Etiket arşivi: Biyogüvenlik Yasası

GDO’lu ürünlerde Latin Amerika dersleri

GDO’lu ürünlerde Latin Amerika dersleri

Prof. Dr. Tayfun Özkaya
(AS : Bizim bilimsel katkımız yazının altındadır..)
 Geçenlerde yeni GDO’lu mısır ve soya çeşitlerinin Türkiye’ye ithali edilmesi kararlaştırıldı.

Ülkemizde GDO’lu ürün üretmek yasak, ancak yem olarak kullanılmak üzere ithal ediliyor.
İthal edilen ürünlerin gıda olarak kullanılıp kullanılmadığı konusunda da derin şüpheler var.
GDO üretiminin yirmi yıldır sürdüğü Latin Amerika’ya bir göz atalım.
Sonuçları ne olmuş?
Grain adlı ekoloji ve küçük çiftçi yanlısı, agroekolojiyi destekleyen saygın kuruluşun bir yayınından da yararlanarak bunu yapmaya çalışalım.
(https://www.grain.org/article/entries/5722-20-years-of-gm-soy-in-the-southern-cone-of-latin-america-20-reasons-for-a-definitive-ban)
Latin Amerika’nın Güney konisi diye tanımlanan bölge dünyada tek bir ürünün (soya) monokültür olarak en geniş alanda ve en büyük miktarda GDO olarak üretildiği bir bölge.
Brezilya, Arjantin, Paraguay, Uruguay ve güney Bolivya’dan oluşuyor.
Bu üretimin sonuçlarına bakalım, kendimiz için ders çıkaralım.
GDO’nun Arjantin’e girişi illegal olarak oldu.
Brezilya ve Paraguay’da genişlemesinde hiçbir demokratik tartışma gerçekleşmedi.
Bu ekilişler “Birleşik Soya Cumhuriyeti” denilen yeşil bir çöl yarattı.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından muhtemelen kanserojen diye tanımlanan glifosat etken maddeli ot öldürücülerin (AS: herbisit) kullanımı yılda 550 milyon ton gibi bir düzeye fırladı.
“Muhtemelen kanserojen” ifadesi kurumun kullandığı bir terim.
Glifosatta doğrudan insanlar üzerinde deney yapılamadığı için, buna karşılık hayvan deneyleri ve gözlemlere dayanıldığı için bu terim kullanılıyor.
Yoksa kanserojen olduğu konusunda birçok bulgu var.
Bu etken maddenin kullanıldığı ot öldürücü ilaçlar geniş sağlık sorunları oluşturdu.
Bu zehir Türkiye’de de marka ismi ile biliniyor ve kullanılıyor.
Çoğu kişi kanser yapıcı etkisinden habersiz!
Milyonlarca çiftçi göç etti.
Binlercesi GDO’lu soya ile bir arada yetişmesi mümkün olmadığı için yerel gıdaları üretmekten vazgeçti.
Yüzlerce çiftçi toprakların soya ürünü tarafından işgaline karşı çıktıkları, topraklarını korudukları için suçlu ilan edildi, eziyet edildi, öldürüldü.
Milyonlarca hektar doğal orman tahrip edildi.
Monsanto daha iyi kontrol etmek ve tekelci güç oluşturmak için tohum yasalarında değişiklikler yapmak için zorluyor.
Hastalıklar ve ölümler bölgede tarım kimyasallarının artan kullanımı nedeniyle yayılıyor.
Hani GDO, tarım ilacı kullanımını azaltıyordu?
Soya ve GDO’lu ürünlerin yayılmasını kontrol etmek isteyen ülkeler devre dışı bırakıldı.
Topraklar bu üretim tarzı nedeniyle yoksullaştı ve tahrip edildi.
Arazi sahipliliği az sayıda elde yoğunlaştı.
Paraguay’da arazi sahiplerinin binde dördü, toprakların % 56’sına sahip…
Daha önce ürünler ile dönüşümlü gerçekleştirilen hayvan otlatma daha kırılgan Amazon gibi kırılgan bölgelere sürüldü.
Soya mono kültürünü gerçekleştiren şirket grupları ile medya arasında dayanışma yoğunlaştı.
Ot öldürücülere dirençli denilen GDO’lu ürünler tam bir başarısızlığa uğradı.
Glifosata dirençli düzinelerce yabancı ot gelişti ve bu durum hem bu herbisitin hem de başka herbisitlerin daha büyük dozlarda kullanımını zorunlu kıldı.
GDO ürünlerinin gelişimini destekleyen bilim; mekanistik yaklaşımı ve karmaşık genomik sistemleri aşırı basitleştirmesi nedeniyle yaygın bir şekilde sorgulandı.
Bugüne kadar yürütülen bütün karşılaştırmalı çalışmalar GDO soya çeşitlerinin normal çeşitlere göre daha az verimli olduğunu gösterdi.
GDO soyaların gıda güvenliği hiçbir zaman ortaya konulamadı.
GDO soyanın kitlesel üretimi endüstriyel et üretiminde bir patlamaya yol açtı.
Endüstriyel et üretimi dünya çapında çevresel, sağlık ve iklim etkileri ortaya çıkardı.
GDO soya üretimi bir bütün olarak sera gazı emisyonunda hızlı artışa yol açtı, bu ise dünya iklim krizini şiddetlendirdi.
Bütün bu gerçeklere karşı büyük kapitalist çiftçilerin, soya endüstrisinin, tohum ve ilaç şirketlerinin GDO soya üretmede çıkarları var.
Kazananlar bir avuç insan.
Latin Amerika’daki soya üretiminin 20 yılından gerekli dersleri çıkararak,

  • Ülkemizde, değil GDO üretimine izin vermek,
  • yem için bile olsa GDO ithalatı yasaklanmalıdır.
    (YURT11.08.2017)
    ===================================

Dostlar,

Sayın Prof. Dr. Tayfun Özkaya dostumuz, Ege Üniv. Ziraat Fak. Tarım Ekonomisi öğretim üyesidir. Gerçek bir yurtsever bilim insanıdır. YURT Gazetesindeki mütevazi köşesinde uzmanlık alanında oldukça önemli yazılar yazmaktadır. Bu makalelerin izlenmesini salık veririz.

GDO’lu yiyecekler konusu tüm dünyada yaygın tartışma konusudur. Bu sitede epey yazıya yer verilmiştir. Biz de, Ankara Üniv. Tıp Fakültesinde Gıda Güvenliği ve Hijyeni derslerini üstlenen bir öğretim üyesi olarak konuyla ilgiliyiz. Ayrıca 5977 sayılı Biyogüvenlik Yasası uyarınca (md. 12) kurulan ”Risk Değerlendirme Komitesi” nde 2+ yıl Biyogüvenlik Kurulunca seçilmiş uzman olarak çalıştık ve GDO’lu ürünlerin ülkemize sokulmasına ilişkin endüstrinin (Şirketlerin)  Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na yaptığı ithal izni başvurularını 11 kişilik Kurulda değerlendirerek raporladık. Sanırız bizim ağırlıklı olarak ”olumsuz” raporlarımız Bakanlıkta ve endüstride rahatsızlık yaratmış olmalı ki, son birkaç yıldır bu bilimsel Kurula davet edilmiyoruz! Bu arada dışalımına (ithaline) izin verilen GDO’lu ürün sayısının 30’a yaklaştığını öğreniyoruz..

”Risk Değerlendirme Komitesi” nin raporları ve gerekçeleri Biyogüvenlik Kurulu web sitesinde yayınlanmakta ve 30 gün süreyle ilgili çevrelerin görüşlerine açılmaktadır. Son kararı Biyogüvenlik Kurulu vermekte ve karar Resmi Gazetede yayınlanmaktadır.

5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu 26.03.2010 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmıştı. Yasanın 5. maddesi yasakları saymaktadır. c fıkrası aşağıdaki gibidir :

Genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların üretimi. (yasaktır!)

Ancak yasada birçok boşluk bulunmaktadır ve Bakanlık denetimi de,
kamuoyu denetimi de yetersizdir. Türkiye bu bağlamda ciddi risklere açıktır.

Sayın Prof. Özkaya’nın uyarılarla dolu bilimsel ve ciddi yazısını bağlarken kullandığı son bölümü biz de aynen benimsiyor ve paylaşmak istiyoruz :

… Kazananlar bir avuç insan. (AS: Monsanto, Bayer, Cargill.. gibi Uluslararası tekeller!)
Latin Amerika’daki soya üretiminin 20 yılından gerekli dersleri çıkararak,

  • Ülkemizde, değil GDO üretimine izin vermek,
  • yem için bile olsa GDO ithalatı yasaklanmalıdır.

Sevgi ve saygı ile. 15 Ağustos 2017, Tekirdağ

Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı, AÜTF Halk Sağlığı AbD
Mülkiyeliler Birliği Üyesi
www.ahmetsaltik.net   profsaltik@gmail.com

Hüsnü Mahalli : GDO’lu AKP

GDO’lu AKP

Portresi

 

Hüsnü Mahalli
YURT
Gazetesi, 17.09.2016

(AS : Bizim bilimsel katkımız yazının altındadır..)

Aslında her şey çok basit. Birileri insanlığı yok etmek istiyor.
Silah üretip savaş çıkardılar, olmadı.
Laboratuvarlarda virüs üretip hastalık yaydılar, olmadı.
Daha kolay, uzun erimli ve kârlı formüller bulmaları gerekiyordu.
Sonunda buldular : GDO!
Genetiği yani doğal yapısıyla oynanmış gıdalar.. Oyun başladı.
Önce genetiğiyle oynanmış yani genetiği bozulmuş tohumlara el attılar.
Bu tohumlarla, doğal yapısıyla yetişen ağaç, sebze ve meyve yetiştirdiler.
Ağaç, sebze  ve meyveler bozuldukça ilaçlamaya başladılar.
İlaçlar toprağı zehirledi. Bozulan toprağı verimli kılmak için gübre imal ettiler.
Bu topraktan otlanan hayvanlar hastalandı. Hayvanlara GDO’lu yem yüklediler.
Bu hayvanlardan elde edilen ürünleri yani et, süt, yumurta ve bunlardan üretilen
tüm gıdaları insanlara yedirdiler.
GDO’lu tahıl, meyve, sebze ve hayvan ürünlerini yemek zorunda bırakılan insanlar
kolay hastalanır oldu.
GDO’lu kaynaklı gıdalar insanların bağışıklık sistemini çökertti.
Hastalıklarda patlama oldu. Özellikle kanserde.
İlaç şirketleri acayip zengin oldu. Somut bir örnek:

Hafta başında Alman ilaç firması Bayer dünyanın en büyük tohum ve tarım ilaçları üreticisi Amerikan Monsanto şirketini 66 milyar dolara satın aldı.
Çok basit: GDO’lu tohum sat, peşinden tarım ilacını kakala sonra da hastalıklı tohum ve topraktan alınan ürünleri yiyerek hastalanan insanlara ilaç sat.
Müthiş bir tezgâh. Bu yalnızca bir örnek.
Benzer ilişkiden trilyonlarca dolar kazanan belki de yüzlerce şirket var.
Hemen hemen hepsi İsrail ve ABD kökenliEmperyalizm-Siyonizm İttifakı.

  • İsrail’in başta Türkiye ve KKTC olmak üzere dünyanın her tarafında tarım arazisi satın alması boşuna değil. 

Özellikle Afrika, Latin Amerika ve Hindistan. GDO’nun henüz bulaşmadığı
temiz topraklar. Bu Siyonistler çok cin ve biraz da puşt. İdeoloji gereği.
GDO’lu gıdaları başkalarına yedirirler ama kendileri dokunmaz.
İnsanlık ölsün diye. Yaşam tacirleri.
‘7 milyar insan ölse de bir tek biz kalsak’ inancı.
Topraklar, doğal yapısıyla hayvanlar, böcekler ve yaşama dair her şey yok olmalı.
Yeniden bir Nuh Tufanı. Peki devletler ve hükumetler ne işe yarar?
Hiçbir şeye! Dev şirketler onları da satın alıyor.
GDO’lu tohumları, sebze ve meyveleri ve bilumum (AS: her türlü) zehirli ürünleri yasaklayan yok. Herkes yavaş yavaş ölmeli.
Türkiye dâhil dünya medyasında bu tehlikeli gidişatı anlatan haber, program ve yorum bulamazsınız. Bazı dürüst insanların kıt olanaklarıyla yapılanlar dışında.
İnsanlar da şartlandırıldı. Evlendirme, giyim-kuşam ve bilumum aptal eğlence programlarına alıştırılan insanlara artık hiç kimse GDO ile ilgili program izlettiremez.

  • Toprağımız, suyumuz, havamız ve her şeyimiz yavaş yavaş yok oluyor ama
    bizden çıt yok. İnsanlar toptan GDO’lulaştırıldı. Her tarafları hormonlu.

AKP sayesinde! AKP iktidar oldu memleket GDO ile tanıştı.
AKP bu toprakların yerel tohum üretimini yasakladı.
AKP sayesinde Türkiye yabancı GDO, GDO’lu tohum, GDO’lu yem, GDO’lu meyve ve sebzeler, tarım ilacı ve bilumum hormon cennetine dönüştürüldü.
‘İslamcı’ AKP sayesinde. Her şeyi bozduğu gibi toplumu da yozlaştırdı.
GDO’lu tohumla ‘Dindar ve kindar gençlik yetiştirmek için’.
Hormonu bol, ilacı yok.
Ölümlerden ölüm seçin : Ya GDO’dan ya da AKP’den.
Siz uyumaya devam edin.

=======================================

Dostlar,

Bu sitede GDO konusu epey yazıldı..
Biz birkaç yıl, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın GDO’lu ürünlerin ülkemize girişi ile ilgili karar veren bilimsel kurulunda Uzman Öğretim Üyesi  (Tıp, Halk Sağlığı) olarak görev yaptık. Biyogüvenlik Yasası ve bağlı alt mevzuat kurallarına göre 11 kişilik Bilimsel Kurulumuz ezici çoğunlukta bu tür ürünlerin “insan yiyeceği” olarak ülkemize sokulmasını reddetti. Sonra, artan iş yükü gerekçesiyle birkaç Kurul daha oluşturuldu ve “piyasa” hazretlerinin GDO’lu ürünlerin “ithal” (dışalım) istemleri Kurullara dağıtıldı. Daha sonra ise “çok hayır” diyen Bilimsel Kurul üyeleri (biz dahil) dışlandık.. Bu Kurul raporları, bilimsel gerekçeli olarak adı geçen Bakanlıkça web sitesinde yayımlanıyor, kamuoyundan geribildirim (audit) alınıyor.. Kapalıdevre TV yayını gibi..

Sitemizde daha önce yayımladığımız birkaç yazının erişkesi (linki) aşağıda :

GDO_Yonetmeligi_neden_geri_cekilmeli_01.12.09
(İstanbul Barosu Dergisinde makale)

http://ahmetsaltik.net/arsiv/2016/06/Genetigi_Degistirilmis_Gidalar_Stratejik_Boyutlari.pdf  (Ankara Tabip Odası yayını kitapta bölüm)

GD Gıdalar ve Halk Sağlığı, Nevzat Eren kitabına, 28.02.10
(Ankara Tabip Odası yayını kitapta bölüm)

Sevgi ve saygı ile.
18 Eylül 2016, Ankara
 
Prof. Dr. Ahmet SALTIK
Halk Sağlığı – Toplum Hekimliği Uzmanı
AÜTF Halk Sağlığı AbD
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com