Etiket arşivi: BM Genel Sekreteri Antonio Guterres

Ahmet GÖKSAN : GASPIN HAKKI

PAZAR’LIK

GASPIN HAKKI

Ahmet GÖKSAN
ahmetgoksan45@gmail.com

“Rumların istediği, Türk halkına her türlü yaşama imkanını vermeyecek bir idare kurmaktır. Ufak, ufak zümrelere ayıracakları toplumu ekseriyet arasında ezmek, onları her türlü yaşam imkanlarından mahrum etmektir. Bu sakat ve tehlikeli yolda yürüyenlere de pek haklı olarak karşı taraf ne bugün ve ne de yarın itimat edemez, etmeyecektir. İtimatsızlık ve korku içinde kimsenin yaşamasına imkan yoktur. Kendi selametini ve emniyetini aramak daima tehlike içinde olana düşen bir vazifedir. Bu emniyet çarelerine başvuranlara, ‘Türkler ayrı yaşamak ayrı kalmak istiyorlar’ diye boğuk sesler çıkarmak hakkını nereden buluyorlar? Bütün ayrılığın gayrılığın bir numaralı adamları kendileridir.

Bir halk ki kendi evine gitmekten mahrumdur, bir halk ki emniyet ve selameti silahın ucundadır, bunun körü körüne düşman kucağına sığınak aramasına imkan ve ihtimal var mıdır?”
1969, 
Dr. Fazıl KÜÇÜK 

Crans – Montana’da yapılmış olan Kıbrıs müzakerelerinin beklentilere yanıt vermediği biliniyor. BM Genel Yazmanı’nın büyük savlarla katıldığı toplantılarda düşlediği sonucu alamadı. Bay Antonio Guterres’in yeni bir başlangıç için kolları sıvadığını kaydetmek istiyoruz. Ulaşılan bu sonucu diplomatik yaşamındaki başarısızlık olarak kabul ediyor olması görevde kalacağı süre içinde daha çok sayıda Kıbrıs müzakerelerini düzenleyeceğinin de habercisidir. Türkiye Kıbrıs’ın garantörü ülke olarak yapılan toplantının son toplantı olacağının hesabını yapıyordu. Buna karşın karşı tarafın uzlaşmazlığı nedeni ile amacına ulaşamadı.

Kıbrıs uyuşmazlığının dünya kamuoyuna çıkarıldığı günden başlayarak Türkiye sürekli olarak uzlaşmacı yaklaşımlar sergilemekten geri durmuyordu. Son toplantıları izleyen yabancı gözlemciler de Rum tarafının uzlaşmazlığına bizzat tanık oldular. Masadan ilk kez kalkan tarafın Rum tarafı olduğunu da gördüler. Bu durumda BM’nin artık iyi niyet sorumluluğunu bir köşeye bırakarak Türklerin haklılığını ısrarla belirtmesi gerekiyor. Aksi halde sadece buradan sempati topladığımız kanısı ile sevinir dururuz.

Önümüzdeki dönemde görüşmelere yani bir başlangıç eğer yapılacaksa Eide’nin tutumu ve hazırlayacağı raporun önemli olacağını şimdiden belirtmek istiyoruz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk tarafının dünya kamuoyu önünde gösterdikleri iyi niyetin bu raporda belirtilmesi gerekiyor. Rum kesiminin uzlaşmaz tutumunun özellikle vurgulanmasını kaydetmek istiyoruz. Gelinen bu noktadan sonra BM’in Kıbrıs uyuşmazlığı konusunda bu gelişmelerin ışığında yeni değerlendirme yapması kaçınılmazdır. Bildik yöntemlerle konunun çözülemeyeceğine bizzat Genel Yazman da tanık olmuştur. Adada çözüm olmazsa görevli Barış Gücü’nü çekerim dayatmalarının BM ilkelerine de aykırı olduğunu da belirtmek istiyoruz. Böyle bir yaklaşım ise çocukça bir yaklaşımdır.

Adanın çevresinde uluslararası alanda mendil büyüklüğündeki ülkenin ilan ettiği Münhasır Ekonomik Bölgede Fransız Total şirketi hidrokarbon arama çalışmalarına başlamış bulunuyor. Fransa Savunma Bakanı Florence Parly, çalışmaları yerinde izlemek ve yetkililerle görüşmek üzere tozlu ayakları ile adaya geldi. Larnaka limanında demirli bulunan ülkesine ait savaş gemilerini de ziyaret etti. Türk Deniz Kuvvetlerinin de bölgede olduğunu kaydetmek istiyoruz.

Geçmiş yıllarda Kıbrıs Türklerinin yaşadıkları olumsuzlukları bir kenara koysak bile Fransa ile Rumların son yaptıkları çalışmaların Kıbrıs Türklerinin haklarının gaspı olduğunu da belirtmek istiyoruz. Uluslararası toplumun gözleri önünde yaşananlara seyirci kalınması kabul edilemez. En azından Espen Eide’nin hazırlamakta olduğu raporda bu konuya da yer vermesi gerekiyor. Aksi halde bilek gücü ile hak gaspı yapmaya devam ederler.

Kıbrıs Türkleri adına müzakerelere katılanların illa da anlaşacağız diyerek masaya oturmamaları gerekiyor. Toprak konusunda haritanın verilmiş olmasını vahim bir yanlışlık ve hata olarak görüyoruz. Arşivlerde ve Tapu Kadastro Dairesinin verilerine göre 337 245 dönüm Vakıf arazisi ile buna koşut 322 109 dönüm Sultan arazisi de yasa dışı yöntemlerle gasp edilmiştir. Bu malların toplamının 659 354 dönüm olduğu, bunun dışında kişilere ait Türk mallarının toplamının %33, Rum mallarının %67 olduğu araştırmayı yapan Harita Mühendisi Halil Giray tarafından belirlenmiştir.

 Bu arada Türkiye’nin ve Avrupa Konseyi‘nin istek ve destekleri ile kurulan Taşınmaz Mal Komisyonu’na yapılan başvurular sonrasında bedeli ödenerek Türk toprağı olan 16 bin dönüm arazinin de dikkate alınması gerekiyor.

Karşı tarafa verilen haritada %29 oranının neye göre ve nasıl ortalıklara çıkarıldığına
açıklık getirilmesi gerekiyor mu ne…

SEVGİ ile kalınız.
28 Temmuz 2017  –  Ankara

İlgilenenlere: Yakın Dönem Kıbrıs tarihini yazdığım “BİR DEMET YAŞAM” 1. 2. kitaplarımı ‘www.okumaodasi.com’ adresinden temin edebilirsiniz.” AG
====================================
Dostlar,

Sayın Ahmet Göksan dostumuz Kıbrıs Türklerindendir ve Kıbrıs – KKTC davamızın (sorunu demesek!?) en soluklu, bilinçli ve yurtsever izleyicilerindendir, savunucularındandır. Konuya bütünüyle egemendir. O’nun yazılarını izlemek ve gerçekleri öğrenmek çok uygun olur.. Bu sitede epey yazısını yayımladık. Göksan dostumuz Uzun yıllar Kıbrıs Türk Derneği Başkanlığı yaptı, Ankara’daki Kıbrıs Evi‘ni yönetti. Salı günleri akşamları biz ulusalcılar orada konferanslar düzenler ve katılırdık. Sn. Prof. Dr. Anıl Çeçen düzenli Salı konferansları verirdi. Bunun öncesinde güncel konuları uzmanlar sunardı. Biz de bu zeminde epey konferans verdik..

Son birkaç yıldır bu olanağımız da yok ne yazık ve ne acı ki!
Niye acaba? Kim zorluyor ya da engelliyor?
Çok zor olmasa gerek bu sorunun yanıtı.. Tarihe not düşülüyor elbette..

Sevgi ve saygı ile. 02 Ağustos 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

Soner Polat : Kıbrıs’ta yeni dönem 

Kıbrıs’ta yeni dönem 

Soner PolatSoner Polat Aydınlık Gazetesi, 24.7.2017

(AS : Bizim katkımız yazının altındadır.)

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 6 Temmuz 2017 tarihli Türkiye raporunda adeta Türkiye’ye savaş açılmış! Doğal olarak Kıbrıs da bundan nasibini alıyor. Bu raporun 33’üncü maddesi oldukça ilginç: Bir önceki Cenevre müzakerelerinde (9-11 Ocak 2017) BM ve AB’nin kasasına kilitlenen haritalardan övgüyle söz ediliyor… “Şimdiye dek görülmemiş (thus far unprecedented)” şeklinde ifade edilen bu haritalar kutsanıyor! Aman dikkat! PKK yandaşları ve Türkiye düşmanları ile sıkı fıkı olmakla maruf Hollandalı Kati Piri (AP Türkiye Raportörü) Hanımefendi, bu haritaları beğendiyse eyvah ki eyvah! Raporun 34’üncü maddesinde Türk askerinin Adadan çekilmesi talep ediliyor. Aynı zamanda, Kapalı Maraş bölgesinin BM’ye devredilmesi isteniyor. Türkiye yasa dışı yerleşim alanları kurmaması yönünde uyarılıyor. Sıkı durun bitmedi! 35’inci maddede yağmalanan Kıbrıs doğal gaz rezervleri konusunda Türkiye’nin sessiz kalması dikte ediliyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin ruhsat verdiği Fransa ve İtalya’ya ait şirketlerin (TOTAL ve ENİ) araştırmalarını uluslararası yasalara (!) uygun yaptığı ifade ediliyor. Türkiye, dolaylı olarak korsanlıkla suçlanıyor…
YUNAN/RUM KIRMIZI ÇİZGİLERİ
Dilimizde tüy bitti. Mustafa Akıncı ve ekibinin pek anlamaya niyeti yok! Karşı tarafın nihai hedefi, önce adada mutlak bir Rum egemenliği kurmak, daha sonra adayı Yunanistan’a bağlamaktır. Buna “ENOSİS” diyorlar. Bunun için tespit ettikleri üç koşul var:
  • Birincisi, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün kaldırılmasıdır.
  • İkincisi, Türk askerinin adadan çekilmesidir.
  • Üçüncüsü ise adadaki Türk göçmenlerin geri dönmesidir.

Bu koşulları elde etmeden hiçbir anlaşmaya yanaşmazlar! Süreç devam ederse, verdikçe verirsiniz… AP raporu da Rumların bu özlemlerini bir kez daha Türkiye’ye dayatıyor. Rumlar, Batı önderliğindeki uluslararası toplumun günün birinde mutlaka bu talepleri Türklere kabul ettireceğini düşünüyor. Taviz verecek bir Türk hükümetini bekliyorlar. Soruna tarihsel yaklaştıklarından, Kıbrıs’a el koymak için hiç de aceleci değiller! Öylesine garip bir uluslararası ortam oluştu ki emperyalist Batı, Yunan-Rum ikilisi ile birlikte sürekli atakta, Türkiye ve KKTC sürekli savunmada! Her yeni müzakereye daha geri bir mevziden başlıyoruz.

AFERİM KOÇ’UMA DİKKAT!

Masayı Rum tarafı dağıttı. Bunda hiçbir tereddüt yok! BM Genel Sekreteri Antonio Guterres
G-20 Zirvesi münasebetiyle Hamburg’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü. Guterres,
“Kıbrıs sorununun çözümü için gösterdiği katkılardan dolayı Erdoğan’ın şahsında Türkiye’ye teşekkür etti. (Hürriyet, 9 Temmuz 2017)” Ama aynı Guterres daha şimdiden müteakip olarak (AS: ardından) atılacak adımları planlamaya başladı. Batı dünyasının yeni taktiği, “Türkler sorumlu davrandı, Rumlar oyunbozanlık yaptı” deyip Türkiye’ye şirin görünerek yeniden masayı kurmak!
Hedef, Türkleri Rumların kabul edebileceği bir çizgiye geriletmek!

NE YAPMALI?

Öncelikle Batı ve AB bir samimiyet testine tabi tutulmalıdır. Annan Planı ve İsviçre’deki görüşmelerde çözümü engelleyen taraf Rumlar olduğuna göre, KKTC’ye yönelik izolasyonları kaldırmak için neyi bekliyorsunuz? Eğer ısrar devam ederse, bu kötü niyet göstergesidir.

AP Raporu’nu yok hükmünde saymak bir politika olamaz! Rapor yerinde duruyor. Bu rapora politik hamlelerle cevap verilir. Bunun ilk adımı KKTC ile olan bağları, başta ekonomi olmak her alanda güçlendirmektir.

Şimdiye dek Türkiye, Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ege sorunlarında Batı ile hep tek başına boğuştu. Şimdi zaman, bu konularda Türkiye tezlerini destekleyen ülkelerin sayısını artırmaktır. Bu yönde bir diplomatik atak başlatılmalıdır.

GKRY’nin doğal gaz araması yapmak için ruhsat verdiği deniz sahalarını Türkiye eleştiriyor.
Bu tutumumuzu Şansölye Merkel’in eteklerine yapışan Çipras, “Havlayan köpek ısırmaz!” şeklinde tasvir ediyor. Haklı olarak sormazlar mı? Sizin Münhasır Ekonomik Bölgeniz (MEB) neresidir?

  • Türkiye hiç vakit kaybetmeden Doğu Akdeniz’de MEB ilan etmelidir!

KKTC için yeni bir ruh, yeni bir heyecana ihtiyaç var! Bütün Türk dünyası hazır! Var mısınız?
=================================
Dostlar,

Sayın E. Tüma. Soner Polat’ın “Kıbrıs sorunu” na ilişkin saptamaları, irdelemesi
ve önerileri çok yerindedir. Türkiye çok dikkatli ve atak davranmak zorundadır.

Özellikle münhasır ekonomik bölge ilanı konusu büyük önem taşımaktadır.

Gerek ikili gerek çok yanlı görüşmelerde ülkemizde Kıbrıs konusunda uzmanlığı bilinen yurtsever insanlardan yararlanılmalıdır.

Bu uzmanlardan biri de geçtiğimiz ay Tarih doktorasını tamamlayan ve tezi Kıbrıs olan
E. Albay Dr. Mehmey Balyemez‘dir.
Dr. Balyemez halen Ankara Üniv. SBF – Mülkiye lisans eğitimini de sürdürmektedir.
Dışişlerimiz Sn. Dr. Albay Balyemez‘den uzmanlığından yararlanmasını diliyoruz.

Meşru ve haklı konumumuzun hiçbir biçimde zayıflatılmasına izin verilemez.

Unutulmasın;

  • Kıbrıs, 80 milyonluk Ulusumuzun milli davasıdır.
    Bu muazzam gücü, akıllıca dış politika süreçleriyle kullanmak gerekir.

Sevgi ve saygı ile. 25 Temmuz 2017, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
Ankara Üniv. Tıp Fak. – Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com