Etiket arşivi: Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk

Gazi, öğretmen, pusula…

Gazi, öğretmen, pusula...

Gazi, öğretmen, pusula…

Yeniçağ, 24 Kasım 2019

Atatürk Bursa’dadır ve onu İstanbul’dan ziyarete gelen bir küme öğretmene seslenirken şunları söyler;

“Bayanlar, baylar…
Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için, ortam hazırladı… Gerçek zaferi siz kazanacaksınız, yaşatacaksınız ve kesinlikle başarıya ulaşacaksınız… Ben ve sarsılmaz inançla bütün arkadaşlarım, sizi izleyeceğiz ve sizin karşılaşacağınız engelleri kıracağız…”Tarih 24 Mart 1923…

Büyük Önder, Kütahya lisesinde öğretmenlere seslenirken söyle konuşur;

“Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusudur… Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir. Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür… Bundan sonra yapacağımız yenilikler milletimize bir karanlık gibi çöken genel cehaleti mağlup etmek… İrfan ordusunun ruhu olan siz öğretmenlerin aynı yeteneği ortaya koyacağınıza eminim…”

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk işgalin, yağmanın yanı sıra gericiliğin- yoksulluğun ve geri kalmışlığın da yenildiği Kurtuluş Savaşı‘nın ardından bu kez Aydınlanma Devrimi‘nin başarıya ulaşması için çaba gösterirken, bu uğurda en çok mücadele eden insanların öğretmenler olduğunun bilincindeydi… Gazi, işte o yüzden sık sık okulları ziyaret eder, sınıflarda öğrenci ve öğretmenlerle sohbet eder, eğitim ve öğretimin Türkiye’nin geleceği için ne denli yaşamsal olduğunu anlatmaya çalışırdı… İşte bu yüzden Atatürk‘ün, bütçe görüşmeleri sırasında aldığı tavır da eğitim-öğretim- okul ve öğretmene ne denli önem verdiğini bir kez daha gözler önüne serer…

Yıl 1923… Meclis’te vekil maaşları tartışılırken dönemin Maliye Bakanı olan Gümüşhane Milletvekili Hasan Fehmi Ataç, Atatürk‘e, “Paşam vekil maaşlarını düzenleyeceğiz, ne kadar verelim?” diye sorar… Gazi Paşa kısaca düşünür ve şu yanıtı verir;

  • “Öğretmen maaşlarını geçmesin…”

Eğitimciler çıkmazda…

Ve yıl 2019… Türkiye, Aydınlanma mücadelesinin engellerle karşılaştığı bir süreçte sübyan mekteplerinden tarikat medreselerine dek eğitimin kuşatıldığı bir dönemi yaşarken, Tevhid-i Tedrisat Devrim Yasası üzerinde yaşanan erozyon da ülkenin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmasını engellemeyi sürdürüyor… 600 bin öğretmen adayı iş beklerken, iktidar acilen atanması gereken 200 bin öğretmenle ilgili de bir şey yapmıyor… Ve tam da bu sırada Türk Eğitim-Sen‘in 6 bini aşkın öğretmenle yaptığı anketin sonuçları yalnızca öğretmenlerin içinde bulunduğu sarsıcı ortamı değil, eğitim-öğretim sürecinin nasıl darbe aldığının sonuçlarını da gösteriyor… Ankete katılan öğretmenler 3800 lira ile 5000 lira arasında aylık aldıklarını açıklamışlar…

Ankete katılanların %30.8’inin kredi kartlarıyla yaptığı harcamalar maaşlarının yarısına denk geliyor… Öğretmenlerin % 63’ünün bankalara kredi borcu var, %67’si birikim yapamıyor. Öğretmenlerin %49.2’si en çok gıda ürünlerine yapılan zamdan etkilendiğini ifade etmiş, %38’den çoğu kirada oturuyor. Ankete katılanların %95.4’ü toplu sözleşmede yapılan zam oranlarının ekonomik yitiklerini karşılamadığını söylemiş.

Son yıllarda okullarda yaşanan şiddet olaylarının sonuçları da ankete yansımış… Çünkü öğretmenlerin %56.9’u okulda kendini güvende duyumsamadığını söylemiş, %49’u bir ile 7 kez arasında şiddetle karşılaştığını açıklamış… Öğretmenlerin %11.9’unun psikolojik sorunlar  -sinirli olma durumundan yakındığı da ortaya çıkmış. İşte bu yüzden ankete katılanların %94.1’i mesleği nedeniyle yıprandığından yakınmış…

Ve tabi ki öğretmenlerin %84.6’sı iş güvencelerinin tehdit altında olduğunu ifade etmiş… Ankete katılanların %41.7’si Türkiye’nin en büyük sorunu olarak ekonomik sorunlarla işsizliği görürken; % 27.8’i yandaş kayırmacılık, liyakatsizlik, %21.1’i eğitimde yaşanan sorunlar, %8.1’i terör ve güvenlik tehdidi, % 0.1’i sağlıkta yaşanan sorunlar yanıtını vermiş. Anket sonuçlarını Yeniçağ’a değerlendiren Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Öğretmenlerimiz ehliyetsiz ve liyakatsiz insanların iş başına getirilmesinden büyük rahatsızlık duyuyor.” demiş…

Ata’nın gösterdiği hedef…

Evet; bu gün 24 Kasım… Yani Öğretmenler Günü… Çünkü Millet Mektepleri‘nde kara tahtanın başına geçerek dersler veren ve 1924 yılında Ankara’da toplanan öğretmenler kurultayında, “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” diye seslenen Atatürk’e Bakanlar Kurulu 11 Kasım 1928 günü yaptığı toplantıyla, “Ulus Okulları Başöğretmenliği” ünvanını verdi… Atatürk, Millet Mektepleri Başöğretmenliğini 24 Kasımda kabul etti…

Öğretmenlik mesleğinin ne denli yaşamsal olduğunu bilinciyle, Aydınlanma Devrimi‘ni yüceltmeye çalışan Atatürk, mesleğin vefalı çalışanlarından övgü ile söz etmiştir… Öğretmenlere seslenirken yaptığı şu konuşma da bunun önemli kanıtlarından biridir :

  • “Benim asıl anlatılacak yanım, öğretmenliğimdir… Topluma, milletime ben öğretmenlik yapabiliyorsam, beni onunla anlatın… Yoksa kazandığım, yaptığım öteki işlerle beni anlatmanız pek önemli değildir.”

Evet; Atatürk‘ün 100. doğum yıldönümü nedeniyle, 1981’den başlayarak 24 Kasımlar “Öğretmenler Günü” olarak kutlanıyor… Gazi‘nin aşağıdaki konuşması ise son yıllarda işsizlik, siyasal baskı, gericilik, geçim sıkıntısı ve en çok da can güvenliği tehdidi altında yaşamaya çalışan öğretmenlere yine de umut ve enerji veriyor :

  • “Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz… Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister… Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir… Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır.”
  • “Öğretmenler, Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”

Cumhuriyetin tüm öğretmenlerinin 24 Kasım Öğretmenler Günü kutlu olsun…

CUMHURİYETİMİZİN 95. YILI KUTLU OLSUN!


 

CUMHURİYETİMİZİN 95. YILI KUTLU OLSUN!

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk,

  • “Türkiye Cumhuriyeti her manası ile büyük Türk milletinin öz ve aziz malıdır.
    Kıymetli evlatlarının elinde daima yükselecek, ebediyen yaşayacaktır.”

diyerek Cumhuriyet’e her koşulda sahip çıkılması ve Cumhuriyet’in yeni başarılarla geleceğe taşınması konusundaki sorumluluklarımızı anımsatmaktadır. Biz de, O’nun vasiyetine sahip çıkarak Cumhuriyetimizin kuruluşunun 95. Yıldönümünü Cumhuriyetin öneminin bilinci ve kurucusuna duyduğumuz saygı ve sevgiyle kutluyoruz.

Ulusumuzun Atatürk’ün çevresinde kenetlenmesiyle yürütülen Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanması ve ardından ülkemizi karanlıktan kurtararak aydınlığa çıkaran Cumhuriyet’in kurulması, tarihin ender kaydettiği bir başarıdır.

Cumhuriyet’le birlikte;
– hanedan egemenliği yerine halk egemenliği,
teokrasinin yerine laiklik,
dikta rejimi yerine de demokrasi uygulamaya konulmuştur.

Cumhuriyet bilgisizliğe, bağnazlığa, yobazlığa, yoksulluğa, çaresizliğe karşı verilen savaşımın adıdır. Atatürk’ün deyişiyle,

  • Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.”

Hedefini çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ve onu aşmak biçiminde ortaya koyan Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün başlattığı, demokrasiye geçişi de içeren yapısal dönüşüm sürecinin temeline lâiklik ilkesini yerleştirmiştir.

Laiklik ilkesinin benimsenmesi, din ve dünya işlerini ayırarak toplumu ve devleti çağdaş bir kimliğe kavuşturmuş, özgürlükler ve demokrasi güvenceye alınmıştır. Siyasal rejimle birlikte, hukuk ve eğitim sistemleri de lâikleştirilmiştir.

  • Yurttaşlarımız, lâik rejim sayesinde inancını özgürce yaşamaktadır.

Yüce Atatürk,

  • “Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.” sözüyle izlenmesi gereken yolu göstermiştir.

Ancak bugün Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının, emperyalistlerin oyuncağı haline gelmiş ve çağın gerisinde kalmış bir imparatorluktan; bağımsız, çağdaş bir ülke yaratmasını hala hazmedemeyenlerin olduğu açıktır.

Bu bağlamda, bu yıl 29 Ekim Resepsiyonu’nun 3. havalimanı açılışı nedeniyle İstanbul’da yapılacağının açıklanması ilk ve tek değildir.

AKP iktidarı yıllardır, Cumhuriyet tarihimizin önemli günlerini çeşitli bahanelerle unutturmaya çalışmakta, kutlamaları yasaklamaktadır.

  • Başkanlık sistemi adı altında karşımıza çıkarılan tek adam rejimi, Cumhuriyet’i ve kazanımlarını açık biçimde hedef almaktadır.

Cumhuriyetin temel nitelikleri tartışmaya açılmakta;
– başta Öğretim Birliği ilkesi olmak üzere Devrim yasaları çiğnenmekte;
Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda oluşturulan çağdaş bilim ve eğitim hedefi terk edilmekte;
Türkiye, bir karanlığa doğru sürüklenmek istenmektedir.

İçeride, bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü ve demokrasimizi taçlandıran, Aydınlanma Devrimimiz Cumhuriyet’in kazanımlarını yok etmeye çalışanları, dışarıda ise emperyalist güçlere karşı Cumhuriyet’in devrimci ve aydınlanmacı ruhunu ilk günkü coşkuyla sürdürmek zorundayız. Bu, Cumhuriyet’i kuran Atatürk ve dava arkadaşlarına, bu uğurda büyük bedeller ödeyen Ulusumuza karşı borcumuzdur.

Bizler, tüm koşullar aleyhe olmasına karşın o karanlık tablodan şanlı bir direniş filizlendirerek, bir ulus, bir vatan, bir Cumhuriyet şahlandıranların devamıyız. O yüzden herkes bilsin ki; Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim neferleri olarak, eğitimin de ülkenin de gericileştirilmesine geçit vermeyecek,

  • Cumhuriyet’in ve değerlerinin sonuna dek sahiplenicisi olacağız!

Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyor, tüm ulusumuzun 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyoruz.

EĞİTİM-İŞ MERKEZ YÖNETİM KURULU

Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Teminatıdır

Cumhuriyet Halk Partisi,
Türkiye Cumhuriyeti’nin Teminatıdır

Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Teminatıdır

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır..)

CHP’nin kuruluşunun 94. yıl dönümünde mesaj yayımlayan CHP PM Üyesi 25. Dönem Denizli Milletvekili Av. Gülizar Biçer Karaca,

– Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk‘ün en büyük eserinden biri olan,
– Türkiye Cumhuriyeti’nin teminatı,
– özgürlüklerin, demokrasinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünün savunucusu

Cumhuriyet Halk Partimizin kuruluşunun 94.yılı kutlu olsun!” dedi.

Karaca mesajında, CHP’nin yalnızca bir siyasi parti olmadığının altını çizerek şunları söyledi:

CHP Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur. Örnek gösterilecek köklü geçmişe sahip olan partimiz; ilklerin, özgünlüklerin, devrimlerin, aydınlanma ve mücadelesinin, akıl ve bilimin sembolüdür.

Bugün hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığının yerini siyasi otorite almışsa, din ve vicdan hürriyetinin garantisi laiklik yok sayılıp, inançlar sorgulanır hale getirilmişse, inancı, etnik kimliği ne olursa olsun MİLLET olabilenlerin ayrıştırıldığı, üniter yapı ve bölünmez bütünlük Anayasada bir cümleden ibaret hale getirilmeye, ayrışmalar körüklenmeye başlamışsa Türkiye’de birleştirici bir güç ve iktidar gerekmektedir. Bu iktidar ise CHP’nin iktidarıdır.

Gün, direniş günüdür. Gün, kararlılık günüdür. Gün, yılmadan, yorulmadan, dayanışma ve örgütlülük bilincini bırakmadan mücadele günüdür. Türkiye’yi karanlığa ve kaosa sürüklemek isteyenlere geçit vermeyecek olan Cumhuriyet Halk Partisi, köklü tarihinde olduğu gibi bugün de, gelecekte de demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğünü savunmaya devam edecektir. Emperyalist güçlere karşı verilen onurlu Kurtuluş mücadelesinin emanetçileri olarak, geçit vermeyeceğimizi bir kez daha büyük bir inanç ve kararlılıkla ifade etmek istiyorum. 9 Eylül aynı zamanda İzmir’in işgalden kurtuluşunun yıldönümüdür.

Cumhuriyet Halk Partisinin 94. Kuruluş yıldönümünde, başta kurucumuz ve ilk genel başkanımız Mustafa Kemal Atatürk’ü, İsmet İnönü ve silah (AS: silah + dava) arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyor; 94 yıl boyunca ülkemiz ve partimiz için mücadele eden Cumhuriyet Halk Partisi’nin her bir üyesine teşekkür ediyorum.”
==================================

Değerli dostumuz CHP PM Üyesi 25. Dönem Denizli Milletvekili Av. Gülizar Biçer Karaca‘ya teşekkür ederek, iletisini içerik olarak onaylayarak paylaşıyoruz…

Siyasal tarihte 94 yaşına gelen siyasal parti bulmak çok güç olsa gerektir..

Dolayısıyla, Devlet kuran bir parti olarak Cumhuriyet Halk Partisi herhangi bir siyasal parti olmaktan çok öte bir derinliğe ve anlama sahiptir.

Köklerini titizlikle koruyarak, çağın koşullarının gerektirdiği güncellenmelerle siyasal yaşamını sürdürmesi, Türkiye için vazgeçilmez bir gerekliliktir.

Sevgi ve saygı ile. 09 Eylül 2017, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net     profsaltik@gmail.com

 

Prof. Aziz Sancar kanserin sırrını açıkladı

Prof. Aziz Sancar kanserin sırrını açıkladı

Nobel Kimya Ödülü sahibi bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar, kendi buluşu olan
DNA onarımının kanseri önlemede etkili bir mekanizma olduğunu vurgulayarak,

“Kanserin en büyük sırrı, sigara içmemektir.
Sigara içerseniz DNA onarımı başa çıkamaz, kanser olursunuz.” dedi.

Prof. Dr. Sancar, Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesindeki İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi’nde (iBG-İzmir) adının verildiği Prof. Dr. Aziz Sancar Oditoryumu’nda basın toplantısı düzenledi.

Kanseri önlemede DNA onarımının etkili bir mekanizma olduğuna işaret eden Sancar, konuşmasına,

  • “Kanserin en büyük sırrı, sigara içmemektir.
    Sigara içerseniz DNA onarımı başa çıkamaz, kanser olursunuz.”
    sözleriyle başladı.Kanser tedavisinden önce korunmanın gerekliliğini vurgulayan Sancar,
    DNA tahribatını onarıp, kanser ilaçlarının daha etkili olması için uğraştıklarını,
    çalışmaların şu an net bir düzeye ulaşmadığını ancak ulaşacağına emin olduğunu söyledi.
    Her şeyin temel bilime dayandığını vurgulaylan Sancar, şöyle devam etti:
  • “DNA’nın şekli 1953’te keşfedilmişti. Bu hem temel bilim, hem de sağlık bilimleri alanında büyük yenilik sağladı. Bunun üzerinde çalışanlar ‘Ben kanseri tedavi edeceğim‘ diye düşünmüyorlardı. Ben de DNA onarımı üzerinde çalışırken, ‘Ben kanseri tedavi edeceğim’ diye başlamadım. DNA nasıl onarılıyor, onu anlamak istedim ve onun mekanizmasını çözdüm. Bu, hem kanserin önlenmesinde hem de tedavisinde önemli olacaktır.
    Tıbbi bilim, temel bilime dayanmadan olmaz. Avrupa’dan, Amerika’dan devamlı
    ithal edemeyiz, kendimizi üretmeliyiz, bunu tekrar tekrar vurgulamak istiyoruz.”
     

    Gençlere Atatürk’lü mesajSancar basın toplantısının sonunda
    Nobel Ödülü’nü Anıtkabir’e teslim etme kararını anlatan Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü:

  • “Ben Atatürk’ün yaptığı devrimlerin, Cumhuriyet’in çocuğuyum.
  • Beni  yetiştiren Köy Enstitüsü mezunlarıdır.
    Savur, Mardin ve İstanbul Tıp Fakültesi’dir. Ben onların bir ürünüyüm.
  • Onlar vasıtasıyla aldım ödülü.
  • Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in ödülüdür. O bakımdan oraya aittir.
  • Nobel ilan edildiği gün tam bir kaostu, düşünecek vakit yoktu.
    İkinci gün biraz rahatladık.  Eşimle konuştuk. Eşim Türkiye’yi çok seviyor.
    İkinci gün ‘madalya Anıtkabir’e teslim edilecek‘ diye düşündük.

    Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk hakkında çok Kitap okuduğunu söyleyen Sancar, eğitimin o dönemde de büyük önem taşıdığını vurguladı.Atatürk’ün de eğitime büyük önem verdiğini kaydeden Prof. Dr. Aziz Sancar, Türk gençlerine de

  • “Gençler, ilkokuldan üniversiteye kadar politikayla uğraşmayın,
    günlük kültürle uğraşmayın, bilim yapın, tavsiyem odur.”
    diye seslendi.

========================================

Dostlar,

Helal olsun Prof. Aziz Sancar hocamıza..
İşte vefa budur…
İşte

– Kutsal Cumhutiyete,
– Büyük Atatürk‘e,
– Aydınlanma Devrimlerine inanç ve bağlılık budur..

İşte Türkiye Cumhuriyeti ile yurttaş olarak bütünleşme (integrasyon) budur..
“Ceberrut T.C.” (!), Prof. Aziz Sancar’ı assimile mi etmiştir??
Bu soruya hangi sağlıklı akıl “evet” diyebilir?
40 yıldır ABD’de yaşıyor Sancar hoca.. Eşi Amerikan..
Ama köklerine bağlı..
Aslını yadsıyana ne deniyordu??

  • Haramzade!****Yarın 31 Mayıs Dünya sigarayı bırakma günü..
    Sigara içen dostlar; Sancar hocanın uyarısına bir kez daha dikkat lütfen..
    Kendinize ve sevdiklerinize çooook değerli bir armağan olacak sigarayı bırakınız..
    Haydi, çok anlamlı bir şans verin sağlığınıza..
    Akciğer kanserlerinin %90’ının sorumlusu sigara!Akciğer kanserine yatkınlık genleri taşıdığınızı varsayalım..
    Sigara içmezseniz, içilen ortamda bulunmazsanız bu genler uykuda kalabilir
    ve kanser olmazsınız..Ya da; akciğer kanserine yatkınlık genleri taşımadığınızı varsayalım.. Sigara içer ya da içilen ortamda kalırsanız, sağlıklı genlerinizde mutasyon olur, Ardışık DNA zedelenmeleri onarılamaz
    ve başta akciğer olmak üzere öbür pek çok organ, sistem kanserine yakalanırsınız..

    Sigara içimi, toplam kanser riskinin yaklaşık 1/3’üne denktir!

    Tersinden söylersek;

  • Sigara içmemek, kanser riskini 3 birimden 2 birime indirir..
    Öbür 2 birimden biri yeterli – dengeli beslenmek ve fiziksel egzersizdir..
    Her gün en az yarım saat tempolu yürümek.. olağanüstü koruyucu etkilidir. Son 1/3 pay ise düzenli aralıklarla koruyucu sağlık hizmeti almak ve kanserin erken tanısını sağlamaya çabalamaktır.. Günümüzde pek çok kanser türü erken tanı ile etkili biçimde sağaltılabilmektedir.. Sağlık Bakanlığına bağlı KETEM‘ler bu amaçla hizmet veriyor..
    Örn. mammografi ile meme kanseri taraması ve pap smear (yayma) ile rahim (uterus) kanserlerinin erken tanısı etkin biçimde ve ücretsiz yapılmaktadır..
    50 yaş sonrası 10 yıl arayla 3 kez kolonoskopi de öyle..
  • Sigara içmeyerek kendini ve çok daha tehlikeli olan pasif sigara dumanından
    yakın çevresindekileri korumak, kişinin kendisine ve çevresine karşı vazgeçilmez bir
    ahlaksal ve etik sorumluluktur..
  • Sağlık Bakanlığı ALO 171 servisleri, psikolojik destek ve gerektiğinde ücretsiz ilaç desteği ile sigarayı bırakmak isteyenlere başarılı tıbbi hizmet vermektedir.
    Bu tıbbi destekle sigarayı bırakmak çok kolaylaşmıştır..2015 içinde Türkiye’de 170 bini aşan insanda yeni kanser tanısı kondu..
    Her yıl her yüz bin kişiden yaklaşık 220 kişide yeni kanser tanısı konuyor ülkemizde..
    Bu rakam dünya genelinde, GLOBOCAN verileriyle yılda 15 milyon dolayında ve
    Türkiye’de Dünya genelinden biraz daha çok kanser saptanıyor!..
    Başta gelen neden ise hala, yaklaşık 1/3 aslan payı ile sigara içimi!Bu gün 31 Mayıs Dünya Sigara İçmeme Günü…

    Sigara için dostlarımız kendilerine ve yakınlarına çok değerli bir armağan vererek
    sigarayı bıraktığını muştulayabilir!

    Bu gece yarısına dek özellikle müjde bekliyoruz dostlarımızdan..
    Sonrasında ise diledikleri zaman verebilirler bu armağanı önce kendilerine,
    sonra sevenlerine..

    Ama sakın geç kalmadan (kanser olmadan!)

    Sevgi ve saygı ile.
    31 Mayıs 2016, Ankara

    Prof. Dr. Ahmet SALTIK
    Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
    AÜTF Halk Sağlığı AbD
    www.ahmetsaltik.net
    profsaltik@gmail.com

     

EĞİTİM İŞ : CUMHURİYETİMİZ SONSUZA DEK YAŞAYACAKTIR!

Dostlar,

Cumhuriyet ve ATATÜRK’ü ANMA haftamız sürüyor..

Bizim de üyesi olduğumuz EĞİTİM İŞ’in açıklamasını sunalım..

Bütünüyle paylaşıyoruz içeriğini..
Eklemelerimiz de var..

10 Kasım 2013 sabahı Yüce ATATÜRK’ümüzü ANITKABİR’inde ziyaret edeceğiz.

29 Ekim 2013 günü, Cumhuriyetimizin 90. yıldönümünde, Tandoğan’daki milyonluk mitingin ardından, tüm zamanların rekoru kırılarak, Anıtkabir Komutanlığı‘nın açıklaması ile

  • 438 bini aşkın yurtsever ATA’yı ziyaret etti,

manevi huzurunda saygı duruşu yaptı, İstiklal Marşımızı okudu,
ANDIMIZI kezlerce okudu..

Güller, karanfiller mozoleye sunuldu..
Kararlılık savsözleri (sloganları) atıldı.
Tam bir izdiham yaşandı mozole salonunda; çın çın çınlıyordu koca salon!
Böylesine bir çoşku seline, sanırız 14 Nisan 2007 mitinginden sonra
2 kez tanık oluyor.

  • Cumhuriyet ve devrimler asla sahipsiz değil!

Amaç, Cumhuriyeti yaşatma azim ve kararlılığını tüm dünyaya haykırmaktı!

Umarız duyulmuştur; duyulduğundan – görüldüğünden eminiz..

Mustafa Kemal Paşa‘nın 22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi‘nde saptadığı üzere:

  • 1. Ülke ve ulusun bağımsızlığı ve geleceği tehlikededir.
  • 2 Kurtuluş, ulusun azim ve kararlığındadır..

Tarihsel ileti – buyruk alınmış; kutsal görev – nöbet üstlenilmiştir!

Duyurulur..

Sevgi ve saygı ile.
Ankara, 6.11.13

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

CUMHURİYETİMİZ SONSUZA DEK YAŞAYACAKTIR!

CUMHURİYETİMİZ SONSUZA DEK YAŞAYACAKTIR

 

  • “Türk milleti! 
  • Ebediyete akıp giden her 10 senede, bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlulamanı, gönülden dilerim. 
  • Ne mutlu Türküm diyene! (AS: 10. Yıl Söylevi, 29.10.1933)

diyen büyük önder Mustafa Kemal Atatürk‘ün vasiyetine sahip çıkarak
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 90. Yıldönümünü tüm ülkemizde
coşkuyla kutluyoruz.

Çağdaş, demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti,
Türk ulusunun birliği, beraberliği, mücadele azmi ve bağımsızlığına düşkünlüğüyle, yokluklar içinde verilen bağımsızlık savaşının sonucunda kurulmuştur.

Türk ulusu; ümmetçilik yerine ulusçuluğu, kulluk yerine yurttaşlığı,
gericilik yerine çağdaşlığı
seçmiştir. Ancak bugün demokrasiyi amaç değil,
kendi ümmetçi anlayışlarını gerçekleştirmek için araç olarak gören zihniyet işbaşındadır. Bu zihniyet, emperyalist güçlerin de desteğiyle, Lozan Antlaşması’yla
elde edilen kazanımları bugün pervasızca yok etmeye çalışmaktadır.

– Cumhuriyetin temel nitelikleri tartışmaya açılmakta;
– tekil (üniter) devlet yapısı hedef alınmakta;
– başta Öğretim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) ilkesi olmak üzere
– Devrim Yasaları çiğnenmekte;
Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda oluşturulan
çağdaş bilim ve eğitim hedefi terk edilmekte;
– Türkiye, bir karanlığa doğru sürüklenmektedir.

90 yıl önce Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu içlerine sindiremeyen emperyalist güçler, bugün taşeron terör örgütleriyle ülkemizi bölmeye çalışmaktadır.

Emperyalizmin bir dediğini iki etmeyen siyasal iktidar ise, ülkeyi bölmeye çalışan
terör örgütüyle müzakere masasına oturmakta, mutabakatlar imzalanmaktadır.

Ülkemiz, başta Ortadoğu olmak üzere her yandan ateş çemberiyle kuşatılmıştır.

Komşularımızla “sıfır sorun” diye yola çıkan siyasal iktidar, emperyalist güçler ve onların dünyayı paylaşma hırslarının taşeronluğunu yaparak ülkemizi büyük bir savaşın eşiğine getirmiştir.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla emperyalizme diz çöktürmüş olan bu topraklar, emperyalizmin üssüne dönüştürülmüştür.

  • Bugün özgürlüğümüz ve bağımsızlığımız, birlik ve bütünlüğümüz
    tehdit altındadır.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “en büyük devrimim” dediği laik Türkiye Cumhuriyeti’ne içten ve dıştan yönelebilecek tehditlere karşı, bugün her zamankinden daha dikkatli ve uyanık olmak zorundayız.

İçten ve dıştan gelen gerici, bölücü ve yıkıcı tehlikelere karşı
Ulusumuz, bugüne dek olduğu gibi bundan sonra da birlik ve beraberlik içinde olacaktır.

Eğitim-İş, tam bağımsızlık ve ulus egemenliğine dayanan; laik, demokratik,
sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni; tekil (üniter) devlet yapısı içinde korumaya ve sonsuza dek yaşatmaya kararlıdır.

Atatürk’ün ve O’nun kurduğu Cumhuriyetin eğitim çalışanları olarak biz,
her türlü tehlikenin farkındayız.

Yetiştirdiğimiz Türk gençliğini de bu konuda uyanık tutmak başlıca görevlerimizden biridir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyor,
tüm ulusumuzun 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyoruz.

MERKEZ YÖNETİM KURULU

SURİYE BATAĞI VE KAPIMIZI ÇALAN FELAKET


SURİYE BATAĞI VE KAPIMIZI ÇALAN FELAKET

portresi

Prof. Metin Feyzioğlu
TBB Genel Başkanı

Suriye’de zarlar atılıyor, Pandora’nın kutusu açılıyor.

Sınırlı tutulmak istense de koalisyon güçlerinin yapacağı bir hava saldırısı sonrasında neler olacağını bugünden bilmek mümkün değil.

– Devrileceğini gören Esad güçleri kimyasal silahlarla Türkiye’ye bir misilleme yapar mı?

– Savaş İran’a sıçrar ve bir bölge felaketine dönüşür mü?

– Koalisyon güçleri El Nusra’yı da hedef alırsa, El Kaide Türkiye’yi bir terör cehennemine çevirir mi?

– Türkiye harekata hava gücüyle katılmak yönündeki ısrarlı talebini kabul ettirmeyi başarırsa, Suriye’deki gelişmiş hava savunma sistemleri karşısında ne kadar
zayiat veririz?

-Harekat kontrolden çıkar ve uzarsa Türkiye sıcak savaşa kara kuvvetleriyle katılmak zorunda kalır mı?
Böyle bir durumda TSK’nın harp imkan ve kabiliyetleri ve özellikle Balyoz davasıyla ağır yara aldığı ifade edilen komuta kadrosunun yetkinliği milli menfaatlerimizi korumaya elverişli mi?

– Bu kaotik ortamda yaklaşık 900 km’lik Suriye sınırımızda PKK/PYD egemenliğinde bir devlet kuruluverir mi?
Böyle bir durumda PKK, açılımın tıkandığından bahisle, Güneydoğu’da fiilen bağımsızlık veya en azından konfederasyon ilan eder mi?

– PKK bağımsızlık veya özerklik ilan ederse, Türkiye korkunç bir iç savaşa sürüklenmez mi?

– Bu halde Türkiye bir yanda iç savaş diğer yanda El Kaide terörü öbür yanda
Suriye batağı olduğu halde bundan sağsalim nasıl çıkar?

-Hamaset edebiyatı; kitlesel saldırılar, yaygın terör ve katliamlar karşısında savaş çığırtkanlığı yapanların takipçilerini avutmaya yeter mi?

– Türkiye etnik temelli bir savaşa sürüklenirse, bunu mezhepsel bir iç savaş da
izlemez mi?

– İç savaşta ve/veya sıcak savaşta ekonomik ve siyasal istikrar olur mu?

– Bir tek yurttaşımız ölürse, bunu herhangi bir siyasal menfaat haklı gösterebilir mi?

Bütün bunlara, hatta bunları yaşama tehlikesine değer mi!

İşte bunlar bir anda aklıma gelen sorular.

Ve işte bütün bu riskler değerlendirilmeden bir cehenneme adım atılmaması için demokrasiye ihtiyaç var.

Şimdi herkes anlamış mıdır acaba
– basın özgürlüğünün,
– düşünceyi açıklama özgürlüğünün,
– toplantı ve gösteri özgürlüğünün,
-özgür üniversitenin,
-etkili sivil toplumun,
– bağımsız ve tarafsız yargının..

bir milletin kaderinin belirlenmesindeki önemini.

Son sözü Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk söylesin:

  • “Milletin hayatı tehlikeye düşmedikçe harp bir cinayettir.”

Dilerim insanlık galip gelir, cinayet işlenmez; cinayete ortak olunmaz.

Metin Feyzioğlu (İLK KURŞUN)