Etiket arşivi: çantasının aranması hukuken mümkün değildir ve bu bir suçtur

İSTANBUL BAROSU : AVUKAT OLAĞAN ŞÜPHELİ OLARAK GÖRÜLEMEZ!

Istanbul_Barosu_Logosu
AVUKAT YARGININ, ADALETİN ve
ADLİYENİN AYRILMAZ BİR PARÇASI OLUP,
GÜVENLİK YÖNÜNDEN BİR TÜR
“OLAĞAN ŞÜPHELİ” OLARAK GÖRÜLEMEZ!

 

Öncelikle bir terör saldırısı sonucunda görevi başında şehit edilen Cumhuriyet Savcısı
Mehmet Selim Kiraz
’ı bir kez daha rahmetle anmakta ve bu saldırıyı bir kez daha
güçlü bir biçimde kınamaktayız. Acımız büyüktür.

Yaşanan bu olayın yarattığı psikolojik travma ve güvenlik kaygısının farkındayız ve bu kaygıyı paylaşmaktayız. Gerçekten adliyenin güvenliği, hakim, savcı, avukat, diğer adliye çalışanları
ve yurttaşlar bakımından ortak ve genel öneme sahip bir sorundur. Bu nedenle bu güvenlik sorununun; adliyenin işleyişini bilmeyen birtakım yetkililerin bilgisizlik veya siyasal kaygılarla verdiği “buyruklar” ile değil; eşitlik, dayanışma ve karşılıklı saygı temelinde, yargı camiasının bileşenlerinin birlikte oluşturacağı ortak bir akıl ve diyalog ile çözülebileceğine inanmaktayız.

Bununla birlikte, yaşanan elim olayın ve bunun ortaya koyduğu güvenlik zaafının;
avukatların yargının kurucu unsurlarından birisi olduğu gerçeği unutularak,
yalnızca ve temelde avukatların adliyeye girişi ile ilintilendirilerek, yaşanılan olayın haksız ve dayanaksız biçimde faturası avukatlara çıkarılarak, avukatlar birer “olağan şüpheli” şeklinde görülerek, hedef tahtasına konarak, bugün olduğu gibi adliyede bir tür “sıkıyönetim” rejimi uygulayarak giderilebileceği vehimine dayalı anlayış ve uygulamayı kabul edebilmemiz mümkün değildir.

Yaşanan terör olayı ve saldırısının, avukatlıkla, avukatlarla hiçbir ilgisi bulunmamasına karşın, günlerdir kimi basın-yayın organlarında ve birtakım yetkililerin açıklamalarında, sistemli olarak bir algı operasyonu ve kara propaganda ile tüm sorumluluğun avukatlara yöneltilmesi,
onurla taşıdığımız cübbenin sorumlu tutulmaya çalışılması, avukatların hedef haline getirilmesi çabaları kaygı verici bir boyuta ulaşmıştır. Bu şekilde avukatlar ve savunma kriminalize edilmeye, yargı camiasının dışına itilmeye, görev yapamaz hale getirilmeye, itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Bundan en büyük zararı, hak ve özgürlükleri ihlal edilen, hak arama yollarını kullanmak durumunda olan yurttaşların ve hukuk sisteminin göreceğini anımsatmak isteriz. Güçlü bir adalet sistemi ancak güçlü bir avukatla mümkündür.

Bu çerçevede bugün Çağlayan Adliyesinde, özellikle C Kapısında yaşananlar, avukata yönelik kanunsuz, hukuksuz, onur kırıcı muameleler asla kabul edilemez.

Şöyle ki  ; Adliyeye giriş yapan (AS: giren) pek çok görevliden farklı olarak avukatlar,
taklidi olanaklı olmayan, güvenlikli bir akıllı kartı okutmak ve bu bilgilerin ekrana yansıması ile duyarlı kapıdan giriş yapmaktadırlar. Ancak bunun dışında, avukatların üstünün, çantasının aranması hukuken mümkün değildir ve bu bir suçtur. Nitekim 5188 sayılı yasanın 7. maddesi özel güvenlik görevlilerine böyle bir yetki vermediği gibi, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 58. maddesi, tıpkı hakim ve savcılar bakımından 2802 sayılı Kanunun 88. maddesinde olduğu gibi, böyle bir uygulamayı genel kolluk bakımından ve PVSK’nun ek-9.maddesi bakımından bile olanaklı kılmamaktadır.

Hal böyleyken bugün anılan adliyenin girişlerinde, bu şekilde hukuka aykırı işlemlere girişildiği, avukatın üstünün ve çantasının aranmaya çalışıldığı, kimi kolluk amir ve görevlilerinin
bu konuda son derece umursamaz ve ısrarlı davrandıkları, zaman zaman avukatın onur ve saygınlığını zedeleyecek davranışlara yöneldikleri, daha vahimi çevik kuvvet olarak anılan
polis memurlarının bazı meslektaşlara fiziksel müdahalede bulunma cüretini gösterdiklerine tanık olunmuştur. Üstelik bütün bu hukuksuz ve onur kırıcı muamelelere bağlı olarak,
adliyenin dışında avukat meslektaşların girişlerinde uzun kuyruklar oluştuğu, meslektaşların duruşmalarına zamanında giremediği görülmüştür. Ne yazık ki, sorundan, Başsavcılığı haberdar etmemize karşın, gerekli ve yeterli müdahalenin yapılmadığı üzüntüyle görülmüştür.
Mesleğini icra ettiği adliyeye adeta potansiyel bir suçlu gibi alınmaya çalışılan avukatların, dışarıya yansıyan uzun kuyrukları, genel olarak yargı camiası bakımından onur kırıcı ve
kabul edilemez bir durumdur.

Meslektaşlarımıza yönelik bu muamele ve saldırıları mazur göremeyiz.
Kaldı ki, güvenlik görevlilerince gerçekleştirilen engellemeler;

– hürriyeti tahdit,
– iş ve çalışma hürriyetini tahdit ve
– kasten yaralama suçlarını
oluşturmaktadır.

Bu konuda İstanbul Barosu olarak her türlü yasal girişimlerde bulunulacak ve takipçisi olunacaktır. Hiç kimsenin savunmanın temsilcisi ve TCK’nun 6. maddesine göre yargı görevi yapan avukatlara fiziksel temas veya benzeri tacizde bulunamayacağını, mesleksel faaliyet alanı olan adliyeye girişinin engellenemeyeceğini, bu tür girişimlerin gerekli karşılığı göreceğini, ilgililer hakkında her türlü yasal ve idari başvurularda bulunulacağını da belirtmek isteriz.

Bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, adliyeler birer ticarethane veya alışveriş merkezi değildir. Adliyenin asıl ve gerçek işlevi, adalet dağıtılmasıdır. Avukat da bu sürecin bir parçasıdır.

Avukatlık Kanununun 2/3. maddesi uyarınca; yargı organları, emniyet makamları, öbür kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Bütün bu hükümlerden ve mesleğin niteliğinden çıkan sonuç şudur ki;
avukat adliyenin asli bir yapı taşıdır.

Bu nedenlerle, haklı bir güvenlik kaygısından hareketle, avukatlar hakkında sistemli bir biçimde geliştirilen algı operasyonları ve kara propagandanın etkisinde kalınarak, yargıç ve savcılara yapılamayacak, yapılmasını da asla kabul etmeyeceğimiz bir işlem ve karışmanın avukatlara yapılmaya kalkışılması, Baromuzca kabul edilebilecek bir durum değildir.
Bu tür “panik uygulamalar” sorunu çözmeyeceği gibi, güçleştirecektir.

Kimse, yaşanan son olayın duyarlığı karşısında hissettiğimiz acı, üzüntü ve güvenlik kaygısı ışığında Baromuzun sergilediği yapıcı ve soğukkanlı tavrı farklı yorumlamaması,
meslek onurumuzun korunması bakımından İstanbul Barosu’nun gücü ve kararlılığını
test etmemesi gerekir. Bu gibi olaylar karşısında suskun kalmamız, meslek onurumuz ve saygınlığımızdan ödün vermemiz beklenmemelidir. Bu tür davranışlar, kalıcı bir çözümü zorlaştıracağı gibi, yargı bileşenlerinin sergilemesi gereken birlik ve dayanışma ruhunu, karşılıklı saygı ve güven ortamını derinden sarsabilecektir. Baromuzun gösterdiği duyarlığı, yargıç ve savcılarımız başta olmak üzere tüm yetkililerden de beklemek hakkımızdır.
Nasıl ki Barolarımız, şehit Cumhuriyet savcımıza yönelik saldırıyı tüm yargı camiasına yönelik kabul etmişse, meslektaşlarımıza ve mesleğimize kolluk tarafından yöneltilen bu tür muamele
ve saldırılar için de, hakim ve savcılarımızın aynı düşünce ve kabul içinde olması,
kolluğun bu hukuksuz davranışlarının engellenmesi açısından gerekli tedbirleri alması gerekir.

Hepimizin ortak kaygısı olan güvenlik sorununun çözümünde kırmızı çizgimizin,
yargı görevi yapan öbür paydaşlarımızla eşit işlem ve meslek onurumuz olduğunun
bilinmesini isteriz.

Kamuoyuna ve meslektaşlarımıza saygı ile duyurulur. 03 Nisan 2015

İSTANBUL BAROSU BAŞAKANLIĞI
http://www.istanbulbarosu.org.tr/

========================================

Dostlar,

İstanbul Barosunu ve değerli başkanı sayın Doç. Dr. Ümit Kocasakal’ı
destekleyerek ve alkışlayarak
basın açıklamasını paylaşıyoruz..


 

Bu arada bir de, çoook kıdemli bir hekim olarak önemli sorumuz ve katkımız var :

  • Öldürülen savcı Mehmet Selim Kiraz’ın bedeninde değişik yönlerden alınan 10 dolayında kurşun yarası ne anlama gelmektedir? Hani bitişik atış idi?
  • Neden, birkaç saat sonunda hemen çatışmalı sıcak operasyona girişilmiştir?
    Beklenmesi eylemcilerin aleyhine, güvenlik güçlerinin lehine olmayacak mıydı?
  • AKP İktidarı neden alelacele yayın yasağı getirmiştir; korku dağları mı sarmıştır??
  • Neden alelacele otopsi sonrası cenazeler gömülmüştür?
  • Batı ülkelerinde gömme için hiç acele edilmemekte, yargılamanın ilk günlerinde mahkemece sorulabilecek beklenmedik, akla sonra gelebilen soruların yanıtlanabilmesi, yeni çıkabilecek kantlar karşısında ek post-mortem (ölüm sonrası) incelemeler ve bilgi gereksinimi düşünülerek
    1 hafta dolayında beklenmektedir..
  • Bu olay da, kimilerince kurgulandığı gibi hep karanlıkta mı kalacak / bırakılacaktır?

Bir an önce Hukuk lütfen!

Ülke nefes alamıyor, boğuluyoruz,
mutlak anlamda can güvenliği istiyoruz; hemen!

Sevgi ve saygı ile.
05 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com