Etiket arşivi: Bir PKK tasarım ve ürünü olan HDP

AKP İktidarı RTE Eliyle Hukuk Dışı ama De facto Sürdürülüyor..


AKP İktidarı RTE Eliyle
Hukuk Dışı ama de facto Sürdürülüyor..

Dostlar,

7 Haziran 2015 genel seçimlerinin ardından 32. gündeyiz..
YSK 17 Haziran’da kesin seçim sonuçlarını açıkladı ve RG’de yayımlandı.
Yani 10 uzun gün sonra..
Arından TBMM Başkanı seçimi turları..
Sonra TBMM Başkanlık Divanı’nın oluşması.. Bu gün (9.7.2015) oluşacakmış..
Şimdi de hazret lütfedip, hükümet kurmak üzere en çok vekil çıkaran, dolayısıyla en potansiyel durumda olan parti başkanına bu görevi verecek..

Böyle saçma bir rejim herhalde yeryüzünde tektir ve o da bizdedir.
İster Anayasada yazsın ister baba yasada..
Akla ve mantığa, yaşamın olağan akışına aykırı bir durum ile karşı karşıyayız.
Anlaşılıyor ki, -Anayasa koyuculara ibret olsun- RTE gibi bir felaket kendi başlarına da gelebilir ve tüm anayasal – demokratik kuralları – gelenekleri kendi kısır siyasal hesapları uğruna çiğneyebilir. İstifa etmiş ve emanetçi olmasına karşın büyük bir hız ve yaygınlıkla önemli bürokratik makamlara yüzlerce atama yapmayı içine sindirebilen bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu atamaların bir bölümü kuşkusuz 3’li kararname ile olup, CB Bay RTE’nin de imzasını taşımaktadır. Hem demokrasinin gelenekleri hem de pozitif hukuk apaçık çiğnenmektedir.
Görevdeki hükümet “vekalet” eden hükümet değildir.
“Emanetçi” hükümettir ve yenisi kurulana dek, iktidardan düşmüş de olsa / yeniden kazanmış da olsa “asıl” ın tüm yetkilerine sahip değildir. Ancak kesintiye uğramaması – boşluk doğmaması gereken devlet görevlerini yürütecektir. Bir adım fazlasını değil!

Utanmak ve sıkılmak gerekir.. Ancak demokrasi terbiyemiz olmadığından,
yangından mal kaçırırcasına, “giderayak ne yapsak kârdır” ilkelliğiyle siyasal iktidar fiilen yasa ve hukuk dışı yetki kullanmakta ve işlem yapmaktadır. Bu idari işlem ve eylemlerin bir bölümü kuşku yok, yönetsel yargı yerlerinde iptal edilecektir.

İktidar fiili bir gasp ve de facto dayatma ile CB Bay RTE tarafından orada tutulmakta, desteklenmekte ve hatta yürütme eylemine (icraatına) ortak olunmaktadır.

Bu anlayış, Demokrasiyi bir tren olarak gören ve gerekli istasyonda ineceğini uzun yıllar önce açıklayan RTE’nin çağdışı anlayışıdır; çünkü demokrasinin çağdaş tanımı bu değildir. Çünkü Demokrasi, tanıdığı olanakların kendisini yıkmaya yönelmesine izin veren bir rejim değildir.
Bu nedenle söz konusu anlayış çağdışıdır, çağdaş demokrasi tanımının dışında, gerisindedir.

*****

Anayasa’nın ilgili 116. maddesi tam olarak aşağıdadır :

  1. Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin Cumhurbaşkanınca yenilenmesi
    Madde 116 – Bakanlar Kurulunun, 110 uncu maddede belirtilen güvenoyunu alamaması ve 99 uncu veya 111 inci maddeler uyarınca güvensizlik oyuyla düşürülmesi hallerinde; kırk beş gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulamadığı veya kurulduğu halde güvenoyu alamadığı takdirde Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak, seçimlerin yenilenmesine
    karar verebilir.
    Başbakanın güvensizlik oyu ile düşürülmeden istifa etmesi üzerine kırk beş gün içinde veya yeni seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisinde Başkanlık Divanı seçiminden sonra yine kırk beş gün içinde Bakanlar Kurulunun kurulamaması hallerinde de Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.
    Yenilenme kararı Resmi Gazetede yayımlanır ve seçime gidilir.

İlk fıkra şimdiki durumla ilgili değil. 2. fıkradaki 45 gün ise, CB’nın hükümet kurmak üzere en çok oyu alan siyasal partinin başkanını atayabilmesi için öngörülen süre değil. TBMM Başkanlık Divanı bu gün oluştu ve şu sıralar Anıtkabir’e gitmekteler. Yarından başlayarak
45 gün içinde hükümet kurulamaz ise ne olacağına ilişkin süredir. Bay RTE, pek ala,
Davutoğlu’nu seçimlerin kesin sonuçlarının RG’de YSK tarafından ilanından sonra yapmalıydı. Bu arada zaman kazanılırdı.. 45 gün de ek olarak yarın başlardı. Bay RTE 17 Haziran – 9 Temmuz arası 3 haftayı koalisyon görüşmeleri sürecinden kopartmıştır. Bu hukuk ve gelenek dışı davranış neye hizmet eder; hükümet kurulmasının zorlaştırılmasına.. Sonra?? Yarından başlayarak 45 gün içinde, güvenoyu alacak bir hükümet kurulamazsa, Bay RTE, partilisi TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’a Anayasa’daki deyimle “Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.”

Bay RTE, yaşamının kumarını oynamayı göze alıyor anlaşılan..
Kafasındaki gibi olur ve sonbaharda erken seçime gidilir ve AKP daha da az oy alırsa????

Bay RTE, tüm yatırımını, “AKP 18+ milletvekili daha kazansın” diye yaşamının pokerini oynamaya hazırlanıyor. Türkiye ve yakıcı sorunları hiç ama hiç umur değil. Gemileri yakıyor!

Hatta bu arada Suriye – Irak sorununa dönük TSK’yı kullanarak, Mehmetçiğin kanı – canı pahasına parlatılacak – cilalanacak bir de “atraksiyon” yapabilirse… oh ne ala.. 1974 Kıbrıs çıkarması ve Ecevit’in % 42’yi yakalaması hayali.. Ama unutulmasın, AKP % 41 ile ancak
258 vekil alabildi.. Ya bir de oyun geri teperse??? Tayyip bey bunu da göze alıyor anlaşılan..

Ya hep, ya hiç!
AKP’yi bir bütün olarak yakma pahasına..
Ya devlet başa ya kuzgun leşe..
AKP’liler bunların ne ölçüde ayırdında??
*****
Halkımız, “sivil darbe” nin AKP eliyle pervasızca sürdürülegeldiğini bir kez daha görmelidir.

Ülkemiz, üzerinde RTE’nin kendi kör politik hırsları uğruna oynanan kanlı kumarı görmelidir..

Öncelikle CHP, MHP ve HDP…

Hep yazdık, yine yazıyoruz… Bu anlayışın iktidardan uzaklaştırılması kaçınılmazdır.
AKP’nin 7 Haziran seçiminde oyları, kayıtlı 57,7 milyon toplam seçmenin 1/3’ü düzeyindedir.
Bu gerçeğin asla akıldan çıkarılmaması gerekir ve AKP’yi psikolojik olarak geriletmek için
hep öne sürülmesi gerekir. Geçerli oylar bakımından da 5 oydan 3’ü AKP’nin karşısındadır.
AKP’nin bu çarpıcı gerçeklerin psikolojik ağırlığı altında kalmamak için kıvrandığını görüyoruz.

12,5 yılda ülkenin yaşadığı tahribat sayfalara sığası değildir.
Onarımı çooook güç ve geç olacaktır… Ancak hemen başlanmalıdır.

CHP, MHP ve HDP “özel” içerikli bir “uzlaşma” protokolü ile hükümet olmalıdır.

– AKP döneminin muazzam talan ve yolsuzluklarının,
– Laikliği yıkıcı dev ve arkası gelmez fiili adımların,
– Dünya aleme Ülkemizi rezil eden yüz kızartıcı 17-25 Aralık’ın,
– Gezi katliamının,
– Roboski ve Reyhanlı katliamlarının ve MİT’in çok ağır sorumluluğunun
– Faili meçhul cinayetlerin – kaybolmaların
– Suriye ve Irak’taki uluslararası suçların ve başımıza açılan 2+ milyon Suriyeli sorununun
(Pek ala Kuzey Suriye coğrafyasında bir “tampon bölge” oluşturulabilir ve 2+ milyon Suriyeliye sözde “ensar” olup oy avcılığıyla sokaklarda dilenci – fahişe yapmak yerine,
tampon bölgede uluslararası toplumun -BM’nin!- sorumluluğunda tutulabilirlerdi..

– Halkı aşağılamanın, ölçüsüz kibir ve böbürlenmenin
– İmar rantlarının
– Kaçak AKSARAY’ın, talan edilen AOÇ’nin
– Çökertilen ve borca batırılan ekonominin…
– Kumpas davalarla yüzlerce insanın yaşamını – geleceğini karartmanın..
– F Tipi Cemaatle işbirliği ile devletin kurumlarını, yargıyı işgal ettirmenin..
Parlamenter demokrasi askıya alınmıştır deme sorumsuzluğunun..
– TBMM kürsüsünden “Bu anayasayı tanımıyoruz!” diye çığlık atan İçişleri Bakanlarının
ağır sorumsuzluğunun….
………………
Hangisini sayalım hangisini, hangisini ???

Bunların mutlaka hesabı sorulmalıdır.
Siyaset hesap verme kurumudur. Halkın oyu bu murada dönüktür.
Şimdi tutup bu partiyi yeniden iktidarın majör ortağı yapmak hangi akla hizmettir??

Cumhurbaşkanlığı makamı bir AKP’linin işgalindedir.

TBMM başkanlığı gibi yaşamsal önemdeki 2. makam gene bu partinin elindedir,
MHP’nin ikramıyla.
Daha ilk günden, AKP’li TBMM Başkanı İsmet Yılmaz’ın çizgisi belli olmuştur.

Şimdi de Devlet bey bir hamle daha yaparak AKP ile ortaklık kapısı aralamaktadır!?
Başbakan da AKP’den olacaktır bu durumda. Yaşamsal 3’lü (Troyka) AKP’ye devredildikten sonra geriye ne kalmaktadır iktidardan?? Ayrıca bürokrasi, şube müdürlerine dek yandaş iken!

MHP açıklaması aşağıdadır. Biraz uzunca ama not düşme adına satır araları dahil,
dikkatle okunmalıdır.

MHP yine, Atlantik ötesi yönlendirme ile artık klasikleşen işlevine (politik stepne!)
ağır manevralarla, kendince halkı alıştıra alıştıra soyunmaktadır..

Geçmişte örneklerini gördüğümüz üzere.. Abdullah Gül’ün CB seçilmesi örneğin!

MHP’nin yurtsever asıl tabanı partilerini bu işgalden ne zaman kurtaracaklar??
Her çekik gözlüye Çin’li diye son günlerde gözlenen ilkel provokasyona ucuzca alet olunan saldırılardan, Anıtkabir yollarında “Bozkurtlar ulusun, Tanrı Türk’ü korusun..” saçmalığı ve zavallılığından… ne zaman, ne zaman kendisini kurtaracak Türk Milliyetçiliği??
Alpaslan Türkeş’in bile kemiklerinin sızladığından kuşkumuz yok…

Sevgi ve saygı ile.
09 Temmuz 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

*****

MHP Genel Başkanı  Bahçeli, koalisyon süreci ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada, 7 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimleri Türkiye’nin siyasi iklimini ve sosyal tablosunu derinden etkilediğini ve bu çerçevede farklı bir istikamet çizdiğini belirterek,

“Ülkemiz yeni bir durum ve denklemle karşı karşıyadır. Türk milleti AKP’nin 13 yıla yaklaşan itici, kırıcı, dışlayıcı, cepheleştirici, ayırıcı üslup ve politikalarına tahammül etmeyeceğini demokratik vasıtalarla ispat etmiştir. 7 Haziranla birlikte AKP’nin tek başına iktidarı sona ermiş, siyaset yeni bir faza, yeni bir dönem ve aşamaya geçmiştir. İçine girdiğimiz bu yeni dönemde, siyasi dokusu birbirine uygun partiler arasında Türkiye’nin ana meselelerini çözmeyi hedeflemiş bir koalisyon hükümeti kurulması öncelikli gündem ve gerekliliktir. Muhtemel kriz ve kaoslara karşı herkes, her siyasi aktör birinci derecede mesul ve tarih karşısında yükümlüdür.”

ifadesini kullandı. Bahçeli açıklamasına şöyle devam etti:

“Ülkemizin bugünkü badireden çıkarılması için sorumluluk mevkisinde bulunanların elbirliğiyle hareket etmesi ihtiyari bir halden ziyade mecburiyettir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin tutumu
7 Haziran’dan bu tarafa kuşkuya yer bırakmayacak kadar açık ve ortadadır. Bu tutarlı, milli ve istikrarlı duruşumuzu uzlaşmaz ve oyunbozan şeklinde göstermeye tevessül edenler her şeyden önce kendi pozisyonlarını ve siyasi geçmişlerini sorgudan geçirmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi’ne husumet ve nefret besleyenlerin hevesle yürüttüğü tahrik ve karartma kampanyaları elbette amacına ulaşamayacak, aziz milletimizde herhangi bir karşılık bulamayacaktır. Resmi koalisyon görüşmeleri başlamadan çok yönlü oluşturulmaya çalışılan algı ve propaganda düzeneklerinin bizim nezdimizde inandırıcılığı ve itibarı olmayacaktır. İlke ve ülkülerini ülkesinin hizmet ve esenliğine adayan Milliyetçi Hareket Partisi’nin tuzak ve senaryolar karşısında geri adım atması düşünülemeyecektir. Özellikle TBMM Başkan seçiminde partimizin doğru ve isabetli tercihini AKP’ye destek olarak yorumlayan zekâ ve samimiyet özürlülerinin ciddiye alınacak herhangi bir yanları da bulunamayacaktır.”  

“Türkiye’nin hayrı ve selameti için nasıl bir koalisyon modeline ihtiyaç duyulduğu her türlü izahtan varestedir.” diyen Bahçeli açıklamasında,

“Bu konuda kaçak güreşmeye, gerçekleri saptırmaya ve akılları karıştırmaya lüzum yoktur.AKP-HDP, değilse bile AKP-CHP, bu da kâfi gelmezse, AKP-CHP-HDP arasında
bir koalisyon hükümeti kurulması 7 Haziran’da sandıktan çıkan iradenin en bariz temennisidir. Milliyetçi Hareket Partisi’ne ise haysiyetli ve dik duruşlu bir ana muhalefet görevi düşmektedir.”

değerlendirmesini yaptı. Bahçeli açılmasını şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de şayet bir siyasi bunalım doğarsa bunun öncelikli müsebbibi milletimizin verdiği koalisyon mesajını anlamakta kasten zorluk çeken, ayak sürüyen AKP, CHP ve HDP’den başkası olmayacaktır. Bunun yanında kaçak ve karanlık sarayda siyasi tanzim ve seçim hesaplarıyla ikbalini ve koltuğunu emniyete almaya çabalayan Cumhurbaşkanı Erdoğan da sorumluluktan kurtulamayacaktır. Türk milleti kavga ve gerilim meraklılarının sinsi emellerinden geride kalan 13 yılda çok çekmiştir.Türk siyaseti çatışma ve çelişki yumağına yeterince gömülmüştür. Artık kaybedecek bir saniyemiz bile yoktur.Derhal ve acilen diyalog ve mutabakat zeminleri oluşturularak Türkiye güçlü, atılımcı, katılımcı ve icraata odaklı bir hükümete kavuşmalıdır. Meseleyi dar kalıplara, ideolojik beklentilere ve çıkar hesaplarına endeksleyenler geleceğimizi riske atacaklarını unutmamalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi gelişmeleri pür dikkat izlemekte, 46 yıllık tecrübe ve hiçbir menfaat karşısında vazgeçilmeyecek ilkeleriyle milli irade ve demokrasinin namusunu savunmaktadır. Ne olursa olsun, buna da devam edilecektir.”

Bahçeli,

“Blok siyaseti yapanların, kanlı terör örgütü PKK’nın siyasi kuklası HDP’yle bizi yan yana getirmeyi planlayanların evdeki hesapları milli ve tarihi kabullere asla uymamıştır.”

İfadelerini kullandığı açıklamasında,

“HDP’yi yok saymamızdan alınan ve öfkelenen çevrelerin, PKK’nın niyet ve hedeflerine dolaylı destek verdiklerini, bölücülüğü meşrulaştırdıklarını bilmelerinde önemle yarar olacaktır.
Bir PKK tasarım ve ürünü olan HDP’ye methiyeler düzüp, MHP’yi aşağılamak ve hakir görmek en hafif tabirle ahlak, kimlik ve köken sorunu olarak karşımızdadır.Milliyetçi Hareket Partisi’nin siyasi yaklaşımı berraktır ve dünden beri hiç değişmemiştir.Gerek koalisyon arayışları çerçevesinde, gerekse HDP özelinde durduğumuz yer de belli ve nettir.”

değerlendirmesinde bulundu. Bahçeli, bu açıklamaların ardından partilerinin koalisyon talep ve beklentilerini şöyle sıraladı:

1-

PKK terör örgütü vakit kaybetmeksizin kendisini lağvetmelidir. Örgüt militanları silahlarıyla birlikte güvenlik güçlerine teslim olmalı, bu silahlar devlet envanterine kaydedilmelidir.
Teslim olan teröristler arasında suça karışanların Türk adaletine hesap vermeleri kesin olarak temin edilmelidir. HDP ise terörle arasına muğlak değil, mutlak bir mesafe koyduğunu söz ve davranışlarıyla ortaya koymalıdır. İlaveten Anayasa’nın ilk dört maddesine uygun olacak şekilde, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne dürüstçe bağlı ve sadık olduğunu gösterecek yürekliliği sergileyebilmelidir. Bunlar gerçekleştikten ve HDP’nin Siyasi Partiler Kanununa muhalif vasfı törpülendikten sonra meşruiyetinin önünde herhangi bir engel kalmayacaktır. Bilinmelidir ki, Milliyetçi Hareket Partisi Anayasa ve yasalara uyan her partiyle temas ve diyalogdan kaçınmayacaktır.

2-
AKP’nin iktidar yıllarında elde edilmiş demokratik kazanımlar pek tabiidir ki devam ettirilmelidir. Bireysel hak ve hürriyetlerin önündeki sis perdesi daha da aralanmalı,
hukuk devleti her yönüyle işletilmelidir. AKP iktidarı geçmişiyle yüzleşmekten korkmamalı, adalet ve ahlak ölçüleri tekrar eski seviye ve prestijine taşınmalıdır. Toplumsal huzur ve
milli gelecek açısından bunlar zorunluluktur. Dahası devlette arınma ve şeffaflaşmanın sağlanabilmesi Oslo’dan İmralı’ya kadar yapılan müzakerelerin, anlaşmaların ve verilen sözlerin eksiksiz açıklanmasına bağlıdır. AKP, gizli kapaklı yürüttüğü tüm pazarlıklar hakkında milletimize doyurucu bilgiler vermeli, terör örgütüne hangi vaat ve teminatları sunduğunu deklare etmelidir. Yıkım projesinden çözülme sürecine kadar Türkiye’yi köşeye sıkıştıran,
milli birliğimizi ve tarihi haklarımızı köstekleyen karanlık ilişkiler hiçbir mazerete sığınmaksızın terk edilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi bu asgari zemin muhtevasında herkesle görüşmeye açıktır.

3-
Türkiye’nin huzur ve sükûneti etnik ve mezhep temelli kışkırtılan kutuplaşma ve kamplaşmanın bıçak gibi kesilmesiyle mümkündür. Gittikçe tehlikeli bir boyut alan toplumsal yarılmanın yerine kaynaşma ve kardeşlik bağlarını ikame etmek herkesin asli görevidir. Milliyetçi Hareket Partisi, Türk milletinin tamamına aynı nazar ve pencereden bakmaktadır. Türk milli kimliği kapsayıcı ve herkesi içine alan bir nitelikte olup Türkiye’nin varlık, birlik ve beraberlik şemsiyesidir. Milliyetçi Hareket Partisi bin yıllık kardeşlik hukukunun iflasına
hizmet eden her türlü teşebbüs ve tuzağın tam karşısındadır. Hiç kimse bizi, milletimizin tertemiz ve onurlu mensupları olan Kürt kökenli kardeşlerimizle ters düşüremeyecek, aramıza duvar öremeyecektir.

Kürt kökenli kardeşlerimiz Türk milletinin yeri dolmayacak değer ve emanetleridir.

Etnik bölücülük bataklığında çırpınanların kenara çekilmesi, tesirsiz ve etkisiz hale getirilmeleri kardeşliğimizin üzerinde dolaşan kabus bulutlarını da dağıtacaktır. Bu nedenle Anayasa’nın ilk dört maddesinde anlam ve hükmünü bulan milli değerlerden, yine Anayasa’nın 66’ıncı maddesinde tarif edilen vatandaşlık tanımından caymak, bunlara sıcak bakmak, bu minvalde gizli ittifaklar aramak gafletten öte ihanettir. Türk milletinin içinden yapay azınlık çıkarma, Türkiye’nin milli ve kültürel mirasıyla oynama cehalet ve cüreti çuvallamaya mahkûmdur. Milliyetçi Hareket Partisi’nin bölünmeyi ve parçalanmayı kolaylaştıracak, insan ve coğrafyadan sırf özgürleşme ve demokratikleşme ezberleriyle taviz vermesi olmayacak bir duaya amin demekle eşdeğerdir.

4-
Millet ve devlet hayatını çok ağır ve olumsuz bir şekilde abluka altına alan rüşvet ve yolsuzluk olaylarıyla etkin bir mücadele olmazsa olmaz bir ön şarttır.

17-25 Aralık yakın dönemin en vahim yolsuzluklarının deşifre edildiği bir zaman aralığına karşılıktır.

Eğer siyasi yük ve dayatmalardan kurtulmuş bir adalet mekanizması telkin ve yönlendirmelere kapalı durarak çalışırsa Türkiye soluk alacak, hukuki hesaplaşma milli vicdanı rahatlatacaktır. Bu durum her partinin bahane uyduramayacağı kadar yalın ve yakın bir sorumluluğu olarak görülmelidir. Görevi ne olursa olsun, herkes hukuka uymak, helal-haram ayrımını manevi vecibelere uyarak yapmak durumundadır. Hiçbir devlet ya da hükümet görevlisi, Anayasa’nın vermediği bir yetkiyi kullanamayacaktır. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere, Türkiye’nin idari ve siyasi sorumluluğunu üstlenmiş her şahıs yasa ve Anayasa’nın çizdiği sınırlarda hareket etme zorundadır. Türk milletinin seçilmiş krallara, sandıktan çıksa da bunu yanlış yorumlayıp otoriter ve dikta özlemi çeken kanun tanımazlara hem gönlü hem de zihni kapalıdır, kapalı duracaktır.

Şüphesiz ki demokrasinin rotasından çıkması, anlam ve kaynaklarından kopması felaketin diğer yüzüdür. Hukuku askıya alma ahlaksızlığı devletin kuruluş ve var oluş prensiplerini birer birer imha edecektir ki; buna kimsenin hak ve yetkisi olmadığı gibi, izin ve icazet de asla verilmeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, bu dört maddeye hürmetle beraber riayet ve refakat gördüğü takdirde Türkiye’nin siyasi istikrarsızlık yaşamaması için beklenilen fedakârlıkları çekinmeden gösterecektir. İhtiyaç duyulan hoşgörü ve diyalog atmosferi demokratik sabır ve uzlaşma dinamiklerinin aktif hale getirilmesiyle kalıcı sonuçlarını kısa zaman içinde verecektir. Bize göre doğal ve doğru olanı da budur.”
http://www.yurtgazetesi.com.tr/politika/bahceliden-4-sartli-koalisyon-aciklamasi-h92114.html