Etiket arşivi: Bozkırı Yeşertenler – ODTÜ Kuruluş Yılları Anıları

ODTÜ: Kuruluş ve Bir Bunalım Öyküsü

Dostlar,

Emre Kongar hocanın ODTÜ hakkındaki aşağıdaki yazısı çok ama çok öğretici.
ODTÜ tarihini bilmeden gelişmeleri yorumlamak olanaksız..

Sevgi ve saygı ile.
30.12.12, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=============================================

Emre KONGAR

portresi

ODTÜ: Kuruluş ve Bir Bunalım Öyküsü

Orta Doğu Teknik Üniversitesi ciddi ve değerli bir üniversitedir.

ODTÜ olayları ciddi olaylardır:

Bunları, sadece öğrenci protestoları ya da sadece polis şiddeti bağlamında görmek çok yüzeysel kalır.

Olaylar ve her kanatta yarattığı tepkiler, Türkiye’nin içinde bulunduğu bunalım dönemindeki temel sorunları, üniversitelerin içine düşürüldüğü hüzünlü yapıyı,
AKP iktidarının yanlış ve çelişkilerini yansıtmaktadır.

Bu nedenle iyi çözümlenmelidir.

Olaylar üzerine art arda yazdığım iki yazıdan sonra, ODTÜ’nün kuruluşunda rektör yardımcısı olarak görev yapmış ve anılarını kitaplaştırmış (Bozkırı Yeşertenler – ODTÜ Kuruluş Yılları Anıları, Evrim Yayınları, İstanbul, 2002), değerli bir bilim insanından, Prof. Uğur Ersoy’dan bir mektup aldım.

Bugünü iyi değerlendirebilmek için geçmişi iyi bilmek gerekir…

Bu nedenle ODTÜ’nün kuruluş öyküsüne ve daha önceki bir büyük bunalıma Ersoy’un kaleminden bir kez daha bakalım; o zaman gerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini, gerek başka rektörlerin iktidara destek veren, gerekse bu desteğe karşı çıkan öğrencilerin tepkilerini, medyadaki komplo teorileri ve Rektör Prof. Ahmet Acar’ın perşembe günkü temaslarını daha iyi değerlendirebiliriz!

***

ODTÜ’nün kurucu rektörü, Texas Üniversitesi’nde 25 yıl dekanlık yapmış deneyimli bir akademisyen olan Prof. W.R. Woolrich’tir. Bugün “ODTÜ sistemi” dediğimiz ve başarıda en önemli rolü oynayan sistemi kuran bu kişidir.

Ondan sonra kısa sürelerle rektörlük yapan Turhan Feyzioğlu ve Seha Meray ise üniversiteye Türk üniversitesi niteliği kazandırdılar. Tüm yönetmelikler bu iki rektör döneminde hazırlandı. Feyzioğlu ve Meray, saygın kişilikleri ile kamuoyunda ve devlette yaygın olan “Gecekondu üniversitesi” imajını sildiler ve ODTÜ’yü kurumsallaştırdılar.

Sayın Kurdaş rektör olarak geldiğinde ODTÜ, üstün öğretim üyesi kadrosuyla ve oturaklı 4 dekanı ile pistte duruyordu ama havalanmak için bir pilota gereksinmesi vardı. Uçağı pistten Kemal Kurdaş kaldırdı. Bugünkü yerleşke tamamen onun eseridir. Evet. Kurdaş ODTÜ tarihinin en başarılı rektörüdür.

Hemen aklıma gelmişken söyleyeyim, ODTÜ hiçbir zaman vakıf üniversitesi olmadı. ODTÜ, özel yasa ile yönetilen bir devlet üniversitesiydi.

Özel yasasına göre ODTÜ, Bakanlar Kurulu’nca seçilen 9 kişilik bir mütevelli heyetçe yönetiliyordu. Bu heyetin 1/3’ü 4 yılda bir yenileniyordu. Yasayı yapanlar, bir iktidarın
tüm heyeti aynı anda atamasını engellemeyi amaçlamışlardı. 1961’de Milli Birlik Komitesi anlayamadığımız bir nedenle yasayı değiştirdi ve heyetin tümünün aynı anda atanmasını öngören bir madde koydu. Kanımca daha sonraki yıllardaki krizlerde
bu yasa değişikliği çok önemli rol oynadı.

Yetmişli yılların sonunda iktidarda bulunan Milliyetçi Cephe Hükümeti
kendi paralelinde bir mütevelli heyet atamıştı ODTÜ’ye. Onlar da Hasan Tan’ı
rektör atamışlardı. Hasan Tan’ın atanması yasal olmasına yasaldı ama ODTÜ’nün
Tan’ı rektör olarak benimsemesi olanaksızdı.

Tarihi bir olay yaşandı, tüm rektör yardımcıları, dekanlar ve bölüm başkanları istifa etiler. Üniversite Konseyi, Cahit Arf, ben, Rona Aybay ve Mustafa Doruk’tan oluşan bir
icra komitesi” oluşturdu. Komite, öğretim üyelerinin akademik yöneticilik görevini kabul etmeyerek rektörün yalnız bırakılmasını önerdi.

Bu öneriye birkaç istisna dışında uyuldu ve 9 ay boyunca görev kabul etmedi
öğretim üyeleri. Dokuz ay sonunda Tan gitmek zorunda kaldı.

Sağcı basın bizim komiteyi “ihtilal komitesi” olarak niteledi ve hücuma geçti.
Biz de basın toplantıları yaparak ve teker teker tüm parti liderlerini ziyaret ederek üniversitedeki direnişin siyasi olmadığını, tam tersine sokulmak istenen siyasete karşı bir hareket olduğunu vurguladık.

O sırada Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’dan bir haber geldi.
Direnişin nedenlerini O da bizden dinlemek istiyordu. Gittik. Grubun sözcüsü bendim.

Olanları özetledim. Sunuşumun sonunda Semih Paşa, “Benim aklımı kurcalayan bir nokta var. Benim de üniversitem var, Harp Okulu. Orada çıt çıkmıyor, ODTÜde ise sık sık sorunlar oluyor. Bunun nedenini bana anlatabilir misiniz?” dedi.

Bu soruya nasıl yanıt vereyim diye düşünürken, Cahit Arf Hoca, “Emre, paşamın
bu sorusuna ben cevap vereyim
” demez mi? Üzerimden büyük yük kalktı.

Cahit Hoca’nın cevabı harika bir üniversite tanımıydı. Önce soru sordu:
Paşam siz Harp Okulunda öğrencilere ne öğreteceğinizi biliyor musunuz?

Olumlu cevap aldıktan sonra devam etti:

Paşam işte sorunuzun cevabı burada. Biz ne öğreteceğimizi tam bilmiyoruz. Üniversite, gerçeğin araştırıldığı yerdir. Gerçek araştırılırken çeşitli fikirler ortaya atılır ve bunlar da tartışmayı zorunlu kılar.

***

Prof. Cahit Arf, dünya çapında bir matematikçimizdir, resmi, on liralık kâğıt paralarımızı süslemektedir…

Hasan Tan’ın kim olduğunu bilen var mı?

ODTÜ olaylarını ve Rektör Ahmet Acar’ın perşembe günü Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmeleri işte bu öykü bağlamında değerlendirmek gerekir!