Etiket arşivi: Ben Amerikanım”

Tüm ABD Yurttaşları “Ben Amerikalıyım” değil “Ben Amerikan’ım” diyor?!

Dostlar,

Sayın Dr. Alev Coşkun ile bu gün telefonla görüştük (4.3.12). 21. 2.13 tarihli Cumhuriyet’in 2. sayfasında yayımlanan “Milliyetçilik, Ulusalcılık Tartışmaları..” konulu yazısındaki “Ben Amerikalıyım” anlatımının yanlış dizildiğini, doğrusunun,
Ben Amerikan’ım” olduğunu, biz söze girereken kendileri ön alarak düzelttiler.
Zaten biz de öyle düşünmüş ve izinlerini almadan sitemize düzelterek koymuştuk.

Geç kalan bir düzeltme izni istemimizi ise incelikle karşılayarak teşekkür etti.

Sizlerle de paylaşmak istedik..

Sayın Coşkun ile “ana dili” ve “anne dili” konusunu da konuştuk. Önerimiz şu oldu :

İtalyan kökenli bir Amerikan yurttaşının anne dili (mother tongue):
İtalyanca; ana dili : İngilizce

Ana dil : basic language; major language; principal language; essential language

Kürt kökenli bir Türk yurttaşının anne dili (mother tongue) Kürtçe; ana dili : Türkçe.

Sanırız bu terminoloji, yersiz ve haksız kullanılan -hatta duygu sömrürüsü yapılan-
bir retoriği boşa çıkarabilir.

Her etnik küme kendi ANNE DİLİNİ (ana dilini değil!) sosyal ve kültürel alanda
özgürce kullanabilir.

Fakat ULUS DEVLETİN “tanımı gereği” kamusal alanda çok sayıdaki “anne dilleri” (mother tongues) değil; tek ortak “resmi dil” / ANA DİL olan “basic language,
major language, principal language, essential language” kullanılacaktır.

Tersi, ULUSLAŞARAK emperyalizm karşısında güçlü bir blok oluşturmayı engeller ve sömrürgeleşme doğurur.

Bu ağır yokoluş bedelini ödememek için, ULUS DEVLET bir uzlaşmadır ve güvencedir.

Türkiye’deki eşit ve 1. sınıf yurttaşlarımız olan Kürt kökenli kardeşlerimizle özellikle paylaşmak isteriz. Bu konuda hiçbir kompleks duymamaları beklenir, gerekir..
ABD’yi kuran 50 dolayında “millet” gibi. Bu  insanlar ayrı ayrı devletler kurmuşlardır
ve o devletin uyruğu ve vatandaşıdırlar. Buna karşın, hiçbir kompleks duymadan
Ben Amerikan’ım” diyebilmektedirler gönül rahatlığıyla. (Kürt kardeşlerimizin
tarihte bir devlet kurabildiklerini ve “milliyet” ten “millete” geçemediklerini biliyoruz.)

Kürt politik önderlerinin bu bilimsel gerçeğin ayrıdında olmaMAları olanaksız..

Dolayısıyla, ayrışma-bölünme-kukla Kürt devletçiği-karakol Kürt devletçiği-istasyon Kürt devletçiği.. nden başka bir sonuç doğurmayacak bu dayatmalarını niçin sürdürürler; ciddi biçimde kaygılanıyoruz..

Birlikte yaşamaktan yana olduğunu çok iyi bildiğimiz Kürt yurttaşlarımızın
ezici çoğunluğunun da politik önderlerine bu soruyu sormalarını çok isteriz…

Yaşanan tablonun (kardeş kavgasının!) AB-ABD dayatması bir kurgu olduğu apaçık.
BOP kapsamında “eşbaşkanlara” talimatla yaptırılmakta..

Bir kez daha, çok sıklıkla sorduğumuz 2 soruyu Türkiye Kürtlerine sormak isteriz :

1. Emperyalizmin özgürlüğüne kavuşturduğu bir halk / etnisite / milliyet / millet biliyor musunuz? Tarihte örneği var mı? Böyle bir işlev emperyalizmin tanımı ile çelişmez mi? Emperyalizmin tunç yasası “BÖL VE YÖNET” (Latin atasözü : DİVİDA ET İMPERA!) değil mi?

2. Eli kanlı sömürgen emperyalizm ile işbirliği yaparak, daha dün Kurtuluş Savaşı’nda ortak Anavatanımız Türkiye için birlikte dövüştüğümüz emperyalistlerle “Anti-emperyalist Mazlum Türkiye Cumhuriyeti” ne karşı cephe açmak etik midir,
ahlaki midir; tabandaki masum Kürt kardeşlerimiz de açıkça aldatılmış olmuyor mu??

– Başta AKP’yi ve kurmaylarını ve de seçmenlerini

– BOP Eşbaşkanı Başbakan RT Erdoğan’ı

– BDP’yi

– PKK’yi

– Ve de ABD ve AB’deki sağduyulu, barış ve demokrasiden yana tüm çevreleri
bir kez daha düşünmeye ve konumlarını gözden geçirmeye çağırıyoruz..

Emperyalizmi tarihinde ilk kez kanlı savaş meydanlarında dize getiren, Türk’ün de, Kürt’ün de… mazlum tüm Anadolu ahalisinin / halkının önderi (“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına TÜRK MİLLETİ denir..” tanımını asla unutmayalım..)
Mustafa Kemal ATATÜRK‘ten haklı bir gururla aktararak,
haykırarak bu çağrıyı bir kez daha yapıyoruz :

  • YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ!

Son olarak, Gazi Mustafa Kemal Paşa‘nın şu kesin ve net tavrını koyalım :

  • Bizi yutmak isteyen kapitalizme ve bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşıt bir doğrultuda hareket etmiş, emeğiyle geçinen zavallı bir halk olmanın gerektirdiği bir yapılanmayı hedefliyoruz..”

Mustafa Kemal Paşa’nın “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına TÜRK MİLLETİ denir..” tanımını bir kez daha anımsarsak, Kürt kardeşlerimiz bu bütüncül ve asla ırk temelli olmayan tanımın, antiemperyalist halkın neresinde görüyorlar kendilerini?

Dışında mı? Hayır, tam tersine, tam da içinde.. Ama ne yazık ki onlar da aldatılıyor..

Sonsöz : Kadim Türkiye halkı / Türk Milleti bu alçakça bölücü emperyalist oyunu da bozacak ve kardeş kavgasına düşmeden ortak anavatanımızda özgürce, başı dik, BİRLİKTE yaşayacağız. Gönenç ve güvenç içinde geleceği birlikte yaratacak,
hem kendi kültürümüzü yaşatacak-varsıllaştıracak hem de evrensel kültüre
katkı vereceğiz.

Demokratik ULUS DEVLET modelimizle de dünya halklarına örnek olacağız..

  • Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır..

Sevgi ve saygı ile.
4.3.13, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

Milliyetçilik… Ulusalcılık Tartışmaları…


Dr. Alev COŞKUN

portresi

Milliyetçilik… Ulusalcılık Tartışmaları…

  • Türkiye’de uluslaşma kolay olmadı. Cumhuriyetin temel amacı, çağdaş bir toplum, çağdaş bir devlet yaratmaktı. Tanrı egemenliğine dayanan bir monarşiden, halk egemenliğine dayanan Cumhuriyete geçildi.

Dr. Alev COŞKUN

TBMM’de “milliyetçilik” ve “ulusalcılık” kavramları geçen hafta gündemin ön sıralarına taşındı.

Bu tartışma “milliyet”, “milliyetçilik”, “ulus devlet”, “ulusalcılık” kavramları üzerinde yoğunlaşıyor. Kısaca irdeleyelim.

Avrupa’da 16. yüzyıldan sonra feodal sistem çözülmeye, onun yerine kapitalist üretim biçimi yerleşmeye başladı. Emekçiyi sömüren vahşi kapitalist sistem, 18. yüzyılda güçlendi ve emperyalizme dayanan sömürgeleşme de başladı. Öte yandan da Fransız ihtilalinin etkisiyle ulus devletler ortaya çıkıyordu.

Ulus devlet siyasal olarak örgütlenmiş belli bir toprak üzerinde bir arada yaşayan dil, tarih, kültürel özellikler ve ekonomik yönden ortak yaşam içinde bulunan insan topluluklarıdır.

Irkçılık, milliyetçilik ile eşdeğerde değildir. Irkçılık, kendi ırkını öteki ırklardan üstün sayar ve bu temel düşünceden bir siyasal ideoloji oluşturur. Bir ırkın ötekilerden üstün olduğunu öne süren kör ırkçılık insanlık dışı bir ideolojidir.

Bu girişten sonra yapılan konuşmalara acaba olumlu yönleriyle bakabilir miyiz? Her ikisi de şoven-ırkçı bir yönelim içinde değildirler. CHP milletvekili Birgül A. Güler“Irk milliyetçiliğini bana ilericilik diye yutturamazsınız” diyordu. Bu da doğrudur. İster Kürt, ister Türk, herhangi bir milliyetçilik ilericilik olamaz. Güler, ayrıca “Sözlerim çarpıtıldı, Türk ile Kürt insanı, kültürel anlamda eşittir” dedi.

BDP milletvekili Sırrı Sakık’ın Meclis kürsüsünden “Kafkaslar’dan, Boşnaklardan gelenler siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz… dağdan gelip bağcıyı kovma hakkına sahip değilsiniz” sözleri daha “vahimdir”.

Sakık, karşısındakini ırkçılıkla suçlarken kendisi ırkçılık yapıyordu. Ama neyse ki, sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi.

Aslında, Türk milleti ya da Türk ulusu kavramı bir dayatma olarak ortaya çıkmadı. “Türk” yüzyıllardan beri Anadolu’da yaşayan çeşitli topluluklara verilen ortak addır.

Üç akım                                 :

Osmanlı son yüzyılda gerileme dönemine girince, özellikle II. Meşrutiyet döneminde devleti kurtarmak için

Osmanlıcılık,

İslamcılık ve

Türkçülük akımları ortaya çıktı.

Osmanlıcılık, Osmanlı devletinin yaşamını sürdürmesini, imparatorluk sınırları içinde yaşayan ve “millet” adı verilen toplulukların din, dil ve soyları ne olursa olsun Osmanlılık” kavramı içinde kaynaşmasını öngörüyordu. Osmanlı devleti içindeki Türk, Rum, Yahudi, Ermeni, Kürt, Arap, Arnavut, Gürcü her soydan “millet” toplulukları eriyerek Osmanlı olacaktı. Ancak bu akım tutmadı.

Bunun üzerine İslamcılık akımına ağırlık verildi. İslamcılık düşüncesine göre devlet işlerinin kötüye gitmesinin nedeni din kurallarının bütünüyle uygulanmamasıdır. Bu nedenle “ümmet” denilen “İslam milleti” düşüncesine “İslam ittihadı”, yani İslama bağlı olanların birleşmesi siyasetine öncelik verildi. Ama bu da tutmadı.

Bir başka akım da Pan-Türkizm” akımıdır ki bütün Türk topluluklarını birleştirmeyi amaçlıyor ve “Turancılığa” kadar gidiyordu. Bu da gerçekçi değildi ve tutmadı.
Ama, Osmanlı devletinde milliyetçilik akımları gelişti. Rumeli’de Yunanlılar ve Bulgarlar ayrıldılar. Milliyetçilik en son Türklere geldi.

Kimlik sorunu

Durumu anlatmak için, Abdülhamit zamanında Avrupa’da bulunan bir Jön Türk’ün anılarında geçen bir öyküden söz edelim. Birkaç arkadaşıyla Paris’te bir kütüphaneye dadanmış. Oraya bakan memur bunları ilgiyle izlermiş. Bir gün sormuş:

– Siz nesiniz?
Bizimkiler bakışmışlar, hepsi birden:
– Müslümanız.
Fransız:
– Bu sizin dininiz. Milliyetiniz ne?
Bizimkiler cevap vermişler:
– Biz Osmanlıyız, demişler.
Adam gene tatmin olmamış:
– Bu, sizin tabiiyetiniz. Fakat milliyetiniz nedir?
– Bakın demiş, şuradakini görüyor musunuz? Ona sordum; “Ermeniyim” dedi.
Bir de şurada oturan var; o da Rum olduğunu söyledi.

Jön Türk bu öyküyü anlattıktan sonra: İşte o zaman Türk olduğum aklıma geldi, diyor.
Bu gelişmenin tarihimizde en az 150 yıllık bir altyapısı vardır. Bu tarihsel arka planı bilmeden “ahkâm kesmek” doğru olmaz.

Atatürk “Pan-İslamizm”e ve “Pan-Türkizm”e de karşıydı.

Atatürk, tarihsel gerçeklere ve kültürel gelişmeye dayandı. 1930’larda kendisinin yazdığı “Medeni Bilgiler” kitabı bu konulara açıklık getirmiştir.

Türkiye halkı

Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşunda Türklere bir üstünlük tanımamıştır. Örneğin “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk soyuna Türk milleti denir” demedi. Onun yerine “Türkiye halkı” deyimini kullandı. Konuya bugünleri görür gibi açıklık getirmiştir. 

  • Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir…

Bugünkü millet siyasi ve içtimai toplumumuz içinde Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve milletdaşlarımız vardır…. Bu millet efradı da (bireyleri de) umum Türk camiası (topluluğu) için aynı müşterek maziye (geçmişe), tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar. ” (Medeni Bilgiler, TTK, s. 351)

Atatürk’ün düşündüğü Türk ulusu ortak geçmiş, ortak tarih, ortak ahlaka dayanmaktadır. Anadolu’da yaşayan Kürtler, Çerkezler, Lazlar, Boşnaklar, Gürcüler, Rumelililer aynı ortak geçmişe ve tarihe sahip çıkıyorlar.

Çok ilginçtir ki epeyce eleştiri alan Sakık’ın sözleri derinlemesine irdelenirse, bu ortak temalar görünür. Sakık kızgınlıkla ne diyor:

“Çanakkale’ye bakın, orada yalnızca sizin atalarınız savaşmadı. Sonradan bu ülkeyi kendisine vatan edenler, Kafkaslar’dan, Boşnaklardan gelenler, siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz…”

Sakık, Kafkaslar’dan Rumeli’den gelenlere çatarken Çanakkale ortak malımızdır, orada Kürtler de savaştı, Milli Mücadele’de de Kürtler savaştı, bunlar ortak değerlerimizdir, diyor. Sakık, isteyerek ya da istemeden iç benliğindeki hepimizin ortak değerlerini ortaya koyuyor.

Böyle konuşunca da ünlü sosyal bilimci Ernest Renan’ın millet ve ulus tanımına destek veriyor. Renan diyor ki:

  • “Geçmişte kalan ortak şan, şeref ve acılar mirası ve gelecek için gerçekleştirilecek bir program.” İşte ulusu yapan ortak ögeler.

Sakık’ın Çanakkale Savaşı’na sahip çıkması, ortak geçmişi benimsediğinin tartışmasız kanıtıdır.

Bugün dünyanın hiçbir yerinde homojen bir ulus devlet yoktur. Avrupa’da yoktur.
Hele Amerika… 72 çeşit millet bir olmuş daha önce tarihte olmayan bir ulusu “Amerikan ulusunu” ve “Amerikan devletini” yaratmıştır. Sorduğunuz zaman Ben Amerikanım” diyor. Oysa kökenine bakın. Ya İtalyan, ya İskoç, ya İngiliz ya da Alman…
Ama, “ben Amerikanım”, diyor.

İnsan topluluğunu ulus ya da millet yapan salt din, dil, ırk unsurları değildir. Örneğin din, dil, ırk ve kültür açısından oldukça homojen olan Araplar, tek bir ulus devlet içinde birleşemiyorlar. Bugün Türkiye’de yaşayan hiçbir ırk “saf”, değildir. Ne Türkler, ne Kürtler ne de diğer unsurlar… Bin yıldır Anadolu’da bütün ırklar ve soylar kaynaşmıştır.
Dil, din, ırk ve kültür birlikleri önemlidir. Ancak yetmez; ortak geçmiş, ortak acılar, ortak kıvançlar o insanları bir arada tutan en önemli unsurlardır. Bu nedenle; 30 yıldır terör var, ama Güneydoğu’daki Kürt vatandaşlarımız 700 yıllık ortak paydalar nedeniyle Türkiye’den ayrılmak istemiyorlar.

Birkaç söz de ulusalcılık için…

Bugünün küreselleşme akımı karşısında, süper güçlere karşı kendi ulusunun milli çıkarlarını savunma, ulusalcılıktır. Ulusalcılık, kesin olarak şovenizmle karıştırılmamalıdır.

Türkiye’de uluslaşma kolay olmadı…

Cumhuriyetin temel amacı, çağdaş bir toplum, çağdaş bir devlet yaratmaktı.
Tanrı egemenliğine dayanan bir monarşiden, halk egemenliğine dayanan Cumhuriyete geçildi. Atatürk karmaşık bir etnik yapıdan, kendine güvenen çağdaş bir toplum,
çağdaş bir ulus yapısına geçişi sağladı.

Türkiye Cumhuriyeti, Anadolu ve Trakya toprakları üzerinde kederde, kıvançta,
sevinçte dayanışma içinde olan insanların ortak devletinin adıdır.

İşte bu oluşum bugün Ortadoğu’da en çağdaş, en ileri bir devlet ve toplum yapısına sahiptir.