Etiket arşivi: Can Dündar ve Erdem Gül

ŞAŞIRDIK MI?

ŞAŞIRDIK MI?

 portresi_Anit_Kabir'de

Suay Karaman

Suay Karaman bir zamanlar

  • Demokrasi bir tramvaydır. Gideceğiniz yere kadar gider, orada inersiniz” demişti.Aralık 2012’de Konya’da bir ödül töreninde yaptığı konuşmada ise: “Yav işte 326 milletvekiliniz var hala mı bahane diyorlar. Ama işte bu kuvvetler ayrılığı denen var ya, o önünüze gelip engel olarak dikiliyor.” demişti.

AKP iktidarı ile 14 yıldır ülkemizde tüm kuvvetlerin tek elde toplandığı ve adına “ileri demokrasi” denilen bir düzen yaşanmaktadır. 12 Eylül 2010’da yapılan halk oylamasının (AS: Anayasa’nın 26 maddesinin blok oylaması) amacı da yargıyı tümüyle siyasal iktidarın denetimi altına almaktı. Tayyip Erdoğan’ın güçler ayrılığından engel olarak söz etmesi, ülkemiz adına talihsizliktir; faşizmin ayak sesleridir, diktatörlüğe gidişin karanlık yollarını açmaktır.

Tayyip Erdoğan, “Anayasa Mahkemesi‘nin Can Dündar ve Erdem Gül hakkında verdiği hak ihlali kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum” demişti. Oysa Çankaya’daki görevine başlarken anayasaya bağlılık yemini eden birinin “ben farklı bir cumhurbaşkanı olacağım” diyerek, anayasaya aykırı hareket etmesi çok açık bir şekilde anayasaya karşı suçtur ve aslında sivil bir darbedir.

Geçtiğimiz günlerde kaçak sarayda kapalı kapıların ardında yapılan görüşmede, başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevinden kovulduğu, bizzat Tayyip Erdoğan tarafından yüzüne karşı söylenmiştir. Tayyip Erdoğan, seçimli olağanüstü kongreyi toplamasını ve aday olmayarak, AKP genel başkanlığı ve başbakanlıktan ayrılmasını da bildirmiştir. Bu olanların hiçbirine şaşırmadık, çünkü yıllardır adım adım bu gidişe, “yetmez ama evet” diyerek aydın insan taklitleri de destek vermişti.

Bu durum karşısında birçok kimse Davutoğlu’na üzülmüş, haksızlık yapıldığını bildirmiş ve bu olayı bir darbe olarak değerlendirmişlerdir. Ancak Davutoğlu’nun, başbakanlığa gelmesini sağlayan laik ve demokratik devleti yıkıp, yerine ortaçağ karanlığında bir devlet kurmak için, kendisine verilen görevi yerine getirmeye çalışan biri olduğu unutulmaktadır. Yeni CHP genel başkanı daha da ileri giderek; “helallik boynumuzun borcudur, tüm haklarımızı helal ediyoruz” demiştir. Geçtiğimiz Nisan ayında Davutoğlu, Kılıçdaroğlu’na; “Ben O’nu artık adam sınıfından saymıyorum, adam müsveddesi demeyi bile kendisine çok görüyorum..” demişti. “Davutoğlu’nu da savunmak bize düştü.” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, eski başbakan Mesut Yılmaz’a milletvekilliği önerdiğine göre, bundan sonraki seçimlerde mutlaka Ahmet Davutoğlu için de bir şeyler düşünecektir. Buna da şaşırmayız…

Tayyip Erdoğan’ın, Ahmet Davutoğlu’na yaptığını darbe olarak değerlendirenler, Türk Ordusu’ na kurulan kumpas için sessizliklerini korumaktadır. Bir siyasal iktidarın, kendi ülkesinin ordusuna düşman olması, sivil darbe olarak nitelenir. Demokrasilerde elindeki siyasal gücü, rejimin kuralları dışına çıkartarak hukuksuz amaçlara yönelmek, hukuk dışı tutum ve davranışlarda bulunmak, sivil darbe olarak nitelenir.

Bir siyasal iktidarın, yasama, yürütme ve yargıyı kendine bağlayarak, her koşulda sürekli kendi istediğini yapmak için uğraşması, tüm devlet kurumlarını ele geçirmek için sistemli bir şekilde kadrolaşması ve kendilerine karşı olanları bir biçimde yargılatıp, susturması sivil darbe olarak nitelenir.

Bir siyasal iktidarın, ülkenin parlamentosu yerine yasa gücünde kararnamelerle yasama görevini gasp etmesi, kurumların hesaplarını Sayıştay denetiminden kaçırması, sivil darbe olarak nitelenir. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararla laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu kesinleşen bir iktidarın, bu karara karşın ülkeyi yönetmesi açıkça sivil darbedir.

Demokrasi dışı tutum ve davranışları alışkanlık haline getiren siyasal iktidar, sivil darbe yapmaktadır. Üstelik yaptıkları darbe, muhalefet tarafından da görülememektedir. Tek adamlığa gidilen bu süreçten tüm siyasal partiler sorumludur.

Toplumumuzun dinselleştirilmesi ile Kürtlere özerklik tanınmasını öngören Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanı olduğunu söyleyen birinin, tek adamlığa soyunması, ülkemiz için büyük bir felakettir. “İlla başkanlık değil, ‘partili cumhurbaşkanı’ sistemi de olabilir” sözleriyle Tayyip Erdoğan, AKP’de denetimi yitirmek istemediğini açıklamıştır. Terör her gün can almakta, Kilis ilimize her gün roketler atılmaktadır. AKP’ye %70 oy veren Kilisliler “öldürülüyoruz” diye gazetelere ilan verip, yöneticileri göreve çağırırken, büyük kentlerimizde bombalar patlatılırken, siyasal iktidarın gözü yeni anayasa yapmaktadır.

Bütün bu olanlara karşın muhalefet sessizdir ve kendi sorunlarını çözemeyen bir muhalefete de, zaten halk güvenmemektedir. Bu güven bunalımını aşmak için muhalefet yöneticilerinin hepsinin değişmesi gerekmektedir. Gerçekleşecek bir olumlu değişim ile ülkemizin yolunun da aydınlığa doğru değişeceği görülecektir.

===================================

Teşekkürler sevgili kardeşimiz Suay Karaman...

Sevgi ve saygı ile.
09 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Arınç’tan Erdoğan’a görülmemiş tepki

Arınç’tan Erdoğan’a görülmemiş tepki..

SÖZCÜ, 02.03, 2016

Bülent Arınç’tan Erdoğan’a tepki: Madem öyle o yemini etmeyecekti. “Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum” demek bu Anayasa mevcut oldukça geçerli değil

Eski Başbakan Yardımcısı, 22. dönem TBMM Başkanı Bülent Arınç, Ankara’da
Bilkent Üniversitesi’nde ‘Dünden bugüne Türkiye siyaseti’ konulu panele konuşmacı olarak katıldı. Konferansta katılımcıların sorularını yanıtlayan Arınç yine gündem yaratacak değerlendirmelerde bulundu. Arınç, Anayasa Mahkemesi’ni verdiği “hak ihlali kararından” ötürü kutladı, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’a ‘yanındayım’ mesajı verdi.
Arınç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum” demek bu Anayasa mevcut oldukça geçerli değil. Bu Anayasa ile Cumhurbaşkanı seçildi, and içti’ derken, AKP’nin kurucu listesinden çıkarılmasına ilişkin soruya da “Birileri “bunlar artık kurucu değil” demişse sinek ısırığı kadar önemi yok.” cevabını verdi.

Deniz AYHAN / ANKARA

http://i.sozcu.com.tr/wp-content/uploads/2016/03/02/arinc-orta.jpg

FOTO:SÖZCÜ- Bilkent Üniversitesi Genç Hukukçular Kulübü ve Bilkent
Siyaset Platformu’nun düznlediği panele öğrenciler yoğun katılım gösterdi.

‘Birkaç gündür konuşmadım bu yüzden yoğun ilgi olmuş’ diyerek sözlerine başlayan Arınç öğrencilere ‘demokrasiyi’ anlattı. Arınç; “Şimdi artık partiler kapatılmıyor kolay kolay, bu süreç kolay olmadı. Siyasi parti mezarlığı olan bir ülke görüyoruz geçmişe bakarsanız. Sadece iktidar olursa o ülkeye demokratik denemez, başka bir şey olur.
Ancak muhalefet partileri varsa ve iktidara gelme fırsatı bulabilecekse demokrasi denebilir. Siyaset; kırmadan, dökmeden, insanları birbirine düşürmeden yürütebilme sanatıdır. Allah herkese nasip etmiyor bunu. Siyaset hizmet etmektir ulaşımda,
sağlıkta, eğitimde hizmet etmektir ve bütün bunları insanları kutuplaştırmadan,
kırmadan yürütebilmesidir.” dedi.

“YOLSUZLUĞUN KÜÇÜĞÜ DE BÜYÜĞÜ DE OLACAKTIR”

Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ile yaşadığı “parsel parsel” tartışması ve “yolsuzluk” iddialarıyla ilgili bir soruya Arınç “Meclis’teki yolsuzlukları israfı önledim. AKP’nin kuruluşunda 3 temel düşünce var 3 Y. Yasaklar, yolsuzluk ve yoksulluk. Tümüyle yok etmek mümkün değildir ne kadar minimize edersiniz o kadar başarılı olursunuz. İnsanın paranın nefsi olduğu yerde mutlaka yolsuzluğun küçüğü de büyüğü de olacaktır.” diye yanıt verdi.

AYM TARTIŞMALARINA İLİŞKİN

Anayasa Mahkemesi’nin gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili verdiği karara ilişkin ise Arınç “Ben Erdem Gül ve Can Dündar ile ilgili olarak en az yarım saat konuştum. Hem basın mesleği, hem gazetecilik faaliyeti olduğunu söyledim. Tutuklanmalarına karşı çıktım. Dünyayı başıma yıktılar, ertesi gün ama hiç önemli değil. Hakikatleri savunmak zorundayız. AYM aslında biraz geç karar aldı…” dedi.

AYM’nin söz konusu kararı 12′ye karşı 3 oyla aldığını hatırlatan Arınç sözlerini şöyle sürdürdü; “Adeta oy birliği ile alındı. Ben o 3 tane üyeyi de (ret oyu verenlerin) şahsen tanırım onların da hukuka bağlı olduğuna inanırım. Göreceksiniz onların da gerekçeleri vardır. 12 üyenin çok doğru karar verdiğini düşünüyorum ve onları candan tebrik ediyorum. AYM kararları istesen de istemesen de herkesin kabul etmesi gereken kararlardır”

CUMHURBAŞKANI O YEMİNİ ETMESEYDİ…
Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum demek bu Anayasa mevcut oldukça
çok geçerli bir söz değil. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı bu mevcut Anayasa’ya göre seçildi. Sayın Cumhurbaşkanı bunu kabul etti, halka gitti. Bu Anayasaya’ya göre
and içti, and içerken ben farklı bir cumhurbaşkanıyım demedi, Leyla Zana gibi de yapmadı. Biz de kendisini ayakta alkışladık. Bu Anayasa’da yazdığı için rektörleri atıyor, Yargıtay’a, Danıştay’a üye seçiyor.

KARAR DEVLETİN TÜM KURUMLARINI BAĞLAR
Anayasa Mahkemesi kararları herkesin kabul etmek, uymak zorunda olduğu kararlardır. Tüm iktidarlarda Anayasa Mahkemesi kararları hükümdür. Kararı eleştirebilirsiniz ancak bu karar devletin tüm kurumlarını bağlar.

“Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum” dediğiniz andan başlayarak seçmende
bir kırılma yaşanır. Halk, ‘AYM kararlarını başkan olursa tanımayacak diye düşünse referandumda oyunu nasıl kullanır?’ Başkan ne isterse olacak diye düşünen seçmen, kuvvetler ayrılığı olmayacak diye düşünürse nasıl güvenir, bu cinayettir.

AYM BAŞKANININ YANINDAYIM, TEBRİK EDİYORUM

“AYM kararını tanımıyorum” dediğiniz anda bu sözden cesaret alan bazı vekiller çıkıyor, ‘AYM kapatılmalıdır’ diyor. Oysa güzel bir karar verdiler. Umarım ki Cumhurbaşkanı
-bana da o zat demişti hatırlarsınız- dönüşünde ya da yolda gazetecilere güzel bir açıklama yapar.

“YENİ ANAYASA YAPILMALI”

Arınç yeni Anayasa ile ilgilili soruya şöyle yanıt verdi: Yeni bir anayasa yapılmalıdır. Çağdaş sivil bir Anayasa yapılmalıdır ve bu Anayasa’yı Meclis yapmalıdır. 1960′tan sonraki Anayasalar darbe ürünüdür. Ve isterse 467 oy ile TBMM’de kabul edilsin, mutlaka halk oylamasına götürülmelidir.

SORUMLULUK SİYASİLER ÜZERİNDE

”Hendekler kazılırken güvenlik güçleri neredeydi?” şeklindeki soruya Arınç,
“Bu kadar silah, patlayıcı buraya nasıl yerleşmiş. Bu örgütü nasıl bu hale getirmişse,
bu siyasi sorumluluk da siyasiler üzerindedir. Ancak bugün o gün değildir
Bugün terörle mücadelede hepimizin hükümete destek vermesi lazım.” dedi.

AKP’Lİ VEKİLE SERT TEPKİ

Arınç AYM’nin kararının ardından önce “Kararı sevinçle karşıladık..” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan konuştuktan sonra ise kararını değiştiren ve ‘yetki gaspı’ diyen AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan’ı da sert bir dille eleştirdi. Arınç, ‘AYM’nin kararıyla genç siyasetçilerin bazıları hiç yüzleri kızarmadan hata yapıyorlar. Bazı hakikatleri siz mecburen doğrulamak zorundasınız. AYM kararı gelince açıklama yapıyor, ardından -Cumhurbaşkanı açıklama yapınca-birisinin hoşuna gitmek için hemen kararını değiştiriyor” dedi. Trollerin de böyle olduğunu söyleyen Arınç, ifadelerine şöyle devam etti “Vicdanını satmışsan, aldığın para karşısında birinin meddahlığını yapıyorsan bu alçaklıktır. Fikrini söyle beğenen beğensin, beğenmeyen beğenmesin. Sen ağaç mısın,
ot musun, taş mısın be adam. Fikrini söyle. Bu ne hukukçulukla bağdaşır ne de insanlıkla. Burada benim taraf seçme konusunda hiçbir sıkıntım yok.”

“AKP KURUCU LİSTESİNDEN ÇIKARILMIŞIM”
Arınç, AKP’nin kurucu listesinden çıkarılmasıyla ilgili soruya, “Ben birçok partide görev yaptım, partim kapatıldı. AKP kurucusu idim hatta grup başkanlığı yaptım, yine partim kapatılmak istendi. 1 oy ile kurtardık. Medyaya göre de AKP’nin üç büyük kurucusu vardır. Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve ben. Bazen Şener’i de eklerler. Aslı şudur ki,
biz AKP’yi kurarken resmi kurucular heyeti bildiğiniz isimlerdir. Ben partinin grup başkanı ve milletvekili idim. O zaman kurucular listesinde olmamayı biz teklif ettik.
Ama 14 seneden beri tabii kurucu olarak kaldık. Şimdi birilerinin aklına gelmiş,
“Siz gerçek kuruculardan değildiniz, vekildiniz” deyip çıkardılar. Ben de gerçek kurucu olmadığımı birkaç ay önce görmüş oldum. Siyasette her şey olur. Benim genel merkez ile bir sorunum yok. Birileri “bunlar artık kurucu değil” demişse sinek ısırığı kadar önemi yok.

==============================

Dostlar,

Dileyelim bizi işletiyor olmasın birileri..
İyi polis ve kötü polis rollerini paylaşarak..

Ama pek sanmıyoruz..
Çanlar çalmaya başladı.. Ernest Hemningway’in çanları..
Kimin için acaba??

Sevgi ve saygı ile.
02 Mart 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Yılmaz ÖZDİL : İZNİNİZLE…

İZNİNİZLE…

portresi_kravatli

 

Yılmaz ÖZDİL
SÖZCÜ
, 22.12.2015

 

Gak diyoruz.
Hakaret davası.
Guk diyoruz.
Suç duyurusu.
Sarı ışıkta bile geçmem…
Habire sanığım.
*
Adliyelerdeyim, gene.
Kafamın arkasında bir sürü yazı konusu uçuşuyor ama, duruşmalarda vereceğim savunmalara odaklanmam gerekiyor, ikisi birarada yürümüyor, akıl fikir paralize oluyor, üstüne baskıya yetiştirebilmek için zamanla yarış, bugünkü köşe mümkün görünmüyor, idare edin.

=============================

Evet dostlar,

22 Aralık 2015 günü Türkiye’nin acıklı / acınacak (trajik) durmunu çarpıcı biçimde özetleyen
bir Yılmaz Özdil klasiği daha..

Kısa, özlü ve vurucu…
AKP – RTE saltanatının hüzünlü Türkiye’si..
2002 Kasım’ında iktidara gelmeden önce temel vaat bilindiği gibi “3 Y” idi..
Hatta AKP’nin “ACİL EYLEM PLANINDA” yazılı idi bu 3 temel vaat..

* Yoksulluk
* Yolsuzluk
* Yasaklar…

Bunlarla boğuşacak ve altedecekti AKP!?
12 Eylül biterken seçim kampanyasında Turgut Özal da ABD’li danışmanlarının da yönlendirmesiyle halkı adeta “büyülemiş” ve Kenan Evren‘e karşın seçimi kazanarak
MDP Başkanı E. Org. Turgut Sunalp’ı alt etmişti..

Nerdeeeen, nereye savruldu AKP – RTE ve Türkiye..
Apaçık Türk halkı aldatıldı..
Milletvekili lojmanları boşaltıldı, satıldı, vekiller kendi evlerinde / kirada oturdular ama
o arazide 35-40 katlı 10’dan çok ultra-lüks gökdelen, AVM vb. yapıldı ve yandaşlar
muazzam rantlar elde etti.. Ama AKP seçim kazanmaya (?!) devam ediyor!?

Şimdilerde ise bu 3 Y’nin en koyusunu acı içinde kıvranarak yaşıyoruz..

Gerçekleri halka anlatmak isteyen gazeteciler – aydınlar – TV’ler, radyolar, sosyal medya ortamları…. hepsi ama hepsi artık neredeyse AÇIK FAŞİZM ile baskılanıyor..
32 gazeteci hapiste.. İktidarı acıtan gerçekleri belgeleri ile, fotoğrafları ile yazınca,
hemen bunlar devlet sırrı oluyor.. Yazıp – çizilenler AKP iktidarına “darbe girişimi” (!) oluyor?
Gazeteciler mi devirecek Türkiye’yi hücrelerine dek ele geçiren AKP iktidarını?
Nedir AKP’deki bu darbe paranoyası??
TSK başta 1063 kişiye kurulan Ergenekon – Balyoz vb. kumpas davalar daha yeni çökertildi.

Oysa Hukuk Devleti illegal (hukuk dışı) iş yapar mı? 
– İllegal işler yapan bir devletin o eylemi devlet sırrı olarak hukukça korunabilir mi?

İktidar mahkemede savunmasıyla kendini ele veriyor ancak,
ülkeyi – toplumu sarıp sarmalayan akıl turulmasını kıramıyoruz!

Suçlular ve Güçlüler… Uğur Mumcu silkeleye silkeleye yazalı çeyrek yüzyılı geçti..
Ne acı ki günümüde de suçlular güçlü (!), gerçekleri yazıp – çizenler hapiste..
Ancak bu firavun düzenini sürdürmek her geçen gün ve hızla olanaksızlaşıyor..
Ne denli ötelemeye ve kaçınmaya çalışsanız da yasal hesabını vereceksiniz ey gerçek suçlular…

Bu bağlamda Can Dündar ve Erdem Gül ile tutuklu öbür 30 gazeteciye selam olsun..

Bekir Coşkun‘a da..

Ulusal Kanal‘a da.. (Biz yıllardır gönüllü destekçisiyiz..)
Prof. Yalçın Küçük‘e de..
Halk TV‘ye de…
Türkiye Barolar Birliği‘ne de…
AYDINLIK GAZETESİ ve SÖZCÜ’ye de.. (Günlük okuruyuz..)
Cumhuriyet Gazetesi’ne de.. (kimi çekincelerimizi erteleyerek halen günlük okuruyuz)
……….

Bir kez daha ve gene; İNSANLIK ONURU AKP FAŞİZMİNİ DE YENECEK..

Bir kez daha Yılmaz ÖZDİL‘e de selam olsun, aşk olsun!

Sevgi ve saygı ile.
22 Aralık 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

DİSK – KESK – TMMOB – TTB : Sıra kimde? Türkiye nereye?

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’ün “MİT TIR’ları” soruşturması kapsamında tutuklanmalarına ilişkin 27 Kasım 2015 tarihinde ortak bir basın açıklaması yaptılar. (27 Kasım 2015)

BASIN AÇIKLAMASI

Sıra Kimde? Türkiye Nereye?

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve gazetenin Ankara Temsilcisi Erdem Gül “MİT TIR’ları” soruşturması kapsamında tutuklandılar.

Bizzat Cumhurbaşkanı’nın, bu haberi (haberi yapılan suçu!) kişiselleştirip suçüstü psikolojisiyle gazetecileri hedef göstererek “Bunun bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmam onu” demesinden sonra beklenen oldu.

Böylece, bir kelepçe daha takıldı “basın özgürlüğü”ne ve bir kilit daha vuruldu halkın
doğru haber alma hakkına.

Bu tutuklamalarla birlikte cezaevlerindeki gazeteci sayısı 30’u buldu. Gazetelerin bombalanıp gazetecilerin yargısız infazlarda, faili meçhullerde katledildiği; gazete/dergi/tv baskınlarının, sansürün, yasaklamaların, kapatmalarının, kayyumlarla el değiştirmelerinin artık “olağan”
sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Yani durum bu anlamda “yeni” değil. Yani iktidar karşıtı
her muhalif düşünce “tehlikeli” görülerek hep bastırılmaya ya da“nötralize edilmeye” çalışıldı. “Devlet” bunu hep yaptı ve devletin bugünkü sahipleri de bunu yapıyorlar!

“Vatan, millet, güvenlik” edebiyatı eşliğinde bizzat Cumhurbaşkanı’nın şikayetçi olduğu bir soruşturma sonucunda, hukukun paspas yapılarak alınan tutuklama kararının ardından
“Bu sır devlete ait bir sır mı? Kendi şahsi sırrı mı?” sorusu da sorulmaya başlandı.
Bu sorunun altında yatan “ortak kabul”, kurumlarının ağır aksak da olsa işlediği bir devlet yapısının “yürütme”den göreceli bağımsızlığının ortadan kalkmış olduğunu görmektir.

Yine görülmesi gerekiyor ki, ortada Yasama, Yürütme, Yargı kalmadığı gibi bunların bağımsızlığından da söz edilemez artık! Recep Tayyip Erdoğan’ın “İster kabul edilsin
ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir.”
 sözüyle bütünleşen gerçeklik parlamenter sistemin gömüldüğü, “başkanlık” rejiminin işlerlik kazandığıdır.

Bunun artık bir “ima” değil, “ilan” olduğu“fiili başkan”ın habere konu olan MİT tırlarını kastederek “Silah olsa ne olur, olmasa ne olur” demesinde açıkça gözükmektedir.
Yani şaşırmamız gereken şey, şeytanı utandıran hukuksuzluklarla gerçeklerin tersyüz edilmeye çalışılması, dünyanın gözünün içine baka baka “yalan” söylenmesi değil, aksine,
tüm fütursuzluklarıyla “doğrunun” söylenmesidir. Bu, malumun ilanıdır ve adı da faşizmdir!

Kendisinin de her fırsatta belirttiği gibi, artık devlet O’dur, O, devletin kendisidir!
O’nun, devletin tüm yetkilerini elinde tutan, ağzından çıkanın yasa sayıldığı tek adam olduğunu Gezi’de, Roboski’de, Reyhanlı’da, Diyarbakır’da, Suruç’ta ve Ankara Katliamı’nda gördük. O’nun Ortadoğu halklarının kırıldığı savaştaki katkılarını ve “tarafını” da gördük.

13 yılda hukuksuzluğu, yolsuzluğu, adaletsizliği, yobazlığı, şiddeti, cinsiyetçiliği, mezhepçiliği, ötekileştirmeyi iktidarın vazgeçilmez karakteri haline getirerek devlet olanlar, sorumluluğuna ortak oldukları suçları açığa çıkarmayacakları gibi, bunu açığa çıkartanlarla da, hesap sorulmasını isteyenlerle de savaş halinde olacaklardır. Çünkü iktidarda kalmalarının tek dayanağı budur.

Fiili başkanlığın ilan edildiği, Yasama, Yürütme ve Yargıyla birlikte basının da susturulup sindirildiği bir sistemde, özgür haberlere de, halkın haber alma hakkına da, demokratik muhalefete de nefes alma hakkı tanınmayacaktır. Dün başkalarımızı aldılar,
bugün suçlarını teşhir edenleri aldılar, yarın da yine içimizden birilerine el uzatacaklardır.

“Hukuk tanımam, istediğimi yaparım, herkese dokunurum” pervasızlığına, tek adam diktatörlüğüne, Saray darbesine karşı demokrasi, özgürlük ve adalet mücadelesini yılmadan, usanmadan, kararlılıkla ve sıranın kime geldiğine aldırmadan sürdürmeliyiz.
Demokratik toplumsal muhalefetin de tek dayanağı budur; birleşik bir mücadele!

DİSK-KESK-TMMOB-TTB olarak; Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
Can Dündar ve yazarı Erdem Gül’ün tutuklanmasını kınıyor, iktidarın tüm baskı ve gözdağlarına rağmen, halklarına ve mesleklerine karşı duydukları sorumluluk ve kararlılıkla görevlerini yapan tüm onurlu gazetecileri desteklediğimizi, yanlarında olduğumuzu bildiriyoruz.

DİSK – KESK – TMMOB – TTB
http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/ortak-5771.html 
================================

Dostlar,

Basın açıklaması son derece net ve keskin saptamalar içeriyor..
Savaşım (mücadele) kararlılığı vurguluyor : BİRLEŞİK MÜCADELE!

  • “Bu sır devlete ait bir sır mı? Kendi şahsi sırrı mı?”
  • Bunun bedelini ağır ödeyecek. Öyle bırakmam O’nu
    (RTE, 
    haberi yapılan suçuörtbas için Can Dündar’ı hedef gösteriyor..)
  • RTE: “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir.”
  • RTE, MİT tırlarını kastederek “Silah olsa ne olur, olmasa ne olur?”
  • .. Parlamenter sistemin gömüldüğü, “Başkanlık rejiminin işlerlik kazandığıdır.
  • Kendisinin de her fırsatta belirttiği gibi, artık devlet O’dur, O, devletin kendisidir!
  • O’nun, Devletin tüm yetkilerini elinde tutan, ağzından çıkanın yasa sayıldığı
    tek adam
    olduğunu..
  • Fiili Başkanlığın ilan edildiği.. “Hukuk tanımam, istediğimi yaparım,
    herkese dokunurum”
     pervasızlığına, tek adam diktatörlüğüne, Saray darbesi..

Demokratik toplumsal muhalefetin tek dayanağı birleşik bir mücadele!
Biz de katılıyoruz bu açıklamaya..

Kanada’dan Prof. M. Chossudovsky’nin YOKSULLUĞUN KÜRESELLEŞMESİ adlı
görkemli kitabına yazdığı önsözde, ABD’den Prof. Noam Chomsky‘nin büyük isabetle vurguladığı gibi,

KüreselleşTİRme = Yeni emperyalizmle savaşımın yolu;

DİRENİŞİN KÜRESELLEŞTİRİLMESİ dir!

Sevgi ve saygı ile.
30 Kasım 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Cumhuriyet : Arkadaşlarımızla övünüyoruz

Arkadaşlarımızla övünüyoruz

Cumhuriyet Gazetesi’nden tutuklanan Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve
Ankara temsilcisi Erdem Gül ile ilgili açıklama.

İki arkadaşımız, Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar ve Ankara temsilcimiz Erdem Gül tutuklandı.

Şaşırmadık. Öfkemizi aşıp işimize bakacak, halkın gerçekleri öğrenme hakkını,
kapalı kapılar ardında dönen dolapları gün ışığına çıkarma ödevimizi sürdüreceğiz.

Uğur Mumcu’yu, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Bahriye Üçok’u, Muammer Aksoy’u,
Onat Kutlar’ı
kalleş pusularda aramızdan aldıklarında bile öfkemizi bastırmayı başardık. Cumhuriyet’in, “gazete gibi gazete”nin yapması gerekeni yaptık.
Ara vermeksizin habercilik görevimizi sürdürdük.

Yine öyle yapıyoruz, yine öyle yapacağız…

İki arkadaşımızın tutuklanma gerekçelerini tartışmaya bile değer bulmuyoruz.
Kendilerini istisna tutup bizleri baskılamak için çıkardıkları yasalara bile sığdıramıyorlar
bu alıkoymayı. Elbette hakkımızı, evrensel hukukun bütün olanaklarını eksiksiz olarak kullanacağız. Tutuklama kararlarının ve izleyecek sürecin şimdiden hukuk dışına düştüğünün bilincindeyiz.

Asıl amacın özgür medyayı susturmak, basın özgürlüğünü yok etmek, bizi yıldırmak,
bize boyun eğdirmek olduğunu iyi biliyoruz.

Ne mutlu Can Dündar’a, ne mutlu Erdem Gül’e ki hırsızlara, vurgunculara, yolsuzluklara karşı onurlu, dürüst bir gazetecilik yaptılar; halktan gizlenmek istenen kirli, karanlık işleri, uygulamaları yazdılar. Gazetecilik, sadece gazetecilik yaptıkları ve bunu iyi yaptıkları için tutuklandılar. Arkadaşlarımızla övünüyoruz.

Ne mutlu bize ki; böyle iki arkadaşımız var.
Ne mutlu bize ki; Cumhuriyet bağrında daha nice Can Dündar’lar, Erdem Gül’ler barındırıyor.

Bilinsin ve hiç unutulmasın isteriz: Biz Cumhuriyet’iz, boyun eğmeyiz…

Cumhuriyet, 28 Kasım 2015

Change.org’da Can Dündar ve Erdem Gül için kampanya

================================

Dostlar,

Cumhuriyet‘in bu açıklamasını biz de aynen paylaşıyor ve altına imzamızı atıyoruz.

Bu tür kumpaslar ve tertip davalara karnımız tok..
Balyoz, Ergenekon vb. yüz kızartıcı tuzak davaların izleri belleklerimizde öyle taze ki..

Halkımız iktidarın bu oyununu yutmayacaktır.
Suç işleyenlerin değil, suçu belgeleriyle yayımlayanların hapse atılması
KANIMIZA DOKUNUYOR...

AKP – RTE ve her yerlerdeki uzantılarının bilgisine sunarız..

Change.org’da Can Dündar ve Erdem Gül için kampanya

adresinde açılan kampanyaya imza koyuyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
28.11.2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com