Etiket arşivi: Bill Clinton

DEVLET ADAMLARININ BEDENSEL – ZİHİNSEL SAĞLIK DURUMLARI


DEVLET ADAMLARININ
BEDENSEL – ZİHİNSEL SAĞLIK DURUMLARI

portresi

 

Prof. Dr. Coşkun Özdemir
Cumhuriyet
Bilim – Teknik eki (syf. 18), 13.3.2015

 

1997’de Arjantin Buones Aires’te WFN’in (World Federation of Neurology)
düzenlediği uluslararası Nöroloji Kongresinde çok ilginç bir panel izledik.
Konu Amerika’nın ve dünyanım devlet adamlarının sağlık sorunları (disability)
ve bunların dünya siyasetindeki etkileri idi .

Amerika’da çoğunluğunu nörolog ve tarihçilerin oluşturduğu bir Çalışma Grubu Birleşik Amerika cumhurbaşkanlarının sağlık, engellilik, yetersizlik (disabilitiy) durumları konulu bir çalışma gerçekleştiriyorlar. Çalışma Grubu tarafından raporlar, tavsiyeler eleştiri ve yorumlar başlıklı bir kitap yayınlanıyor. Bilim insanlarının böyle bir çalışmaya neden gerek duyduklarını panel açılışında olduğu gibi, kitabın ilk sayfalarında bazı örnekler vererek açıklıyorlar.

Amerika cumhurbaşkanları tüm dünya için yaşamsal önemdeki acil durumlarda kararlar vermek durumundadırlar. Yurttaşların beklentisi bu durumlarda elbette Başkanın en yetkin ve en doğru kararları alabilmesidir. Çünkü Amerika cumhurbaşkanlığı dünyanın en güçlü makamıdır, onun geçici bile olsa yetersizliği (incumbent) bütün dünya için çok olumsuz sonuçlar getirebilir

Daha 1787’de Anayasa’da bu olasılığa karşı önlemler düşünülmüş ve hangi koşullarda cumhurbaşakanı yetki ve görevlerinin başkan yardımcısına devredileceği belirtilmiştir.
1881’de başkan Abram Garfield bir suikast ile yaralanmış görevi yardımcı (vice president) başkan üstlenmiştir.

1919 ilk aylarında başkan W. Wilson, birkaç küçük serebral inme (stroke) geçirir ve
açıkça zihinsel kapasitesi zaafa uğradığı halde Birleşik Devletleri temsil etmeye devam etmiştir.1919’da bu kez sol hemipleji ile sol tarafında felç oluşmuştur. Amerika ile Almanya arasındaki çok önemli Versay anlaşması sırasında hala iş başındadır. Burada sağlıklı bir başkan gibi davranamamış ve Amerika Yeni Milletler Cemiyeti (Cemiyeti Akvam) üyeliği konumunu kaybetmiştir .

Benzer durumlar Başkan Roosvelt döneminde de yaşanmıştır. Çocuk felci geçirmiş olan Roosvelt bu kez hipertansiyon ve ciddi kalp yetmezliği ile hastadır. 1945’teki
Yalta Konferansı’nda gereken dirayeti gösterememiş ve savaşın son ayında İngiltere başbakanı Churchill’in Berlin ve Çekoslavakya’yı Ruslardan önce bir askeri operasyonla işgal etme önerisini ret etmesi önemli bir hata olarak kabul edilmiştir.

1945’te ölen Roosvelt yerine geçen Harry Truman Sovyetlerle yapılan müzakerelerde
sağlıklı bir başkan rolünü oynayabildi. AncakO’onu izleyen Eisenhower 1’den çok hastalıkla yaşıyordu ve genel sekreteri Foster Dulles de kanserden ölünceye dek görevinde kaldı.

Eisenhower bizzat 1957’de şunları yazılı olarak ifade etti:

“Son üç yılda üç ciddi hastalık geçirdim ve bunlar beni güçsüzlük içinde bırakıyor ve
ofisi başkan yardımcısının alabilmesi için özel hazırlıklar yapmamı zorunlu kılıyor.”

Benzer uyarı ve önlem önerilerini 1965’te başkan Lyndon Johnson da yapıyor.
Böylece 1965’te senatör Birch Bayh’ın çabaları ile 25 no’lu (AS: Anayasal) Düzenleme (Amendment) için Kongre’nin onayı alınıyor ve bunu 1967’de 38 eyalet (state) meclisi tarafından onaylaması izliyor. Başkan Johnson’un Kongre’ye verdiği özel bir mesaj da şöyledir:.

“Bizim kendi güvenliğimiz için olduğu kadar dünyanın güvenliğini korumak gibi ayrıcalıklı bir sorumluluğumuz var. Bu sorumluluğu hareketsiz kalmış eller ve bilinç ve anlayış yetersizliği içindeki bir kumandanın komutasına bırakamayız. Bu yaklaşımlar ve anlayış üzerine kurulan komisyon tarafından 25 no’lu düzenlemenin, Başkanlığın sağlıklı ve muktedir ellerde olmasını sağlamak için yeterli olduğu kanısı ifade ediliyor.”

Sonraki yıllarda başkan Jimmy Carter 1994’te Amerikan Nöroloji Akademisine yaptığı bir çağrı üzerine BAŞKANLIK ZAAF VE YETERSİZLİĞİ (disability) KONUSUNDA ÇALIŞMA GRUBU kuruluyor. Bizim ünlü bir nörolog olarak yakından tanıdığımız WFN başkanlığı yapan Prof. James Toole ve Prof. Link 50 nörolojist ile birlikte tarihçi, politik bilimci, psikiyatrist, psikolog ve gazeteciler ve politika ile yakından ilgilenen çok sayıda delegeyi Başkanın
sağlık kaynaklı yetersizlik sorununu derinlemesine konuşup tartışmak üzere Atlanta’da
Carter Merkezi’ne davet ediyorlar. Burada konu ayrıntılı biçimde tartışılıyor .

İkinci bir konferans Wake Forest’de Başkan Gerald R. Ford’un katılımı ve konuşması ile yapılıyor. Burada halkın katılımı da (public forum) sağlanıyor. Son toplantı 1996’da Beyaz Ev (The White House) konferans merkezinde gerçekleşiyor. Burada başlıca 9 öneri benimseniyor. Doğaldır ki; Başkanın sağlık, bilinç, mental kapasite, anlayış yetersizliğini saptayıp bildirecek kişinin kim olacağı ciddi ve çetin bir konu olarak ortadadır. 3. toplantıdaki tartışmalarda bu konu en büyük ağırlığı taşıyor. Tıp doktorunun çok açık bir kimlik sahibi olması ve Başkanın
özel kişisel doktorunun bu konuda önemli bir rol oynaması gerektiği üzerinde görüş birliğine varılıyor.

Ancak özel doktorun (senior physician) Başkanın sağlık ve bilinç durumu ile ilgili 25 Numaralı (AS: Anayasal) Düzenleme’nin tayin ettiği ve Başkanın sağlık durumu hakkında karar verecek olan komite üyelerine bu konuda bilgi verme ve önerilerde bulunma sorumluluğu taşıması üzerinde de görüş birliği var. Kuşkusuz söz konusu doktor için zor bir görev (Hele bizim gibi azgelişmiş, demokrasi kültürünün yaygınlaşmadığı, diktatörler yetiştirmeye elverişli ortamlarda bu prosedürün işlemesi olanağını düşünürsek..). Başkanlık özel doktoru hakkında verilen rapor ve tavsiyeleri maddeler halinde özetlenmeye değer buluyorum.

BAŞKANIN ÖZEL DOKTORU
Başkan kendi özel doktorunu tayinde özgür olacaktır. Başkanın başkanlığın ofisine bir kıdemli hekim (Senior Physician) tayin etmesi tavsiye olunur. Bu doktor 25 Sayılı (AS: Anayasal)  Düzenleme’nin uygulamasını kolaylaştırıcı nitelikte olmalıdır.

Beyaz Evdeki Kıdemli Doktor (Senior Physician) Başkanın, Beyaz Evin doktoru ve Beyaz Ev Medikal Birim Doktoru ünvanını taşımalıdır. “Senior Physician” Başkanın asistanı ya da başkana yardımcı asistan ünvanı ya da ayni düzeyde askeri rütbe taşımalıdır.

Beyaz Ev‘deki Senior Physician (Kıdemli doktor) ofisi, Beyaz Ev Askeri ofisten ayrı bir kurum olmalıdır. Kıdemli doktor Beyaz Ev doktoru sivil ya da asker olacağı için onun askeri medikal destek alması tavsiye edilir.

Ona yüklenen görev ve sorumluluk nedeni ile en çok üzerinde düşünülen ve tartışılan konu olmasını çok doğal karşılamak gerekir. Çalışma grubu bütün bu görüş ve tavsiyeleri dikkate alan çalışma yaparak bunu kitaplaştırıyor. Bu grup, “25. Düzenleme’nin ideal kullanım ve işleyişi ancak toplum bunun amacı ve kullanımı hakkında yeterli bilgiye sahip olduğu zaman gerçekleşecektir..” yargısını önemle belirtmektedir.

Arjantin’deki kongrede çalışma grubu üyelerinin bazılarının katıldığı panelde kitapta
yer almayan ve devlet adamlarının sağlık durumu ile ilgili bilgiler de sunuldu.
Finlandiya cumhurbaşkanı KEKKONEN serebral damar hastalığı ve demans belitileri gösteriyordu. Bu nedenle bir süre sonra görevden çekildi. HİTLER’in bir post-ensefalitik Parkinson hastası olduğu, ellerinin titrediği (videoda gösterildi) ve psikopatik bir kişilik sergilediği ileri sürüldü.

MUSSOLİNİ saldırgan ve patolojik kişiliği ile anıldı. STALİN paranoid kuşkular taşıdığı suikast ve komplolardan şüphe ettiği, ünlü hekim Bechterew tarafından görülüp muayene edildiği, Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı GROMYKO’nun çeşitli hastalıklar geçirirken iş başında olduğu belirtildi.

Panel konuşmacısı bilim insanları, “Devlet yöneticilerinde kişilik (personality) bozuklukları
(bugünün dünyasında çok daha sık) tanık olduklarında geç kalmadan doğru zamanda seslerini yükseltmelidirler..” uyarısında bulundular.. “Bunun kolay olmadığı, bazı riskler taşıdığı,
hatta kimi ülkelerde iyice tehlikeli olabileceği açıktır..” demeyi ihmal etmediler ve eklediler:.

Politikacıları eleştirmek onların zihinsel sağlık içinde olmadıklarını söylemenin kolay olmadığı yadsınamayacak bir gerçektir. Ancak bilim insanları bilim kurumlarından bilim merkezlerinden destek alırlarsa bu cesareti kendilerinde bulabilirler. Ülke bilim insanlarının bu davranışının ülkenin bugünü ve yarını için büyük önem taşıdığı açıktır. Bilim insanlarının ve bilim kurumlarının bütün dünyada güç kazanmasını ve bu güçlerini daha iyi daha barışçı bir dünya için kullanabilmelerini dileriz.

Kitapte Bill Clinton’un Prof. James Toole’a imzası ile yolladığı çalışma grubu ile bir fotoğraf ve ve yine Başkan GERALD R. FORD tarafından Dr.Toole’a gönderilmiş bir mektup var.
Şöyle diyor başkan FORD :

“Wake Forest’deki USA başkanları ‘disability’ toplantısında sizlerle birlikte olmaktan gurur duydum. Sizi kutluyorum. Toplantıda saptanan 9 tavsiye ve yorumları etraflıca inceledikten sonra bu tekliflerl benimsediğimi, onayladığımı bildirmek isterim. Sadece Ek III ile ilgili çekincelerim var. Size ve çalışma grubu arkadaşlarınıza takdirlerimi ifade etmek isterim.”

Ben bu paneli ilgi ile izledim ve kitabı da merakla okudum. Amerikalı bilim adamlarının, Başkan ve yönetimdeki politikacıların sağlık ve zihinsel durumlarını sorgulayan,
bunun gerekliliğini vurgulayan girişimlerini önemli ve takdire değer buldum.
Ancak 1997’den sonra söz konusu 25 no.lu Düzenlemenin nasıl kullanıldığı hakkında
bir bilgimiz yok. 2001’de seçmenler karşısında çiğ mısır yiyerek ve benzer popülizm yollarına başvurarak başkanlığa seçilen George Bush, Tanrı tarafından görevlendirildiğini ortaya atarak halkına Amerikan Ordusunu da bu yetki ile Irak işgaline gönderdiğini ileri sürdü.

Bir psikiyatr Justin Frank O’nu megaloman ve paranoyak olarak nitelendiriyor.
25 sayılı Düzenleme herhalde başkan Bush için harekete geçirilmiş değildir.
Keşke iktidarın gücüne teslim olmayan bilim insanları yönetimde ve yöneticilerde gördükleri yetersizlikler ve adaletten sapmalar karşısında bir sorumluluk duygusu ile seslerini yükseltebilseler. Bu cesareti gösterebilseler.

Ülkemiz bu bakımdan pek şanslı görünmüyor. Geride bıraktığımız yıllarda akla, vicdana, bilimselliğe, adalete aykırı çok sayıda icraata tanıklık ettik. Bugünkü ileri demokrasidede (!) benzerlerini fazlası ile yaşıyoruz. Biz 25 no’lu Düzenlemeye benzer bir şeye sahip miyiz, bilmiyorum. Olsa bile, yazık ki, yaşadıklarımız, uygulamayı gerçekleştirecek yüreklere
sahip olmadığımızı gösteriyor.

==================================

Dostlar,

Prof. Dr.  Coşkun Özdemir hocamız 80’i devireli epey oldu…
Sağ ve üretken olsun, yazıp çizmeyi sürdürüyor..
Yukarıdaki yazısı oldukça önemli.

Bizde de ve üst düzey devlet görevlilerinin, en azından Devlet protokolündeki ilk 10 kişinin
ve her durumda başta Başbakan, tüm Kabine üyelerinin, Genelkurmay Başkanı ve
Kuvvet Komutanları ile Ordu komutanlarının.. sağlık raporlarının yıllık olarak ve
düzenli biçimde kamuoyuna açıklanması gerek.

Bunu bilme hakkına hepimiz sahibiz.
Sağlık raporu mal bildiriminden daha önemsiz midir?
Yasalar mal bildirimini, en azından göreve gelişte ve ayrılışta zorunlu kılıyor.
Benzer yasal düzenleme bu bağlamda da yapılmalıdır.
Sorun ülke gündemine politikacılarca taşınmalı, başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere tartışmaya açılmalıdır. Tıp Doktorlarından oluşan bir uzmanlar kurulu (3 ya da 5 uzman hekim)
yıllık olarak sağlık durumu değerlendirmesi yapmalı ve bulgularını resmi rapora bağlayarak kamuoyuna açıklamalıdır.

Bu bağlamda Türk Psikiyatri Derneği‘ne de önemli görevler düşmektedir.
Bu Dernek de zaman zaman kanuoyunu bilgilendirici açıklamalarla, doğrudan göndermede bulunmasa da, ülkenin tepe yöneticilerini uyarıcı bağlamda bildiriler yayımlamalıdır.

İstanbul Tıp Fakültesi’nden hocamız, sonraki yıllarda dostumuz, dava yoldaşımız,
saygın büyüğümüz Prof. Dr. Coşkun Özdemir’e bu önemli konuyu gündeme taşıdığı için teşekkür borçluyuz.

Sevgi ve saygı ile, 15.03.2015 

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Not    : Yazıda epey noktalama hatası ve maddi yazım hatası ile yer yer tümce düşüklükleri vardı. Bunu Coşkun hocanın ileri yaşını dikkate alarak hoşgörebiliriz. Ancak Cumhuriyet Gazetesi görevlilerinin yazıyı Hocadan geldiği gibi basmalarını anlamak olanaklı değil..

Bir de Coşkun hocanın metinde “Düzenleme” (Ammendment) olarak değindiği konu,
ABD’de “Anayasa’ya ek” anlamındadır. ABD’de 1787 kuruluş Anayasası (Dünaynın
ilk anayasası!) neredeyse kutsanır, Hatta kimilerince “Tanr’nın ABD halkına bir armağanı” gibi görülür! Dolayısıyla Anayasa öyle gelişigüzel müdahale edilebilecek bir metin değildir.
Bu başlangıç Anayasası 10’dan (yazı ile on!) az madde içerir. Gerek görülen değişiklikler,
daha doğrusu “ekler”, ana gövdeye “Ammendment” adıyla iliştirilir..

Hüseyin Haydar şiiri : Ruanda Ruanda / Ağır Devir

Şiir köşesi..

Hüseyin Haydar şiiri : Ruanda Ruanda / Ağır Devir

Dostlar,

Ruanda kırımı (katliamı) insanlık tarihinin en kanlı olaylarından biridir.
Hutu ve Tutsi kabileleri emperyalizmin oyunu ile birbirine düşürülerek kırdırılmıştı.
Bu kanlı boğazlaşma (iç savaş!) ortamında her 2 kabileye ABD, Fransa ve Belçika 10’larca milyar dolarlık ateşli silah da satabilmişti!

Rwanda_small_map
Günümüzden 20 yıl önce 6 Nisan 1994 günü başlatılan kanlı operasyonda, 3 ay içinde 8 milyon olan ülke halkının 1/10’u, 800 bin masum yerli insan kırılmıştı. İç savaşın
son dönemelerinde ateşli silahlar toplanarak özellikle
kesici – delici silahlar dağıtılmıştı!

Bu kez de ölümlerin yanı sıra kolu, bacağı olmayan, gözünü yitirmiş, kalıcı iz bırakan yaralanma ve engelliliklerle toplumun gözü önünde sürekli travma kaynağı yaratılmak istenmiştir. Böylelikle, kuşaklar boyunca sürecek bir kin – nefret – kan davası tohumlanmış ve travma sonrası stres bozukluğunun (post traumatic stress disorder) sürgit yaşanması hedeflenmiştir. Süreçte CIA’nın, kimi devlet ve özel üniversitelerinin çok özel danışmanları (sosyal psikolog, hatta psikyatristler!) etkin rol üstlenmiştir.

Rwanda_massacre1_1994

Kırım çok kanlı boyutlara ulaşınca, dönemin Demokrat ABD Başkanı Bill Clinton‘a danışmanları bilgi verdiğinde, Mr. Clinton’ın yanıtı iibretlik olmuştur :

Well, CNN henüz haber yapmadı ??

Yüreği insan sevgisi ile dolu yetkin ozan (şair) sevgili Hüseyin Haydar,
derin bir duygudaşlık (hemhal olma, “birbirini yaşama” empati, diğerkâmlık, diğergamlık) duygusu içinde aşağıdaki dizeleri kağıda dökerek gönüllerimize yollamıştır.

Emperyalizmin kanlı uşaklarını ve oyunlarını bütün nefretimizle kınıyoruz.
Mazlum Ruanda halkının ölçüsüz acısını paylaşıyor ve dayanışmamızı sunuyoruz.

Benzer iğrenç oyunların ülkemizde ve dünyanun herhangi bir yerinde yinelenmemesi için çooook uyanık olmaçağrısı yapıyoruz…

  • Hele hele ülkemizde etnik ya da dinsel inanç ayrımı temelinde yeni Sivas, Çorum, Maraş, Gazi…. Kerbela’larının yaşanmasına asla izin vermemeliyiz.
    Bizzat siyasal iktidarların kışkırtmalarından çook sakınmalıyız..

Yüreğine sağlık sevgili Hüseyin Haydar.. İnsan duyarlığını hürmetle selamlarız!

Sevgi ve saygı ile.
8 Nisan 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

==============================================

Hüseyin Haydar şiiri..

portresi2

divider_cizgi

Ruanda Ruanda / Ağır Devir

Nyimbo tarladan yorgun döndüğünde,
Şarkı söyleyen çiçekli kız Nyimbo,
Erkeğini rüyasında görüp saçlarını çözmüş,
Zülfüne el değmemiş bin tepenin gülü. 

Nyimbo danstan baygın düştüğünde
Irmak yatağında şırıldayan Nyimbo,
Nisan güneşi altıncı günü gösteriyordu tam.
Tanrı dinlenmek için Ruanda’ya gelmişti,
Nyimbo, ulu damadı karşılamaya gitti. 

Kutsal ruh Nyimbo’ya çeyiz getirmişti,
Nyimbo tarladan yorgun döndüğü günde,
Zülfüne el değmemiş bin tepenin gülü;
Uzun boynu öpülmek istiyordu, çikolata kokulu. 

Hediye sandığından çelik palalar çıktı,
Rabbin armağanı baltalar, oraklar, satırlar,
Düşünün, bu aletler mısır kırmak için mi?
Nyimbo tütsü yaktı, Ave Maria’yı okudu son.
Yüz gün yüz gece sürecekti düğün. 

Ruanda’nın göğsünde fildişi haç koptu,
Koruyamadı Nyimbo’nun boynunu…
Yer bahar güneşinin ateşiyle yarı sarhoştu.
Sekiz yüz bin kurban kesildi, kızlı erkekli,
Tam sekiz yüz bin kurban analı babalı…
Kan yürüdü taş oluktan mesih borsalarına. 

Nyimbo’nun adıdır; Madelaine, Ayşa, Maria,
St Germain’de oturan kızkardeşler say ki,
İsa adına acı çekenler, ona nasıl kıydınız?
Ey Paris, caniyi başüstünde tutuyorsun hâlâ. 

Palanın sapından Papa Paulus tutmuştu,
Kanlı palanın sapından Kofi Annan tutmuştu,
Palanın sapından Mitterrant tutmuştu…
Pala bir Hutu erkeğinin eline 
tutuşturulmuştu. 

Gördük Griouette’un insan sakadatlarını,
Organların nasıl sergilendiğini ulusal müzede.
Sallanır durur Nyimbo’nun boncuklu kolları,
Tepesinde Rüzgargülü’nün döndüğü
Eyfel’in çengelinde sallanır durur bugün de. 

Paris’in esrik başı önüne düştüğünde,
Duyulur kesik kesik, Nyimbo’nun incecik sesi,
İncecik yağar Paris’in nisan yağmuru da:
Ruanda Ruanda… Ruanda Ruanda… 

divider_yesil_fiyonk

Not  : 6 Nisan 1994 günü Ruanda’da Batı’nın tezgahladığı büyük soykırım başladı. Fransa ve ABD’nin ülkedeki etnik kışkırtmasıyla 100 günde 800.000’i aşkın insan katledildi. Dünyanın bu en acımasız katliamına Birleşmiş Milletler (BM)
sessiz kaldı.
Griouette: Fransız Gladyosu, (Rüzgargülü).