Etiket arşivi: Bekir Coşkun

Gidip baktım bitmişsin usta…

Bekir Coşkun

5 Mayıs 2015

Gidip baktım bitmişsin usta…

Eğer yine de seçimi AKP alırsa, 2 olasılık vardır:
Ya o meçhul seçim hilesi yine yapıldı…
Ya da herkes tiyatrocu…
*
Ankara’dan, Manisa’dan, İzmir’den, Urfa’ya kadar dolandık… Kızgın olmayan,
yaka silkmeyen, nefretini dile getirmeyen, pişmanlığını itiraf etmeyen, ağzı köpürmeyen
bir tek kişiye olsun rastlamaz mı insan?..
Türkiye başına geleni yeni anladı sanki…
Bence nihayet Anadolu’nun vicdanı sızlar gibi…
*
İnsanlarla uzun konuşmalara gerek yok…
Tek kelime yetiyor açmaya…
“Saray” deyip susun mesela…
Köpürüyor ağızları…
Kızgınlık dökülüyor dudaklardan…
Bilmediğiniz şeyleri de duyuyorsunuz
“Sarayın altından hava alanına kaçmak için iki tane tünel var” gibi…
*
Öyle uzun uzadıya sormanız gerekmez, arama motoruna kelimeyi yükleyip tık’lamak gibi…
“İşsizlik” deyip kesin, yeter…
“Pahalılık” deyin yeter…
“Suriyeliler” deyin yeter…
“Kutu” deyin yeter…
“Gemi” deyin yeter…
“Başkanlık” deyin yeter…
Dilsiz sağıra “Sarayın bardakları“ deseniz dili açılıyor, susturamıyorsunuz bu sefer…
*
Cumhurbaşkanı’nın “Toplu açılış yapıyorum” diye meydanları dolanması çok işe yarıyor aslında…
Tersine dönmüş her şey, O konuştukça AKP batıyor…
O konuştukça, bezginlik ve bıkkınlık artıyor…
O konuştukça kahvehanelerde, evlerde söyleniyor insanlar…
Hukuksuzluklar, suçlar, günahlar yeniden ortaya dökülüyor…
Konuşsun yani…
Ne kadar konuşursa, o kadar iyi…
*
Burası Urfa…
2011’de AKP’nin % 64.8, CHP’nin %3.02, MHP’nin % 3 oy aldığı şehir…
Eğer seçim hilesi yapamazlarsa, CHP ile MHP dirilmiş…
Özellikle HDP almış götürmüş…
AKP Urfa’da bu haldeyse, Türkiye’yi varın siz hesaplayın…
*
13 yıl sonra da olsa…
Uyanmış vicdan…
Gidip yerinde gözümle gördüm…
Bitmişsin usta…

Ya diren, ya şişme botunu hazırla…

Ya diren, ya şişme botunu hazırla…

portresi_gulumseyenBekir Coşkun
Facebook: BEKIRCOSKUNVEYAZILARI
Twitter: bekrcoskn
e-mail: bcoskun@sozcu.com.tr
SÖZCÜ, 22 Nisan 2015

 

Üsküdar’a prefabrik Kabe yaptılar…
Mümin kardeşimiz görünce dayanamadı demek, ihramını giyip geldi…
*
Ben size söyleyeyim, devlet büyüklerimiz oralarda biraz gözüksün;
ertesi gün 50 bin kişi umreye gitmezse n’olsun…Resmen “Hac” başlar…
Nitekim kimi vatandaşlar “Kabe’yi görünce etrafında dönmeye başladılar bile…
“Prefabrik hacı” oluyorsun…
*
Bakanlık’tan, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne resmi yazı gitti:

“19 Nisan 2015 Pazar akşamı saat 20.30 da Lütfi Kırdar Kongre ve Kültür Merkezi’nde (….) dua, zikir ve ilahi konseri gerçekleştirileceğinden (….)
lise ve dengi okulların yönlendirilmesi….”

Milli Eğitim Müdürlüğü de okullara yazdı…
Arkadaşımız Başak Kaya’nın haberine göre Kültür ve Turizm Bakanlığı 
lise öğrencilerini “zikir” gecesine çağırıyor özetle…
*
Urla’da şu esrarengiz villaların olduğu köyde bir okul bir de cami vardı…
Okulu yıktılar, bir cami daha yaptılar… Şimdi

kırk metre ara ile köyün iki camisi var… ama okulu yok…

Okumayı yazmayı öğrenmek için de sekiz kilometre ötedeki okula gidiyor çocuklar…
*
Asıl meseleye geldik:

Son birkaç günde Türkiye’de bunlar olurken, Akdeniz’in üzeri ceset dolu…
20 metrelik tekneye 700 kişi binmiş, üç kamaralı tekneye de 300 kişi…
İnsanlar lastik botlarla, kayıklarla, hurda teknelerle Müslüman ülkelerden Hıristiyan ülkelere kaçıyorlar…
Her gün yüzlercesi denizde boğuluyor…
*
İşte; henüz insanların kaçmaya başlamadıkları tek Müslüman ülke
Atatürk’ün laik Türkiye’sini, o ilkel ülkelere benzetmek istiyor dinci
*
Ya din tüccarlarına direneceksin…
Ya da lastik botunu hazırla…

=======================================

Dostlar,

Üstad Bekir Coşkun yine 4/4’lük bir yazı döktürmüş..
Yüreğine – klavyesine sağlık..

Bu yaptıkları düoedüz “küfür” dür..

Eeyyy “Müslüman” AKP seçmeni, sen de bu küfre ortaksın..

Hiç kuşku yok, Tanrı’nın kahredici laneti bu sefil güruhun üstüne yağacaktır.

Kabe_maketi_21.4.2015

DİB Başkanı (Diyanet İşleri Başkanı) Bay Görmez, mizanseni “gördü” ve

“Kabe’nin birileri tarafından istismar edilmesine yol açacak her türlü davranıştan
uzak durmamız gerekiyor.”
buyurdu iş işten geçtikten sonra.. Dinci AKP iktidarının İçişleri Bakanlığı Belediye hakkında TCK m. 219 vd. bağlamında bir yasal işlem yapacak mı?

 Küfürleri yüzünden Allah onları lanetlemiştir .. (Bakara 88)
– Küfre sapanların üstüne olsun Allah’ın laneti!..  (Bakara 89)
– Sürekli o lanetin içindedirler. Ne azapları hafifletilir ne de yüzlerine bakılır. (Bakara 162)
– Allah’ın lanetini yalancılar üzerine salalım. (Ali İmran 63…) vd.

40_m_arayla_koye_2_cami_okulu_yıkarak


Sevgi ve saygı ile.
22 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Çiçek Dağı’nda vururlar bizi…

Çiçek Dağı’nda vururlar bizi…

SÖZCÜ, 19.4.15

Tıbbi laboratuvarda çalışan okurumla karşılaştığımızda bir süre bana öyle baktı…
“Düzelmişsiniz” dedi…
“Ne bakımdan?” dedim…
“Bizi korkuttunuz…”
“Ne yaptım?..”
“Öyle demeyin, testler sonunda o değerlere düşmüş bir bünyenin yaşama şansı asla yoktu” derken, ben olup olmadığımı sanki tekrar tekrar kontrol etti…
*
Bir iki mesaj da gelmişti bu anlamda, tıp kurumlarında çalışan kimi okurlarım
“onları korkuttuğumu, çok şükür düzeldiğimi”
söylüyorlardı, hatta “Yazı yazdığınıza göre ölümden döndünüz demek..” diyen bile vardı…

Mesele anlaşıldı:
Laboratuvarlar hayvanlarla ilgili tahlilleri yapmıyorlar… Çaresiz kalan canım Andree
kuş, kedi ve köpeklerinin laboratuvar tahlillerini benim adımla yaptırmış…
“Hasta adı; Bekir Coşkun…”
Sağolsun…
*
Terminalde karşılaştığım laborant:
“Bekir bey, lökositiniz ancak bir kuşta olabilecek değerdeydi…”
“Kötü yani…”
“Evet, bir tek tavuklarda olur…”
“…..!”
“Albümininiz normaldi ama, o çok iyi…”
“……!”
*
Kimi zaman kedi, kimi zaman köpek değerlerim oldu anlaşılan…
Tüy dökülmem bile var…
*
Olsun…
O nasıl sevgidir; bir hayvanı yaşatmak için böyle her yolu dener, yollara düşer,
başaramazsa saçını başını yolar…
Tebrik ettim Andree‘yi…
*
Bedelidir sevginin…
Kafeste tavşan olursun…
Anne kedi olursun, peşinde koşarsın bebeklerinin…
Uludere’de katır, Mamak çöplüğünde bir hasta çomar, Batı Akdeniz kumsallarında fok, Karadeniz ormanlarında ayı…
Göç zamanı kuzenleri bekler gibi bekleriz leylekleri…
Lafı mı olur, kağıt üzerinde “Tekir”in yerine “Bekir” olmuşsun
Seyfe Gölü’nde flamingo oluruz… Taş kahvenin kırlangıçları, Kuğulu Park’ın kuğuları…
Sokak köpeğiyiz çoğu zaman, bir gece vakti çığlıklarımız yükselir;
Bodrum’da, ya da Tuzla’da almışlardır canımızı…
Konya Ovası’nda vaşak oluruz, kurt oluruz, kimi zaman yunus…
Böyledir bu sevgi…
Kınalı keklik oluruz Çiçek Dağı’nda, her eylülde vururlar bizi…

===============================

Dostlar,

Son zamanlarda okuduğumuz en başarılı köşe yazısı diyebiliriz..
Okuyup okutalım, paylaşalım…
Sayın Bekir Coşkun‘u ve de sevgili eşi Andree‘yi
yaratıcılıkları ve hayvan sevgileri için gönülden kutluyoruz..

Sevgi ve saygı ile.
19 Nisan 2015, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net
profsaltik@gmail.com

Çözüm El Fatiha…

Çözüm El Fatiha…

“Cinleri”öğrenin iyisi mi…
Adliyeye düşerseniz lazım olur…
*
Nitekim sorgulamada, bilimsel eğitim isteyen öğretmene
“Cinlere inanmıyor musun?”
diye sordular…
Anında yanıtlamanız lazım:
“İnanmam mı?..”
“Pekiii cinler kaça ayrılır?…”
“Üçe ayrılır, iyi cin, kötü cin, orta cin…”
“Orta cin de mi var?..”
“…….!”
*
İyi hal kağıdı gerekmiyor bu zamanda…
Badem bıyık varsa, zaten “sabıkasız kaydı”yerine geçer…
Bir de sakal olursa “iyi hal kağıdı”dır…
Yoksa; daha girer girmez siz başlayın:
“Cin’ler üçe ayrılır… İyi cin, kötü cin, orta cin… İyi cinler de üçe ayrılır…
İyi cin, pek iyi cin, şahane cin…”
Böylece “Takibata gerek yoktur” kararını cebinizde bilin…
*
Nasıl ki ihale almak için “cumaya”, kredi almak için “iftara”, arazi kapatmak için tapu dairesi yerine “umreye” gidiliyor….
Yakalanınca “tekbir” dersin…
Yırttın…
*Ülkenin Başbakanı, canımızı yakan Özgecan cinayetinde ilk müdahaleyi nasıl yaptı?..
“Şimdi buradan birer Fatiha gönderelim” diyerek…
Miting meydanındakilere Fatiha okuttu….
Oldu…
Başbakanın görevleri arasındadır;
Fatiha okutmak…
*
Nasıl ki hırsıza “Ahirette hesabını verir” dediler…
Nasıl ki açlık, yoksulluk “Kısmet” dediler…
Nasıl ki bıyıkları çıkmamış oğlan filo sahibi olurken, sizin delikanlının işsizlikten bunalıma girmesini “Kader” saydılar…
O zaman Özgecan cinayetinde Başbakan’ın “Fatiha” çözümü normaldir…
*
Tekbir getirerek kafaların kesildiği… Cinayetlerin ve tecavüzlerin din adına işlendiği… İnsan onurunun tükendiği coğrafyanın, medeniyetten umudu olan tek laik devleti için açın avuçlarınızı..
“El Fatiha” dersiniz…

Dr. Halit SUİÇMEZ : ÜRETKEN TÜRKİYE…

Kitap tanıtımı…

Dr. Halit SUİÇMEZ : ÜRETKEN TÜRKİYE…

ÜRETKEN TÜRKİYE KAPAK

Dostlar,

Sayın Dr. Halit SUİÇMEZ bir Kalkınma İktisadı uzmanı.
Doktorası (PhD) bu alanda ve yukarıda gördüğünüz kitabın yazarı…

  • “Fatsa öykülerinde esas olarak üretim ilişkileri temelinde bir bölgedeki üretici güçleri (sınıfsal) anlattım. Fatsa deneyimi(yerel yönetim) özgün bir kalkınma modelidir. Üretken Türkiye kitabımda gerçek bir ulusal gelişme ve kalkınma modelinin özeti bulunmaktadır. Hep birlikte Üretken Türkiye bizim gerçek özlemimizdir. Saygılarımla..”

demekte…

*****

Türkiye’nin 2014 içinde iyimser % 3-4 aralığında (bandında diyorlar nedense??) ekonomik büyüme göstereceği kestirilmekte. Bu rakam 2014 öncesinde – başında verilen rakamın geri çekilmişi (revize etmek… diyorlar teknik dille; sıradan insan anlamasın diye..).

Dolar’daki tırmanma daha doğrusu TL’deki erime daha şimdiden güncel 2014 ulusal gelirini (GSMH) nominal olarak 2013’ün gerisine, 823 milyar (Bn) Dolardan 796 Bn $’a geriletmiş durumda..

Hangi büyümeden söz ediyoruz??

Bekir Coşkun‘un 12.9.14 günü SÖZCÜ‘deki köşesinde nefis biçimde vurguladığı üzere;

Neren büyüdü Osman???

Ayrıca % 1.45 dolayında “doğal” nüfus artışını dikkat alırsanız, GSMH % 3 büyüse de gerçek büyüme %1,5 dolayında kalır. Kaldı ki, bölgede izlenen çok hatalı dış politika nedeniyle ülkemize 2014’te belki de -çoğu Suriye’li- 1 milyon dolayında yabancı – sığınmacı gelmiştir.. Bu da yaklaşık %1 sosyal nüfus artışıdır ki, toplamda %2,5 gibi muazzam bir toplam nüfus artışına karşılıktır ve 2014 sonunda GSMH nominal olarak
% 3 büyüse bile gerçek (reel) büyüme % 0,5 düzeyinde kalır. Bu rakamla Türkiye,
başta işsizlik olmak üzere, yoksulluk – yoksunluk, gelir dağılımının iyileştirilmesi, enflasyon.. olmak üzere  hiçbir makroekonomik sorununu çözemez..

Çözüm nerede??

Çözüm gerçek olarak ÜRETİM’de..

Yetkin ve yurtsever bir Kalkınma İktisadı uzmanından öğrenmek için,
Sn. Dr. Halit SUİÇMEZ‘in “ÜRETKEN TÜRKİYE” kitabını, Fatsa deneyiminden kalkarak somut verilere dayalı denemelerini altını çizerek okumalı..

Teşerkkürler Sn. Suiçmez, bu değerli katkınız için..

Sevgi ve saygıyla.
13.9.2014, Datça

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net

CUMHURİYET GAZETESİNİ BOYKOT


Dostlar,

Sorunlar bitmiyor.. bitmeyecek de..

  • Türkiye’ye, sistemli bir abanma ve kuşatma Cumhuriyet’in tüm kurumlarına dönük olarak DIŞ KÖKENLİ VE DESTEKLİ olarak sürdürülüyor..
  • Soluklu, akıllı ve YURTSEVER olanlar uzun – orta erimde hep kazanacaklar..
    Bizim gibi.. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün askerleri (=akıl ve dava yoldaşları) olanlar hep kazanacağız.
  • Hattı savunma yok, alanı savunma zorunlu.. O alan tüm VATAN! Ve salt boş zamanlarda, Cumartesi – Pazar, tatillerde vs. değil..Yurdun her santimetre karesinde ve sürekli..

CUMHURİYET‘teki sorun 12. Cumhurbaşkanı (gerçekte yarı başkan!) seçimi nedeniyle biraz gölgede kaldı..

Değerli meslektaşımız ve dostumuz Sn. Prof. Dr. Süleyman ÇELİK‘in
aşağıdaki yazısını -ve de eylemini- içimiz burkularak paylaşıyoruz..

(Bizim bir de atamayacağımız elektronik aboneliğimiz ve Gazete arşivinden
pdf dosyası indirebilme sürdürümcülüğümüz var…)

Prof. Çelik gibi çoook kıdemli bir “Gazete” okuru ve yazarıyız..
Özellikle çok değerli Sami Karaören büyüyüğümüzün dönemlerinde..

CUMHURİYET hızla kendine gelmelidir..

Döndürülen oyunlara katılmak ne söz, ayrımsayarak bozmalıdır.. Öyle de olacaktır..

Sevgi ve saygıyla.
11.8.2014, Ankara

Dr. Ahmet SALTIK
www.ahmetsaltik.net 

========================================================

CUMHURİYET GAZETESİ’ni BOYKOT !

Kimden: Prof. Dr. Süleyman Çelik

52 yıllık Cumhuriyet okuruyum. 18 yaşından beri Cumhuriyet okuyorum.

 

Dünya görüşümün oluşmasında Cumhuriyet’in önemli bir yeri vardır. Cumhuriyet
benim için gerçek anlamıyla bir okul oldu. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Muammer Aksoy, Melih Cevdet Anday, Nadir Nadi, İlhan Selçuk gibi Cumhuriyet yazarları, yazıları
ve kitaplarıyla öğretmenlerim oldular.

Üniversite 2. sınıf öğrencisiyken, ‘Okuyucuların Görüşleri’ sütununda ilk yazım yayımlanınca çok heyecanlanmıştım. Askerlikten ayrıldıktan sonra Sayın Sami Karaören’in makale editörlüğü döneminde 2. sayfada ‘Olaylar ve Görüşler’ bölümünde makalelerim, ‘Arada Bir’ köşesinde yazılarım yayımlandı. Bunların dışında CBT’de
daha çok yazım yayımlandı.

1970 ve 90’lı yıllarda iki kez, Nadir Nadi karşıtı ortaklarla birlikte Gazete’nin ele geçirilip ilkelerinden saptırıldığı ve bilinçli Cumhuriyet okurlarının boykotu üzerine geri alındığı ara dönemler dışında, hiçbir gün Cumhuriyet okumadan yatağıma yatmadım. Cumhuriyet okumak benim için bir bağımlılıktır.

1979-81 arasında İngiltere- Nottingham Üniversitesi’nde çalıştım. O yıllarda internet yoktu. Orada bulunan öğrenci arkadaşlarla ortak abone olarak, 2-3 gün gecikmeli de olsa Gazete’yi okumayı sürdürdük. Ki o yıllarda, bugün Gazete’yi ele geçirmeye çalışanların ağababaları, egemen oldukları sendika, dernek ve meslek odalarının lokallerine, “Tercüman (o zaman sağın temsilcisiydi) girebilir fakat Cumhuriyet giremez, çünkü üyelerimizi etkiliyor..” diyorlardı.

  • Cumhuriyet, Kurtuluş yıllarında Yunus Nadi’nin baskı makinelerini işgal İstanbul’undan kaçırarak Ankara’da yayımladığı, 14-15 yaşındaki Nadir Nadi’nin foto muhabirliği yaptığı, Kuvayımilliyecilerin gazetesi Yeni Gün’ün devamıdır.

Kurtuluş’tan sonra Atatürk’ün yol göstermesiyle Cumhuriyet’i savunmak üzere
yayın yaşamına başlamış ve adını da bizzat Atatürk koymuştur.

Cumhuriyet gazetesi Cumhuriyet ile özdeşleşmiş ve Sevgili Uğur Mumcu’nun kazandırdığı bir deyimle ‘Kalpaksız Kuvvacıların’ gazetesi olmuştur.

Cumhuriyet, Cumhuriyet karşıtlarınca hep ele geçirilmeye, hatta satın alınmaya çalışılmıştır. Sevgili İlhan Selçuk bu girişimleri yazmıştır. Satın almayı başaramayınca benzer bir gazete çıkararak batırmaya çalışmışlardır. Fakat, halkımızın deyimiyle,
“yel kayadan bir şey alamamış” ve arkalarında holdingler olmasına, damping yapmalarına,  hatta bedava dağıtmalarına karşın kendileri batmış, Cumhuriyet
dimdik ayakta kalmıştır. En son girişim Radikal idi. D&R mağazalarında bir kitap değil, bir gazete alana bile Radikal’i bedava veriyorlardı, gene de battı.

İçerideki Truva atları, aralarına Uğur Mumcu’nun sevgili oğlunu da sokarak
şimdi Cumhuriyet’i üçüncü kez ele geçirmeye karar vermişler.

Öncelikle şunu sormak isterim; Bekir Coşkun gibi çok okunan, dolayısıyla gazetenin tirajını artıran, üstelik ilkesel sorunu da olmayan yazarları kaçırıp, yazıları okunmadığı için diğer gazetelerde köşe bulamamış yazarları almak nasıl bir zeka ürünüdür?

Özgür Mumcu, bize babasının yadigarıdır, başımızın üstünde yeri var.
İlhan Selçuk’tan sonra Cumhuriyet ile en çok özdeşleşmiş yazarı olan babasından dolayı Cumhuriyet zaten O’nun evidir. Çoktan Cumhuriyet’te olmalıydı.

Bizim sözümüz her iki Cumhuriyet’in de temel değerlerine, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine, Kemalizm’e ve ulus devlete karşı olan gayri millicileredir.

Atatürkçüler gazeteden birer birer uzaklaştırılırken yerlerine önce ‘Mustafacılar’ alındı. Şimdi sıra gayri millicilere mi geldi?

Bunlar Cumhuriyet Mitinglerine, yazılarıyla açıkça karşı çıkmışlardır.
Oysa ‘Tehlikenin farkında mısınız?’  manşetleriyle bu mitinglere ortam hazırlayan,
İlhan Selçuk’un önderliğindeki Cumhuriyet’tir.

Bunlar, BOP kapsamında ABD’nin AKP ve Cemaat eliyle uygulamaya soktuğu Ergenekon, Balyoz ve benzeri davaları desteklemişler, kendilerine aydın diyen ne idüğü belirsizlerle ortak açıklamalar yaparak, davalarda sonuna dek gidilmesini istemişlerdir.
O zamanki yazılarını okuyun, AKP’li ve Fetullahçı yandaşlarınkiyle benzerlikleri göreceksiniz.

Ne zaman ki sıra kendilerine geldi, feryat etmeye başladılar. Dışarıda kalanlar arkadaşlarının, güya ‘Gerçek Ergenekoncular’a nasıl karşı olduklarını kanıtlamaya çalışmışlar, kendilerine ‘Nedim’in ve Ahmet’in Arkadaşları’ adını vererek, içeride Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve daha birçok gazeteci olmasına karşın,
yalnızca bu ikisine özgürlük isteyen eylemler yapmışlardır.

Sevgili İlhan Selçuk demokrat kişiliğinin gereği olarak Gazete’de her görüşten yazara yer verirdi. Ancak görüşleri Cumhuriyet’in temel ilkelerine açıkça aykırılaşarak okuyucularla çatışmaya başlayanları, mesleğe olan saygısı nedeniyle,
öbür patronlar gibi atmaz, fakat kendisinin ayrılmasını ima ederdi.

Bu biçimde istiskal (AS : Soğuk davranışlarla hoşlanmadığını belli etme) ile Cumhuriyet’ten ayrılmış biri şimdi geri döndü. Bugünkü ilk yazısının başlığını, okuyucuların tepkisini tahmin ederek “Eyvah” koymuş, yanına da sevenleri de olduğunu savlayarak “Yaşasın” eklemiş! Yazısında kendisini Cumhuriyet’ten attıran okurlara,  “Artık İlhan Abiniz yok, şimdi kendilerine Türkiyeli diyenlerin ve Dostum Hikmet Çetinkaya’nın sözü geçerli..” der gibi, nanik yapıyor!

Hikmet Çetinkaya; Fehmi Koru’nun ATV’de, Ali Kırca’nın haber saatinde ‘kedinin fareyle oynaması’ gibi ezdiği ve tüm Cumhuriyet okurlarını kahrettiği, yazılarında
konu ve tutarlılık olmayan, tümceleri birbirleriyle ilgisiz, en birikimsiz ve bilgisiz Cumhuriyet yazarı. Şimdi Cumhuriyet’te son söz sahibi olmuş! Cumhuriyet’e yakışmıyor. Fakat Agos’tan ve Taraf’tan yazar transfer etmek bunlara yakışır.

Oldu olacak, Sevgili Uğur Mumcu’nun ‘tosuncuklar’ dediği Altan kardeşleri de alın. Ayrıca Hikmet Çetinkaya’nın kankaları Oral Çalışlar ve İsmet Berkan var.
Hasan Cemal’in günahı ne? Genel Yayın Yönetmenliğini İbrahim Yıldız’dan
daha iyi yapmaz mı?

Efendiler!

Öbür gazeteler 50 kuruş iken 150 kuruş verip Cumhuriyet aldıkları için
Cumhuriyet okurlarını aptal sanıyorsunuz, herhalde!

Cumhuriyet okurları iki kez bu oyunu bozarak aptal değil bilinçli olduklarını kanıtlamışlardır ve sizin bu son oyununuzu da bozacaklardır. Bundan kuşkunuz olmasın.

Adı geçtiği için söylüyorum; aldığınız yazarlarla Radikal’e benzemeye çalışıyorsunuz. Sonunuz da Radikal’dekiler gibi olacak. Daha önceleri olduğu gibi, geride enkaz bırakarak kaçacaksınız ve yazarları ve okuyucularıyla gerçek Cumhuriyetçiler
enkazı kaldıracaklardır.

Bugünden sonra Cumhuriyet, yeniden gerçek Cumhuriyet olana dek
Gazete’yi boykot ettiğimi bilmenizi isterim.

01 Ağustos 2014

Prof. Dr. Süleyman Çelik
GATA VE Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi

Bekir Coşkun : ATATÜRK’e SIĞIN

Dostlar,

Bekir Coşkun üstadın yazısını 9-10 gün sonra özellikle sunuyoruz..

Bu korkunç soygunun hesabı mut – la – ka soruşmak zorunda..

Gündem oyunlarıyla örtülmesin..

Bekir bey gerçekten fena bir psikolojik kuşatma uygulamış ilgilisine..

Biz de soralım    :

Yasal çerçeve apaçık izin verirken, Cemaat vb. apaçık Anayasa Hükmü niteliğinde
(Anayasa md. 174) Devrim Yasalarına aykırı iken, hemen kapatılması ve
tüm malvarlıklarına el konması yasal olarak olanaklı iken,
Mısır kadar da mı olamıyoruz??

Mısır, milyonlarca üyesi ve gönüldaşı olan ama çeteleşen “Müslüman Kardeşler” örgütünü cesur ve kökenci bir kararla “terör örgütü” gerekçesiyle kapamadı mı!?

Haydi AKP, haydi Başbakan R.T. Erdoğan.. kökten kurtuluş bu yolda..

Sevgi ve saygı ile.
27 Ocak 2014, Ankara

Dr. Ahmet Saltık
www.ahmetsaltik.net

=======================================

Atatürk’e Sığın…

portresi_gulumseyen
Bekir Coşkun
bcoskun@cumhuriyet.com.tr
18 Ocak 2014, Cumhuriyet

 

Farkındayız…

Sıkıştın…
*
Her şey sinirlendiriyor seni…
Bir sokuşta ayağın girmeyince, pijama terliğine kızıyorsun…
Şekerin, tuzun tadı yok…
Portmantoyu oraya sanki gelip geçerken sana çarpsın diye koymuşlar…
Sehpa da sana ayak atıyor sanki…
*
Yalakalara kızıyorsun…
O medya patronunu kaç kez “İkiyüzlü puşt” diye merdivenlerden aşağı attın hayalinde, Allah bilir…
“Bakıyorum dilin çözüldü” diye Ahmet Hakan’ı kovalıyorsundur masanın etrafında…
Jöleliye şöyle tekme atmak geliyordur içinden…
*
“Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırdıklarında, kürsüden in tokatla diyor şeytan… “Ne gururu ulan, sokağa çıkamıyoruz..” diye kovala…
Kaçanların kıçına da birer tekme…
Televizyonu açıp açıp kapatıyorsun…
Birkaç kere de çevirip pencereye doğru da bastın, pencere kapanmadı…
*
Uzaklara kaçmak istiyorsun…
Özellikle Cemaatin elinden… Kaçamıyorsun da…
*
İşte…
O zaman Atatürk’e sığın
Onun “Tekke ve zaviyelerin (cemaat, dergâh, türbe, tarikat) yasaklanmasına ilişkin” kanununa sarıl…
İlla ki “Laiklik” de…
Devrim yasalarını iste, oku…
Gaz sıkacağına otur “Gençliğe Hitabe”yi anla…
*
Biz öyle yaparız…
Başımız derde girdiğinde çiçeklerimizi alıp gideriz…
Küçük bayraklarımız var…
Mavi gözlerine bakarız…
İçin için anlatırız…
Gözyaşlarımızı elimizin tersi ile silerken, yüreklerimizle ve aklımızla O’nu dinleriz, gerekeni söylemiştir…
*
Öyle yap…
Atatürk’e sığın…
*
Valla bu kadar kutuyla gidersen ne der bilemeyiz…
Yani Atatürk seni kurtardı kurtardı…
Yok kurtaramadı…
Zaten kurtulamadın…

Andımız Var…


Bekir COŞKUN

Basin_one_egilmesin
ANDIMIZ VAR…

İstediğin kadar yasakla…
Önlenemez…
Andımız var…

İsim vermek de gerekmez…
“Seni izleriz” dediğimiz zaman, kimi izlediğimizi bilirler…
“İlkemiz” bellidir…
“Ülkümüz” belli…

Sevdamızdır…
Sesimiz kesilse…
Dudaklarımız kıpırdadığı zaman anlarlar…
O’dur…
Dudaklarımızı yasaklasan, gözlerimize bak…
İki damla mı süzüldü?..
İkisi de o…

Niçin yasaklarsın?..
“Türküm, doğruyum, çalışkanım” nerene battı?..
Neresi seni rahatsız etti?
“Türküm” kelimesi, değil mi?..

Eeee…
Türk, Kürt milletvekilleri yemin ediyorsunuz ya…
Bak o yemine…
İçinde Büyük Türk milleti” yok mu?..
Var…
Yani kırmızı koltuklara oturmak, bol kepçe maaşları cebe indirmek için gerekli olan
o yemini ederken “Türk milleti” demekte bir sakınca yok…
Koca adamlar yemin ederken batmadı da bacak kadar çocuklar ant içerken mi battı?..

  • “İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir” desen…

Neyine uymadı bu?..
Ama ilk yarısına bölücüler karşıydı, çünkü içinde “Türk” var…
İkinci yarısına dinci karşı, çünkü içinde “Atatürk” var…
O kadar…

Göreceksin…
Bizim çapulcular meydanlarda çocuklar adına el ele tutuşup eski günlere dönüp okumaya başlayacaklar…
Silemezsin…
Yasak dinlemiyor büyük sevdalar… 

Aydınlık bir yüz, kımıldayan bir dudak, ıslak bir çift göz görürsen…
Anla…
Andımız var…

(Cumhuriyet, 6.10.13)

Makarna Paketi Olaydı…


Makarna Paketi Olaydı…

portresi_gulumseyenBekir COŞKUN

1’inci Yargı Paketi:
Hizbullah’ın katilleri serbest bırakıldı…
Ordu ve kuvvet komutanları tutuklandı…
*****

2’nci yargı paketi:

Apo’ya sekiz tane arkadaş gönderdiler…
Kütüphanesi hizmete girdi…
“Ulusa sesleniş” de istedi…
Genelkurmay Başkanı da tutuklandı…
*****
3’üncü paket:

Çek senet mafyası tahliye edildi…
Elektrik çalanlar affa uğradı…
Yolsuzluk, hırsızlık sanıkları serbest bırakıldı…
Deniz Feneri sanıkları salındı
Şemsiye’yi gözaltına aldılar…
*****
4’üncü paket:

Apo ulusa seslendi…
Asker dağdan geri çekildi…
PKK teröristleri yol kontrolüne başladılar…
Genelkurmay Başkanı, kuvvet ve ordu komutanları müebbet hapis cezasına
mahkûm edildi…
*****
5’inci yargı paketi hazırlanmakta dediler:

“İrticai faaliyetler” suç olmaktan çıktı…
Medrese, dergâh, tarikat “demokrasi” kapsamına girdi…
Ağaçları korumak “terör suçu” sayıldı..
.
“çapulcu” öldürüldü…

30 kadarının ayağını kırıp gözünü çıkarttılar…
Yüzlercesi hapiste…
*****
Baktılar böyle tek tek sayılı paketle olmuyor, “Çağ atlatan demokratikleşme paketi yapalım” dediler…

Toptan…
İyi bakın…
Laik rejimin, çağdaş cumhuriyetin, Atatürk Türkiyesi’nin tasfiyesi adımlarından birisidir bu tuhaf paket…
*****
Güvendikleri % 51 milletin umurunda mı dersiniz?..

Değil…
“Makarna paketi verecekler” de istersen…
Birbirlerini ezerek on binlercesi koşmazsa namerdim…

2 Ekim 2013 – Cumhuriyet

ODTÜ İmam Hatip Olsun…

portresi_gulen

Bekir COŞKUN

ODTÜ İmam Hatip Olsun…

 

Bu çocuklar bir tuhaf…
Kepçe gibi kulakları var…
Saçlardan Hüseyin Çelik’e üç tane peruk çıkar…
Gözleri fır fır dönüyor…

Yürürken aniden amuda kalktı o gün…
O elleri üzerinde, gidiyoruz…
Ne yapacaksın, dönüp ayaklarına söyledim:

  • “ODTÜ’yü imam hatip yapsalar…”

Yanıt aşağıdan geldi:

  • “Atatürk’ün askerleriyiz…”

Parmakları rotatif gibi, telefonun üzerinde…
Yanlarında yalan söylemeye gelmiyor…
Masanın altından anında doğrusunu bulup “Öyle değil işte” diyorlar…
Bu nedenle babalar, amcalar, enişteler evlerde sus pus…

Yanlarında “Üç yüz kiloluk gürzü düşmana kaldırdı” falan demeyin,
insan bedeninin azami kaldırma gücünü anında buluyorlar…

Ayaklar bizim kafanın hizasında gidiyoruz…
Kulağında volkmen, ayaklar başladı ritim vurmaya havada…

“Hafız Burhan mı?..”
“Will.i.am… Bang Bang…”
Ne bilelim biz…

İnsanın, toprağa üfleyince yaratıldığına inanmıyorlar mesela…

– Okunmuş pirinç tanesinin imtihanda midede zikrettiğine…

Ya da türbe taşına gidip diploma istenmesine de akılları ermiyor…

Ama ağacın kutsallığına inanıyorlar…
Kıyamıyorlar ağaca…
Canı yanmasın, gövdesi devrilmesin, damarları toprağı kucaklasın,
yüz yıllar boyunca yaşasın, yaprakları olsun, çiçek açsın istiyorlar…
Ve ağaçlarına sarılıyorlar…

İşte…
ODTÜ’de olanlar bu…
Oraya kızıyorlar…
Ele geçiremedikleri, istila edemedikleri, imam mekteplerine dönüştüremedikleri için canları sıkkın…
Ormanından, ağaçlarından başlayarak saldırıyorlar…
Geceleri dinleyin:
Bombalar… Gaz bulutları… Çığlıklar…

ODTÜ direniyor…

8 Eylül 2013 – Cumhuriyet