Etiket arşivi: “Çevre ve Halk Sağlığı”

Trakya Halkı Ölüyor : Ergene ırmağı ölüm saçıyor!


Trakya Halkı Ölüyor : Ergene ırmağı ölüm saçıyor!

Dostlar,

Lüleburgaz’dan dostumuz Sn. Hakan DEDEOĞLU aşağıdaki çığlık mektubunu iletiyor.
İbretle okuyalım..

  • Trakya Halkı Ölüyor : Ergene ırmağı ölüm saçıyor!

Önceki hafta, bu uyarıyı yapan Edirne Devlet Hastanesi uzmanlarından
Dr. Dilek Tuncer’in (öğrencimizdi..) Edirne Valisince görevden alınmasını
açıkça hukuk dışı bir zulüm – keyfilik – terör olarak ilan etmiş ve kınamıştık.
Dr. Tuncer’in derhal görevine iade edilmesini istemiştik. Nitekim öyle oldu
ve Sağlık Bakanlığı denetçisi Dr. Tuncer’i görevine iade etti.
(Edirne Valisi; kanser uyarısı yapan doktoru görevden aldı)

Şimdi ise tüm yaşamı Trakya’da (Lüleburgaz’da) geçen, Endüstri Mühendisi ve
çevre gönüllüsü – çalışanı, TEMA Vakfı eylemcisi dostumuz Hakan Dedeoğlu
acı gerçekleri yazıyor..

Mızrak çuvala sığar mı? Bu bağlamda çok sayıda bilimsel araştırma var elde.
Edirne valisi hışımla bir devlet memurunun üzerine gideceğine görevini yaparak Anayasa md. 56‘daki yükümünün gereğini yapsın! Halkla işbirliği yapsın. Anayasa md. 56’yı okusun. Orada çevreyi koruma ve geliştirmenin Devlete ve yurttaşa ortak hak ve ödev – yüküm olarak verildiğini görecektir. Yurttaş Dedeoğlu, Yurttaş Dr. Dilek Tuncer (Tucer) Anayasal görev – yükümlülük ve haklarını kullanıyorlar.

Tersini yapmaları istenmeyendir, Anayasal görevini savsaklamaktır.

3 hafta sonra 20-24 Ekim 2014 günlerinde Edirne’de yapacağımız 17. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi‘nde bu konuları konuşacağız. Kongre konusu “Çevre ve Halk Sağlığı” Edirne Valisini de, Kırklareli ve Tekirdağ valilerini de bekleriz. Bilimsel araştırmaların sonuçlarını dinlesinler ve durumun ne denli ciddi – ivedi olduğunu
bir kez daha görüp hemen gereğini yapsınlar dileriz..

1988 – 2004 arasında 16 yıl Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde hizmet veren
bir öğretim üyesi olarak biz de yöre sorunlarını yakından biliyoruz. Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği’nde, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı olarak üniversitede
bu sorunlarla hep içiçe olmuştuk..

Sevgili Hakan Dedeoğlu arkadaşımızın ciddi uyarıları ve önerileri aşağıda..

Sevgi ve saygı ile.
02.10.2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Trakya Halkı Ölüyor : Ergene ırmağı ölüm saçıyor!

Hakan_Dedeoglu_Luleburgaz

 

 

Hakan Dedeoğlu

 

 

Ergene Nehri’nin doğduğu noktadan, denize döküldüğü noktaya kadarki
283 km’de yaşanan kirliliklere Edirne Valisi Şahin “dur” dedi! 

Doğduğu noktada, suyu içilebilir olan ve ergenlikdoğurganlık, üretkenlik gibi anlamlara gelen Ergene’nin, Tekirdağ İli itibarıyla zehirlemeye, yok etmeye başlaması çok ciddi bir sorundur. Ülkemizin belki de en kirli nehri olan Ergene, ilk önce Trakya’nın, sonra da Türkiye’nin sorunudur. Bir zamanlar bereket saçan Ergene, artık ölüm saçmaktadır.

Kanser hastaları ölümden uzak durabilmek için mücadelelerine her yeni günde, yeniden başlamaktalar. Edirne’de Trakya Üniversitesi, İstanbul’da ise Çapa ve
Cerrahpaşa’da hastalıklarına çare aramaktalar. Parası ve imkanı olan mücadelesine devam ederken, parası ve desteği olmayanlar ne yazık ki mücadeleyi sürdürememekteler. Sanıyorum bu yaşananları da bazı yöneticiler “kader” diye niteleyeceklerdir; ancak bizler bunu kabul edemeyiz. Tüm bu yaşananların sebebi açıktır: Genel ve yerel iktidarların sorumsuz tavrı ve çoğunluğun sessiz kalışı…

Bölgemizdeki sorunlar apaçık ortadayken, ‘Ergene Nehri’nin suyuyla yetişen ürünler kanser yapıyor’ diyen sorumluluk duygusu sahibi bir doktor geçen hafta Edirne Valisi tarafından görevinden alındı!

Neden sonra, Edirne Valisi Şahin, görevden uzaklaştırdığı Dr. Tucer’i görevine
iade ederken -etmek durumunda kalırken- görevden uzaklaştırmaya kansere ilişkin açıklamanın değil, açıklamanın izinsiz ve bilimselliği kanıtlanmamış verilere dayandırılarak yapılmasının yol açtığını ifade etti. Ergene ve Meriç sularıyla sulanan ürünlerde kimyasal atık maddelere rastlandığı yıllardan beri bölgede yapılan akademik çalışmalarla birçok kez kanıtlandı. Bu gerçek bir yana, Trakyalılar olarak, aslında Vali Bey’e teşekkür borçluyuz. Doktor Tucer’in görevini yapmasına müdahale ederek Ergene’nin yıllardan beri artarak devam eden sorununun gündeme gelmesini sağladı! Daha sonra baktı ki olay değişik ve müfettiş raporu farklı, geri adım attı ve doktoru tekrar görevine iade etti.

Bundan sonra, Vali Bey’in gelişmelerin tüm safhalarıyla ilgilenmesi ve bu konuda gösterdikleri duyarlığı her yönüyle devam ettirmesi ve görev sorumluluğu yerine getirerek halkın sorumlarını dikkate alması koşul olmuştur. Çünkü kamu görevlisinin sorumluluğu sorunların izlemcisi olmaktır, sorunları izleyenleri sindirmeye çalışmak olmamalıdır. Gerçeklerden kaçarak kurtulamayız. Ertelemek de çözüm olamaz. Trakya’da yaşananlar insanımızın yazgısı olmamalıdır. Siyaset, erkin tahakkümünde değil, halkın yararının peşinde olmalıdır.

Yaşanan gelişmelerin ardından, İpsala Çeltik Üreticileri Birliği de bir basın açıklaması yaparak yapılacak açıklamalarda çeltik üreticilerinin de durumlarının dikkate alınması gerektiğini ve herhangi bir bilimsel veriye dayalı olmaksızın gelişigüzel bir şekilde önüne gelen herkesin açıklama yapmasını uygun bulmadıklarını ifade etmişler. Sonrasında onlar da Dr. Dilek Tucer hakkında İpsala Cumhuriyet Başsavcılığı’na
suç duyurusunda bulunmuşlar.

Açıktır ki, paydaşlardan herhangi birinin zarar göreceği bir düzenlemeyi savunmak olanaklı değil. Ancak “pirincimizde sorun yok” diyerek sorumluluktan sıyrılmamız da maalesef olanaklı değildir. Görmekteyiz ki, bugün ülkemizde en kolay şey ölmek! Karşılaşılan sorunlar o denli çok ki insanlarımız çaresizlik içinde oradan oraya koşturuyorlar.

Gerçekler böyle ise tüm taraflara sormak durumundayım:

Trakya Üniversitesi Onkoloji Servisi’ndeki (Kanser tedavi merkezinde) hasta sayısı
her geçen gün neden artmaktadır? Bu konudaki sorumluluk kimlerindir?
Ayrıca Trakya’daki 3 İlden en çok kirliliği üreten Tekirdağ İli olduğuna göre;
Edirne Valisinin Ergene’deki kirlilik nedenlerini Kırklareli ve Tekirdağ valileri ile görüşmesi gerekmez mi? Sorunları görmek, çözmek ve sağlıklı şekle sokmak yöneticilerin görevleri değil midir? Gelinen noktada Ergene’nin kirlenme nedeni
ne yalnızca görevden alınan doktordur, ne bizleriz ne de tek başına şudur budur!

Trakya’daki kirlilik ortalama 40 yıllık bir geçmişe dayanmaktadır. Trakya’da 1970’li yıllarda başlayan kirlilik, İktidarlar değişse de yanlış uygulamalar sonucunda bu noktaya ulaşmıştır. Bu şekilde sürerse sonuç daha da kötüye gidecektir. Trakya Üniversitesi’nde binlerce insanımıza kanser konusunda hizmet verilmekte olduğu bilinmektedir.
Sağlık Bakanı Edirneli (AS: Dr.Mehmet Müezzinoğlu) olduğundan, kendisinden beklentimiz açıktır. Bu konuda gerekli yatırımların hızla gerçekleştirilmesi gerekmektedir. İnsan yaşamında hiçbir konu sağlıktan daha önemli değildir.

Konu, siyaset üstü olup insanımızın geleceği açısından çok önemlidir.Konu ile ilgili olarak daha 1999’da TEMA Vakfı bünyesinde Ergene Nehri’nin doğduğu noktadan başlayarak, Lüleburgaz’ın Ovacık Köyü’ne dek noter ve basın kuruluşları huzurunda
13 noktadan alınan toprak ve su örneğinin İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yapılan analizler sonucunda nehir suyunun son derece kirli (hatta kirlinin ötesinde kötü durumda) olduğu kanıtlanmış ve bu durum basınla paylaşılmıştır.

Daha sonra TEMA Vakfı olarak, 2005 yılında, Lüleburgaz’ın içinden geçen dereden noter eşliğinde üç noktadan aldığımız su örneklerini İstanbul Teknik Üniversitesi’ne gönderdiğimizde çıkan olumsuz sonuç da yine ciddiye alınmamıştı.

“Ben gelirsem en iyisini yaparım” hamasi siyaseti ne yazık ki bölgeyi bu hale getirmiştir. Çözüm bulmak için dürüst ve içten olmak gerek şarttır. Yeter şart ise bunun için
belli bir bilgi birikimi ve kapasitenin bulunmasıdır.

Geçtiğimiz Mart ayında da HaberTürk TV’den İlknur Adalı ile birlikte Ergene Nehri’ndeki sorunlarla ilgili olarak, Çorlu Sağlık Mahallesi’nden ve sonrasında Uzunköprü’den aktardığımız görüntülerle sorunları yeniden gündeme taşımıştık.

Trakya’nın atardamarı olan Ergene’nin kirlilikle beraber toplardamara dönüşmüş hali, bölge insanının içinde bulunduğu durumu özetlemektedir. Topraktaki verimlilik
yok edilmekle, bununla birlikte, insanlarımız hızla ölmektedir. Bu, intiharın bir başka biçimidir.

Sanayileşmeyle birlikte Çerkezköy’den, Trakya’ya giren kirlilik Çorlu’ya, Muratlı’ya, Lüleburgaz’a doğru yayılmıştır. Yıllarca iş-aş konusunun yanlış anlaşıldığı artık açıktır. İstihdam yaratmak adına başlatılmış gibi gösterilen süreç, Trakya halkını yok eden bir şekle dönüşmüştür. Bugün yaşananlar ne yazık ki “İstanbul’un taşı toprağı altın” diyen zihniyetin neden olduğu sorunların uzantılarıdır. Öncelikle İstanbul’u yok edenler, gelinen noktada Trakya’yı bitirme yarışı içindedir.

Trakya’daki kirlilik algısını yönetenler geçmiş yıllarda olduğu gibi bu kez de farklı bir atak ile zaman kazanıyorlar ve bunu da ne yazık ki başarıyorlar! Buna engel olabilmek adına, ben, tüm tarafları bir bütün halinde hareket ederek bölge zenginliklerimize
sahip çıkmaya davet ediyorum. Bunlardan biri olan çeltik üretiminin önemi konusunda daha tutarlı stratejiler uygulamalı ve sorunu açıklık içinde halkımızla paylaşmalıyız. Trakya Üniversitesi’nin pirinç konusunda yaptığı inceleme sonuçlarını halkımızla paylaşması gerekir. Yerel pirinç üretiminin yerine ithalat yoluyla getirilen ürünlerin
kendi ürettiğimizden daha sağlıklı olduğunu da düşünmüyorum. Ancak kendi topraklarımıza sahip çıkmadığımız zaman bölge çıkarlarımızı korumak olanaklı olmayacaktır. Pancar üretiminde yaşanılan sorunlar pirinç üretiminde yaşanmamalıdır.

Trakya’nın topraklarını – sularını talan edenler, kirletenler ne yazık ki bizlerle birlikte değiller. Kirlettiği bu topraklarda oturmayanların bölge insanının sorunlarını algılama şansı olamaz! Bu yüzden bizim yaşadıklarımızı yaşamıyor ve bizleri
kesinlikle anlamıyorlar.

Ancak şu bilinmelidir ki; un temelli ürünler, pirinç ya da öbür birçok ürün açısından hepimiz aynı gemideyiz. Tüm bu sorunlarla yüzleşme zamanı gelmedi mi?
Geldi de geçiyor bile!

GELECEĞİNE SAHİP ÇIK!

Hakan Dedeoğlu  
LÜLEBURGAZ