Etiket arşivi: Büyük Ortadoğu Projesi

SYKES-PICOT’DAN RALPH PETERS’A

PICOT’DAN RALPH PETERS’A

Krd2Nz 

Türker Ertürk
E. Amiral, Araştırmacı – Yazar
İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu’daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli anlaşma olan Sykes-Picot‘nun yüzüncü yıldönümündeyiz (16 Mayıs 2016). Zaten, anlaşmanın yapıldığı tarihlerde I. Dünya Savaşı sürüyordu. Bu savaşın diğer bir adı da bildiğiniz gibi; I. Paylaşım Savaşıydı.
Almanya Endüstri Devrimini yapmıştı, sanayisi güçlenmiş ve zenginleşmişti. Ama yeterince sömürgesi yoktu. Çünkü birliğini geç (1871) kurmuştu. Dünyanın sömürgeleştirilmesi konusunda ise; başta İngiltere ve Fransa olmak üzere, epey mesafe alınmıştı. Almanya, bu nedenle bugünün Büyük Ortadoğu Projesi gibi bir proje geliştirdi. Bu proje, Viyana’dan Hindistan’a kadardı. Osmanlı bir şekilde sömürge yapılacak, İngilizlerin elindeki Mısır ve Hindistan ele geçirilecekti. Bağdat Demiryolu ve Osmanlı’ya yardım, bu nedenle yapıldı.
İslam Aleminin Korucusuyum
İşte bu proje nedeniyle; Alman İmparatoru II. Wilhelm, tahta çıktıktan bir yıl sonra (1889) İstanbul’a geldi ve II. Abdülhamit’i ziyaret etti. Wilhelm 1898’de İstanbul’a yine geldi, arkasından Kudüs’e gitti;“İslam Alemi’nin ve Halife’nin koruyucusuyum” mesajını vermeye çalıştı.
I. Paylaşım Savaşında (1914-1918); bir tarafta İngiltere, Fransa ve Rusya, diğer tarafta Almanya vardı. Osmanlı, Almanya’nın yanında savaşa katıldı. Çünkü Almanya; Viyana’dan Hindistan’a kadar geliştirdiği proje için, Osmanlı’ya ve Padişah dahil yöneticilerine çok yatırım yapmıştı. Ayrıca İngiltere ve Fransa, aralarına Osmanlı’yı almak istemiyorlardı. Çünkü, onu paylaşmak istiyorlardı.
Sykes-Picot; Osmanlı’yı paylaşmak için yapılan gizli anlaşmalardan sadece biri ve en popüler olanıydı. Savaş öncesinde ve sırasında, daha başka gizli anlaşmalar da yapıldı. Savaş sırasında Ruslar, 1917 Ekim Devrimi’nin ardından savaştan çekildiler ve gizli anlaşmaları açıkladılar. Dünya ve biz, Sykes-Picot’yu ilk kez bu vesile ile duyduk.
Köprülerin Altından Çok Sular Geçti
Savaştan sonra savaşın galipleri, Osmanlı Coğrafyasını bölüştüler. Yalnız; bugünkü Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşı sayesinde, bu bölüşümün dışında kaldı.
Yüz yıl önce Ortadoğu sınırları, o günün galipleri ve emperyal güçleri tarafından çizildi. Ama köprülerin altından çok sular geçti. Artık tek kutuplu dünya düzeni var. ABD; İngiltere ve Fransa tarafından çizilen haritayı beğenmiyor. Yeni bir harita çizmek, yeni bir statüko belirlemek istiyor. Büyük Ortadoğu Projesi, bunun adı. Bölgemizde ve ülkemizde yaşadığımız istikrarsızlık, terörizm ve vekâlet savaşları, yeni sınırlar çizmek istiyor olmanın getirdiği sancılardır.
Geçtiğimiz günlerde, New York Times’ın internet sayfasında Nick Danforth’un; “Farklı Sınırlar Ortadoğu’yu Kurtarabilir miydi?” başlıklı makalesi yayımlandı. Makalede açık olarak, yeni bir harita ihtiyacı ifade ediliyor. ABD’nin, Ortadoğu’da yeni bir siyasal harita çizme isteği yeni bir şey değil ki! 10 sene önce de Amerikalı Yarbay Ralph Peters’ın Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergisi’nde (Armed Forces Journal) yayınladığı, bölgemizi ve ülkemizi Büyük Orta Doğu Projesi’ne yönelik olarak balkanizasyona tabi tutan, bölen ve parçalayan harita, bu iradenin sonucuydu.
Dün İngiltere ve Fransa, Bugün Amerika
Dün Sykes ve Picot’ya harita yaptıran güç, İngiltere ve Fransa’ydı. Bugün Peters’a harita yaptıran ve Nick Danforth’a bu ihtiyacı yazdıran güç, ABD’dir. Bugün ülkemizde ve bölgemizde yaşadıklarımız; Peters’ın haritasını üç aşağı beş yukarı gerçekleştirebilmek için yapılan operasyonların sonucudur.
Ne yazık ki; bugün yaşadıklarımızın ne olup ne olmadığının ayırdında olmayanlar, zır cahil olanlar, gaflet (AS: aymazlık), delalet (AS: “dalalet” olacak, sapkınlık) ve hıyanet içinde olanlar var! Ülkemizin iktidarını elinde bulunduranlar; “Bugün Ortadoğu’da olanlar; Sykes-Picot düzeninin yıkılışı, Osmanlı ruhunun yükselişi ve İslam Ümmetinin 21. Yüzyıl’daki dirilişidir.” diyor. Bu sözler; kelimenin tam anlamıyla su katılmamış cehaletin, akıldan yoksun olmanın ve tarihsel derinliğe sahip olmamanın somut bir ifadesidir.
Türkiye Dönüm Noktasında
Kesinlikle bilinmelidir ki; Ortadoğu’da yeni bir siyasal harita çizilmesinde ve yeni bir statüko belirlenmesinde, Türkiye’ye ve İslam’a avantaj sağlayabilecek bir getiri söz konusu değildir. Bu değişikliğin sonucunda, hem İslam hem de Türkiye kaybeder.
Tarihte; her bir zaman dilimi, bir dönüm noktasıdır. Geçmiş belirlendiği için, tarih de tek bir yol olarak gelir. Gelecek ise, sonsuz sayıda seçenek sunar toplumlara. Bu yolların bazıları iyi, bazıları kötüdür ve felaketler içerir.
İşte Türkiye, tam olarak böyle bir dönüm noktasında. Sorun ise; farkındalığı olan siyasetçiler tarafından yönetilip, yönetilmediğimizdir.

Saygılar sunarım. (17.5.16)

=========================================================

Dostlar,

Sayın E. Amiral Türker ERTÜRK‘ün gözlemi ve uyarısı son derece yerinde.
Yeni Osmanlıcıların düştükleri tarihsel – bilimsel yanlışlar öylesine çok ki..
Salt 1 tanesini, daha önce de bu sitede yazdık ama biz gene anımsatalım :

Bilindiği gibi Kurucu Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi, 2. Padişah (Bey) olarak 3 Bizanslı kadın (Asporçe, Theodora ve Horafira) ile evlenmişti. Örn. Horafira, sözde Müslüman omuş ve Nilüfer Hatun adını almıştı. Böylelikle 3. padişah 1. Murat, % 50 Osmanlı (Oğuzların Kayı Boyu) genetiği taşımaktadır. Ardından gelen 33 Padişahın hiçbiri Türk esş almamışlardır. Tümünün de eşi yabancı kadınlardır. Dolayısıyla Kayı Boyu genleri, 36. Osmanlı Padişahı Vahdettine’e dek 34 kez yarılanarak aktarılmıştır. Genetik açıdan

= 5,82076609134674072265625e-11 oranında genetik olarak Osmanlı olmak demektir.
Yani yüz milyarda 5,8.. Kabaca 17 milyarda 1!

Buyurun, Yeni Osmanlıcılar.. size “saf kan” Osmanlı saltanatı! Ve peşinden sürüklenin..
Osmanlı’nın kalmayan ruhunun ihya olacağı boş hayallerini kurun..

Sevgili halkımız; bilim ve akıl dışı boş söylemlerle seni meşgul eden siyasetçileri artık tanı
ve dışla.. Sen bu masalları yutmazsan, masalcı siyasetçiler bunları artık sana anlatamayacak..
Kabahatin büyüğü senin aziz kardeşim; Nazım’ın içi yanarak yazdığı gibi..

Her şey bir yana, işin özü : Türkiye Dönüm Noktasında..

AKP iktidarının durdurulması gerek.. hem de hızla..

BOP_haritasi

RTE, onlarca kez (34 ya da 36 kez!) BOP Eşbaşkanı olduğunu itiraf etti. Yani yukarıdaki haritanın gerçekleştirilmesi için ABD Başkanı ile birlikte “Eşbaşkan” olduğunu. Eeee!?!

Sevgi ve saygı ile.
22 Mayıs 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Milli Anayasa Kurultayı sonuç bildirgesi

Milli Anayasa Kurultayı’nda
11 maddelik sonuç bildirgesi kabul edildi

27 Mart 2016, 12:10

Milli güçler, Türksüz Anayasa’ya karşı birleşti. Milli Anayasa Hareketi Kurultayı
Türkiye’nin dört bir yanından gelen binlerce vatanseverle Ankara’da toplandı.
Türk Milleti” ifadesini hedef alan yeni anayasa girişimine karşı başlatılan
Milli Anayasa Kurultayı Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde devam ediyor.

Binlerce yurttaşın katıldığı kurultayda AKP’nin bölücü ve gerici bir anayasa yapmak istediğinin altı çizildi.

Saat 12’de başlayan kurultayda sık sık Bölücü gerici anayasaya geçit yok,
Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları atıldı.

Eski Meclis Başkan Vekili Hasan Korkmazcan‘ın yönettiği kurultaya Kumpas davalarında tutuklanmış bir çok aydın, sanatçı, Vatan Partisi yöneticileri, DSP yöneticileri katıldı.

Eski CHP Milletvekili Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, AKP’nin yeni anayasasına karşı Milli Anayasa Kurultayı’nın 11 maddeden oluşan sonuç bildirgesini tek tek okudu, salondaki yurttaşların oyuna sundu.

Yurttaşları Milli Anayasa Hareketinin çatısı altında toplanmaya çağıran Güler,
“Türk Milleti’ni anayasadan sildirtmeyeceğiz” dedi.

Bölücü ve gerici anayasaya geçit verilmeyeceği vurgusu yapılan bildiri, oy birliği ile
kabul edildi.

Milli Anayasa Hareketi Yürütme kurulu üyesi Prof. Dr. Birgül Ayman Güler‘in açıkladığı sonuç bildirgesi şöyle:

https://youtu.be/uKdDsL0FxRs 

Vatanımız ve Cumhuriyetimiz, uzun süreden bu yana büyük saldırılar altındadır.
Ülkemizin varlığının tehdit edildiği bugünlerde, biz Türk vatandaşları, Yeni Anayasa yaptırarak Gazi Meclis’i anayasal düzeni ortadan kaldırma gibi ağır bir siyasal suç işlemeye sürükleyenlere karşı, 27 Mart 2016 günü Ankara’da toplandık ve aşağıda belirttiğimiz tutumda birleştik.

1.    Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi bölünmez bir bütündür. Topraklarımız üzerinde birden fazla egemenlik alanı yaratılamaz. Bölgecilik yapılarak özerklik, federasyonculuk güdülemez. Ülkemizin bir karış toprağından vazgeçilmesi söz konusu dahi olamaz.

2.    Türkiye Cumhuriyeti’nde egemenlik Türk Milleti’ne aittir. Çokkültürcülük adına etnik ayrılıkçılık, ümmetçilik adına mezhebi parçalanma yoluyla Türk Milleti’nin bütünlüğü bölünemez. Ulusun varlığı ve egemenlik hakları, hiçbir koşulda ortadan kaldırılamaz.

3.    Milli birliğimizin sağlamlaşarak sürdürülmesi, egemenlik ve bağımsızlık haklarımızın dokunulmazlığı için, 1919’dan sonra bir kez daha, tarihsel bir görev ile karşı karşıyayız.
Bu görev‘müdafaa-i hukuku milliye’ görevidir. Bu görevi üstleniyor, ulusal haklarımızı savunma mücadelesinden bir an bile geri durmayacağımızı ilan ediyoruz.

4.    Her türlü kültürel ve toplumsal özelliklerimizin red ve inkarına karşı olduğumuz gibi,
bu özelliklerimizi Türk Milleti’ni etnik – mezhebi topluluklara bölme aracı yapan her türlü kimlikçiliği ve siyasallaştırmayı reddediyoruz. Etnikçi ve ümmetçi kesimlerle bunları destekleyen dış dünya aktörlerine, Türk Milleti’nin varlığına ve haklarına saygı göstermelerini hatırlatıyor ve bu yöndeki Yeni Anayasa girişimlerinden vazgeçmelerini ihtar ediyoruz.

5.    Anayasa’dan Türk Vatandaşlığı statümüzü silmeye ve egemenliği Türk Milleti’nden almaya yeltenen Yeni Anayasa saldırısına karşı, varoluşumuzu savunma ve direnme esasının meşru olduğunu ilan ediyoruz.

6.    Siyasal ümmetçilik güdenlerin ortadan kaldırmak istedikleri milli devlet, bireysel ve
sosyal özgürlüklerimizin güvencesi olan laikliğin koruyucu zırhıdır. Laikliği ortadan kaldırarak bireysel hak ve özgürlüklerimizi cemaatlere devredecek, halkımızı mezheplerin,
inanç gruplarının iktidar savaşlarına mahkum edecek bir Yeni Anayasa’ya karşı, yurttaşlık haklarımızı ve özgürlüğümüzü savunma ve direnme esasının meşru olduğunu bildiriyoruz.

7.    Cumhuriyetimizin kuruluş ve gelişmesinde temel olmuş hükmetme biçimi, kaynağını meclisten alan parlamenter hükümet sistemidir. Bunu ortadan kaldırmak, basit bir hükümet işleyişi değişikliği değil, egemenliğimizin kullanılış tarzını değiştirmek anlamı taşır. Egemenlik hakkımızı, hiçbir partizan hedefe ve hiçbir kişisel hevese kurban etmeyeceğimizi açıklıyoruz.

8.    Yeni Anayasa, etnik bölücülükle 2008 yılından bu yana yapılan hukuk dışı “müzakere”lerin nihai halkasıdır. Yeni Anayasa ısrarıyla bölücü çevrelerin taleplerini müzakereye açmak, bölücü teröre karşı yürütülen savaşa ciddi zararlar vermektedir.
Şimdiye kadar yapılmış yasa dışı sözde “müzakere ve mutabakatlar”ın Yeni Anayasa hüllesiyle anayasal düzen haline getirilmesi, hiçbir koşulda kabul edilemez.

9.    Yeni Anayasacılığın ana damarı dışarıdadır. Yeni Anayasalar, dünyada ve bölgemizde yeniden bir paylaşım savaşı yürüten küresel emperyalizmin saldırı aracıdır. Ülkemizde sözde çokkültürcülük, etnikçilik, mezhepçilik peşinde sürüklenenleri, çağımızın bu çıplak gerçeğini fark ederek, bu gayrımilli saldırganlığa alet olmaktan vazgeçmeleri için uyarıyoruz.

10.    Büyük Ortadoğu Projesi temelinde Kuzey Afrika ülkelerinde, komşularımız Irak’ta, Suriye’de tanık olduğumuz gerçek, milli varoluşların ortadan kaldırılmasından ve ülkelerin kabile – aşiretlere, etnisite – mezheplere ayrıştırılmasından, parçalanmasından ibarettir. Ulusal varoluşları ve hakları yok edilmeye çalışılan komşularımızın, tüm dünya uluslarının ve insanlığın kutlu geleceği için, küresel emperyalizmin tam karşısında olduğumuzu duyuruyoruz.

11.    Milli Anayasa Hareketi, karşı karşıya olduğumuz Atatürksüz, Türksüz, bölücü gayrımilli anayasacılık saldırısına karşı, ulusal varlığımızı, milli birliğimizi, vatanımızın bütünlüğünü ve bu değerlere ilişkin tüm haklarımızı savunma ve direnme kararlılığını ifade eder. Aynı iradeye sahip bütün siyasi partileri, demokratik kitle örgütlerini, toplulukları ve kişileri, hiçbir ayırım gözetmeksizin,bu iradeyi yükseltmeye çağırır.

14.48: Türkiye Sanatçılar Birliği Başkanı İnci Özdil konuştu. İnci Özdil: “Yeni anayasa intihar demektir. İntihar etmek isteyen var mı aranızda. Burada olanlar istemiyoruz tabii ki,
biz milli anayasa hareketiyiz. Biz tek tumruğuz. Yeni anayasa bir projedir. Yeni anayasa birliğe, kardeşliğe çomak sokmak demektir.”

14.40: TESUD Başkanı emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş konuştu

Erdoğan Karakuş: “İlk 3 madde değişirse Ankara başkent olmaktan çıkacak. Çorumlular Yozgatlılar nereye gideceksiniz? Soruyorum. Yeni anayasanın sizlere neleri kaybettireceğini farkına varın. En azından çoluğunuzu çocuğunuzu önemseyin.”

14.33: 24. Dönem Milletvekili Prof. Dr. Nur Serter konuştu

14.18:  Ulaştırma eski Bakanı Prof. Dr. Enis Öksüz konuştu.

Enis Öksüz: “Canavar emperyalist devletler, yeni anayasa ile boynumuzu kesmeye çalışıyor. Milleti ayıranlar birleştirici bir anayasa çıkaramazlar. Yeni anayasaya izin vermeyeceğiz!”

14.10: TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz konuştu.

Cengiz’in açıklamalarının satırbaşları şöyle:

“Cesaret önemli. ABD’nin bölücü ve gerici terör örgütlerinin, patlayan bombalarının korku iklimine bir cevaptır. Terör örgütlerinin bombalarından korkmuyoruz!

İnsan korkar, ama millet korkmaz, korkmamalı. Türk milleti teröre asla baş eğmeyecek. Cesaretin onurlu ve şerefli bir hayat sürmeye faydası var. Ölüm kusanlara buradan kararlılığımızı ifade ediyoruz.

Başaramayacakları birşeyi dayatıyorlar. Mücadele örgütlü olur. MAH’ın bizleri birleştirmesi örgütlü mücadelenin gereği olan hedefler koyması gereklidir. Ordumuzun, polisimizin, korucumuzun 24 Temmuz’da başlattığı hareket, MAH mücadelesiyle birlikte gidecektir ve en kısa sürede zafere ulaşacaktır.

Milli olmayan anayasayı milli etiketiyle sunmaya çalışıyorlar. Bu ülkede milli olan biziz! Kuvvetli olan çoğunluk olan biziz!

Türk gençliği bir kere ayağa kalktımı hiçbir işi yarım bırakmaz. Aksini iddia eden 19 Mayıs 2016 günü Atatürk’ün evine baksın! Atatürk gençliği gericilere bölücülere karşı orada olacaktır!”

14.00: Hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu Konuştu.

Eminağaoğlu’nun açıklamaları şöyle:

“Anayasayı kurucu meclisler yapar. Anayasa yapma yetkisi olmayan bir meclis insan unsurların gözünü dikmiş olan meclis, yeni anayasa diyerek yola çıkmışsa bizim görevimiz bunun karşısında durmak ve Cumhuriyeti sonuna kadar yaşatmaktır.”

13.56: Hacı Bektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Salmanpakoğlu konuştu.

Salmanpakoğlu’nun açıklamalarının satırbaşları şöyle:

“Bu vatana sahip çıkmak için yüreğini ortaya koyan ey vatanseverler, merhaba!

Türkiye üzerine oynanan oyunların bugünlere kadar gelişinde her zaman karşımıza çıkan bir çelişki vardır. Bu çelişki aydınlanma ile karanlığın çelişkisidir.

İşimiz bu kurultayda, aydınlanmanın ne olduğunu herkese ifade etmek durumundayız. Bunun için buradayız.

Anayasayı değiştirceklermiş, nasıl değiştirecekler? İktidarın tuzaklarına düşmeyeceğiz. Bunun için buradayız. Mücadele edeceğiz.”

13.30: Kültür Eski Bakanı Namık Kemal Zeybek konuştu.

Zeybek, “Yeni anayasa bir tuzaktır. Ülkemizi karmaşaya sokan gelişmelerin son noktası olacak. Bu noktada sağ- sol, çekilişleri kalmamıştır. Aklımızı başımıza alalım.” dedi.

Zeybek’in açıklamaları şöyle:

13. 25: 24. Dönem CHP Uşak Milletvekili Av. Dilek Akagün Yılmaz konuştu.

Akagün’ün açıklaması şöyle:

Bunca güzel konuşmadan sonra konuşma yapmak zor olsa gerek

Sizlerden birisi olarak bende burada dişlerin sesini dile getirmek istiyorum

Bu ülkenin geçen kemalistler aydınları sizleri selamlıyorum

Hepimizz biliyoruus ki ülkemize abd tarafından dayatılan bu anayasa emperyalist bir projedşr.  Bizi açıkça tehdit ediyorlar. Bu tehditleri sadece bize yapmıyorlar bütün ezilenn uluslara yapıyorlar.

Çok etkili dili kimlşkli bşr yapı yapılarak ülkeleri parçalıyorlar.

Bu proje bize şu an anayasa olarak karşımıza çıkıyor. İzin vermeyeceğiz

Bazı solcu arkadaşlarımız HDP’yi çok laik sanıyorlar ama meclise verilen yönergeleri inceleyelim. Verilen maddelere bizim evet diyeceğimizi sanıyorlar. Ama yanılıyorlar demeyeceğiz.

IŞİD ve PKK terörüyle ve ABD tehditleriyle yeni anayasa dayatması ile “bu ülkenin  ulus devleti yıkılsın, laik devleti yıkılsın, çağdaş devleti yıkılsın” diye uğraşıyorlar . Biz de burdan onlara sesleniyoruz: Biz çağdaş, laik cumhuriyet rejimini yıktırtmayacağız.

13.18: Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek konuştu. Perinçek:  Bölücü anayasa girişimi terörle ittifak halindedir

Vatan Partisi Genel Başkanı Perinçek’in açıklamaları şöyle:

Doğu Perinçek: “Mustafa Kemalin askerleriyiz!

Sayın başkan, Milli Anayasa Hareketi’nin sayın yöneticileri;

Edirne’den, Tekirdağ’dan, Hakkari, Muş, Varto, Van, Artvin, Trabzon, Samsun, Mersin, Adana, Antalya, İç Anadolu bozkırlarından kurultayımıza gelen, birbirine kenetlenen değerli delegeler;

Hepinizi yürekten sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Önce buradan meydan okuyoruz. Atatürk’ün başkenti, devrimci türkiyeyi kuran cumhuriyeti kuran milletimizi birleştiren, bize vatan armağan eden büyük hareketin başkenti Ankara’dan meydan okuyoruz!

Terörle, canlı bombalarla Türkiyemizi yeniden düzenlemeye kalkanlara, bölücü anayasa dayatanlara meydan okuyoruz. Onların yobaz ve bölücü terör örgütlerini hendeklere gömen bir Türkiye var, TSK ile polisiyle ve korucusuyla. Bu yeni anayasa dedikleri bölücü anayasa hendeklere gömülen bölücülüğü hendeklerden kurtarma girişimidir.

Şimdi bölücü teröre ve bölücü anayasaya karşı mücadele vardır. İkisi de Türkiye’nin vatan bütünlüğünü koruma, çağdaş, halkçı, bağımsız Türkiye’yi kurma mücadelesi. Bugün canlı bombalarla terörle bir anayasa dayatılıyor. Ülkemizde canlı bombalar var. Birinci canlı bomba burada Türklüğü anayasadan dışarı sürmek. Türk milletinin kurduğu bir Türkiye’de Türklüğü anayasadan atmaya kalkanların alnını karışlıyoruz. Bu girişimi hendeklere gömmeye kararlıyız.

İkinci canlı bomba özerklik. Türkiyede ayrı otorite alanları oluşturmak, belli bölgeleri etnik iddialarla ABD vesayeti altında yönetmeye kalkmak. Bu girişimin yerle bir olacağını buradan bütün dünyaya ilan ediyoruz. Özerklik, sen benden değilsin, ötekisin, başkasısın anlamına gelir. Bu girişim de milletin bağrına çarpacak, okyanus ötesine dönecek!

Türk milletini bölme girişimi bölücü terörle ittifak halindedir. Bölücü anayasa girişimi, bölücü terörün müttefikidir.

Tayyip Erdoğanlara, Davutoğullarına buradan ihtar ediyoruz. Milleti bölmeyin, Cumhuriyet’in ayakları altında kalacaksınız, Türk Milletinin ayakları altında kalacaksınız!

13.11 Adalet Eski Bakanı ve DSP Başkanlık Kurulu Üyesi Hikmet Sami Türk Konuştu.

12.51: Türkiye Barolar Birliği Temsilcisi Prof. Dr. Necdet Basa,
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun mesajını okudu.

“Bu önemli toplantı türkiyede demokrasinin işleyişi ve hukuk devleti işleyişinin,
vahim noktalara ulaştığı bir dönem daha olmamışştır.

Bu zor süreçte mensubu olmaktan gurur duyduğum hukukun üstlünğüne inanna egemnliğin kayırsız şartsız olduğu, güçlü olduğu için haklı olmak yoktur diyerek devam ediyoruz. Israrla hukukun üstünlüğüne savunmaya devam ediyoruz. Temel hak ve özgürlükli sınırlandırılması karşısında sessiz kalmıyoruz. İfade özgürlüğünü fiilen ortadan kaldrıan, bireyin ve toplumun savunucular-ı olarak görevimizi icra ediyoruz.

Biliyoruz ki toplumların birkte yaşama iradesi sevgisaygı hoş göre iradesi büyür ve adaletle yaşatır.

Çağdaş anaysalar egenliğin milletin, vekillerin istedikleri zaman geri almasını açık tutarlar ve tutmak zorundalar.

Ülkemizin gündemini yeni ayasa belirliyuotr. Ancak ülkenin önceliği yeni aysa değildir. Anaysanın ilk üç maddesinde yer alan 3 naddeden, hukukun üstlüğünden çoğulcu demokratik anlayıştan çağdaşlıktan, ulusallıktan asla taviz verilemez.

Her yeni anayasa genelde devrim ve karşı devrim kurucu iradenin manifestosudur. Kurucu ideolojiyi yansıtan belgedir. Bizim anaysamızın belgeside, anayasamızın 4. maddesine göre değiştirelemez ve teklif dahi edilemez.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ve  Türkiye Barolar Birliği adına kurultaya selamlarımı saygılarımı iletiyorum”

12.48: TBMM eski Başkanı Hasan Korkmazcan konuştu. Korkmazcan: “Bölücü anayasa girişimini tarihin çöplüğüne atacağız” dedi.

Korkmazcan’ın açıklamaları şöyle:

Değerli vatanseverler, Türkiyemizin 81 ilinden Varto’dan Edirne’den Marmaris’ten Artvin’den Türkiye’nin kalbinin yeniden ankarada atmaya başladığını göstermek için dünden itibarenn yollara düştünüz Türkiye’nin herhangi bir salonunda herhangi bir meydanında insanlar bir araya gelemesinler diye emperyalizmin bombalarının patlatıldığı, tehtidlerin yapıldığı terör estirildiği bir dönemde ankarada bir kararlılık duruşu belirmek için geldinşiz. Bu bizim son kurultayımız değil, ilk kurultayımzıda değil Türkük dünyada var olduğu müdedretçe insanlığın sıkıntıya düştüğü her devrede türk kurultayları bis insanlık meşalesi olarak tanımlanmıştır. 20. yyda emperyalist güçler dünyanın mazlum haklklarınıun mallarını varlıklarını ellerinden aldılar şimdi onurlarını da ellerinden alırız zannederek bugüne kadar görülmemiş büyük güçlerle bir savaş başlattılar. Bu savaşın sonunda onlara dersini bizim kurultaylarımız verdi. Çanakkale bir kurutaydır aynen ergenekon gibi. İstiklal savaşı Ankarada sivasta toplanan kurultayların eseridir. MÖ 2000li yıllarda bzokırlarda toplanan kurultaylar ghibi. 2.yyın bugünkü noktaya gelemsinde ankaranın kararlılığı büyük ro oynamuşt. Daha dün akşiam biri diyorki 20.yyn bütün paradigmaları yıkıldı, kurulan kurumlar devletler geçersiz hale geldi şimdi yenisini kurmak lazım. Bunlarkendi kendilerine insanlık birikimlerine savaş açarak insanları sindirebileceklerini sanıyoırlar Türkiye 21. yyn başlangıcında da hayır sesi .çıkıyor Hayor insanlık değerlerine dokunamazsınız, kiralık askerlerinizle afgamnistandaki uygur mabetlerini yıktırab,ilirsiniz ama tüklüğün kalbindeki insanlık aşkı oldukça bütün insanlığın bağımsızlığı garanti altıondadır. Biz sadece bir anayasa tartışması yürütmüyoruz. Anayasa hukuk zemininde hukukun görevlendirdiği organların amsalarında ün,lerde stklarada ve kend,isinin haklarını savnumka isteyen vatandaşların toplantılarında konuşulur. Ama bugünb  türkiyeye dayatılan sadevce bir anaysa değil Anayasada Türk milletini kaldırmak istiyorlar bizide afganistan Irak, Yugoslavya gibi paraçparça yapmak istiyorlar.
Emperyalizm silahla ulaşamadığı yerlede anayasa ilke toplumları dağıtmak istiyot. Böylelikle bütün insanlık empreryalizmin av alanına dönüşecek, insanlık ,stedikleri gibi yöneldnirilebilecek. Bugün bu ahayale buradan dur diyoruz.

Önümüzdeki günlerde anadoluda bu gayrimilli anayasa dayatmasının karşısında bütün vatandaşlarımızla set kuracağız milli cepheyi oluşturacağoız. Bugüne kadar yanlşlıklarla emperyalist yörüngeye girmiş olanların uyanmalarını bekliyoruz. Bundan önve yeni osmanlıukcvılık hayyalleriyle komşularımıxzla aramıza setler koyanların yeterli dersleri çıkarmış olmalarını umuyoruz.

Sonuç hem kuşatyılmış hem de içine sızılmış bir topluluk haline geld,i. Şimdi yeni heveslerle başkanlık gib,i kamuyflajlara bu ısrar sona ermelidir. Sona ermeze biz onu sona erdireceğiz. Bölücü teröre umut feneri olan anayasa girişimini naıld urdurduysak tarihin ..
Bugünden itibaren Yüce Atatürkünb başkendimiz olarak ilan ettiği yerden sesimizi şemdinliye erdirneye kadar ulaştırmak , emperyalizme durm demek Türklerin tarihi görevidir. Bizim gerçek anayasamıznda ,inşanlığüın eşitliği, insanları ırklarına mezherplerine göre ayırmamak vardır.

Türksüz anayasa yapmaya çalışmak Türklere ırkçılığı yakıştırmak en büyük ayıptır.
Asıl ayıp emperyalizm ırkçılığıdır. O mikrobu bu topraklara bulaştırmayacağız.

12.29: Milli Anayasa Hareketi Yönetim Kurulu, tek tek divandaki yerlerine davet edildi.

Yönetim Kurulu şöyle:

Av. Dilek Akagün Yılmaz, Yavuz Alogan, Dr. Canan Arıtman, Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, Prof. Dr. Süheyl Batum, Av. Tülay Bekar, E. Tümg. Naci Beştepe, Namık Kemal Boya, Çağdaş Cengiz, E. Korg. Erdoğan Karakuş, Suay Karaman, Prof. Dr. Ramazan Mirzaoğlu, Yaşar Okuyan, Enis Öksüz, Av. Metin Öney, E. Tümg. Osman Özbek, İnci Özdil, Utku Reyhan, Av. Nusret Senem, Prof. Dr. Nur Serter, Doç. Dr. Hüner Tuncer,
Rıza Zelyut

12.26: Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı‘nın ardından “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atıldı

12.25: Kurultay saygı duruşu ve İstiklâl Marşı ile başladı


======================================

Dostlar,

Coşkuyla onaylayarak bu yurtsever Bildiriye katıldığımızı ve
bütün gücümüzle destek vereceğimizi  belirtiyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
28 Mart 2016, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

MEHMET’i HANGİ KURŞUN ÖLDÜRDÜ ?

MEHMET’i HANGİ KURŞUN ÖLDÜRDÜ ?

portresi
Av. Hüseyin Özbek
İstanbul Barosu Genel Yazmanı (Sekreteri)

 

Ünlü meseldir. Adamı kıstıran hasımları dört koldan yüklenip iyice benzetmektedirler.  Kendini savunmaya çalışsa da yediği yumruklardan suratı çarşamba pazarına dönen zavallı ;

”Ah arkam! Ah
arkam !’ diye feryada başlar. Yumruklar, silleler önden geldiği halde
“arkam” demesinin manası başkadır. İmdadına yetişecek yakınlarının, dostlarının olmadığına yanmaktadır. İsyanı arkasızlığınadır.

Sizi bilmem ama  Hürriyet Gazetesi’nin bu günkü sürmanşeti  (8 Ağustos 2012) bana
dayak yiyen adamın öyküsünü hatırlattı: ANTALYA’NIN YENİ RUSLARI manşetli haberin
alt başlığını birlikte okuyalım: 

“Ankara ile Erbil arasındaki ilişkilerde son yıllarda yaşanan bahar havası Irak’lı Kürtlerin tatil tercihlerine de yansıdı. Erbil-Antalya seferlerinde yer bulunmuyor. Türk turizmciler Iraklı Kürtler için “Antalya’nın yeni Rusları” diyor. 1. sayfadan verilen haber altı
ilk paragrafında;

Türk turizminin gözbebeği Antalya’nın Ruslar ve Araplardan sonra yeni turist kitlesi Iraklı Kürtler. Irak’tan Türkiye’ye gelen turist sayısı yılın ilk 6 ayında % 41 arttı. Bu patlamada ülkenin en istikrarlı ve refah düzeyi en yüksek bölgesi olarak kabul edilen kuzeyde yaşayan Kürtler’in payı büyük.” cümlelerini okuyoruz. 2. paragrafa geçelim;

Iraklı Kürtlerin kıyılara yönelik ilgisini çabuk fark eden Türk havayolu şirketleri Antalya seferlerinin sayısını artırdı. Yaz başından beri %90 dolayında seyreden doluluk oranı  Ramazan Bayramı’nda %100’e çıkacak. Yoğun istem üzerine Erbil-Antalya hattında biletler 1600 TL’ye dek yükseldi.” 3. paragrafla alıntıyı bitirip Hürriyet sayfalarından çıkalım :

“İki ülke arasında artan ticaret hacmi turizme olumlu yansıyor. TÜRSAB başkanı
Başaran Ulusoy;
“2011’de Türkiye’ye gelen Iraklı turist  sayısı 350 bin dolayındaydı.
Bu yılın ilk 6 ayında ise 190 bini aştı. Yıl sonunda 2011’in iki katı olması bekleniyor.
Bu yıl rekor kırılacak ” dedi.”

Yeni Rusların müjdecisi Hürriyet, Antalya’yı şenlendirenlerin geldiği Kuzey Irak’tan sızan teröristlerin şehit ettiği kahramanlara ilk sayfayı çok görmüş olmalı! Cesetler parçalandığı için kimlikleri Ankara’da yapılan DNA testleriyle tespit edilebilen Çukurca Geçimli Jandarma Karakolu şehitlerinden Jandarma Uzman Çavuş Kamil Çelikkaya, Jandarma Er Hakan Oktay ve Yaşar Karadağ bırakalım manşeti, alt haber bile olamamış ilk sayfaya, şehitlerin uğurlanışı 15. sayfadan veriliyor. Yaşamda olduğu gibi ölümde de silah arkadaşlığını sürdürürcesine iç içe geçmiş şehitler Ankara’dan, Ordu’dan, Diyarbakır Çermik’ten son şehitleri arkadan vurulan sille misali iki seksen yere uzatıveriyor. Sınır ötesi kamplardan, dağlardaki eşkıya inlerinden gelecek sinsi saldırılara alışık Koca Çavuş’a Ankara’nın siyasi kumpaslarından, İstanbul’un vatansız sermayesinin silahlarından korunmayı öğretmediler ki. Terör örgütünün saldırı taktikleri, şaşırtmacaları ezberindeydi. Gelen merminin keleşten mi, kanastan mı çıktığını bilen, RPG’nin sesinden patlama anını kestiren, Bikisi’nin tarakalarından yerini, mesafesini, atış yoğunluğunu
anlayan çavuş hasımla karşılıklı mertçe vuruşmaya alışıktı. Koca Çavuş cephe gerisinden yönelen namluları, akıl ermez düzenleri nereden bilecek? Cephe gerisi dümenlerini paramparça vücudundan kalanıyla uzatılıverdiği Kocatepe’nin musallasında biraz anlar gibi oldu…

Şark Meselesi Osmanlı terekesinin emperyalistlerce paylaşım tasarımıydı.
Mustafa Kemal yüzünden tam uygulanamayan parselasyon planı Büyük Ortadoğu Projesi gibi popüler bir kodlama ile yenide gündemdedir. Petrol kartellerinin, dev konsorsiyumların
enerji coğrafyasının yeniden paylaşımı projesinin şimdilik son kurbanları Kamil Çavuşla
silah arkadaşları. Tetikçiler Kandil’den gelse de, tetik çektirenler, Mehmetlere ölümcül pusu atanlar Atlantik ötesinin, Brüksel’in, Londra’nın, Paris’in, Berlin’in güvenli mahfillerinde küresel güvensizliğin master planları için  fazla mesai yapmaktalar.

Türkiye sınırının bitişiğinde inşa edilen Kürdistan’ın tasarımcıları bizim vatansız sermaye ile  inancı vatansızlaştıranlar koalisyonuna altişverenlik (AS: taşeronluk) yaptırmaktalar. Türkiye’yi tez zamanda saracak büyük yangının körükçülüğüne soyunan Bizans sermayesi halka felaketini saadeti gibi gösterme hünerini başarıyla sürdürüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlüğünü
yok edecek eli kulağındaki etnik kalkışmanın lojistik ve finans kaynağını halkımıza Noel Baba gibi yutturma görevi de Türkiyeli medyaya verilmiş görünüyor. Terör örgütünün kamplarının bulunduğu, barındığı, eğitimini, donanımını yaptığı, militan devşirdiği  Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetiminin egemenlik alanını huzur bölgesi olarak tanıtma görevini eksiksiz yerine getiriyor.

Hürriyet’in sürmanşetten verdiği haber ortalama okurda; “İyi ki Kürdistan var. İyi ki Barzani var.” dedirtmeyi amaçlıyor. Yayın, emperyalizmin küvezinde yaşam verilen petrol despotluğunu bölgesel İsviçre olarak algılatmaya yönelik parlak bir toplum mühendisliği olarak
kayda geçecektir.

Uluslararası sisteme eklemlenmiş Bizans sermayesiyle inancı, imanı vatansızlaştıranlar koalisyonunun arkadan silleleri kesilmedikçe Mehmetlere sınırda ölüm nöbetleri tutturmak
ne işe yarayacaktır? Dümbüllü’nün ortaoyununda İbiş’in kalburla su taşımaya çalışmasından başka ne anlama gelecektir? Sakın asıl iş Erbil – Antalya turizm hattı derken İskenderun-Adana-Mersin-Antalya zinciriyle Akdeniz’in kelepçelenmesi de olmasın?

=============================

Dostlar,

Sayın Av. Hüseyin Özbek İstanbul Barosu Genel Yazmanıdır (Sekreteri).
Yazısında bu sanını (unvanını) kullanmadığı halde biz ekledik.
Son derece birikimli ve insan duyarlığı dolu bir bir yurtseverdir.
Bu yazısı da çok öğretici ve düşündürücü.

Sevgi ve saygı ile.
12 Ağustos 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

TÜRKER ERTÜRK : RIFAT ILGAZ’I ANIYORUZ…


RIFAT ILGAZ’I ANIYORUZ…

TÜRKER  ERTÜRK

Rifat_Ilgaz'i_aniyoruz

Dostlar,

10 yıl önce 3 Temmuz 2004 günü Kastamonu / Cide ADD Şubemizin çağrılısı olarak, Rıfat Ilgaz Ustayı ölümünün 11. yılında anmak üzere bir konferans vermiştik :

  • Büyük Ortadoğu Projesi

Konuşmamızı O’nun “AYDIN MISIN?” adlı görkemli şiiriyle bağlamıştık..
Bu güzelim şiiri bir kez daha paylaşalım; Usta’ya şükranlarımızı sunarak…

Sevgi ve saygıyla
8.7.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

*****

AYDIN MISIN  Rifat Ilgaz - Kendi Sesinden Siirler - 09.Aydin misin.mp3
Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun

Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol

Tam çağı işe başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol

Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol 
	
(1968)
Karakılçık adlı şiir kitabından (1969)
Bütün Şiirleri 1927-1991(Çınar Yayınları)

Rıfat ILGAZ

OKYANUS ÖTESİNDEN SUFLE EDİLDİ

 

Dostlar,

Sn. Türker ERTÜRK, yurtsever ve yürekli çizgisi ile çok saygı duyduğumuz bir ad.
Deniz Kuvvetlerinden Tuğamiral rütbesinde ve önü olağan koşullarda açık iken,
içinde bulunduğumuz “kritik” koşulları değerlendirerek istifa etmiş ve kendince daha etkin bir savaşım (mücadele) yolu seçmiştir. Bir zamanlar bizim yaptığımız gibi (1993-2006)
her yerlere koşmakta, konferanslar vermekte ve öğretici yazılar yazmaktadır.
Çabası çok saygıdeğer ve değerlidir. Aşağıdaki yazısı da öyle..

Ancak bu tür “kritik” konulardaki “kritik” irdelemeleri biraz daha serinkanlılıkla yapmak
ve bilim terbiyesinin gereği olarak “olabilirlikli” (likelihood) öngörüler koymak ve
dolayısıyla varılan yargıları böylesi çekilmiş fiillerle dile getirmek, klavyeye (kaleme) almak daha sorumlu bir davranış olarak görülebilir. Kaldı ki, stratejik yaklaşım da bunu kurallar.

Sayın Ertürk’ün aşağıda yazdıklarında büyük ölçüde doğruluk payı olabilir.
Doğrusu biz de haberi aldığımızda önceki gün, “Bu da bir ABD projesi!” demiştik.

Öte yandan, Türkiye’nin içine sürüklendiği kesitte “bir büyük uzlaşma” fikri yabana
asla atılamaz. Buna kabul varsa, yöntem ve içeriği aynı uzlaşmacılıkla aranabilir.
Bu kapıyı tümden kapatmak doğru değildir. Ülkemizin bölünme – parçalanma – iç savaş eşiğini süreklendiği saptamasını Sn. Ertürk sıklıkla yapmaktadır ve haklılık payı çok yüksektir. Bu öneri Okyanus ötesinden de gelse, öneri sahiplerinin de bir mola alma,
biraz frene basma gereksinimi duymuş olabilecekleri akla getirilemez mi?
Bu varsayım da doğru ise, biz Ulusalcılar da biraz nefes alsak, güç toplasak..
Gerilim, ısı, basınç.. biraz düş(ürül)se, “patlamalar” yaşamadan yola devam etsek??

O halde??

Panik ve karamsarlık, hele hele umutsuzluk asla gündemimizde olmamalıdır.

Sevgi ve saygı ile.
17 Haziran 2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

=======================================================

OKYANUS ÖTESİNDEN SUFLE EDİLDİ

portresi_gulumseyen

 

Türker ERTÜRK
E. Tuğamiral

 

 

Geçtiğimiz cumartesi günü Cumhuriyetimize sahip çıkma misyonuyla kurulan bir gazetemizin yaşı itibarıyla kelli felli sayılan bir köşe yazarı, yazısının bir yerinde
“70’li yıllarda Yeşil Kuşak Projesi vardı tutmamıştı ve
Büyük Ortadoğu Projesi her defasında düş olarak kaldı.” 
demiş.

Bu değerlendirmenin neresinden tutsanız elinizde kalır. Bilgiden, yaşadığımız yakın tarihin derinliğinden uzak ve stratejik zekaya dayanmayan bu tür iddialı değerlendirmeler
ancak ve ancak emperyalizmin ekmeğine yağ sürer.

Yeşil Kuşak, Soğuk Savaş (1945-1990) döneminde ABD’nin Sovyetler Birliği’ne karşı kullandığı en önemli enstrümanlardan biriydi. Sovyetler Birliği silahlanma yarışına sokularak, kaynakları yararsız alanlarda tükettirilerek, kuşatılarak ve
boğazı sıkılarak çökertildi ve dağıtıldı.

Bölgesel dönüşüm yapılıyor

Bugün bile ülke olarak yaşadığımız zorlukların,
koşar adım Ortaçağ karanlığına doğru gidişin ve
karşı devrim sürecinde geldiğimiz yerin geçmişte Yeşil Kuşak Projesi’nde
görev verilen ülkemizin bu proje için elverişli hale getirilmesine yönelik yatırımları var.

  • Ya Büyük Ortadoğu Projesi! Emperyalizmin ortaya koyduğu
    uzun vadeli bir plan olan Büyük Ortadoğu Projesi, gerek ülkemizde
    gerekse bölgemizde 
    hedeflerine adım adım ulaşmaktadır.

Bu kafayla gidildiği müddetçe zaman emperyalizmin lehine çalışmaktadır.

Büyük Ortadoğu Projesi’nin hedefleri                                : 

– Türkiye’nin de yer aldığı geniş Ortadoğu coğrafyasını istikrarsızlaştırmak,
– Burayı kentlerde yapılan kentsel dönüşüm gibi bölgesel dönüşüm ile
yeniden yapılandırmak,

– Siyasal haritayı etnik, dinsel ve mezhepsel olarak yeniden çizmek,
– Enerji ve hammadde kaynaklarının üzerine oturmak ve
– Askeri olarak sürekli varlık göstermektir.

Basra’dan denize mi döktüler?

Şimdi bir düşünelim; Emperyalizm bu hedeflerine ulaşmak bakımından
Türkiye’de ve bölgede mesafe mi kat etmiştir, yoksa geriye mi gitmiştir?


“Emperyalizm Afganistan’da, Irak’ta ve Suriye’de yenildi ve çekildi,
ABD çöküyor..”
 demek doğru bir değerlendirme değildir.

Bakınız, Kurtuluş Savaşı sonunda emperyalizmi ve onun Anadolu’yu işgal eden işbirlikçilerini yendik, denize döktük, Cumhuriyetimizin tapusu olan
Lozan Antlaşması‘nı imzaladık ve 1924 Anayasası’nı yaptık.

ABD’nin Irak’ta yenildiğini ve Iraklılar tarafından Basra’dan denize döküldüğünü söyleyebilir misiniz? ABD Irak’ta bir kısım hedeflerine ulaştıktan bir kısım hedeflerine de zaman içinde ulaşacak gelişmelerin önünü açtıktan sonra maliyet-etkinlik analizi yaparak 2011’de kendi isteği ile çekilmiştir. Irak’ın, toplumu etnik ve mezhepsel kompartımanlara bölen 2005 Anayasa’sını ABD dikte ettirmiştir. Bugün bile yaşanan huzursuzluğun ve istikrarsızlığın temelinde bu Anayasa var.

  • IŞİD’in Musul’u işgal eden ve Bağdat’a tehdit olan operasyonunun arkasında ABD var.

ABD Irak’ta yenilmiş olsaydı şimdi taşeronlar vasıtası ile bu operasyonu yapamazdı ki!
O gün sağladığı elverişli ortamlar, ona bugün istediği gibi operasyon yapmak
olanağı tanıyor.

Cumhuriyetimize karşı hainliktir

  • Bugün Türkiye bölünme, parçalanma, çözülme ve dönüştürülme süreci içinde koşar adım ilerlemektedir. Bu sürecin arkasında emperyalizm var

Cumhurbaşkanı seçimleri bu süreci geriye çevirmek için bir şans olabilirdi.
Ama “Çatı aday” beklentisi fos çıktı.

  • CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı için yaptığı girişim kelimenin tam anlamıyla Cumhuriyetimize karşı hainliktir! Bu ad kendisine Okyanus ötesinden sufle edilmiştir.

CHP’ye operasyon yapanlar Deniz Baykal gitsin de kim gelirse gelsin dememişler, geleceği de planlamışlardır. Kılıçdaroğlu, operasyon öncesinde Türkiye için kurgulanan emperyalist girişimlere destek vermesi, hiç değilse köstek olmaması için
okyanus ötesinden planlanan ve parlatılan addır. Kendisinden bekleneni yapmıştır!

Cumhuriyet'e_hainlik_CHP_ve_Ekmelettin_bey_17.6.14

 

Saygılar sunarım. 17.6.14

Emperyalizm ve Kıssadan Hisseler


ARŞİVİMİZDEN…

Emperyalizm ve Kıssadan Hisseler

PORTRESİ

Barış DOSTER
22 Ağustos 2011, İLK KURŞUN

ABD’nin önemli bilim insanlarından Samuel Huntington, Türkiye’de de ses getiren çalışmasının adını “Medeniyetler Çatışması” koymuştu.  Sonra “Tarihin Sonu” tezini ortaya attı.

Ardından bu tezinden önemli ölçüde döndü, özeleştiri verdi. ABD “Medeniyetler İttifakı” projesini ortaya atıp, buna biri bizden diğeri İspanya’dan iki tane eş başkan bulunca, ülkemizdeki Huntington hayranları da keskin bir U dönüşü yaptılar.

Oysa ne

Medeniyetler Çatışması, ne
Tarihin Sonu, ne de
Medeniyetler İttifakı bilimsel tezlerdir.

Bunların üçü de ABD emperyalizminin ihtiyaçlarından doğmuş projelerdir.
Olanı incelemez, olmasını istediklerini vazederler. Saptama değil, temenni öne çıkar.
Bu nedenle onları kavramsallaştırma, kuramsallaştırma işi de devletle,
istihbarat örgütleriyle teması bilinen akademisyenlere sipariş edilir.

Kıssadan hisse: Emperyalizmin kuramcılarının yazdığı metinlere,
sözde bilimsel çalışmalara karşı uyanık olmak gerekir.

Büyük Ortadoğu Projesi’nde eş başkan olmakla övünen Türkiye’nin payına
İslam diniyle hiç ilgisi olmayan, dini değil tümüyle siyasal ve de ABD yapımı bir proje olan “Ilımlı İslam”, bir başka anlatımla Amerikan İslam’ı düştüğünde kimileri
pek sevinmişti. Bu sayede din kardeşliği üzerinden terörün önleneceğine inanmışlardı. Bu yöndeki yayınların sayısı artmıştı. O denli ki terör örgütü liderine bile “barış elçisi” gözüyle bakanlar belirmişti mütareke medyasında. İmralı ile Kandil sanki iki farklı yapı imiş gibi gösterilmeye çalışılmıştı. İmralı’nın barış istediği öne sürülmüştü.
İmralı sakini eli kanlı bir bebek katili olarak değil, barış ve demokrasi elçisi olarak gösterilir olmuştu. Bu süreçte devletin adından anayasaya, ana muhalefetten medyaya dek her şey yenilenmek istenmişti.

Okyanus ötesinden kimileri Cumhuriyet gazetesinde bile “Yeni Kemalizm” başlıklı makaleler yazmışlardı. Hal böyle olunca, yeni devletin adını koymak da yine bir ABD’li uzman- istihbaratçıya düşmüştü. Graham Fuller, kitabına “Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adını vermişti. Kitaptaki tezler, yeni CHP’den de övgüler almıştı.
12 Eylül referandumunun ertesi günü iktidarın sözcülerinden olan Star’ın attığı
manşet de aynıydı: “Yeni Türkiye Cumhuriyeti”.

Bu süreçte halkımız, sürecin federasyona ve bölünmeye gideceğini göremedi.

– Ortadoğu Serbest Ticaret Bölgesi’nin,
– Kamu Yönetimi Reformu’nun,
– Yerel Yönetimler Reformu’nun,
– Bölge Kalkınma Ajansları’nın,
– Kardeş Belediyeler Birliği Projesi’nin,
– Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri’nin

siyasal, yönetsel, iktisadi, mali, kültürel anlamda hep bölünmenin altyapısını hazırladığını söyleyenleri, ciddiye almadı.

“Yeni” ve “yenilenme” sözcüklerinin büyüsüne kapıldı fazlasıyla.

Sonuç: Sıfıra sıfır, elde var sıfır.

Bir ayda 40 şehit verdikten sonra, gazetelerde terörle mücadele konusunda eskiye dönüş yapılacağı, kitlesel tutuklamaların geleceği, güvenlik önlemlerinin artırılacağı yazılır oldu. Yani “yeni” lafı, terörü önleyemedi. ABD patentli “ılımlı İslam” projesi
din kardeşliğini sağlayamadı. Habur açılımı, Türk bayrağının asılmadığı sahra mahkemesi, Kemal Burkay üzülmesin diye Atatürk fotoğrafının kaldırıldığı
basın toplantısı, bölücülerin silahlarını susturamadı.

Kıssadan hisse: ABD’nin etkin düşünce kuruluşlarından Atlantik Konseyi’nin uzmanlarından olan David L. Phillips’in Haziran 2009’da yazdığı
“Türkler ve Irak Kürtleri Arasında Güven Tesisi” başlıklı rapordan
ilham alan Kürt açılımı çökmüştür.

ABD Dışişleri Bakanlığının internet sitesinde şu mealde bir yazı çıkmıştı:

“54 ülkenin liderini biz yetiştirdik. Bizim bursumuzla yetiştiler.” Listede Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı da bulunuyordu.

  • Dünyada Yahudi lobisinden cesaret ödülü alıp da Yahudi olmayan
    tek başbakan da Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı olduğuna göre
    ,

1996’dan beri ABD’li uzmanların üzerinde çalıştıkları, 2002 yılından başlayarak
yüksek sesle dillendirilen Büyük Ortadoğu Projesi’ne şaşırmamak gerekir.
Bu kapsamda bölücülüğün adı “demokratik özerklik” olmuştur.

Geçmişte Çekiç Güç Irak’ı vurmak için konuşlanmış iken bu kez füze kalkanı
İran’ı vurmak için yerleştirilmektedir. Emperyalizm, devlet biçiminde örgütlenmiş haydutluk olduğundan meseleye bütüncül yaklaşmakta, işi şansa bırakmamaktadır.

Irak Kürtlerini Saddam’dan kurtaran ABD, Türkiye’nin Kürtlerini de Ankara’dan kurtarmanın altyapısını hazırlamaktadır. Türkiye’de vatansız, milletsiz, devletsiz bir toplum yaratılırken, ulus devlet, tekil devlet, laik devlet çözülmektedir.
Hem de aileyle, ahlakla, manevi değerlerle, içi boşaltılıp, sentetik hale getirilmek, özünden uzaklaştırılmak istenen dinsel kavramlarla birlikte.

Türkiye bunları yaşarken küresel yatırımcılar, özellikle de Türkiye’de gayrimenkul işi yapanlar, varlık yönetim şirketleri, çokuluslu tekeller ve finans devleri, yakın geleceğe ilişkin öngörü ve senaryolarını Türkiye’nin bölünebileceğini dikkate alarak yazmaktadırlar.

Kıssadan hisse: Goethe’nin şu sözünü hiç unutmamak gerekir:

  • Cahilliğin eyleme geçmesinden daha korkunç bir şey yoktur.”

ADD’den 10 Kasım 2013 Basın Açıklaması

Dostlar,

ADD Genel Başkanı Sayın Tansel ÇÖLAŞAN’ın nefis konuşmasını
aşağıda paylaşıyoruz..
(http://www.add.org.tr/index.php/kamuoyuna/1033-10-kas-m-bas-n-ac-klamas-d-r)

Yer : Tandoğan meydanı, Ankara
Tarih : 10 Kasım 2013; ATA’nın 75. Yıl Anması

Kendisini bu önemli ve yol gösterici konuşması nedeniyle kutluyor, teşekkür ediyoruz.

Konuşma içeriğini bütünüyle paylaştığımızı belirtiyoruz.

Sevgi ve saygı ile.
11 Kasım 2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=====================================

portresi_adiyla

10 Kasım 2013 Basın Açıklamasıdır

Değerli Yurtseverler, Atatürkçüler hoşgeldiniz.

– Burada; Cumhuriyetimizin ve çağdaş Türkiye’nin kurucusu,
– Yokluğu her geçen yıl daha derinden hissedilen büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, aramızdan ayrılışının yetmiş beşinci yılında saygıyla anıyoruz.
– Arkadaşlar, ülkemiz bugün, yalnızca içerideki sosyo – ekonomik sorunlarla değil,
aynı zamanda bölgesel ve küresel sorunlarla da karşı karşıya.
– Tüm dünyada barış ve güvenlik içinde yaşam anlayışını, bunun etkilerini, sosyal
ve siyasal patlamaları izliyoruz.
Toplumların demokrasi içinde akılcı ve adil yönetim ihtiyacı
her zamankinden daha çok.
– Gerçek demokrasi, yani sayısal çoğunluğun, sayısal azınlığa tahakküm etmediği, çoğunluğun değil çoğulculuğun esas olduğu katılımcı demokrasi
isteği öne çıkıyor.
– “Sandıktan çıktım, dilediğimi yaparım” görüşünün katılımcı demokrasi anlayışı ile bağdaşmadığı artık gözle görülüyor.
Özgürlük ve eşitlik temelinde çağdaş bir demokrasiden başka çıkar yol olmadığı deneylerle anlaşılmış bulunuyor.
– Ülkemizde de geçtiğimiz yıl 19 Mayıs’ta başlayan, 29 Ekimlerle devam eden, TAKSİM’de taçlanan ve bugün tüm yurda yayılan olaylarda HALKIMIZ:
– İktidarın son 10 yılda toplumu sürekli bölerek, ayrıştırarak sürdürdüğü
yönetim biçimine ve Laik Cumhuriyeti itibarsızlaştırarak yıkmaya,
vatanın bütünlüğünü, milletin birliğini yok saymaya ve kendi ahlak kurallarını
halka dayatmaya yönelik faşizan siyasetine DUR diyor.
– Ülkemiz, 1980’lerden beri süregelen emperyalist bir saldırı altında.
Ulus devlet – üniter devlet ve laik devlet yapımız hedefte.
– Bugün ekonomisi çökmüş, dışa bağımlı sıcak para ile yaşayan bir AÇIK PAZARIZ.
– Sıra siyasaş YIKIMDA. Nedir bu siyasal yıkım?
Üniter / merkezi devlet yapımızın sonlanması yani bölünme:
– Önce yerel yönetimlere yetki genişliği, sonra özerklik, daha sonra da kurulması planlanan büyük Kürdistan için toprak vereceğiz. VATAN BÖLÜNECEK!
– Öte yandan İdeolojik olarak laik devlet modelinin yerini 1980’lerde Türk – İslam sentezi, sonra ILIMLI İSLAM aldı.
– Şimdi ise dolu dizgin şeriat devletine gidiyoruz.
– Neden mi? Büyük Ortadoğu Projesinin bölge ülkeleri için çizdiği yol haritası böyle.

Bölgede:

– Ekonomik olarak, açık pazara uygun liberal ekonomi,
– İdeolojik olarak, demokrasinin olmadığı siyasal İslam,
– Siyasal olarak da anlaşarak-ya da-işgalle sınırların yeniden çizilmesi söz konusu.
– Plan bu.

– Projenin amacı: BATI’nın, özellikle ABD’nin Asya’ya açılan bu bölgede DENETİMİNİ elinde tutmasını sağlayacak yönetimler oluşturmak ve yeni bir İsrail yani
Büyük Kürdistan’ı kurmak
.
– Proje Bölge ülkelerindeki YERLİ unsurlar eliyle (yani anlaşarak) ya da (olmazsa) işgallerle yürütülüyor.
– Ülkemizde bu proje 2002’li yıllardan beri iktidar eliyle yürütülüyor.
– İktidar, bir yandan kendi ahlak kurallarını faşist yöntemlerle halka dayatıyor.
– Öte yandan Demokrasi paketleri ile ülkeyi bölünmeye- etnik / dini / mezhepsel ayrıştırmaya ve laik cumhuriyet yerine şeriat devletine giden yolun yapı taşlarını döşemeye çalışıyor.
(Yeni) Anayasa oyunu da bu amacı taşıyor.
– Direnen, DUR diyen halka da daha çok devlet şiddeti – daha çok TOMA,
gaz ve basınçlı su var.
– Oysa halk laik Cumhuriyet sayesinde (kötü de işlese) yarım yüzyıllık deneyimle demokrasi kültürüne sahiptir; Demokrasinin yalnızca seçimlerden ibaret olmadığını, sandıktan çıkmış olmanın keyfi yönetime gerekçe olamayacağını, hak ve özgürlüğe saygı ve eşitliğin Demokrasinin temeli olduğunu – Bugün hem bu değerlerin – hem de bu “bilinci” kendisine veren laik – çağdaş cumhuriyetin tehlikede olduğunu görüp O’na sahip çıkmaya karar vermiştir.

– Bugün halk her yerde faşist ve totaliter bu yönetime karşı DİRENMEKTEDİR.

– ARTIK BİLİYORUZ: Türk Milleti laik demokratik rejimden geri adım atılmasını istemiyor.
– Türk Milleti, Türkiye’nin hem bölgesel bir dış savaşa girmesine, hem de içerideki
etnik – dinsel – mezhepsel çatışmalara karşı.
– Türk Milleti, Laik Cumhuriyet’in temel ilkelerinden ödün vermeden,
bu vatanda kardeşçe, birlikte yaşamak istiyor.
– Türk Milleti, “Yeni” Anayasa oyununa DUR diyor.
Türk Milleti iradesini ortaya koymuştur.

Şimdi görev siyasettedir.

1) İktidar, halkın bu haklı sesine kulak vermeli, laik Cumhuriyeti dönüştürmekten,
ülkeyi bölmekten vazgeçmeli, halkın demokrasi içinde yaşaması koşullarını oluşturmaya dönmelidir. Demokrasi içinde yeniden seçilmek istiyorsa bunların şart olduğunu görmelidir.

2) Muhalefet ise; mecliste halkı temsil ettiğini unutmamalı, iktidarın kurduğu sınırlar içinde muhalefet yapmaktan vazgeçip, laik demokratik Cumhuriyete – vatanın bütünlüğüne – milletin birliğine sahip çıkmalı ve Anayasa (oyununa) gelmemelidir.

– BUNLARI, milletin birliğinden, ülkenin bütünlüğünden ve laik cumhuriyetten ödün vermemeye kararlı olan HALK istiyor.

TÜRK MİLLETİ İSTİYOR.

Son sözlerim şöyle olacak:

Biz halkız,
– Yeniden doğarız ölümlerde.
– Çağdaş – Laik – Tam Bağımsız Demokratik Türkiye için, vatanın, milletin bütünlüğü için, mücadeleye devam edeceğiz.
– Başaracağız.
– Laik Cumhuriyet kazanacak.

– Saygılar sunuyorum.
10 Kasım 2013, Tandoğan

Tansel ÇÖLAŞAN
Genel Yönetim Kurulu Adına
Genel Başkan

Partiler, sendikalar ve kitle örgütlerinden ortak çağrı: 29 Ekim’de Tandoğan’a!


Partiler, sendikalar ve kitle örgütlerinden ortak çağrı: 29 Ekim’de Tandoğan’a!

9-29ekim

CHP, İşçi Partisi, ADD, TGB, Birleşik Kamu-İş ve DİSK başta olmak üzere çok sayıda kurum, AKP’nin paketine ve Andımız’ın kaldırılmasına karşı,
milyonları Tandoğan’a çağırdı. Ortak çağrıya üst düzey yöneticiler katıldı

“Cumhuriyet için Ankara Buluşması” sloganıyla toplanan siyasi partiler, sendikalar ve demokratik kitle örgütleri, yurttaşları 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda
Ankara Tandoğan’da olmaya çağırdı. Kutlama, Tayyip Erdoğan’ın paketine,
Andımız’ın kaldırılmasına ve Balyoz kararına da yanıt olacak.

‘Öncelikli hedef tam bağımsız Türkiye’!

Toplantıya;
– CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan,
– İşçi Partisi Genel Sekreteri Serhan Bolluk,
– ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan

ve demokratik kitle örgütlerinin yöneticileri katıldı.

Açıklamayı Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Av. Şenal Sarıhan okudu.

Öncelikli hedefin ülkemizi tam bağımsız yapmak olduğunu kaydeden Sarıhan, Türkiye’nin emekten, demokrasiden, özgürlükten ve birlikten yana kuruluşlarının temsilcileri olarak, Ankaralıları 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamaya Tandoğan’a çağırdıklarını söyledi.

‘Emperyalistlerin taşeronu olmayacağız’

  • Türkiye Cumhuriyeti’nin emperyalistlerin çıkarları için komşularıyla savaşın içine itilmesine karşı koyacakları söyleyen Sarıhan,
  • “Büyük Ortadoğu Projesi’nin uygulandığı bir coğrafya üzerinde bulunan ülkemizin, sömürgeci zihniyetin taşeronu olmasına izin vermeyeceğiz. Ülkemizde, bir avuç işbirlikçi dışında
    bütün milli sınıfların güçbirliği yaptığı
    milli ve halkçı bir iktidarı kuracağız.” dedi.

‘Etnik bölünmeye izin vermeyeceğiz’

Emeği en yüce değer sayan halkçı bir düzen kuracaklarını belirten Sarıhan,

  • “Kurtuluş Savaşı’nı verirken yaptığımız gibi birbirimizin kimliklerine saygılıyız.
    Etnik olduğu kadar din, mezhep ve tarikat temeli üzerinden bölünmeyi,
    karşılıklı cepheleşmeyi sakıncalı buluyoruz. Kuracağımız laik ve demokratik devlet, devlet işleriyle din işlerini ayıracak ve inançları kişinin kendi vicdanına bırakacaktır.” ifadelerini kullandı.

Toplantıda, siyasal parti ve kitle örgütü temsilcileri de konuştu.

CHP Ankara İl Başkanı Zeki Alçın: Bu kutlama bütün Cumhuriyet düşmanlarına korku sarmalıdır. 29 Ekim’e kadar bütün Ankara sokaklarına ulaşarak meydanlara ineceğiz.

İşçi Partisi Ankara İl Başkanı Osman Yılmaz:

– Bu kutlama stadyumlarda Andımız’ı okuyanların,
– ‘Her yer Taksim, her yer direniş’ diyenlerin,
– Ethem Sarısülük’lerin,
– Ali İsmail Korkmaz’ların,
– Abdullah Cömert’lerin ve
– direniş şehitlerinin kutlaması olacaktır.

ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan:

– Bu 29 Ekim’i hep birlikte kutlayacağız.
Daha güçlü bir kararlılıkla Tandoğan’da olacağız.

TGB (Türkiye Gençlik Birliği) Genel Başkanı Çağdaş Cengiz:

– Artık herkes cesaretli ve millet olarak kararlılık içindeyiz.
AKP’nin paketini iade etmek için herkesi Tandoğan’a bekliyoruz.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı İsmail Tutoğlu: Cumhuriyeti, ülkemizi yeniden yapılandırmak istiyorlar. Emek örgütü olarak Cumhuriyete, ulusumuza sahip çıkacağız.

ÇYDD Ankara Şube Başkanı Ayfer Yüksel: 29 Ekim hepimizin bayramı
ve bunu da coşkuyla kutlayacağız.

Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel: Biz Cumhuriyet üzerinden oynanan oyunu bozacağız. Bundan sonra her gün 29 Ekim olmalı.

Katılan siyasi parti ve demokratik kitle örgütleri

* Partiler: Cumhuriyet Halk Partisi, İşçi Partisi, Demokratik Sol Parti.
* Emek örgütleri: Birleşik Kamu İş Konfederasyonu, Devrimci İşçi Sendikaları
Konfederasyonu (DİSK).
* Demokratik kitle örgütleri: Atatürkçü Düşünce Derneği, Cumhuriyet Kadınları Derneği,
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Vatan Cumhuriyet ve Emek Güçbirliği
Sözcüsü Öner Tanık, Kızılırmak Köy Dernekleri Federasyonu, Müzik Eğitimcileri
Derneği, Türkiye Gençlik Birliği, Toplumsal Dayanışma Derneği, Türkiye Emekli
Subaylar Derneği (TESUD), Ulusal Eğitim Derneği, Yurttaş Hakları Derneği,
Ziraatçılar Derneği, Ziraat Mühendisleri Odası

Olcay Kabaktepe

Uluç Gürkan : KEMALİST DEVRİM


Dostlar,

Seçkin siyaset adamı, gazeteci – yazar, Uğur Mumcu ekolünden Sayın Uluç Gürkan‘dan, son derece doyurucu bir “KEMALİST DEVRİM” yorumu sunmaktayız.

Kendisine teşekkür borçluyuz. Sayın Büyükelçi Şükrü Elekdağ’ın konuya ilişkin
“Türkiye’nin Misyonu” başlıklı yazısının da birlikte okunması bizce yararlı olacaktır (S.Elekdag@milliyet.com.tr, 20.04.1998). 

Sevgi ve saygı ile.
10.7.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

======================================

Kemalist Devrim…

Uluc_Gurkan

 
ULUÇ GÜRKAN

 

 

Yarı yolda bıraktırılmış ve yolundan saptırılmış Kemalist Devrim,
günümüz şartlarında yeniden başlatılmalı ve bütün sonuçlarıyla gerçekleştirilmelidir.

Kemalizm; bir ulusal kurtuluş ve aydınlanma devrimidir.

Ulusal egemenliğe dayanan tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesidir.

Kemalizmin amacı, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış, laik ve demokratik Türkiye’yi
sosyal bir hukuk devleti olarak en kısa sürede kurmaktır.

Kemalizmin, kimi dogmatik ideolojiler gibi kutsal bir kitabı yoktur. Ancak “6 ok” adı verilen vazgeçilmez ilkeleri vardır. Bu ilkeler, birbirini tamamlayan bir Aydınlanma doğrultusudur.

Cumhuriyetçilik ilkesi, halkçılık ve laiklik ilkeleriyle birlikte demokrasiyi oluşturmaktadır.

Laiklik ilkesi, devletçilik dışındaki diğer ilkelerin ön koşuludur.

– Demokrasinin önkoşuludur; çünkü laiklik olmadan özgürlük olmaz.

– Milliyetçiliğin ön koşuludur; çünkü laiklik yoksa temel yapı ulus değil, ümmettir.

– Halkçılığın ön koşuludur; çünkü laikliğin olmadığı yerde halkın istekleri değil
dinci seçkinlerin tercihleri önceliklidir.

– Devrimciliğin ön koşuludur; çünkü laikliği kabul etmemiş bilimin ve çağın gereklerinin gerisinde kalmış kurumları değiştirmenin, geliştirmenin tartışması dahi yapılamaz.

  • Kemalizmin ilkeleri donmuş düşünce kalıpları, dogmalar değildir.
  • Aklın ve bilimin ışığında sürekli gelişen bir doğrultu tutarlılığıdır. Günümüzde; 

 

Laiklik: Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasından ibaret değildir. Bunun ötesinde, bir toplumda yönetenlerin, kuralları koyanların, yasaları yapanların yönetme yetkisini,
kural koyma, yasama yetkisini din dışı bir kaynaktan almaları demektir.
Dolayısıyla, bireyin eşitlik ve özgürlüğünün güvencesidir.

Cumhuriyetçilik: Dine dayalı düşünce ve yönetim kalıplarının yerini
güçler ayrılığı temelinde çağdaş demokratik kurumsallaşmanın almasıdır.

Milliyetçilik: “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk ulusu” diyen,
bütün yurdu üzerinde yaşayan insanını etnik köken, dini inanç ayrını yapmaksızın
bir arada yaşama iradesiyle kucaklamaktır.

Halkçılık: Ezen ve ezilenlerin olmadığı hakça bir düzen yönelimidir.

Devletçilik: Kamu yararının bireysel çıkarın önüne geçtiği,
dayanışma ve sosyal adalet yapılanmasıdır.

Devrimcilik: Yeniliklere, gelişmeye sürekli açık kalmak, açık anlatımıyla zamanın ruhunu yakalamaktır.

21. Yüzyılın Barış Projesi

  • Kemalist Devrim, 21. Yüzyılın barış projesidir.

* Türkiye kendisini Atatürk’ün açtığı yolda laik ve demokratik bir ülke olarak tanımlarsa, insanlık dünyanın geleceği için umutlu olabilir.

Buna karşın, Türkiye kendisini Yeni Dünya Düzeni’nde egemen güçlerin biçtiği rol kapsamında ılımlı İslam devleti olarak tanımlar, Kemalist düzeni daha İslami yapılarla değiştirmeye zorlarsa, insanlık dünyanın geleceğinden umutlu olmamalıdır.

Türkiye önemlidir, çünkü Türkiye 90 yıl önce Kemal Atatürk’ün önderliğinde
halkının çoğunluğu Müslüman bir ülkenin çoğulcu ve katılımcı demokrasiyi uygulayıp yaşatabileceği iddiasıyla bir atılım yapmıştır.

Batı dünyasında, çoğulcu demokrasi ve sanayi toplumunun sadece Hıristiyan kültür ve değer yargıları ortamında gelişip boy atabileceği hususunda sarsılmaz bir inanç vardır.

Ünlü sosyal bilimci Max Weber de “Protestan Ahlakın İlkeleri ve Kapitalizmin Özü” adlı eseriyle bu bu görüşe akademik bir temel kazandırmıştır. Türkiye, İslam dinini, laik devlet yapısı ve çoğulcu demokrasiyle bağdaştıran bir sistemin dünyadaki tek uygulayıcısı olarak bu görüşü çürütebilme imkânına sahiptir.

İslam coğrafyası için gerçekten demokrasi isteniyorsa, model Atatürk’ün laik ve demokratik cumhuriyet düzenidir. Bunu gerçekleştirmek Türkiye’nin tarihsel misyonudur.
Bakın çevremize… Ortadoğu adını verdiğimiz bu coğrafyada, doğumuzda güneyimizde, aynı tarihi, aynı kültürü, aynı inancı paylaştığımız komşularımız vardır. Ama aralarında bir tek Türkiye, demokrasiden söz edebilmektedir. Bir tek Türkiye, demokrasi uygulamasının eksikliklerini, yetersizliklerini tartışabilmektedir.. Yaşadığımız coğrafyada demokrasisini ilerletebilmek umudunu taşıyan tek ülke Türkiye’dir…

Bir tek Türkiye’de kadın eşit yurttaş seviyesindedir.

Bir tek Türkiye’de çağdaş sanat, bütün engelleme çabalarına karşın ayaktadır.

Tesadüf müdür bu? Hayır; tesadüf değildir… Türkiye’nin bu farklılığı bizi Atatürk’e, Atatürk’ün 23 Nisan 1920 günü başlattığı demokratikleşme sürecine, aydınlanma atılımına götürmektedir.

  • Atatürk’ün gerçekleştirdiği bu olay, sadece Türkiye için değil,
    bütün dünya için yaşamsal önemi olan bir devrimdir.

1789 Fransız Devrimi’nin halklarının çoğunluğu Hıristiyan olan Batılı ülkelerin demokratikleşmesi için anlamı neyse, 1923 Türk Devrimi’nin İslam coğrafyasında demokratikleşme etkisi de eş anlamlı olmalıdır.

Atatürk, günümüz dünyasında uygarlıklar çatışmasını barışa yönlendirecek gerçek anahtardır. İslam dünyasına demokrasi ihracı için, Amerikan savaş gücüne endeksli Büyük Ortadoğu Projesi’nin yerini barış içerikli 1923 Türk Devrim Modeli’nin alması
aklın ve gelecek umudunun gereğidir.

  • Yarı yolda bıraktırılmış ve yolundan saptırılmış Kemalist Devrim,
    günümüz şartlarında yeniden başlatılmalı
    ve bütün sonuçlarıyla gerçekleştirilmelidir.

(10 Temmuz 2013)

MİLLİ MERKEZ İZMİR KURULTAYI


Dostlar
,

Türker Ertürk paşamız (kendi isteğiyle E. Tuğamiral),
AYDINLANMA savaşımımıza son derece ciddi katkılar veriyor.

“Kendi isteğiyle emekli” olarak sivil savaşıMı seçmesi çok anlamlıdır.

Çocukluğundan beri gönül verdiği ve 30+ yıl giydiği denizci üniformasını “gönüllü” (?) çıkarmak kolay değildir.

TSK içinde yeterince etkili – yararlı olamayacağını saptamak acıdır ve
çağımız Türkiye’sinin koşulları bakımından önemli ipucudur.

  • Milli Merkez’in partileşmesi...

Ciddi bir sorunsal (Problematik)..

Bir yandan zaman baskısı bir yandan son derece kritik bir adım ve yılların birikimini “heba” etme riski..

Sanırız “bir süre” daha gözlemek ve tartışmak gerekecek..

Hepimize kolay gelsin..

“Sabırlı aceleci” olabilir miyiz?

Tarihsel koşulların olgunlaşmasının zorunlu olduğunu hepimiz deneyimlerimizle biliyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
25.6.2013, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================

İZMİR KURULTAYI

portresi_sade

TÜRKER ERTÜRK

Geçtiğimiz Pazar, Milli Merkez’in Balçova’da yapılan İzmir Kurultayı’na katıldım. Kurultay, gösterilen ilgi, katılım, canlılık ve organizasyon açısından gerçekten görkemliydi ve mükemmeldi. Kurultay’da çok renklilik egemendi. Geçmişte birbirine siyasal rakip olanların hatta aralarında husumet yaşayan insanların, ülkemizin halen yaşadığı ağır yaşamsal tehdit nedeni ile nasıl bir araya geldiğini görebiliyordunuz.

Salon sağcısı, solcusu, merkezde olanı, Milliyetçisi, Demokratı ve Ülkücüsü ile
yan yana ve omuz omuza gelmiş Atatürk’te birleşmiş, ellerinde Al Bayrağımız “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atıyorlar ve ülkenin sorunlarına
çözüm üretebilmek için ter döküyorlardı.

Salonda iğne atsanız yere düşmeyecek durumdaydı. Sanırım İzmir’in bu mevsimde nasıl sıcak olduğunu bilirsiniz. İşte o günlerden birini yaşadık. Dev salonda iklimlendiriciler tam takat (güç) çalışıyordu ama o sıcağa ne dayanabilirdi ki ve
salonu dolduran ateşli yurtseverlerin yaydığı sıcaklığı ne soğutabilirdi ki!

Buram buram terledik

İnsanlar o sıcakta ve Pazar günü denize gitmek, İzmir ve çevresinin güzelliklerini
ailesi ile birlikte yaşamak varken niçin geldi ve bu kurultay salonunu doldurarak
buram buram terledi ve sıkıntı çekti. Emin olun dünyanın veya ülkemizin en popüler şarkıcısının o salonda konseri olsaydı salonu dolduramazdınız.

Böyle bir il kurultayını Meclis’te grubu bulunan hiçbir muhalefet partisi bu canlılıkta ve katılım düzeyinde hele hele bu sıcakta asla yapamazdı. Zaten bugüne dek yaptıkları,
bu saptamayı doğrular niteliktedir. AKP bu tasnife dahil değildi. Elden para, kumanya, çocuğunu işe alacağız yalanı, devletin, belediyelerin ve ihale verilen yüklenicilerin (mütteahitlerin) finansmanı ile ikna edilerek bindirilen ve taşınan kıtalarla bir de
onlar yapabilirdi.

Bizi bir araya AKP getirdi

İnanır mısınız bilmem ama Balçova’da yapılan Milli Merkez İzmir Kurultayı’nda salonunu dolduran ve geçmişte farklı siyasal eğilimleri bulunan insanları
bir araya getiren güçte AKP idi esasında.

AKP’nin 11 yıllık icraatı, Cumhuriyetimize ve kurucu ideolojisine düşmanlığı,

– emperyalizmle işbirlikçiliği ve taşeronluğu,
– Milli varlıklarımızın haraç mezat satılışı
ve yabancılara peş keş çekilmesi,

ülkemizin bir terör üssü haline getirilmesi, dinin referans yapılarak özgürlüklerimizin ve yaşam tarzlarımızın kısıtlanması, adım adım ortaçağ karanlığına doğru yol alışımız ve diktatörlük girişimleri gerçekte bizleri bir araya getiren ana nedendi.

Kurultay’da bana da konuşma sansı verdiler. Ben de özetle şunları anlatmaya çalıştım.

  • Artık Erdoğan meşruiyetini yitirmişolup derhal istifa etmelidir.
  • Bu durumda iktidarda kalmaya çalışmak ülkemizi bir felakete doğru götürmek demektir.

Yüzde 75’i emperyalizmin projeleri!

Taksim’de başlayan ve tüm ülkeye yayılan halk hareketi zaman zaman yavaşlasa bile nedensellik ortadan kaldırılmadıkça tümüyle durmayacaktır.

Çünkü bu isyan AKP’nin 11 yıllık icraatı sonucunda oluşan bir birikimin sonucudur.
Taksim, bu birikimin oluşturduğu kolektif bilinci tetiklemiştir.

Toplumun Erdoğan’a kızgınlığının arkasını dolduran kişisel nefret değildir.
Erdoğan ve AKP’ye kızgınlığın gerçek nedeni, icraatının % 75’ini oluşturan emperyalizmin O’nun önüne uygulaması için koyduğu ve dayattığı projelerdir.
Bugün Erdoğan’ı tek başına günah keçisi olarak gösterme çabaları,
bir emperyalist operasyondur.

Emperyalizm, yıpranan, son olaylara iyice denetimini yitiren ve ne yapacağı kestirilemez davranışları nedeniyle güvenilmez bulduğu Erdoğan’ı başka bir birisi ile değiştirerek aynı projeleri gerçekleştirmek ve yoluna devam etmek istemektedir.
Halen tüm operasyonlar bunun üzerine geliştirilmektedir.

Bu nedenle yalnız Erdoğan’ın gitmesi yetmez. Emperyalizmin projelerine taşeronluk eden zihniyet tümden gitmeli ve bu toprakların, üzerinde yaşayan bizlerin çıkarlarını esas alan bir iktidar gelmelidir.

Erdoğan’ın yerine Abdullah Bey

Diyelim ki Erdoğan gitti ve yerine Abdullah Bey geldi, ne değişecek?

– Eğer komşumuz Suriye’ye aynen terör ihraç edeceksek,
– 4+4+4 adındaki ortaçağ karanlığının eğitim sistemiyle yola devam edilecekse, – özgürlüklerimiz ve yaşam tercihlerimiz tehdit altında kalacaksa,
– Cumhuriyetimizin kurucu ideolojisini ve Türk kimliğimizi hedef alan yeni anayasa ve dolayısı ile rejim değişikliği peşinde koşulacaksa…

bırakın “Kötü polisle” devam edelim daha iyi.
Çünkü “İyi polis” savunma reflekslerimizi narkozlar ve daha tehlikelidir.

Emperyalizm güçlüdür. Yakında yok olacağı iyi niyetli temenni içeren ama ayağı
yere basmayan bir öngörüdür!

Emperyalizm ülkemizin de içinde olduğu Büyük Ortadoğu Projesi’ni adım adım gerçekleştirmektedir. Bu proje ülkemizin bekasını ve çıkarlarını çok ağır şekilde
tehdit etmektedir.

Eskinin refleksleri ile olmaz!

Bu tehditle eskinin refleksleri, davranış biçimleri, söylemleri ve problem çözme teknikleri ile başa çıkamayız. Düşman veya rakip nasıl adlandırırsanız adlandırın,
bununla başa çıkabilmek için birleşmemiz gereklidir.

  • “Gel bizde birleşelim” artık geldiğimiz noktada birleşmeyi istememenin
    nazik bir ifadesidir.

Birleşmenin fikri adresinin Atatürk olduğu çok doğru bir tespittir.
Peki, örgütsel adresi neresi olmalıdır? Bu konuda çeşitli görüşler var!

Milli Merkez bugüne dek yaptığı çalışmalarla halkta büyük bir umut uyandırmıştır.

Kamuoyu yoklamalarında AKP büyük oranda oy yitirmesine karşın bu oylar
muhalefet partilerine akmamakta, hatta CHP’de oy yitirmektedir!

  • Acaba Milli Merkez partileşirse sandıkta halkın teveccühüne
    mazhar olabilir mi? 

Bunları zaman içinde göreceğiz. Bu arada zaman baskısı da olduğu unutulmamalıdır.

İzmir düşmana ilk ateş açtığımız yerdir. İzmir Kurultayı Milli Merkezin ilk il kurultayı olarak aynı ruh içinde olunduğunu göstermiştir. Milli Merkezin İzmir Yürütme Kurulu Başkanı Av. Erdoğan Özer’i ve arkadaşlarını bu başarı nedeniyle kutlarız.

Saygılar sunarım.
(24,6,13, İLK KURŞUN)