi bir sorunla karşılaşmadıkları, rahat hareket ettikleri bilinmektedir.

AKP iktidarınca, uygulamaya koyduğu “yeni ekonomik model” sonucu görülen haksız fiyat artışlarının önüne geçilmesi için denetimlerin yoğunlaştırılacağı ve yeni yasal düzenlemeler yapılacağı ifade edilmektedir. Ancak haksız fiyat artışlarıyla mücadele konusunda inandırıcı olunması, halkın güven ve desteğinin daha üst düzeyde sağlanabilmesi bakımından işe yürürlükte olan ve bugüne dek uygulanmadığı görülen yasalardan başlanılması, bu bağlamda geniş bir yurttaş kesimini ilgilendiren özel sağlık kuruluşlarına ödenen haksız ek ücretlerin denetiminin göz ardı edilmemesinde yarar vardır.

Bu arada sağlık konusundaki imtiyaz niteliğindeki ayrıcalıklara / haksız uygulamalara son verilmesi, toplumdaki adalet /eşitlik duygusunun pekiştirilmesine de gereksinim bulunmaktadır.
===========================
Dostlar,

Değerli dostumuz Sn. Esen, sorunu CİMER‘e de taşımıştır :

Twitter iletsi olarak paylaştığımız üstteki başvuru, 3 saat içinde 7 binden çok izleyicimiz tarafından okunmuştur : https://twitter.com/profsaltik/status/1473380247198478348?s=20

Bu uygulamalar çok boyutlu sorunlar doğurmakta ve sağlık hizmetlerine erişim ve kullanımda kabul edilemeyecek ölçekte eşitsizliklere yol açmaktadır. Oysa nitelikli sağlık hizmetlerine erişim temel bir insanlık hakkıdır (İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi md. 25 ve Anayasa md. 10, md. 56..)

Ayrıca Anayasanın 60. maddesi, “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.” içeriklidir. Özünde, GSS (Genel Sağlık Sigortası) prim = ek vergi temelli olup, kabul edilemez eşitsizlik en baştadır. Sağlık hizmetleri Anayasanın 56. maddesine göre devletin ödevi, yurttaşların hakkıdır. Sağlık giderleri adil vergi rejimine dayalı kamu gelirlerinden karşılanmalı, piyasalaştırılmamalı ve öncelik mutlak biçimde etkin – yaygın – nitelikli koruyucu sağlık hizmetlerine verilmelidir.

İnsanlar özelleştirilmiş – ticarileştirilmiş sağlık hizmetlerinin asla MÜŞTERİSİ değil, bu hizmetleri doğuşta hak eden saygın ve onurlu öznelerdir.

Sorunu gündeme taşıyan dostumuz Sn. Mahmut Esen’e, bize de yolladığı yazısı için teşekkür ederiz.

Sevgi ve saygı ile. 22 Aralık 2021, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Atılım Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Sağlık Hukuku Uzmanı, Siyaset Bilimi – Kamu Yönetimi (Mülkiye)
www.ahmetsaltik.net         profsaltik@gmail.com
facebook.com/profsaltik    twitter : @profsaltik

 

CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA 

CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA 
İLETİŞİM BAŞKANLIĞINA

25.11.2021 Günlü MGK Bildirisinin 2 numaralı paragrafında

  • TÜRKİYE’NİN İNŞA ETTİĞİ SAĞLAM ALTYAPI ÜZERİNDE, HEDEFLERİNE UYGUN ŞEKİLDE YATIRIM, ÜRETİM, İSTİHDAM VE İHRACAT ODAKLI EKONOMİ POLİTİKALARINI HAYATA GEÇİRME SÜRECİNDE KARŞILAŞTIĞI VE KARŞILAŞABİLECEĞİ SINAMALAR İLE TEHDİTLER DEĞERLENDİRİLMİŞ, CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINA HER ALANDA OLDUĞU GİBİ İKTİSADİ OLARAK DA GÜÇLÜ ŞEKİLDE ULAŞMA KARARLILIĞI TEYİT EDİLMİŞTİR.”açıklaması yer almıştır.

Medya organları, anılan açıklamayı; “ekonomik tehditler vurgusu dikkat çekti”, “ekonomi politikalarının karşılaştığı tehditler değerlendirildi”, “ekonomik tehditler masaya yatırıldı”, “bu artık ekonomik OHAL‘i işaret ediyor, ekonomi programa eleştiri getirenler, bundan sonra bir milli güvenlik sorunu olarak görülebilir” vb. biçimde değerlendirmekteler.

Akademik çalışma alanım “ekonomi ve ekonomi politikaları” olduğundan, emekli bir öğretim üyesi olarak, zaman zaman kimi medya organları alanım ile ilgili sorular yöneltmekte ve kimi kurumlar ve demokratik kuruluşlar, konferans vermem için, düzenledikleri açık oturumlara konuşmacı olarak çağırmaktadırlar.

Bu çağrılara uymam sırasında, çoğunlukla ekonomik karar sahipleri ile uygulamacıların “hoşuna gitmeyecek ve fakat, kavrarlarsa işlerine yarayacak” değerlendirme ve önermelerde bulunmaktayım.

Yayınlanan bildiride yer alan

  • “…EKONOMİ POLİTİKALARINI HAYATA GEÇİRME SÜRECİNDE KARŞILAŞTIĞI VE KARŞILAŞABİLECEĞİ SINAMALAR İLE TEHDİTLER…”

ve buna ilişkin değerlendirmeler ne anlama gelmektedir?

Bir düşün ve bilim insanı olarak, yürütülen ekonomi politikaları konusundaki karşıt gelebilecek düşüncelerim, “sınama ve tehdit” tanımı içine girip, yaptırım konusu olabilir mi?

Tedirginliğimin giderilmesi için, Bilgi Edinme Hakkı Yasası uyarınca yanıtlanmasını sunarım.

Saygılarımla. 26.11.2021
Prof. Dr. Mustafa Altıntaş

===================================
CİMER‘e, 26.11.2021 günü yapmış olduğunuz başvurunuz 2105710940 sayısı ile alınmıştır.

Millî Güvenlik Kurulu, Cumhurbaşkanımız Sayın @RTErdogan liderliğinde toplandı ve her türlü sınama ve tehditler bütüncül bir perspektifle ele alındı.

“Cumhuriyetimizin 100. yılına, her alanda olduğu gibi, iktisadî olarak da güçlü bir şekilde ulaşacağız!”

Fahrettin Altun
@fahrettinaltun

 

 

 

 

 

KANAL İSTANBUL İÇİN İTİRAZ DİLEKÇEMİZİ CİMER’e SUNDUK

KANAL İSTANBUL İÇİN İTİRAZ DİLEKÇEMİZİ CİMER’e SUNDUK

  • TÜRKİYE 1’den BÜYÜKTÜR!


İSTANBUL VALİLİĞİ ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ’NE,

İTİRAZ EDEN : Prof. Dr. Ahmet SALTIK (VN 156 979 76 0910)

Adres : Ankara Üniv. Tıp Fak. Cebeci Hastanesi Dikimevi, Mamak/Ankara.

KONU : İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün web sitesinde 23.12.2019’de halkın görüş ve önerilerine açıldığı duyurulan, TC Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca yapılması planlanan Kanal ile ilgili olarak hazırlanan ve İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunca yeterli bulunarak son biçimi verilen Çevresel Etki Değerlendirme Raporuna karşı itirazlarımın sunulması, ÇED Olumsuz Kararı verilmesi istemidir. Gerekçelerim jpg olarak eklenen dosyadadır.

Anayasanın 56. maddesine göre “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” Buna göre Anayasada, vatandaşların da çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek konusunda ödevli olduğu açıkça belirtilmiştir. Kanal İstanbul doğal çevreyi olumsuz etkileyecek, çevre ve halk sağlığını bozacak bir proje olduğundan Anayasal hak olan “sağlıklı çevrede yaşama hakkı”mın ihlal edilmesini kabul etmiyorum. Anayasal hak ve yetkilerimi kullanarak Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 11. maddesinin 4. fıkrası çerçevesinde ÇED Raporuna itiraz ediyor, proje için ÇED Olumsuz Kararı verilmesini diliyorum. 29/12/2019, Ankara,

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
**************
CİMER’den ekranda alınan yanıt aşağıdadır :

  • T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER)’ ne yapmış olduğunuz
    başvurunuz 1903053685 sayısı ile alınmıştır.
    Başvurunuz ile ilgili tüm işlemleri CİMER’in internet adresinden takip edebilirsiniz.

ÇED raporlarının kamuoyu bilgisine sunulduğu 10 gün içinde gerekli itirazları yapmalıyız.
Bu sayının 100 bini geçmesi gerek 02 Ocak 2020 günü mesai bitimine dek..

CİMER sayfasında başvuru metni için karakter sınırlaması var (sanırız 600). O yüzden dilekçemizin özetini word olarak ilgili kutuya koyduk, tam metin dilekçemizi ise sistemin isteğine göre jpg olarak iliştirdik.

Kısaltılmış metni yukarıda en başta verdik. jpg biçimli tam metin hemen üstte..
Dilekçenin word olarak tam metni ise aşağıda.

*****
İSTANBUL VALİLİĞİ ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ’NE, İSTANBUL

İTİRAZ EDEN​ : Prof. Dr. Ahmet SALTIK (VN : 156 979 76 0910)

Adres : Ankara Üniv. Tıp Fak. Halk Sağlığı AbD, Cebeci Hastanesi, Dikimevi, Mamak / Ankara.

KONU​​​                         : İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün web sitesinde 23.12.2019 tarihinde halkın görüş ve önerilerine açıldığı duyurulan, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan Kanal İstanbul Projesi (Kıyı Yapıları [Yat Limanları, Konteyner Limanları ve Lojistik Merkezler], Denizden Alan Kazanımı, Dip Taraması ve Beton Santralleri Dahil) ile ilgili olarak hazırlanan ve İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunca yeterli bulunarak son biçimi verilen Çevresel Etki Değerlendirme Raporuna karşı itirazlarımın sunulması, ÇED Olumsuz Kararı verilmesi istemidir.

İTİRAZLARIM​               :

İstanbul İli, Küçükçekmece Gölü – Sazlıdere Barajı – Terkos Gölü doğusunu izleyen güzergâhta yaklaşık 45 km uzunlukta, 20,75 m derinlikte ve 275 m genişlikte bir Kanal açılması için hazırlanan projeye ilişkin ÇED Raporuna, aşağıda belirttiğim nedenlerle itiraz ediyorum. Kanal İstanbul Projesi;

  • İstanbul’un yaşam destek sistemleri olan Kuzey Ormanları, su havzaları, su havzalarını besleyen su kaynakları, tarım ve mera alanları yok olacaktır,
  • İstanbul’un önemli su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı ve Terkos gölü yok olacaktır,
  • Doğal yaşam alanları ve ekosistem bozulacaktır,
  • Doğal ve arkeolojik SİT alanları, doğa parkları, milli parklar vb. koruma alanları yok olacaktır,
  • Yalnızca İstanbul’da değil, Trakya’ya dek tatlı suların beslediği tarım alanları yok edileceği için, bölgede tarım ve hayvancılık yapılamaz duruma gelinecektir,
  • ÇED Raporuna göre 1.155.668.000 m3 olan kazı materyalinin taşınmasıyla bozulan ekosistem halkın sağlığını tehdit edecektir,
  • Üç aktif fay hattının geçtiği bölgeye nüfus ve yapılaşma baskısı yükleyerek afet riskini artıracaktır.

ÇED Raporu, projenin olumsuz çevresel etkilerini dışlayacak (bertaraf edecek) değerlendirmeler içermemektedir, yukarıda açıklanan sakıncalara ilişkin kaygılarımı gidermekten uzaktır ve bilimsel yeterliği konusunda kuşku uyandırmaktadır. Bu Rapor ile Projenin yaşama geçirilmesi, 2872 sayılı Çevre Yasasının 3. maddesinde İdareye yüklenen görevlere aykırılık oluşturmaktadır.

1968 Tahran Bildirgesinde belirtildiği gibi “İnsan hakları ve temel özgürlükler bölünmez olduğundan, ekonomik, sosyal ve kültürel haklar tanınmaksızın, kişi hakları ve siyasal hakların tam olarak gerçekleşmesi olanaklı değildir.” Çevre, tüm hakların kullanılabileceği yaşam alanını ifade eder. Bu nedenle çevre hakkı tüm hak ve özgürlüklerin varlık ve geçerlik koşuludur. Haklar ancak yaşanabilecek bir ortamda kullanılabilir. 1982 Anayasasına “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” bölümünde 56. madde ile çevre hakkı konarak bu temel hak hukukumuza girmiş, anayasal kurum olarak da “çevre koruma” kavramı gelişmeye başlamıştır. Anayasanın 56. maddesine göre “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” Buna göre Anayasada, vatandaşların da çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek konusunda ödevli olduğu açıkça belirtilmiştir.

Kanal İstanbul doğal çevreyi değiştirerek olumsuz etkileyecek, bir başka deyişle çevre ve halk sağlığını bozacak bir proje olduğundan Anayasal bir hak olan “sağlıklı çevrede yaşama hakkı”mın ihlal edilmesini kabul etmiyorum. Anayasal hak ve yetkilerimi kullanarak Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 11. maddesinin 4. fıkrası çerçevesinde ÇED Raporuna itiraz ediyor;

  • proje için ÇED Olumsuz Kararı verilmesini diliyorum. 29/12/2019, Ankara,

Prof. Dr. Ahmet SALTIK

=====================================
AKP = Erdoğan‘ı bu akıl ve bilim dışı dayatmadan vazgeçmeye tarih önünde bir kez daha çağırıyoruz.

İstanbul’un = Türkiye’nin felaketine neden olan kişi olarak tarihe geçmek istemiyorsa..

Hani MİLLET iradesi her şeyin üstünde idi?

AKP = Erdoğan’a anımsatıyoruz :

  • TÜRKİYE 1’den BÜYÜKTÜR!

Sevgi ve saygı ile. 29 Aralık 2019, Ankara

Prof. Dr. Ahmet SALTIK MD, MSc, BSc
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Halk Sağlığı Uzmanı
Sağlık Hukuku Bilim Uzmanı – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net    profsaltik@gmail.com

 

AKP’NİN 17 YILDA SATTIKLARINI CİMER LİSTELEDİ!

AKP’NİN 17 YILDA SATTIKLARINI CİMER LİSTELEDİ!

T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMERCHP Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ ın “Özelleştirme Listesi” bilgi talebini yanıtladı. AKP iktidarı boyunca 17 yılda özelleştirilen kamuya ait yüzlerce tesisin listede yer aldığı görüldü.

Sözcü Gazetesi’nden Ali Ekber Ertük’ün haberine göre; Cumhuriyet’in birikimlerinin satışından elde edilen gelirler de TL ve dolar olarak tek tek açıklandı. CHP Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın bilgi talebini yanıtlayan CİMER şu bilgiyi verdi: 

“2002-2019 döneminde gerçekleştirilen uygulamalar kapsamında
11 liman,
98 elektrik
santrali,
50 tesis
ve işletme,
11 otel,
3.917 taşınmaz
 ve
araç muayene hizmetleri ile
maden ruhsatları
makine-teçhizat demirbaşlar
isim hakları
hizmet araçları ve
markalar

varlık satışı işletme ya da imtiyaz hakkı devri yoluyla özelleştirilmiştir.  % 50’nin üzerinde kamu payı özelleştirilen 60 kuruluş ile 159 ayrı işletmede çalışan 117. 380 personelden 44.555’i başka kuruluşlara geçti. Buralarda çalışan 72.825 kişiden 9.295’i ise işten çıkarıldı.
63.530 kişi
 de özelleştirilen yerlerde kaldı. CHP’li Kasap, 

  • 17 yılda Cumhuriyet’in birikimi yerli ve milli ne kadar kamu kuruluşu varsa elden çıkardı. Ülkenin geleceği ipotek edildi.” dedi.

İşte özelleştirilen tesis ve işletmelerden kimileri:

Enerji Santralleri   Şeker fabrikaları:   Tekel binaları:   HES’ler:   Fabrika ve Tesisler   Limanlar:   Madenler   Fabrika, Tesis ve Kamu Şirketleri
1 Ataköy Hidroelektrik Santrali 20 Kırşehir Şeker Fabrikası 30 Adana Sigara Fabrikası 45 Bayburt 123 Sümer Holding: 133 Mersin Limanı 144 Seyitömer Linyitleri İşletmesi 150 Sakarya Traktör Sanayi
2 Beyköy Hidroelektrik Santrali 21 Turhal Şeker Fabrikası 31 Ballıca Sigara Fabrikası 46 Çemişgezek 124 Mazıdağı Fosfat Tesisleri 134 İskenderun Limanı 145 Güney Ege Linyitleri İşletmesi 151 Ereğli Demir ve Çelik
3 Çıldır Hidroelektrik Santrali 22 Çorum Şeker Fabrikası 32 Bitlis Sigara Fabrikası 47 Girlevik 125 Adıyaman İşletmesi 135 Samsun Limanı 146 Murgul Bakır İşletmesi 152 Eti Alüminyum
4 Denizli Jeotermal Santrali 23 Elbistan Şeker Fabrikası 33 İstanbul Sigara Fabrikası 48 Bünyan 126 Malatya İşletmesi 136 Bandırma Limanı 147 Samsun Bakır İşletmesi 153 Eti Bakır
5 İkizdere Hidroelektrik Santrali 24 Muş Şeker Fabrikası 34 Malatya Sigara Fabrikası 49 Çamardı 127 TÜMOSAN İşletmesi 137 Derince Limanı 148 Yeniköy Linyitleri İşletmesi 154 Eti Elektrometalurji
6 Kuzgun Hidroelektrik Santrali 25 Erzincan Şeker Fabrikası 35 Tokat Sigara Fabrikası 50 Pınarbaşı 128 Bakırköy Konfeksiyon San. İşl. 138 Salıpazarı Limanı (Galataport) 149 Bursa Linyitleri İşletmesi 155 Eti Gümüş
7 Mercan Hidroelektrik Santrali 26 Erzurum Şeker Fabrikası 36 Yavşan Tuzlası 51 Sızır 129 Çanakkale Sentetik Deri İşletmesi 139 Tekirdağ Limanı 156 Eti KromGübre Fabrikaları
8 Tercan Hidroelektrik Santrali 27 Afyon Şeker Fabrikası 37 Ayvalık Tuzlası 52 İznik-Dereköy 130 Diyarbakır İşletmesi 140 Çeşme Limanı 157 PETKİM
9 Engil Gaz Türbinleri Santrali 28 Bor Şeker Fabrikası 38 Çamaltı Tuzlası 53 İnegöl-Cerrah 131 Beykoz Deri ve Kundura İşletmesi 141 Kuşadası Limanı 158 HAVELSAN
10 Seyitömer Termik Santrali 29 Alpullu Şeker Fabrikası 39 Çankırı Kaya Tuzlası 54 Suuçtu Çağ 132 Sarıkamış Ayakkabı İşletmesi 142 Dikili Limanı 159 THY
11 Kangal Termik Santrali 40 Tuzluca Tuzlası 55 Otluca 143 Trabzon Limanı 160 TELEKOM
12 Yatağan Termik Santrali 41 Sekili Tuzlası 56 Uludere 161 TÜPRAŞ
13 Murgul Hidroelektrik Santrali 42 Kağızman Tuzlası 57 Adilcevaz
14 Çatalağzı Termik Santrali 43 Kaldırım Tuzlası 58 Ahlat
15 Kemerköy Termik Santrali 44 Kayacık Tuzlası 59 Malazgirt
16 Yeniköy Termik Santrali 60 Varto-Sönmez
17 Orhaneli Termik Santrali 61 Değirmendere
18 Tunçbilek Termik Santrali 62 Karaçay
19 Soma Termik Santrali 63 Kuzuculu
64 Turunçova- Finike
65 Besni
66 Derme
67 Erkenek
68 Kernek
69 Kayadibi
70 Kovada
71 Hasanlar
72 Ladik-Büyükkızoğlu
73 Durucasu
74 Arpaçay-Telek
75 Kiti
76 Göksu
77 Berdan
78 Kısık
79 Bozkır
80 Ermenek
81 Koçköprü
82 Engil
83 Erciş
84 Hoşap
85 Haraklı-Hendek
86 Pazarköy-Akyazı
87 Bozüyük
88 Kayaköy
89 Esendal
90 Işıklar
91 Dere
92 İvriz
93 Fethiye
94 Manavgat
95 Doğankent
96 Kürtün
97 Torul
98 Gönen
99 Karacaören
100 Kadıncık
101 Şanlıurfa
102 Adıgüzel
103 Kemer
104 Almus
105 Köklüce
106 Yenice
107 Suçatı
108 Değirmendere
109 Karaçay
110 Kuzuculu
111 Anamur
112 Silifke
113 Bozyazı
114 Mut-Derinçay
115 Zeyne
116 Menzelet
117 Kılavuzlu
118 Manyas
119 Sütçüler
120 Tohma
121 Dinar
122 Çine

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 26.07.2018

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 26.07.2018

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE

 KAFİR

Türkiye Gazetesi yazarı Osman Ünlü, Sünni olmayanların kafir olduğunu yazdı.
Bunlar kafi-r…

KUTLAMA
MSB Akar, yeni görevini kutlamak için Dağbaşı üs bölgesini seçmiş.

  1. Siyasetin içine sokulan askerlik,
  2. Milli birliği ve dayanışmayı yok eden bedelli askerlik.
    Ne kadar kutlasa azdır…

KEK
MSB Akar, üs ziyaretinde askerlere kek götürdü, birlikte yediler.
Seyyar millet kıraathanesi…

EĞİTİM
MEB Selçuk, eğitimi sistemini baştan değiştireceklerini açıkladı.
Zaten “milli” eğitim kalmadı.
Milli olmayan değişim çöreklendi…

ASKERLİK
Bedelliden sonra askerlik süresi (28 gün-21 gün) de sorun oldu.
Sanki askerlik kaldı da…

KRİZ
Hollanda’nın Aile Bakanı Kaya’yı sınır dışı etmesi ile başlayan kriz çözülmüş.
Nasıl mı?
Çok büyük devletiz ya, her zamanki gibi geri adımla…

ATATÜRK
Zavallı bir kadıncağız Anıtkabir’de Atatürk’e hakaret edip, kendini videoya çekmiş.
Bu tipler varken kimsenin .ok kıyaslamasına gerek yoktur…

ÖLDÜ
5 No.lu KHK ile DDK’na tüm kurum ve kuruluşlarda her kademedeki kişileri görevden alma yetkisi verildi.
Demokrasinin ruhuna fatiha!…

YÖNTEM
Güllü Sel isimli Adanalı vatandaş AKP ve RTE’ye oy verdiğini gösteren fotoğrafları kullanarak CİMER’e iş başvurusu yaptı.
Geçerli yöntem…

KAVGACI
“Mecliste kavga etmeye gelmedim” diyen AKP milletvekili futbolcu Alpay daha ilk haftada kavgaya karıştı.
AKP tutarlılığı…

MELEK
Diyanet’in Aile Dergisi Temmuz -2018 sayısında “dünyayı meleklerin döndürdüğü ve yörüngede tuttuğunu, meleklerin elektriğe benzetilebileceğini yazıldı”
Dergiyi melekler çıkarıyor olmalı…