Etiket arşivi: Canan Kaftancıoğlu

ÇARŞAMBA İĞNELERİ – 18 Mayıs 2022

Türk Vatandaşı Naci BEŞTEPE                          

MÜRİT

Tayland’da 74 yaşındaki tarikat lideri Tawee Nanlan müritleri ile ormanda bir tören gerçekleştirdi. Törene katılan müritleri Nanlan’ın dışkısını yiyip idrarını içti. Müritlerinden 1’i çocuk 11 kişi öldü.

Bizdekiler henüz yemek artıkları ile idare ediyor…

SATIŞ

Karamollaoğlu, AKP’nin konut kredisi paketinin vatandaşın ev sahibi olması amacıyla değil büyük firmaların konut satması amacıyla çıkartıldığını kaydetti.

Vatandaşa satış yerine vatandaşı satış…

GÜVEN

Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, ülkesinin ABD ile imzaladığı Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması’nın kendilerini güvende hissetmeleri için bir araç olduğunu söyledi.

Kendi ulusuna ve onun gücüne güven yoksa güvenlik de, gelecek de yoktur…

DÖNÜŞ

Bahçeli, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın genel af kararının ‘mühim’ ve ‘geri dönüşleri kolaylaştırıcı’ olduğunu söyledi. Bahçeli, ‘Bu kapsamda  hükûmetin uygulayacağı her politikayı sonuna kadar destekleriz’ dedi.

Destekler de tek adamın inadı inat… (AS: “TEK ADAM” ın eli kolu bağlı kendi  hatasıyla)

BEĞENİ

Bartın İl Müftüsü Abdülcelil Çakar, müfettişlerin dört kez kınama cezası verilmesi ve görevden alınması doğrultusundaki raporuna karşın yedi aydır göreve devam ediyor.

Bu devirde böyle başa böyle müftü…

YEĞ

TÜRGEV Yönetim Kurulu Üyesi ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı olan Kübra Güran Yiğitbaşı Afyonkarahisar Valiliğine atandı.

  • Türkiye’nin ilk başörtülü valisi oldu.

Türbanı değil başı önemsenerek yeğlendiğini umarım…

ACIKLI

İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, Türkiye’de toplam yabancı sayısının 5,497,733 kişi olduğunu açıkladı. Bu rakamların dışında kaçak, göçek kaç sığınmacı olduğu sorusuna ise
Bunu yüzde 100 kimse bilemez” cevabını verdi.

Vah Türkiye’m!..

YAĞMA

Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin (TDİ) yönetim kurulunda yalnızca bir kişi denizcilikle ilgili bir bölümden mezun. Özelleştirilen liman yönetimlerine de AKP’li eski vekiller, Cumhurbaşkanlığı ve bakanlık çalışanları atanmış durumda.

Han-ı yağma…

DÜNYA

Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanı Bilgin, ”Enflasyon fevkalade ciddi boyutlarda, Türkiye’de enflasyon yüzde 70’e dayandığını biliyoruz, dünyada da öyle.”

Dünya derken, öbür dünya mı acaba?..

HAKİM

Canan Kaftancıoğlu dokuz yıl önce attığı tweetler yüzünden açılan davalarda  mahkum edildi ve siyasetten yasaklandı.

Ankara’da hakimlere hakimler var…

MAĞRUR

Bülent Arınç, Kaftancıoğlu davası ile ilgili olarak, ”Dünün mağdurlarının mağrur ifadelerle yaşanan hukuksuzluklara gözünü yumması kamu vicdanını yaralamaktadır” dedi.

Adres belli…

DEĞİŞ

Yargıtay’ın Balyoz davasında 7 sanık için verilen beraat kararını bozmasının ardından yeniden yapılan yargılamada, bir gün önce değiştirilen duruşma savcısı bozma kararına uyulmasını talep etti.

Bir çizgi film vardı, “Değiş tonton” denince biçim değiştiriyordu…

KAHRAMAN

Nagehan Alçı, 1920 ve 1930’ların CHP’si döneminde olsaydı, CHP muhaliflerini destekleyeceğini söyledi.

Varsayım kahramanlığı…

YASSAH!

Eskişehir Valisi gençlerin festivalini güvenlik gerekçesiyle yasakladı.

KİEV valisi mi?..

BABA

CHP’li Gürsel Tekin, “Burada bir milyon Suriyeli çocuk doğdu. Bunlar bizim çocuklarımız. Onları nasıl entegre ederiz bunu düşünmemiz lazım” dedi.

Suriyeli kadınlarla yakınlığımız yok ki çocuklar bizim olsun…

ŞAHLANIŞ

Akaryakıta yılbaşından bu yana 16 kez zam geldi, benzinin litresi 6 ayda %131 arttı.

Arabasını kullanabilen şahlanır…

HEZİMET

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na sözleşmeli personel alımında KPSS birincisi mülakatla 175’inci yapılırken 172. sıradaki birinci, 214. sıradaki ikinci, 411. sıradaki üçüncü yapıldı.

Sosyal Hezimet Bakanlığı…

BATIŞ

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ın sözleri hakkında, “Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri ilişkilerine dair beyanları partimizin görüşlerini yansıtmamaktadır.”

Gemi fazla su almaya başladı…

AYDIN

Perinçek, “Recep Tayyip Erdoğan bir aydındır. Çünkü bir partinin genel başkanı ve aynı zamanda bir devlet başkanıdır. Politikacılar birer aydındır. Siyasetçilerin hepsi öncü konumdadır. Belli bir kitleyi temsil eden yöneticiler aydındır.” dedi.

Bu tanıma göre tarikat, cemaat, terör örgütü liderleri de aydındır.

Çok aydınlandık…

HİZBULLAHÇILAR

Diyarbakır’da Hizbullahçılıktan hükümlü iki okul müdürünün müfettiş raporuna rağmen görevden alınmadığı ortaya çıktı.

Yabancı değiller…

GÜZİDE

AKP Beylikdüzü İlçe Başkanlığı, SADAT ziyareti sonunda yaptığı açıklamada SADAT’ın “milli ve manevi değerlere önem vererek savunma sanayisi alanında ülkemizi yurt dışında başarı ile temsil eden güzide bir kuruluş” olduğunu söyledi.

FETÖ için de neler demişlerdi..

SADAT’ın farkında mısınız?

Arif Kızılyalın
Arif Kızılyalın

Son Yazısı / Tüm Yazıları

16 Mayıs 2022, Cumhuriyet

Türkiye’nin gündemi yoğun.

Haftaya enflasyonu körükleyen konut kredisi kandırmacasıyla başladık, ardından TV’lere RTÜK aracılığıyla getirilen sansür, hemen sonrasında valiliklere verilen gösteri ve eylem yasağı yetkisi Cumhuriyet’in manşetlerinde yer aldı. Mustafa Çakır, Sefa Uyar, Sarp Sağkal, Gökhan Kam, Faik Bakoğlu’nun haberleri fark yarattı.

Ve hafta biterken de 2019 İstanbul seçim zaferinin mimarlarından CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun kesinleşen hapis ve siyasi yasak cezası ülkeyi sarstı. Ardından da CHP örgütlerinin doğal tepkisi.

Yukarıdaki gelişmeler, uygar ülkelerde 20-30 yılda bir ya yaşanır ya yaşanmaz; bizde ise 96 saate sığıverdi…

Ama dedik ya burası Türkiye, anı anına uymayan bir ülkeyiz.

İşte bu hengâmede, üstelik il başkanı için tutuklama kararı yazılırken, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu birdenbire SADAT’ın İstanbul Beylikdüzü’ndeki merkezinin önüne gitti.

Yakın danışman grubu hariç (dışında) kimsenin bilgisi yoktu bu eylemden.

Üstelik,

  • “SADAT paramiliter bir kuruluştur… Burası terörist yetiştiren bir kurumdur” 

diye açıklama yaptı, sözü “yaklaşmakta olan” seçimlere getirdi.

Ülkenin ana muhalefet lideri olarak, olası siyasi suikast ve iç karışıklık imasında da bulundu Kılıçdaroğlu,

  • “Seçimi gölgeleyecek, seçimin güvenliğini sarsacak herhangi bir şey olursa sorumlusu burasıdır ve Saray’dır cümlesiyle.

Evet, Kemal Kılıçdaroğlu bu çıkışı boşuna yapmadı. Kulağına bir şeyler gelmese (ki Söğütözü 13. kattaki kaynaklar doğruladı) terör, suikast, sabotaj, baskın gibi riskli sözcükleri kullanmazdı sakinliği ile tanınan CHP lideri.

Bir anlamda suç duyurusunda bulundu.

Şimdi burada, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya büyük bir görev düşüyor. Soylu ivedi olarak, “Bay Kemal..” polemiğini bırakıp CHP liderinden randevu almalı ve “Kemal Bey bildiğinizi, duyduğunuzu devlet kurumlarıyla paylaşın, şu suikastların önüne geçeyim” demeli..

Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT uyarısına dönersek: Kimdir bu grup, kısaca anımsamakta fayda (yarar) var.

Öncelikle bu kurum kapalı devre bir yapılanma. Resmi kayıtlarda tam adları “Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ (SADAT)”.

Şubat 2012 tarihinde kurulmuşlar. Şirketin sahiplerinin tamamı 28 Şubat döneminde TSK’den tasfiye edilen subaylar…

Sayıştay raporlarına göre Savunma Sanayisi’nden destek görmüşler.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da danışmanlık hizmeti vermişler. İddialara göre de

  • Hukuku şeriat, dili Arapça olacak “İslam Konfederal Devletler Birliği” gibi çılgın bir projeleri var.

Bu gelişmeleri yazarımız Işık Kansu’nun iki yıl önce yazdığı Saray’ın milis gücü başlıklı yazısından öğrendi tüm Türkiye. Kansu o günlerde, “Saray başdanışmanlığından yeni ayrılan bir emekli generalin kurduğu ve valilikçe yetkilendirilmiş bir güvenlik şirketi (SADAT), ‘suikast ve gayri nizami harp teknikleri eğitimi’ verdiğini, inanılmaz bir özgüven içinde resmi sitesinden açıklayabiliyor” diye uyarmış kamuoyunu.

Ardından Cumhuriyet’teki haberlerde AKP’nin geçmiş yıllardaki Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın SADAT Başkanı Tanrıverdi’ye “Ooo paşam, ordular kurup silahlar yapıyormuşsunuz” diyerek yaptığı yarı şaka yarı ciddi çıkışı da okuduk.

Sözün özü Kılıçdaroğlu’nun açıklaması, CHP liderinin rutin saha çalışması olarak görülmemeli.

Cumhuriyet gazetesi, sorumlu yayın anlayışı gereği, SADAT olayını gündemde tutacak, tutmaya devam edecek; çünkü ekonomik kriz nedeniyle oradan oraya savrulan ülkemizi kimsenin karıştırmaya hakkı yok. Ayrıca hiç kimsenin de Atatürk’ün başkomutanlığını yaptığı Türk Silahlı Kuvvetleri’ne rakip paramiliter yapılar kurmaya, araya inancı iliştirip “Mehdi” edebiyatı yapmaya gücü yetmez, yetmemeli.
*
Geçen hafta sonu Cumhuriyet ailesi olarak büyük bir üzüntü yaşadık. Eski yazıişleri müdürümüz, Olaylar ve Görüşler sayfasının efsane yöneticisi Sami Karaören’i yitirdik. Tam 51 yıl Cumhuriyet’te geçen bir yaşam Kararören’inki. Yazarımız ve vakıf yöneticimiz Ali Sirmen’in dediği gibi, “Bir Cumhuriyet projesi”ydi. Hem de başarılı olan bir Cumhuriyet projesi, bir laiklik projesi. Sami Ağabey’i gerçekten çok özleyeceğiz. Sadece biz değil, aralarında siyasetçilerin, yazarların, bilim insanlarının bulunduğu on binlerce kişi çok özleyecek, çünkü bir şekilde herkese dokunmuş Sami Karaören Ağabey.

Yeniden görüşmek dileğiyle.

Kaftancıoğlu kararı, anlamı ve Kaftancıoğlu’nun hakları

Ömer Faruk Eminağaoğlu

Usta hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu, Yargıtay’ın Canan Kaftancıoğlu kararının ne anlama geldiğini Toplumsal’a değerlendirdi.Kaftancıoğlu kararı, anlamı ve Kaftancıoğlu'nun hakları l Ömer Faruk Eminağaoğlu yazdı...

TOPLUMSAL KÜRSÜ  15.05.2022
  • Kaftancıoğlu kararı, yargı bağımsızlığının olmadığının son örneğidir. Asla kabul edilemez.

PARTİ ÜYELİĞİ
Geçmişte Çankırı’da sürgünde yargıç iken başvurum üzerine Anayasa Mahkemesinin (AYM) 2015’teki, Türk Ceza Yasası (TCY) 53/1-b md iptal kararı nedeniyle parti üyeliği ile ilgili hak kısıtlılığı durumuna ilişkin hüküm artık söz konusu değil. (Bu iptal, üyelik ile ilgili, yöneticilik konusu ile ilgili değil. Yöneticilik konusu, TCY md 53/1-d maddesinde düzenleniyor.)

2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası (SPY) 11 md uyarınca da verilen karar, parti üyeliğine engel değil.

MİLLETVEKİLİ ADAYLIĞI
Anayasa md 76 ve 2839 Milletvekili Seçim Yasası uyarınca bu ceza milletvekili adaylığına engel.

İNFAZ SÜRECİ
Kararın infazı iki birimin görevinde kalmaktadır.

“Adli cezanın” infazı, yerel savcılığın görev alanındadır. Ceza süresi nedeniyle yakalama kararı çıkmaması için, bu konuda kendisinin savcılığa teslimi gerekmektedir. Yerel savcılık veya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının görevi bu cezanın infazı ile sınırlıdır. Bu konudaki infaz ise 5275 sayılı cezaların infazını düzenleyen yasaya göre yapılacaktır.

Siyasi parti üyelik ve yöneticilik ile ilgili infaz konusu ise, yerel savcılık veya İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının görev alanında kalmamaktadır. Bu konu tamamen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının (YCB) görev alanındadır. Bu konuda yöneticilik ile ilgili infaz süreci (görevden ayrılmaz ise) 2820 sayılı SPY md 104’e göre yürütülecektir. Verilen cezanın nitelik ve süresi nedeniyle parti üyeliği konusunda zaten bir sorun bulunmamaktadır.

CEZA VE İNFAZI SÜRECİ
Cezalarının toplanması ve tüm cezalar için tek bir koşullu salıverme ve tek bir denetimli serbestlik tarihi belirleme yoluna gidilecek.

Sonuçta toplam ceza miktarı 4 yıl 11 ay 20 gün olmakla, bu ceza için cezaevine girip, 2020’deki düzenleme gereği aynı gün ya da 3 günlük gözlemle düzenlenecek iyi hal kararı gereği, denetimli serbestlik kararı ile serbest kalabilecek. Bunun sonrasındaki süreyi dışarıda geçirecek.

PARTİ YÖNETİCİLİĞİ VE İNFAZI
TCY md 53’/1-d maddesindeki yöneticilik yasağı, genel merkez organlarına özgü değil.

Parti il yöneticiliği, ileri sürüldüğünün aksine, parti yöneticiliği kapsamında, yani SPY md 19 gereği, TCY md 53 kapsamında. TCY 53 uyarınca da, 4 yıl 11 ay 20 gün parti yöneticilik yasağı söz konusu. ANCAK, parti yöneticiliğinden ayrılmaz ise 2820 SY 104/1 md uyarınca YCB, sadece ve sadece AYM’ye ihtar (AS: CHP’ye ihtar verilmesi) başvurusu yapabilir.

YCB, AYM’ye başvurusu öncesinde CHP’ye yazı yazıp ayrılma isteğini ileterek AYM’ye başvuru yapabileceği gibi, bu yola gitmeden doğrudan AYM’ye başvurabilir. 2820 SY 104/2’deki ihtar kararı yaptırımı da AYM tarafından 2009’da iptal edilip yeni düzenleme yapılmadığı için, ihtar kararının yaptırımı da artık yok.

  • Bu durumda hukuken, il başkanlığı görevi kendiliğinden düşmediğine,
  • Görevden ayrılmak mutlak zorunluluğu olmadığına,

SPY’de ihtar süreci bulunduğuna, kaldı ki o sürecin de yaptırımı kalmadığına göre, Göreve devam demek, hukuken ve siyaseten teslim olmamak, mücadeleye devam demektir!

GEÇMİŞTEN ÖRNEK
Erdoğan, adli sicil kaydına rağmen 2001’de AKP kurucusu ve kurucu genel başkan olmuş, bu adli sicil kaydı uyarınca (AYM 2001/8 İhtar Esas) ihtar kararı verilince bu sefer tamam ben artık üyelikten ayrıldım, kurucu genel başkanlıktan ayrılmadım, ayrılmıyorum da demişti.

AYM, Erdoğan’ın genel başkanlık yetkilerini  kullanmasının tedbiren önlenmesi isteğini ise reddetmişti.

AKP’liliği (ve AKP üyeliği) kalmayan Erdoğan’ın genel başkanlığına ise 2002’de YSK da bir şey dememiş, üyelikten ayrılan kişiyi genel başkan kabul etmiş, 2002 seçimlerinde oy pusulasında da (AKP üyeliği kalmayan yani AKP’liliği son bulan, seçimlere de katılamayan) parti üyesi bile olmayan kişinin adı genel başkan olarak yazılmıştı.

2820 SAYILI SPY NİYE BU HALDE…
Bu olay için Erdoğan örneğine, ileri sürüldüğünün aksine “sui misal emsal olmaz” demek yerinde değil. Mevzuat da AYM kararları da böyle!

AKP döneminde SPY’de ihtar kararı yaptırımı ve kapatma davalarını yürütme koşuluna ilişkin hükümler ortadan kalktı. Bu yasa hükümlerinin muhatabı hep AKP ve çözüm sürecindeki partiler olunca, AKP bu konularda özellikle hiçbir düzenleme yapmadı!
SPY, kevgire döndü, her konuda boşluklar ortaya çıktı. İşin özü bu!

SEÇME HAKKI
Verilen karar seçme hakkını etkilemez.

SEÇİLME HAKKI
Verilen karar, parti dışındaki seçimlere (örneğin milletvekilliği, belediye başkanlığı, cumhurbaşkanlığı gibi) adaylığa engel.

Verilen karar, parti içindeki görevlerini kendiliğinden düşürmez. Parti içinde üyeliği sürer.

Üyelik sürdüğü için, parti içinde ilçe ve il başkanlıkları hatta Kurultay seçimleri orada da hatta PM üyeliği ve hatta genel başkanlık dahil parti içindeki her türlü seçimlere katılabilir. Seçilirse onlar da yeni bir ihtar süreci ki, onların da bu SPY uyarınca yaptırımı yok…

SONUÇ
Tüm bu durumlar karşısında hukuk ve yargı dolanılarak Kaftancıoğlu hakkındaki karar verildiğine,

TCY 53 üncü maddesindeki yasağı uygulamamanın yaptırımı kalmadığına,

AKP’nin SPY’de yarattığı boşluklar ve verilen kararın da yargı kararı adı altında bir iktidar işlemi olması nedeniyle,

Kaftancıoğlu görevden ayrılmamalı!

Toplu şiraze kayması

Zafer Arapkirli
Zafer ArapkirliCumhuriyet, 18.09.2020

Toplu şiraze kayması

Dilimizdeki en güzel sözcüklerden biridir “Şiraze”. Söylerken bile ağza çok yakışır. “Top Ten” listebaşı şarkı sözü gibi, “best seller” edebi bir kitap adı gibidir. Türkçe Sözlük’te tam karşılığı şu:

“Ciltçilikte, kitap yapraklarını diplerinin ucundan birbirine bağlayan ve onları düzgün tutmaya yarayan ince bez şerit.”

Ama tek başına kullanmayız hiç. “Şirazesi kaymak” deyimi ile hatırlarız hep bu sözcüğü: “Dengesini yitirmek. Kontrolünü kaybetmek. Psikolojik tutarsızlık.”

Bu anlam ve içeriği ile toplumsal manzarayı umumiye’mizi çok iyi anlatmıyor mu?

Aslında, Refikimiz Sözcü’nün yazarı sevgili meslektaşım Yılmaz Özdil kadar yerim olsa, bir gazete tam sayfası kadar alanda örneklerle açabilirim de… Sadece birkaç örnekle değineceğim.

Sayın H.D.Ö.D.İ (Her Devrin Önemli Devlet İnsanı) Cemil Çiçek’in, hafta başında İsmail Saymaz’a verdiği röportajda sarf ettiği cümlelere bakınca insanın beyni yanıyor. Diyor ki:

(…) tekke ve zaviyeler kapatıldı diyoruz ama bu oluşumlar varlığını sürdürüyor. Aykırı bir şey diyeyim: Bu yapılara yardım yapıyorsak şeffaf olacak. İcap ediyorsa vergiden düşsün. Ama kaynak nereden geliyor, nereye harcanıyor, bunun temin edilmesi lazım (…) “Hem siyasetin kayıt dışı unsurları haline geliyorlar hem kayıt dışı dini oluşum meydana geliyor. Ekonomide, siyasette ve dinde kayıt dışılık var. Denetime ihtiyaç var (…)

Bu mülakatın çıkış noktası, bir tarikat şeyhinin küçük bir kızı taciz etmesi üzerinden başlayan, “Bu tarikat ve cemaatleri ne yapacağız?” tartışması.

Bu tartışma yapılırken, sağcıların sürekli tekrarladıkları bir türkünün sözleri şöyle (mealen) özetlenebilir:

“Bunlar toplumsal yaşamın. Bu toprakların. Bu toplumun bir parçası. Tümden ortadan kaldırılamaz. Ama denetlenmeli. İyisi-kötüsünü birbirinden ayrıştırmalı. Devlet denetimi ve gözetiminde faaliyetleri devam etmeli.” Adeta “Bunlara ihtiyaç var” demeye getiriyorlar.

Geçen hafta da yazmıştım, birtakım reyting peşinde meslek erbabı da bunları “kakara-kikiri” tarzı TV röportajlarında ağırladıkları “Tontiş-tatlı-esprili-zararsız-insancıl-gerçek(!)” cüppeliler, sarıklılar, poturlular, takkeliler tercih edilecek. Ama taciz-tecavüz-badeleme vs. iğrençlikleri ile deşifre olmuşlar “tukaka” edilip temizlenerek sözüm ona “adalet ve asayiş” temin edilecek o cephede.. Öyle mi?

Çare son derece açık ve net biçimde ortada duruyor hanımlar, beyler.

Mustafa Kemal ATATÜRK’ün rehberliği ve önderliği ile çıkarılmış yasalar var ortada. Bunların içerik ve biçim olarak toplumsal yaşama verdikleri zarar da…

Yasaları uygulayacaksınız olacak bitecek. Din-inanç alanındaki düzenlemelerin yasal çerçevesi ne ise (Diyanet, camiler, imam hatip eğitimi vs.) o çerçevede hayata geçirilecek. Gerisi de sadece ve sadece insanların birey ve aile olarak kendi iç vicdani uhrevi hayatlarının mevzusu olacak. Bunun dışında tekke-zaviye, tarikat, cemaat, medrese vs. örgütlenmeler “zararlı faaliyet” kabul edilecek. Bu kadar basit ve net.

Aksi? On yıllardır söylemekten dilimizde tüy biten ve asla bıkmadan tekrarlayacağımız şekilde, FETÖ’ler, METÖ’ler ÇETÖ’ler, TETÖ’ler türeyecek ve devleti ele geçirerek, bugüne kadar başımıza açtıkları belaları açmayı sürdürecekler. Tercih bizim.

Utanılacak yalnızlık

Dış politikadaki felaket ve rezalet tablosunu hatırlatmaya gerek yok. Bir zamanlar “duvara toslayanların” uydurdukları tabir vardı ya: “Değerli yalnızlık…” Adeta o filmin tekrarını oynatıyorlar. Suriye’den Libya’ya, Ege’den Doğu Akdeniz’e, Ortadoğu’dan Avrupa’ya, her alanda buz gibi bir iklimde tir tir titrer bir biçimde yalnızlığa mahkûm edilmiş bir politikanın esiri olmuş sürükleniyoruz. Ve işin en dayanılmaz tarafı da, bu politikanın daha “üç vakit önceki” mimarları, bugün ortaya çıkmış herkesten çok eleştirme cüretini ve utanmazlığını sergilemekteler. İnsan diyecek söz bulamıyor. Bari sus, Muhterem. Bari sus!

En azından kapsamlı bir özeleştiri yaptıktan sonra konuşmaya başla ki senin yerine biz utanmayalım. Hiç mi yüzü kızarmaz sizin gibilerin?

ATATÜRK tartışması

Milyonlarca satırlık, yüzlerce sayfalık yazıldı, çizildi konuşuldu bu konuda.

CHP İstanbul İl Başkanı Sayın Canan Kaftancıoğlu’nun sözleri üzerine başlayan tartışmadan söz ediyorum. Hayatları boyunca Yüce Önder ATATÜRK’e söven, devrimlerini hedef alan, mirasını yerle bir etmeye yeminli çevrelerin bu konunun “üzerine atlamasını” iğrenerek izlememi bir yana koyuyorum.

Canan Hanım’ın bugüne kadar genel olarak alkışladığım, desteklediğim ve bundan sonra da aynı şeyi yapmaya devam edeceğim duruşuna ve gururla taşıdığı cesur siyasi kimliğine saygımdan dolayı ben de üzüntülerimi belirten bir tweet attım bu konuda. Özetle “Madem ATATÜRK ismini kullanmakta bir beis görmediğinizi söyleyecektiniz, malum toplantıda bunu neden oracıkta söyleyerek işin içinden çıkıvermediniz de kendinizi bu duruma soktunuz?..” dedim.

Tekrarlıyorum. Yüce Önderimizin “Hangi isimle anıldığı” meselesi, herkesin, her duruma göre kişisel tercihidir. Kimse asla karışamaz, dikte edemez ve bunun tezviratını yapmamalıdır.

Ama bir tercihin arkasında durarak savunuyorsanız, üzerinize gelindiğinde “farklı zamanlarda farklı tercihler kullanabileceğinizi” söyleyerek sizi seven ve destekleyenlerin sizin adınıza üzülmesine neden olmak niye?

YENİ PROJE

YENİ PROJE

Suay Karaman

Geçtiğimiz günlerin en önemli konularından biri de yeni CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezasıydı. Bu il başkanının neler yaptığını, neler söylediğini, hangi çizgide olduğunu herkes çok iyi biliyor. Konuya önce CHP içindeki hukuksal boyuttan bakmak gerekir. PKK terör örgütü üyesi Sakine Cansız güzellemeleri, sözde Ermeni soykırımı savunuculuğu, devletimize yönelik seri katil söylemleri, Atatürk’ü aşağılamaya çalışma eylemleri gibi takındığı tavırlarla, tüzüğe göre CHP üyesi bile olamaması gerekirken il başkanı yapıldı. Partiye katılmak isteyenler o tüzük ve programa uygun hareket etmek zorundadırlar. Partinin tüzük ve programına aykırı söylemlerde bulunanlara gereken yaptırım uygulanır. CHP’nin tüzük ve programına bakıldığında il başkanının açıkça parti suçu işlediği görülmektedir ama hala görevinin başındadır. Olası bir hukuk gaspını sorgulamak için önce buradan başlamak gerekir.

Şimdi verilen cezaya bakalım. Yargılamayı yapan İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, il başkanına verdiği 5 ayrı cezada herhangi bir indirime gitmedi. Tayyip Erdoğan’a yönelik eleştirileri için 1 yıl 6 ay 20 gün, Cumhurbaşkanına alenen hakaret için 2 yıl 4 ay, Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen aşağılama suçlamasından 1 yıl 8 ay, silahlı terör örgütü propagandası yapmak suçundan 1 yıl 6 ay, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek suçlamasından ise 2 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Böylece toplam 9 yıl 8 ay 20 gün hapis cezası verildi. Karar, üst mahkemeye (AS: İstinaf Mahkemesine) taşındı. Verilen ceza ağırdır ve kararın zamanlama açısından siyasetten bağımsız olduğu söylenemez. Ancak bu durum verilen kararın doğruluğunu da değiştirmez.

İl başkanının 6-7 yıl önceki sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek verilen hapis cezası düşündürücüdür. Çünkü buna benzer söylemleri yıllardır dile getiren siyasiler hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır. AKP genel başkanına ya da cumhurbaşkanına hakaret suçlamasını konu dışına alalım çünkü zaten bu konuda ağzını açana hemen ceza veriliyor.

İstanbul il başkanına açılan soruşturma, söylenenlerin aksine CHP İstanbul Anakent Belediye Başkanlığı seçimini kazandıktan sonra değil, bir yıl önce, 14 Ocak 2018’de başlatılmıştır. İddianame geçtiğimiz Mayıs ayında kabul edilmiştir. Kimilerinin “İstanbul’u aldığımız için hesap soruyorlar” söylemi gerçeği yansıtmamaktadır. Sosyal medya paylaşımlarının kendisine ait olduğunu söyleyen, bugün de aynısını atarım diyen ve Mustafa Kemal’in askeri olmayı reddeden il başkanının, sıkıştığında “Ben Atatürk’ün partisindeyim” demesi de komiktir.

Ama bu il başkanı Ermeni soykırımı destekçisidir! Paris’te öldürülen PKK terör örgütü üyeleri için savunmaya ve güzellemeye geçmiştir. Devlete seri katil suçlamasında bulunmuştur. Atatürk’e karşı olumsuz bakış içindedir. Türk hukuk düzeninin dayandığı temel normlar, Anayasanın ilk 3 maddesinde ifade bulmuştur. Bu yüzden hiç kimse devleti aşağılayıp, terörist güzellemesi yapamaz. Yaparsa suç işler. Suç işlerse de cezası verilir. Bu iktidar (AKP) zamanında verilen kararların çoğu haksız ve hukuksuzdur. Ergenekon ve Balyoz gibi davalara alkış tutanlar, bir gün hukukun kendilerine de gerekeceğini unuttukları için bu karmaşık olaylar yaşanmaya başladı. Verilen ceza ağır olabilir ama cezasız da kalmamalıdır. Çünkü yeni bir proje yürütülüyor; Atatürkçülerin, bir Atatürk düşmanını savunması gibi bir projeyle karşı karşıyayız. Atatürkçülerin, sözde Ermeni soykırımını kınama yürüyüşüne katılan il başkanını savunmaya zorlanması gibi bir projeyle karşı karşıyayız.

  • Bu yeni proje sonucunda CHP ile HDP birleştirilip, Demirtaş ve Kaftancıoğlu’nun eşbaşkan yapılması gündemdedir. (AS : ???!!)

Atatürk’ün kurduğu 96. yaşını kutlayan CHP, bu gibi işbirlikçilere kalınca, CHP’nin ve ülkenin getirildiği durum ortadadır. Oyun içinde oyun bulunmaktadır. Bu il başkanının CHP içindeki pozisyonuna (AS: konumuna) karşı çıkmayanların, haktan, hukuktan, adaletten söz etmelerini de hayretle ve ibretle karşılamak gerekir.

  • CHP, kendi ilkelerine inananların güç birliğiyle zafere ulaşacaktır.
  • Bunu akıllardan çıkarmamalıyız. (16 Eylül 2019)