Etiket arşivi: BM İkiz Sözleşmelerine konan çekinceleri kaldıran

“Tayyip Erdoğan’a Yüce Divan göründü!” mü??


Tayyip Erdoğan’a
Yüce Divan göründü!”mü??

Tayyip Erdoğan’a Yüce Divan yolu göründü mü?

Erdoğan da bunu bildiği için panik içinde hareket ediyor.
Siyasi kulislerde, “Tayyip Erdoğan için yolun sonu göründü” yorumları yapılmaya başlandı.

Hukukçular da önümüzdeki dönemde Erdoğan için Yüce Divan’ın gündemde olduğunu bildiriyor. Erdoğan’ın son aylarda Anayasayı, ettiği yemini çiğnemesi, açıkça seçim yasaklarını çiğneyerek meydanlara çıkması da buna bağlanıyor.

“Erdoğan panik içinde. Başına gelecekleri bildiği için her riski aldı.
Ama kurtulması çok zor” deniyor.

7 Haziran 2015 sonrası Türkiye, Tayyip Erdoğan’ın Yüce Divan Dosyası ile meşgul olacak. Hazırlıklar başlamış durumda. Bugüne dek ön hazırlıkları tamamlanan dosyalara son yıllardaki suçlar da eklenerek harekete geçileceği ifade ediliyor. Erdoğan’ı Yüce Divan’a götürecek suçlardan kimileri şunlar:

PKK ile masaya oturmak:  

Terör örgütü PKK ile masaya oturularak “açılım” adı altında Türkiye’yi bölme girişimini başlattı. Müsteşar Yardımcısını Oslo’ya göndererek PKK ile işbirliği içine girdi.
Bu süreçte TSK’nın eli kolu bağlanarak Güneydoğu bölgesinde otorite PKK’ya terk edildi.

Yolsuzluk:  

Başbakanlığı döneminde Cumhuriyetin kurduğu fabrikaların yandaşlara peş keş çekilmesi. Büyük ihalelerin yandaşlara verilmesi. İhalelerden komisyon alınması. Telefon tapelerinde de ortaya çıktığı gibi terör örgütleri ile bağlantılı işadamları ile komisyon karşılığı işler yapılması.

Wikileaks belgelerine de yansıyan İsviçre bankalarındaki hesapların, oğlu Bilal’le yaptığı telefon görüşmelerinde sözü edilen milyonlarca Dolar ve Avro’nun kaynağı.

Komşu ülkelere terörist ihracatı: 

Başta Suriye ve Irak olmak üzere komşu ülkelere karşı düşmanlık.
Bu ülke yönetimlerinin devrilmesi için terör örgütlerine silah, mühimmat yardımı.
Türkiye topraklarının teröristlere açılması, terör örgütlerine lojistik merkezi olarak kullandırılması. Kendi vatandaşlarımızın yaşamının tehlikeye sokulması.
IŞİD, El Nusra, ÖSO, … gibi örgüt yöneticilerini Türkiye topraklarında ağırlamak.
Vatandaşın vergilerinden oluşan örtülü ödeneğin terör örgütleri için kullanılması.

Kıbrıs’ta ihanet: 

Türkiye’nin milli Kıbrıs politikasına ihanet. KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a tertip kurulması. Annan Planı’na destek verilerek KKTC’yi bitirme girişimi.

BOP eş başkanlığı:

BOP eşbaşkanı olarak başka ülkelerin hesabına çalışmak.
Bu plan çerçevesinde Türkiye’nin bölünmesine hizmet etmek. 

F tipi örgütle TSK’ya kumpas kurmak: 

2007’de Washington’da Bush’la yaptığı görüşme sonrası F tipi örgütle birlikte TSK’ya ve yurtseverlere kumpas kurmak. Yüzlerce asker, siyasetçi, öğretim üyesi, gazeteci ve aydını yıllarca hapiste tutmak.

İkiz sözleşmeleri Meclis’ten geçirmek: 

BM İkiz Sözleşmelerine konan çekinceleri kaldıran kararı Meclis’ten geçirerek,
Türkiye’nin egemenlik haklarından vazgeçmesine yol açmak.

(http://www.aydinlikgazete.com/politika/tayyip-erdogana-yuce-divan-gorundu-h71540.html, 9.6.15)
…….

==========================================

Dostlar, 

Liste uzatılabilir.. Başlıcaları bunlar..
Seçimden 1 gün önce bile Tayyip bey, AKP adına propaganda konuşması yaparken gövdesini ortaya koyuyordu.. Anayasa ve demokrasinin temel kurallarını ayaklarının altına almıştı.
HSYK ve Yargıtay’ın yargıç – savcıların da türban takması için tam da seçim öncesi paslaşmasını (ne acı değil mi!?) kurgusu gereği görmüştü. Meydanlarda “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.. ” diyerek duygu sömürüsü yapıyor ve “türbanı – Kuranı – dini” gene hiç sıkılmadan siyasete alet ediyordu. Cumhuriyet kurumlarını – laikliği suçluyordu.
Bu arada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu da herhalde “şükranla” (!) anmamız gerekecek.. Türkiye’de laikliğin tehlikede olmadığını buyurmuşlardı (22 Eylül 2010).
Türban’ın üniversitelerde önünü açma cevvalliğini göstermişlerdi. Kamusal alanda  türbanı yasaklayan – bir insanlık hakkı olarak görmeyen Anayasa Mahkemesi, Danıştay, AİHM kararları kapı gibi orta yerde dururken üstelik.. Sözde AKP’nin elinden türban oyuncağını almış olacaklardı. AKP’nin türban istismarını engelleyip oy almasını sınırlayacaklardı..

Öyle mi oldu?? Türban tüm ülkenin başına geçirildi.. TBMM’ye bile sokuldu!
Karaçarşaflı öğretmenler ve üniversite öğrencilerimiz, türbanlı Rektörlerimiz… oldu..
İlkokul çocuklarının başı bohçalandı.. Yetmedi, AKP hep meydanlarda bu sorunu istismar etti..
Tayyip bey de Davutoğlu da gırtlaklarını yırtarcasına “Türbanı kim kaldırdı, kim kaldırdı,
kim kaldırdı???”
sorularıyla meydanları inlettiler ve din – inanç istismarlarını sürdürdüler..

AİHM’nin Büyük Dairesi’nin AKP metinin temyiz istemini reddetmesine karşın
zorunlu din dersi dayatmasını sürdürdüler. Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, AKP’nin Alevi açılımını ciddiye almadığını ve içtenlikli bulmadığını söyledi. Prof. Doğan,

Osmanlı devletinde dahi böyle soytarılıklar yoktu. Siyasi şovlarla, iftar yemekleri düzenleyerek hiçbir sorunu halledemezsiniz. Bunlar, ülkede yeniden bir gerginlik yaratmak amacıyla yapılıyor.” dedi (http://turkcutoplumcu.org/fikirmeydani/showthread.php?t=5975, 9.6.15).

Alevileri 12,5 yıldır oyalıyorlar.. Cemevleri statüsünü tanımama başta olmak üzere zorunlu din dersi dayatması ile assimilasyon yüz kızartıcı biçimde AB ve uygar dünya önünde sürdürülüyor.
Tayyip bey İstanbul Belediye Başkanı iken Karaacahmet Cemevini yıkmaya
kalkışmamış mıydı?

(Erdoğan Cemevini yıkacaktı : Başbakan Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde, kaçak bina olarak nitelediği Karacaahmet Sultan Dergahı bitişiğindeki Cemevini yıktırmak istemişti. 7 Eylül 1994’te gece yarısı saat 03.00 sıralarında Cemevine gelen buldozerlerle dergah yerle bir edilmek istenmişti. Ancak, Alevi vatandaşların yoğun tepkileri üzerine yıkım gerçekleşmemişti. (http://turkcutoplumcu.org/fikirmeydani/showthread.php?t=5975, 9.6.15)

Tüm bunlar milyonlarca mazlum insanın ahını – masum ve meşru haklarını zalimce, yıllarca, ölçüsüz biçimde gasp etmek değil de nedir?? Bunların hukuksal hesabı elbette sorulacaktır.
Eğer gerçekten inanıyor olsaydı Erdoğan, bunca mazlum ahı alır mıydı, bu da ayrı bir sorudur..
Bu soruyu Prof. Yaşar Nuri Öztürk hoca da aydın ve gerçek bir din bilgini olarak hep soruyor.

Dahası, Cumhurbaşkanı Tayyip bey eline Kürtçe Kuran mealini alıp, meydanlarda Kürt oylarını devşirmeye çabalamadı mı?? Gerçekte eli titriyordu ve korkusu mimiklerinden okunuyordu.

Önceleri de, “..Her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına aldan bir parti olduklarını..” haykırıyordu. Ağzından ne “Atatürk” ne de “Türk milleti” sözcükleri çıkıyordu..
40 tür etnik küme yaşıyordu bu ülkede.. Saya saya bitiremiyordu, ezberlemişti / ezberletilmişti kendisine.. Fakat bir türlü, en az bin yıldır Anadolu’da birlikte yaşayan bu insanların
artık kaynaşarak mozaik falan olmaktan çıkarak ayrılmaz bir bütün – bir alaşım olduğunu görmek istemiyordu. 2 milyon Türk – Kürt evliliği kocaman bir gerçek olarak orta yerde..
Bu 4 milyon insandır.. Yakınlarıyla kadın ve erkek için 10’ar yakınını sayarsak
20 x 2 milyon = 40 milyon = TÜRKİYE’nin yarısı yapar.. Kimi kimden ayıracaksınız??

Türk de bizi, Kürt de biziz..
Dolayısıyla biz hep birlikte TÜRK MİLLETİYİZ..
“Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkıyız!”
Mustafa Kemal ATATÜRK işte tam da böyle tanımlıyor Türk Milletini..
Asla ırkçı – etnik temelde değil.. Ülkü ve tarih birliğinde, sosyolojik bir sentez olarak.
Tüm çağcıl / çağdaş “ulus devlet” ler gibi..

Durum böyleyken tersine zorlama eylemin tek bir adı kalıyor.. BÖLÜCÜLÜK…
İşte bu da BOP Eşbaşkanlığı maskesi ile  örtülmek isteniyor.

Yüce Divan’da yargılanmayı Türkiye tarihinde hiçbir politikacı Erdoğan kadar çok hak etmedi..
İstanbul Belediye Başkanı olduğu 1996’dan bu yana neredeyse 20 yıldır öyle çok mazlumun ahını aldı ki; Yüce Tanrı’nın bile isyanda olduğunu, Dünyasal ve ilahi adaletin mutlaka ama mutlaka gerçekleşeceğini en iyi kendisi biliyor.. Çıkacak aheste aheste.. Ödeyecek bedelini.

Bu daha başlangıç!..

*****

AKP’nin omurgası kırılmıştır ve Erdoğan, Danıştay’ın perçinli kararları ile KAÇAK olan sarayında (ne yazık ki bu konuda da Erdoğan halka gerçek dışı bildirimde bulunarak
Danıştay’ın kaçak sarayını onadığını söyleyebildi!?!).
.

Cumhurbaşkanlığı makamını işgal eden Bay RTE, artık, siyasal bilim yazınındaki (literatüründeki) tanımıyla topal ördektir (lame duck)..
Dönülmez ve durdurulmaz çöküş başlamıştır.

Erdoğan bu dönemde direnerek yeni suçlar işlemek yerine; özeleştiri vererek,
halktan açık özür dileyerek derhal hukuk içine çekilmelidir.
Yüce Divan Yargılamasında bu pişmanlık dönemi hafifletici neden olarak dikkate alınabilir..

******

Vatan Partisi Genel Başkanı, Kamu Hukuku Doktoru Doğu Perinçek yine sağlam belgelere dayalı olarak yazdı..

TAYYİP ERDOĞAN’ın YÜCE DİVAN dosyası…

“Bu dosya bir iddianame değildir; Cumhuriyetin hükmüdür. Biz, okuyucuya Cumhuriyet’in ve tarihin yargısını sunuyoruz..” denmekte Tayyip Erdoğan’ın Yüce Divan Dosyası kitapta
şu bölümlerden oluşmakta :

– ABD Marifetiyle İktidar Koltuğuna… 
– ABD’nin BOP Görevlisi… AB Kapısındaki Suçlar…
– Kıbrıs’tan Hançerleme…
– Vatan Satıcılığı…
– Haçlı İrticanın Cumhuriyet Yıkıcılığı…
– AKP İktidarı Gayrimeşrudur ve Yıkılacaktır…
– Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na…

Dr. Doğu Perinçek, AKP’nin laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğuna ilişkin dosyayı da hazırlamış ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın açtığı davada AKP, “laikliğe karşı eylemlerin odağı” olarak Anayasa Mahkemesince (AYM) suçlanmıştı. Ne var ki AYM,
bu ağır eyleme karşın AKP’yi kapatma kararı vermeyerek Hazine yardımından yararlanmada
kısıt getirmekle (sanki çok önemliymiş gibi!) yetindi (30.7.2008).. “AKP MESAJI ALACAK” buyurmuştu Başkan Haşim Kılıç. Mahkemeden çıkan kararın çok iyi tahlil edileceğine,
çok iyi değerlendirileceğine ve AKP’nin alması gereken mesajı alacağına inandığını söylemişti Haşim bey.. (http://www.milliyet.com.tr/karar–font-color-red-bugun-mu—font–aciklanacak-/siyaset/siyasetdetay/30.07.2008/972729/default.htm, 9.6.15)

Ve geldik bu günlere…

*****

Yeni TBMM bileşiminde kapatılan 17-25 Aralık yolsuzlukları, Yüce Divan’dan kaçırılan
4 Bakanın durumu ve yukarıdan beri yazılanlar mutlaka sorgulanmalı..

Ekonomideki yangın elbette çok önemli ama hiçbir gerekçe ile HESAP SORULMASI ertelenmemeli.. Ekonomideki çöküşün nedeni de bu muazzam yolsuzluklar – talan ekonomisi değil mi?? 2002 sonunda ulusal gelirin % 39’unu nüfusun tepedeki en zengin % 1’i alırken
2014 sonunda bu oran %54’e tırmandırıldı AKP’nin yandaş peş keşleriyle. 800 milyar Dolar 2014 sonu GSMH’sının yarıdan çoğu 800 x .54 = 432 milyar Dolarına 77,7 milyon nüfusun
% 1’i olan “777 bin AKP karunu” el koymaktadır!

AKP iktidarı onlarca yandaş Dolar – Avro milyarderleri üretmiş ve bu kişiler de
kirli AKP siyasetini finanse etmişlerdir. Bu dönemde milyarder yapılanlar kimlerdir ve
bu muazzam servetlerini nereden bulmuşlardır? Ne denli vergi vermişlerdir?

TBMM bir Komisyon kurarak bu akıllara durgunluk veren soygunun sorumlularını
ortaya koymalıdır. MASAK etkili biçimde çalıştırılmalıdır.

Kimse kendini aldatmasın.. Kişi başına 10 bin Dolar yıllık gelir kocaman bir aldatmaca..

777 bin süper zenginin el koyduğu “kayıt içi” ulusal servet 432 milyar Dolar çıkıldığında,
geriye kalan 368 milyar Doları 77 milyon paylaşmaktadır ve ortalama kişi başına 2014 yılı geliri 10 bin Dolar değil yalnızca ve yalnızca 368 milyar Dolar / 77 milyon = 4779 Dolardır!

İşte AKP’nin ADALETSİZ – KALKINMASIZ PARTİNİN sefil icraatı budur.
Bunca işsizlik, yoksulluk, 600 milyar doları aşan ülke borcu, iflaslar, 12,5 yılda toplamda %75’i bulan devalüasyon (Dolar 1,6 TL’den alındı, bu gün 2,8 TL; 2,8 – 1,6 = 1,2;  1,2 / 1,6 = %75!)

Bu hazin ve dehşetli yıkım – soygun tablosunun yasal – politik – tarihsel – ahlaki hesabı sorulmadan ülkede hiç – bir – şey düzelmeyecektir!

AKP mutlaka hükümet dışı bırakılmalıdır.

Unutulmamalı; ADALET MÜLKÜN – ÜLKENİN TEMELİDİR..”

Yazının pdf biçimi : Tayyip_Erdogan’a_Yuce_Divan_gorundu


Sevgi ve saygı – kaygı ve UMUT ile.
09 Haziran 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com